Ankara Kilinin aşırı konsolide, aktif, yüksek derecede plastisite ve katı kıvamlılığı gibi karakteristik özelliklerinin bir sonucu olarak, örselenmemiş numune alınabilmesinin zor oluşu, laboratuvar uygulamalarında yapılan çalışmaların güvenilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu araştırma kapsamında, Ankara’nın batısında yer alan kil birimlerinin farklı derinliklerinden alınmış yaklaşık 5500 numunenin, yerinde arazi ve laboratuvar deneylerinden elde edilen sonuçlar kullanılarak derinliğe bağlı zemin karakterizasyonu çalışmaları yapılmış, jeoteknik parametrelerin frekans dağılımları istatistiksel açıdan incelenmiş, parametreler arasında ampirik denklemler geliştirilmiş ve numuneler üzerindeki örselenme etkisi değerlendirilmiştir. Örselenme etkisini sayısal anlamda belirleyebilmek ve zemin parametreleri arasında oluşturulan ilişkilerin doğruluğunu kontrol edebilmek amacıyla laboratuvar deney sonuçları mevcut literatürdeki bulgular ile kıyaslanmıştır. Literatürde benzer yapıya sahip yüksek plastisiteli killer üzerinde yapılan çalışmalar incelenerek örselenmiş-yoğrulmuş ve örselenmemiş numunelerin, drenajsız kayma dayanımı (Cu) ve likidite indeksi (LI) değerleri arasındaki hassasiyet (sensitivite) değişimleri saptanmıştır. Bu çalışmalar göz önüne alınarak, örselenmiş numunelerin tespit edilebilmesine ilişkin bir yaklaşım önerilmiştir. Yöntem, benzer zemin özelliklerine sahip killi zeminlerden elde edilmiş laboratuvar deney sonuçları kullanılarak yapılan doğrulama çalışmaları ile test edilmiştir. Önerilen yöntem dahilinde örselenmiş olarak tespit edilen numunelerin veri setinden çıkartılması sonucunda, literatürde ve çalışma kapsamında drenajsız kayma dayanımının tahmin edilebilmesine yönelik geliştirilmiş olan ampirik denklemlerin tahmin başarılarında yüksek oranlarda artışlar gözlemlenmiştir.
{"title":"Ankara Kilinde Örselenme Etkisinin ve Derinliğe Bağlı Zemin Özelliklerinin Jeoteknik Arazi ve Laboratuvar Deneylerine Bağlı Olarak İncelenmesi","authors":"G. Şahi̇n, Mustafa Kerem Koçkar","doi":"10.24232/jmd.1389906","DOIUrl":"https://doi.org/10.24232/jmd.1389906","url":null,"abstract":"Ankara Kilinin aşırı konsolide, aktif, yüksek derecede plastisite ve katı kıvamlılığı gibi karakteristik özelliklerinin bir sonucu olarak, örselenmemiş numune alınabilmesinin zor oluşu, laboratuvar uygulamalarında yapılan çalışmaların güvenilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu araştırma kapsamında, Ankara’nın batısında yer alan kil birimlerinin farklı derinliklerinden alınmış yaklaşık 5500 numunenin, yerinde arazi ve laboratuvar deneylerinden elde edilen sonuçlar kullanılarak derinliğe bağlı zemin karakterizasyonu çalışmaları yapılmış, jeoteknik parametrelerin frekans dağılımları istatistiksel açıdan incelenmiş, parametreler arasında ampirik denklemler geliştirilmiş ve numuneler üzerindeki örselenme etkisi değerlendirilmiştir. Örselenme etkisini sayısal anlamda belirleyebilmek ve zemin parametreleri arasında oluşturulan ilişkilerin doğruluğunu kontrol edebilmek amacıyla laboratuvar deney sonuçları mevcut literatürdeki bulgular ile kıyaslanmıştır. Literatürde benzer yapıya sahip yüksek plastisiteli killer üzerinde yapılan çalışmalar incelenerek örselenmiş-yoğrulmuş ve örselenmemiş numunelerin, drenajsız kayma dayanımı (Cu) ve likidite indeksi (LI) değerleri arasındaki hassasiyet (sensitivite) değişimleri saptanmıştır. Bu çalışmalar göz önüne alınarak, örselenmiş numunelerin tespit edilebilmesine ilişkin bir yaklaşım önerilmiştir. Yöntem, benzer zemin özelliklerine sahip killi zeminlerden elde edilmiş laboratuvar deney sonuçları kullanılarak yapılan doğrulama çalışmaları ile test edilmiştir. Önerilen yöntem dahilinde örselenmiş olarak tespit edilen numunelerin veri setinden çıkartılması sonucunda, literatürde ve çalışma kapsamında drenajsız kayma dayanımının tahmin edilebilmesine yönelik geliştirilmiş olan ampirik denklemlerin tahmin başarılarında yüksek oranlarda artışlar gözlemlenmiştir.","PeriodicalId":296235,"journal":{"name":"Jeoloji Mühendisliği Dergisi","volume":"117 35","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138958980","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This study examines possibility of improving clayey soils in the Handere Formation exposed in the vicinity of Adana (S. Turkey), one of the largest cities in southern Turkey. The Handere Formation, from where the samples for this study are taken, is stratigraphically at the upper most part of the marine sediments of the Adana Basin. The unit is located at the northern part of Adana city. The samples were examined in the geotechnical laboratory to determine the effect of plaster mortar (Master Cast) on the geotechnical properties of the soil and its ability to improve the soil. shear box, consolidation, unconfined compressive strength tests were applied on the samples. It has been shown that the master cast used can improve soil properties geometrically and can be used as a soil stabilizer. The plasticity values of the soils were reduced by master cast addition. Besides, it was determined that the highest maximum dry unit weight and the lowest optimum moisture content were obtained by 15% master cast addition. The soil strength properties were reached to the top values in case of 15% master cast added into the mixtures. Besides, it is determined that the coefficient of volume compressibility (Mv) and the pre-consolidation pressure values are ideal when the master cast ratio in the mixtures are 10% and 5% respectively.
{"title":"Killi Bir Zeminin Sıva Harcı Katkısı Kullanılarak İyileştirilmesi","authors":"Mohammed Qader, Hasan Çeti̇n, Emre Pinarci","doi":"10.24232/jmd.1341861","DOIUrl":"https://doi.org/10.24232/jmd.1341861","url":null,"abstract":"This study examines possibility of improving clayey soils in the Handere Formation exposed in the vicinity of Adana (S. Turkey), one of the largest cities in southern Turkey. The Handere Formation, from where the samples for this study are taken, is stratigraphically at the upper most part of the marine sediments of the Adana Basin. The unit is located at the northern part of Adana city. The samples were examined in the geotechnical laboratory to determine the effect of plaster mortar (Master Cast) on the geotechnical properties of the soil and its ability to improve the soil. shear box, consolidation, unconfined compressive strength tests were applied on the samples. It has been shown that the master cast used can improve soil properties geometrically and can be used as a soil stabilizer. The plasticity values of the soils were reduced by master cast addition. Besides, it was determined that the highest maximum dry unit weight and the lowest optimum moisture content were obtained by 15% master cast addition. The soil strength properties were reached to the top values in case of 15% master cast added into the mixtures. Besides, it is determined that the coefficient of volume compressibility (Mv) and the pre-consolidation pressure values are ideal when the master cast ratio in the mixtures are 10% and 5% respectively.","PeriodicalId":296235,"journal":{"name":"Jeoloji Mühendisliği Dergisi","volume":"5 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139001280","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Fatma ECE-KARAKUŞ, Mehmet Ali Kurt, Ümit Yildirim, Cüneyt Güler, Onur Güven
Kıyı akiferlerinin su kalitesi ve miktarı değişen iklim koşulları ve artan antropojenik faaliyetler nedeniyle her geçen gün olumsuz yönde daha fazla etkilenmektedir. Bu çalışma, Erdemli Kıyı Akiferi’nin (EKA) su kalitesinin ve kirletici unsurlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma kapsamında, Ağustos 2020’de yeraltı suyu örneklemesi yapılarak suların fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO) içme suyu standartlarına göre değerlendirilmiştir. EKA’nın Akdeniz kıyısına yakın olan bazı noktalardan alınan örneklerde elektriksel iletkenlik değerlerinin oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu örneklerin sodyum (Na+) ve klorür (Cl) derişimlerinin de yüksek olduğu ve WHO tarafından tavsiye edilen sınır değerlerin üzerinde oldukları belirlenmiştir. EKA’daki bir diğer önemli problem ise nitrat (NO3) kirliliğidir. Ağustos 2020 dönemi örneklerinin nitrat derişimleri 2,17-131,51 mg/L arasında değişmekte olup 15 örneğin nitrat derişimi sınır değerin (50 mg/L) üzerindedir. Bazı örneklerdeki iz element derişimleri de (Al, Fe ve Ni) WHO’da belirtilen sınır değerleri aşmıştır. Çalışma alanındaki yeraltı suları, tarımsal sulama suyu kalitesi açısından değerlendirildiğinde, aktif deniz suyu girişiminin görüldüğü bölgelerdeki suların, sulama amacıyla kullanımının uygun olmadığı belirlenmiştir. Çalışma alanı ve civarında her geçen gün yeni tarım alanlarının açıldığı gözlenmektedir. Bu durum, EKA’daki azalan su kaynaklarının üzerindeki baskıyı daha da artırmaktadır. Sonuç olarak, EKA’da sürdürülebilir entegre su yönetiminin gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir.
{"title":"ERDEMLİ (MERSİN) KIYI AKİFERİ SU KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Fatma ECE-KARAKUŞ, Mehmet Ali Kurt, Ümit Yildirim, Cüneyt Güler, Onur Güven","doi":"10.24232/jmd.1370529","DOIUrl":"https://doi.org/10.24232/jmd.1370529","url":null,"abstract":"Kıyı akiferlerinin su kalitesi ve miktarı değişen iklim koşulları ve artan antropojenik faaliyetler nedeniyle her geçen gün olumsuz yönde daha fazla etkilenmektedir. Bu çalışma, Erdemli Kıyı Akiferi’nin (EKA) su kalitesinin ve kirletici unsurlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma kapsamında, Ağustos 2020’de yeraltı suyu örneklemesi yapılarak suların fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO) içme suyu standartlarına göre değerlendirilmiştir. EKA’nın Akdeniz kıyısına yakın olan bazı noktalardan alınan örneklerde elektriksel iletkenlik değerlerinin oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu örneklerin sodyum (Na+) ve klorür (Cl) derişimlerinin de yüksek olduğu ve WHO tarafından tavsiye edilen sınır değerlerin üzerinde oldukları belirlenmiştir. EKA’daki bir diğer önemli problem ise nitrat (NO3) kirliliğidir. Ağustos 2020 dönemi örneklerinin nitrat derişimleri 2,17-131,51 mg/L arasında değişmekte olup 15 örneğin nitrat derişimi sınır değerin (50 mg/L) üzerindedir. Bazı örneklerdeki iz element derişimleri de (Al, Fe ve Ni) WHO’da belirtilen sınır değerleri aşmıştır. Çalışma alanındaki yeraltı suları, tarımsal sulama suyu kalitesi açısından değerlendirildiğinde, aktif deniz suyu girişiminin görüldüğü bölgelerdeki suların, sulama amacıyla kullanımının uygun olmadığı belirlenmiştir. Çalışma alanı ve civarında her geçen gün yeni tarım alanlarının açıldığı gözlenmektedir. Bu durum, EKA’daki azalan su kaynaklarının üzerindeki baskıyı daha da artırmaktadır. Sonuç olarak, EKA’da sürdürülebilir entegre su yönetiminin gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir.","PeriodicalId":296235,"journal":{"name":"Jeoloji Mühendisliği Dergisi","volume":"34 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139248894","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve asrın felaketi diye isimlendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin elli binden fazla vatandaşımızın hayatını yitirmesine ve 100 milyar doların üzerinde ekonomik kayba neden olması nedeniyle ülkemizi çok ciddi şekilde etkilemiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine önemli bir sekte vurmuştur. Depremin yanı sıra Türkiye başta sel ve orman yangınları olmak üzere farklı tür birçok afete maruz kalmakta her yıl çok sayıda vatandaşımız hayatını yitirmekte, ekonomik kayıplar meydana gelmekte ve sosyolojik, psikolojik olarak bütün toplum olarak afetlerden önemli derecede etkilenilmektedir. Bu sonuçlar bize Türkiye’nin afetlerle istenilen düzeyde mücadele edemediğini, afetlere dirençli yerleşimler yaratamadığını, afete dirençli toplumlar oluşturamadığını göstermektedir. Olası afetlerin etkilerini en aza indirebilmek için olaya bütüncül bakarak farklı konularda farklı alanlarda çok sayıda çalışma yapmak gerekmektedir. Bu çalışmalar arasında acil durum ve afet yönetimi planları önemli bir yer tutmaktadır. 1945’li yıllardan itibaren değişik tarihlerde hazırlanan birçok yasa ve yönetmelikte bu planların yapılması gerektiği ile ilgili birçok düzenleme yapılmıştır. Makalenin amacı afet ve acil durum yönetimi planlarının tarihsel süreç içinde nasıl geliştiğini kronolojik olarak ortaya koymak, eski tarihli ve en güncel Türkiye Afet Müdahale planı hakkında bilgiler vermek, planların hazırlanması hususunda yol gösterici olmak, etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamaya katkı vermek ve konunun önemine ve gereğine dikkat çekmektir.
{"title":"Historical Development of Emergency and Disaster Management Plans","authors":"Bülent Özmen","doi":"10.24232/jmd.1339062","DOIUrl":"https://doi.org/10.24232/jmd.1339062","url":null,"abstract":"6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve asrın felaketi diye isimlendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin elli binden fazla vatandaşımızın hayatını yitirmesine ve 100 milyar doların üzerinde ekonomik kayba neden olması nedeniyle ülkemizi çok ciddi şekilde etkilemiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine önemli bir sekte vurmuştur. Depremin yanı sıra Türkiye başta sel ve orman yangınları olmak üzere farklı tür birçok afete maruz kalmakta her yıl çok sayıda vatandaşımız hayatını yitirmekte, ekonomik kayıplar meydana gelmekte ve sosyolojik, psikolojik olarak bütün toplum olarak afetlerden önemli derecede etkilenilmektedir. Bu sonuçlar bize Türkiye’nin afetlerle istenilen düzeyde mücadele edemediğini, afetlere dirençli yerleşimler yaratamadığını, afete dirençli toplumlar oluşturamadığını göstermektedir. Olası afetlerin etkilerini en aza indirebilmek için olaya bütüncül bakarak farklı konularda farklı alanlarda çok sayıda çalışma yapmak gerekmektedir. Bu çalışmalar arasında acil durum ve afet yönetimi planları önemli bir yer tutmaktadır. 1945’li yıllardan itibaren değişik tarihlerde hazırlanan birçok yasa ve yönetmelikte bu planların yapılması gerektiği ile ilgili birçok düzenleme yapılmıştır. Makalenin amacı afet ve acil durum yönetimi planlarının tarihsel süreç içinde nasıl geliştiğini kronolojik olarak ortaya koymak, eski tarihli ve en güncel Türkiye Afet Müdahale planı hakkında bilgiler vermek, planların hazırlanması hususunda yol gösterici olmak, etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamaya katkı vermek ve konunun önemine ve gereğine dikkat çekmektir.","PeriodicalId":296235,"journal":{"name":"Jeoloji Mühendisliği Dergisi","volume":"43 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139338864","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Küresel iklim değişikliği, sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve benzeri sebepler ile tatlı suya ulaşmak gün geçtikçe zorlaştırmaktadır. Tatlı suyu korumak için sulak alanlar gibi doğal gölleri korumaya yönelik tedbirler alınmakta ayrıca akarsular üzerinde depolamalı su yapıları yapılmaktadır. Depolamalı su yapılarının planlanmasında, yapının ömrünü etkileyen en önemli faktör ise su rezervuarına giren sedimentin tespit edilmesidir. Bu sediment baraj haznesinde birikerek kullanılabilir su miktarını düşürdüğü gibi yapının dip savak veya su alma yapısı gibi kritik yapılarını da kullanılmaz hale getirmektedir. Bu çalışmamızda Sòria-Perpinyà vd. (2021) tarafından uydu verileri ile yersel veriler arasında bir model oluşturularak ürettikleri Toplam Askıda Sediment’e (TSS) ait parametreler Türkiye’nin güneyinde yer alan Seyhan Baraj Gölünde Sentinel-2 uydu verilerine uygulanmış, TSS’nin alansal dağılımı ve zamansal değişimi incelenmiştir. Tüm göl bazı alındığında en yüksek TSS konsantrasyonu 26.03.2020 tarihinde 25.01 mg/L, en düşük değeri ise 23.01.2021 tarihinde 17.65 mg/L olarak bulunmuştur. Seyhan Baraj Gölünde uzaktan algılama tabanlı TSS izlenmesine yönelik kurulacak bir sisteme altlık olması açısından önceden bilinen uydu geçiş zamanlarında daha çok noktadan numune alınarak TSS parametrelerinin daha hassas belirlenmesi mümkün olabilecektir. Bu sayede belirli noktalardan örnek alınarak TSS değerlerinin tespit edilmesi yerine tüm göl yüzeyine ait TSS değerleri tespit edilebilecektir.
{"title":"Seyhan Baraj gölünde askıda sedimentin alansal dağılımının ve zamansal değişiminin uzaktan algılama ile tahmin edilmesi","authors":"Mehmet Ali Akgül, Recep Yurtal","doi":"10.24232/jmd.1311124","DOIUrl":"https://doi.org/10.24232/jmd.1311124","url":null,"abstract":"Küresel iklim değişikliği, sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve benzeri sebepler ile tatlı suya ulaşmak gün geçtikçe zorlaştırmaktadır. Tatlı suyu korumak için sulak alanlar gibi doğal gölleri korumaya yönelik tedbirler alınmakta ayrıca akarsular üzerinde depolamalı su yapıları yapılmaktadır. Depolamalı su yapılarının planlanmasında, yapının ömrünü etkileyen en önemli faktör ise su rezervuarına giren sedimentin tespit edilmesidir. Bu sediment baraj haznesinde birikerek kullanılabilir su miktarını düşürdüğü gibi yapının dip savak veya su alma yapısı gibi kritik yapılarını da kullanılmaz hale getirmektedir. Bu çalışmamızda Sòria-Perpinyà vd. (2021) tarafından uydu verileri ile yersel veriler arasında bir model oluşturularak ürettikleri Toplam Askıda Sediment’e (TSS) ait parametreler Türkiye’nin güneyinde yer alan Seyhan Baraj Gölünde Sentinel-2 uydu verilerine uygulanmış, TSS’nin alansal dağılımı ve zamansal değişimi incelenmiştir. Tüm göl bazı alındığında en yüksek TSS konsantrasyonu 26.03.2020 tarihinde 25.01 mg/L, en düşük değeri ise 23.01.2021 tarihinde 17.65 mg/L olarak bulunmuştur. Seyhan Baraj Gölünde uzaktan algılama tabanlı TSS izlenmesine yönelik kurulacak bir sisteme altlık olması açısından önceden bilinen uydu geçiş zamanlarında daha çok noktadan numune alınarak TSS parametrelerinin daha hassas belirlenmesi mümkün olabilecektir. Bu sayede belirli noktalardan örnek alınarak TSS değerlerinin tespit edilmesi yerine tüm göl yüzeyine ait TSS değerleri tespit edilebilecektir.","PeriodicalId":296235,"journal":{"name":"Jeoloji Mühendisliği Dergisi","volume":"104 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139350668","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}