{"title":"阿拉伯之春:后殖民主义的终结hamİd dabashi","authors":"M. Alkış","doi":"10.38004/SOBAD.552319","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Marx’ın “İçinde bulunduğumuz zamanın çalışmaları zamanın kendisini ve taleplerini açıklamalıdır” sözü Hamid Dabashi’yi Arap Baharı’nı anlamak için çaba sarfetmesine neden olmuş görünüyor. Dabashi, The Arab Spring: The End of Postcolonialism adlı eseri ile 2011 yılının başında başlayarak Ortadoğu’ya dalga dalga yayılan hareketleri ve bu hareketler içerisinde yer alan insanların taleplerini anlamlandırmaya çalışıyor. Kitap on bölümden oluşuyor. Mısır’da Tahrir Meydanı’nın en popüler-önemli sloganı olan ve daha sonra Arap Baharı ile özdeşleşen “Al-Sha’b Yurid Isqat al-Nizam” (Halk düzeni devirmek istiyor) sloganından yola çıkarak sağlam teorik bir perspektif ile Ortadoğu’daki değişim dalgasını yorumluyor. Dabashi, düzen ile kastedilenin sadece siyasi sistemin olmadığını aynı zamanda kullanılan bazı terimlerin de çökmekte olduğunu ifade etmektedir. “Ortadoğu”, “Kuzey Afrika” ve “Arap-Müslüman Dünya” gibi ifadelerin anlamsızlaştığını ve bölge toplumlarındaki dinamikleri görmeyi salık veriyor. Yaşanan devrim hareketlerinin Avrupa tarihindeki devrimlere benzemeyerek siyasal sistemi değiştirmeden sistemin yeniden yapılandırılmasını talep ettiği belirtiliyor. Kitapta hareketlerin Mihail Bakhtin’in “diyalojik hareketler” kavramından hareketle sonuç odaklı olmadığı ancak amaç ve talepleri olduğunun üstünde sıklıkla duruluyor. Hareketlerin başlangıç noktasını da İran’da 2009 seçimleri sonrasında “Yeşil Hareket”in verdiği ilham olarak belirliyor. Dabashi’nin sıklıkla vurgu yaptığı diğer bir görüş ise Arap Baharı ile “Doğu-Batı”, “seküler-dindar” ayrımlarının ortadan kalktığı yönündedir. Dabashi’nin temel argümanı Arap Baharı’nın gecikmiş bir itiraz olarak sonucu olmayan ve açık uçlu bir süreç olduğudur. Tahrir Meydanı’nın gösterdiği gibi şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri ve şiddetin kategorik reddi bunun en temel göstergesi. Böylece siyasal İslamcılık, milliyetçilik ve Üçüncü Dünya sosyalizmi gibi tepkisel ve postkolonyal hareketlerin sonunun geldiği ileri sürülüyor. Avrupa-merkezci bilgi rejiminin çöpe atılmasının zamanının geldiğini iddia ediyor. Mısır, Tunus, Suriye, Libya ve diğer bölge ülkelerinde görülen hareketlerin Güney Avrupa ve Afrika’yı derinden etkileyerek İslam-Batı ayrımlarını ortadan kaldırdığını belirtmektedir. Dabashi’ye göre “Arap-Müslüman dünyası demokrasiden anlamaz” algısı yıkılarak Arap Baharı bir özgürleşme coğrafyası ortaya çıkarmıştır. National Geographic gibi Batılı-beyaz-orta/üst sınıflara hitap eden popüler yayınların bu hareketler ile sona yaklaştığı tezi oldukça dikkat çekici. Avrupa ve Amerika’nın oluşturduğu Batı dünyası için","PeriodicalId":32495,"journal":{"name":"Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"42 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2019-05-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"THE ARAB SPRING: THE END OF POSTCOLONIALISM HAMİD DABASHI\",\"authors\":\"M. Alkış\",\"doi\":\"10.38004/SOBAD.552319\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"Marx’ın “İçinde bulunduğumuz zamanın çalışmaları zamanın kendisini ve taleplerini açıklamalıdır” sözü Hamid Dabashi’yi Arap Baharı’nı anlamak için çaba sarfetmesine neden olmuş görünüyor. Dabashi, The Arab Spring: The End of Postcolonialism adlı eseri ile 2011 yılının başında başlayarak Ortadoğu’ya dalga dalga yayılan hareketleri ve bu hareketler içerisinde yer alan insanların taleplerini anlamlandırmaya çalışıyor. Kitap on bölümden oluşuyor. Mısır’da Tahrir Meydanı’nın en popüler-önemli sloganı olan ve daha sonra Arap Baharı ile özdeşleşen “Al-Sha’b Yurid Isqat al-Nizam” (Halk düzeni devirmek istiyor) sloganından yola çıkarak sağlam teorik bir perspektif ile Ortadoğu’daki değişim dalgasını yorumluyor. Dabashi, düzen ile kastedilenin sadece siyasi sistemin olmadığını aynı zamanda kullanılan bazı terimlerin de çökmekte olduğunu ifade etmektedir. “Ortadoğu”, “Kuzey Afrika” ve “Arap-Müslüman Dünya” gibi ifadelerin anlamsızlaştığını ve bölge toplumlarındaki dinamikleri görmeyi salık veriyor. Yaşanan devrim hareketlerinin Avrupa tarihindeki devrimlere benzemeyerek siyasal sistemi değiştirmeden sistemin yeniden yapılandırılmasını talep ettiği belirtiliyor. Kitapta hareketlerin Mihail Bakhtin’in “diyalojik hareketler” kavramından hareketle sonuç odaklı olmadığı ancak amaç ve talepleri olduğunun üstünde sıklıkla duruluyor. Hareketlerin başlangıç noktasını da İran’da 2009 seçimleri sonrasında “Yeşil Hareket”in verdiği ilham olarak belirliyor. Dabashi’nin sıklıkla vurgu yaptığı diğer bir görüş ise Arap Baharı ile “Doğu-Batı”, “seküler-dindar” ayrımlarının ortadan kalktığı yönündedir. Dabashi’nin temel argümanı Arap Baharı’nın gecikmiş bir itiraz olarak sonucu olmayan ve açık uçlu bir süreç olduğudur. Tahrir Meydanı’nın gösterdiği gibi şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri ve şiddetin kategorik reddi bunun en temel göstergesi. Böylece siyasal İslamcılık, milliyetçilik ve Üçüncü Dünya sosyalizmi gibi tepkisel ve postkolonyal hareketlerin sonunun geldiği ileri sürülüyor. Avrupa-merkezci bilgi rejiminin çöpe atılmasının zamanının geldiğini iddia ediyor. Mısır, Tunus, Suriye, Libya ve diğer bölge ülkelerinde görülen hareketlerin Güney Avrupa ve Afrika’yı derinden etkileyerek İslam-Batı ayrımlarını ortadan kaldırdığını belirtmektedir. Dabashi’ye göre “Arap-Müslüman dünyası demokrasiden anlamaz” algısı yıkılarak Arap Baharı bir özgürleşme coğrafyası ortaya çıkarmıştır. National Geographic gibi Batılı-beyaz-orta/üst sınıflara hitap eden popüler yayınların bu hareketler ile sona yaklaştığı tezi oldukça dikkat çekici. Avrupa ve Amerika’nın oluşturduğu Batı dünyası için\",\"PeriodicalId\":32495,\"journal\":{\"name\":\"Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi\",\"volume\":\"42 1\",\"pages\":\"\"},\"PeriodicalIF\":0.0000,\"publicationDate\":\"2019-05-29\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.38004/SOBAD.552319\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"\",\"JCRName\":\"\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.38004/SOBAD.552319","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
THE ARAB SPRING: THE END OF POSTCOLONIALISM HAMİD DABASHI
Marx’ın “İçinde bulunduğumuz zamanın çalışmaları zamanın kendisini ve taleplerini açıklamalıdır” sözü Hamid Dabashi’yi Arap Baharı’nı anlamak için çaba sarfetmesine neden olmuş görünüyor. Dabashi, The Arab Spring: The End of Postcolonialism adlı eseri ile 2011 yılının başında başlayarak Ortadoğu’ya dalga dalga yayılan hareketleri ve bu hareketler içerisinde yer alan insanların taleplerini anlamlandırmaya çalışıyor. Kitap on bölümden oluşuyor. Mısır’da Tahrir Meydanı’nın en popüler-önemli sloganı olan ve daha sonra Arap Baharı ile özdeşleşen “Al-Sha’b Yurid Isqat al-Nizam” (Halk düzeni devirmek istiyor) sloganından yola çıkarak sağlam teorik bir perspektif ile Ortadoğu’daki değişim dalgasını yorumluyor. Dabashi, düzen ile kastedilenin sadece siyasi sistemin olmadığını aynı zamanda kullanılan bazı terimlerin de çökmekte olduğunu ifade etmektedir. “Ortadoğu”, “Kuzey Afrika” ve “Arap-Müslüman Dünya” gibi ifadelerin anlamsızlaştığını ve bölge toplumlarındaki dinamikleri görmeyi salık veriyor. Yaşanan devrim hareketlerinin Avrupa tarihindeki devrimlere benzemeyerek siyasal sistemi değiştirmeden sistemin yeniden yapılandırılmasını talep ettiği belirtiliyor. Kitapta hareketlerin Mihail Bakhtin’in “diyalojik hareketler” kavramından hareketle sonuç odaklı olmadığı ancak amaç ve talepleri olduğunun üstünde sıklıkla duruluyor. Hareketlerin başlangıç noktasını da İran’da 2009 seçimleri sonrasında “Yeşil Hareket”in verdiği ilham olarak belirliyor. Dabashi’nin sıklıkla vurgu yaptığı diğer bir görüş ise Arap Baharı ile “Doğu-Batı”, “seküler-dindar” ayrımlarının ortadan kalktığı yönündedir. Dabashi’nin temel argümanı Arap Baharı’nın gecikmiş bir itiraz olarak sonucu olmayan ve açık uçlu bir süreç olduğudur. Tahrir Meydanı’nın gösterdiği gibi şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri ve şiddetin kategorik reddi bunun en temel göstergesi. Böylece siyasal İslamcılık, milliyetçilik ve Üçüncü Dünya sosyalizmi gibi tepkisel ve postkolonyal hareketlerin sonunun geldiği ileri sürülüyor. Avrupa-merkezci bilgi rejiminin çöpe atılmasının zamanının geldiğini iddia ediyor. Mısır, Tunus, Suriye, Libya ve diğer bölge ülkelerinde görülen hareketlerin Güney Avrupa ve Afrika’yı derinden etkileyerek İslam-Batı ayrımlarını ortadan kaldırdığını belirtmektedir. Dabashi’ye göre “Arap-Müslüman dünyası demokrasiden anlamaz” algısı yıkılarak Arap Baharı bir özgürleşme coğrafyası ortaya çıkarmıştır. National Geographic gibi Batılı-beyaz-orta/üst sınıflara hitap eden popüler yayınların bu hareketler ile sona yaklaştığı tezi oldukça dikkat çekici. Avrupa ve Amerika’nın oluşturduğu Batı dünyası için