{"title":"Erken Dönem Coğrafya Algısında Kur’ân’ın Kurucu Rolü","authors":"Temel Mahmutoğlu","doi":"10.14395/hid.1408106","DOIUrl":null,"url":null,"abstract":"Çalışmamızın temel konusu coğrafi bilgiler barındıran örnek Kur’ân âyetleri ve muallakât da denilen câhiliye dönemindeki yedi (veya on) şaire ait seçkin kaside koleksiyonundaki birtakım coğrafi muhteviyattır. Nitekim coğrafya ve edebiyat arasındaki sıkı ilişki bağlamında edebiyat metinleri, geçmişte ve farklı kültürlerde kişilerin gerçeği nasıl algıladıkları ile ilgili deliller de sunmaktadır. \nAraştırmamızın amacı Kur’ân metninin dönemin coğrafi algısını yastıyor olduğunu hem ilgili ayetler hem de câhiliye şiiri üzerinden göstermektir. Bu bağlamda veciz ve yönlendirici ifadeler barındıran coğrafi bilgileri muhtevi âyetlerin edebi değeri yüksek şiir metinlerindeki yansımalarını göstermeye çalışmaktır. Nitekim Kur’ân insan ve onu “kendi” yapan çevresel faktörleri başından sonuna kadar dikkate almış; hem antik Arap’ın coğrafi muhayyilesini âyetler içerisinde kendi dillerinden/ kültürlerinden onlara hitap etmiş hem de onları bu konuda düşünmeye yönlendirmiştir. \nÇalışmamız da önemini aslında bu hususlardan almaktadır. Zira Kur’ân antik Arap’ın coğrafya muhayyilesini salt bilgi vermek için kullanmayıp bizzat Allah’ın güç, kudret ve otoritesini göstermek, yalnızca ona kulluk yapılası gerekliliği gibi argümanlar maksadıyla kullanarak aslında onun amacı yeni Müslümanlarda yeni bir coğrafya algısı inşa etmek olmuştur. Kur’ân, ayrıca sadece bu amaçla yetinmeyip inananları coğrafya konusunda her daim düşünmeye ve yeni keşifler yapmaya teşvik etmiştir. \nÖrnek olması bakımından Rahman suresinde bahsedilen yeryüzündeki dağların, su kaynaklarının ve bitkilerin yaratılışındaki işlevleri, insanların doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Netice itibariyle, Kur’ân’da yer alan coğrafi bilgiler, insanların coğrafya algısını şekillendirmiş ve doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Ayrıca, bu bilgiler insanları keşifler ve seyahatler yapmaya teşvik ederek, coğrafya alanındaki keşiflerin ve gelişmelerin ilerlemesine katkıda bulunmuştur. \nBu bağlamda başkaca örnekler de verebiliriz. Hala güncel değerini taşıması bakımından insanlar Hz. Âdem’in cennetten indiği ya da cennet gibi konforlu bir ortamda yaşayıp da isyanı neticesinde çıkartıldığı dünyadaki herhangi bir bahçenin neresi olduğunu merak etmekte hatta bu mekân hususunda malumat üretmektedirler. Benzer şekilde Hz. Nûh’un gemisinin nereye indiği, Ashâb-ı Kehf’in mağarasının nerede olduğu, Hz. Zülkarneyn’in yolculuk yaptığı güneşin doğduğu ve battığı yerin neresi olduğu vs. konularda insanoğlu hep merak duymuş, malumat üretmiş hatta bu konularda isrâiliyattan dahi bilgi devşirmekten geri durmamıştır. \nDiğer tarafta, câhiliye şiiri, Arap yarımadasının coğrafyası hakkında zengin ve ayrıntılı bir görünüm sunmaktadır. Şairler, coğrafyanın doğal güzellikleriyle birlikte, insanların yaşamını nasıl etkilediği hakkında da bilgi vermişlerdir. Ayrıca şairler doğanın sunduğu zorlukların da insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde göstermişlerdir. Bunun yanı sıra şairler, coğrafyanın zorlu doğal koşullarının Arap yarımadasındaki yaşamı nasıl etkilediğine dair ipuçları da vermişlerdir. Örneğin, şairler sık sık çöl koşullarını ve sıcaklıklarını şiirlerinde anlatmışlar; doğanın sunduğu zorlukları, güzellikleri ve bunların insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde göstermişlerdir. Örnek verecek olursak el-Hâris b. Hillize oldukça kalabalık olup üzerlerine gelen düşman ordusunu ve onlara karşı duyduğu endişeyi zirvesi bulutları yaran kara yüce dağlara gönderilen felakete benzetmiştir. \nÇalışmamızın öncelikli kaynağı Kur’ân-ı Kerîm, özellikle de coğrafî bilgiler içeren âyetler ve kıssalardaki ilgili muhtevadır. İkincil kaynağımız ise cahiliye şiiri, özellikle de muallakâttaki coğrafî içerik konu edilmiştir. Ayrıca meselenin güncel değerini göstermesi bakımından modern kaynaklara da yer verilmiştir. \nÇalışmamızı özellikle H. I.-IV. arası erken dönem İslâm kültüründe coğrafya algısı ile sınırlandırdık. Bu bağlamda sadece ilgili Kur’ân âyetleri ile câhiliye şiirinden muallakâtı araştırmamızda inceledik. \nÇalışmamızda mukayese, kaynak taraması (sondaj), tümevarım, tümdengelim, analiz ve sentez yöntemleri kullanılmıştır.","PeriodicalId":507932,"journal":{"name":"Hitit İlahiyat Dergisi","volume":" 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0000,"publicationDate":"2024-03-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":"0","resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":null,"PeriodicalName":"Hitit İlahiyat Dergisi","FirstCategoryId":"1085","ListUrlMain":"https://doi.org/10.14395/hid.1408106","RegionNum":0,"RegionCategory":null,"ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":null,"EPubDate":"","PubModel":"","JCR":"","JCRName":"","Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Abstract
Çalışmamızın temel konusu coğrafi bilgiler barındıran örnek Kur’ân âyetleri ve muallakât da denilen câhiliye dönemindeki yedi (veya on) şaire ait seçkin kaside koleksiyonundaki birtakım coğrafi muhteviyattır. Nitekim coğrafya ve edebiyat arasındaki sıkı ilişki bağlamında edebiyat metinleri, geçmişte ve farklı kültürlerde kişilerin gerçeği nasıl algıladıkları ile ilgili deliller de sunmaktadır.
Araştırmamızın amacı Kur’ân metninin dönemin coğrafi algısını yastıyor olduğunu hem ilgili ayetler hem de câhiliye şiiri üzerinden göstermektir. Bu bağlamda veciz ve yönlendirici ifadeler barındıran coğrafi bilgileri muhtevi âyetlerin edebi değeri yüksek şiir metinlerindeki yansımalarını göstermeye çalışmaktır. Nitekim Kur’ân insan ve onu “kendi” yapan çevresel faktörleri başından sonuna kadar dikkate almış; hem antik Arap’ın coğrafi muhayyilesini âyetler içerisinde kendi dillerinden/ kültürlerinden onlara hitap etmiş hem de onları bu konuda düşünmeye yönlendirmiştir.
Çalışmamız da önemini aslında bu hususlardan almaktadır. Zira Kur’ân antik Arap’ın coğrafya muhayyilesini salt bilgi vermek için kullanmayıp bizzat Allah’ın güç, kudret ve otoritesini göstermek, yalnızca ona kulluk yapılası gerekliliği gibi argümanlar maksadıyla kullanarak aslında onun amacı yeni Müslümanlarda yeni bir coğrafya algısı inşa etmek olmuştur. Kur’ân, ayrıca sadece bu amaçla yetinmeyip inananları coğrafya konusunda her daim düşünmeye ve yeni keşifler yapmaya teşvik etmiştir.
Örnek olması bakımından Rahman suresinde bahsedilen yeryüzündeki dağların, su kaynaklarının ve bitkilerin yaratılışındaki işlevleri, insanların doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Netice itibariyle, Kur’ân’da yer alan coğrafi bilgiler, insanların coğrafya algısını şekillendirmiş ve doğal çevre hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Ayrıca, bu bilgiler insanları keşifler ve seyahatler yapmaya teşvik ederek, coğrafya alanındaki keşiflerin ve gelişmelerin ilerlemesine katkıda bulunmuştur.
Bu bağlamda başkaca örnekler de verebiliriz. Hala güncel değerini taşıması bakımından insanlar Hz. Âdem’in cennetten indiği ya da cennet gibi konforlu bir ortamda yaşayıp da isyanı neticesinde çıkartıldığı dünyadaki herhangi bir bahçenin neresi olduğunu merak etmekte hatta bu mekân hususunda malumat üretmektedirler. Benzer şekilde Hz. Nûh’un gemisinin nereye indiği, Ashâb-ı Kehf’in mağarasının nerede olduğu, Hz. Zülkarneyn’in yolculuk yaptığı güneşin doğduğu ve battığı yerin neresi olduğu vs. konularda insanoğlu hep merak duymuş, malumat üretmiş hatta bu konularda isrâiliyattan dahi bilgi devşirmekten geri durmamıştır.
Diğer tarafta, câhiliye şiiri, Arap yarımadasının coğrafyası hakkında zengin ve ayrıntılı bir görünüm sunmaktadır. Şairler, coğrafyanın doğal güzellikleriyle birlikte, insanların yaşamını nasıl etkilediği hakkında da bilgi vermişlerdir. Ayrıca şairler doğanın sunduğu zorlukların da insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde göstermişlerdir. Bunun yanı sıra şairler, coğrafyanın zorlu doğal koşullarının Arap yarımadasındaki yaşamı nasıl etkilediğine dair ipuçları da vermişlerdir. Örneğin, şairler sık sık çöl koşullarını ve sıcaklıklarını şiirlerinde anlatmışlar; doğanın sunduğu zorlukları, güzellikleri ve bunların insanların hayatını nasıl etkilediğini şiirlerinde göstermişlerdir. Örnek verecek olursak el-Hâris b. Hillize oldukça kalabalık olup üzerlerine gelen düşman ordusunu ve onlara karşı duyduğu endişeyi zirvesi bulutları yaran kara yüce dağlara gönderilen felakete benzetmiştir.
Çalışmamızın öncelikli kaynağı Kur’ân-ı Kerîm, özellikle de coğrafî bilgiler içeren âyetler ve kıssalardaki ilgili muhtevadır. İkincil kaynağımız ise cahiliye şiiri, özellikle de muallakâttaki coğrafî içerik konu edilmiştir. Ayrıca meselenin güncel değerini göstermesi bakımından modern kaynaklara da yer verilmiştir.
Çalışmamızı özellikle H. I.-IV. arası erken dönem İslâm kültüründe coğrafya algısı ile sınırlandırdık. Bu bağlamda sadece ilgili Kur’ân âyetleri ile câhiliye şiirinden muallakâtı araştırmamızda inceledik.
Çalışmamızda mukayese, kaynak taraması (sondaj), tümevarım, tümdengelim, analiz ve sentez yöntemleri kullanılmıştır.