Pub Date : 2024-03-22DOI: 10.62156/habitus.1414068
Diyorbek Abdurazzokov
ABSTRACT This article discusses the formation and construction of the Qosh Tepa Canal in Afghanistan, its hydro-political influence on Central Asian countries, its problems, risks, consequences, and solutions. The majority of available freshwater is used for agricultural purposes. This continues to be the main source of income for almost all Central Asian countries. However, there are cases of wasteful water usage, with old methods still being employed instead of modern technologies. To prevent this situation, the direct application of the experience of developed countries and the implementation of new innovative irrigation methods are among the relevant tasks for each country in the region. In general, everyone should preserve nature, treat it carefully, and use water resources efficiently. States should also pursue policies of mutual agreement, taking into account the interests of other countries.
{"title":"THE IMPACT OF THE KOSHTEPA CANAL IN AFGHANISTAN ON THE HYDROPOLITICS OF CENTRAL ASIA","authors":"Diyorbek Abdurazzokov","doi":"10.62156/habitus.1414068","DOIUrl":"https://doi.org/10.62156/habitus.1414068","url":null,"abstract":"ABSTRACT \u0000This article discusses the formation and construction of the Qosh Tepa Canal in Afghanistan, its hydro-political influence on Central Asian countries, its problems, risks, consequences, and solutions. The majority of available freshwater is used for agricultural purposes. This continues to be the main source of income for almost all Central Asian countries. However, there are cases of wasteful water usage, with old methods still being employed instead of modern technologies. To prevent this situation, the direct application of the experience of developed countries and the implementation of new innovative irrigation methods are among the relevant tasks for each country in the region. In general, everyone should preserve nature, treat it carefully, and use water resources efficiently. States should also pursue policies of mutual agreement, taking into account the interests of other countries.","PeriodicalId":516212,"journal":{"name":"Habitus Toplumbilim Dergisi","volume":" 14","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140215791","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-24DOI: 10.62156/habitus.1412564
Yaren Gülyol
Türkiye taşıdığı coğrafi özellikler bakımından bir deprem ülkesidir. Dolayısıyla belirli aralıklarla farklı bölgelerde depremler meydana gelmekte ve ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve benzeri pek çok bağlamda ağır sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Saniyeler içerisinde oluşan tabloyu rehabilite etmek ise yıllarca sürebilmektedir. Bazen şiddeti yüksek depremlerde ortaya çıkan ölüm, yaralanma ve korkuya dayalı durumlar beraberinde yıllarca sürebilecek travmatik sonuçları doğurmaktadır. ‘Deprem Kaynaklı İkincil Travmatik Strese Genel Bir Bakış’ isimli çalışmada da deprem sonrası ortaya çıkan travmatik strese odaklanılarak bireyler üzerindeki etkisine dikkat çekilmektedir. Derleme kapsamında ele alınan çalışma sonucunda deprem sonrasında meydana gelen sonuçlar arasında ikincil travmatik stres ön plana çıkmaktadır.
{"title":"DEPREM KAYNAKLI İKİNCİL TRAVMATİK STRESE GENEL BİR BAKIŞ","authors":"Yaren Gülyol","doi":"10.62156/habitus.1412564","DOIUrl":"https://doi.org/10.62156/habitus.1412564","url":null,"abstract":"Türkiye taşıdığı coğrafi özellikler bakımından bir deprem ülkesidir. Dolayısıyla belirli aralıklarla farklı bölgelerde depremler meydana gelmekte ve ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve benzeri pek çok bağlamda ağır sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Saniyeler içerisinde oluşan tabloyu rehabilite etmek ise yıllarca sürebilmektedir. Bazen şiddeti yüksek depremlerde ortaya çıkan ölüm, yaralanma ve korkuya dayalı durumlar beraberinde yıllarca sürebilecek travmatik sonuçları doğurmaktadır. ‘Deprem Kaynaklı İkincil Travmatik Strese Genel Bir Bakış’ isimli çalışmada da deprem sonrası ortaya çıkan travmatik strese odaklanılarak bireyler üzerindeki etkisine dikkat çekilmektedir. Derleme kapsamında ele alınan çalışma sonucunda deprem sonrasında meydana gelen sonuçlar arasında ikincil travmatik stres ön plana çıkmaktadır.","PeriodicalId":516212,"journal":{"name":"Habitus Toplumbilim Dergisi","volume":"38 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140434155","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-02-02DOI: 10.62156/habitus.1413443
M. Kasapoğlu
Oldukça eski bir alan olan afet sosyolojisindeki mevcut çalışmalar birçok yönden özellikle de insan merkezli olmayan yeni kuramsal ve metodolojik yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Burada sunulan araştırmanın problemi, genel olarak afetlerde özel olarak deprem gibi doğa olaylarında ötekileştirilenlerin başında gelen zorunlu göçmenler kadar doğal çevrenin gördüğü zararların, uğradıkları kayıpların görünmez kılınmasıdır. Buradan hareketle çalışmanın temel sorusu, en son yaşadığımız 6 şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Türkiye’deki Geçici Koruma altındaki uluslararası göçmenler kadar, bitki ve hayvan ve topraklar dahil doğal çevrenin zararlarının, kayıplarının nasıl görünür kılınacağıdır. Bu amaçla ilişkisel sosyolojik olarak bütüncü bir bakışla, ikilik ve özcü olmayı ret ederek göçmenler, bitkiler, hayvanlarla birlikte toprağın nasıl etkilendiği mevcut yazılı ve görsel dokümanlara dayanarak analiz edilmiştir. İlişkisel sosyolog Bruno Latour’un önerdiği ‘Tek Dünya’ yaklaşımıyla tartışılan bulgular, yerli nüfusun bir kısmı gibi uluslararası göçmenlerin ve diğer canlıların ötekileştirildikleri, özellikle de göçmenlerin suçlandıkları, dışlandıkları ve görünmez kılındıkları yönündedir. Araştırma sonuçları, klasik doğa ve toplum ikiliğine dayanan özcü yaklaşımların yetersizliğini ortaya koymuştur. Buradan hareketle gündelik yaşamda ‘farklılıklar’, ‘belirsizlikler’, ‘eşiksellik’ (liminality) ve ‘dönüm noktası’ gibi kavramlara odaklanarak yapılan ilişkisel, disiplinler-arası ve disiplinler- üstü çalışmaların önemi ve katkıları ortaya konarak, ‘Tek Dünya’ yaklaşımından hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur.
{"title":"AFETLERİN İLİŞKİSEL SOSYOLOJİK İNCELENMESİ: ŞUBAT 2023 KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ DEPREM ÖRNEĞİ","authors":"M. Kasapoğlu","doi":"10.62156/habitus.1413443","DOIUrl":"https://doi.org/10.62156/habitus.1413443","url":null,"abstract":"Oldukça eski bir alan olan afet sosyolojisindeki mevcut çalışmalar birçok yönden özellikle de insan merkezli olmayan yeni kuramsal ve metodolojik yaklaşımlara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Burada sunulan araştırmanın problemi, genel olarak afetlerde özel olarak deprem gibi doğa olaylarında ötekileştirilenlerin başında gelen zorunlu göçmenler kadar doğal çevrenin gördüğü zararların, uğradıkları kayıpların görünmez kılınmasıdır. Buradan hareketle çalışmanın temel sorusu, en son yaşadığımız 6 şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Türkiye’deki Geçici Koruma altındaki uluslararası göçmenler kadar, bitki ve hayvan ve topraklar dahil doğal çevrenin zararlarının, kayıplarının nasıl görünür kılınacağıdır. Bu amaçla ilişkisel sosyolojik olarak bütüncü bir bakışla, ikilik ve özcü olmayı ret ederek göçmenler, bitkiler, hayvanlarla birlikte toprağın nasıl etkilendiği mevcut yazılı ve görsel dokümanlara dayanarak analiz edilmiştir. İlişkisel sosyolog Bruno Latour’un önerdiği ‘Tek Dünya’ yaklaşımıyla tartışılan bulgular, yerli nüfusun bir kısmı gibi uluslararası göçmenlerin ve diğer canlıların ötekileştirildikleri, özellikle de göçmenlerin suçlandıkları, dışlandıkları ve görünmez kılındıkları yönündedir. Araştırma sonuçları, klasik doğa ve toplum ikiliğine dayanan özcü yaklaşımların yetersizliğini ortaya koymuştur. Buradan hareketle gündelik yaşamda ‘farklılıklar’, ‘belirsizlikler’, ‘eşiksellik’ (liminality) ve ‘dönüm noktası’ gibi kavramlara odaklanarak yapılan ilişkisel, disiplinler-arası ve disiplinler- üstü çalışmaların önemi ve katkıları ortaya konarak, ‘Tek Dünya’ yaklaşımından hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":516212,"journal":{"name":"Habitus Toplumbilim Dergisi","volume":"3 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140462421","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}