{"title":"İHVÂN-I SAFÂ RİSALELERİNDE TANRI’NIN BİLİNMESİ","authors":"M. Karakuş","doi":"10.31834/KILISSBD.559222","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Ihvân-i Safâ, Orta cag Islam dusuncesinde onemli bir yere sahip olan entellektuel bir topluluktur. Toplumun kurtulusunun din ile felsefenin birlikteligi ile gerceklesecegine inanan bu topluluk, cesitli konulari iceren “Risaleler ”i yazarak bu hedefini gerceklestirmeye calismistir. X. yuzyilin onemli bir bilgi hazinesi mahiyetinde olan Ihvân-i Safâ Risaleleri arastirdigi cesitli konular ve inceledigi ilimler arasinda Zorunlu Varlik olan Tanri’nin bilmesi ve Tanri’nin bilinmesi gibi her donemde insan zihnini mesgul eden konulara da yer vermis hatta bunu felsefelerinin ana mihveri yapmislardir. Zira Ihvân-i Safâ’ya gore aklini kullanan ve hikmet sahibi olan kisinin ulasabilecegi en son mertebe Tanri’nin bilgisine kavusmasidir. Kisacasi Risalelerin hedefi dogru bir Tanri inancinin nefislere yerlesmesini saglamaya yoneliktir denilebilir. Ihvân-i Safâ, Tanri bilgisinin kendine has, sinirsiz ve kusatilamaz oldugu ve asil mahiyetini yine Tanri’dan baskasinin bilemeyecegini belirler. Tanri’nin bilinmesi ise insanin icine yerlestirilmis dogal bir bilgi olarak degerlendirilmistir. Ancak bu bilginin ortaya cikmasi icin oncelikle insanin kendisini tanimasi ve nefsini arindirmasi gerektigi vurgulanmistir. Bu da Tanri’yi bilme konusunda farkli anlayislarin varligini ortaya cikarmistir. Zira kendini tanimak ve nefsini arindirmak hususunda insanlar esit seviyede olmadiklarindan ulastiklari bilgi bakimindan da esit seviyede olmayacaklardir. Bilgi sahibi olabilmek icin asamali bir egitimin daha saglikli ve kalici olacagindan hareketle ilk olarak “kucuk âlem” olarak niteledikleri insanin kendisini tanimasini israrla vurgulayan Ihvân-i Safâ, ancak bundan sonra insanin dis dunyayi daha dogru bir sekilde taniyabilecegini belirlemistir.","PeriodicalId":52722,"journal":{"name":"Alinteri sosyal bilimler dergisi","volume":"149 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2019-06-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Alinteri sosyal bilimler dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.31834/KILISSBD.559222","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Ihvân-i Safâ, Orta cag Islam dusuncesinde onemli bir yere sahip olan entellektuel bir topluluktur. Toplumun kurtulusunun din ile felsefenin birlikteligi ile gerceklesecegine inanan bu topluluk, cesitli konulari iceren “Risaleler ”i yazarak bu hedefini gerceklestirmeye calismistir. X. yuzyilin onemli bir bilgi hazinesi mahiyetinde olan Ihvân-i Safâ Risaleleri arastirdigi cesitli konular ve inceledigi ilimler arasinda Zorunlu Varlik olan Tanri’nin bilmesi ve Tanri’nin bilinmesi gibi her donemde insan zihnini mesgul eden konulara da yer vermis hatta bunu felsefelerinin ana mihveri yapmislardir. Zira Ihvân-i Safâ’ya gore aklini kullanan ve hikmet sahibi olan kisinin ulasabilecegi en son mertebe Tanri’nin bilgisine kavusmasidir. Kisacasi Risalelerin hedefi dogru bir Tanri inancinin nefislere yerlesmesini saglamaya yoneliktir denilebilir. Ihvân-i Safâ, Tanri bilgisinin kendine has, sinirsiz ve kusatilamaz oldugu ve asil mahiyetini yine Tanri’dan baskasinin bilemeyecegini belirler. Tanri’nin bilinmesi ise insanin icine yerlestirilmis dogal bir bilgi olarak degerlendirilmistir. Ancak bu bilginin ortaya cikmasi icin oncelikle insanin kendisini tanimasi ve nefsini arindirmasi gerektigi vurgulanmistir. Bu da Tanri’yi bilme konusunda farkli anlayislarin varligini ortaya cikarmistir. Zira kendini tanimak ve nefsini arindirmak hususunda insanlar esit seviyede olmadiklarindan ulastiklari bilgi bakimindan da esit seviyede olmayacaklardir. Bilgi sahibi olabilmek icin asamali bir egitimin daha saglikli ve kalici olacagindan hareketle ilk olarak “kucuk âlem” olarak niteledikleri insanin kendisini tanimasini israrla vurgulayan Ihvân-i Safâ, ancak bundan sonra insanin dis dunyayi daha dogru bir sekilde taniyabilecegini belirlemistir.