{"title":"Ahkâm-ı Düvâzde Bürûc Tercümesi","authors":"Ahmet Çolak","doi":"10.29000/rumelide.1439701","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"İlk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her toplumda olduğu gibi Türklerin eski çağlardan itibaren doğaya farklı özellikler atfetmesi, gökyüzünü kutsallaştırması gökyüzüne duyulan bu ilginin bir göstergesidir. Yükseklik, ulaşılmazlık ve bilinmezlik gibi özellikleriyle gökyüzü her zaman keşfe hazır bir alandır. Gökyüzündeki gezegenler, yıldızlar, bunların adetleri, şekilleri ve döngüleri burçlara yüklenen anlamlara da bir referans olmuştur. Hem günlük pratiklerde, hem İslamî gelenekte hem de kültürel hayatta gökyüzündeki cisimler farklı yorumlamalara alan açmış, yönlendirici olmuştur. Özellikle burçlar etrafında gelişen bu inanışlar bugün için de ilgililerince ciddi manada önemsenir. Gökyüzünde yer alan hemen hemen her cismin birbirleri ile olan etkileşimlerinin yeryüzünde yer alan maddi ve manevi pek çok unsurun üstünde etkisi olduğu inancı vardır. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü daima birbiri ile ilişkide olmuştur. Nitekim halk inanışında, pek çok hastalığın çözümü bile gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine göre bulunur durumdadır. Bu inanış geçmiş çağlardan günümüze dek etkisini devam ettirmektedir. Geleneksel astrolojinin bir parçası olan bu inanışlar zaman zaman yazılı metinler hâline gelmiştir. Farklı kültürlerde farklı isimleri olan burçlar, maksadı itibariyle birbirlerine benzer özellikler gösterir. Geleneksel astroloji diğer bütün kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatı açısından da dikkate alınmış, sözlü ve yazılı kültürde yerini almıştır. Burçlara Klasik Edebiyat içerisinde de oldukça geniş yer ayrılmıştır. Bunlar içerisinde müstakil olarak burçlarla ilgili yazılan eserlere “dîv-nâme, yıldız-nâme” gibi isimler verilmiştir. Bunların dışında, divanlar içerisinde yer alan gazellerde, kasidelerde veya mesnevi türündeki eserlerde burçlar etrafında gelişen inanışlara dair örnekleri sıkça görmek mümkündür. Çalışmaya esas eser ise Nasîrüddîn-i Tûsî’nin (579-672 H.) 38 beyitlik Farsça mesnevisinin Türkçe tercümesi olup Kayseri Râşîd Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde 578/10 numarada kayıtlıdır. Eser sırası ile 12 burcu Farsça ve Türkçe olarak açıklamaktadır. Her burç için önce Farsça beyitler yer alır. Akabinde ise yine bu Farsça beyitlerin Türkçe manzum çevirisi gelmektedir. Nüshada müellif veya müstensihine dair bir bilgi yer almaz.","PeriodicalId":509346,"journal":{"name":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":"24 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-02-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.29000/rumelide.1439701","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
İlk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her toplumda olduğu gibi Türklerin eski çağlardan itibaren doğaya farklı özellikler atfetmesi, gökyüzünü kutsallaştırması gökyüzüne duyulan bu ilginin bir göstergesidir. Yükseklik, ulaşılmazlık ve bilinmezlik gibi özellikleriyle gökyüzü her zaman keşfe hazır bir alandır. Gökyüzündeki gezegenler, yıldızlar, bunların adetleri, şekilleri ve döngüleri burçlara yüklenen anlamlara da bir referans olmuştur. Hem günlük pratiklerde, hem İslamî gelenekte hem de kültürel hayatta gökyüzündeki cisimler farklı yorumlamalara alan açmış, yönlendirici olmuştur. Özellikle burçlar etrafında gelişen bu inanışlar bugün için de ilgililerince ciddi manada önemsenir. Gökyüzünde yer alan hemen hemen her cismin birbirleri ile olan etkileşimlerinin yeryüzünde yer alan maddi ve manevi pek çok unsurun üstünde etkisi olduğu inancı vardır. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü daima birbiri ile ilişkide olmuştur. Nitekim halk inanışında, pek çok hastalığın çözümü bile gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine göre bulunur durumdadır. Bu inanış geçmiş çağlardan günümüze dek etkisini devam ettirmektedir. Geleneksel astrolojinin bir parçası olan bu inanışlar zaman zaman yazılı metinler hâline gelmiştir. Farklı kültürlerde farklı isimleri olan burçlar, maksadı itibariyle birbirlerine benzer özellikler gösterir. Geleneksel astroloji diğer bütün kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatı açısından da dikkate alınmış, sözlü ve yazılı kültürde yerini almıştır. Burçlara Klasik Edebiyat içerisinde de oldukça geniş yer ayrılmıştır. Bunlar içerisinde müstakil olarak burçlarla ilgili yazılan eserlere “dîv-nâme, yıldız-nâme” gibi isimler verilmiştir. Bunların dışında, divanlar içerisinde yer alan gazellerde, kasidelerde veya mesnevi türündeki eserlerde burçlar etrafında gelişen inanışlara dair örnekleri sıkça görmek mümkündür. Çalışmaya esas eser ise Nasîrüddîn-i Tûsî’nin (579-672 H.) 38 beyitlik Farsça mesnevisinin Türkçe tercümesi olup Kayseri Râşîd Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde 578/10 numarada kayıtlıdır. Eser sırası ile 12 burcu Farsça ve Türkçe olarak açıklamaktadır. Her burç için önce Farsça beyitler yer alır. Akabinde ise yine bu Farsça beyitlerin Türkçe manzum çevirisi gelmektedir. Nüshada müellif veya müstensihine dair bir bilgi yer almaz.