{"title":"POST-SEKÜLERİZM TARTIŞMALARI: YENİ OLAN NE?","authors":"Emel ÇOKOĞULLAR BOZASLAN","doi":"10.26468/trakyasobed.1003641","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Genel olarak 1980’lerin ikinci yarısından itibaren kamusal alanda dinî canlanma olarak adlandırılabilecek örgütlenmelere ve aktörlere rastlanmaktadır. Kamusal alanın laik sınırlarının bu örgütlenmeler ve aktörler tarafından zorlandığı ve yine bu örgütlenmelerin ve aktörlerin kamusal alanda kendilerine yer bulma çabasının belirginlik kazandığı öne sürülmektedir. Dinin geri dönüşü ya da dinî uyanış olarak adlandırılan ve aslında özellikle Batı’da bu hareketliliğin anlamlandırılamadığı bir süreç yaşanmaktadır. “Post-sekülerizm” olarak tanımlanmaya başlayan bu süreç, dinin kamusal alanı oluşturan “çok”lardan biri olup olamayacağı sorusuna odaklanmaktadır. Dinin, bir “müzakere alanı” olarak kamusal alanın dili ve ruhu ile uyum sağlayıp sağlayamayacağı post-sekülerizm tartışmalarının ana konusunu oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, dinin tek bir hakikat vurgusu ile rasyonel iletişim pratiği açısından ne tür bir meşruiyet zemini oluşturacağı sorunsalı üzerinde durulmaktadır. Sekülerleşme kuramlarının da bu dinî canlanma nedeniyle sorgulanmaya başlandığı görülmektedir. Dinin bir daha geri dönmemek üzere modern yaşamın dışına gönderildiği savunusunun aksi yönünde bir gelişme yaşandığı pek çok araştırmacı tarafından dile getirilmekte ve pratiğe yansımaları incelenmektedir. Din, neden geri dönmüştür ya da hiç gitmemiş midir yoksa sekülerliğin yeni bir evresi mi yaşanmaktadır soruları sorulmakta ve bu soruların yanıtları aranmaktadır. Bu çalışmada da literatürdeki bu tartışmaların yanında sekülerleşme kuramlarının neler söyledikleri ve sekülerleşme kuramlarına karşıtlık oluşturacak bir eylemsellikten bahsedilip bahsedilemeyeceği ele alınmaktadır. Batı'daki ve Türkiye’deki dinî hareketliliklerin talepleri, görünürlükleri ve kamusalın inşasına dair söylemleri de literatürdeki sorular ve tartışmalar eşliğinde yeniden değerlendirilmektedir.","PeriodicalId":373770,"journal":{"name":"Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi","volume":"58 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-06-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.26468/trakyasobed.1003641","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Genel olarak 1980’lerin ikinci yarısından itibaren kamusal alanda dinî canlanma olarak adlandırılabilecek örgütlenmelere ve aktörlere rastlanmaktadır. Kamusal alanın laik sınırlarının bu örgütlenmeler ve aktörler tarafından zorlandığı ve yine bu örgütlenmelerin ve aktörlerin kamusal alanda kendilerine yer bulma çabasının belirginlik kazandığı öne sürülmektedir. Dinin geri dönüşü ya da dinî uyanış olarak adlandırılan ve aslında özellikle Batı’da bu hareketliliğin anlamlandırılamadığı bir süreç yaşanmaktadır. “Post-sekülerizm” olarak tanımlanmaya başlayan bu süreç, dinin kamusal alanı oluşturan “çok”lardan biri olup olamayacağı sorusuna odaklanmaktadır. Dinin, bir “müzakere alanı” olarak kamusal alanın dili ve ruhu ile uyum sağlayıp sağlayamayacağı post-sekülerizm tartışmalarının ana konusunu oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, dinin tek bir hakikat vurgusu ile rasyonel iletişim pratiği açısından ne tür bir meşruiyet zemini oluşturacağı sorunsalı üzerinde durulmaktadır. Sekülerleşme kuramlarının da bu dinî canlanma nedeniyle sorgulanmaya başlandığı görülmektedir. Dinin bir daha geri dönmemek üzere modern yaşamın dışına gönderildiği savunusunun aksi yönünde bir gelişme yaşandığı pek çok araştırmacı tarafından dile getirilmekte ve pratiğe yansımaları incelenmektedir. Din, neden geri dönmüştür ya da hiç gitmemiş midir yoksa sekülerliğin yeni bir evresi mi yaşanmaktadır soruları sorulmakta ve bu soruların yanıtları aranmaktadır. Bu çalışmada da literatürdeki bu tartışmaların yanında sekülerleşme kuramlarının neler söyledikleri ve sekülerleşme kuramlarına karşıtlık oluşturacak bir eylemsellikten bahsedilip bahsedilemeyeceği ele alınmaktadır. Batı'daki ve Türkiye’deki dinî hareketliliklerin talepleri, görünürlükleri ve kamusalın inşasına dair söylemleri de literatürdeki sorular ve tartışmalar eşliğinde yeniden değerlendirilmektedir.