{"title":"《古兰经》中有“男不等于女”的说法吗?","authors":"Zeynep Nermin Aksakal","doi":"10.33420/marife.1095596","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Kur’ân’da idari yönden toplumsal hayatı inşa edecek temel ilkeler ve sınırlı düzenlemeler yer almış, bunlar üzerine bir toplum kurup yönetmek Müslümanlara bırakılmıştır. Toplumdaki kişilerarası hukuk alanında ise nüzul döneminde oldukça sorunlu olan aile yapısındaki kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen ayrıntılı konulara yer verilmiştir. Bugün medeni hukukun aile ve miras alanına giren bu düzenlemelerde eşitlik değil sosyal adalet prensibi dikkat çekmektedir. Kur’ân’da, tıpkı kölelikte olduğu gibi bu alanlarda da eşit uygulamalara uygun olmayan bir toplumsal yapı üzerinde, hak-sorumluluk muvazenesinde kadınların durumlarını iyileştirici ve haksızlıkları önleyici düzenlenmeler yapılmıştır. Bu anlamda genel olarak nüzul coğrafyasındaki toplum yapısında gerçekleşmesi zor olan kökten değişlikler değil adaleti sağlayacak şekilde ıslahatlar yapılmış; hak, sorumluluk ve sınırlar belirlenmiş; diğer taraftan kadının değeri konusundaki olumsuz algıları dönüştürücü beyanlar yapılarak toplumda daha iyi bir yer edinmesinin önü açılmıştır. \nKur’ân’daki kadın-erkek hak ve sorumluluklarıyla ilgili durum, çağımızdaki cinsiyet eşitliği söyleminin İslam’a aykırı olduğu, İslam’ın iki cinsi Allah’ın (c.c.) kulları ve insan olarak eş değer görmekle birlikte farklılıklarından dolayı bazı hukuk konularında eşit yapmadığı yaklaşımları çerçevesinde delil olarak beyan edilmektedir. Bu iddialar, erkeğin kız gibi olmadığı ifadesinin geçtiği ayet gibi bazı ayet ve hadis rivayetleriyle de desteklenmektedir. Bu bağlamda aile ve toplum hayatında kadınla erkeğin eşit olamayacağı düşüncesinin sadece kültürel dinamiklerden değil aynı zamanda yaratılıştan da kaynaklandığı fikri ortaya konmaya çalışılmaktadır. Böylece çağın gerektirdiği adalet anlayışı ve bunun getirdiği eşitlik ilkesi kapsamındaki yeni durumlara pratikte önüne geçilemese de düşünsel planda kapılar kapanmaktadır. \nGünümüzde, cinsiyet eşitliğinin imkânsız olduğuna delil getirilen ayetlerle ilgili yaklaşımlara bakıldığında, ayetlerin ait olduğu metin içi ve metin dışı bağlamdaki maksadının veya ayetle ilgili tefsirlerdeki farklı görüşlerin ihmal edilmesi, lafızlardaki hususi olduğu anlaşılan durumların umumileştirilmesi ya da hükme konu olmayacak bir husustan fıkhi sonuçlar çıkarılması, çağımız eşitlik anlayışının İslam’ın genel ilkelerine değil kültürel durumlara kıyas edilerek değerlendirilmesi gibi hatalar görülebilir. Bu durumu ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada, Āl-i ʿİmrān 36. ayetteki “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin cinsiyet eşitsizliği bağlamında tarihten günümüze ne şekillerde tefsir edildiği, bu tefsirlerin cinsiyet eşitliğinin imkansızlığı anlamına mı geldiği, bunlardan hangi sonuçların çıkarıldığı ve çıkarılabileceği tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir. Böylece ilgili ifade, adalete ve cinsiyet eşitliğiyle kastedilen manaya engel midir sorusuna cevap aranmıştır. \nÇalışmada ulaşılan sonuçlara göre “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin tefsirleri çoğunlukla iki cinsin mutlak değil nisbî olarak mukayesesi etrafında şekillenmiştir. Bu mukayesede ayetin bağlamından hareketle erkeğin din hizmetinde kıza nazaran faziletinden söz edildiğini düşüneneler olduğu gibi din hizmetine adanmış bir kız olan Hz. Meryem’in toplumun önem verdiği erkeğe nazaran tâzim edildiğini düşüneneler de olmuştur. Böyle olsa bile ayet hukuk alanına çekilerek erkeğin insan ve kul olarak kadınla eşit olduğu alanlar dışında faziletli olduğu, yaratılışındaki üstünlük ve buna göre yüklendiği sorumluluklarından ötürü toplumsal hayatta kadınla eşit olamayacağı bağlamında dile getirilmektedir. Ancak ayetteki ifade önceki şeriatlarla ilgili bir konuda olması, erkeğin daha üstün olduğunu kastetmesi durumunda çoğunlukla Hz. Meryem’i doğuran annenin, toplumundaki teamüller doğrultusundaki telakkisini gösterir şekilde tefsir edilmiş olması ve bu durumda erkek ve kızın umumi anlamda değil din hizmetindeki eşitsizliği ifade etmesi yönleriyle hükme konu ya da esas olacak bir ifade değildir. Bu nedenlerle ayetteki ifade, çağımızdaki kadın ve erkeklerin toplumsal alanda eşit hak, özgürlük ve fırsatlara sahip olmasını amaçlayan cinsiyet eşitliği ve bunun önündeki kültürel vb. türden engellerin kaldırılmasını amaçlayan toplumsal cinsiyet eşitliği söylemine, bu çalışmada kastedilen çerçevede engel değildir. Nitekim hukuki eşitlik, herkesin birbirinin aynı olması demek olmayıp aynı akıl, yetenek ve çıkara sahip olmasını ifade eder ve bu yönüyle adaletin kapsamındadır, onun bir aracıdır. Adalet zaman ve yerine göre dağıtıcı adaletle sağlandığı gibi yerine göre eşitlikle sağlanabilir.","PeriodicalId":33325,"journal":{"name":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2022-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"Kur’ân’daki “Erkek Kız Gibi Değildir” İfadesi Cinsiyet Eşitliğine Engel midir?\",\"authors\":\"Zeynep Nermin Aksakal\",\"doi\":\"10.33420/marife.1095596\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"Kur’ân’da idari yönden toplumsal hayatı inşa edecek temel ilkeler ve sınırlı düzenlemeler yer almış, bunlar üzerine bir toplum kurup yönetmek Müslümanlara bırakılmıştır. Toplumdaki kişilerarası hukuk alanında ise nüzul döneminde oldukça sorunlu olan aile yapısındaki kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen ayrıntılı konulara yer verilmiştir. Bugün medeni hukukun aile ve miras alanına giren bu düzenlemelerde eşitlik değil sosyal adalet prensibi dikkat çekmektedir. Kur’ân’da, tıpkı kölelikte olduğu gibi bu alanlarda da eşit uygulamalara uygun olmayan bir toplumsal yapı üzerinde, hak-sorumluluk muvazenesinde kadınların durumlarını iyileştirici ve haksızlıkları önleyici düzenlenmeler yapılmıştır. Bu anlamda genel olarak nüzul coğrafyasındaki toplum yapısında gerçekleşmesi zor olan kökten değişlikler değil adaleti sağlayacak şekilde ıslahatlar yapılmış; hak, sorumluluk ve sınırlar belirlenmiş; diğer taraftan kadının değeri konusundaki olumsuz algıları dönüştürücü beyanlar yapılarak toplumda daha iyi bir yer edinmesinin önü açılmıştır. \\nKur’ân’daki kadın-erkek hak ve sorumluluklarıyla ilgili durum, çağımızdaki cinsiyet eşitliği söyleminin İslam’a aykırı olduğu, İslam’ın iki cinsi Allah’ın (c.c.) kulları ve insan olarak eş değer görmekle birlikte farklılıklarından dolayı bazı hukuk konularında eşit yapmadığı yaklaşımları çerçevesinde delil olarak beyan edilmektedir. Bu iddialar, erkeğin kız gibi olmadığı ifadesinin geçtiği ayet gibi bazı ayet ve hadis rivayetleriyle de desteklenmektedir. Bu bağlamda aile ve toplum hayatında kadınla erkeğin eşit olamayacağı düşüncesinin sadece kültürel dinamiklerden değil aynı zamanda yaratılıştan da kaynaklandığı fikri ortaya konmaya çalışılmaktadır. Böylece çağın gerektirdiği adalet anlayışı ve bunun getirdiği eşitlik ilkesi kapsamındaki yeni durumlara pratikte önüne geçilemese de düşünsel planda kapılar kapanmaktadır. \\nGünümüzde, cinsiyet eşitliğinin imkânsız olduğuna delil getirilen ayetlerle ilgili yaklaşımlara bakıldığında, ayetlerin ait olduğu metin içi ve metin dışı bağlamdaki maksadının veya ayetle ilgili tefsirlerdeki farklı görüşlerin ihmal edilmesi, lafızlardaki hususi olduğu anlaşılan durumların umumileştirilmesi ya da hükme konu olmayacak bir husustan fıkhi sonuçlar çıkarılması, çağımız eşitlik anlayışının İslam’ın genel ilkelerine değil kültürel durumlara kıyas edilerek değerlendirilmesi gibi hatalar görülebilir. Bu durumu ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada, Āl-i ʿİmrān 36. ayetteki “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin cinsiyet eşitsizliği bağlamında tarihten günümüze ne şekillerde tefsir edildiği, bu tefsirlerin cinsiyet eşitliğinin imkansızlığı anlamına mı geldiği, bunlardan hangi sonuçların çıkarıldığı ve çıkarılabileceği tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir. Böylece ilgili ifade, adalete ve cinsiyet eşitliğiyle kastedilen manaya engel midir sorusuna cevap aranmıştır. \\nÇalışmada ulaşılan sonuçlara göre “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin tefsirleri çoğunlukla iki cinsin mutlak değil nisbî olarak mukayesesi etrafında şekillenmiştir. Bu mukayesede ayetin bağlamından hareketle erkeğin din hizmetinde kıza nazaran faziletinden söz edildiğini düşüneneler olduğu gibi din hizmetine adanmış bir kız olan Hz. Meryem’in toplumun önem verdiği erkeğe nazaran tâzim edildiğini düşüneneler de olmuştur. Böyle olsa bile ayet hukuk alanına çekilerek erkeğin insan ve kul olarak kadınla eşit olduğu alanlar dışında faziletli olduğu, yaratılışındaki üstünlük ve buna göre yüklendiği sorumluluklarından ötürü toplumsal hayatta kadınla eşit olamayacağı bağlamında dile getirilmektedir. Ancak ayetteki ifade önceki şeriatlarla ilgili bir konuda olması, erkeğin daha üstün olduğunu kastetmesi durumunda çoğunlukla Hz. Meryem’i doğuran annenin, toplumundaki teamüller doğrultusundaki telakkisini gösterir şekilde tefsir edilmiş olması ve bu durumda erkek ve kızın umumi anlamda değil din hizmetindeki eşitsizliği ifade etmesi yönleriyle hükme konu ya da esas olacak bir ifade değildir. Bu nedenlerle ayetteki ifade, çağımızdaki kadın ve erkeklerin toplumsal alanda eşit hak, özgürlük ve fırsatlara sahip olmasını amaçlayan cinsiyet eşitliği ve bunun önündeki kültürel vb. türden engellerin kaldırılmasını amaçlayan toplumsal cinsiyet eşitliği söylemine, bu çalışmada kastedilen çerçevede engel değildir. Nitekim hukuki eşitlik, herkesin birbirinin aynı olması demek olmayıp aynı akıl, yetenek ve çıkara sahip olmasını ifade eder ve bu yönüyle adaletin kapsamındadır, onun bir aracıdır. Adalet zaman ve yerine göre dağıtıcı adaletle sağlandığı gibi yerine göre eşitlikle sağlanabilir.\",\"PeriodicalId\":33325,\"journal\":{\"name\":\"Marife Dini Arastirmalar Dergisi\",\"volume\":\"1 1\",\"pages\":\"\"},\"PeriodicalIF\":0.0000,\"publicationDate\":\"2022-09-04\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"Marife Dini Arastirmalar Dergisi\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.33420/marife.1095596\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"\",\"JCRName\":\"\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Marife Dini Arastirmalar Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.33420/marife.1095596","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
摘要
为了管理《古兰经》,建立社会生活有基本原则和限制性规定,穆斯林在这个社区被抛弃。在法律领域,社区中的个人面临着关于家庭结构中男女关系发展的广泛问题。今天,社会公正原则并不等同于这些进入家庭和继承法律的规定。在《古兰经》中,正如在奴隶制中一样,妇女的处境得到了改善,在不适合在这些领域平等适用的社会结构上预防了不公正现象。从这个意义上说,它通常是由细胞核结构的生理盐水变化组成的,而不是细胞核结构的基本变化。权利、责任和界限;另一方面,女性的负面看法是,大脑可以在社会中创造更好的地位。《古兰经》中的妇女和妇女有权利和责任的事实是,由于伊斯兰教中男女之间的差异,她们与伊斯兰教不平等,也由于男女之间的区别,她们与某些法律不平等。这些指控得到了迹象和事件的支持,比如男人的表情不像女孩。Bu bağlamda在eşit olamayacağıdüşüncesin sadese kültürel dinamiklerden değil aynızamanda yaratılıştan da kaynaklandığ。Böyleceçağın gerektirdiği adalet anlayışıve bunon getirdiği eşitlik ilkesi kapsamındaki yeni durumlara pratikteönüne geçilemese de düşnsel planda kapanılar kapan maktadır。在那一天,当他们看到不太可能的性平等迹象时,他们会因为自己的目的或迹象的差异而被忽视。可以看出,需要评估的错误不是平等的一般原则,无论是私人还是非政府的后果,而是伊斯兰平等的一般性原则。为了呈现这种情况,Al-Imran是36岁。除了性别不平等之外,“男人不像女孩”一词在未来已经被确定并评估了可以消除和消除的后果。因此,阻碍、正义和性别平等问题的答案是表达。根据工作结果,围绕这起案件,人们提出了“男不像女”的观点,主要是与两名女性进行比较。在这种情况下,Hz是一个致力于为宗教服务的女性,就像那些认为她是由一个为宗教服务而说话的人一样。也有人认为玛丽的社区被一个关心它的男人虐待。Böyle olsa bile ayet hukuk alanınaçekilerek erkeğin insan ve kul olarak kadınla eşit olduğu alanlar dışında faziletli olduëu,yaratılış; ndakiüstünlük ve buna göre yüklendi i sorumlululuklarındanötürütoplumsal hayatta kadşnla eşit olamayacaıbağlam nda dile getirilmektedir。然而,下一句话是关于前一种情况的,在大多数情况下,Hz意味着男人更优秀。就团队的指导方向而言,生下玛丽的母亲不是裁决的对象,也不是宗教服务不平等原则的对象,在这种情况下,男人和女儿也不是一般人。因此,下一句话是说,性别平等、自由和机会,以及旨在消除障碍的社会平等不局限于工作。此外,法律平等意味着每个人都有相同的智力、技能和兴趣,这样,正义就是一种工具。代替正义,经销商可以得到同等的保障,而不是公正的保障。
Kur’ân’daki “Erkek Kız Gibi Değildir” İfadesi Cinsiyet Eşitliğine Engel midir?
Kur’ân’da idari yönden toplumsal hayatı inşa edecek temel ilkeler ve sınırlı düzenlemeler yer almış, bunlar üzerine bir toplum kurup yönetmek Müslümanlara bırakılmıştır. Toplumdaki kişilerarası hukuk alanında ise nüzul döneminde oldukça sorunlu olan aile yapısındaki kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen ayrıntılı konulara yer verilmiştir. Bugün medeni hukukun aile ve miras alanına giren bu düzenlemelerde eşitlik değil sosyal adalet prensibi dikkat çekmektedir. Kur’ân’da, tıpkı kölelikte olduğu gibi bu alanlarda da eşit uygulamalara uygun olmayan bir toplumsal yapı üzerinde, hak-sorumluluk muvazenesinde kadınların durumlarını iyileştirici ve haksızlıkları önleyici düzenlenmeler yapılmıştır. Bu anlamda genel olarak nüzul coğrafyasındaki toplum yapısında gerçekleşmesi zor olan kökten değişlikler değil adaleti sağlayacak şekilde ıslahatlar yapılmış; hak, sorumluluk ve sınırlar belirlenmiş; diğer taraftan kadının değeri konusundaki olumsuz algıları dönüştürücü beyanlar yapılarak toplumda daha iyi bir yer edinmesinin önü açılmıştır.
Kur’ân’daki kadın-erkek hak ve sorumluluklarıyla ilgili durum, çağımızdaki cinsiyet eşitliği söyleminin İslam’a aykırı olduğu, İslam’ın iki cinsi Allah’ın (c.c.) kulları ve insan olarak eş değer görmekle birlikte farklılıklarından dolayı bazı hukuk konularında eşit yapmadığı yaklaşımları çerçevesinde delil olarak beyan edilmektedir. Bu iddialar, erkeğin kız gibi olmadığı ifadesinin geçtiği ayet gibi bazı ayet ve hadis rivayetleriyle de desteklenmektedir. Bu bağlamda aile ve toplum hayatında kadınla erkeğin eşit olamayacağı düşüncesinin sadece kültürel dinamiklerden değil aynı zamanda yaratılıştan da kaynaklandığı fikri ortaya konmaya çalışılmaktadır. Böylece çağın gerektirdiği adalet anlayışı ve bunun getirdiği eşitlik ilkesi kapsamındaki yeni durumlara pratikte önüne geçilemese de düşünsel planda kapılar kapanmaktadır.
Günümüzde, cinsiyet eşitliğinin imkânsız olduğuna delil getirilen ayetlerle ilgili yaklaşımlara bakıldığında, ayetlerin ait olduğu metin içi ve metin dışı bağlamdaki maksadının veya ayetle ilgili tefsirlerdeki farklı görüşlerin ihmal edilmesi, lafızlardaki hususi olduğu anlaşılan durumların umumileştirilmesi ya da hükme konu olmayacak bir husustan fıkhi sonuçlar çıkarılması, çağımız eşitlik anlayışının İslam’ın genel ilkelerine değil kültürel durumlara kıyas edilerek değerlendirilmesi gibi hatalar görülebilir. Bu durumu ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada, Āl-i ʿİmrān 36. ayetteki “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin cinsiyet eşitsizliği bağlamında tarihten günümüze ne şekillerde tefsir edildiği, bu tefsirlerin cinsiyet eşitliğinin imkansızlığı anlamına mı geldiği, bunlardan hangi sonuçların çıkarıldığı ve çıkarılabileceği tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir. Böylece ilgili ifade, adalete ve cinsiyet eşitliğiyle kastedilen manaya engel midir sorusuna cevap aranmıştır.
Çalışmada ulaşılan sonuçlara göre “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin tefsirleri çoğunlukla iki cinsin mutlak değil nisbî olarak mukayesesi etrafında şekillenmiştir. Bu mukayesede ayetin bağlamından hareketle erkeğin din hizmetinde kıza nazaran faziletinden söz edildiğini düşüneneler olduğu gibi din hizmetine adanmış bir kız olan Hz. Meryem’in toplumun önem verdiği erkeğe nazaran tâzim edildiğini düşüneneler de olmuştur. Böyle olsa bile ayet hukuk alanına çekilerek erkeğin insan ve kul olarak kadınla eşit olduğu alanlar dışında faziletli olduğu, yaratılışındaki üstünlük ve buna göre yüklendiği sorumluluklarından ötürü toplumsal hayatta kadınla eşit olamayacağı bağlamında dile getirilmektedir. Ancak ayetteki ifade önceki şeriatlarla ilgili bir konuda olması, erkeğin daha üstün olduğunu kastetmesi durumunda çoğunlukla Hz. Meryem’i doğuran annenin, toplumundaki teamüller doğrultusundaki telakkisini gösterir şekilde tefsir edilmiş olması ve bu durumda erkek ve kızın umumi anlamda değil din hizmetindeki eşitsizliği ifade etmesi yönleriyle hükme konu ya da esas olacak bir ifade değildir. Bu nedenlerle ayetteki ifade, çağımızdaki kadın ve erkeklerin toplumsal alanda eşit hak, özgürlük ve fırsatlara sahip olmasını amaçlayan cinsiyet eşitliği ve bunun önündeki kültürel vb. türden engellerin kaldırılmasını amaçlayan toplumsal cinsiyet eşitliği söylemine, bu çalışmada kastedilen çerçevede engel değildir. Nitekim hukuki eşitlik, herkesin birbirinin aynı olması demek olmayıp aynı akıl, yetenek ve çıkara sahip olmasını ifade eder ve bu yönüyle adaletin kapsamındadır, onun bir aracıdır. Adalet zaman ve yerine göre dağıtıcı adaletle sağlandığı gibi yerine göre eşitlikle sağlanabilir.