{"title":"Needle Stick Injuries and Hand Hygiene Practices in Hospitals","authors":"H. Eraksoy","doi":"10.5152/kd.2018.21","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Yazışma Adresi / Address for Correspondence: Haluk Eraksoy, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Çapa, İstanbul, Türkiye E-posta/E-mail: haluk.eraksoy@gmail.com DOI: 10.5152/kd.2018.21 Sağlık çalışanları için en önemli mesleki risklerden biri, bir kesici ve delici alet yaralanması (KDAY)’na maruz kalmaktır. Her yıl dünyada en az 16 milyar injeksiyon uygulandığı bildirilmektedir. Bunların çok büyük bir çoğunluğu, tedavi edici işlemler için uygulanır. Bu uygulamaların güvenli olması, özellikle kanla bulaşan viruslar açısından önemlidir (1). Dünya üzerinde sağlık çalışanlarındaki hepatit B ve hepatit C olgularından %40 kadarının, HIV infeksiyonlarından %2.5’inin mesleki iğne kazalarına bağlı olduğu hesaplanmıştır (2). Klimik Dergisi’nin bu sayısında Karacaer ve arkadaşları (3)’nın, bir ikinci basamak hastanedeki KDAY sıklığını, türlerini, bunu etkileyen risk faktörlerini ve personelin bu konudaki bilgi ve tutumlarını değerlendirdikleri bir anket çalışmasının sonuçları yer alıyor. Anket çalışması bazı yönlerden ilginç sonuçlar vermiş. Örneğin, çalışanların yarıdan fazlasının son iki yıl içinde bir KDAY öyküsü tanımlamış olması ve bunların %85’ten fazlasının bir iğne kazası biçiminde ortaya çıkmış olması dikkati çekiyor. Çalışmaya katılan personelin %80’e yakınının mesleki yaralanmalar konusunda eğitim aldığı bildiriliyor. Buna karşılık, şaşırtıcı bir biçimde, eğitim alanlarda eğitim almayanlardan daha sık KDAY görülmüş. Bu durum, bir sağlık kuruluşunda eğitimle verilen bilgiler uygulamaya yansımadığı takdirde, aşılması gereken başka engellerin olduğunu düşünmek ve bunlara eğilen çalışmalar planlamak gerektiğini gösteriyor. Sakallı Celal’in ünlü özlü sözlerinden biri buraya adeta denk düşüyor. Aktuğ-Demir ve arkadaşları (4)’nın el hijyenine ilişkin farkındalığı ve bilgi düzeyini değerlendirdikleri bir araştırma da Klimik Dergisi’nin bu sayısında bir başka anket çalışması olarak yer alıyor. Çalışma, bir üniversite hastanesinde öğrencilerin, araştırma görevlilerinin ve öğretim üyelerinin üzerinde yapılmış. Son beş yıl içerisinde öğrencilerin %91’inin, araştırma görevlilerinin %73’ünün el hijyeni eğitimi aldığı; öğretim üyelerinin ise hiçbirinin el hijyeni eğitimi almadığı saptanmış. Son bir yıl içerisinde eğitim alma oranı ise araştırma görevlilerinde %23, öğrencilerde %39 olarak saptanmış. Öğrencilerin bilgi düzeyinin, araştırma görevlisi ve öğretim üyelerinden daha yüksek olarak saptanması, araştırmanın en ilginç bulgusunu oluşturuyor. Uygun indikasyonda el hijyeni sağlama oranını ≥%85 olarak bildiren katılımcı hiç olmamış; bu oranı %70-85 arasında bildirenler ise çalışmaya katılanların dörtte birinden bile azını oluşturmaktaymış. \"Eldiven giymek el hijyeni yerine geçer\" bilgisinin katılımcılar tarafından en yanlış bilinen bilgi olduğu saptanmış ki bu durumda el hijyenine uyumsuzluğa başka bir “mazeret” aranması gereği kalmıyor. İnfeksiyon kontrolüyle uğraşan bir komitenin böyle anketlerden çıkan sonuçlara bakarak, karamsarlık ya da yılgınlık içine girmesi, yapılabilecek en büyük yanlış olur. Tersine, bu sonuçlardan dersler çıkarılarak, hedefe yönelik hizmet içi eğitimlerin yanı sıra hastane yönetiminin desteğinin alınmasına yönelik çabaları da artırmak gerekecektir.","PeriodicalId":17826,"journal":{"name":"Klimik Dergisi/Klimik Journal","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2020-01-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Klimik Dergisi/Klimik Journal","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.5152/kd.2018.21","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Yazışma Adresi / Address for Correspondence: Haluk Eraksoy, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Çapa, İstanbul, Türkiye E-posta/E-mail: haluk.eraksoy@gmail.com DOI: 10.5152/kd.2018.21 Sağlık çalışanları için en önemli mesleki risklerden biri, bir kesici ve delici alet yaralanması (KDAY)’na maruz kalmaktır. Her yıl dünyada en az 16 milyar injeksiyon uygulandığı bildirilmektedir. Bunların çok büyük bir çoğunluğu, tedavi edici işlemler için uygulanır. Bu uygulamaların güvenli olması, özellikle kanla bulaşan viruslar açısından önemlidir (1). Dünya üzerinde sağlık çalışanlarındaki hepatit B ve hepatit C olgularından %40 kadarının, HIV infeksiyonlarından %2.5’inin mesleki iğne kazalarına bağlı olduğu hesaplanmıştır (2). Klimik Dergisi’nin bu sayısında Karacaer ve arkadaşları (3)’nın, bir ikinci basamak hastanedeki KDAY sıklığını, türlerini, bunu etkileyen risk faktörlerini ve personelin bu konudaki bilgi ve tutumlarını değerlendirdikleri bir anket çalışmasının sonuçları yer alıyor. Anket çalışması bazı yönlerden ilginç sonuçlar vermiş. Örneğin, çalışanların yarıdan fazlasının son iki yıl içinde bir KDAY öyküsü tanımlamış olması ve bunların %85’ten fazlasının bir iğne kazası biçiminde ortaya çıkmış olması dikkati çekiyor. Çalışmaya katılan personelin %80’e yakınının mesleki yaralanmalar konusunda eğitim aldığı bildiriliyor. Buna karşılık, şaşırtıcı bir biçimde, eğitim alanlarda eğitim almayanlardan daha sık KDAY görülmüş. Bu durum, bir sağlık kuruluşunda eğitimle verilen bilgiler uygulamaya yansımadığı takdirde, aşılması gereken başka engellerin olduğunu düşünmek ve bunlara eğilen çalışmalar planlamak gerektiğini gösteriyor. Sakallı Celal’in ünlü özlü sözlerinden biri buraya adeta denk düşüyor. Aktuğ-Demir ve arkadaşları (4)’nın el hijyenine ilişkin farkındalığı ve bilgi düzeyini değerlendirdikleri bir araştırma da Klimik Dergisi’nin bu sayısında bir başka anket çalışması olarak yer alıyor. Çalışma, bir üniversite hastanesinde öğrencilerin, araştırma görevlilerinin ve öğretim üyelerinin üzerinde yapılmış. Son beş yıl içerisinde öğrencilerin %91’inin, araştırma görevlilerinin %73’ünün el hijyeni eğitimi aldığı; öğretim üyelerinin ise hiçbirinin el hijyeni eğitimi almadığı saptanmış. Son bir yıl içerisinde eğitim alma oranı ise araştırma görevlilerinde %23, öğrencilerde %39 olarak saptanmış. Öğrencilerin bilgi düzeyinin, araştırma görevlisi ve öğretim üyelerinden daha yüksek olarak saptanması, araştırmanın en ilginç bulgusunu oluşturuyor. Uygun indikasyonda el hijyeni sağlama oranını ≥%85 olarak bildiren katılımcı hiç olmamış; bu oranı %70-85 arasında bildirenler ise çalışmaya katılanların dörtte birinden bile azını oluşturmaktaymış. "Eldiven giymek el hijyeni yerine geçer" bilgisinin katılımcılar tarafından en yanlış bilinen bilgi olduğu saptanmış ki bu durumda el hijyenine uyumsuzluğa başka bir “mazeret” aranması gereği kalmıyor. İnfeksiyon kontrolüyle uğraşan bir komitenin böyle anketlerden çıkan sonuçlara bakarak, karamsarlık ya da yılgınlık içine girmesi, yapılabilecek en büyük yanlış olur. Tersine, bu sonuçlardan dersler çıkarılarak, hedefe yönelik hizmet içi eğitimlerin yanı sıra hastane yönetiminin desteğinin alınmasına yönelik çabaları da artırmak gerekecektir.