{"title":"影响客户策略:Explorer菜单示例","authors":"Mehmet Emin Şahi̇n","doi":"10.35415/sirnakifd.1258585","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Kur'an-ı Kerim'de 64 yerde geçen Ümmet kavramı farklı şekillerde kullanılmıştır. Kavram sözlük anlamı olarak aynı yöne yönelmiş olanı ifade etmektedir. Istılah olarak ise, aynı inanç etrafında birleşen topluluğa işaret etmektedir. Abduh bir müfesir olarak hem ümmet kavramı hem de ona bağlı olarak davet ve davetçi profili hakkındaki görüşlerini Âl-i İmrân sûresi 104. âyeti bağlamında adına telif edilen tefsir eserinde zikretmiştir. Olusturduğu içtimaî tefsir ekolüne uygun olarak konuya dair malumatları toplumsal bir düzlemde sunmaktadır. Bu bağlamda Allah'ın varlığına, kendi ve evren üzerinde eleştirel bir yöntemle düşünen bireylerin inanacağı tevhid ilkesi doğrultusunda bir araya gelerek ortak amaç, inanç merkezli bir ümmet meydana getireceklerini dillendirmiştir. Bu bilinçli topluluğun en önemli vasfı ise iyilik konusunda birbirlerine tavsiyede bulunmaları, kötülük mevzuunda ise sakındırma gayretleridir. \n XIX.yüzyılın ortalarında müfessirin yaşadığı dönemde hem islam toplulukları hem de özelde Abduh’un doğup yaşamını sürdüğü Afrika kıtasının kuzeydoğusunda bulunan mısır’da Müslümanlar batı toplumunun ekonomik, kültürel gerisinde kalmışlardır. Müellif Abduh ve çağdaşı islam âlimleri islam dünyasının bu geri kalmış ruhundan sıyrılıp, kendisne yakışan bir konuma erişmesi için çabalamışlardır. Bu bağlamda öncelikle Müslümanların kendileri dışındaki milletlere göre geri kalmalarının nedenlerini belirlemeye dönük incelemelerde bulunmuşlardır. İkinci olarak ise var olan olumsuz durumdan uzaklaşıp, onun yerine siyasi, iktisadi, kültürel yönleryle ilerlemiş bir toplumu inşa etmek için takip edilmesi gereken yöntem hususunda görüşlerini sunmuşlardır. Müellifin bu yöndeki gayretleri İçtimaî tefsir ekolünün kurulmasında etkili olmuştur. Zira bu akımın temel hedefi toplumu ıslah etmedir. Bu bağlamda islamı benimseyen, onun yeryüzünde hak ettiği konuma erişmesini hedef edinen her birey zikredilen gayeyi gerçekleştirme hususunda doğal bir neferdir. Dolayısıyla İslam itikadını özümseyen kişinin, kendisi ve içinde yaşadığı topluma dair yapacağı önyargılardan bağımsız durum tespiti, ıslah hareketinin birinci mertebesini oluşturmaktadır. Nitekim islam bilincine sahip olan ferdin ilk etapta Kur’ân’ın indiği toplumun olumlu-olumsuz özelliklerini tarihin verileri ışığında objektif şekilde irdelediği takdirde onları medenileştiren ilahi kitabın bunu nasıl yaptığı hakkında da ön kabüllerinden bağımsız bir değerlendirmeye erişecektir. Bu bakımdan Kur’ân’ın muhatap aldığı cahiliyet olarak isimlendirilen toplumu, insanlar için üstün bir ümmet kılma sürecini özümseyecektir. İlahi hitabın gerçekleştirdiği bu tarihi hakikat doğrultusunda günümüzde de vahyin öncülüğünde hem bireyin kemale erişmesi hem de Müslüman milletlerin olgunluk seviyesini yakalayabilecekleri bir program ve hedefe sahip olacaktır. \n Yukarıda zikredilen Fert ve ümmet düzeyindeki bu sıçrayışın temel saiki Kur’ân vahyi ile aracısız adeta peygamberin dilinden ilk kez inzal oluyormuşçasına can kulağıyla dinleme, selim akılla anlama gayreti olacaktır. Vahiyle muhatap olmadan önceki birlikten, hedeften, yoksun dağınık Araplar ile onunla tanıştıktan sonra din merkezli uhuvete dayalı bir imparatorluğa dönüşecek kadar önceki kabuğundan sıyrılmış milletin inşasına benzer bir manevi organizasyonu hedeflemişlerdir. Dolayısıyla modern çağda da ilahi hitapla kurulacak doğrudan bağlantı ve bunun rehberliğinde kurulacak fert, aile, kavim ve toplum ilişkisinin beraberinde ortak gaye etrafında kenetlenmiş bir millet yaratma zemini hazırlayacaktır. Oluşacak birlikteliğin teminatı ümmet bilinciyle hareket eden iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden bilinçli bir topluluktur.","PeriodicalId":33450,"journal":{"name":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.1000,"publicationDate":"2023-05-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":"{\"title\":\"Ümmet Kavramı Çerçevesinde İdeal Davetçi Tipolojisi: Tefsirü’l-menâr Örneği\",\"authors\":\"Mehmet Emin Şahi̇n\",\"doi\":\"10.35415/sirnakifd.1258585\",\"DOIUrl\":null,\"url\":null,\"abstract\":\"Kur'an-ı Kerim'de 64 yerde geçen Ümmet kavramı farklı şekillerde kullanılmıştır. Kavram sözlük anlamı olarak aynı yöne yönelmiş olanı ifade etmektedir. Istılah olarak ise, aynı inanç etrafında birleşen topluluğa işaret etmektedir. Abduh bir müfesir olarak hem ümmet kavramı hem de ona bağlı olarak davet ve davetçi profili hakkındaki görüşlerini Âl-i İmrân sûresi 104. âyeti bağlamında adına telif edilen tefsir eserinde zikretmiştir. Olusturduğu içtimaî tefsir ekolüne uygun olarak konuya dair malumatları toplumsal bir düzlemde sunmaktadır. Bu bağlamda Allah'ın varlığına, kendi ve evren üzerinde eleştirel bir yöntemle düşünen bireylerin inanacağı tevhid ilkesi doğrultusunda bir araya gelerek ortak amaç, inanç merkezli bir ümmet meydana getireceklerini dillendirmiştir. Bu bilinçli topluluğun en önemli vasfı ise iyilik konusunda birbirlerine tavsiyede bulunmaları, kötülük mevzuunda ise sakındırma gayretleridir. \\n XIX.yüzyılın ortalarında müfessirin yaşadığı dönemde hem islam toplulukları hem de özelde Abduh’un doğup yaşamını sürdüğü Afrika kıtasının kuzeydoğusunda bulunan mısır’da Müslümanlar batı toplumunun ekonomik, kültürel gerisinde kalmışlardır. Müellif Abduh ve çağdaşı islam âlimleri islam dünyasının bu geri kalmış ruhundan sıyrılıp, kendisne yakışan bir konuma erişmesi için çabalamışlardır. Bu bağlamda öncelikle Müslümanların kendileri dışındaki milletlere göre geri kalmalarının nedenlerini belirlemeye dönük incelemelerde bulunmuşlardır. İkinci olarak ise var olan olumsuz durumdan uzaklaşıp, onun yerine siyasi, iktisadi, kültürel yönleryle ilerlemiş bir toplumu inşa etmek için takip edilmesi gereken yöntem hususunda görüşlerini sunmuşlardır. Müellifin bu yöndeki gayretleri İçtimaî tefsir ekolünün kurulmasında etkili olmuştur. Zira bu akımın temel hedefi toplumu ıslah etmedir. Bu bağlamda islamı benimseyen, onun yeryüzünde hak ettiği konuma erişmesini hedef edinen her birey zikredilen gayeyi gerçekleştirme hususunda doğal bir neferdir. Dolayısıyla İslam itikadını özümseyen kişinin, kendisi ve içinde yaşadığı topluma dair yapacağı önyargılardan bağımsız durum tespiti, ıslah hareketinin birinci mertebesini oluşturmaktadır. Nitekim islam bilincine sahip olan ferdin ilk etapta Kur’ân’ın indiği toplumun olumlu-olumsuz özelliklerini tarihin verileri ışığında objektif şekilde irdelediği takdirde onları medenileştiren ilahi kitabın bunu nasıl yaptığı hakkında da ön kabüllerinden bağımsız bir değerlendirmeye erişecektir. Bu bakımdan Kur’ân’ın muhatap aldığı cahiliyet olarak isimlendirilen toplumu, insanlar için üstün bir ümmet kılma sürecini özümseyecektir. İlahi hitabın gerçekleştirdiği bu tarihi hakikat doğrultusunda günümüzde de vahyin öncülüğünde hem bireyin kemale erişmesi hem de Müslüman milletlerin olgunluk seviyesini yakalayabilecekleri bir program ve hedefe sahip olacaktır. \\n Yukarıda zikredilen Fert ve ümmet düzeyindeki bu sıçrayışın temel saiki Kur’ân vahyi ile aracısız adeta peygamberin dilinden ilk kez inzal oluyormuşçasına can kulağıyla dinleme, selim akılla anlama gayreti olacaktır. Vahiyle muhatap olmadan önceki birlikten, hedeften, yoksun dağınık Araplar ile onunla tanıştıktan sonra din merkezli uhuvete dayalı bir imparatorluğa dönüşecek kadar önceki kabuğundan sıyrılmış milletin inşasına benzer bir manevi organizasyonu hedeflemişlerdir. Dolayısıyla modern çağda da ilahi hitapla kurulacak doğrudan bağlantı ve bunun rehberliğinde kurulacak fert, aile, kavim ve toplum ilişkisinin beraberinde ortak gaye etrafında kenetlenmiş bir millet yaratma zemini hazırlayacaktır. Oluşacak birlikteliğin teminatı ümmet bilinciyle hareket eden iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden bilinçli bir topluluktur.\",\"PeriodicalId\":33450,\"journal\":{\"name\":\"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi\",\"volume\":null,\"pages\":null},\"PeriodicalIF\":0.1000,\"publicationDate\":\"2023-05-25\",\"publicationTypes\":\"Journal Article\",\"fieldsOfStudy\":null,\"isOpenAccess\":false,\"openAccessPdf\":\"\",\"citationCount\":\"0\",\"resultStr\":null,\"platform\":\"Semanticscholar\",\"paperid\":null,\"PeriodicalName\":\"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi\",\"FirstCategoryId\":\"1085\",\"ListUrlMain\":\"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1258585\",\"RegionNum\":0,\"RegionCategory\":null,\"ArticlePicture\":[],\"TitleCN\":null,\"AbstractTextCN\":null,\"PMCID\":null,\"EPubDate\":\"\",\"PubModel\":\"\",\"JCR\":\"0\",\"JCRName\":\"RELIGION\",\"Score\":null,\"Total\":0}","platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Sirnak Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.35415/sirnakifd.1258585","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"0","JCRName":"RELIGION","Score":null,"Total":0}
Ümmet Kavramı Çerçevesinde İdeal Davetçi Tipolojisi: Tefsirü’l-menâr Örneği
Kur'an-ı Kerim'de 64 yerde geçen Ümmet kavramı farklı şekillerde kullanılmıştır. Kavram sözlük anlamı olarak aynı yöne yönelmiş olanı ifade etmektedir. Istılah olarak ise, aynı inanç etrafında birleşen topluluğa işaret etmektedir. Abduh bir müfesir olarak hem ümmet kavramı hem de ona bağlı olarak davet ve davetçi profili hakkındaki görüşlerini Âl-i İmrân sûresi 104. âyeti bağlamında adına telif edilen tefsir eserinde zikretmiştir. Olusturduğu içtimaî tefsir ekolüne uygun olarak konuya dair malumatları toplumsal bir düzlemde sunmaktadır. Bu bağlamda Allah'ın varlığına, kendi ve evren üzerinde eleştirel bir yöntemle düşünen bireylerin inanacağı tevhid ilkesi doğrultusunda bir araya gelerek ortak amaç, inanç merkezli bir ümmet meydana getireceklerini dillendirmiştir. Bu bilinçli topluluğun en önemli vasfı ise iyilik konusunda birbirlerine tavsiyede bulunmaları, kötülük mevzuunda ise sakındırma gayretleridir.
XIX.yüzyılın ortalarında müfessirin yaşadığı dönemde hem islam toplulukları hem de özelde Abduh’un doğup yaşamını sürdüğü Afrika kıtasının kuzeydoğusunda bulunan mısır’da Müslümanlar batı toplumunun ekonomik, kültürel gerisinde kalmışlardır. Müellif Abduh ve çağdaşı islam âlimleri islam dünyasının bu geri kalmış ruhundan sıyrılıp, kendisne yakışan bir konuma erişmesi için çabalamışlardır. Bu bağlamda öncelikle Müslümanların kendileri dışındaki milletlere göre geri kalmalarının nedenlerini belirlemeye dönük incelemelerde bulunmuşlardır. İkinci olarak ise var olan olumsuz durumdan uzaklaşıp, onun yerine siyasi, iktisadi, kültürel yönleryle ilerlemiş bir toplumu inşa etmek için takip edilmesi gereken yöntem hususunda görüşlerini sunmuşlardır. Müellifin bu yöndeki gayretleri İçtimaî tefsir ekolünün kurulmasında etkili olmuştur. Zira bu akımın temel hedefi toplumu ıslah etmedir. Bu bağlamda islamı benimseyen, onun yeryüzünde hak ettiği konuma erişmesini hedef edinen her birey zikredilen gayeyi gerçekleştirme hususunda doğal bir neferdir. Dolayısıyla İslam itikadını özümseyen kişinin, kendisi ve içinde yaşadığı topluma dair yapacağı önyargılardan bağımsız durum tespiti, ıslah hareketinin birinci mertebesini oluşturmaktadır. Nitekim islam bilincine sahip olan ferdin ilk etapta Kur’ân’ın indiği toplumun olumlu-olumsuz özelliklerini tarihin verileri ışığında objektif şekilde irdelediği takdirde onları medenileştiren ilahi kitabın bunu nasıl yaptığı hakkında da ön kabüllerinden bağımsız bir değerlendirmeye erişecektir. Bu bakımdan Kur’ân’ın muhatap aldığı cahiliyet olarak isimlendirilen toplumu, insanlar için üstün bir ümmet kılma sürecini özümseyecektir. İlahi hitabın gerçekleştirdiği bu tarihi hakikat doğrultusunda günümüzde de vahyin öncülüğünde hem bireyin kemale erişmesi hem de Müslüman milletlerin olgunluk seviyesini yakalayabilecekleri bir program ve hedefe sahip olacaktır.
Yukarıda zikredilen Fert ve ümmet düzeyindeki bu sıçrayışın temel saiki Kur’ân vahyi ile aracısız adeta peygamberin dilinden ilk kez inzal oluyormuşçasına can kulağıyla dinleme, selim akılla anlama gayreti olacaktır. Vahiyle muhatap olmadan önceki birlikten, hedeften, yoksun dağınık Araplar ile onunla tanıştıktan sonra din merkezli uhuvete dayalı bir imparatorluğa dönüşecek kadar önceki kabuğundan sıyrılmış milletin inşasına benzer bir manevi organizasyonu hedeflemişlerdir. Dolayısıyla modern çağda da ilahi hitapla kurulacak doğrudan bağlantı ve bunun rehberliğinde kurulacak fert, aile, kavim ve toplum ilişkisinin beraberinde ortak gaye etrafında kenetlenmiş bir millet yaratma zemini hazırlayacaktır. Oluşacak birlikteliğin teminatı ümmet bilinciyle hareket eden iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden bilinçli bir topluluktur.