Ebü’l-Mecd Hakîm Mecdûd b. Âdem Senâî-yi Gaznevî (464/1071-525/1131[?]) klasik Fars edebiyatının ilk mutasavvıf şâiri kabul edilir. Hadîkatü’l-hakîka ve şerî’atü’t-tarîka adlı eseri de bu alanda Farsça kaleme alınmış ilk tasavvufî mesnevî olarak nitelenir. 10.000 beyitten oluşan bu eser tasavvufî bir mesnevî olmasının yanı sıra dinî, felsefî, hikemî, ahlâkî konuları da içermektedir. Hakîm Senâî ilk kez bu eseri ile tasavvufun konularını nazım dünyasına taşımış ve konuları ele alırken anlatımı güçlendirmek ve okurun dikkatini cezbetmek için hikâye türünden yararlanmıştır. Hadîkatü’l-hakîka’da 114 hikâye yer almaktadır. Eserde yer alan bu hikâyeler ya okuyucunun dikkatini çekmek için konuya geçmeden önce verilmiş veya bir konu uzun uzun anlatıldıktan sonra konuyu pekiştirmek için ilgili hikâyenin sonunda sunulmuştur. Bu çalışmada Hakîm Senâî’nin hayatı ve eserleri kısaca verilmiş, daha sonra araştırmaya konu olan Hakîm Senâî’nin Hadîkatü’l-hakîka isimli eseri tanıtılmıştır. Bu kısmında eserin bölümleri (babları) detaylı bir şekilde ele alınırken bölümler içinde tespit edilmiş olan hikâyeler başlıklar halinde verilmiştir. Eserdeki hikâyelerin değerlendirilmesi bölümünde de hikâyelerin konularına göre genel tasnifi yapılarak, hikâyelerdeki şahıs ve tipler, anlatım biçimi, hikâyelerin kaynağı ve hikâyelerde geçen Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinden iktibâslar tespit edilip değerlendirilmiştir. Tasavvuf edebiyatı tarihinde mühim bir yere sahip olan Hadîkatü’l-hakîka gerek konuları gerekse dinî-tasavvufî ve ahlâkî hikâyeler itibariyle başta Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Attâr’ın Mantıku't-tayr’ı olmak üzere birçok tasavvufî mesnevîlere kaynaklık etmiştir.
Abū al-Majd Hakīm Majdūd b. Ādem Senāī-yi Ghaznawī(464/1071-525/1131[?])被认为是波斯古典文学中第一位苏菲派诗人。他的作品《Hadîkatü'l-ḥaqîqa wa sharî'atü't-tarîqa 》被认为是该领域第一部用波斯语写成的苏菲派 masnavi。这部作品由 10,000 幅对联组成,不仅是一部苏菲派的《玛斯纳维》,还包括宗教、哲学、智慧和伦理主题。哈基姆-塞纳伊通过这部作品首次将苏菲的主题带入诗歌世界,并利用故事体裁加强叙述,吸引读者的注意力。哈迪卡图尔-哈基卡》包含 114 个故事。作品中的这些故事要么是在主题之前出现,以吸引读者的注意力,要么是在相关故事的结尾出现,以在对主题进行详细解释后强化主题。在本研究中,首先简要介绍了白居易的生平和作品,然后介绍了白居易的《圣训集》,这也是本研究的主题。在这一部分中,详细讨论了作品的各个章节(babs),并在标题下给出了各章节中确定的故事。在对作品中的故事进行评价的部分,根据故事的主题、故事中的人物和类型、叙述风格、故事来源以及故事中引用的《古兰经》经文对故事进行了总体分类和评价。Hadīkat al-ḥaqīqa》在苏菲文学史上占有重要地位,从题材、宗教苏菲故事和伦理故事的角度来看,它是许多苏菲玛斯纳维(masnavīs)的源头,尤其是毛拉纳(Mawlānā)的《玛斯纳维》(Masnavi)和阿塔尔(Attār)的《曼提克-塔伊尔》(Mantiq al-tayr)。
{"title":"Hakîm Senâî-yi Gaznevî’nin Hadîkatü’l-hakîka İsimli Eserinde Tahkiye","authors":"Sezai KÜÇÜK, Zabihullah RAHMANİ","doi":"10.33718/tid.1368127","DOIUrl":"https://doi.org/10.33718/tid.1368127","url":null,"abstract":"Ebü’l-Mecd Hakîm Mecdûd b. Âdem Senâî-yi Gaznevî (464/1071-525/1131[?]) klasik Fars edebiyatının ilk mutasavvıf şâiri kabul edilir. Hadîkatü’l-hakîka ve şerî’atü’t-tarîka adlı eseri de bu alanda Farsça kaleme alınmış ilk tasavvufî mesnevî olarak nitelenir. 10.000 beyitten oluşan bu eser tasavvufî bir mesnevî olmasının yanı sıra dinî, felsefî, hikemî, ahlâkî konuları da içermektedir. Hakîm Senâî ilk kez bu eseri ile tasavvufun konularını nazım dünyasına taşımış ve konuları ele alırken anlatımı güçlendirmek ve okurun dikkatini cezbetmek için hikâye türünden yararlanmıştır. Hadîkatü’l-hakîka’da 114 hikâye yer almaktadır. Eserde yer alan bu hikâyeler ya okuyucunun dikkatini çekmek için konuya geçmeden önce verilmiş veya bir konu uzun uzun anlatıldıktan sonra konuyu pekiştirmek için ilgili hikâyenin sonunda sunulmuştur. Bu çalışmada Hakîm Senâî’nin hayatı ve eserleri kısaca verilmiş, daha sonra araştırmaya konu olan Hakîm Senâî’nin Hadîkatü’l-hakîka isimli eseri tanıtılmıştır. Bu kısmında eserin bölümleri (babları) detaylı bir şekilde ele alınırken bölümler içinde tespit edilmiş olan hikâyeler başlıklar halinde verilmiştir. Eserdeki hikâyelerin değerlendirilmesi bölümünde de hikâyelerin konularına göre genel tasnifi yapılarak, hikâyelerdeki şahıs ve tipler, anlatım biçimi, hikâyelerin kaynağı ve hikâyelerde geçen Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinden iktibâslar tespit edilip değerlendirilmiştir. Tasavvuf edebiyatı tarihinde mühim bir yere sahip olan Hadîkatü’l-hakîka gerek konuları gerekse dinî-tasavvufî ve ahlâkî hikâyeler itibariyle başta Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Attâr’ın Mantıku't-tayr’ı olmak üzere birçok tasavvufî mesnevîlere kaynaklık etmiştir.","PeriodicalId":33542,"journal":{"name":"Trabzon Ilahiyat Dergisi","volume":"17 4","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135664806","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mâverâünnehir’den Osmanlı coğrafyasına, buradan Hindistan’a kadar birçok farklı bölgede kaleme alınan Hanefî fakihlerine ait fürû-i fıkıh ve fetâvâ eserlerini etkileyen Fusûlü’l-Üsrûşenî başta Osmanlı şeyhülislâmları olmak üzere birçok kadı ve müftünün eserlerine kaynaklık etmiştir. Bazı kaynaklarda döneminin müctehid âlimlerinden olduğu ifade edilen Ebü’l-Feth Mecdüddîn el-Üsrûşenî’ye ait olan eserin özellikle Osmanlı coğrafyasında etkisi daha fazla hissedilmiştir. Yargılama hukuku ile muâmelâta dair konuları ihtiva eden eserin gündelik hayatta karşılaşılan bazı sorunlar ile mahkeme ve resmi mercilere iletilen bazı konuları ele alması, eserin kaynak olarak kullanılma yoğunluğunun artmasına önemli katkı sunmuştur. Bu çalışmayla, eserin Hanefî fıkıh literatürü içerisinde muteber kabul edilen bazı kaynaklar üzerindeki etkisinden hareketle literatüre katkısını ortaya koymanın yanı sıra günümüz araştırmacılarının esere olan ilgisini artırmak ve yeni çalışmalar için esere dikkat çekilmesi umulmaktadır. Bu çalışmada, Mecdüddîn el-Üsrûşenî’nin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgiler verilmesi, Fusûlü’l-Üsrûşenî adlı eserin şekil ve muhteva özelliklerinin, kaynaklarının ve yazma nüshalarının incelenmesi bu eserin Hanefî fürû-i fıkhına yönelik şerh ve haşiyeler ile Osmanlı şeyhülislâm ve kadılarına ait bazı fetâvâ tarzı eserlerine kaynaklık etmesinin araştırılması ve eserden yapılan bazı iktibasların örnekleriyle birlikte aktarılması hedeflenmiştir.
Fusūl al-Üsrūshenī 影响了哈纳菲法学家在许多不同地区撰写的关于 "furu al-fiqh" 和 "fateāwā "的著作,从马弗拉奈希尔到奥斯曼地理,从这里到印度,这些著作是许多卡迪和穆夫提(尤其是奥斯曼的谢赫胡利斯拉姆)著作的来源。Abū al-Fath Majd al-Dīn al-Usrūshenī 的著作对奥斯曼地理学的影响尤为明显,一些资料称他是当时的穆圣学者之一。该作品包含与司法法律和穆罕默德有关的主题,涉及日常生活中遇到的一些问题以及与法院和官方机构沟通的一些问题,这在很大程度上增加了其作为资料来源的使用强度。通过本研究,我们希望能引起人们对该作品的关注,以便进行新的研究,并提高当今研究人员对该作品的兴趣,同时通过考虑其对哈乃斐教法文献中被认为具有权威性的一些来源的影响,揭示其对文献的贡献。本研究旨在简要介绍 Majd al-Dīn al-Üsrūshenī 的生平和作品,研究《Fusūl al-Üsrūshenī》的形式和内容特点、来源和手稿,调查该作品是哈乃斐教法注释和词汇的来源这一事实,以及奥斯曼帝国谢赫胡里斯拉姆和卡迪的一些 fetāwā 风格的作品,并举例说明该作品中的一些引文。
{"title":"Fusûlü’l-Üsrûşenî Adlı Eserin Hanefî Fıkıh Literatürüne Katkısı Hakkında Bir Değerlendirme","authors":"Şerif GEDİK","doi":"10.33718/tid.1333009","DOIUrl":"https://doi.org/10.33718/tid.1333009","url":null,"abstract":"Mâverâünnehir’den Osmanlı coğrafyasına, buradan Hindistan’a kadar birçok farklı bölgede kaleme alınan Hanefî fakihlerine ait fürû-i fıkıh ve fetâvâ eserlerini etkileyen Fusûlü’l-Üsrûşenî başta Osmanlı şeyhülislâmları olmak üzere birçok kadı ve müftünün eserlerine kaynaklık etmiştir. Bazı kaynaklarda döneminin müctehid âlimlerinden olduğu ifade edilen Ebü’l-Feth Mecdüddîn el-Üsrûşenî’ye ait olan eserin özellikle Osmanlı coğrafyasında etkisi daha fazla hissedilmiştir. Yargılama hukuku ile muâmelâta dair konuları ihtiva eden eserin gündelik hayatta karşılaşılan bazı sorunlar ile mahkeme ve resmi mercilere iletilen bazı konuları ele alması, eserin kaynak olarak kullanılma yoğunluğunun artmasına önemli katkı sunmuştur. Bu çalışmayla, eserin Hanefî fıkıh literatürü içerisinde muteber kabul edilen bazı kaynaklar üzerindeki etkisinden hareketle literatüre katkısını ortaya koymanın yanı sıra günümüz araştırmacılarının esere olan ilgisini artırmak ve yeni çalışmalar için esere dikkat çekilmesi umulmaktadır. Bu çalışmada, Mecdüddîn el-Üsrûşenî’nin hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgiler verilmesi, Fusûlü’l-Üsrûşenî adlı eserin şekil ve muhteva özelliklerinin, kaynaklarının ve yazma nüshalarının incelenmesi bu eserin Hanefî fürû-i fıkhına yönelik şerh ve haşiyeler ile Osmanlı şeyhülislâm ve kadılarına ait bazı fetâvâ tarzı eserlerine kaynaklık etmesinin araştırılması ve eserden yapılan bazı iktibasların örnekleriyle birlikte aktarılması hedeflenmiştir.","PeriodicalId":33542,"journal":{"name":"Trabzon Ilahiyat Dergisi","volume":"25 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134909640","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makalenin yazılış amacı, Tanrı ispatlamasının, “metafizik gelenekte” varlık üzerinden yapıldığına dikkatleri çekmektir. Örneğin İslâm felsefesinin klasik dönem en büyük filozofu İbn Sînâ Tanrı kanıtlamasını “varlık olması açısından varlığın” idrakine dayandırmış ve bunu ancak sıddıklar dediği seçkin insan grubunun anlayabileceğini dile getirmiştir. Bu delili bir adım ileri götürerek varlığın birliği öğretisini tesis eden metafizikçi İbnü’l-Arabî’dir. Molla Sadrâ ise varlık hakkındaki yaptığı yetkin açıklamalarla delili sistematik ve gelişmiş bir forma ulaştırmıştır. Bu çalışmada Molla Sadrâ’nın Tanrı kanıtlaması varlık temelinde kapsamlı ve bütüncül olarak ele alınmıştır. Makaleyi teşkil eden alt başlıklar oluşturulurken Molla Sadrâ’nın Mefâtihu’l-gayb adlı eseri esas alınmıştır. O, bu eserde var olması bakımından varlığı, “akıl, nefis ve cisimden ibaret olan” üç çeşit cevheri ve arazı Tanrı’nın varlığına delil kılmıştır. Bunlara varlığın en yetkin formlarından birisi olan insan-ı kâmili de ekleyebiliriz. Yine Molla Sadrâ müstakil başlık altında incelemese de varlığın zihinsel formalarına dair -ontolojik ve imkân delillerine- anlatılarda bulunur. Bu yüzden bu ikisini ayrı başlıklar altında incelemeye karar verdik.
{"title":"Mulla Sadrā’s Proof of God","authors":"Fevzi YİĞİT","doi":"10.33718/tid.1341848","DOIUrl":"https://doi.org/10.33718/tid.1341848","url":null,"abstract":"Bu makalenin yazılış amacı, Tanrı ispatlamasının, “metafizik gelenekte” varlık üzerinden yapıldığına dikkatleri çekmektir. Örneğin İslâm felsefesinin klasik dönem en büyük filozofu İbn Sînâ Tanrı kanıtlamasını “varlık olması açısından varlığın” idrakine dayandırmış ve bunu ancak sıddıklar dediği seçkin insan grubunun anlayabileceğini dile getirmiştir. Bu delili bir adım ileri götürerek varlığın birliği öğretisini tesis eden metafizikçi İbnü’l-Arabî’dir. Molla Sadrâ ise varlık hakkındaki yaptığı yetkin açıklamalarla delili sistematik ve gelişmiş bir forma ulaştırmıştır. Bu çalışmada Molla Sadrâ’nın Tanrı kanıtlaması varlık temelinde kapsamlı ve bütüncül olarak ele alınmıştır. Makaleyi teşkil eden alt başlıklar oluşturulurken Molla Sadrâ’nın Mefâtihu’l-gayb adlı eseri esas alınmıştır. O, bu eserde var olması bakımından varlığı, “akıl, nefis ve cisimden ibaret olan” üç çeşit cevheri ve arazı Tanrı’nın varlığına delil kılmıştır. Bunlara varlığın en yetkin formlarından birisi olan insan-ı kâmili de ekleyebiliriz. Yine Molla Sadrâ müstakil başlık altında incelemese de varlığın zihinsel formalarına dair -ontolojik ve imkân delillerine- anlatılarda bulunur. Bu yüzden bu ikisini ayrı başlıklar altında incelemeye karar verdik.","PeriodicalId":33542,"journal":{"name":"Trabzon Ilahiyat Dergisi","volume":"52 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135322062","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Deyimler, satırlar dolusu bilgileri kısa bir şekilde ifade eden edebî ve belâği sözler manzumesidir. Verilmek istenen mesajı kısa ve çarpıcı bir şekilde ifade etmek için her dilde sıkça kullanılmaktadır. Arap dilinde de yazılı metinlerde ve günlük hayatta sıkça kullanılan deyimler, dil kullanımının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Deyimler, Kur’ân’ın anlaşılmasında da önemli bir yere sahiptir. Bu kısa ifadeler, etkileyici manalarıyla insanın ruhuna işleyerek duygu dünyasında derin izler bırakır ve anlatımı kolaylaştırıcı bir işleve sahiptir. Deyimler, toplumların kültürü hakkında bilgi veren önemli kaynaklardan biridir. Zira deyimler verilmek istenen mesajı zihne yaklaştırır ve sağlam bir şekilde yer edinmesini sağlar. Deyimlerin oluşumunda dinî, edebî, siyasi, kültürel, psikolojik, eğitici/öğretici, iletişimsel ve zihinsel faktörlerin etkileri olduğu bir gerçektir. Günlük hayatta ibret ve mevize aracı olan deyimlerin, Arap dili kurallarının teşekkül sürecinde kendisiyle istişhâd edilen kaynaklardan olması, dilbilimi açısından önemini artıran diğer bir husustur. Hacimli bir çalışmayı mucip olan deyimler konusu, bu makalede Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılması bağlamında inceleme konusu edilmiştir. Deyimlerin Arap şiiriyle ilişkisi, Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılmasındaki katkısı, rolü ve önemi, çalışmamızın temel konusudur.
{"title":"The Influence of Idioms in the Arabic Language and the Qur'an","authors":"Zaid AL-BADAREN, Muhammet YILMAZ","doi":"10.33718/tid.1355562","DOIUrl":"https://doi.org/10.33718/tid.1355562","url":null,"abstract":"Deyimler, satırlar dolusu bilgileri kısa bir şekilde ifade eden edebî ve belâği sözler manzumesidir. Verilmek istenen mesajı kısa ve çarpıcı bir şekilde ifade etmek için her dilde sıkça kullanılmaktadır. Arap dilinde de yazılı metinlerde ve günlük hayatta sıkça kullanılan deyimler, dil kullanımının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Deyimler, Kur’ân’ın anlaşılmasında da önemli bir yere sahiptir. Bu kısa ifadeler, etkileyici manalarıyla insanın ruhuna işleyerek duygu dünyasında derin izler bırakır ve anlatımı kolaylaştırıcı bir işleve sahiptir. Deyimler, toplumların kültürü hakkında bilgi veren önemli kaynaklardan biridir. Zira deyimler verilmek istenen mesajı zihne yaklaştırır ve sağlam bir şekilde yer edinmesini sağlar. Deyimlerin oluşumunda dinî, edebî, siyasi, kültürel, psikolojik, eğitici/öğretici, iletişimsel ve zihinsel faktörlerin etkileri olduğu bir gerçektir. Günlük hayatta ibret ve mevize aracı olan deyimlerin, Arap dili kurallarının teşekkül sürecinde kendisiyle istişhâd edilen kaynaklardan olması, dilbilimi açısından önemini artıran diğer bir husustur. Hacimli bir çalışmayı mucip olan deyimler konusu, bu makalede Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılması bağlamında inceleme konusu edilmiştir. Deyimlerin Arap şiiriyle ilişkisi, Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılmasındaki katkısı, rolü ve önemi, çalışmamızın temel konusudur.","PeriodicalId":33542,"journal":{"name":"Trabzon Ilahiyat Dergisi","volume":"89 5","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135513879","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Arap edebiyatı ve kültürüne dair ögelerin bilinmesi ve aktarılmasında şiirlerin rolü yadsınamaz. Toplum içerisinde yaşanan eşitsizlik ve adaletsizliklere bir tepki olarak ortaya çıkan su‘lûk şairlerin kaleme aldıkları şiirler de bu amaca hizmet etmektedir. Klasik Arap şiirinden kısa dizelerden oluşmaları ve atlâl geleneğinin terk edilmesi gibi yönlerden ayrılan bu tür şiirler, dönemin siyasi, sosyal ve kültürel yapısına ışık tutmaktadır. Bu çalışmada su‘lûk hareketi ve su‘lûk şairlerin temel özellikleri Cahiliye, Sadru’l-İslam ve Emevî dönemleri çerçevesinde ele alınmıştır. Buna göre su‘lûk hareketinin başlangıcında bir hak arayışı ve zenginden alıp fakire vermek söz konusuyken özellikle Emevî dönemine gelindiğinde su‘lûk olmanın bir meslek haline geldiği ve siyasi bir anlam içerdiği belirtilebilir. Ayrıca bu çalışmada Emevî döneminde işlediği cinayetlerin çokluğuyla tanınan Kattâl el-Kilâbî’nin hayatına, kişiliğine ve hapis teması bağlamında kaleme aldığı bazı şiirlerine değinilmiştir. Önceki dönemlerde de var olmakla birlikte hapis olgusunun Emevî döneminde yaygınlaştığı ifade edilebilir. Bu çerçevede Kattâl da özgürlüklerine düşkün diğer su‘lûk şairler gibi hapis hayatını, yaşadığı ruhsal gerilimleri, görevlilerin kendisine karşı tutumunu vb. hususları şiirlerine yansıtmıştır. Kabileden soyutlanma, devlet tarafından aranma ve hapse atılma durumu Kattâl’ın göçebe hayat sürdürmesine, yalnızlık, çaresizlik ve karamsarlık duygularına kapılmasına sebebiyet vermiştir. Kattâl’ın hapis hayatına dair yazdığı şiirler üzerinden dönemin hapishane kültürünün yanı sıra bölge, şehir ve yer-mekân isimlerine de ulaşılabilmektedir. Su‘lûk şairlerin ekseriyetinin divanının günümüze ulaşmadığı göz önüne alındığında Kattâl’ın şiirleri, bu alandaki önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
{"title":"Emevî Dönemi Su‘lûk Şairlerinden Kattâl el-Kilâbî’nin Şiirlerinde Hapis Teması","authors":"Yusuf BUHAN","doi":"10.33718/tid.1350079","DOIUrl":"https://doi.org/10.33718/tid.1350079","url":null,"abstract":"Arap edebiyatı ve kültürüne dair ögelerin bilinmesi ve aktarılmasında şiirlerin rolü yadsınamaz. Toplum içerisinde yaşanan eşitsizlik ve adaletsizliklere bir tepki olarak ortaya çıkan su‘lûk şairlerin kaleme aldıkları şiirler de bu amaca hizmet etmektedir. Klasik Arap şiirinden kısa dizelerden oluşmaları ve atlâl geleneğinin terk edilmesi gibi yönlerden ayrılan bu tür şiirler, dönemin siyasi, sosyal ve kültürel yapısına ışık tutmaktadır. Bu çalışmada su‘lûk hareketi ve su‘lûk şairlerin temel özellikleri Cahiliye, Sadru’l-İslam ve Emevî dönemleri çerçevesinde ele alınmıştır. Buna göre su‘lûk hareketinin başlangıcında bir hak arayışı ve zenginden alıp fakire vermek söz konusuyken özellikle Emevî dönemine gelindiğinde su‘lûk olmanın bir meslek haline geldiği ve siyasi bir anlam içerdiği belirtilebilir. Ayrıca bu çalışmada Emevî döneminde işlediği cinayetlerin çokluğuyla tanınan Kattâl el-Kilâbî’nin hayatına, kişiliğine ve hapis teması bağlamında kaleme aldığı bazı şiirlerine değinilmiştir. Önceki dönemlerde de var olmakla birlikte hapis olgusunun Emevî döneminde yaygınlaştığı ifade edilebilir. Bu çerçevede Kattâl da özgürlüklerine düşkün diğer su‘lûk şairler gibi hapis hayatını, yaşadığı ruhsal gerilimleri, görevlilerin kendisine karşı tutumunu vb. hususları şiirlerine yansıtmıştır. Kabileden soyutlanma, devlet tarafından aranma ve hapse atılma durumu Kattâl’ın göçebe hayat sürdürmesine, yalnızlık, çaresizlik ve karamsarlık duygularına kapılmasına sebebiyet vermiştir. Kattâl’ın hapis hayatına dair yazdığı şiirler üzerinden dönemin hapishane kültürünün yanı sıra bölge, şehir ve yer-mekân isimlerine de ulaşılabilmektedir. Su‘lûk şairlerin ekseriyetinin divanının günümüze ulaşmadığı göz önüne alındığında Kattâl’ın şiirleri, bu alandaki önemli bir boşluğu doldurmaktadır.","PeriodicalId":33542,"journal":{"name":"Trabzon Ilahiyat Dergisi","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135949223","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}