İnsanlar çeşitli şekillerde ve farklı gerekçelerle imtihan edilme hakikati ile yaratılmışlardır. Kur’ân, tarih boyunca peygamberler de dahil pek çok bireyin ve toplumun yaşadıkları imtihanları bildirerek bu gerçeği teyit etmektedir. İnsanlar, bizzat kendi iradeleri ile imtihanlara maruz kalabilecekleri gibi onların iradesini aşan boyutlarda imtihanlarla da karşılaşabilmektedir. Sonucu sıkıntı ve eziyet veren her musibet, ona muhatap olan her insan için büyük bir imtihandır denilebilir. Bu çerçevede doğal afetler de insanlar için imtihan niteliğinde gelen musibetlerdendir. Ancak unutulmaması gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Asıl imtihan musibetin geldiği an değil, sonrasındaki süreci kapsamaktadır. Nitekim sıkıntı anında hangi tür duygu, inanç ya da eğilime sahip olursa olsun insanların çoğu zaten Allah’a yönelmeye meyillidirler. Ancak sıkıntı anında Allah’a yönelen insanlardan bazıları, sıkıntı geçtikten ve huzura erdikten sonra imtihan bilincinden uzaklaşabilmektedirler. Ne yazık ki bu bilinçten uzaklaşan insanlar, musibet sonrası kriz ortamına dönüşen zamanları, fırsata dönüştürme gayretinde olanlardır. Halbuki Kur’ân, sıkıntı ve musibet anlarında insanlara düşen görev ve sorumlulukları hatırlatarak, yapılmaması gerekenlere de işaret etmektedir. Buna göre, doğal afet gibi büyük bir imtihan sonrası insanlara, bulunduğu sıkıntılı durum karşısında sabır ve metanetini koruyarak ihlas ve samimiyetle yardıma muhtaç olanların yardımına koşmayı tavsiye ederken, böyle durumlarda kaçınılması gereken menfi tavırların da önünü kesmektedir. İşte böyle zamanlarda asıl imtihanı kazananların da Allah’ın izniyle riyadan uzak ve karşılıksız iyilik yapanlar olduğunu yine Kur’ân vasıtasıyla idrak etmiş bulunmaktayız. Bu çerçevede çalışmamızda, bir imtihan olarak karşımıza çıkabilecek musibetlerden biri olan deprem ve sonrasında insanlara düşen görev ve sorumluluklar, 6 Şubat depremleri özelinde irdelenecektir. Deprem sonrası ortaya çıkan menfi ve müspet davranışların Kur’ân’a göre değerlendirilmesi yapılarak, yapılması ve yapılmaması gerekenler ayetler ışığında tespit edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kur’ân, İmtihan, Musibet, Doğal Afet, Deprem, Sorumluluk
{"title":"Kur’ân’a Göre İmtihan Olarak Doğal Afetler ve Doğal Afet Sonrası İnsana Düşen Sorumluluklar (6 Şubat Depremleri Özelinde Bir Değerlendirme)","authors":"Hilal Reyhanlioğlu","doi":"10.52886/ilak.1368344","DOIUrl":"https://doi.org/10.52886/ilak.1368344","url":null,"abstract":"İnsanlar çeşitli şekillerde ve farklı gerekçelerle imtihan edilme hakikati ile yaratılmışlardır. Kur’ân, tarih boyunca peygamberler de dahil pek çok bireyin ve toplumun yaşadıkları imtihanları bildirerek bu gerçeği teyit etmektedir. İnsanlar, bizzat kendi iradeleri ile imtihanlara maruz kalabilecekleri gibi onların iradesini aşan boyutlarda imtihanlarla da karşılaşabilmektedir. Sonucu sıkıntı ve eziyet veren her musibet, ona muhatap olan her insan için büyük bir imtihandır denilebilir. Bu çerçevede doğal afetler de insanlar için imtihan niteliğinde gelen musibetlerdendir. Ancak unutulmaması gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Asıl imtihan musibetin geldiği an değil, sonrasındaki süreci kapsamaktadır. Nitekim sıkıntı anında hangi tür duygu, inanç ya da eğilime sahip olursa olsun insanların çoğu zaten Allah’a yönelmeye meyillidirler. Ancak sıkıntı anında Allah’a yönelen insanlardan bazıları, sıkıntı geçtikten ve huzura erdikten sonra imtihan bilincinden uzaklaşabilmektedirler. Ne yazık ki bu bilinçten uzaklaşan insanlar, musibet sonrası kriz ortamına dönüşen zamanları, fırsata dönüştürme gayretinde olanlardır. Halbuki Kur’ân, sıkıntı ve musibet anlarında insanlara düşen görev ve sorumlulukları hatırlatarak, yapılmaması gerekenlere de işaret etmektedir. Buna göre, doğal afet gibi büyük bir imtihan sonrası insanlara, bulunduğu sıkıntılı durum karşısında sabır ve metanetini koruyarak ihlas ve samimiyetle yardıma muhtaç olanların yardımına koşmayı tavsiye ederken, böyle durumlarda kaçınılması gereken menfi tavırların da önünü kesmektedir. İşte böyle zamanlarda asıl imtihanı kazananların da Allah’ın izniyle riyadan uzak ve karşılıksız iyilik yapanlar olduğunu yine Kur’ân vasıtasıyla idrak etmiş bulunmaktayız. Bu çerçevede çalışmamızda, bir imtihan olarak karşımıza çıkabilecek musibetlerden biri olan deprem ve sonrasında insanlara düşen görev ve sorumluluklar, 6 Şubat depremleri özelinde irdelenecektir. Deprem sonrası ortaya çıkan menfi ve müspet davranışların Kur’ân’a göre değerlendirilmesi yapılarak, yapılması ve yapılmaması gerekenler ayetler ışığında tespit edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kur’ân, İmtihan, Musibet, Doğal Afet, Deprem, Sorumluluk","PeriodicalId":502767,"journal":{"name":"İlahiyat Akademi","volume":"32 24","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139162074","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
على الرغم من المشترك اللفظي والدلالي لآلاف الكلمات بين العربية والتركية، إلا أن تلك النقطة المبشرة يفترض البحث أنها لم تُكَلِّلْ مجهود التعلم بالنجاح، أو ربما لم يتم استثمارها بالشكل الأمثل في إحداث طفرة نوعية في تعليم العربية للأتراك. وقد واجهت هذه المقالة بعض هذه المعضلات، محاولة وصفها وصفًا علميًّا، وتحديد أبعادها وجوانبها، من خلال ما استقر من قواعد المنهج التقابلي، والوصفي التحليلي. ولقد واجه الباحث عدة صعوبات أثناء تدريس اللغة العربية للطلاب الأتراك، هي انعكاس بشكل أو بآخر لما يعانيه هؤلاء الطلاب من مشكلات، غير أنها كانت صعوبات متنوعة ومتداخلة ومختلطة، تظهر على ألسنة الطلاب وأقلامهم في شكل أخطاء صوتية وتركيبية وكتابية... وغيرها، إذ ينتهي بأكثرهم الحال إلى الحكم بصعوبة تعلم هذا اللسان، أو أنه من المحال الوصول إلى إتقانه في أحيان كثيرة، فاتضح أن مشكلات التعلم وصعوباته لا ترجع إلى الألفاظ من حيث هي، أو إلى التراكيب العربية غير التامة بشكل كبير، بل ترجع إلى التراكيب النحوية التامة، والأنساق التعبيرية العربية بشكل عام، فأظهرت الدراسة جوانب اتفاق وتشابه، أو اختلاف بين نظام اللغتين التركيبي اتضح من خلاله المقصود، وتبينت العلة الكبرى. وقد شفعت هذه الدراسة بنتائج استبانة لآراء الطلاب حول اللغة العربية كانت خير معتمد لها في الوصول إلى النتائج. وقد اعتمدت الدراسة على منهج التحليل التقابلي في الجانب النظري منها، حيث إن هذا المنهج هو الأجدر في الوصول لما ترمي إليه الدراسة من حيث تناوله الظواهر اللغوية بالتحليل، ثم يشفع ذلك التحليل بالعرض التقابلي بين اللغتين العربية والتركية، لإحداث الموازنة المنشودة والتي تظهر من خلالها قدر الصعوبة التي تواجه المتعلم التركي للغة العربية، وإن الدراسة تؤمن بأن الخبرة اللغوية الأولى للمتعلم في اللغة الأم وهي هنا التركية مؤثرة بشكل فعال، ومسيطرة بشكل كبير على عملية تعلم لغة أجنبية وهي هنا العربية، فقد أكدت دراسات علم نفس اللغة أن استدعاء المتعلم للغته الأم عند مواجهة ظاهرة لغوية جديدة في لغة متعلَّمة أمر ضروري وحتمي، بل ويحدث بغير شعور. ومن ناحية أخرى اعتمدت الدراسة في الجانب التطبيقي منها على قواعد المنهج الوصفي مستعملًا الباحث أدوات الإحصاء من خلال تحليل النتائج لورقة الاستبانة التي وزعت على (152) طالبًا تركيًّا بكلية الإلهيات جامعة غازي عنتاب، مثَّلت عينة الدراسة العشوائية، بعد التأكد من مناسبة العينة للدراسة، واستبعاد المخالف منها. وقد عقدت هذه المقالة على مطلبين وخاتمة، المطلب الأول بعنوان: "موازنة بين مستويات الدرس اللغوي العربي والتركي". مثَّل الجانب النظري من الدراسة، ثم المطلب الثاني وجُعل تحت عنوان: "عرض البيانات وتحليل النتائج من واقع ورقة الاستبانة" مثَّل الجانب التطبيقي منها. وفي الخاتمة جمعت النتائج والتوصيات النهائية الهامة التي خرج بها البحث، إضافة لذيل الملحقات الجامع لصور من ورقة الاستبانة الموزعة على الطلاب، مع الجداول الإحصائية.
على الرغم من المشترك اللفظي والدلالي لآلاف الكلمات بين العربية والتركيةة إلا أن تلك النقطة المبشرة يفترض البحث أنهالم تُكَلِّلْ مجهود التعلم بالنجاح، أو ربما لم يتم استثمارها بالشكل الأمثل في إحداث طفرة نوعية في تعليم العربية للأتراك.وقد واجهت هذه المقالة بعض هذه المعضلات، محاولة وصفها وصفًا علميًّا، وتحديد أبعادها وجوانبها، من خلال ما استقر من قواعد المنهج التقابلي، والوصفي التحليلي. ولقد واجه الباحث عدة صعوبات أثناء تدريس اللغة العربية للطلاب الأتراك، هي انعكاس بشكل أو بآخر لما يعانيه هؤلاء الطلاب منمشكلات، غير أنها كانت صعوبات متنوعة ومتداخلة ومختلطة، تظهر على ألسنة الطلاب وأقلامهم في شكل أخطاء صوتية وتركيبية وكتابية...وغيرها، إذ ينتهي بأكثرهم الحال إلى الحكم بصعوبة تعلم هذا اللسان، أو أنه من المحال الوصول إلى إتقانه فيأحيان كثيرة، فاتضح أن مشكلات التعلم وصعوباته لا ترجع إلى الألفاظ من حيث هي، أو إلى التراكيب العربية غيرالتامة بشكل كبير، بل ترجع إلى التراكيب النحوية التامة، والأنساق التعبيرية العربية بشكل عام، فأظهرتالدراسة جوانب اتفاق وتشابه، أو اختلاف بين نظام اللغتين التركيبي اتضح من خلاله المقصود، وتبينت العلة الكبرى.وقد شفعت هذه الدراسة بنتائج استبانة لآراء الطلاب حول اللغة العربية كانت خير معتمد لها في الوصول إلى النتائج. وقد اعتمدت الدراسة على منهج التحليل التقابلي في الجانب النظري منها، حيث إنهذا المنهج هو الأجدر في الوصول لما ترمي إليه الدراسة من حيث تناوله الظواهر اللغويةبالتحليل، ثم يشفع ذلك التحليل بالعرض التقابلي بين اللغتين العربية والتركية، لإحداث الموازنة المنشودة والتي تظهر من خلالها قدر الصعوبة التي تواجه المتعلم التركيةللغة العربية وإن الدراسة تؤمن بأن الخبرة اللغوية الأولى للمتعلم في اللغة الأم وهي هنا التركية مؤثرة بشكل فعال، ومسيطرة بشكل كبير على عملية تعلم لغة أجنبيةوهي هنا العربية فقد أكدت دراسات علم نفس اللغة أن استدعاء المتعلم للغته الأم عند مواجهة ظاهرة لغوية جديدة في لغة متعلَّمة أمر ضروري وحتمي، بل ويحدث بغير شعور.ومن ناحية أخرى اعتمدت الدراسة في الجانب التطبيقي منها على قواعد المنهج الوصفي مستعملًا الباحث أدوات الإحصاء من خلال تحليل النتائج لورقة الاستبانة التيةوزعت على (152) طالبًا تركيًّا بكلية الإلهيات جامعة غازي عنتاب، مثَّلت عينة الدراسة العشوائية، بعد التأكد من مناسبة العينة للدراسة، واستبعاد المخالف منها. وقد عقدت هذه المقالة على مطلبين وخاتمة، المطلب الأول بعنوان:"موازنة بين مستويات الدرس اللغوي العربي والتركي".مثَّل الجانب النظري من الدراسة، ثم المطلب الثاني وجُعل تحت عنوان:"عرض البيانات وتحليل النتائج من واقع ورقة الاستبانة"مثَّل الجانب التطبيقي منها.وفي الخاتمة جمعت النتائج والتوصيات النهائية الهامة التي خرج بها البحث، إضافة لذيل الملحقات الجامع لصور من ورقة الاستبانة الموزعة على الطلاب، مع الجداول الإحصائية.
{"title":"الصُّعُوبَاتُ الُّلغَوِيَّة فِي تَعَلُّمِ العَرَبِيَّةِ عَلَى المُتَعَلِّمِينَ الأَتْرَاكِ \"طلاب كلية الإلهيات بجامعة غازي عنتاب نموذجا\"","authors":"Samir Sayed","doi":"10.52886/ilak.1297922","DOIUrl":"https://doi.org/10.52886/ilak.1297922","url":null,"abstract":"على الرغم من المشترك اللفظي والدلالي لآلاف الكلمات بين العربية والتركية، إلا أن تلك النقطة المبشرة يفترض البحث أنها لم تُكَلِّلْ مجهود التعلم بالنجاح، أو ربما لم يتم استثمارها بالشكل الأمثل في إحداث طفرة نوعية في تعليم العربية للأتراك. وقد واجهت هذه المقالة بعض هذه المعضلات، محاولة وصفها وصفًا علميًّا، وتحديد أبعادها وجوانبها، من خلال ما استقر من قواعد المنهج التقابلي، والوصفي التحليلي. ولقد واجه الباحث عدة صعوبات أثناء تدريس اللغة العربية للطلاب الأتراك، هي انعكاس بشكل أو بآخر لما يعانيه هؤلاء الطلاب من مشكلات، غير أنها كانت صعوبات متنوعة ومتداخلة ومختلطة، تظهر على ألسنة الطلاب وأقلامهم في شكل أخطاء صوتية وتركيبية وكتابية... وغيرها، إذ ينتهي بأكثرهم الحال إلى الحكم بصعوبة تعلم هذا اللسان، أو أنه من المحال الوصول إلى إتقانه في أحيان كثيرة، فاتضح أن مشكلات التعلم وصعوباته لا ترجع إلى الألفاظ من حيث هي، أو إلى التراكيب العربية غير التامة بشكل كبير، بل ترجع إلى التراكيب النحوية التامة، والأنساق التعبيرية العربية بشكل عام، فأظهرت الدراسة جوانب اتفاق وتشابه، أو اختلاف بين نظام اللغتين التركيبي اتضح من خلاله المقصود، وتبينت العلة الكبرى. وقد شفعت هذه الدراسة بنتائج استبانة لآراء الطلاب حول اللغة العربية كانت خير معتمد لها في الوصول إلى النتائج. وقد اعتمدت الدراسة على منهج التحليل التقابلي في الجانب النظري منها، حيث إن هذا المنهج هو الأجدر في الوصول لما ترمي إليه الدراسة من حيث تناوله الظواهر اللغوية بالتحليل، ثم يشفع ذلك التحليل بالعرض التقابلي بين اللغتين العربية والتركية، لإحداث الموازنة المنشودة والتي تظهر من خلالها قدر الصعوبة التي تواجه المتعلم التركي للغة العربية، وإن الدراسة تؤمن بأن الخبرة اللغوية الأولى للمتعلم في اللغة الأم وهي هنا التركية مؤثرة بشكل فعال، ومسيطرة بشكل كبير على عملية تعلم لغة أجنبية وهي هنا العربية، فقد أكدت دراسات علم نفس اللغة أن استدعاء المتعلم للغته الأم عند مواجهة ظاهرة لغوية جديدة في لغة متعلَّمة أمر ضروري وحتمي، بل ويحدث بغير شعور. ومن ناحية أخرى اعتمدت الدراسة في الجانب التطبيقي منها على قواعد المنهج الوصفي مستعملًا الباحث أدوات الإحصاء من خلال تحليل النتائج لورقة الاستبانة التي وزعت على (152) طالبًا تركيًّا بكلية الإلهيات جامعة غازي عنتاب، مثَّلت عينة الدراسة العشوائية، بعد التأكد من مناسبة العينة للدراسة، واستبعاد المخالف منها. وقد عقدت هذه المقالة على مطلبين وخاتمة، المطلب الأول بعنوان: \"موازنة بين مستويات الدرس اللغوي العربي والتركي\". مثَّل الجانب النظري من الدراسة، ثم المطلب الثاني وجُعل تحت عنوان: \"عرض البيانات وتحليل النتائج من واقع ورقة الاستبانة\" مثَّل الجانب التطبيقي منها. وفي الخاتمة جمعت النتائج والتوصيات النهائية الهامة التي خرج بها البحث، إضافة لذيل الملحقات الجامع لصور من ورقة الاستبانة الموزعة على الطلاب، مع الجداول الإحصائية.","PeriodicalId":502767,"journal":{"name":"İlahiyat Akademi","volume":"26 26","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139222521","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Halk arasında Havva’nın Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına ilişkin yaygın bir inanış vardır. Bu inanışın yaygınlaşmasındaki en önemli etkenlerden birisi kadının kaburga kemiğinden yaratıldığını ifade eden hadistir. “Kaburga hadisi” diye nitelendirebileceğimiz bu hadis, rivayet zinciri bakımından on sekiz sened ve altmış bir farklı tarîkle Kütüb-i Tisʻa kaynaklarında yerini almıştır. Buhârî ve Müslim tarafından rivâyet edilmesi sebebiyle, klasik anlamda sahihlik derecesi en yüksek olan “müttefekun aleyh” hadisler arasında yer almıştır. Metin bakımından hadis, biri “yaratma”, diğeri “teşbih” lafızlarıyla olmak üzere iki ayrı lafızla gelmiştir. Hz. Peygamber’in bu hadisi her iki versiyonuyla birlikte söylemiş olduğu düşünülemez. Kütüb-i Tisʻa’da “teşbih”li versiyon daha çok olduğu halde, sonraki kaynaklarda yaratma versiyonunun daha yaygın hale geldiği görülmektedir. Dolayısıyla hadis, geleneksel anlamda daha çok “kadının kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu” şeklinde anlaşılmıştır. Günümüzde hadise ilişkin çeşitli araştırmalar yapılmış, ancak gerek senedin sıhhati gerekse metnin yorumu hakkında farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Bazı araştırmacılar hadisin bazı senedlerinde tenkide uğrayan bazı râviler bulunmakla birlikte geneli itibarıyla hadisin sahih olduğunu söylemişler; metin bakımından da “teşbih” versiyonlarının daha doğru olduğu kanaatine varmışlardır. Bazı araştırmacılar ise konuyu daha kapsamlı şekilde ele aldıklarını, tenkide uğrayan ravilerin çokluğu sebebiyle hadisin sened bakımından da problemli olduğunu; metin bakımından da, ister “yaratma” ister “teşbih” ister lafzı esas alınsın, netice itibarıyla kadının düzeltilmesi mümkün olmayan eksiklikleri sahip bir şekilde yaratılmış olduğu anlamının ortaya çıktığını ileri sürmüşler, bu anlamın Kur’an’da insanın ahsen-i takvim üzere yaratılmış olduğu gerçeğine aykırı düştüğünü, dolayısıyla hadisin metin bakımından da sahih olamayacağını iddia etmişlerdir. Bu araştırmanın amacı günümüzde yapılan çalışmaları da dikkate alarak “kaburga hadisi”ni sened ve metin bakımından yeniden analiz etmektir. Dolayısıyla bu çalışmada tenkide uğrayan raviler üzerinde yeniden durulmuş, rivayetlerinin kabul edilip edilemeyeceği irdelenmiştir. Fakat hadisin asıl problemli tarafı metnidir. Metnin problemli oluşu hususunda araştırmacılar arasında ittifak vardır. Metni doğru şekilde yorumlayabilmek için bu çalışmada konunun sosyolojik temelinin yanı sıra özellikle Kur’an’î bir kavram olan nefs-i vâhide ile ilişkisi irdelenmiştir. Sosyolojik olarak hadisin “yaratma” lafzıyla gelen rivayetlerin kadının kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu inancının yaygın olduğu Irak bölgesi ravileri tarafından rivayet edildiğine dikkat çekilmiştir. Bu inanç, Kur’an’da geçen nefs-i vâhide kavramıyla Hz. Âdem’in, ondan yaratılan eşle de Havvâ’nın kastedildiği yorumu ile birleştirilince, sonuç olarak Havva’nın Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu ortaya çakmaktadır. Bu çalışmada nefs-i vâhide âyetleriyle kaburga hadisini
{"title":"Kadının Kaburga Kemiğinden Yaratıldığını Belirten Rivayetler Hakkında Bir Değerlendirme","authors":"Ali Bakkal","doi":"10.52886/ilak.1341494","DOIUrl":"https://doi.org/10.52886/ilak.1341494","url":null,"abstract":"Halk arasında Havva’nın Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına ilişkin yaygın bir inanış vardır. Bu inanışın yaygınlaşmasındaki en önemli etkenlerden birisi kadının kaburga kemiğinden yaratıldığını ifade eden hadistir. “Kaburga hadisi” diye nitelendirebileceğimiz bu hadis, rivayet zinciri bakımından on sekiz sened ve altmış bir farklı tarîkle Kütüb-i Tisʻa kaynaklarında yerini almıştır. Buhârî ve Müslim tarafından rivâyet edilmesi sebebiyle, klasik anlamda sahihlik derecesi en yüksek olan “müttefekun aleyh” hadisler arasında yer almıştır. Metin bakımından hadis, biri “yaratma”, diğeri “teşbih” lafızlarıyla olmak üzere iki ayrı lafızla gelmiştir. Hz. Peygamber’in bu hadisi her iki versiyonuyla birlikte söylemiş olduğu düşünülemez. Kütüb-i Tisʻa’da “teşbih”li versiyon daha çok olduğu halde, sonraki kaynaklarda yaratma versiyonunun daha yaygın hale geldiği görülmektedir. Dolayısıyla hadis, geleneksel anlamda daha çok “kadının kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu” şeklinde anlaşılmıştır. Günümüzde hadise ilişkin çeşitli araştırmalar yapılmış, ancak gerek senedin sıhhati gerekse metnin yorumu hakkında farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Bazı araştırmacılar hadisin bazı senedlerinde tenkide uğrayan bazı râviler bulunmakla birlikte geneli itibarıyla hadisin sahih olduğunu söylemişler; metin bakımından da “teşbih” versiyonlarının daha doğru olduğu kanaatine varmışlardır. Bazı araştırmacılar ise konuyu daha kapsamlı şekilde ele aldıklarını, tenkide uğrayan ravilerin çokluğu sebebiyle hadisin sened bakımından da problemli olduğunu; metin bakımından da, ister “yaratma” ister “teşbih” ister lafzı esas alınsın, netice itibarıyla kadının düzeltilmesi mümkün olmayan eksiklikleri sahip bir şekilde yaratılmış olduğu anlamının ortaya çıktığını ileri sürmüşler, bu anlamın Kur’an’da insanın ahsen-i takvim üzere yaratılmış olduğu gerçeğine aykırı düştüğünü, dolayısıyla hadisin metin bakımından da sahih olamayacağını iddia etmişlerdir. Bu araştırmanın amacı günümüzde yapılan çalışmaları da dikkate alarak “kaburga hadisi”ni sened ve metin bakımından yeniden analiz etmektir. Dolayısıyla bu çalışmada tenkide uğrayan raviler üzerinde yeniden durulmuş, rivayetlerinin kabul edilip edilemeyeceği irdelenmiştir. Fakat hadisin asıl problemli tarafı metnidir. Metnin problemli oluşu hususunda araştırmacılar arasında ittifak vardır. Metni doğru şekilde yorumlayabilmek için bu çalışmada konunun sosyolojik temelinin yanı sıra özellikle Kur’an’î bir kavram olan nefs-i vâhide ile ilişkisi irdelenmiştir. Sosyolojik olarak hadisin “yaratma” lafzıyla gelen rivayetlerin kadının kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu inancının yaygın olduğu Irak bölgesi ravileri tarafından rivayet edildiğine dikkat çekilmiştir. Bu inanç, Kur’an’da geçen nefs-i vâhide kavramıyla Hz. Âdem’in, ondan yaratılan eşle de Havvâ’nın kastedildiği yorumu ile birleştirilince, sonuç olarak Havva’nın Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu ortaya çakmaktadır. Bu çalışmada nefs-i vâhide âyetleriyle kaburga hadisini","PeriodicalId":502767,"journal":{"name":"İlahiyat Akademi","volume":"35 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139232034","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnsanların düşüncelerini, arzularını, duygularını ve hayallerini kuşatan bir iç dünyaları vardır. Geleceğini güven altına alma düşüncesi, ölümsüzlük isteği, bolluk ve bereket içerisinde yaşama, acılardan uzak durma, daima mutlu olma, yorgunluk, usanç hissetmeme, uykuya ihtiyaç duymama, sağlıklı gençler olarak ebediyen serbestlik, huri ve gılmanlardan oluşan harikulade güzellikteki sohbet arkadaşlarıyla birlikte olma, eşsiz cennetlerde hoşnut bir şekilde, refah içerisinde yaşama insanların gizli veya açık hissettiği ve ifade ettiği arzularındandır. Kendisine samimi olarak iman eden, salih amellerle ve ibadetlerle hayatını sürdüren insanlara cennette bu vb. isteklerini vereceğine dair Allah’ın vaadi bulunmaktadır. Dolayısıyla insanların ona ibadet ve itaat etmeleri, bu dünyadaki nimetleri terk etmeleri, cennette bu dünyadaki nimetlerle asla kıyaslanamayacak derecede güzellikteki nimetlere kavuşacaklarına dair inanca sahip olmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Makale insanın duygularına, arzularına, derin iç âlemine işaret eden âyetlerin insanları inanç ve ibadetlere daha fazla önem vermeye yönlendirdiğini, iyi davranışlar yapmaya motive ettiğini ve ruh sağlığına önemli katkılar sunduğunu ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Ayrıca bu makale cennet ile ilgili âyetlerin anlaşılması konusunda tefsir ilmine katkı sunacağı kanaatindeyiz. Kur’ân getirmiş olduğu emir ve yasaklarla dünya hayatında da diğer âlemde de bütün insanların saadet içerisinde, huzurlu, erdemli, güzel bir hayat yaşamalarını hedeflemiştir. Ancak dünyadaki mutluluğun bazı yönleriyle eksik olacağı da bir gerçektir. Mutlak anlamda mutluluk ebedî âlemde, cennette mümkündür. İşte bu gerçeği yani cennette ebedî bir hayatın olduğunu bilmesi, yaptıklarının karşılığını göreceğine dair inanca sahip olması insanın karamsarlığa, anlam boşluğuna ve psikolojik bunalımlara düşmesine engel olmaktadır. İnsanın psikolojik ihtiyaçları giderilemediği zaman güven duygusu kalmayacak, bunun yerini korku, çaresizlik, güçsüzlük, zayıflık duyguları kaplayacak ve sonuçta psikolojik eziklik duygusuyla ruhsal yapısında hastalıklar meydana gelme ihtimali olacaktır. Kur’ân’da cennetin nimetleri farklı yönleriyle, canlı, somut bir şekilde, vurgulu ifadelerle, detaylı olarak beyan edilmiştir. Buna göre cennetteki nimetler arzuların ve dileklerin sonuna kadar gerçekleştirildiği kusursuz, tükenmez ve ebedî nimetler iken; dünyadaki nimetler ise ihtiyaçlara göre belirlenmiş, kusurlu, tükenir ve geçicidir. Söz konusu âyetlerde Yüce Allah’ın sınırsız cennetler ile ödüllendirmesinin inanan bir insan hayatının her döneminde psikolojisi ve pratik sahadaki amelleri üzerinde önemli bir etkisi, teşvik edici bir yönü vardır. Cennetin hayalleri süsleyen nimetlerini anlatan âyetler, insanın günlük hayatından insanî ilişkilerine, ahlakî davranışlarından değer hükümlerine kadar her şeyini etkilemiştir. Bu gerçeğin ışığında araştırmamızda, âyetlerde belirtilen cennette verilecek nimetlerin insanların iç dünyalarına, ruh s
{"title":"Kur'ân'a Göre Cennette Tecrübe Edilecek Olumlu Psikolojik Yaşantılar ve Bunların İnananların Psikolojisi Üzerindeki Etkileri","authors":"Mustafa Demi̇r","doi":"10.52886/ilak.1318382","DOIUrl":"https://doi.org/10.52886/ilak.1318382","url":null,"abstract":"İnsanların düşüncelerini, arzularını, duygularını ve hayallerini kuşatan bir iç dünyaları vardır. Geleceğini güven altına alma düşüncesi, ölümsüzlük isteği, bolluk ve bereket içerisinde yaşama, acılardan uzak durma, daima mutlu olma, yorgunluk, usanç hissetmeme, uykuya ihtiyaç duymama, sağlıklı gençler olarak ebediyen serbestlik, huri ve gılmanlardan oluşan harikulade güzellikteki sohbet arkadaşlarıyla birlikte olma, eşsiz cennetlerde hoşnut bir şekilde, refah içerisinde yaşama insanların gizli veya açık hissettiği ve ifade ettiği arzularındandır. Kendisine samimi olarak iman eden, salih amellerle ve ibadetlerle hayatını sürdüren insanlara cennette bu vb. isteklerini vereceğine dair Allah’ın vaadi bulunmaktadır. Dolayısıyla insanların ona ibadet ve itaat etmeleri, bu dünyadaki nimetleri terk etmeleri, cennette bu dünyadaki nimetlerle asla kıyaslanamayacak derecede güzellikteki nimetlere kavuşacaklarına dair inanca sahip olmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Makale insanın duygularına, arzularına, derin iç âlemine işaret eden âyetlerin insanları inanç ve ibadetlere daha fazla önem vermeye yönlendirdiğini, iyi davranışlar yapmaya motive ettiğini ve ruh sağlığına önemli katkılar sunduğunu ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Ayrıca bu makale cennet ile ilgili âyetlerin anlaşılması konusunda tefsir ilmine katkı sunacağı kanaatindeyiz. Kur’ân getirmiş olduğu emir ve yasaklarla dünya hayatında da diğer âlemde de bütün insanların saadet içerisinde, huzurlu, erdemli, güzel bir hayat yaşamalarını hedeflemiştir. Ancak dünyadaki mutluluğun bazı yönleriyle eksik olacağı da bir gerçektir. Mutlak anlamda mutluluk ebedî âlemde, cennette mümkündür. İşte bu gerçeği yani cennette ebedî bir hayatın olduğunu bilmesi, yaptıklarının karşılığını göreceğine dair inanca sahip olması insanın karamsarlığa, anlam boşluğuna ve psikolojik bunalımlara düşmesine engel olmaktadır. İnsanın psikolojik ihtiyaçları giderilemediği zaman güven duygusu kalmayacak, bunun yerini korku, çaresizlik, güçsüzlük, zayıflık duyguları kaplayacak ve sonuçta psikolojik eziklik duygusuyla ruhsal yapısında hastalıklar meydana gelme ihtimali olacaktır. Kur’ân’da cennetin nimetleri farklı yönleriyle, canlı, somut bir şekilde, vurgulu ifadelerle, detaylı olarak beyan edilmiştir. Buna göre cennetteki nimetler arzuların ve dileklerin sonuna kadar gerçekleştirildiği kusursuz, tükenmez ve ebedî nimetler iken; dünyadaki nimetler ise ihtiyaçlara göre belirlenmiş, kusurlu, tükenir ve geçicidir. Söz konusu âyetlerde Yüce Allah’ın sınırsız cennetler ile ödüllendirmesinin inanan bir insan hayatının her döneminde psikolojisi ve pratik sahadaki amelleri üzerinde önemli bir etkisi, teşvik edici bir yönü vardır. Cennetin hayalleri süsleyen nimetlerini anlatan âyetler, insanın günlük hayatından insanî ilişkilerine, ahlakî davranışlarından değer hükümlerine kadar her şeyini etkilemiştir. Bu gerçeğin ışığında araştırmamızda, âyetlerde belirtilen cennette verilecek nimetlerin insanların iç dünyalarına, ruh s","PeriodicalId":502767,"journal":{"name":"İlahiyat Akademi","volume":"46 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139309794","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}