Afyonkarahisar ilinin kuzeyinde yer alan İhsaniye çevresi, Kapadokya’dan sonra piroklastiklerin en yaygın olduğu volkanik alanlardan biridir. Bu coğrafya, çok ilgi çekici, büyüleyici topoğrafya şekillerine sahip olmakla birlikte, bu şekiller ile ilgili yapılan çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bu çalışmanın amacı, tüf topoğrafyasında gelişmiş jeomorfositleri ortaya koymak, bunların oluşum mekanizmalarını kısaca açıklamak ve kültürel unsurlarla birlikte turizm potansiyelini değerlendirmektir. Ayazini metropolisi, Avdalaz kalesi, Aslantaş, Maltaş açık hava tapınağı, kaya yerleşmeleri, kaya mezarları, kaya kiliseleri gibi kültürel eserler bakımından zengin Dağlık Frigya’nın bir parçası olan ve farklı medeniyetlere ait önemli kültürel eserleriyle tanınan İhsaniye çevresi, aynı zamanda ilgi çekici, nadir ve büyüleyici jeomorfositlere sahiptir. Bilimsel, estetik, ekolojik, kültürel, ekonomik değere sahip bu jeomorfositler aynı zamanda önemli jeomiras alanını oluşturmaktadır. Yöredeki tüf platoları, mesa ve bütler, kanyonlar, sarp yamaçlar, peribacaları, mağaralar, kuesta gibi yer şekillerinin yanı sıra kale tepeler, sütun yapıları, çekirdektaşları, ayrışmış kaya blokları ve bunlar üzerinde daha mikro ölçekte tafoni ve balpeteği yapıları, oluklar, gnammalar gibi çok çeşitli yer şekilleri tespit edilmiştir. Bu makro ve mikro boyuttaki yer şekilleri, Alt Miyosen-Pliyosen volkanizmasının ürünü olan tüflerin eksojen süreçlerle işlenmesi sonucu meydana gelmiştir. Flüvyal ve selcik erozyonu, rüzgâr deflasyonu ve diferansiyel ayrışma sahadaki şekilleri oluşturan eksojen süreçlerdir. Araştırma sahası, jeomorfosit niteliğindeki çok zengin yer şekilleri ve jeoarkeolojik eserleriyle önemli bir jeomorfoturizm potansiyeline sahiptir. Tüm jeomorfolojik ve kültürel miras destinasyonları ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Dağlık Frigya’nın bir bölümünün tanıtılmasının amaçlandığı bu çalışma, gelecekte bölgenin jeopark alanı yapılmasının bilimsel temellerini oluşturacaktır.
{"title":"Jeopark Potansiyeli Bulunan Dağlık Frigya (İhsaniye-AFYONKARAHİSAR) Bölgesinin Jeomorfosit Envanteri","authors":"M. Özdemir, Hülya Kaymak","doi":"10.46453/jader.1358641","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1358641","url":null,"abstract":"Afyonkarahisar ilinin kuzeyinde yer alan İhsaniye çevresi, Kapadokya’dan sonra piroklastiklerin en yaygın olduğu volkanik alanlardan biridir. Bu coğrafya, çok ilgi çekici, büyüleyici topoğrafya şekillerine sahip olmakla birlikte, bu şekiller ile ilgili yapılan çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bu çalışmanın amacı, tüf topoğrafyasında gelişmiş jeomorfositleri ortaya koymak, bunların oluşum mekanizmalarını kısaca açıklamak ve kültürel unsurlarla birlikte turizm potansiyelini değerlendirmektir. \u0000Ayazini metropolisi, Avdalaz kalesi, Aslantaş, Maltaş açık hava tapınağı, kaya yerleşmeleri, kaya mezarları, kaya kiliseleri gibi kültürel eserler bakımından zengin Dağlık Frigya’nın bir parçası olan ve farklı medeniyetlere ait önemli kültürel eserleriyle tanınan İhsaniye çevresi, aynı zamanda ilgi çekici, nadir ve büyüleyici jeomorfositlere sahiptir. Bilimsel, estetik, ekolojik, kültürel, ekonomik değere sahip bu jeomorfositler aynı zamanda önemli jeomiras alanını oluşturmaktadır. Yöredeki tüf platoları, mesa ve bütler, kanyonlar, sarp yamaçlar, peribacaları, mağaralar, kuesta gibi yer şekillerinin yanı sıra kale tepeler, sütun yapıları, çekirdektaşları, ayrışmış kaya blokları ve bunlar üzerinde daha mikro ölçekte tafoni ve balpeteği yapıları, oluklar, gnammalar gibi çok çeşitli yer şekilleri tespit edilmiştir. Bu makro ve mikro boyuttaki yer şekilleri, Alt Miyosen-Pliyosen volkanizmasının ürünü olan tüflerin eksojen süreçlerle işlenmesi sonucu meydana gelmiştir. Flüvyal ve selcik erozyonu, rüzgâr deflasyonu ve diferansiyel ayrışma sahadaki şekilleri oluşturan eksojen süreçlerdir. \u0000Araştırma sahası, jeomorfosit niteliğindeki çok zengin yer şekilleri ve jeoarkeolojik eserleriyle önemli bir jeomorfoturizm potansiyeline sahiptir. Tüm jeomorfolojik ve kültürel miras destinasyonları ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Dağlık Frigya’nın bir bölümünün tanıtılmasının amaçlandığı bu çalışma, gelecekte bölgenin jeopark alanı yapılmasının bilimsel temellerini oluşturacaktır.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"16 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138947081","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çığ, eğimli ve bitki örtüsünden yoksun arazilerde biriken kar tabakasının iç ve dış etkilere bağlı olarak bir yüzey boyunca kayması olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de yaşanan çığ olaylarının büyük bir kısmı, yüksek ve eğimli arazilerinin yer aldığı, ülkenin doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde etkili olmaktadır. Bu çalışmada Van Gölü Havzası’nın güneybatısında yer alan Bitlis Çayı Havzası’nın çığ duyarlılık durumunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Havzası’nın çığ duyarlılık durumu, arazi gözlemleri, uydu görüntüleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanında uygulanan analizlerle yorumlanıp açıklanmaya çalışılmıştır. CBS tabanlı analizde ArcGIS for Desktop 10.x yazılımı kullanılmıştır. İlgili yazılımda yükselti, bakı, eğim, yamaç şekli (eğriselliği) ve arazi kullanımı gibi bir takım coğrafi parametreler ağırlıklı çakıştırma (Weighted Overlay) aracı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre havzanın %47’si orta; %34,1’i düşük; %18,2’si yüksek; %0,6’sı çok yüksek; %0,1’i çok düşük çığ duyarlılığına sahiptir. Havzada çığ duyarlılığının düşük olduğu alanlar Baykan ilçe merkezi ve güneyindeki eğimin ve yükselti değerlerinin düşük olduğu alanları oluştururken, duyarlılığın yüksek olduğu alanlar Bitlis İlçe merkezi ve çevresindeki alanlar ile Baykan ilçe merkezine kadar olan yüksek ve eğimli alanları oluşturmaktadır. Yapılan analiz ve gözlemler sonucunda havzada çığa duyarlı birçok alanın varlığı tespit edilmiştir. Bu konuda yapılacak en önemli adım havzada risk odaklı stratejiler benimsenerek yaşanan/yaşanacak doğa olayının afet boyutuna dönüşmesine engel olmaktır. Risk odaklı benimsenecek koruyucu tedbirler ve planlamalar sahanın çığ gibi çeşitli doğa olaylarından etkilenme riskini en aza indirecektir.
雪崩的定义是,由于内部和外部的影响,坡地和无植被地带积雪层沿地表滑动。土耳其的雪崩事件大多发生在该国东部和东北部的高坡地带。本研究旨在确定位于凡湖盆地西南部的比特利斯溪流盆地的雪崩易发性。通过实地观察、卫星图像和基于地理信息系统(GIS)的分析,对该盆地的雪崩易发性状况进行了解释和说明。基于地理信息系统的分析使用了 ArcGIS for Desktop 10.x 软件。使用加权叠加工具分析了海拔、地势、坡度、坡形(曲率)和土地利用等地理参数。分析结果显示,47%的盆地具有中等雪崩易发性,34.1%的盆地具有低雪崩易发性,18.2%的盆地具有高雪崩易发性,0.6%的盆地具有极高雪崩易发性,0.1%的盆地具有极低雪崩易发性。盆地中雪崩易发程度较低的地区包括巴伊坎地区中心和南部的低坡度和海拔值地区,而易发程度较高的地区包括比特利斯地区中心及其周边地区以及巴伊坎地区中心之前的高坡和倾斜地区。经过分析和观察,可以确定盆地内有许多雪崩敏感区。在这方面要采取的最重要步骤是在盆地采取以风险为导向的战略,防止已经发生/将要发生的自然事件演变成灾难。以风险为导向的保护措施和规划将最大限度地降低该地区受雪崩等各种自然事件影响的风险。
{"title":"Bitlis Çayı Havzası’nda Çığ Oluşumuna Duyarlı Alanların Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Tespit Edilmesi","authors":"Mustafa Recep İrcan, Neşe Duman","doi":"10.46453/jader.1384155","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1384155","url":null,"abstract":"Çığ, eğimli ve bitki örtüsünden yoksun arazilerde biriken kar tabakasının iç ve dış etkilere bağlı olarak bir yüzey boyunca kayması olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de yaşanan çığ olaylarının büyük bir kısmı, yüksek ve eğimli arazilerinin yer aldığı, ülkenin doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde etkili olmaktadır. Bu çalışmada Van Gölü Havzası’nın güneybatısında yer alan Bitlis Çayı Havzası’nın çığ duyarlılık durumunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Havzası’nın çığ duyarlılık durumu, arazi gözlemleri, uydu görüntüleri ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanında uygulanan analizlerle yorumlanıp açıklanmaya çalışılmıştır. CBS tabanlı analizde ArcGIS for Desktop 10.x yazılımı kullanılmıştır. İlgili yazılımda yükselti, bakı, eğim, yamaç şekli (eğriselliği) ve arazi kullanımı gibi bir takım coğrafi parametreler ağırlıklı çakıştırma (Weighted Overlay) aracı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre havzanın %47’si orta; %34,1’i düşük; %18,2’si yüksek; %0,6’sı çok yüksek; %0,1’i çok düşük çığ duyarlılığına sahiptir. Havzada çığ duyarlılığının düşük olduğu alanlar Baykan ilçe merkezi ve güneyindeki eğimin ve yükselti değerlerinin düşük olduğu alanları oluştururken, duyarlılığın yüksek olduğu alanlar Bitlis İlçe merkezi ve çevresindeki alanlar ile Baykan ilçe merkezine kadar olan yüksek ve eğimli alanları oluşturmaktadır. Yapılan analiz ve gözlemler sonucunda havzada çığa duyarlı birçok alanın varlığı tespit edilmiştir. Bu konuda yapılacak en önemli adım havzada risk odaklı stratejiler benimsenerek yaşanan/yaşanacak doğa olayının afet boyutuna dönüşmesine engel olmaktır. Risk odaklı benimsenecek koruyucu tedbirler ve planlamalar sahanın çığ gibi çeşitli doğa olaylarından etkilenme riskini en aza indirecektir.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":" 44","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138960617","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Burdur ilinin güneyinde KD-GB uzanımlı Kestel Dağı’nın batısında kalan araştırma sahası, yaklaşık 176 km² alana sahiptir. Sahada yüzeylenen kayaların %64’ü karstlaşmaya uygun kayaçlardan oluşur. Kestel Dağı (Burdur) batısında yer alan kısmi karstik litolojiler üzerinde ve aynı zamanda flüvyokarstik süreçlerin birer eseri olan polyelerin oluşum ve gelişim özellikleri ile bu karstik depresyonların morfometrik analizleri araştırılarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla öncelikle 1/100.000 ölçekli M24 ve N24 jeoloji paftalarından sahanın jeoloji haritası ve jeolojik kesitleri çıkartılmıştır. 1/25.000 ölçekli M24 c4, d3 ve N24 a2, b1 paftaları Coğrafi Bilgi Sistemeleri programlarıyla sayısallaştırılarak bunlardan lokasyon ve jeomorfoloji haritaları üretilmiştir. Sahanın tam ve kısmi karstik özelliklerdeki birimleri üzerinde gelişmiş en yaygın şekiller polyeler, flüvyokarstik vadiler ve dolinlerdir. Bu karstik yapılardan en dikkat çekici olanı da polyelerdir. Sahada glişen polyeler; Bereket, Üçboğaz, Aksu, Yeşildağ, Sinop, Kapaklı, Aziziye ve Bozlar polyeleridir. Sığ karstın en belirleyici şekilleri olan bu polyeler; Pliyosenin sıyrılma yüzeylerinde, özellikle Pliyo-kuvaterner tektonizmasının ve litolojik özelliklerin kontrolünde gelişmiştir. Üst Kretase-Orta Miyosen sonu arasında bölgeye yerleşen bu naplı birimler üzerinde veya birimlerin kontak zonlarında gelişen polyeler, litolojik sınırlarda veya tektonik hatlarda oluştukları için yapısal ve kenar polye karakterindedirler. Bunlar aynı zamanda Pliyosen vadileri üzerinde oluşmuşlar ve Pleistosen ortalarında dış drenaja açılmışlardır. Bu oluşum ve gelişim özellikleriyle çok dönemli-çok kökenli olan bu polyeler, aynı zamanda flüvyokarstik kökenlidirler. Yapılan morfolojik analizlere göre bu polyeler farklı morfolojiler göstermektedir. Tektonik hatların uzanımı, blok faylanmalar, paleo vadilerin uzanımları, morfolojideki gençleşmelerin ortaya çıkardığı flüvyal etkiler nedeniyle polyeler eliptik, yarı eliptik veya uzamış özellikler sunmaktadır. Hesaplanan indis değerlerine göre ise bu polyeler dairesellikten az veya çok uzaklaşmışlardır.
{"title":"Kestel Dağı (Burdur) Batısında Flüvyokarstik Kökenli Polyelerin Jeomorfolojik Özellikleri, Oluşum ve Gelişimleri","authors":"Abdulbaki Aslan, Kadir Tuncer","doi":"10.46453/jader.1379095","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1379095","url":null,"abstract":"Burdur ilinin güneyinde KD-GB uzanımlı Kestel Dağı’nın batısında kalan araştırma sahası, yaklaşık 176 km² alana sahiptir. Sahada yüzeylenen kayaların %64’ü karstlaşmaya uygun kayaçlardan oluşur. Kestel Dağı (Burdur) batısında yer alan kısmi karstik litolojiler üzerinde ve aynı zamanda flüvyokarstik süreçlerin birer eseri olan polyelerin oluşum ve gelişim özellikleri ile bu karstik depresyonların morfometrik analizleri araştırılarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla öncelikle 1/100.000 ölçekli M24 ve N24 jeoloji paftalarından sahanın jeoloji haritası ve jeolojik kesitleri çıkartılmıştır. 1/25.000 ölçekli M24 c4, d3 ve N24 a2, b1 paftaları Coğrafi Bilgi Sistemeleri programlarıyla sayısallaştırılarak bunlardan lokasyon ve jeomorfoloji haritaları üretilmiştir. Sahanın tam ve kısmi karstik özelliklerdeki birimleri üzerinde gelişmiş en yaygın şekiller polyeler, flüvyokarstik vadiler ve dolinlerdir. Bu karstik yapılardan en dikkat çekici olanı da polyelerdir. Sahada glişen polyeler; Bereket, Üçboğaz, Aksu, Yeşildağ, Sinop, Kapaklı, Aziziye ve Bozlar polyeleridir. Sığ karstın en belirleyici şekilleri olan bu polyeler; Pliyosenin sıyrılma yüzeylerinde, özellikle Pliyo-kuvaterner tektonizmasının ve litolojik özelliklerin kontrolünde gelişmiştir. Üst Kretase-Orta Miyosen sonu arasında bölgeye yerleşen bu naplı birimler üzerinde veya birimlerin kontak zonlarında gelişen polyeler, litolojik sınırlarda veya tektonik hatlarda oluştukları için yapısal ve kenar polye karakterindedirler. Bunlar aynı zamanda Pliyosen vadileri üzerinde oluşmuşlar ve Pleistosen ortalarında dış drenaja açılmışlardır. Bu oluşum ve gelişim özellikleriyle çok dönemli-çok kökenli olan bu polyeler, aynı zamanda flüvyokarstik kökenlidirler. Yapılan morfolojik analizlere göre bu polyeler farklı morfolojiler göstermektedir. Tektonik hatların uzanımı, blok faylanmalar, paleo vadilerin uzanımları, morfolojideki gençleşmelerin ortaya çıkardığı flüvyal etkiler nedeniyle polyeler eliptik, yarı eliptik veya uzamış özellikler sunmaktadır. Hesaplanan indis değerlerine göre ise bu polyeler dairesellikten az veya çok uzaklaşmışlardır.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"6 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138998493","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Karstlaşma eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde ortaya çıkan süreci betimler. Karstlaşma sonucunda birbirinden farklı nitelikte erime ve birikim şekilleri ortaya çıkar. Bu yerşekillerinden birisi de dolinlerdir. Dolinlerin geliştiği alanlarda; tarım, yerleşme, bitki örtüsü ve iklim üzerinde farklı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada Küre Dağları Kütlesi üzerinde gelişen dolinlerin coğrafi dağılımının, dolinlerle jeolojik birimlerin, jeomorfoloji ve arazi örtüsüyle olan ilişkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Dolinlerin mekansal dağlımı Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı Kernel Yoğunluk Analiziyle gerçekleştirilmiştir. Dolinlerin jeolojik birimlerle olan ilişkisini belirleyebilmek için MTA’nın 1/500000 ölçekli jeoloji haritası, arazi kullanımı/örtüsüyle ilişkisini ortaya çıkarmak içinse ESRI Land Use/Cover 2022 (10m) verileri kullanılmıştır. Topografya haritalarındaki dolinler konumlarına göre Coğrafi Bilgi Sistemleri yazılım ortamında poligon şeklinde sayısallaştırılarak kaydedilmiştir. Oluşturulan bu noktasal değerler kullanılarak dolinlerin dağılımı ve yükseltisi belirlenmiş ve dolin yoğunlukları ortaya konmuştur. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre alanda bulunan dolin sayısının toplamda 2859 adet olduğu ortaya çıkmıştır. Küre Dağları Milli Parkı çevresinde dolin yoğunluğunun fazla olması dikkat çekicidir. Benzer şekilde jeolojik birimlerden neritik kireçtaşlarında dolin yoğunluğunun fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Dolinlerin bulunduğu alanda yoğun bitki örtüsü göze çarpmaktadır. Genellikle karstlaşmanın görüldüğü alanlarda bitki örtüsü ya seyrek ya da pek bulunmaz. Bu özellik karstik alanlardaki arazilerin, üzerindeki bitki örtüsüyle ilişkisine aykırı bir durum olarak göze çarpmaktadır. Dolinlerin geliştiği en yaygın jeolojik birim Jura-Kretase yaşlı İnaltı Formasyonu’dur. Dolinlerin yaygın olduğu alanlar karstlaşmanın morfolojik yansımasıyla paralel, pürüzlü, ondülasyonlu plato sahalarıdır. 750-1500 metre aralığında dolin oluşumu daha fazladır. Dolinlerin bazı özelliklerinin tanıtıldığı bu çalışmaya ilaveten araştırma sahasının fiziksel özellikleri, dolinlerin oluşum şartları, dolinlerin şekilsel özellikleriyle ilgili daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
岩溶化是指在发现可熔岩的地方发生的过程。岩溶化的结果是出现不同质量的熔融和堆积形态。岩溶地貌就是其中之一。众所周知,岩溶地貌对其形成地区的农业、居住、植被和气候有不同的影响。本研究旨在确定库尔山脉地块上发育的岩溶的地理分布,以及岩溶与地质单元、地貌和土地覆盖之间的关系。通过基于地理信息系统(GIS)的核密度分析法对岩溶的空间分布进行了研究。利用 1/500000 比例尺的 MTA 地质图确定了岩溶与地质单元之间的关系,并利用 ESRI Land Use/Cover 2022(10 米)数据揭示了岩溶与土地利用/覆盖之间的关系。在地理信息系统软件环境中,将地形图上的岩溶点数字化,并根据其位置记录为多边形。利用这些点值,确定了岩穴的分布和海拔高度,并揭示了岩穴密度。研究结果显示,该地区的火山岩总数为 2859 个。值得注意的是,库尔山脉国家公园周围的火山岩密度较高。同样,研究还发现,在各地质单元中,黑云母灰岩中的白云石密度较高。岩溶洞所在地区植被茂密。一般来说,在岩溶化地区,植被要么稀少,要么没有。这一特点与岩溶地区土地和植被之间的关系背道而驰。最常见的岩溶发育地质单元是侏罗纪-白垩纪时期的伊纳尔蒂地层。常见的多岩层地区是平行、粗糙、波状的高原地区,具有岩溶化的形态特征。岩溶地貌在 750-1500 米之间较为常见。本研究介绍了多岩层的一些特征,除此之外,还需要对研究区域的物理特征、多岩层形成的条件以及多岩层的形态特征进行更全面的研究。
{"title":"Küre Dağları Kütlesindeki Dolinlerin Coğrafi Dağılımı","authors":"Celalettin Duran, Bekir Taştan","doi":"10.46453/jader.1363704","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1363704","url":null,"abstract":"Karstlaşma eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde ortaya çıkan süreci betimler. Karstlaşma sonucunda birbirinden farklı nitelikte erime ve birikim şekilleri ortaya çıkar. Bu yerşekillerinden birisi de dolinlerdir. Dolinlerin geliştiği alanlarda; tarım, yerleşme, bitki örtüsü ve iklim üzerinde farklı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada Küre Dağları Kütlesi üzerinde gelişen dolinlerin coğrafi dağılımının, dolinlerle jeolojik birimlerin, jeomorfoloji ve arazi örtüsüyle olan ilişkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Dolinlerin mekansal dağlımı Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) tabanlı Kernel Yoğunluk Analiziyle gerçekleştirilmiştir. Dolinlerin jeolojik birimlerle olan ilişkisini belirleyebilmek için MTA’nın 1/500000 ölçekli jeoloji haritası, arazi kullanımı/örtüsüyle ilişkisini ortaya çıkarmak içinse ESRI Land Use/Cover 2022 (10m) verileri kullanılmıştır. Topografya haritalarındaki dolinler konumlarına göre Coğrafi Bilgi Sistemleri yazılım ortamında poligon şeklinde sayısallaştırılarak kaydedilmiştir. Oluşturulan bu noktasal değerler kullanılarak dolinlerin dağılımı ve yükseltisi belirlenmiş ve dolin yoğunlukları ortaya konmuştur. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre alanda bulunan dolin sayısının toplamda 2859 adet olduğu ortaya çıkmıştır. Küre Dağları Milli Parkı çevresinde dolin yoğunluğunun fazla olması dikkat çekicidir. Benzer şekilde jeolojik birimlerden neritik kireçtaşlarında dolin yoğunluğunun fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Dolinlerin bulunduğu alanda yoğun bitki örtüsü göze çarpmaktadır. Genellikle karstlaşmanın görüldüğü alanlarda bitki örtüsü ya seyrek ya da pek bulunmaz. Bu özellik karstik alanlardaki arazilerin, üzerindeki bitki örtüsüyle ilişkisine aykırı bir durum olarak göze çarpmaktadır. Dolinlerin geliştiği en yaygın jeolojik birim Jura-Kretase yaşlı İnaltı Formasyonu’dur. Dolinlerin yaygın olduğu alanlar karstlaşmanın morfolojik yansımasıyla paralel, pürüzlü, ondülasyonlu plato sahalarıdır. 750-1500 metre aralığında dolin oluşumu daha fazladır. Dolinlerin bazı özelliklerinin tanıtıldığı bu çalışmaya ilaveten araştırma sahasının fiziksel özellikleri, dolinlerin oluşum şartları, dolinlerin şekilsel özellikleriyle ilgili daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"55 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139255437","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Anadolu’nun farklı bölgelerindeki yüksek dağ kütleleri Kuvaterner buzullaşmalarının etkisinde kalmış ve gelişen buzulların bazıları günümüze kadar ulaşmış, iklim değişikliği etkisiyle ortadan kalkan buzulların oluşturduğu yer şekilleri ise çoğu sahada korunmuştur. Türkiye’de literatürde henüz yer almamış farklı büyüklükte buzul sahalarının varlığı son yıllarda yapılan çalışmalarla ortaya konmaktadır. Bu çalışma da yeni buzullaşma sahalarının varlığını ortaya koyan bir yaklaşıma sahip olup, Batı Toroslarda yer alan ve Antalya Körfezinin kuzeyinde bulunan Kovacık Dağı (2288 m), Emerdin Dağı (2405 m) ve Dumanlı Dağı (2311 m) üzerinde oluşan buzullaşmaları konu etmektedir. Bu kapsamda, Kovacık, Emerdin ve Dumanlı Dağlarında Geç Kuvaterner buzullaşmalarının sonucu olarak ortaya çıkan başta sirk ve moren sırtları olmak üzere buzul morfolojisine ait izler topografya haritaları, insansız hava araçları ve detaylı arazi çalışmaları ile haritalanmış, hassas veriler üzerinde geçmişe ait buzul rekonstrüksiyonları ve kalıcı kar sınırı hesaplamaları yapılarak buzulların ulaşmış olduğu seviyeler ve buzullara ait özelliklerin ortaya konması amaçlanmıştır. Buradaki buzullaşmalar sirk buzullaşmaları tarzında olup, daha çok kuzeye bakan ve yarılmanın fazla olduğu yüksek yamaçlarda gelişmiştir. Kovacık Dağında 2, Emerdin Dağında 3 ve Dumanlı Dağında 2 olmak üzere toplam 7 sirk ve bu sirklerin önünde yer alan moren sırtlarından oluşan sınırlı buzullaşma izleri bulunmaktadır. Üç dağın toplam buzullaşma alanı ~ 2,87 km2 olarak belirlenmiş, kalıcı kar sınırı Kovacık Dağında ~1825 m; Emerdin Dağında ~2055 ve Dumanlı Dağında ~1840 m hesaplanmıştır. Kalıcı kar sınır değerleri Türkiye’de bilinen en alçak kalıcı kar sınırı seviyelerini oluşturmaktadır. Kovacık Dağında buzul uzunluklarının yaklaşık 1500 m’ye kadar ve ortalama kalınlıklarının ~46 m’ye ulaştığı belirlenmiştir. Kovacık 1 (Çeşgar) Sirkinde bulunan buzul ~1640 m seviyesine kadar inmiştir. Emerdin Dağı ise buzulların ortalama kalınlıklarının ~50 m’ye ulaştığı, Kızılsırt Sirkinden çıkan buzul dilinin ~1760 m seviyesine kadar indiği belirlenmiştir. Dumanlı Dağında ise buzulların, ortalama kalınlıklarının ~35 m’ye ulaştığı ve Dumanlı 1 Sirkinden çıkan buzul dilinin ~1600 m seviyesine kadar indiği anlaşılmıştır.
{"title":"BATI TOROSLARDA VARLIĞI YENİ ORTAYA KONAN GEÇ KUVATERNER BUZULLAŞMA ALANLARI","authors":"Zeynel ÇILĞIN, Cihan BAYRAKTAR, Ferhat KESERCİ, Ergin CANPOLAT","doi":"10.46453/jader.1348290","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1348290","url":null,"abstract":"Anadolu’nun farklı bölgelerindeki yüksek dağ kütleleri Kuvaterner buzullaşmalarının etkisinde kalmış ve gelişen buzulların bazıları günümüze kadar ulaşmış, iklim değişikliği etkisiyle ortadan kalkan buzulların oluşturduğu yer şekilleri ise çoğu sahada korunmuştur. Türkiye’de literatürde henüz yer almamış farklı büyüklükte buzul sahalarının varlığı son yıllarda yapılan çalışmalarla ortaya konmaktadır. Bu çalışma da yeni buzullaşma sahalarının varlığını ortaya koyan bir yaklaşıma sahip olup, Batı Toroslarda yer alan ve Antalya Körfezinin kuzeyinde bulunan Kovacık Dağı (2288 m), Emerdin Dağı (2405 m) ve Dumanlı Dağı (2311 m) üzerinde oluşan buzullaşmaları konu etmektedir. Bu kapsamda, Kovacık, Emerdin ve Dumanlı Dağlarında Geç Kuvaterner buzullaşmalarının sonucu olarak ortaya çıkan başta sirk ve moren sırtları olmak üzere buzul morfolojisine ait izler topografya haritaları, insansız hava araçları ve detaylı arazi çalışmaları ile haritalanmış, hassas veriler üzerinde geçmişe ait buzul rekonstrüksiyonları ve kalıcı kar sınırı hesaplamaları yapılarak buzulların ulaşmış olduğu seviyeler ve buzullara ait özelliklerin ortaya konması amaçlanmıştır. Buradaki buzullaşmalar sirk buzullaşmaları tarzında olup, daha çok kuzeye bakan ve yarılmanın fazla olduğu yüksek yamaçlarda gelişmiştir. Kovacık Dağında 2, Emerdin Dağında 3 ve Dumanlı Dağında 2 olmak üzere toplam 7 sirk ve bu sirklerin önünde yer alan moren sırtlarından oluşan sınırlı buzullaşma izleri bulunmaktadır. Üç dağın toplam buzullaşma alanı ~ 2,87 km2 olarak belirlenmiş, kalıcı kar sınırı Kovacık Dağında ~1825 m; Emerdin Dağında ~2055 ve Dumanlı Dağında ~1840 m hesaplanmıştır. Kalıcı kar sınır değerleri Türkiye’de bilinen en alçak kalıcı kar sınırı seviyelerini oluşturmaktadır. Kovacık Dağında buzul uzunluklarının yaklaşık 1500 m’ye kadar ve ortalama kalınlıklarının ~46 m’ye ulaştığı belirlenmiştir. Kovacık 1 (Çeşgar) Sirkinde bulunan buzul ~1640 m seviyesine kadar inmiştir. Emerdin Dağı ise buzulların ortalama kalınlıklarının ~50 m’ye ulaştığı, Kızılsırt Sirkinden çıkan buzul dilinin ~1760 m seviyesine kadar indiği belirlenmiştir. Dumanlı Dağında ise buzulların, ortalama kalınlıklarının ~35 m’ye ulaştığı ve Dumanlı 1 Sirkinden çıkan buzul dilinin ~1600 m seviyesine kadar indiği anlaşılmıştır.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"121 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136183169","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere uğramaktadır. Kıyı çizgisinde meydana gelen değişimler, kıyıların dinamik gelişim süreçlerinin anlaşılmasında önemli rol oynar. Ayrıca kıyıların çekici özelliğinden dolayı beşerî baskının yoğunlaştığı kıyılardaki değişimlerin saptanması, kıyı kullanımı, jeomorfolojik, ekolojik, antropojenik planlama ve geleceğe dönük sürdürülebilir gelişim açısından kullanılabilir veriler ortaya koyar. Bu bakımdan Dünyada ve Türkiye kıyı çizgisi değişiminin tespit edilmesi için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada İstanbul’un kuzeyinde yer alan, farklı kıyı jeomorfolojisi birimleri ile antropojenik müdahaleleri barındıran Riva kıyılarındaki değişim uzun dönemli (1963-2023) olarak DSAS aracı ile analiz edilmiştir. Araştırmada 1963, 1970, 1982, 1990, 2000, 2005, 2015 ve 2023 yıllarına ait ortofoto ve uydu görüntüleri kullanılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri kullanımı ve DSAS aracı ile kıyı çizgisi değişim analizleri yapılmıştır. Çalışmada, 7 farklı kısa dönem ve 3 farklı uzun dönem kapsamında kıyı çizgisinin değişimi için DSAS aracında yer alan Net Kıyı Çizgisi Değişimi (NSM) ve Son Nokta Oranı (EPR) analizi yapılmıştır. Daha sonra ise mesafe analizleri CBS üzerinden Union analizi kullanılarak geometrik açıdan da incelenmiştir. DSAS analizlerine göre 7 farklı dönemde Riva kıyılarında mesafe ve yıllık değişim oranına göre en yüksek kıyı değişimi 2000-2005 döneminde, en düşük seviyede kıyı değişimi ise 1990-2000 arası dönemde meydana gelmiştir. 2003 yılında Riva Deresi ağzına antropojenik etkenlerle müdahale edilmesi kıyının çizgisisel ve alansal değişimini etkilemiştir. 1963-2023 arası dönemde NSM istatistiğine göre kıyı ilerlemesindeki mesafe en yüksek 147,78 m iken kıyı gerilemesindeki en uç değer -29,37 metredir. Uzun süreli bu dönemdeki kıyı çizgisi değişim mesafesinin ortalaması 8,67 metredir. EPR istatistiğine göre 1963-2023 arasındaki dönemde kıyı birikimi en yüksek oranı 2,48 m/yıl iken kıyı erozyonu en düşük -0,49 m/yıl ve ortalama EPR değeri 0,14 m/yıl olarak hesaplanmıştır. 60 yıllık dönemde kıyı birikiminin doğal ve antropojenik faktörlerin ortak etkisinde Riva Deresi ağzı çevresi ile Soğan Tombolosu’na doğru meydana geldiği, kıyı erozyonunun ise tombolonun doğusunda gözlemlendiği tespit edilmiştir.
{"title":"Riva (İstanbul) Kıyılarında Doğal ve Antropojenik Etkenlerle Değişen Kıyı Çizgisinin DSAS Aracı ile Analizi","authors":"Murat UZUN","doi":"10.46453/jader.1335105","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1335105","url":null,"abstract":"Kıyılar, doğal dinamik süreçler ve kıyıya yapılan antropojenik müdahalelerle farklı değişimlere uğramaktadır. Kıyı çizgisinde meydana gelen değişimler, kıyıların dinamik gelişim süreçlerinin anlaşılmasında önemli rol oynar. Ayrıca kıyıların çekici özelliğinden dolayı beşerî baskının yoğunlaştığı kıyılardaki değişimlerin saptanması, kıyı kullanımı, jeomorfolojik, ekolojik, antropojenik planlama ve geleceğe dönük sürdürülebilir gelişim açısından kullanılabilir veriler ortaya koyar. Bu bakımdan Dünyada ve Türkiye kıyı çizgisi değişiminin tespit edilmesi için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bu çalışmada İstanbul’un kuzeyinde yer alan, farklı kıyı jeomorfolojisi birimleri ile antropojenik müdahaleleri barındıran Riva kıyılarındaki değişim uzun dönemli (1963-2023) olarak DSAS aracı ile analiz edilmiştir. Araştırmada 1963, 1970, 1982, 1990, 2000, 2005, 2015 ve 2023 yıllarına ait ortofoto ve uydu görüntüleri kullanılmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Uzaktan Algılama (UA) teknikleri kullanımı ve DSAS aracı ile kıyı çizgisi değişim analizleri yapılmıştır. Çalışmada, 7 farklı kısa dönem ve 3 farklı uzun dönem kapsamında kıyı çizgisinin değişimi için DSAS aracında yer alan Net Kıyı Çizgisi Değişimi (NSM) ve Son Nokta Oranı (EPR) analizi yapılmıştır. Daha sonra ise mesafe analizleri CBS üzerinden Union analizi kullanılarak geometrik açıdan da incelenmiştir. DSAS analizlerine göre 7 farklı dönemde Riva kıyılarında mesafe ve yıllık değişim oranına göre en yüksek kıyı değişimi 2000-2005 döneminde, en düşük seviyede kıyı değişimi ise 1990-2000 arası dönemde meydana gelmiştir. 2003 yılında Riva Deresi ağzına antropojenik etkenlerle müdahale edilmesi kıyının çizgisisel ve alansal değişimini etkilemiştir. 1963-2023 arası dönemde NSM istatistiğine göre kıyı ilerlemesindeki mesafe en yüksek 147,78 m iken kıyı gerilemesindeki en uç değer -29,37 metredir. Uzun süreli bu dönemdeki kıyı çizgisi değişim mesafesinin ortalaması 8,67 metredir. EPR istatistiğine göre 1963-2023 arasındaki dönemde kıyı birikimi en yüksek oranı 2,48 m/yıl iken kıyı erozyonu en düşük -0,49 m/yıl ve ortalama EPR değeri 0,14 m/yıl olarak hesaplanmıştır. 60 yıllık dönemde kıyı birikiminin doğal ve antropojenik faktörlerin ortak etkisinde Riva Deresi ağzı çevresi ile Soğan Tombolosu’na doğru meydana geldiği, kıyı erozyonunun ise tombolonun doğusunda gözlemlendiği tespit edilmiştir.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"57 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136184334","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Suzan ALTIPARMAK, Uğur DOĞAN, Ali KOÇYİĞİT, Serdar YEŞİLYURT
Kirmir Çayı orojenik İç Anadolu Platosu’nun batı kısmının sularını toplayan Sakarya Nehri’nin bir koludur. Kaynağını Kızılcahamam yakınlarından alan Kirmir Çayı, Beypazarı’nın güneybatısında Sakarya Nehri’ne dahil olur. Kırbaşı Platosunun kuzeyinde yaklaşık olarak D-B uzanışlı olan Kirmir vadisi faylar tarafından kontrol edilmektedir. Bu faylar vadinin asimetrik olmasında ve bazı seki basamaklarının morfolojisi üzerinde önemli bir pay sahibidir. Kirmir Çayı vadisinde yaptığımız araştırmada eski alüvyon deposu korunmuş olan 23 seki basamağı saptanmıştır. Bu sekiler vadi yamaçlarında güncel nehir seviyesinden 5 m (T1) ile 187 m (T23) arasında değişen seviyelerde dağılış gösterir. Sekiler henüz tarihlendirilmemiş olmakla birlikte Kirmir Çayı’nın, Sakarya Nehri ile eş zamanlı olarak vadisini son 4 My’da yaklaşık 700 m kazdığı ve bu sekilerin orta-geç Pleyistosen yaşında oldukları söylenebilir. Bu veri aynı zamanda çalışma alanının İç Anadolu Platosunun orta ve güney kesimlerine göre hızlı bir bölgesel yükselmenin etkisinde kaldığını gösterir.
{"title":"Climatic and Tectonic-controlled terraces of the Kirmir Stream, Central Anatolia","authors":"Suzan ALTIPARMAK, Uğur DOĞAN, Ali KOÇYİĞİT, Serdar YEŞİLYURT","doi":"10.46453/jader.1332862","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1332862","url":null,"abstract":"Kirmir Çayı orojenik İç Anadolu Platosu’nun batı kısmının sularını toplayan Sakarya Nehri’nin bir koludur. Kaynağını Kızılcahamam yakınlarından alan Kirmir Çayı, Beypazarı’nın güneybatısında Sakarya Nehri’ne dahil olur. Kırbaşı Platosunun kuzeyinde yaklaşık olarak D-B uzanışlı olan Kirmir vadisi faylar tarafından kontrol edilmektedir. Bu faylar vadinin asimetrik olmasında ve bazı seki basamaklarının morfolojisi üzerinde önemli bir pay sahibidir. Kirmir Çayı vadisinde yaptığımız araştırmada eski alüvyon deposu korunmuş olan 23 seki basamağı saptanmıştır. Bu sekiler vadi yamaçlarında güncel nehir seviyesinden 5 m (T1) ile 187 m (T23) arasında değişen seviyelerde dağılış gösterir. Sekiler henüz tarihlendirilmemiş olmakla birlikte Kirmir Çayı’nın, Sakarya Nehri ile eş zamanlı olarak vadisini son 4 My’da yaklaşık 700 m kazdığı ve bu sekilerin orta-geç Pleyistosen yaşında oldukları söylenebilir. Bu veri aynı zamanda çalışma alanının İç Anadolu Platosunun orta ve güney kesimlerine göre hızlı bir bölgesel yükselmenin etkisinde kaldığını gösterir.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"97 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136183343","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Taşkın olayları, Türkiye’de özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yoğun bir şekilde meydana gelen doğal afetlerin başında gelmektedir. Ekstrem yağışlar, Karadeniz Bölgesi akarsu havzalarında, suların ani bir şekilde yüzeysel akışa geçmesi neticesinde taşkın afetinin yaşanmasında etkili olur. Kastamonu Bozkurt sınırları içerisinde yer alan Ezine Çayı havzası da bu taşkın afetinin gerçekleştiği sahalardan biridir. Dar ve derin vadilerde kısıtlı yerleşim alanlarının varlığı ve taşkın yatağı sınırları içerisinde olması nedeniyle, taşkına duyarlı alanların tespit edilmesi kritik önem taşımaktadır. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) bu amaçla taşkına duyarlı sahaların tespit edilmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmada da taşkın duyarlılığının tespit edilmesi amacıyla CBS temelli iki farklı istatistik yöntem kullanılmıştır. Frekans oranı (FR) ve Shannon Entropisi (SE) yöntemi taşkın duyarlılıkların üretilmesinde tercih edilen yöntemlerdir. Taşkın duyarlılık analizlerinin gerçekleştirilmesinde, Sayısal Yükselti Modeli (SYM), Eğim, Bakı, normalize edilmiş bitki örtüsü indeksi (NDVI), Arazi kullanımı, Topografik nemlilik indeksi (TWI), Akarsu aşındırma gücü (SPI), Jeomorfoloji, Normalize edilmiş yerleşim alan indeksi (NDBI), plan eğrisellik, akarsuya mesafe, drenaj yoğunluğu kullanılan parametrelerdir. 2021 yılı ağustos ayı taşkın yayılış alanı verileri dikkate alınarak oluşturulan envanter verisi, çalışmada yapılan analizlerin doğruluğu için tercih edilmiş, bu analiz için alıcı işletim karakteristiği (ROC) eğrisi kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre iki değişkenli istatistik olan frekans oranı yöntemi %.0,976 ile daha yüksek sonuç vermiştir.
{"title":"Flood Susceptibility Analysis of the Ezine River Basin (Kastamonu-Bozkurt) Using Frequency Ratio and Shannon Entropy Method","authors":"Mustafa UTLU","doi":"10.46453/jader.1358845","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1358845","url":null,"abstract":"Taşkın olayları, Türkiye’de özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yoğun bir şekilde meydana gelen doğal afetlerin başında gelmektedir. Ekstrem yağışlar, Karadeniz Bölgesi akarsu havzalarında, suların ani bir şekilde yüzeysel akışa geçmesi neticesinde taşkın afetinin yaşanmasında etkili olur. Kastamonu Bozkurt sınırları içerisinde yer alan Ezine Çayı havzası da bu taşkın afetinin gerçekleştiği sahalardan biridir. Dar ve derin vadilerde kısıtlı yerleşim alanlarının varlığı ve taşkın yatağı sınırları içerisinde olması nedeniyle, taşkına duyarlı alanların tespit edilmesi kritik önem taşımaktadır. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS) bu amaçla taşkına duyarlı sahaların tespit edilmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmada da taşkın duyarlılığının tespit edilmesi amacıyla CBS temelli iki farklı istatistik yöntem kullanılmıştır. Frekans oranı (FR) ve Shannon Entropisi (SE) yöntemi taşkın duyarlılıkların üretilmesinde tercih edilen yöntemlerdir. Taşkın duyarlılık analizlerinin gerçekleştirilmesinde, Sayısal Yükselti Modeli (SYM), Eğim, Bakı, normalize edilmiş bitki örtüsü indeksi (NDVI), Arazi kullanımı, Topografik nemlilik indeksi (TWI), Akarsu aşındırma gücü (SPI), Jeomorfoloji, Normalize edilmiş yerleşim alan indeksi (NDBI), plan eğrisellik, akarsuya mesafe, drenaj yoğunluğu kullanılan parametrelerdir. 2021 yılı ağustos ayı taşkın yayılış alanı verileri dikkate alınarak oluşturulan envanter verisi, çalışmada yapılan analizlerin doğruluğu için tercih edilmiş, bu analiz için alıcı işletim karakteristiği (ROC) eğrisi kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre iki değişkenli istatistik olan frekans oranı yöntemi %.0,976 ile daha yüksek sonuç vermiştir.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"185 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136184057","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZET Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illerini de içine alan Dağlık Frigya Bölgesi’nde, anıt yer şekillerinden birisi olan Yapıldak Asar Kale, ignimbiritler üzerindeki ilginç yer şekilleri ve antropojenik değerleri ile eşine az rastlanır önemli bir turizm destinasyonudur. Miyosen volkanizmasının ürünü ve sütunlu riyodasitik ignimbiritlerin çatlak kontrollü diferansiyel ayrışma ve erozyonu, görsel değeri çok yüksek karakteristik yer şekillerini meydana getirmiştir. Ayrıca, Frig, Roma, Bizans uygarlıklarına ait jeoarkeolojik eserleri bünyesinde barındıran ignimbirit kayalıkları geçmişte kale ve yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Asar Kalesi çalışmasında ignimbirit üzerinde gelişen kale tepeler, sütun yapıları, koridorlar, depresyonlar, kaide kayalar, oluklar, tafoni ve bal peteği yapıları, gnammalar gibi doğal yer şekilleri ortaya konulmuş ve antropojenik kaynaklı kale, anıtsal kaya mezarları, sarnıçlardan oluşan jeoarkeolojik eserler birlikte incelenmiştir. Bu gözlemlerimize göre, Yapıldak Asar Kalesi ve kayalıkları eğitsel, bilimsel, estetik, kültürel değerlere sahip eşsiz yer şekilleri ile jeomorfosit niteliği taşımaktadır. Araştırma sahasının içerisinde yer aldığı Dağlık Frigya Bölgesi, farklı uygarlıklara ait izlerin en iyi görüldüğü yerlerden biridir ve turizm açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bölgenin arkeolojik ve tarihi değerlerine yönelik çalışmalar bulunmakla birlikte, bu değerlerin geliştiği yer şekillerine yönelik çalışmalar yok denecek kadar azdır. İgnimbiritler içerisinde gelişen özgün jeomorfolojik şekillere ait çalışmaların sayısı Dünya literatüründe de oldukça sınırlıdır. Bu çalışmada, ignimbirit topografyasında jeomorfoturizm açısından önem taşıyan doğal miras niteliğindeki yer şekillerinin tespiti, tanıtımı, oluşum özelliklerinin ortaya konulması ve bunlar üzerindeki jeoarkeolojik eserlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. İnsan ve doğal süreçlerle yoğun tahrip edilen bu alanların bilimsel tanıtımı doğayı koruma bilincini geliştirecektir. İgnimbirit topoğrafyasını oluşturan jeomorfolojik anıt şekillerin ve kültürel izlerin tanıtımı, Dağlık Frigya Bölgesinin tanıtımına ve aynı zamanda bölge içerisinde kırsal kalkınmaya katkı sağlayacaktır.
摘要 亚皮尔达克-阿萨尔卡莱(Yapildak Asar Kale)是包括埃斯基谢希尔省、阿菲永卡拉希萨尔省和库塔希亚省在内的弗里吉亚山区的不朽地貌之一,它以其有趣的地貌和火成岩的人为价值成为一个独特而重要的旅游目的地。作为中新世火山活动的产物,柱状流纹质火成岩的断裂控制差异风化和侵蚀形成了具有极高视觉价值的特色地貌。此外,火烧云岩中含有属于弗里吉亚文明、罗马文明和拜占庭文明的地质考古文物,过去曾被用作城堡和定居点。在阿萨尔城堡研究中,我们揭示了城堡山丘、柱状结构、走廊、洼地、基座岩、沟槽、塔夫尼和蜂窝状结构、在火成岩上发育的地名等自然地貌,同时还考察了由城堡、纪念性岩墓和人类活动造成的蓄水池组成的地质考古文物。根据我们的观察,亚皮尔达克阿萨尔城堡和岩石是具有独特地貌的地貌遗址,具有教育、科学、美学和文化价值。研究区域所在的弗里吉亚山区是最能体现不同文明痕迹的地方之一,具有重要的旅游潜力。虽然有关于该地区考古和历史价值的研究,但几乎没有关于这些价值所在的地貌的研究。在世界文献中,关于火成岩内部形成的独特地貌形状的研究数量也非常有限。本研究旨在确定和介绍对火成岩地形地貌旅游具有重要意义的自然遗产地貌,揭示其形成特征,并对其上的地质考古文物进行评估。这些地区遭到人类和自然进程的严重破坏,对它们的科学介绍将提高人们的自然保护意识。介绍构成伊格宁比特地形的地貌古迹和文化痕迹将有助于宣传弗里吉亚山区,同时促进该地区的农村发展。
{"title":"Dağlık Frigya’da Anıt Şekillerden Yapıldak Asar Kalesi (Seyitgazi-Eskişehir) Jeositi","authors":"M. Özdemir, Hülya Kaymak","doi":"10.46453/jader.1281827","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1281827","url":null,"abstract":"ÖZET \u0000Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illerini de içine alan Dağlık Frigya Bölgesi’nde, anıt yer şekillerinden birisi olan Yapıldak Asar Kale, ignimbiritler üzerindeki ilginç yer şekilleri ve antropojenik değerleri ile eşine az rastlanır önemli bir turizm destinasyonudur. Miyosen volkanizmasının ürünü ve sütunlu riyodasitik ignimbiritlerin çatlak kontrollü diferansiyel ayrışma ve erozyonu, görsel değeri çok yüksek karakteristik yer şekillerini meydana getirmiştir. Ayrıca, Frig, Roma, Bizans uygarlıklarına ait jeoarkeolojik eserleri bünyesinde barındıran ignimbirit kayalıkları geçmişte kale ve yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Asar Kalesi çalışmasında ignimbirit üzerinde gelişen kale tepeler, sütun yapıları, koridorlar, depresyonlar, kaide kayalar, oluklar, tafoni ve bal peteği yapıları, gnammalar gibi doğal yer şekilleri ortaya konulmuş ve antropojenik kaynaklı kale, anıtsal kaya mezarları, sarnıçlardan oluşan jeoarkeolojik eserler birlikte incelenmiştir. Bu gözlemlerimize göre, Yapıldak Asar Kalesi ve kayalıkları eğitsel, bilimsel, estetik, kültürel değerlere sahip eşsiz yer şekilleri ile jeomorfosit niteliği taşımaktadır. \u0000Araştırma sahasının içerisinde yer aldığı Dağlık Frigya Bölgesi, farklı uygarlıklara ait izlerin en iyi görüldüğü yerlerden biridir ve turizm açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bölgenin arkeolojik ve tarihi değerlerine yönelik çalışmalar bulunmakla birlikte, bu değerlerin geliştiği yer şekillerine yönelik çalışmalar yok denecek kadar azdır. İgnimbiritler içerisinde gelişen özgün jeomorfolojik şekillere ait çalışmaların sayısı Dünya literatüründe de oldukça sınırlıdır. Bu çalışmada, ignimbirit topografyasında jeomorfoturizm açısından önem taşıyan doğal miras niteliğindeki yer şekillerinin tespiti, tanıtımı, oluşum özelliklerinin ortaya konulması ve bunlar üzerindeki jeoarkeolojik eserlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. İnsan ve doğal süreçlerle yoğun tahrip edilen bu alanların bilimsel tanıtımı doğayı koruma bilincini geliştirecektir. İgnimbirit topoğrafyasını oluşturan jeomorfolojik anıt şekillerin ve kültürel izlerin tanıtımı, Dağlık Frigya Bölgesinin tanıtımına ve aynı zamanda bölge içerisinde kırsal kalkınmaya katkı sağlayacaktır.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129506670","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Heyelan, ülkemizde depremlerden sonra en fazla meydana gelen bir afettir. Heyelanın yarattığı etkiler ise ciddi can ve mal kaybı ile sonuçlanmakta ve ülke ekonomisine ciddi zararlar vermektedir. Bu çalışma kapsamında Ardahan-Göle karayolunun 8. km’sinde meydan gelen Ardahan-Göle Heyelanı inceleme konusu olarak ele alınmıştır. Bu doğrultuda Ardahan-Göle Heyelanı ve çevresinde arazi çalışmalarıyla incelemeler yapılarak heyelanı tetikleyen unsurlar ile heyelanın morfometrik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Heyelanın haritalanması amacıyla İHA ile elde edilen görüntüler kullanılarak 2,5 cm yersel çözünürlüğe sahip ortofoto ve 10 cm yersel çözünürlüğe sahip sayısal yükselti modeli oluşturulmuştur. Toplanan veriler CBS ortamında işlenerek heyelanın haritası yapılmıştır. Öte yandan arazi çalışmaları sırasında alınan numunelere XRD analizi uygulanarak kayma yüzeyi gereçlerinin jeokimyasal yapısı ortaya konulmuştur. Bölgede heyelana duyarlı alanların tespit edilmesi için frekans oranı yöntemi ile heyelan duyarlılık analizi üretilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; rotasyonel kayma tipi bir özellik gösteren Ardahan Göle Heyelanı karayolu genişletme faaliyetlerinin tetiklemesiyle meydana gelmiş ve akabinde yol yapımı çalışmalarında aksamalara neden olmuştur. XRD sonuçlarına göre kil minerallerine ait oranların yüksek olması heyelanın gelişmesinde rol oynamıştır. Antropojenik ve doğal süreçlerin bölgede yeni heyelanları tetiklemesi ihtimali göz önüne alınarak frekans oranı yöntemi ile heyelan duyarlılık analizi üretilmiş ve bu analizin sonucuna göre çok yüksek ve yüksek duyarlı alanların %33,11’lik bir alan kapladığı ortaya koyulmuştur.
{"title":"An example of roadside landslides: Ardahan - Göle landslide","authors":"Dilek Akdağ","doi":"10.46453/jader.1288368","DOIUrl":"https://doi.org/10.46453/jader.1288368","url":null,"abstract":"Heyelan, ülkemizde depremlerden sonra en fazla meydana gelen bir afettir. Heyelanın yarattığı etkiler ise ciddi can ve mal kaybı ile sonuçlanmakta ve ülke ekonomisine ciddi zararlar vermektedir. Bu çalışma kapsamında Ardahan-Göle karayolunun 8. km’sinde meydan gelen Ardahan-Göle Heyelanı inceleme konusu olarak ele alınmıştır. Bu doğrultuda Ardahan-Göle Heyelanı ve çevresinde arazi çalışmalarıyla incelemeler yapılarak heyelanı tetikleyen unsurlar ile heyelanın morfometrik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Heyelanın haritalanması amacıyla İHA ile elde edilen görüntüler kullanılarak 2,5 cm yersel çözünürlüğe sahip ortofoto ve 10 cm yersel çözünürlüğe sahip sayısal yükselti modeli oluşturulmuştur. Toplanan veriler CBS ortamında işlenerek heyelanın haritası yapılmıştır. Öte yandan arazi çalışmaları sırasında alınan numunelere XRD analizi uygulanarak kayma yüzeyi gereçlerinin jeokimyasal yapısı ortaya konulmuştur. Bölgede heyelana duyarlı alanların tespit edilmesi için frekans oranı yöntemi ile heyelan duyarlılık analizi üretilmiştir. Elde edilen bulgulara göre; rotasyonel kayma tipi bir özellik gösteren Ardahan Göle Heyelanı karayolu genişletme faaliyetlerinin tetiklemesiyle meydana gelmiş ve akabinde yol yapımı çalışmalarında aksamalara neden olmuştur. XRD sonuçlarına göre kil minerallerine ait oranların yüksek olması heyelanın gelişmesinde rol oynamıştır. Antropojenik ve doğal süreçlerin bölgede yeni heyelanları tetiklemesi ihtimali göz önüne alınarak frekans oranı yöntemi ile heyelan duyarlılık analizi üretilmiş ve bu analizin sonucuna göre çok yüksek ve yüksek duyarlı alanların %33,11’lik bir alan kapladığı ortaya koyulmuştur.","PeriodicalId":414861,"journal":{"name":"Jeomorfolojik Araştırmalar Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131243885","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}