Makale, Rusya Federasyonu’nun eski Sovyet devletlerinde yaşayan kendi vatandaşlarını korumak gerekçesiyle kuvvet kullanmasının hukuksallığına odaklanmaktadır. Buna bağlı olarak makalede, tek taraflı kuvvet kullanımı ve yurt dışındaki vatandaşlarını koruma yükümlülüğü kapsamlı bir şekilde tartışılmaktadır. Çalışma, konunun insani boyutunu göz önünde bulundurarak yurt dışındaki vatandaşlarını koruma hakkının prensipte hukuk dışı olmadığını savunmakla birlikte devletler amaçlarının kendi vatandaşlarını kurtarmak olduğunu iddia etseler bile bu yolun kötüye kullanılmaya açık olduğunun altını çizmektedir. Bu bağlamda makale, RF’nin, ‘yurt dışındaki vatandaşlarını koruma’ gerekçesine dayandırdığı müdahalelerini orantılılık ve gereklilik kriterleri açısından değerlendirmektedir. Çalışmanın sonucunda, RF’nin Kırım ve Güney Osetya’daki eylemlerinin hukuka aykırı olması, yurtdışındaki vatandaşlarını koruma gibi bir hakkının prensipte var olmamasından değil, söz konusu müdahalelerde orantılılık ve gereklilik koşullarının sağlanmamış olmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Makale, doktrinin hukuksal kapsamının belirsiz olmasının yurt dışındaki vatandaşlarını kurtarma operasyonlarının rejim değişikliği ve toprak işgali gibi amacını aşan etkilere yol açtığının üzerinde durarak sonuçlanmaktadır.
{"title":"Yurt Dışındaki Vatandaşlarını Korumak için Kuvvet Kullanma: Rusya Federasyonu’nun Gürcistan ve Ukrayna’ya Müdahaleleri","authors":"Güzel Yıldız","doi":"10.58699/tyir.1455980","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1455980","url":null,"abstract":"Makale, Rusya Federasyonu’nun eski Sovyet devletlerinde yaşayan kendi vatandaşlarını korumak gerekçesiyle kuvvet kullanmasının hukuksallığına odaklanmaktadır. Buna bağlı olarak makalede, tek taraflı kuvvet kullanımı ve yurt dışındaki vatandaşlarını koruma yükümlülüğü kapsamlı bir şekilde tartışılmaktadır. Çalışma, konunun insani boyutunu göz önünde bulundurarak yurt dışındaki vatandaşlarını koruma hakkının prensipte hukuk dışı olmadığını savunmakla birlikte devletler amaçlarının kendi vatandaşlarını kurtarmak olduğunu iddia etseler bile bu yolun kötüye kullanılmaya açık olduğunun altını çizmektedir. Bu bağlamda makale, RF’nin, ‘yurt dışındaki vatandaşlarını koruma’ gerekçesine dayandırdığı müdahalelerini orantılılık ve gereklilik kriterleri açısından değerlendirmektedir. Çalışmanın sonucunda, RF’nin Kırım ve Güney Osetya’daki eylemlerinin hukuka aykırı olması, yurtdışındaki vatandaşlarını koruma gibi bir hakkının prensipte var olmamasından değil, söz konusu müdahalelerde orantılılık ve gereklilik koşullarının sağlanmamış olmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Makale, doktrinin hukuksal kapsamının belirsiz olmasının yurt dışındaki vatandaşlarını kurtarma operasyonlarının rejim değişikliği ve toprak işgali gibi amacını aşan etkilere yol açtığının üzerinde durarak sonuçlanmaktadır.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"72 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141116770","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This research examines the War on Terror policies by the selected public speeches of the two former Presidents of the USA, George W. Bush and Barack Obama, with the object of discovering the referent object(s) and existential threat(s) – the two significant aspects of securitization theory. The process of securitization of Muslim communities, which expanded in parallel with the war on terror policy followed by the Bush and Obama administrations in the USA after September 11, has also been examined. The study claims that the concepts of referent objects and existential threats had realized through discursive political practices of the Presidents. The study finds that President Bush mobilized public opinion against different people, groups, terrorist organizations, and nations by securitizing them. In contrast, President Obama securitized some terrorist groups while seeking to desecuritize a previously securitized but less serious issue.
{"title":"Discovering ‘Referent Object(s)’ and ‘Existential Threat(s)’ in the Public Speeches of the USA Presidents Bush and Obama (2001-2017): A Securitization Theory Perspective","authors":"Md Mahmudur Rahman","doi":"10.58699/tyir.1275520","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1275520","url":null,"abstract":"This research examines the War on Terror policies by the selected public speeches of the two former Presidents of the USA, George W. Bush and Barack Obama, with the object of discovering the referent object(s) and existential threat(s) – the two significant aspects of securitization theory. The process of securitization of Muslim communities, which expanded in parallel with the war on terror policy followed by the Bush and Obama administrations in the USA after September 11, has also been examined. The study claims that the concepts of referent objects and existential threats had realized through discursive political practices of the Presidents. The study finds that President Bush mobilized public opinion against different people, groups, terrorist organizations, and nations by securitizing them. In contrast, President Obama securitized some terrorist groups while seeking to desecuritize a previously securitized but less serious issue.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"175 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140475306","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makale “Neden 2002’den beri iktidar olan AK Parti Hükümeti 2008-2017 arası Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile yakın siyasi ve ekonomik ikişkiler kurma yönünde Türkiye’nin dış politikasını tanımlamıştır?” sorusunu neoklasik realizmin tip III varyasyonu bağlamında açıklamaktadır. Makale uluslararası sistem ve bölgesel güç dengeleri politikalarından (dış faktörler) ziyade Türkiye’nin Kuzey Irak politikasının iç siyasi faktörlere göre şekillendiğini ileri sürmektedir. Neoklasik realizm iç siyasi faktörleri ara değişkenler (lider algısı, stratejik kültür, devlet-toplum ilişkileri ve iç siyasi kurumlar) olarak tanımlamakta ve dış politika inşasında bu unsurların daha belirleyici olabildiklerini ileri sürmektedir. Türkiye’nin 2008-2017 arası Kuzey Irak politikası başta lider algısı ve buna bağlı olarak yeniden tanımlanan stratejik kültür, devlet-toplum ilişkileri ve siyasi kurumlar bağlamında askeri güç kullanımı yerine karşılıklı ekonomik bağımlılığa dayalı ilişkiler şeklinde tanımlanmıştır. Bu esnada, AK Parti Hükümeti 2009-2015 arasında Türkiye’de “Demokratik Açılım” politikasını uygulamıştır. PKK terör örgütünün 2015’de tekrar silahlı mücadeleye başlamasıyla “Demokratik Açılım” sona ererken; 2017’de IKBY’nin bağımsız Kürt devleti kurmak için referandum yapması Türkiye’nin Kuzey Irak politikasının tekrar askeri güç odaklı olarak tanımlanmasına sebep olmuştur.
{"title":"Türkiye's Northern Iraq Policy from the NeoclassIcal Realist Perspective (2002-2017)","authors":"Tahir Beki̇roğlu","doi":"10.58699/tyir.1349317","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1349317","url":null,"abstract":"Bu makale “Neden 2002’den beri iktidar olan AK Parti Hükümeti 2008-2017 arası Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile yakın siyasi ve ekonomik ikişkiler kurma yönünde Türkiye’nin dış politikasını tanımlamıştır?” sorusunu neoklasik realizmin tip III varyasyonu bağlamında açıklamaktadır. Makale uluslararası sistem ve bölgesel güç dengeleri politikalarından (dış faktörler) ziyade Türkiye’nin Kuzey Irak politikasının iç siyasi faktörlere göre şekillendiğini ileri sürmektedir. Neoklasik realizm iç siyasi faktörleri ara değişkenler (lider algısı, stratejik kültür, devlet-toplum ilişkileri ve iç siyasi kurumlar) olarak tanımlamakta ve dış politika inşasında bu unsurların daha belirleyici olabildiklerini ileri sürmektedir. Türkiye’nin 2008-2017 arası Kuzey Irak politikası başta lider algısı ve buna bağlı olarak yeniden tanımlanan stratejik kültür, devlet-toplum ilişkileri ve siyasi kurumlar bağlamında askeri güç kullanımı yerine karşılıklı ekonomik bağımlılığa dayalı ilişkiler şeklinde tanımlanmıştır. Bu esnada, AK Parti Hükümeti 2009-2015 arasında Türkiye’de “Demokratik Açılım” politikasını uygulamıştır. PKK terör örgütünün 2015’de tekrar silahlı mücadeleye başlamasıyla “Demokratik Açılım” sona ererken; 2017’de IKBY’nin bağımsız Kürt devleti kurmak için referandum yapması Türkiye’nin Kuzey Irak politikasının tekrar askeri güç odaklı olarak tanımlanmasına sebep olmuştur.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"49 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139182145","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The matter of human rights was not a priority topic in the Association of Southeast Asian Nations (ASEAN) regionalism in the 20th century. However, human rights have become an important issue of cooperation in the ASEAN regionalism in the 21st century. From this point of view, this article analyzes the motivations that guide ASEAN cooperation regarding human rights, the historical development of the cooperation process and the problems faced by cooperation in the field of human rights in practice. The article’s main argument is that while ASEAN has strengthened collaboration in human rights in theory in the 21st century, it has not developed a similar behavior in practice, and there is an imbalance between the theory and practice in cooperation concerning human rights. This study shows that ASEAN’s traditional method of collaboration based on consensus-based decision-making and non-binding institutions has caused to a decrease in the effectiveness of cooperation over human rights and means that ASEAN is unable to reply effectively to human rights violations.
{"title":"ASEAN’IN İNSAN HAKLARI PERSPEKTİFİNİN DÖNÜŞEN NİTELİĞİ: VİZYON VE UYGULAMA","authors":"Ferhat Durmaz","doi":"10.58699/tyir.1369435","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1369435","url":null,"abstract":"The matter of human rights was not a priority topic in the Association of Southeast Asian Nations (ASEAN) regionalism in the 20th century. However, human rights have become an important issue of cooperation in the ASEAN regionalism in the 21st century. From this point of view, this article analyzes the motivations that guide ASEAN cooperation regarding human rights, the historical development of the cooperation process and the problems faced by cooperation in the field of human rights in practice. The article’s main argument is that while ASEAN has strengthened collaboration in human rights in theory in the 21st century, it has not developed a similar behavior in practice, and there is an imbalance between the theory and practice in cooperation concerning human rights. This study shows that ASEAN’s traditional method of collaboration based on consensus-based decision-making and non-binding institutions has caused to a decrease in the effectiveness of cooperation over human rights and means that ASEAN is unable to reply effectively to human rights violations.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"12 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139186561","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In 2011, based on the R2P principles, the United Nations Security Council (UNSC) authorized a military intervention led by NATO in Libya to “protect civilians”. Yet, the UNSC could not agree on sanctions or military action to protect civilians in Syria. Analyzing the relevant UNSC resolutions, official documents, and formal statements of state representatives, this study aims to uncover the discursive practices around military interventions. More specifically, it explores official discourses that legitimized the NATO-led military intervention in Libya and non-intervention in Syria. A comparative analysis of the Libyan and Syrian cases presents us with an opportunity to assess where R2P currently stands as an international norm.
{"title":"Libya ve Suriye’de Koruma Sorumluluğu (R2P): Rakip Normatif Söylemlerin Analizi","authors":"Marella BODUR ÜN, Tuğçe Kelleci̇","doi":"10.58699/tyir.1353781","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1353781","url":null,"abstract":"In 2011, based on the R2P principles, the United Nations Security Council (UNSC) authorized a military intervention led by NATO in Libya to “protect civilians”. Yet, the UNSC could not agree on sanctions or military action to protect civilians in Syria. Analyzing the relevant UNSC resolutions, official documents, and formal statements of state representatives, this study aims to uncover the discursive practices around military interventions. More specifically, it explores official discourses that legitimized the NATO-led military intervention in Libya and non-intervention in Syria. A comparative analysis of the Libyan and Syrian cases presents us with an opportunity to assess where R2P currently stands as an international norm.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"50 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139186586","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın amacı, Türkiye-Çad ilişkilerinin son yıllarda ivme kazanmasını sağlayan faktörlerin neler olduğunu tespit etmektir. Çalışmada iki önemli alt faktörün varlığına dikkat çekilmektedir. Bunlardan birisi, Türkiye’nin Afrika politikasında yaşanan dönüşümdür. Türkiye, Afrika politikasını yeniden şekillendirerek küresel rekabetin yoğun olduğu kıtaya kapsamlı bir yaklaşım sergilemeye başlamıştır. Türkiye, kıtadaki tüm ülkelerde ilişkilerini geliştirerek etkisini artırmaya çalışmaktadır. Bu politika çerçevesinde Çad ile ilişkilerin geliştirilmesine son derece önem verilmektedir. Bir diğer alt faktör ise, Çad’ın siyasi, ekonomik, kalkınma, güvenlik temelli sorunlarına kalıcı çözümler bulma isteğidir. Bu noktada bu iki ülkeyi bir araya getiren ana faktörün her ülkenin kendi içinde yaşadığı değişimin ortaya çıkardığı iş birliği ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. İki ülkenin yardım eden-yardım alan ilişki modelinin ötesinde siyasi, ekonomi, eğitim, kültürel, güvenlik ve sanayi gibi birbirinden farklı alanlarda iş birlikleri geliştirdikleri gözlenmiştir.
{"title":"İnsani Yardımlardan Savunma Sanayi İşbirliğine: Türkiye-Çad İlişkilerinin Derinlemesine Analizi","authors":"Ahmet Burak Baykuş, Pelin Ali̇yev","doi":"10.58699/tyir.1326145","DOIUrl":"https://doi.org/10.58699/tyir.1326145","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, Türkiye-Çad ilişkilerinin son yıllarda ivme kazanmasını sağlayan faktörlerin neler olduğunu tespit etmektir. Çalışmada iki önemli alt faktörün varlığına dikkat çekilmektedir. Bunlardan birisi, Türkiye’nin Afrika politikasında yaşanan dönüşümdür. Türkiye, Afrika politikasını yeniden şekillendirerek küresel rekabetin yoğun olduğu kıtaya kapsamlı bir yaklaşım sergilemeye başlamıştır. Türkiye, kıtadaki tüm ülkelerde ilişkilerini geliştirerek etkisini artırmaya çalışmaktadır. Bu politika çerçevesinde Çad ile ilişkilerin geliştirilmesine son derece önem verilmektedir. Bir diğer alt faktör ise, Çad’ın siyasi, ekonomik, kalkınma, güvenlik temelli sorunlarına kalıcı çözümler bulma isteğidir. Bu noktada bu iki ülkeyi bir araya getiren ana faktörün her ülkenin kendi içinde yaşadığı değişimin ortaya çıkardığı iş birliği ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. İki ülkenin yardım eden-yardım alan ilişki modelinin ötesinde siyasi, ekonomi, eğitim, kültürel, güvenlik ve sanayi gibi birbirinden farklı alanlarda iş birlikleri geliştirdikleri gözlenmiştir.","PeriodicalId":505855,"journal":{"name":"The Turkish Yearbook of International Relations","volume":"173 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139281922","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}