Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte Karadeniz Bölgesi bir bölge olarak yeniden keşfedilmiş ve bölgeselleşme tartışmalarının ve girişimlerinin ilgi odağı haline gelmiştir. Karadeniz bölgeselleşmesine dair öngörüler ekonomik iş birliği sayesinde bölgenin ekonomik kalkınma ve refah seviyesinin artacağı, bölge ülkeleri arasında karşılıklı bağlılık ve dayanışmanın gelişeceği ve böylelikle bölge ülkeleri arasında tarihsel ve siyasi ihtilaflarının çözüleceği şeklinde idi. Ancak Karadeniz’in stratejik önemine ve bölgeselleşme hedefi etrafında atılan önemli adımlara rağmen Karadeniz bölgeselleşmesi gerçekleşememiştir. Karadeniz’in siyasi, ekonomik ve kültürel olarak heterojen bir yapıya sahip olması ve bölge ülkelerinin ekonomik, siyasi ve jeostratejik önceliklerinin örtüşmemesi ekonomik iş birliği girişimlerini gölgelemekte ve bölgeselleşme girişimlerini engellemektedir.
{"title":"KARADENİZ BÖLGESELLEŞMESİNİN EKONOMİK BOYUTU: İMKÂN VE KISITLAR","authors":"Hurıye Gokten DOGANGUN","doi":"10.31765/karen.1366755","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1366755","url":null,"abstract":"Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte Karadeniz Bölgesi bir bölge olarak yeniden keşfedilmiş ve bölgeselleşme tartışmalarının ve girişimlerinin ilgi odağı haline gelmiştir. Karadeniz bölgeselleşmesine dair öngörüler ekonomik iş birliği sayesinde bölgenin ekonomik kalkınma ve refah seviyesinin artacağı, bölge ülkeleri arasında karşılıklı bağlılık ve dayanışmanın gelişeceği ve böylelikle bölge ülkeleri arasında tarihsel ve siyasi ihtilaflarının çözüleceği şeklinde idi. Ancak Karadeniz’in stratejik önemine ve bölgeselleşme hedefi etrafında atılan önemli adımlara rağmen Karadeniz bölgeselleşmesi gerçekleşememiştir. Karadeniz’in siyasi, ekonomik ve kültürel olarak heterojen bir yapıya sahip olması ve bölge ülkelerinin ekonomik, siyasi ve jeostratejik önceliklerinin örtüşmemesi ekonomik iş birliği girişimlerini gölgelemekte ve bölgeselleşme girişimlerini engellemektedir.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"69 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132030","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Samsun Osmanlı hakimiyetine girdiği dönemden 19. yüzyıl başlarına kadar nispeten geri planda kalmış bir kıyı kenti olmuştur. Bu yüzyılda yaşanan gelişmeler kentin çehresini değiştirmeye başlamıştır. Karadeniz’in uluslararası ticarete açılmasıyla buharlı gemilerin uğrak noktası olan kent kısa sürede ekonomik ve sosyal olarak gelişme göstermiş, başka bölgelerden gelen göçlerle nüfusu artmıştır. 1830 yılında ABD ile Osmanlı Devleti arasında yapılan ticaret anlaşmasıyla ABD de Karadeniz ticaretine ortak olmuş ve Trabzon’dan sonra Samsun’a da bir diplomatik temsilcilik açmıştır. ABD adına faaliyet yürüten misyoner oluşumlarının bölgedeki çalışmaları bu ülkenin Samsun’da varlığını güçlendirmesine yardımcı olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemlerinde Karadeniz bölgesinde de karışıklıklar yaşanmış ve Rum ve Ermeni nüfusun yaşadığı Samsun da gelişmelerden doğrudan etkilenmiştir. Anadolu’da ortaya çıkan Milli Mücadele hareketi, özellikle Yunanistan ve İngiltere’nin desteğiyle hareket eden ayrılıkçı unsurların üzerine giderek bölgede asayişi sağlama yoluna gitmiştir. ABD bu dönemde doğrudan olayların içinde olmasa da bölgedeki çalışanları ve misyonerleri üzerinden ayrılıkçılardan yana tavır tutunmuştur. Böyle karışık bir dönemde Samsun’a konsolos olarak atanan S. Pinkney Tuck, görev süresi zarfında bölgedeki siyasî, ekonomik ve sosyal gelişmelere ilişkin ülkesini bilgilendirici raporlar hazırlamıştır.
Bu çalışmada Tuck’ın Amerikan arşivlerinden elde edilen 13 Aralık 1920 tarihli konsolosluk raporu ele alınmıştır. Tuck, bu raporunda siyasî gelişmelerden ziyade, Samsun’un üretim ve ticaret potansiyeli, kentte yaşayanların geçim koşulları, hayat alışkanlıkları, sağlık, eğlence ve kültürel altyapı olanakları gibi konulara ilişkin tespit ve gözlemlerine ait değerlendirmeler yapmıştır. Yabancı bir diplomatın kendini merkeze alarak yaptığı bu değerlendirmeler Milli Mücadele döneminde bir Anadolu kentindeki gündelik hayatı başka bir boyutuyla ortaya koyması açısından ilgi çekici bir muhteviyata sahiptir.
{"title":"AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ SAMSUN KONSOLOSUNUN GÖZÜNDEN 1920 YILINDA SAMSUN’UN DURUMU","authors":"Yüksel KÜÇÜKER","doi":"10.31765/karen.1367431","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1367431","url":null,"abstract":"Samsun Osmanlı hakimiyetine girdiği dönemden 19. yüzyıl başlarına kadar nispeten geri planda kalmış bir kıyı kenti olmuştur. Bu yüzyılda yaşanan gelişmeler kentin çehresini değiştirmeye başlamıştır. Karadeniz’in uluslararası ticarete açılmasıyla buharlı gemilerin uğrak noktası olan kent kısa sürede ekonomik ve sosyal olarak gelişme göstermiş, başka bölgelerden gelen göçlerle nüfusu artmıştır. 1830 yılında ABD ile Osmanlı Devleti arasında yapılan ticaret anlaşmasıyla ABD de Karadeniz ticaretine ortak olmuş ve Trabzon’dan sonra Samsun’a da bir diplomatik temsilcilik açmıştır. ABD adına faaliyet yürüten misyoner oluşumlarının bölgedeki çalışmaları bu ülkenin Samsun’da varlığını güçlendirmesine yardımcı olmuştur.
 Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemlerinde Karadeniz bölgesinde de karışıklıklar yaşanmış ve Rum ve Ermeni nüfusun yaşadığı Samsun da gelişmelerden doğrudan etkilenmiştir. Anadolu’da ortaya çıkan Milli Mücadele hareketi, özellikle Yunanistan ve İngiltere’nin desteğiyle hareket eden ayrılıkçı unsurların üzerine giderek bölgede asayişi sağlama yoluna gitmiştir. ABD bu dönemde doğrudan olayların içinde olmasa da bölgedeki çalışanları ve misyonerleri üzerinden ayrılıkçılardan yana tavır tutunmuştur. Böyle karışık bir dönemde Samsun’a konsolos olarak atanan S. Pinkney Tuck, görev süresi zarfında bölgedeki siyasî, ekonomik ve sosyal gelişmelere ilişkin ülkesini bilgilendirici raporlar hazırlamıştır.
 Bu çalışmada Tuck’ın Amerikan arşivlerinden elde edilen 13 Aralık 1920 tarihli konsolosluk raporu ele alınmıştır. Tuck, bu raporunda siyasî gelişmelerden ziyade, Samsun’un üretim ve ticaret potansiyeli, kentte yaşayanların geçim koşulları, hayat alışkanlıkları, sağlık, eğlence ve kültürel altyapı olanakları gibi konulara ilişkin tespit ve gözlemlerine ait değerlendirmeler yapmıştır. Yabancı bir diplomatın kendini merkeze alarak yaptığı bu değerlendirmeler Milli Mücadele döneminde bir Anadolu kentindeki gündelik hayatı başka bir boyutuyla ortaya koyması açısından ilgi çekici bir muhteviyata sahiptir.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"12 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135133208","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sanayi Devrimi sonrası başlayan kırsaldan kentlere göç hareketleri kentleri sosyo-kültürel, ekonomik, teknik pek çok açıdan derinden etkilemiştir. Göçler nedeni ile hızlı ve plansız büyüyen kentlerin en önemli sorunlarından biri de kentlerin merkezleri içinde kalan tarihi kent çekirdeklerinin çöküntü alanları haline gelmesidir. Tarihi kent çekirdeklerinde yer alan yapıların günün işlevlerini karşılayamamaları ile başlayan süreç onların terk edilerek bakımsız kalmalarına neden olmuştur. Bakımsız kalan yapılar da çoğunlukla depo alanlarına dönüşmüş ya da düşük gelir gruplarına satılmış/kiralanmıştır. Böylece tarihi kent merkezleri geliri düşük grupların ya da işsizlerin yaşadığı alanlara dönüşürken, gelir seviyesi yüksek olanlar ise kentin yeni yerleşim alanlarına doğru taşınmıştır. Kısaca tarihi kent merkezlerinde nüfusun demografik yapısının değişmesiyle başlayan bu süreçler fiziksel ve mekânsal değişimle sonuçlanarak köhneleşmiş tarihi kent merkezlerini ortaya çıkarmıştır. Köhneleşmiş bu tarihi merkezlerin tekrar kentin önemli alanlarına dönüşmesine yönelik yapısal ve mekânsal müdahalelerle yapılan iyileştirme çalışmaları sosyal, ekonomik, demografik pek çok değişimi meydana getirir. Bu değişimlerin en önemli sonuçlarından biri de soylulaştırma kavramıdır. Bu çalışmada Türkiye’de yer alan Tokat kentinin köhneleşmiş tarihi kent ve ticaret merkezi olan, Sulu Sokak’ta yapılan koruma ve iyileştirme çalışmalarının soylulaştırma kavramı çerçevesinde ele alınması amaçlanmıştır. Çalışma alanı içerisinde yer alan pek çok tarihi yapı kentin tarihini yansıtmaktadır. Tokat Kalesi’nin güney eteklerinde yer alan Sulu Sokak ve çevresi 2000’li yıllara gelindiğinde çöküntü alanı haline gelmiştir. Çalışmanın amacına yönelik öncelikle Sulu Sokak ve üzerindeki tarihi yapıların 2000 yılı öncesi ve sonrası durumları irdelenmiştir. Yapılan irdelemeler sonucunda, kamu kurum ve sivil toplum kuruluşları eliyle 2005 yılından itibaren Sulu Sokak’ta gerçekleştirilen koruma çalışmalarının, alanda iyileşme ve demografik bir değişim sağladığı görülse de bu çalışmaların tarihi yapıların tekil restorasyonları ve çevre düzenlemelerinden öteye gitmediği anlaşılmıştır. Bu çalışma ile tarihi kent çekirdeklerinde yapılacak koruma çalışmalarının bilimsel ve bütüncül koruma yaklaşımları çerçevesinde ele alınmasının ve üst karar vericilerin önemi ortaya konulmuştur.
{"title":"KÖHNELEŞMİŞ TARİHİ KENT ÇEKİRDEKLERİNİN SOYLULAŞTIRILMASI ÜZERİNE: TOKAT SULU SOKAK ÖRNEĞİ","authors":"Emine Saka AKIN, Aygün KALINBAYRAK ERCAN","doi":"10.31765/karen.1200623","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1200623","url":null,"abstract":"Sanayi Devrimi sonrası başlayan kırsaldan kentlere göç hareketleri kentleri sosyo-kültürel, ekonomik, teknik pek çok açıdan derinden etkilemiştir. Göçler nedeni ile hızlı ve plansız büyüyen kentlerin en önemli sorunlarından biri de kentlerin merkezleri içinde kalan tarihi kent çekirdeklerinin çöküntü alanları haline gelmesidir. Tarihi kent çekirdeklerinde yer alan yapıların günün işlevlerini karşılayamamaları ile başlayan süreç onların terk edilerek bakımsız kalmalarına neden olmuştur. Bakımsız kalan yapılar da çoğunlukla depo alanlarına dönüşmüş ya da düşük gelir gruplarına satılmış/kiralanmıştır. Böylece tarihi kent merkezleri geliri düşük grupların ya da işsizlerin yaşadığı alanlara dönüşürken, gelir seviyesi yüksek olanlar ise kentin yeni yerleşim alanlarına doğru taşınmıştır. Kısaca tarihi kent merkezlerinde nüfusun demografik yapısının değişmesiyle başlayan bu süreçler fiziksel ve mekânsal değişimle sonuçlanarak köhneleşmiş tarihi kent merkezlerini ortaya çıkarmıştır. Köhneleşmiş bu tarihi merkezlerin tekrar kentin önemli alanlarına dönüşmesine yönelik yapısal ve mekânsal müdahalelerle yapılan iyileştirme çalışmaları sosyal, ekonomik, demografik pek çok değişimi meydana getirir. Bu değişimlerin en önemli sonuçlarından biri de soylulaştırma kavramıdır. Bu çalışmada Türkiye’de yer alan Tokat kentinin köhneleşmiş tarihi kent ve ticaret merkezi olan, Sulu Sokak’ta yapılan koruma ve iyileştirme çalışmalarının soylulaştırma kavramı çerçevesinde ele alınması amaçlanmıştır. Çalışma alanı içerisinde yer alan pek çok tarihi yapı kentin tarihini yansıtmaktadır. Tokat Kalesi’nin güney eteklerinde yer alan Sulu Sokak ve çevresi 2000’li yıllara gelindiğinde çöküntü alanı haline gelmiştir. Çalışmanın amacına yönelik öncelikle Sulu Sokak ve üzerindeki tarihi yapıların 2000 yılı öncesi ve sonrası durumları irdelenmiştir. Yapılan irdelemeler sonucunda, kamu kurum ve sivil toplum kuruluşları eliyle 2005 yılından itibaren Sulu Sokak’ta gerçekleştirilen koruma çalışmalarının, alanda iyileşme ve demografik bir değişim sağladığı görülse de bu çalışmaların tarihi yapıların tekil restorasyonları ve çevre düzenlemelerinden öteye gitmediği anlaşılmıştır. Bu çalışma ile tarihi kent çekirdeklerinde yapılacak koruma çalışmalarının bilimsel ve bütüncül koruma yaklaşımları çerçevesinde ele alınmasının ve üst karar vericilerin önemi ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"149 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132034","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın konusu KOVİD-19 salgınının Trabzon kentinde yaşayan insanlar tarafından nasıl deneyimlendiğini irdelemektir. KOVİD-19 salgını tüm dünyayı etkileyen bir pandemidir. Salgın hastalıkların büyük coğrafyalarda etkili olması anlamını taşıyan pandemi, dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına almış ve binlerce insana bulaşmıştır. Türkiye’nin Kuzey Doğu Bölgesi’nde yer alan ve büyükşehirlerden biri olan Trabzon, vaka sayılarının belli dönemlerde Türkiye ortalamasının üzerinde olması nedeniyle pandeminin etkilerini fazlasıyla deneyimlendiği bir kenttir. Sosyolojik düşüncede işlevselcilik ve sembolik etkileşimcilik teorileri hastalık deneyimine odaklanır ve hastalıkları yaşanmış bir deneyim olarak kavramsallaştırır. Buna göre çalışmanın temel kuramsal perspektifi işlevselci teoridir. Çalışmada KOVİD-19 salgını yaşanmış bir deneyim olarak ele alınmıştır. Hastalık deneyimi, hastalık belirtilerinin görülmeye başlanmasından iyileşme, rehabilitasyon veya ölüme kadarki süreçte yaşanılan ve yapılan tüm eylem ve duyguları kapsamaktadır. Bu çalışmada, işlevselci perspektif benimsenmiş ve pandeminin bir risk olarak toplumsal sistemde neden olduğu dönüşüm ele alınmış ve dönüşümün etkileri Trabzon’da yaşayan insanların deneyimleri üzerinden sorunsallaştırılmıştır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, toplumsal sistemi tehdit eden pandemiye karşı sistemin uyum ve dengeyi yeniden sağlama adına gösterdiği tepkileri, bireylerin deneyimleri üzerinden irdelemektir. Çalışma bir tarama araştırması olarak tasarlanmış ve veriler anket tekniği ile elde edilmiştir. Anket; demografik bilgiler, ekonomik durum, sosyal hayat, geleceğe dair düşünce, pandeminin nedenleri ve korunma yolları, pandemi sürecinde devlet desteği ve uzaktan eğitim gibi temaları içeren sorulardan oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi Trabzon’da yaşayan (kır ve il merkezinde) ve yetişkin olan 391 (182 kadın ve 209 erkek) kişiden oluşmaktadır. Çalışmadan elde edilen veriler SPSS programı aracılığıyla analiz edilmiştir. Sonuç olarak pandemi, toplumsal sistem için bir risktir ve risk toplumsal sistemde işlevsizliklere neden olmuştur. Buna karşı kurumsal yapı (özellikle sağlık kurumu) riske karşı uyum ve dengeyi sağlama amacıyla yeni normal bağlamında “HES kodu” ve “temizlik, maske, mesafe” söylemi gibi uygulamalarla kendini korumuştur. Araştırma neticesinde katılımcıların % 30,9’u sosyal etkinliklere daha az katıldığını, %29,9’u evde geçirdiği zamanın arttığını ve %53,1 salgında sosyal etkileşimin sınırlandığını söylemiştir. Dolayısıyla yeni normal düzende temas ve etkileşim sınırlandırılarak bulaş riskine karşı önlem alınmış ve sağlık kurumu bireysel sorumlulukların (mesafeye dikkat etme, aşı vurulma ve maske kullanımı vb.) önemini vurgulamıştır. Bu bağlamda araştırma sonucunda katılımcıların %78,7’si aşı vurulacağını belirtmiştir.
{"title":"PANDEMİNİN SOSYAL ETKİLERİ VE DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT TRABZON KENTİNİN KOVİD-19 DENEYİMİ","authors":"Hüseyin YADİGAROĞLU","doi":"10.31765/karen.1366729","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1366729","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın konusu KOVİD-19 salgınının Trabzon kentinde yaşayan insanlar tarafından nasıl deneyimlendiğini irdelemektir. KOVİD-19 salgını tüm dünyayı etkileyen bir pandemidir. Salgın hastalıkların büyük coğrafyalarda etkili olması anlamını taşıyan pandemi, dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkisi altına almış ve binlerce insana bulaşmıştır. Türkiye’nin Kuzey Doğu Bölgesi’nde yer alan ve büyükşehirlerden biri olan Trabzon, vaka sayılarının belli dönemlerde Türkiye ortalamasının üzerinde olması nedeniyle pandeminin etkilerini fazlasıyla deneyimlendiği bir kenttir. Sosyolojik düşüncede işlevselcilik ve sembolik etkileşimcilik teorileri hastalık deneyimine odaklanır ve hastalıkları yaşanmış bir deneyim olarak kavramsallaştırır. Buna göre çalışmanın temel kuramsal perspektifi işlevselci teoridir. Çalışmada KOVİD-19 salgını yaşanmış bir deneyim olarak ele alınmıştır. Hastalık deneyimi, hastalık belirtilerinin görülmeye başlanmasından iyileşme, rehabilitasyon veya ölüme kadarki süreçte yaşanılan ve yapılan tüm eylem ve duyguları kapsamaktadır. Bu çalışmada, işlevselci perspektif benimsenmiş ve pandeminin bir risk olarak toplumsal sistemde neden olduğu dönüşüm ele alınmış ve dönüşümün etkileri Trabzon’da yaşayan insanların deneyimleri üzerinden sorunsallaştırılmıştır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, toplumsal sistemi tehdit eden pandemiye karşı sistemin uyum ve dengeyi yeniden sağlama adına gösterdiği tepkileri, bireylerin deneyimleri üzerinden irdelemektir. Çalışma bir tarama araştırması olarak tasarlanmış ve veriler anket tekniği ile elde edilmiştir. Anket; demografik bilgiler, ekonomik durum, sosyal hayat, geleceğe dair düşünce, pandeminin nedenleri ve korunma yolları, pandemi sürecinde devlet desteği ve uzaktan eğitim gibi temaları içeren sorulardan oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemi Trabzon’da yaşayan (kır ve il merkezinde) ve yetişkin olan 391 (182 kadın ve 209 erkek) kişiden oluşmaktadır. Çalışmadan elde edilen veriler SPSS programı aracılığıyla analiz edilmiştir. Sonuç olarak pandemi, toplumsal sistem için bir risktir ve risk toplumsal sistemde işlevsizliklere neden olmuştur. Buna karşı kurumsal yapı (özellikle sağlık kurumu) riske karşı uyum ve dengeyi sağlama amacıyla yeni normal bağlamında “HES kodu” ve “temizlik, maske, mesafe” söylemi gibi uygulamalarla kendini korumuştur. Araştırma neticesinde katılımcıların % 30,9’u sosyal etkinliklere daha az katıldığını, %29,9’u evde geçirdiği zamanın arttığını ve %53,1 salgında sosyal etkileşimin sınırlandığını söylemiştir. Dolayısıyla yeni normal düzende temas ve etkileşim sınırlandırılarak bulaş riskine karşı önlem alınmış ve sağlık kurumu bireysel sorumlulukların (mesafeye dikkat etme, aşı vurulma ve maske kullanımı vb.) önemini vurgulamıştır. Bu bağlamda araştırma sonucunda katılımcıların %78,7’si aşı vurulacağını belirtmiştir.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"2015 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135133119","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Zamanın eşlik ettiği toplumsal gelişmeler, kentleri de mekânlarını da değişime ya da dönüşüme zorlamaktadır. Bu değişim ve dönüşümde sadece günün ihtiyaç ve koşulları dikkate alınmakta; mekânlar hızla geçmişinden koparılmaktadır. Mekânlara müdahale ederken mekânların birey ve toplum ölçeği göz ardı edilmekte; aidiyet, kimlik ve geçmişle olan bağın kurulmasındaki önemi ve kolektif bellekteki etkisi gözden kaçırılmaktadır. Yapılan çalışmanın amacı kolektif bellek için kamusal mekânların hayati önem taşıdığını ve kamusal mekânlara müdahale yaklaşımlarının yeniden sorgulanması gerektiğine vurgu yapmaktır. Bu amaçla, hizmet ettiği dönem için sadece Samsun’un değil Karadeniz Bölgesi’nin de en büyük kamusal mekânı ve ülkenin ilk milli fuarı olan Samsun Fuarı ele alınmaktadır. Samsun Fuarı, sahip olduğu mekânsal pratikler ile ticari yaşamın yanında sosyal, kültürel hayatın gelişmesinde rol almış ve kentli kolektif belleğinde önemli bir yer edinmiştir. Ancak süreç içerisinde yaşanan toplumsal gelişmeler, tüm dünya kentlerinde olduğu gibi Samsun kentinin de hem fiziksel hem de kamusal anlamda dönüşmesine neden olmuştur. Bu bağlamda çalışma, Samsun Fuarı’nı ve dönüşüm sonrası alanın kolektif bellekteki durumunu kentli deneyimi üzerinden elde edilen verilerle değerlendirmeye almaktadır. Çalışma sonucunda, mekânsal dönüşümün kamusal kullanımı değiştirdiği ve buna bağlı olarak kentli belleğini besleyen sosyal değerleri etkilediği açığa çıkmıştır. Bu mekânın kentten kopuşu nedeniyle kolektif bellekte yıkımların olduğu, sürekliliğinin kesintiye uğradığı ve zaman içinde değişen mekânsal pratiklere bağlı olarak bu yer için yeni bir bellek katmanının inşa edilemediği ortaya çıkmıştır.
{"title":"KOLEKTİF BELLEKTE YERİN TAHRİBİ VE DEĞİŞEN ANLAMI: SAMSUN FUARI","authors":"Kader KESKİN, Reyhan MİDİLLİ SARI","doi":"10.31765/karen.1262312","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1262312","url":null,"abstract":"Zamanın eşlik ettiği toplumsal gelişmeler, kentleri de mekânlarını da değişime ya da dönüşüme zorlamaktadır. Bu değişim ve dönüşümde sadece günün ihtiyaç ve koşulları dikkate alınmakta; mekânlar hızla geçmişinden koparılmaktadır. Mekânlara müdahale ederken mekânların birey ve toplum ölçeği göz ardı edilmekte; aidiyet, kimlik ve geçmişle olan bağın kurulmasındaki önemi ve kolektif bellekteki etkisi gözden kaçırılmaktadır. Yapılan çalışmanın amacı kolektif bellek için kamusal mekânların hayati önem taşıdığını ve kamusal mekânlara müdahale yaklaşımlarının yeniden sorgulanması gerektiğine vurgu yapmaktır. Bu amaçla, hizmet ettiği dönem için sadece Samsun’un değil Karadeniz Bölgesi’nin de en büyük kamusal mekânı ve ülkenin ilk milli fuarı olan Samsun Fuarı ele alınmaktadır. Samsun Fuarı, sahip olduğu mekânsal pratikler ile ticari yaşamın yanında sosyal, kültürel hayatın gelişmesinde rol almış ve kentli kolektif belleğinde önemli bir yer edinmiştir. Ancak süreç içerisinde yaşanan toplumsal gelişmeler, tüm dünya kentlerinde olduğu gibi Samsun kentinin de hem fiziksel hem de kamusal anlamda dönüşmesine neden olmuştur. Bu bağlamda çalışma, Samsun Fuarı’nı ve dönüşüm sonrası alanın kolektif bellekteki durumunu kentli deneyimi üzerinden elde edilen verilerle değerlendirmeye almaktadır. Çalışma sonucunda, mekânsal dönüşümün kamusal kullanımı değiştirdiği ve buna bağlı olarak kentli belleğini besleyen sosyal değerleri etkilediği açığa çıkmıştır. Bu mekânın kentten kopuşu nedeniyle kolektif bellekte yıkımların olduğu, sürekliliğinin kesintiye uğradığı ve zaman içinde değişen mekânsal pratiklere bağlı olarak bu yer için yeni bir bellek katmanının inşa edilemediği ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"54 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135132035","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gelişim gösterdikçe yönetilmesi en zor sektörlerden biri olan turizm, ülkelerin en önem gösterdiği iş alanlarından birisi haline gelmiştir. Ancak ağırlıklı olarak ekonomik boyutunun ön planda olduğu ve turizme aşırı bağımlılık yaşandığı turistik bölgelerde sürdürülebilir turizmden bahsedebilmek mümkün görünmemektedir. Olumsuz etkilerin artış gösterdiği turistik destinasyonlarda sürdürülebilir gelişimin sağlanabilmesinde turizm paydaşlarının rolleri olduğu bilinmektedir. Nitekim bu araştırmada turizmin gelişimine bağlı olarak olumsuz etkilerin sıklıkla dile getirildiği Uzungöl’de sürdürülebilir turizm yönetimi anlayışının var olup olmadığına ilişkin bölge paydaşlarıyla görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu doğrultuda elde edilen verilere betimsel analiz uygulanarak değerlendirilmiştir. Bulgulara göre Uzungöl’ün sürdürülebilir turizm yönetimi anlayışından uzak olduğu görülmüş ve birtakım eksikliklerin olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda Uzungöl’de turizmin doğru yönetiminin sağlanmasına ilişkin sürdürülebilir gelişime dayalı stratejik öneriler geliştirilmiştir.
{"title":"TURİZM PAYDAŞLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM YÖNETİMİ ANLAYIŞININ DEĞERLENDİRİLMESİ: UZUNGÖL’E YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA","authors":"Melik Onur GÜZEL, Pembe Gül ÇAKIR","doi":"10.31765/karen.1320380","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1320380","url":null,"abstract":"Gelişim gösterdikçe yönetilmesi en zor sektörlerden biri olan turizm, ülkelerin en önem gösterdiği iş alanlarından birisi haline gelmiştir. Ancak ağırlıklı olarak ekonomik boyutunun ön planda olduğu ve turizme aşırı bağımlılık yaşandığı turistik bölgelerde sürdürülebilir turizmden bahsedebilmek mümkün görünmemektedir. Olumsuz etkilerin artış gösterdiği turistik destinasyonlarda sürdürülebilir gelişimin sağlanabilmesinde turizm paydaşlarının rolleri olduğu bilinmektedir. Nitekim bu araştırmada turizmin gelişimine bağlı olarak olumsuz etkilerin sıklıkla dile getirildiği Uzungöl’de sürdürülebilir turizm yönetimi anlayışının var olup olmadığına ilişkin bölge paydaşlarıyla görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu doğrultuda elde edilen verilere betimsel analiz uygulanarak değerlendirilmiştir. Bulgulara göre Uzungöl’ün sürdürülebilir turizm yönetimi anlayışından uzak olduğu görülmüş ve birtakım eksikliklerin olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda Uzungöl’de turizmin doğru yönetiminin sağlanmasına ilişkin sürdürülebilir gelişime dayalı stratejik öneriler geliştirilmiştir.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"71 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135863056","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin 1834-1860 tarihleri arasında Doğu Karadeniz Bölgesi’nin insan kaynağını seferber etme bağlamındaki faaliyetlerini incelemiştir. Öncelikle, zorunlu askerlik uygulamasını yerleştirmek isteyen devletin bölgeye askerî ve idari olarak nüfûz etme çabasının ne ölçüde başarılı olduğu araştırmıştır. Ardından merkezî yönetimin kur‘a usûlü uygulaması sırasında karşılaştığı güçlükler ve ahalinin çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler ile nasıl mücadele ettiğini göstermiştir.
{"title":"DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ’NDE NİZÂMİYE VE BAHRİYE ORDUSUNA KUR‘A USÛLÜYLE ASKER ALIMI (1846-1860)","authors":"Mustafa Işkın TERCAN","doi":"10.31765/karen.1267691","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1267691","url":null,"abstract":"Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin 1834-1860 tarihleri arasında Doğu Karadeniz Bölgesi’nin insan kaynağını seferber etme bağlamındaki faaliyetlerini incelemiştir. Öncelikle, zorunlu askerlik uygulamasını yerleştirmek isteyen devletin bölgeye askerî ve idari olarak nüfûz etme çabasının ne ölçüde başarılı olduğu araştırmıştır. Ardından merkezî yönetimin kur‘a usûlü uygulaması sırasında karşılaştığı güçlükler ve ahalinin çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler ile nasıl mücadele ettiğini göstermiştir.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136378558","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türklerde ölüm, yaşamın bir parçası olarak kabul edildiğinden, ölen kişinin ruhu için saygı duyulan ve ölümsüzlüğü temsil eden bir mezarın olması büyük önem taşımaktadır. Somut kültürel mirasımızın önemli öğelerinden biri olan mezarlar ile mezar taşları, yapıldıkları dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgiler vermektedir. Ayrıca bölgenin yaşam, inanç ve sanat özelliklerini yansıtmaları bakımından tarihi vesika niteliği taşımaktadır.
Anadolu’daki önemli yerleşmelerden biri olan Niksar, Türk İslam mezarları ve mezar taşları bakımından oldukça zengindir. İlçe merkezindeki Anadolu’nun en eski Türk mezarlıklarından olan Melikgazi Mezarlığı dışında, Niksar’a bağlı köylerde de Osmanlı Dönemi’ne ait mezarlar ve mezar taşları bulunmaktadır. Bu köylerden biri olan Niksar’a 26 km uzaklıktaki Büyükyurt köyünde çantı teknikli mezarlar tespit edilmiştir.
Bu çalışmada Niksar ilçesinin Büyükyurt köyü mezarlığı ele alınarak tanıtılmış ve şimdiye kadar örneği bilinmeyen çantı tekniğinde ahşap mezarlar üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca çantı teknikli mezarların Türk-İslam mezar geleneği içerisindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır. Anadolu’da fazla yaygın olmayan bir mezar tipi olan çantı teknikli bu mezarların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması önem taşımaktadır.
{"title":"NİKSAR BÜYÜKYURT KÖYÜ MEZARLIĞI VE ÇANTI MEZARLAR ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Şuayip ÇELEMOĞLU, Turgay YAZAR","doi":"10.31765/karen.1300242","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1300242","url":null,"abstract":"Türklerde ölüm, yaşamın bir parçası olarak kabul edildiğinden, ölen kişinin ruhu için saygı duyulan ve ölümsüzlüğü temsil eden bir mezarın olması büyük önem taşımaktadır. Somut kültürel mirasımızın önemli öğelerinden biri olan mezarlar ile mezar taşları, yapıldıkları dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bilgiler vermektedir. Ayrıca bölgenin yaşam, inanç ve sanat özelliklerini yansıtmaları bakımından tarihi vesika niteliği taşımaktadır.
 Anadolu’daki önemli yerleşmelerden biri olan Niksar, Türk İslam mezarları ve mezar taşları bakımından oldukça zengindir. İlçe merkezindeki Anadolu’nun en eski Türk mezarlıklarından olan Melikgazi Mezarlığı dışında, Niksar’a bağlı köylerde de Osmanlı Dönemi’ne ait mezarlar ve mezar taşları bulunmaktadır. Bu köylerden biri olan Niksar’a 26 km uzaklıktaki Büyükyurt köyünde çantı teknikli mezarlar tespit edilmiştir. 
 Bu çalışmada Niksar ilçesinin Büyükyurt köyü mezarlığı ele alınarak tanıtılmış ve şimdiye kadar örneği bilinmeyen çantı tekniğinde ahşap mezarlar üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca çantı teknikli mezarların Türk-İslam mezar geleneği içerisindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır. Anadolu’da fazla yaygın olmayan bir mezar tipi olan çantı teknikli bu mezarların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması önem taşımaktadır.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"44 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135363455","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Demiryolları 19. yüzyılın ortalarından itibaren öncelikle Avrupa’da, ardından da dünyanın hemen her yerinde en önemli ulaşım aracı olarak ön plana çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde ilk demiryolu yapım çalışmaları 1850’li yıllarda başlamış ve bu yolların birçoğu yabancı şirketlere verilen imtiyazlarla inşa edilmiştir. Yabancı devletlerin kendi siyasi ve iktisadi emelleri doğrultusunda kurulan demiryolları daha çok ülkenin batı bölgelerine yapılmış, Karadeniz bölgesi, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri ihmal edilmiştir. Ayrıca bu bölgelerde demiryollarının bulunmaması, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde bir eksiklik olarak görülmüştür. Bu sebeple de Cumhuriyet döneminde yol politikasına ayrı bir önem verilmiş, ülkenin doğusu ile batısı arasında bir bütünlük kurulmaya çalışılmıştır. Atatürk dönemi demiryolu politikasının en önemli hedefi; milli sermaye ile demiryolları inşa etmek ve yabancı şirketlerin ellerinde bulunan demiryollarını satın alarak millileştirmekti. Bu hedef doğrultusunda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında demiryolu şebekesini kısa süre içerisinde genişletmek için yoğun bir inşa ve satın alma sürecine gidilmiştir. Karadeniz bölgesinde inşa edilen demiryolları ile bölgenin zengin tarım ürünleri, madenleri ve daha birçok zenginliği iç bölgelere, batıya ve doğuya taşınabilme imkânı bulmuştur. Bu çalışmanın amacı 1923-1938 yılları arasında uygulanan demiryolu politikalarını Karadeniz bölgesi üzerinden incelemek, demiryollarının yapım süreçlerini ve ülke üzerindeki etkilerinin neler olduğunu ortaya çıkarmaktır.
{"title":"THE BLACK SEA REGION IN THE RAILWAY POLICIES OF THE ATATURK PERIOD (1923-1938)","authors":"Derya ÇAKICI","doi":"10.31765/karen.1265809","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1265809","url":null,"abstract":"Demiryolları 19. yüzyılın ortalarından itibaren öncelikle Avrupa’da, ardından da dünyanın hemen her yerinde en önemli ulaşım aracı olarak ön plana çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde ilk demiryolu yapım çalışmaları 1850’li yıllarda başlamış ve bu yolların birçoğu yabancı şirketlere verilen imtiyazlarla inşa edilmiştir. Yabancı devletlerin kendi siyasi ve iktisadi emelleri doğrultusunda kurulan demiryolları daha çok ülkenin batı bölgelerine yapılmış, Karadeniz bölgesi, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri ihmal edilmiştir. Ayrıca bu bölgelerde demiryollarının bulunmaması, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde bir eksiklik olarak görülmüştür. Bu sebeple de Cumhuriyet döneminde yol politikasına ayrı bir önem verilmiş, ülkenin doğusu ile batısı arasında bir bütünlük kurulmaya çalışılmıştır. Atatürk dönemi demiryolu politikasının en önemli hedefi; milli sermaye ile demiryolları inşa etmek ve yabancı şirketlerin ellerinde bulunan demiryollarını satın alarak millileştirmekti. Bu hedef doğrultusunda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında demiryolu şebekesini kısa süre içerisinde genişletmek için yoğun bir inşa ve satın alma sürecine gidilmiştir. Karadeniz bölgesinde inşa edilen demiryolları ile bölgenin zengin tarım ürünleri, madenleri ve daha birçok zenginliği iç bölgelere, batıya ve doğuya taşınabilme imkânı bulmuştur. Bu çalışmanın amacı 1923-1938 yılları arasında uygulanan demiryolu politikalarını Karadeniz bölgesi üzerinden incelemek, demiryollarının yapım süreçlerini ve ülke üzerindeki etkilerinin neler olduğunu ortaya çıkarmaktır.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"66 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135363323","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB) üyesi statüsü kazanması sonrasında ülkede azınlık hakları alanında yaşanan değişim ve dönüşümleri incelemektedir. Bulgaristan’da AB üyeliği sonrası azınlık hakları alanında önemli gelişimlerin yaşandığı ve AB’nin bu değişimlerde başat rol oynadığı tartışılmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, AB Bulgaristan’ın demokratikleşmesi ve azınlık haklarına dair ilerlemesi hususlarında Bulgaristan’a nasıl katkı sunmuştur? AB üyeliği sonrası Bulgaristan’da azınlık hakları alanında yaşanan değişimler nelerdir ve AB bu değişimlerde nasıl bir rol oynamıştır? sorularına cevap aranmıştır. Çalışmada Avrupalılaşma (Europeanization) ve Akılcı Seçim Kurumsalcılığı (Rational Choice Institutionalism) yaklaşımlarından faydalanılmıştır. Böylece genel anlamda Avrupalılaşma ile Rasyonel Seçim Kurumsalcılığı literatürüne ve özelde AB-Bulgaristan ilişkileri ile AB’nin Bulgaristan’ın demokratikleşmesindeki rolü literatürüne katkı sunulması amaçlanmıştır.
{"title":"AZINLIK HAKLARI BAĞLAMINDA BULGARİSTAN’IN AB ÜYELİĞİ ÖNCESİ VE SONRASI KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ","authors":"Hakan KÜÇÜK, Erol KALKAN","doi":"10.31765/karen.1297896","DOIUrl":"https://doi.org/10.31765/karen.1297896","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB) üyesi statüsü kazanması sonrasında ülkede azınlık hakları alanında yaşanan değişim ve dönüşümleri incelemektedir. Bulgaristan’da AB üyeliği sonrası azınlık hakları alanında önemli gelişimlerin yaşandığı ve AB’nin bu değişimlerde başat rol oynadığı tartışılmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, AB Bulgaristan’ın demokratikleşmesi ve azınlık haklarına dair ilerlemesi hususlarında Bulgaristan’a nasıl katkı sunmuştur? AB üyeliği sonrası Bulgaristan’da azınlık hakları alanında yaşanan değişimler nelerdir ve AB bu değişimlerde nasıl bir rol oynamıştır? sorularına cevap aranmıştır. Çalışmada Avrupalılaşma (Europeanization) ve Akılcı Seçim Kurumsalcılığı (Rational Choice Institutionalism) yaklaşımlarından faydalanılmıştır. Böylece genel anlamda Avrupalılaşma ile Rasyonel Seçim Kurumsalcılığı literatürüne ve özelde AB-Bulgaristan ilişkileri ile AB’nin Bulgaristan’ın demokratikleşmesindeki rolü literatürüne katkı sunulması amaçlanmıştır.","PeriodicalId":31742,"journal":{"name":"Karen Karadeniz Arastirmalari Enstitusu Dergisi","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136034394","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}