{"title":"Kur’ân’ın Anlaşılmasında Hitâbî Dilin Bir Özelliği Olarak Takdîm-Te’hîr Meselesi: Mü’min Sûresi 45-46. Ayet Örneği","authors":"Sevim Gelgeç","doi":"10.56361/usul.1463351","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Kur’ân-ı Kerim’in tarihsel bağlamının yanı sıra metin yapısına ait özelliklerinin bilinmesi, Kur’ân’ın anlaşılması ve yorumlanması açısından son derece önemlidir. Bu metinsel özellikler vahyin nazil olduğu toplumun diliyle çok yakından alakalıdır. Malum olduğu üzere ilâhî kelamın ilk muhatapları, yazılı kültür alışkanlığına sahip olmayan, sözlü gelenek ve düşünce tarzını benimsemiş kimselerden müteşekkil idi. Dolayısıyla Hz. Peygamber’e (a.s.) vahiy sözlü hitap şeklinde indirilmiş ve bu hitabî dil Kur’ân’a yansımıştır. Başka bir ifadeyle, Kur’ân’ın ifade biçiminde (üslûbunda) sözlü kültür ve buna bağlı olarak sözlü dilin etkileri mevcuttur. Bu makalede öncelikle, sözlü dilin bir özelliği olarak takdîm-te’hîr üslûbu üzerinde durulmuş, bunun bir örneği olarak Mü’min sûresi 46. ayet sûrenin nüzûl bağlamı dikkate alınarak incelenmiştir. Çünkü şifâhî söz kitabî metne dönüştüğünde kaybolan anlam kayıplarının, ancak o sözün bağlamının tespiti ile izale edileceği açıktır. Buna göre Mü’min sûresi 46. ayet -ön kabuller ve sonraki çıkarımlar bir yana- kendi tabiî zemininde değerlendirildiğinde, müşriklerin Hz. Peygamber’i (a.s.) öldürme planları yaptıkları bir atmosferde; onu ve müminleri yüreklendirme, cesaretlendirme ve teskin etmek üzere nâzil olduğu görülmüştür. Yine makalede, her dilde var olan ve söylenen söze dikkat çekmek ve vurgulamak için kullanılan takdim-te’hîr üslûbunun, hitabî olarak nâzil olan Kur’an’a uygulanması durumunda, ayetin doğru anlaşılmasına katkı sağlayabileceği düşünülmüştür. Bu çerçevede Kur’ân’ın bağlamsal bütünlüğü ve üslûbu (hitabî dilin özellikleri) dikkate alınmadan yapılan yorumların, Mü’min sûresi 46. ayetin nüzûl zeminindeki aslî anlamını gölgeleyebileceği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla bu makalede, Kur’ân’ın hitabî dilinin kitâbî metne dönüşmesiyle birlikte ayetlerin kaybolan bağlamının tespit edilmesi ve takdim-te’hîr gibi toplumun gündelik dilinde var olan özelliklerin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır.","PeriodicalId":497744,"journal":{"name":"Usul İslam Araştırmaları","volume":" 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-05-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Usul İslam Araştırmaları","FirstCategoryId":"0","ListUrlMain":"https://doi.org/10.56361/usul.1463351","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Kur’ân-ı Kerim’in tarihsel bağlamının yanı sıra metin yapısına ait özelliklerinin bilinmesi, Kur’ân’ın anlaşılması ve yorumlanması açısından son derece önemlidir. Bu metinsel özellikler vahyin nazil olduğu toplumun diliyle çok yakından alakalıdır. Malum olduğu üzere ilâhî kelamın ilk muhatapları, yazılı kültür alışkanlığına sahip olmayan, sözlü gelenek ve düşünce tarzını benimsemiş kimselerden müteşekkil idi. Dolayısıyla Hz. Peygamber’e (a.s.) vahiy sözlü hitap şeklinde indirilmiş ve bu hitabî dil Kur’ân’a yansımıştır. Başka bir ifadeyle, Kur’ân’ın ifade biçiminde (üslûbunda) sözlü kültür ve buna bağlı olarak sözlü dilin etkileri mevcuttur. Bu makalede öncelikle, sözlü dilin bir özelliği olarak takdîm-te’hîr üslûbu üzerinde durulmuş, bunun bir örneği olarak Mü’min sûresi 46. ayet sûrenin nüzûl bağlamı dikkate alınarak incelenmiştir. Çünkü şifâhî söz kitabî metne dönüştüğünde kaybolan anlam kayıplarının, ancak o sözün bağlamının tespiti ile izale edileceği açıktır. Buna göre Mü’min sûresi 46. ayet -ön kabuller ve sonraki çıkarımlar bir yana- kendi tabiî zemininde değerlendirildiğinde, müşriklerin Hz. Peygamber’i (a.s.) öldürme planları yaptıkları bir atmosferde; onu ve müminleri yüreklendirme, cesaretlendirme ve teskin etmek üzere nâzil olduğu görülmüştür. Yine makalede, her dilde var olan ve söylenen söze dikkat çekmek ve vurgulamak için kullanılan takdim-te’hîr üslûbunun, hitabî olarak nâzil olan Kur’an’a uygulanması durumunda, ayetin doğru anlaşılmasına katkı sağlayabileceği düşünülmüştür. Bu çerçevede Kur’ân’ın bağlamsal bütünlüğü ve üslûbu (hitabî dilin özellikleri) dikkate alınmadan yapılan yorumların, Mü’min sûresi 46. ayetin nüzûl zeminindeki aslî anlamını gölgeleyebileceği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla bu makalede, Kur’ân’ın hitabî dilinin kitâbî metne dönüşmesiyle birlikte ayetlerin kaybolan bağlamının tespit edilmesi ve takdim-te’hîr gibi toplumun gündelik dilinde var olan özelliklerin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır.