Pub Date : 2024-03-12DOI: 10.61749/jossar-9.123-142
Nevzat Erdağ
Bu makale, Katma Değer Vergisi Kanununda önem arz eden İndirimli oran konusu ve bunu en çok kullanan sektörlerden biri olan Otomotiv sektörü Türkiye'deki uygulamaları hakkında bilgi sağlamayı amaçlamaktadır. Bakanlar Kurulunca vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup yılı içerisinde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin iade edilmesi gerekir. İndirimli orana tabi işlemlerde iadesi gereken KDV'nin hesabında mükellefin bir yıl içindeki bütün indirimli orana tabi mal ve hizmet alımlarıyla, bu işlemlerle ilgili teslimlerden sağlanan (hesaplanan) KDV'nin karşılaştırılması sonucunda mükellefin mahsup edemediği ve üzerinde bir yük olarak kalan KDV'nin iadesidir. KDV Kanununda yer alan 28. ve 29. maddelerden de anlaşılacağı üzere İndirimli Oran KDV uygulamasına göre mükellefler mal/hizmet alışı esnasında yüklenilen ancak kanuni veya fiili nedenlerle yansıtılamayan vergileri KDV kanunu ve diğer düzenlemelere bağlı olarak nakden ya da borçlarına mahsuben iade alabilmektedirler Makalede, İndirimli Oran ve Otomotiv Sektörü uygulaması ayrıntılı anlatılarak Türkiye'deki uygulamaları hakkında bilgi sağlanmaktadır. Sonuç olarak, indirimli oran ve otomotiv sektörü uygulamaları, Türkiye'deki işletmelerin mal/hizmet alışı esnasında yüklenilen ancak kanuni veya fiili nedenlerle yansıtılamayan vergileri KDV kanunu ve diğer düzenlemelere bağlı olarak nakden ya da borçlarına mahsuben iade alabilmeleri ve bunun otomotiv sektörü uygulaması süreçlerinde doğru ve zamanında bilgiye sahip olmaları, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir idari yapıya sahip olmalarına yardımcı olacaktır.
{"title":"KDV’DE İNDİRİMLİ ORAN VE OTOMOTİV SEKTÖRÜ","authors":"Nevzat Erdağ","doi":"10.61749/jossar-9.123-142","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-9.123-142","url":null,"abstract":"Bu makale, Katma Değer Vergisi Kanununda önem arz eden İndirimli oran konusu ve bunu en çok kullanan sektörlerden biri olan Otomotiv sektörü Türkiye'deki uygulamaları hakkında bilgi sağlamayı amaçlamaktadır. Bakanlar Kurulunca vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup yılı içerisinde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin iade edilmesi gerekir. İndirimli orana tabi işlemlerde iadesi gereken KDV'nin hesabında mükellefin bir yıl içindeki bütün indirimli orana tabi mal ve hizmet alımlarıyla, bu işlemlerle ilgili teslimlerden sağlanan (hesaplanan) KDV'nin karşılaştırılması sonucunda mükellefin mahsup edemediği ve üzerinde bir yük olarak kalan KDV'nin iadesidir. KDV Kanununda yer alan 28. ve 29. maddelerden de anlaşılacağı üzere İndirimli Oran KDV uygulamasına göre mükellefler mal/hizmet alışı esnasında yüklenilen ancak kanuni veya fiili nedenlerle yansıtılamayan vergileri KDV kanunu ve diğer düzenlemelere bağlı olarak nakden ya da borçlarına mahsuben iade alabilmektedirler Makalede, İndirimli Oran ve Otomotiv Sektörü uygulaması ayrıntılı anlatılarak Türkiye'deki uygulamaları hakkında bilgi sağlanmaktadır. Sonuç olarak, indirimli oran ve otomotiv sektörü uygulamaları, Türkiye'deki işletmelerin mal/hizmet alışı esnasında yüklenilen ancak kanuni veya fiili nedenlerle yansıtılamayan vergileri KDV kanunu ve diğer düzenlemelere bağlı olarak nakden ya da borçlarına mahsuben iade alabilmeleri ve bunun otomotiv sektörü uygulaması süreçlerinde doğru ve zamanında bilgiye sahip olmaları, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir idari yapıya sahip olmalarına yardımcı olacaktır.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"24 S52","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140395203","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-06DOI: 10.61749/jossar-8.110-121
Ali Yavuz Özbay
Günümüz rekabetçi iş dünyasında, markaların başarılı olması ve sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etmeleri için tüketici deneyimi ve marka bilinirliği ilişkisi kritik bir öneme sahiptir. Bu çalışma, tüketicilerin marka ile etkileşimleri üzerinden ortaya çıkan deneyimlerin, marka bilinirliğini nasıl etkilediğini anlamaya yönelik bir araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışma, literatürdeki güncel makaleleri ve önceki araştırmaları gözden geçirerek, tüketici deneyimi ve marka bilinirliği kavramlarını açıklığa kavuşturmayı hedefler. Çalışmanın sonucuna göre, tüketici deneyiminin marka bilinirliği üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Özellikle, olumlu tüketici deneyimleri marka sadakati ve olumlu ağızdan ağıza iletişimi tetikleyerek marka bilinirliğini artırmaktadır. Bu bağlamda, şirketlerin marka deneyimini sürekli olarak iyileştirmeye odaklanması ve tüketicilerle güçlü bir bağ kurması, marka bilinirliğini artırmak için etkili bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Tüketici deneyimi ve marka bilinirliği arasındaki bu ilişkinin anlaşılması, şirketlerin rekabet avantajını sürdürmelerine yardımcı olacak stratejik kararlar alabilmeleri açısından kritik öneme sahiptir. Bu çalışma, bu ilişkiyi açıklığa kavuşturarak iş dünyasına, pazarlama profesyonellerine ve akademisyenlere önemli bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
{"title":"TÜKETİCİ DENEYİMİ VE MARKA BİLİNİRLİĞİ İLİŞKİSİ","authors":"Ali Yavuz Özbay","doi":"10.61749/jossar-8.110-121","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-8.110-121","url":null,"abstract":"Günümüz rekabetçi iş dünyasında, markaların başarılı olması ve sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etmeleri için tüketici deneyimi ve marka bilinirliği ilişkisi kritik bir öneme sahiptir. Bu çalışma, tüketicilerin marka ile etkileşimleri üzerinden ortaya çıkan deneyimlerin, marka bilinirliğini nasıl etkilediğini anlamaya yönelik bir araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışma, literatürdeki güncel makaleleri ve önceki araştırmaları gözden geçirerek, tüketici deneyimi ve marka bilinirliği kavramlarını açıklığa kavuşturmayı hedefler. Çalışmanın sonucuna göre, tüketici deneyiminin marka bilinirliği üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Özellikle, olumlu tüketici deneyimleri marka sadakati ve olumlu ağızdan ağıza iletişimi tetikleyerek marka bilinirliğini artırmaktadır. Bu bağlamda, şirketlerin marka deneyimini sürekli olarak iyileştirmeye odaklanması ve tüketicilerle güçlü bir bağ kurması, marka bilinirliğini artırmak için etkili bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Tüketici deneyimi ve marka bilinirliği arasındaki bu ilişkinin anlaşılması, şirketlerin rekabet avantajını sürdürmelerine yardımcı olacak stratejik kararlar alabilmeleri açısından kritik öneme sahiptir. Bu çalışma, bu ilişkiyi açıklığa kavuşturarak iş dünyasına, pazarlama profesyonellerine ve akademisyenlere önemli bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"5 17","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140397537","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu seminer, yerel yönetimlerde siyasete katılımın önemini ve engelli kadınların siyasete katılımının önündeki engelleri incelemektedir. Seminer, engelli kadınların siyasete katılımını desteklemek için yapılması gerekenleri de tartışmaktadır. Yerel yönetimler, vatandaşların günlük yaşamlarını doğrudan etkileyen kararlar alan önemli bir kurumdur. Yerel yönetimlerde siyasete katılım, vatandaşların bu kararlara katkıda bulunmalarını ve kendi yaşamlarını doğrudan etkileyen konuların belirlenmesinde söz sahibi olmalarını sağlar. Engelli kadınlar, toplumun önemli bir kesimini oluşturmaktadır. Ancak, engelli kadınların siyasete katılımı, engelli olmayan kadınlara göre daha düşüktür. Bu durumun bir nedeni, engelli kadınlara yönelik toplumsal önyargılar ve ayrımcılıktır. Engelli kadınlar, siyasete katılmak için yeterli niteliklere sahip olmadıkları veya siyasete katkıda bulunamayacakları şeklindeki önyargılarla karşılaşabilmektedirler. Yerel yönetimler, engelli kadınların siyasete katılımını desteklemek için çeşitli politikalar ve uygulamalar geliştirebilir. Bu politikalar ve uygulamalar şunlardır: Yasal düzenlemeler ve uluslararası standartlar: Engelli kadınların siyasete katılımını teşvik eden yasal düzenlemeler ve uluslararası standartlar geliştirilebilir. Engelli kadınların siyasete katılımını destekleyen programlar ve projeler: Engelli kadınların siyasete katılımını destekleyen eğitim, danışmanlık ve mentorluk programları ve projeleri geliştirilebilir. Engelli kadınlara yönelik erişilebilirlik ve hizmet iyileştirmeleri: Engelli kadınların yerel yönetimlere erişimini kolaylaştıracak düzenlemeler ve hizmet iyileştirmeleri yapılabilir. Engelli kadınların siyasete katılımı, demokrasinin güçlendirilmesi ve toplumsal refahın artırılması için önemli bir gerekliliktir. Engelli kadınların siyasete katılımını engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak ve engelli kadınların siyasete katılımı için gerekli koşulları sağlamak, engelli kadınların haklarının korunması için önemli bir adım olacaktır.
{"title":"YEREL YÖNETİMLERDE SİYASETE KATILIM VE ENGELLİ KADINLARA YÖNELİK BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Zeynep Acaroğlu","doi":"10.61749/jossar-6.69-82","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-6.69-82","url":null,"abstract":"Bu seminer, yerel yönetimlerde siyasete katılımın önemini ve engelli kadınların siyasete katılımının önündeki engelleri incelemektedir. Seminer, engelli kadınların siyasete katılımını desteklemek için yapılması gerekenleri de tartışmaktadır. Yerel yönetimler, vatandaşların günlük yaşamlarını doğrudan etkileyen kararlar alan önemli bir kurumdur. Yerel yönetimlerde siyasete katılım, vatandaşların bu kararlara katkıda bulunmalarını ve kendi yaşamlarını doğrudan etkileyen konuların belirlenmesinde söz sahibi olmalarını sağlar. Engelli kadınlar, toplumun önemli bir kesimini oluşturmaktadır. Ancak, engelli kadınların siyasete katılımı, engelli olmayan kadınlara göre daha düşüktür. Bu durumun bir nedeni, engelli kadınlara yönelik toplumsal önyargılar ve ayrımcılıktır. Engelli kadınlar, siyasete katılmak için yeterli niteliklere sahip olmadıkları veya siyasete katkıda bulunamayacakları şeklindeki önyargılarla karşılaşabilmektedirler. Yerel yönetimler, engelli kadınların siyasete katılımını desteklemek için çeşitli politikalar ve uygulamalar geliştirebilir. Bu politikalar ve uygulamalar şunlardır: Yasal düzenlemeler ve uluslararası standartlar: Engelli kadınların siyasete katılımını teşvik eden yasal düzenlemeler ve uluslararası standartlar geliştirilebilir. Engelli kadınların siyasete katılımını destekleyen programlar ve projeler: Engelli kadınların siyasete katılımını destekleyen eğitim, danışmanlık ve mentorluk programları ve projeleri geliştirilebilir. Engelli kadınlara yönelik erişilebilirlik ve hizmet iyileştirmeleri: Engelli kadınların yerel yönetimlere erişimini kolaylaştıracak düzenlemeler ve hizmet iyileştirmeleri yapılabilir. Engelli kadınların siyasete katılımı, demokrasinin güçlendirilmesi ve toplumsal refahın artırılması için önemli bir gerekliliktir. Engelli kadınların siyasete katılımını engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak ve engelli kadınların siyasete katılımı için gerekli koşulları sağlamak, engelli kadınların haklarının korunması için önemli bir adım olacaktır.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"15 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140286122","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-04DOI: 10.61749/jossar-7.84-109
Selda Bağci
Bu makale, günümüz rekabetçi iş dünyasında firmaların ayakta kalabilmesi, rekabet üstünlüğü elde edebilmesi ve marka başarısını artırabilmesi için gerçekleştirmeleri gereken stratejilere odaklanmaktadır. Teknolojik ilerlemeler ve dönüşen küresel dinamikler, hem ürün hem de hizmet sunan işletmeler için yeni zorluklar ve fırsatlar yaratmaktadır. Bu bağlamda, işlevsellik ve somut özellikler artık temel bir farklılaşma stratejisi olmaktan uzaklaşmış, pazarlama faaliyetleri ise başarıya ulaşmanın kritik bir parçası haline gelmiştir. Bu makalede, ürün veya hizmet sunumu sürecindeki çeşitli evrelerin - üretim, ürün geliştirme, satış ve pazarlama - her birinin önemi vurgulanmakta ve özellikle pazarlama stratejisinin, ürünün piyasaya sürülmesi ve sonrasındaki başarısı üzerindeki etkisi incelenmektedir. Geleneksel yaklaşımlardan farklı olarak, gerilla pazarlama anlayışının yaratıcı ve yenilikçi pazarlama stratejileri sunma potansiyeli tartışılmaktadır. Özetle, bu derleme, rekabetçi iş dünyasında sürdürülebilir başarıya ulaşmanın ve pazarda elde edilecek başarıyı pekiştirmenin, özgün ve yenilikçi pazarlama yöntemlerini benimseme yeteneğine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Gerilla pazarlama, sınırlı bütçelerle bile etkili sonuçlar elde etmek ve marka bilincini artırmak için firmalara yenilikçi yollar sunmaktadır. Bu yaklaşım, ürün ve hizmetlerin piyasaya sürülmesi, tanıtılması ve tüketicilerle buluşması konusunda önemli avantajlar sağlayarak, işletmelerin rekabetçi ortamda ayakta kalmasına ve başarılı olmasına katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda şirketlerin satış stratejilerini belirlerken ve hedeflerine ulaşmak için uyguladıkları yöntemler içerisinde gerilla pazarlama yaratacağı avantajlarla önemli bir yer almaktadır.
{"title":"GERİLLA PAZARLAMANIN SATIŞ STRATEJİLERİNİN BELİRLENMESİNDE VE UYGULANMASINDA PAZARLAMA KAVRAMI İÇERİSİNDEKİ ÖNEMİ","authors":"Selda Bağci","doi":"10.61749/jossar-7.84-109","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-7.84-109","url":null,"abstract":"Bu makale, günümüz rekabetçi iş dünyasında firmaların ayakta kalabilmesi, rekabet üstünlüğü elde edebilmesi ve marka başarısını artırabilmesi için gerçekleştirmeleri gereken stratejilere odaklanmaktadır. Teknolojik ilerlemeler ve dönüşen küresel dinamikler, hem ürün hem de hizmet sunan işletmeler için yeni zorluklar ve fırsatlar yaratmaktadır. Bu bağlamda, işlevsellik ve somut özellikler artık temel bir farklılaşma stratejisi olmaktan uzaklaşmış, pazarlama faaliyetleri ise başarıya ulaşmanın kritik bir parçası haline gelmiştir. Bu makalede, ürün veya hizmet sunumu sürecindeki çeşitli evrelerin - üretim, ürün geliştirme, satış ve pazarlama - her birinin önemi vurgulanmakta ve özellikle pazarlama stratejisinin, ürünün piyasaya sürülmesi ve sonrasındaki başarısı üzerindeki etkisi incelenmektedir. Geleneksel yaklaşımlardan farklı olarak, gerilla pazarlama anlayışının yaratıcı ve yenilikçi pazarlama stratejileri sunma potansiyeli tartışılmaktadır. Özetle, bu derleme, rekabetçi iş dünyasında sürdürülebilir başarıya ulaşmanın ve pazarda elde edilecek başarıyı pekiştirmenin, özgün ve yenilikçi pazarlama yöntemlerini benimseme yeteneğine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Gerilla pazarlama, sınırlı bütçelerle bile etkili sonuçlar elde etmek ve marka bilincini artırmak için firmalara yenilikçi yollar sunmaktadır. Bu yaklaşım, ürün ve hizmetlerin piyasaya sürülmesi, tanıtılması ve tüketicilerle buluşması konusunda önemli avantajlar sağlayarak, işletmelerin rekabetçi ortamda ayakta kalmasına ve başarılı olmasına katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda şirketlerin satış stratejilerini belirlerken ve hedeflerine ulaşmak için uyguladıkları yöntemler içerisinde gerilla pazarlama yaratacağı avantajlarla önemli bir yer almaktadır.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"26 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140285837","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makale, İkinci dünya savaşından sonra gelişmeye başlayan Askeri Sosyoloji disiplini bağlamında Türkiye’deki Kemalist düşünce yapısının irdelenmesi amaçlanmaktadır. Kemalist anlayışın veya Kemalizm’in kökenlerinde saklı olan sosyolojik askeri anlayışın oluşmasının gerekçelerini ortaya koyarken, Kemalizm’i pragmatik olarak günümüz Türkiye’sindeki subaylar üzerindeki etkisini irdelemektir. Bu çalışmada, genelde sosyoloji, her ne kadar ikinci dünya savaşı sonrası gelişim gösterse de özelde de askeri sosyoloji disiplininin Kemalizm’in pragmatik yapısını etkilerini ortaya konulmaya çalışılacaktır. Kemalizm, sosyolojik ve fikri temellerini Ziya Gökalp’in sosyolojik anlayışı üzerine inşa ettiği tarihsel bir tespit olarak ifade edebiliriz. Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “hissiyatımı Namık Kemal’den fikriyatımı Ziya Gökalp’ten aldım” açıklaması da bu düşüncemizi desteklemektedir. Ziya Gökalp’in sosyolojinin kurucu babalarından Emile Durkhaim sıkı bir takipçisi olduğu da göz önüne aldığımızda Kemalizm’in fikri sosyolojik kökenlerinin Fransız düşünür ve sosyolog Emile Durkheim’a dayandığını da ifade edebiliriz. Sosyoloji disiplininin modernitenin bir eseri olduğunu belirtirsek hem birinci hem de ikinci dünya savaşlarından sonra askerlerin dünya toplumlarının yaşamları üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak büyük bir sosyolojik etkiye sahip olduğu söylenebilir. Bu müdahaleler ve karşılıklı sivil-asker etkileşimleri askeri sosyoloji disiplininin oluşmasına zemin hazırlamış ve sosyoloji disiplini toplumun bir diğer aktif sosyal grubu olarak askerleri araştırmaya ve incelemeye başlamıştır. Askeri sosyolojinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıktığını belirtsek de bir bilim dalı olarak daha geç bir tarihte ortaya çıkması, askeri sosyoloji disiplininin dünyada hiçbir zaman var olmadığını göstermez. Sonuç olarak, Türkiye koşullarında “asker millet” anlayışının egemen bir düşünce olduğu kabul edildiğinde askerlerin Türkiye’nin ve Türklerin tarihinde ve sosyolojisinde çok büyük bir yerinin olduğu ispatlıdır. Dolayısıyla Kemalizm fikriyatının doğmasında ve şekillenmesinde askeri zihniyet yapısının çok yoğun şekilde etkili olduğunun da görülmektedir. Türkiye koşullarında Kemalizm’in ideolojik ve pragmatik olarak etkin olmasında “erken askeri sosyoloji” koşullarının tüm varlığıyla hüküm sürdüğü de ifade edilebilir. Dolayısı ile bu çalışmada “Kemalizm Pratikten Teoriye Geçişteki Dinamikler” askeri sosyolojik olarak irdelenecek ve ortaya konulmaya çalışılacaktır.
{"title":"ASKERİ SOSYOLOJİ VE KEMALİST PARADİGMA: PRATİKTEN TEORİYE GEÇİŞTEKİ DİNAMİKLER","authors":"Ömer Yildiz","doi":"10.61749/jossar-5.46-67","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-5.46-67","url":null,"abstract":"Bu makale, İkinci dünya savaşından sonra gelişmeye başlayan Askeri Sosyoloji disiplini bağlamında Türkiye’deki Kemalist düşünce yapısının irdelenmesi amaçlanmaktadır. Kemalist anlayışın veya Kemalizm’in kökenlerinde saklı olan sosyolojik askeri anlayışın oluşmasının gerekçelerini ortaya koyarken, Kemalizm’i pragmatik olarak günümüz Türkiye’sindeki subaylar üzerindeki etkisini irdelemektir. Bu çalışmada, genelde sosyoloji, her ne kadar ikinci dünya savaşı sonrası gelişim gösterse de özelde de askeri sosyoloji disiplininin Kemalizm’in pragmatik yapısını etkilerini ortaya konulmaya çalışılacaktır. Kemalizm, sosyolojik ve fikri temellerini Ziya Gökalp’in sosyolojik anlayışı üzerine inşa ettiği tarihsel bir tespit olarak ifade edebiliriz. Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “hissiyatımı Namık Kemal’den fikriyatımı Ziya Gökalp’ten aldım” açıklaması da bu düşüncemizi desteklemektedir. Ziya Gökalp’in sosyolojinin kurucu babalarından Emile Durkhaim sıkı bir takipçisi olduğu da göz önüne aldığımızda Kemalizm’in fikri sosyolojik kökenlerinin Fransız düşünür ve sosyolog Emile Durkheim’a dayandığını da ifade edebiliriz. Sosyoloji disiplininin modernitenin bir eseri olduğunu belirtirsek hem birinci hem de ikinci dünya savaşlarından sonra askerlerin dünya toplumlarının yaşamları üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak büyük bir sosyolojik etkiye sahip olduğu söylenebilir. Bu müdahaleler ve karşılıklı sivil-asker etkileşimleri askeri sosyoloji disiplininin oluşmasına zemin hazırlamış ve sosyoloji disiplini toplumun bir diğer aktif sosyal grubu olarak askerleri araştırmaya ve incelemeye başlamıştır. Askeri sosyolojinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıktığını belirtsek de bir bilim dalı olarak daha geç bir tarihte ortaya çıkması, askeri sosyoloji disiplininin dünyada hiçbir zaman var olmadığını göstermez. Sonuç olarak, Türkiye koşullarında “asker millet” anlayışının egemen bir düşünce olduğu kabul edildiğinde askerlerin Türkiye’nin ve Türklerin tarihinde ve sosyolojisinde çok büyük bir yerinin olduğu ispatlıdır. Dolayısıyla Kemalizm fikriyatının doğmasında ve şekillenmesinde askeri zihniyet yapısının çok yoğun şekilde etkili olduğunun da görülmektedir. Türkiye koşullarında Kemalizm’in ideolojik ve pragmatik olarak etkin olmasında “erken askeri sosyoloji” koşullarının tüm varlığıyla hüküm sürdüğü de ifade edilebilir. Dolayısı ile bu çalışmada “Kemalizm Pratikten Teoriye Geçişteki Dinamikler” askeri sosyolojik olarak irdelenecek ve ortaya konulmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"19 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140398123","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pestisitler, tarımda ve yerleşim alanlarında böcek, bitki ve hastalıkları önlemek, kontrol altına almak için kullanılan sentetik kimyasal maddeleridir. Pestisitler her ne kadar belirtilen alanlarda kullanılıyor olsa da hedef organizmanın yanında insan ve çevre sağlığına da önemli derecede zarar vermektedir. Pestisitler; toprak, su, hava ve yiyecekler yoluyla insan vücuduna girerek akut ve kronik sağlık sorunlarına veya kansere neden olabilirler. Akut zehirlenme, pestisitlerle doğrudan temas yoluyla veya çok yüksek dozda maruz kalınması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Buna bağlı kalpte aritmi, yorgunluk, mide ve bağırsak problemleri, baş ağrısı, baş dönmesi, solunum güçlüğü, halüsinasyonlar, koma ve ölüm gibi durumlar yaşanabilir. Kronik zehirlenme durumunda ise uzun süreli ve düşük dozda maruz kalmaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Kronik zehirlenme belirtileri arasında hormon bozuklukları, bağışıklık sisteminin zayıflaması, sinir sistemi hastalıkları, cilt problemleri, kanser, genetik hasarlar, doğumsal anomaliler, karaciğer bozuklukları ve infertilite oluşabilir. Pestisitlerin insan sağlığına olan olumsuz etkilerini azaltmak için pestisit kullanımını sınırlandırmak, alternatif yöntemlere yönelmek ve pestisit gibi zararlılara karşı tarım çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınması sağlanmalıdır
{"title":"TARIM ÇALIŞANLARINDA TARIM İLAÇLARINA MARUZİYETİN SAĞLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: BİR EPİDEMİYOLOJİK ANALİZ","authors":"A. Albayrak","doi":"10.61749/jossar-4.32-45","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-4.32-45","url":null,"abstract":"Pestisitler, tarımda ve yerleşim alanlarında böcek, bitki ve hastalıkları önlemek, kontrol altına almak için kullanılan sentetik kimyasal maddeleridir. Pestisitler her ne kadar belirtilen alanlarda kullanılıyor olsa da hedef organizmanın yanında insan ve çevre sağlığına da önemli derecede zarar vermektedir. Pestisitler; toprak, su, hava ve yiyecekler yoluyla insan vücuduna girerek akut ve kronik sağlık sorunlarına veya kansere neden olabilirler. Akut zehirlenme, pestisitlerle doğrudan temas yoluyla veya çok yüksek dozda maruz kalınması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Buna bağlı kalpte aritmi, yorgunluk, mide ve bağırsak problemleri, baş ağrısı, baş dönmesi, solunum güçlüğü, halüsinasyonlar, koma ve ölüm gibi durumlar yaşanabilir. Kronik zehirlenme durumunda ise uzun süreli ve düşük dozda maruz kalmaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Kronik zehirlenme belirtileri arasında hormon bozuklukları, bağışıklık sisteminin zayıflaması, sinir sistemi hastalıkları, cilt problemleri, kanser, genetik hasarlar, doğumsal anomaliler, karaciğer bozuklukları ve infertilite oluşabilir. Pestisitlerin insan sağlığına olan olumsuz etkilerini azaltmak için pestisit kullanımını sınırlandırmak, alternatif yöntemlere yönelmek ve pestisit gibi zararlılara karşı tarım çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınması sağlanmalıdır","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"84 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140286132","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, büyük şehir belediyelerinin dünya genelinde ve Türkiye'de karşılaştığı kent sorunları ile mali disiplin uygulamalarını incelemektedir. Büyük şehirler, artan nüfusları, altyapı gereksinimleri, trafik sorunları ve çevresel zorluklar gibi karmaşık sorunlarla karşı karşıyadır. Aynı zamanda, mali disiplini sürdürmek ve kaynakları etkili bir şekilde kullanmak, bu belediyeler için büyük bir zorluktur. Makale, dünya genelindeki büyük şehirlerin kent sorunlarına nasıl yaklaştığını ve mali disiplini nasıl uyguladığını inceleyerek, Türkiye'deki büyük şehirlerin deneyimini vurgulamaktadır
{"title":"BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYELERİNİN KENT SORUNLARI VE MALİ DİSİPLİN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRILMASI","authors":"Salim Çoruk","doi":"10.61749/jossar-2.11-17","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-2.11-17","url":null,"abstract":"Bu çalışma, büyük şehir belediyelerinin dünya genelinde ve Türkiye'de karşılaştığı kent sorunları ile mali disiplin uygulamalarını incelemektedir. Büyük şehirler, artan nüfusları, altyapı gereksinimleri, trafik sorunları ve çevresel zorluklar gibi karmaşık sorunlarla karşı karşıyadır. Aynı zamanda, mali disiplini sürdürmek ve kaynakları etkili bir şekilde kullanmak, bu belediyeler için büyük bir zorluktur. Makale, dünya genelindeki büyük şehirlerin kent sorunlarına nasıl yaklaştığını ve mali disiplini nasıl uyguladığını inceleyerek, Türkiye'deki büyük şehirlerin deneyimini vurgulamaktadır","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"90 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140401353","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada temel olarak duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bunun yanında, duygu düzenleme güçlüğü ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkide uyum bozucu şemaların aracılık rolü de incelenmiştir. Çalışma ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışmanın örneklemini toplam 408 fibromiyalji hastası oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplamak maksadıyla anket tekniği kullanılmıştır. Anket formunda demografik soruların yanı sıra Young Şema Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği ve Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği yer almaktadır. Çalışmada toplanan verileri analiz etmek için SPSS v26 kullanılmıştır. Araştırma kapsamında öncelikle demografik istatistikler incelenmiştir. Ardından verilerin güvenilirlik ve normal dağılım analizleri yapılmıştır. Müteakiben araştırma değişkenlerinin tanımlayıcı istatistiksel analizleri gerçekleştirilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon analizi ile incelenmiştir. Son olarak ise hipotez testlerine geçilmiştir. Hipotez testleri kapsamında duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerindeki etkisini incelemek ve uyumsuz şemaların aracılık rolünü incelemek maksadıyla regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerinde olumsuz yönde ve anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında, duygu düzenleme güçlüğü ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkide sadece başarısızlık şemasının aracılık rolünün olduğu belirlenmiştir.
{"title":"FİBROMİYALJİ HASTALARINDA PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK ROLÜNÜN İNCELENMESİ","authors":"Leila Hassanzadeh","doi":"10.61749/jossar-3.17-31","DOIUrl":"https://doi.org/10.61749/jossar-3.17-31","url":null,"abstract":"Bu çalışmada temel olarak duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bunun yanında, duygu düzenleme güçlüğü ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkide uyum bozucu şemaların aracılık rolü de incelenmiştir. Çalışma ilişkisel tarama modelinde yürütülmüştür. Çalışmanın örneklemini toplam 408 fibromiyalji hastası oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplamak maksadıyla anket tekniği kullanılmıştır. Anket formunda demografik soruların yanı sıra Young Şema Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği ve Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği yer almaktadır. Çalışmada toplanan verileri analiz etmek için SPSS v26 kullanılmıştır. Araştırma kapsamında öncelikle demografik istatistikler incelenmiştir. Ardından verilerin güvenilirlik ve normal dağılım analizleri yapılmıştır. Müteakiben araştırma değişkenlerinin tanımlayıcı istatistiksel analizleri gerçekleştirilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon analizi ile incelenmiştir. Son olarak ise hipotez testlerine geçilmiştir. Hipotez testleri kapsamında duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerindeki etkisini incelemek ve uyumsuz şemaların aracılık rolünü incelemek maksadıyla regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda duygu düzenleme güçlüğünün psikolojik dayanıklılık üzerinde olumsuz yönde ve anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında, duygu düzenleme güçlüğü ile psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkide sadece başarısızlık şemasının aracılık rolünün olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":517743,"journal":{"name":"Sentez Akademik Araştırmalar Dergisi","volume":"42 37","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140400954","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}