{"title":"Metinle çeviri metinlerinin karşılaştırılarak incelenmesi","authors":"Hayale Mecidova","doi":"10.33390/ijla.1865","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Çeviri çok eski bir geçmişe sahip bir bilimdir. Çeviri sırasında dildeki herhangi bir metin başka bir dile çevrilir ve sonuç olarak önceki dildeki fikir karşısındaki kişiye anlatılmaya çalışılır. Çevrilecek metin veya dile «kaynak metin» veya «kaynak dil», çevrilen ve türetilen metne «hedef metin» veya «hedef dil» denir. Çeviriler ağırlıklı olarak yazılı ve sözlü olarak yapılır. Yazılı şekilde çeviren kişiye “mütercim”, sözlü olarak çeviren kişiye “tercüman” veya “çevirmen” denir. Çeviri, genellikle, çeviriyi orijinal metne mümkün olduğunca benzer kılmak amacıyla bir fikrin bir dilden aynı içeriğe sahip başka bir dile aktarılmasıdır. Ancak dillerin doğası, kültürel farklılıklar ve bilimsel terimlerin yaygınlığı tam bir çeviriye izin vermemektedir. Çeviri tarihi Türk kültürünü geçmemiştir. Tercümenin ilk örneklerine Selçuklu devletinde ve ondan önce yaşamış Türk boylarında rastlamak mümkündür. 8. yüzyılda başlayıp 11. yüzyılda zirveye ulaşan İslam dünyasında tercüme ve bilimsel buluşlar alanı 12. yüzyıldan itibaren zayıflamış ve 18. yüzyıla kadar sürmüştür. Altı yüz yıllık bu durgunluk döneminde, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan medreseler, öğrencilere felsefe, tıp ve diğer bilim dallarında çeşitli bilgiler vermiş, Arapça ve Farsça öğretmiş, bu dillerde edebiyat tercümeleri yapmış ve yayınlanmış ders kitaplarından yararlanılmıştır. Çeviri süreci dünyanın en kültürel olaylarından biri olarak kabul edilebilir. Çeviri işi ilk bakışta kolay gibi görünse de çeviri alanı gerçekten çok zor ve sorumluluk isteyen bir iştir. Ayrıca çevirmene de birçok görev yükler: Edebi metin çevirisinde çevirmen her şeyden önce eserin tüm güzelliğini, bütünlüğünü, ahengini ve etkisini sürdürebilmelidir. Çevirmen, yazarın ait olduğu kişilerin tarihi, coğrafyası, etnografyası, düşünce tarzı, gelenekleri ve özellikleri hakkında derin bir bilgiye sahip olmalıdır. Ayrıca çeviriyi oluştururken okuyucunun beğenisini de dikkate almalıdır. Edebi çeviride dil bilgisinin, özellikle çevirmenin her iki dilin sadece edebi biçimini değil, aynı zamanda konuşma biçimini, lehçelerini ve hatta argosunu bilmesi önemli koşullardan biridir.Çevirinin dili, çevirinin kaynak metin seviyesine yakınlık derecesi, çevirideki biçimlerin dil özelliklerinin korunması vb. tüm bu yönleriyle birlikte eserin genel sanatsal özellikleri korunmalıdır. Çevirmen önce çevrilecek esere hakim olmalı, sonra çeviriyi düşünmelidir. Çeviribilim çok ilgili ve ilginç bir dilbilim alanıdır. Azerbaycan ve Türkiye arasındaki dostluk gelenekleri eski tarihimize kadar uzanır. Dolayısıyla Azerbaycanlı ve Türklerin tarihi kökleri aynı olduğu için etimolojimiz ve geleneklerimiz de aynıdır. Hem Azerbaycanlıları hem de Türkleri Oğuz dil grubuna aittir. Azerbaycanlılar ve Türkler, tarihsel gelişim içinde birçok imparatorluk kurmuşlar ve diğer imparatorluğun çöküşüne neden olmuşlardır. Bu yüzden devletler arasındaki ilişkilerin giderek gelişmesi, hem sözlü hem de yazılı olarak her iki dilden tercüme edilecek malzemelerin sayısında şu zamana kadar artışa yol açmıştır.","PeriodicalId":325781,"journal":{"name":"International Journal of Language and Awareness","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-12-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"International Journal of Language and Awareness","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.33390/ijla.1865","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
Çeviri çok eski bir geçmişe sahip bir bilimdir. Çeviri sırasında dildeki herhangi bir metin başka bir dile çevrilir ve sonuç olarak önceki dildeki fikir karşısındaki kişiye anlatılmaya çalışılır. Çevrilecek metin veya dile «kaynak metin» veya «kaynak dil», çevrilen ve türetilen metne «hedef metin» veya «hedef dil» denir. Çeviriler ağırlıklı olarak yazılı ve sözlü olarak yapılır. Yazılı şekilde çeviren kişiye “mütercim”, sözlü olarak çeviren kişiye “tercüman” veya “çevirmen” denir. Çeviri, genellikle, çeviriyi orijinal metne mümkün olduğunca benzer kılmak amacıyla bir fikrin bir dilden aynı içeriğe sahip başka bir dile aktarılmasıdır. Ancak dillerin doğası, kültürel farklılıklar ve bilimsel terimlerin yaygınlığı tam bir çeviriye izin vermemektedir. Çeviri tarihi Türk kültürünü geçmemiştir. Tercümenin ilk örneklerine Selçuklu devletinde ve ondan önce yaşamış Türk boylarında rastlamak mümkündür. 8. yüzyılda başlayıp 11. yüzyılda zirveye ulaşan İslam dünyasında tercüme ve bilimsel buluşlar alanı 12. yüzyıldan itibaren zayıflamış ve 18. yüzyıla kadar sürmüştür. Altı yüz yıllık bu durgunluk döneminde, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan medreseler, öğrencilere felsefe, tıp ve diğer bilim dallarında çeşitli bilgiler vermiş, Arapça ve Farsça öğretmiş, bu dillerde edebiyat tercümeleri yapmış ve yayınlanmış ders kitaplarından yararlanılmıştır. Çeviri süreci dünyanın en kültürel olaylarından biri olarak kabul edilebilir. Çeviri işi ilk bakışta kolay gibi görünse de çeviri alanı gerçekten çok zor ve sorumluluk isteyen bir iştir. Ayrıca çevirmene de birçok görev yükler: Edebi metin çevirisinde çevirmen her şeyden önce eserin tüm güzelliğini, bütünlüğünü, ahengini ve etkisini sürdürebilmelidir. Çevirmen, yazarın ait olduğu kişilerin tarihi, coğrafyası, etnografyası, düşünce tarzı, gelenekleri ve özellikleri hakkında derin bir bilgiye sahip olmalıdır. Ayrıca çeviriyi oluştururken okuyucunun beğenisini de dikkate almalıdır. Edebi çeviride dil bilgisinin, özellikle çevirmenin her iki dilin sadece edebi biçimini değil, aynı zamanda konuşma biçimini, lehçelerini ve hatta argosunu bilmesi önemli koşullardan biridir.Çevirinin dili, çevirinin kaynak metin seviyesine yakınlık derecesi, çevirideki biçimlerin dil özelliklerinin korunması vb. tüm bu yönleriyle birlikte eserin genel sanatsal özellikleri korunmalıdır. Çevirmen önce çevrilecek esere hakim olmalı, sonra çeviriyi düşünmelidir. Çeviribilim çok ilgili ve ilginç bir dilbilim alanıdır. Azerbaycan ve Türkiye arasındaki dostluk gelenekleri eski tarihimize kadar uzanır. Dolayısıyla Azerbaycanlı ve Türklerin tarihi kökleri aynı olduğu için etimolojimiz ve geleneklerimiz de aynıdır. Hem Azerbaycanlıları hem de Türkleri Oğuz dil grubuna aittir. Azerbaycanlılar ve Türkler, tarihsel gelişim içinde birçok imparatorluk kurmuşlar ve diğer imparatorluğun çöküşüne neden olmuşlardır. Bu yüzden devletler arasındaki ilişkilerin giderek gelişmesi, hem sözlü hem de yazılı olarak her iki dilden tercüme edilecek malzemelerin sayısında şu zamana kadar artışa yol açmıştır.