Şeref Dokcu, M. Çaparlar, Özhan Çetİndağ, Musluh Hakseven, Aydan Eroğlu
{"title":"Menopoz durumunun moleküler meme kanseri alt tipleri ile ilişkisi.","authors":"Şeref Dokcu, M. Çaparlar, Özhan Çetİndağ, Musluh Hakseven, Aydan Eroğlu","doi":"10.38175/phnx.1059347","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Amaç \nMeme kanseri, oldukça farklı biyolojik davranışlar sergileyen ve birçok genomik iz taşıyan heterojen bir hastalık grubudur. Cinsiyet hormonlarına bağımlılığı da menopoz durumu ile ilişkisini belirler. İmmünohistokimyasal (IHC) belirteçlerle yapılan reseptör analizine ve Ki67 düzeyine göre beş moleküler alt tipe ayrılır. Bu çalışmada, tedavi stratejilerimizi belirlemeye yardımcı olmak için menopoz durumu ile bu moleküler alt tipler arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladık. \nGereç ve yöntem \n2012-2020 yılları arasında Onkoloji Kliniğimizde meme kanseri nedeniyle ameliyat edilen 250 hastanın veri tabanı geriye dönük olarak incelendi. Hastalar menopoz durumlarına ve klinikopatolojik özelliklerine göre gruplandırıldı. İstatistiksel analiz %95 güven aralığında yapıldı ve 0,05'ten düşük bir p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. \nBulgular \nHastalar menopoz durumlarına göre %44.8 (n=112) premenopozal ve %65.2 (n=138) postmenopozal olarak 2 gruba ayrıldı. Yapılan istatistiksel analizde premenopozal kadınlarda Ki67 düzeyi yüksekti (p=0.015). Ayrıca premenopozal kadınlarda görülen tümörler ER negatifliği (p=0.024) ve yüksek histolojik derece (grade3) (p=0.015) ile ilişkiliydi. Postmenopozal kadınlarda luminal alt tip (luminal A, luminal B) meme kanserlerinin, premenopozal kadınlarda ise luminal olmayan alt tiplerin (HER2+, TNBC) daha sık izlendiği bulundu. \nSonuç \nYakın gelecekteki kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerini belirleyecek olan genomik karmaşa hala aydınlatılmayı beklemektedir. Bu bilinmez doğayı anlamamıza yarayacak randomize, prospektif, multidisipliner ve popülasyon tabanlı çalışmalara hala ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":134281,"journal":{"name":"Phoenix Medical Journal","volume":"48 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Phoenix Medical Journal","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.38175/phnx.1059347","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
Menopoz durumunun moleküler meme kanseri alt tipleri ile ilişkisi.
Amaç
Meme kanseri, oldukça farklı biyolojik davranışlar sergileyen ve birçok genomik iz taşıyan heterojen bir hastalık grubudur. Cinsiyet hormonlarına bağımlılığı da menopoz durumu ile ilişkisini belirler. İmmünohistokimyasal (IHC) belirteçlerle yapılan reseptör analizine ve Ki67 düzeyine göre beş moleküler alt tipe ayrılır. Bu çalışmada, tedavi stratejilerimizi belirlemeye yardımcı olmak için menopoz durumu ile bu moleküler alt tipler arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladık.
Gereç ve yöntem
2012-2020 yılları arasında Onkoloji Kliniğimizde meme kanseri nedeniyle ameliyat edilen 250 hastanın veri tabanı geriye dönük olarak incelendi. Hastalar menopoz durumlarına ve klinikopatolojik özelliklerine göre gruplandırıldı. İstatistiksel analiz %95 güven aralığında yapıldı ve 0,05'ten düşük bir p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Hastalar menopoz durumlarına göre %44.8 (n=112) premenopozal ve %65.2 (n=138) postmenopozal olarak 2 gruba ayrıldı. Yapılan istatistiksel analizde premenopozal kadınlarda Ki67 düzeyi yüksekti (p=0.015). Ayrıca premenopozal kadınlarda görülen tümörler ER negatifliği (p=0.024) ve yüksek histolojik derece (grade3) (p=0.015) ile ilişkiliydi. Postmenopozal kadınlarda luminal alt tip (luminal A, luminal B) meme kanserlerinin, premenopozal kadınlarda ise luminal olmayan alt tiplerin (HER2+, TNBC) daha sık izlendiği bulundu.
Sonuç
Yakın gelecekteki kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerini belirleyecek olan genomik karmaşa hala aydınlatılmayı beklemektedir. Bu bilinmez doğayı anlamamıza yarayacak randomize, prospektif, multidisipliner ve popülasyon tabanlı çalışmalara hala ihtiyaç vardır.