Amaç: Bu çalışma, judonun Beyin-Kaynaklı Nörotrofik Faktör (BDNF) üzerindeki olası etkilerini belirlemeyi ve spor performansı ile genel beyin sağlığı üzerindeki etkisini anlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca, sedanter bireylerin BDNF seviyeleri ile judocu bireyler arasında bir karşılaştırma yaparak, sedanter yaşam tarzının BDNF üzerindeki potansiyel etkisini daha derinlemesine kavramak da çalışmanın hedeflerindendir. Judo’nun antrenman prensipleri, BDNF seviyelerine olumlu bir etki yapabileceği düşünülen bir spor dalı olarak kabul edilir. Bu çalışmanın spesifik hedefi, Türk Milli Judo Takımı üyelerinin serum BDNF seviyelerinin analizini yapmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızın örneklemi, 20 milli judocu ve 20 sedanter kontrol grubu (en az bir yıl ve üzeri egzersiz yapmamış) dahil olmak üzere toplam 40 sağlıklı gönüllüden (17-22 yaş arası) oluşmaktadır. Çalışmaya katılan judocular, Türk milli takımları içerisinden rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak seçilmiştir. Kontrol grubu ise, daha önce düzenli fiziksel aktivite ile ilgilenmemiş bireyler arasından rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak seçilmiştir. Deneklerin vücut kütle indeksi (VKİ) ölçümleri Segmental Vücut Analiz Tartısı ile ölçülmüştür. BDNF ölçümü için kan örnekleri damar yoluyla alınmıştır. Çalışmanın tüm istatistiksel analizlerinde p değeri 0.05’in altında olan sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Judocu ve sedanterlerin yaş, yağ yüzdesi ve yağ kütlesi değerlerinin istatistiksel olarak birbirinden farklı olduğu görülmüştür (p0.05). Biyokimyasal parametre farklılıkları incelendiğinde, BDNF sonuçları judocu grupta [1264,8 ± 438,0 pg/mL (466 - 1822 pg/mL)] sedanter gruba [1166,2 pg/mL ± 314,9 (473 - 1645 pg/mL)] göre yüksek olsa da iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Judocu grupta serum BDNF ile kilo arasında, sedanter grupta serum BDNF ile boy arasında istatistiksel açıdan anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır (p
{"title":"Examination of Serum BDNF (Brain-Derived Neurotrophic Factor) Levels in Judokas","authors":"G. Bostan, Murat Can, Mustafa Gümüş","doi":"10.29058/mjwbs.1320287","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1320287","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma, judonun Beyin-Kaynaklı Nörotrofik Faktör (BDNF) üzerindeki olası etkilerini \u0000belirlemeyi ve spor performansı ile genel beyin sağlığı üzerindeki etkisini anlamayı amaçlamaktadır. \u0000Ayrıca, sedanter bireylerin BDNF seviyeleri ile judocu bireyler arasında bir karşılaştırma yaparak, \u0000sedanter yaşam tarzının BDNF üzerindeki potansiyel etkisini daha derinlemesine kavramak da \u0000çalışmanın hedeflerindendir. Judo’nun antrenman prensipleri, BDNF seviyelerine olumlu bir etki \u0000yapabileceği düşünülen bir spor dalı olarak kabul edilir. Bu çalışmanın spesifik hedefi, Türk Milli Judo \u0000Takımı üyelerinin serum BDNF seviyelerinin analizini yapmaktır. \u0000Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızın örneklemi, 20 milli judocu ve 20 sedanter kontrol grubu (en az \u0000bir yıl ve üzeri egzersiz yapmamış) dahil olmak üzere toplam 40 sağlıklı gönüllüden (17-22 yaş arası) \u0000oluşmaktadır. Çalışmaya katılan judocular, Türk milli takımları içerisinden rastgele örnekleme yöntemi \u0000kullanılarak seçilmiştir. Kontrol grubu ise, daha önce düzenli fiziksel aktivite ile ilgilenmemiş bireyler \u0000arasından rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak seçilmiştir. Deneklerin vücut kütle indeksi (VKİ) \u0000ölçümleri Segmental Vücut Analiz Tartısı ile ölçülmüştür. BDNF ölçümü için kan örnekleri damar yoluyla \u0000alınmıştır. Çalışmanın tüm istatistiksel analizlerinde p değeri 0.05’in altında olan sonuçlar istatistiksel \u0000olarak anlamlı olarak kabul edilmiştir. \u0000Bulgular: Judocu ve sedanterlerin yaş, yağ yüzdesi ve yağ kütlesi değerlerinin istatistiksel olarak birbirinden \u0000farklı olduğu görülmüştür (p0.05). Biyokimyasal parametre farklılıkları \u0000incelendiğinde, BDNF sonuçları judocu grupta [1264,8 ± 438,0 pg/mL (466 - 1822 pg/mL)] sedanter \u0000gruba [1166,2 pg/mL ± 314,9 (473 - 1645 pg/mL)] göre yüksek olsa da iki grup arasında istatistiksel \u0000olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Judocu grupta serum BDNF ile kilo arasında, sedanter grupta \u0000serum BDNF ile boy arasında istatistiksel açıdan anlamlı pozitif korelasyon saptanmıştır (p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"120 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123237040","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yüksel Dereli̇, Mehmet Işik, Ömer Tanyeli̇, Özgür Altinbaş
Amaç: Kronik mezenter iskemi; iştahsızlık, kilo kaybı, yemeklerden sonra meydana gelen karın ağrısı ile seyreden, nadir bir klinik durumdur. İleri yaş ve ateroskleroz en önemli iki risk faktörü olmakla birlikte multi-sistemik durumlara da eşlik edebilir.Mezenter iskemiye neden olan çölyak, superior ve inferior mezenter arter stenozunun tedavisinde çeşitli yöntemler mevcuttur. Bu yöntemler; geleneksel cerrahi, endovasküler yaklaşım ve endarterektomi olarak sayılabilir. Bu çalışmada çölyak arterindeki stenti tıkanan ve sonrasında aorto-hepatik baypas yapılan hastanın sunulması planlandı. Olgu: Malign mide tümörü nedeni ile 15 yıl önce opere edilen ve 2 yıl önce de çölyak arter stenozu tespit edilip stent yerleştirilen 62 yaşındaki erkek hastada karın ağrısı şikayetlerinin tekrarlaması üzerine yapılan CT anjiografide çölyak arterdeki stentte tıkanıklık tespit edildi.ikinci kez batın açılarak infrarenal aorta ile hepatik arter arasına safen ven ile baypas operasyonu yapıldı. Sonuç: Kronik mezenter iskemi, karın ağrısı etiyolojisinde düşünülmesi gereken bir patoloji olup söz konusu hastalığa neden olabilecek arteriyel tıkanıklıkların tedavisinde endovasküler yönteme uygun olmayan veya öncesinde endovasküler işlem yapılıp ikincil bir girişim gereken durumlarda açık cerrahi yöntem uygulanabilir bir metoddur
{"title":"Çölyak Arter Stent Oklüzyonunun Cerrahi Tedavisi; Nadir Bir Olgu Sunumu ‘Aorto-Hepatik Baypas’","authors":"Yüksel Dereli̇, Mehmet Işik, Ömer Tanyeli̇, Özgür Altinbaş","doi":"10.29058/mjwbs.1160068","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1160068","url":null,"abstract":"Amaç: Kronik mezenter iskemi; iştahsızlık, kilo kaybı, yemeklerden sonra meydana gelen karın ağrısı \u0000ile seyreden, nadir bir klinik durumdur. İleri yaş ve ateroskleroz en önemli iki risk faktörü olmakla birlikte \u0000multi-sistemik durumlara da eşlik edebilir.Mezenter iskemiye neden olan çölyak, superior ve inferior \u0000mezenter arter stenozunun tedavisinde çeşitli yöntemler mevcuttur. Bu yöntemler; geleneksel cerrahi, \u0000endovasküler yaklaşım ve endarterektomi olarak sayılabilir. Bu çalışmada çölyak arterindeki stenti \u0000tıkanan ve sonrasında aorto-hepatik baypas yapılan hastanın sunulması planlandı. \u0000Olgu: Malign mide tümörü nedeni ile 15 yıl önce opere edilen ve 2 yıl önce de çölyak arter stenozu \u0000tespit edilip stent yerleştirilen 62 yaşındaki erkek hastada karın ağrısı şikayetlerinin tekrarlaması üzerine \u0000yapılan CT anjiografide çölyak arterdeki stentte tıkanıklık tespit edildi.ikinci kez batın açılarak infrarenal \u0000aorta ile hepatik arter arasına safen ven ile baypas operasyonu yapıldı. \u0000Sonuç: Kronik mezenter iskemi, karın ağrısı etiyolojisinde düşünülmesi gereken bir patoloji olup söz \u0000konusu hastalığa neden olabilecek arteriyel tıkanıklıkların tedavisinde endovasküler yönteme uygun \u0000olmayan veya öncesinde endovasküler işlem yapılıp ikincil bir girişim gereken durumlarda açık cerrahi \u0000yöntem uygulanabilir bir metoddur","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"519 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133227866","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: Fear of falling is a common condition in patients with osteoporosis and leads to a decrease in physical performance of patients, causing a vicious cycle. The objective of the study was to determine the frequency of falls, descriptive data regarding falls, and factors associated with falling in female patients with osteoporosis aged 65 years and over, and to evaluate the factors that may affect fear of falling (FoF). Material and Methods: Ninety eight female patients (mean age: 74.0±5.1 years) were evaluated with descriptive information about fall history and FoF, demographic and clinical data, and routine blood tests. Falls Efficacy Scale International, hand grip strength, the Rivermead Mobility Index, and the Douleur Neuropathique 4 questionnaire scores were compared. Results: 25-hydroxyvitamin D, vitamin B12, and hand grip strength were lower and hemoglobin A1C level was higher in patients who fell within the last three months (p
{"title":"Osteoporozu Olan Geriatrik Kadın Hastalarda Düşme Öyküsü ve Düşme Korkusu ile İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi","authors":"Alper Mengi̇, Emre Sualp","doi":"10.29058/mjwbs.1262316","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1262316","url":null,"abstract":"Aim: Fear of falling is a common condition in patients with osteoporosis and leads to a decrease in \u0000physical performance of patients, causing a vicious cycle. The objective of the study was to determine \u0000the frequency of falls, descriptive data regarding falls, and factors associated with falling in female \u0000patients with osteoporosis aged 65 years and over, and to evaluate the factors that may affect fear of \u0000falling (FoF). \u0000Material and Methods: Ninety eight female patients (mean age: 74.0±5.1 years) were evaluated with \u0000descriptive information about fall history and FoF, demographic and clinical data, and routine blood \u0000tests. Falls Efficacy Scale International, hand grip strength, the Rivermead Mobility Index, and the \u0000Douleur Neuropathique 4 questionnaire scores were compared. \u0000Results: 25-hydroxyvitamin D, vitamin B12, and hand grip strength were lower and hemoglobin A1C \u0000level was higher in patients who fell within the last three months (p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124423522","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İbrahim Altunok, Serdar Özdemir, Abuzer Özkan, H. Akça, Gökhan İşat, Hande AKBAL KAHRAMAN, Ercan Gürlevi̇k
Aim: Current study sought to examine relationship of frontal QRS-T angle with mortality and its ability to predict mortality. Material and Methods: This retrospective study was made in an education hospital with SARS-CoV 2 infected patients admitted to emergency service between 01/01/2021 and 07/01/2021. Patients were grouped as survivor and died according to 30-day all-cause mortality data. Groups were matched in footings of comorbidities, demographics, laboratory parameters and ECG findings. Receiver operating characteristic examination was used for evaluation of the ability of frontal QRS-T angle to predict shortterm mortality. Results: The frontal QRS-T angle was greater in died group compared to the survivors (53 (25.5- 115.5) vs 28 (13-52) p
目的:探讨QRS-T正面角与死亡率的关系及其预测死亡率的能力。材料和方法:本回顾性研究在2021年1月1日至2021年1月7日期间急诊收治的SARS-CoV 2感染患者的教育医院进行。根据30天全因死亡率数据将患者分组为幸存者和死亡。各组在合并症、人口统计学、实验室参数和心电图结果方面进行匹配。采用受试者工作特征检验评价正面QRS-T角度预测短期死亡率的能力。结果:死亡组QRS-T正面角大于存活组(53 (25.5- 115.5)vs 28 (13-52) p
{"title":"SARS-CoV 2 Enfeksiyonlu Hastalarda Kısa Dönem Mortaliteyi Tahmin Etmede Frontal QRS-T Açısı: Bir Analitik Çalışma","authors":"İbrahim Altunok, Serdar Özdemir, Abuzer Özkan, H. Akça, Gökhan İşat, Hande AKBAL KAHRAMAN, Ercan Gürlevi̇k","doi":"10.29058/mjwbs.1341878","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1341878","url":null,"abstract":"Aim: Current study sought to examine relationship of frontal QRS-T angle with mortality and its ability \u0000to predict mortality. \u0000Material and Methods: This retrospective study was made in an education hospital with SARS-CoV 2 \u0000infected patients admitted to emergency service between 01/01/2021 and 07/01/2021. Patients were \u0000grouped as survivor and died according to 30-day all-cause mortality data. Groups were matched in \u0000footings of comorbidities, demographics, laboratory parameters and ECG findings. Receiver operating \u0000characteristic examination was used for evaluation of the ability of frontal QRS-T angle to predict shortterm \u0000mortality. \u0000Results: The frontal QRS-T angle was greater in died group compared to the survivors (53 (25.5- \u0000115.5) vs 28 (13-52) p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114818356","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Firdevs Ezgi UÇAN TOKUÇ, F. Genç, Ö. Selçuk, R. Ocal, A. Yaman
Amaç: Üst solunum yolu obstrüksiyonuna bağlı apne ve oksijen satürasyonunda düşme ile karakterize obstrüktif uyku apne sendromunun (OUAS) bazı nörokognitif bozukluklara sebep olabileceği daha önceki çalışmalarda ileri sürülmüştür. Bu çalışmada sağlıklı kontrol grubuna kıyasla, ağır OUAS hastalarında gelişebilecek ileri kognitif fonksiyonları değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Polisomnografik (PSG) inceleme yapılmış olan hastalardan ağır OUAS tanısı alan 18-70 yaş arasındaki 25 hastaya ileri kognitif testler uygulandı. Olgular yaş ve cinsiyet uyumlu 25 sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslandı. Hasta ve kontrol gruplarına; epizodik bellek ve öğrenmeyi değerlendirilmek için Rey İşitsel Sözel Öğrenme Testi (Rey ‘Auditory Verbal Learning Test’, AVLT) ile yürütücü fonksiyonlar ve dikkati değerlendirmek için Stroop Testi uygulandı. Bulgular: Gruplar arasında Stroop-1, Stroop-2, Stroop-3, Stroop-4 ve Stroop-Toplam sürelerinde (sırası ile ortalama ± standart sapma: 13,3±5,3 saniye, 13,2±4 saniye, 18,1±7,1 saniye, 24,2±7,4 saniye, 100,8±29,7 saniye ve p değerleri: p=0.031, p=0.044, p=0.013, p=0.027 ve p=0.032) uzama, AVLT testinde ise AVLT B, AVLT Tanıma puanlarında düşüş izlendi (sırası ile ortalama ± standart sapma: 12,7±2,3 puan, 38±10,2 puan ve p değerleri: p=0.042, p0.05). Sonuç: Çalışmamızda ağır derecede OUAS hastalarında Stroop Testi ve AVLT sonucuna göre dikkat ve epizodik belleğin belirgin şekilde bozulduğunu gösterdik.
研究目的以往的研究表明，阻塞性睡眠呼吸暂停综合征（OSAS）因上气道阻塞导致呼吸暂停和血氧饱和度下降，可能会引起一些神经认知障碍。在这项研究中，我们旨在评估严重 OSAS 患者与健康对照组相比可能出现的高级认知功能。 材料和方法：对 25 名年龄在 18-70 岁之间、经多导睡眠图（PSG）检查确诊为重度 OSAS 的患者进行高级认知测试。患者与 25 名年龄和性别匹配的健康对照组进行了比较。对患者组和对照组分别进行了雷伊听觉言语学习测试（AVLT）（用于评估外显记忆和学习能力）和斯特罗普测试（用于评估执行功能和注意力）。结果Stroop-1、Stroop-2、Stroop-3、Stroop-4 和 Stroop-Total 时间（平均值±标准偏差：13.3±5.3 秒）：患者组的Stroop-1、Stroop-2、Stroop-3、Stroop-4和Stroop-Total时间（平均值±标准差：13.3±5.3秒、13.2±4秒、18.1±7.1秒、24.2±7.4秒、100.8±29.7秒，P值：P=0.031、P=0.044、P=0.013、P=0.027和P=0.032）和AVLT B、AVLT Recognition得分在AVLT测试中均有所下降（平均值±标准差：12.7±2.3分，P值：P=0.013、P=0.027和P=0.032）：12.7±2.3分，38±10.2分，P值：P=0.042，P0.05）。结论我们的研究表明，根据 Stroop 测试和 AVLT 的结果，严重 OSAS 患者的注意力和外显记忆力明显受损。
{"title":"Ağır Derecede Obstrüktif Uyku Apne Sendromu Hastalarında Bilişsel İşlevlerin Değerlendirilmesi","authors":"Firdevs Ezgi UÇAN TOKUÇ, F. Genç, Ö. Selçuk, R. Ocal, A. Yaman","doi":"10.29058/mjwbs.1225470","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1225470","url":null,"abstract":"Amaç: Üst solunum yolu obstrüksiyonuna bağlı apne ve oksijen satürasyonunda düşme ile karakterize \u0000obstrüktif uyku apne sendromunun (OUAS) bazı nörokognitif bozukluklara sebep olabileceği daha önceki \u0000çalışmalarda ileri sürülmüştür. Bu çalışmada sağlıklı kontrol grubuna kıyasla, ağır OUAS hastalarında \u0000gelişebilecek ileri kognitif fonksiyonları değerlendirmeyi amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntemler: Polisomnografik (PSG) inceleme yapılmış olan hastalardan ağır OUAS tanısı \u0000alan 18-70 yaş arasındaki 25 hastaya ileri kognitif testler uygulandı. Olgular yaş ve cinsiyet uyumlu \u000025 sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslandı. Hasta ve kontrol gruplarına; epizodik bellek ve öğrenmeyi \u0000değerlendirilmek için Rey İşitsel Sözel Öğrenme Testi (Rey ‘Auditory Verbal Learning Test’, AVLT) ile \u0000yürütücü fonksiyonlar ve dikkati değerlendirmek için Stroop Testi uygulandı. \u0000Bulgular: Gruplar arasında Stroop-1, Stroop-2, Stroop-3, Stroop-4 ve Stroop-Toplam sürelerinde (sırası \u0000ile ortalama ± standart sapma: 13,3±5,3 saniye, 13,2±4 saniye, 18,1±7,1 saniye, 24,2±7,4 saniye, \u0000100,8±29,7 saniye ve p değerleri: p=0.031, p=0.044, p=0.013, p=0.027 ve p=0.032) uzama, AVLT \u0000testinde ise AVLT B, AVLT Tanıma puanlarında düşüş izlendi (sırası ile ortalama ± standart sapma: \u000012,7±2,3 puan, 38±10,2 puan ve p değerleri: p=0.042, p0.05). \u0000Sonuç: Çalışmamızda ağır derecede OUAS hastalarında Stroop Testi ve AVLT sonucuna göre dikkat ve \u0000epizodik belleğin belirgin şekilde bozulduğunu gösterdik.","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"57 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129492340","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Zeynep Keskinkaya, Ayna Sariyeva Ismayilov, Özge Aydın Güçlü
Aim: Herpes zoster (HZ) mainly occurs in immunocompetent individuals, even though immunosuppression is a well-known risk factor. The aim of this study was to evaluate the demographic and clinical features of immunocompetent HZ patients and HZ-related complications with a special focus on possible contributing factors. Material and Methods: This single-center, retrospective cohort study included 98 patients with no known immunosuppressive condition out of 103 patients diagnosed with HZ between September 2019 and August 2020. The patients were evaluated in terms of age, sex, medical history, clinical features, triggering factors, seasonality, complications, and neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR) as a marker of systemic inflammation. Results: Ninetyeight immunocompetent patients (male:female ratio=1.1:1) were diagnosed with HZ, with a median age of 59 years (age range: 5-88). Thoracic dermatome was the leading dermatome (n=45). Trigeminal nerve was involved in 11 patients, eight of them presenting with ophthalmic HZ. HZ attacks were mainly detected in summer, while ophthalmic HZ cases were exclusively diagnosed during fall and winter. Two patients developed ophthalmic HZ following trauma. Eleven patients experienced postherpetic neuralgia (PHN) during follow-up with a male predominance (p=0.009). A higher mean NLR value was detected in PHN patients, although it was not statistically significant (p=0.136). Conclusion: The findings of our study are compatible with the current literature regarding the main presentation pattern of HZ as unilateral thoracic dermatome involvement and the complications such as PHN and ophthalmic HZ occurring in a subgroup of patients. The high HZ incidence rate in our series is likely due to the high median age of the population in our region. The summer peak of HZ cases further supports the seasonal variability due to the ultraviolet effect, whereas mechanical trauma is another possible triggering factor. The predictive value of NLR for PHN should be evaluated in further studies.
{"title":"Clinico-Epidemiological Profile of Immunocompetent Patients Diagnosed with Herpes Zoster: A Single-Center Retrospective Cohort Study from Sinop","authors":"Zeynep Keskinkaya, Ayna Sariyeva Ismayilov, Özge Aydın Güçlü","doi":"10.29058/mjwbs.1267521","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1267521","url":null,"abstract":"Aim: Herpes zoster (HZ) mainly occurs in immunocompetent individuals, even though immunosuppression \u0000is a well-known risk factor. The aim of this study was to evaluate the demographic and clinical features \u0000of immunocompetent HZ patients and HZ-related complications with a special focus on possible \u0000contributing factors. \u0000Material and Methods: This single-center, retrospective cohort study included 98 patients with no \u0000known immunosuppressive condition out of 103 patients diagnosed with HZ between September 2019 \u0000and August 2020. The patients were evaluated in terms of age, sex, medical history, clinical features, \u0000triggering factors, seasonality, complications, and neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR) as a marker of \u0000systemic inflammation. \u0000Results: Ninetyeight immunocompetent patients (male:female ratio=1.1:1) were diagnosed with HZ, \u0000with a median age of 59 years (age range: 5-88). Thoracic dermatome was the leading dermatome \u0000(n=45). Trigeminal nerve was involved in 11 patients, eight of them presenting with ophthalmic HZ. HZ \u0000attacks were mainly detected in summer, while ophthalmic HZ cases were exclusively diagnosed during \u0000fall and winter. Two patients developed ophthalmic HZ following trauma. Eleven patients experienced \u0000postherpetic neuralgia (PHN) during follow-up with a male predominance (p=0.009). A higher mean NLR \u0000value was detected in PHN patients, although it was not statistically significant (p=0.136). \u0000Conclusion: The findings of our study are compatible with the current literature regarding the main \u0000presentation pattern of HZ as unilateral thoracic dermatome involvement and the complications such as \u0000PHN and ophthalmic HZ occurring in a subgroup of patients. The high HZ incidence rate in our series is \u0000likely due to the high median age of the population in our region. The summer peak of HZ cases further \u0000supports the seasonal variability due to the ultraviolet effect, whereas mechanical trauma is another \u0000possible triggering factor. The predictive value of NLR for PHN should be evaluated in further studies.","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"489 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123059678","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: İnme tanısı ve klinik sonuçları ile hematolojik tetkikler arasındaki ilişkiye olan ilgi son yıllarda artmaktadır. İmmün yanıtın göstergelerinden olan Lenfosit/Monosit Oranı (LMO), Nötrofil/Lenfosit Oranı (NLO), Ortalama Trombosit Hacmi (OTH) ve Eritrosit Dağılım Genişliğinin (EDG) inmede uzun dönem klinik sonuçlara etkileri araştırılmıştır ancak hastane yatışı sırasındaki kısa süreli klinik sonuçlara etkilerine dair çalışma sayısı azdır. Bu çalışmada, bu hematolojik parametrelerin [Lenfosit/Monosit Oranı (LMO), Nötrofil/Lenfosit Oranı (NLO), Ortalama Trombosit Hacmi (OTH) ve Eritrosit Dağılım Genişliği (EDG)] hastalarda tanı sırasında ve yatıştan bir hafta sonraki klinik ve radyolojik parametrelerle ilişkilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Hastanemize başvuran ve iskemik inme tanısı alan, 51-88 yaş arası, 78’i kadın (%52,0), 72’si erkek (%48,0) 150 hasta ile benzer demografik özelliklerde 100 sağlıklı kontrol çalışmaya dahil edildi. Hasta ve kontrol gruplarının ilk başvuruları sırasındaki LMO, NLO, OTH ve EDG değerleri kaydedildi. Ayrıca hastaların ilk başvuru sırasındaki ve yatışından bir hafta sonraki modifiye Rankin Skalası (mRS) ve Ulusal Sağlık İnme Skalası (USİS) puanları ile inme hacminin klinik bir belirteci olan Bamford sınıflandırmasına göre ait olduğu gruplar kaydedildi ve analizler yapıldı. Bulgular: Hastalarda LMO ortalama 2,4±0,7 iken kontrol grubunda 4,1±1,4 idi (p
{"title":"The Relationship of Lymphocyte/Monocyte Ratio with Clinical and Radiological Parameters and Its Effect of Short-Term Results in Stroke Patients","authors":"Mustafa Açikgöz, Hüseyin Tuğrul Atasoy","doi":"10.29058/mjwbs.1310680","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1310680","url":null,"abstract":"Amaç: İnme tanısı ve klinik sonuçları ile hematolojik tetkikler arasındaki ilişkiye olan ilgi son yıllarda \u0000artmaktadır. İmmün yanıtın göstergelerinden olan Lenfosit/Monosit Oranı (LMO), Nötrofil/Lenfosit \u0000Oranı (NLO), Ortalama Trombosit Hacmi (OTH) ve Eritrosit Dağılım Genişliğinin (EDG) inmede uzun \u0000dönem klinik sonuçlara etkileri araştırılmıştır ancak hastane yatışı sırasındaki kısa süreli klinik sonuçlara \u0000etkilerine dair çalışma sayısı azdır. Bu çalışmada, bu hematolojik parametrelerin [Lenfosit/Monosit Oranı \u0000(LMO), Nötrofil/Lenfosit Oranı (NLO), Ortalama Trombosit Hacmi (OTH) ve Eritrosit Dağılım Genişliği \u0000(EDG)] hastalarda tanı sırasında ve yatıştan bir hafta sonraki klinik ve radyolojik parametrelerle \u0000ilişkilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. \u0000Gereç ve Yöntemler: Hastanemize başvuran ve iskemik inme tanısı alan, 51-88 yaş arası, 78’i kadın \u0000(%52,0), 72’si erkek (%48,0) 150 hasta ile benzer demografik özelliklerde 100 sağlıklı kontrol çalışmaya \u0000dahil edildi. Hasta ve kontrol gruplarının ilk başvuruları sırasındaki LMO, NLO, OTH ve EDG değerleri \u0000kaydedildi. Ayrıca hastaların ilk başvuru sırasındaki ve yatışından bir hafta sonraki modifiye Rankin \u0000Skalası (mRS) ve Ulusal Sağlık İnme Skalası (USİS) puanları ile inme hacminin klinik bir belirteci olan \u0000Bamford sınıflandırmasına göre ait olduğu gruplar kaydedildi ve analizler yapıldı. \u0000Bulgular: Hastalarda LMO ortalama 2,4±0,7 iken kontrol grubunda 4,1±1,4 idi (p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114598707","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Araştırma, dental muayene amacıyla ilk kez diş hekimine gelen 3-6 yaş grubu çocuklara muayene öncesinde, oyun hamuru setinin oynatılmasının çocuklardaki dental kaygı düzeyine etkisinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırma, 1-31 Ekim 2019 tarihleri arasında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Pedodonti Anabilim Dalı’nda 3-6 yaş arası 60 çocukla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, çalışma grubu çocuklarla birlikte dental muayene öncesi diş oyun hamuru seti oynanmış olunup kontrol grubuna herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Araştırma verileri; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Çocukların Duygusal Dışa Vurumunu Değerlendirme Ölçeği ile toplanmıştır. Veriler Statistical Package for the Social Sciences 16.0 paket programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Çocukların dental muayeneye geliş şikayetleri açısından her iki grupta çürük sebebiyle oluşan ağrının çoğunluğu oluşturduğu belirlenmiştir. Çalışma grubu çocukların ölçek puan ortalamasının 8.46±3.17, kontrol grubu çocukların ise 11.00±5.24 olduğu ve aralarında anlamlı farklılık görüldüğü tespit edilmiştir (p
{"title":"Effect of Playdoh Activity on Elimination of Dental Anxiety in Children","authors":"Nazlı Karakaş, T. Ayyıldız, Ebru HAZAR BODRUMLU","doi":"10.29058/mjwbs.1242614","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1242614","url":null,"abstract":"Amaç: Araştırma, dental muayene amacıyla ilk kez diş hekimine gelen 3-6 yaş grubu çocuklara \u0000muayene öncesinde, oyun hamuru setinin oynatılmasının çocuklardaki dental kaygı düzeyine etkisinin \u0000değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. \u0000Gereç ve Yöntemler: Araştırma, 1-31 Ekim 2019 tarihleri arasında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi \u0000Pedodonti Anabilim Dalı’nda 3-6 yaş arası 60 çocukla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, çalışma grubu \u0000çocuklarla birlikte dental muayene öncesi diş oyun hamuru seti oynanmış olunup kontrol grubuna \u0000herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Araştırma verileri; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Çocukların Duygusal Dışa \u0000Vurumunu Değerlendirme Ölçeği ile toplanmıştır. Veriler Statistical Package for the Social Sciences \u000016.0 paket programı ile değerlendirilmiştir. \u0000Bulgular: Çocukların dental muayeneye geliş şikayetleri açısından her iki grupta çürük sebebiyle oluşan \u0000ağrının çoğunluğu oluşturduğu belirlenmiştir. Çalışma grubu çocukların ölçek puan ortalamasının \u00008.46±3.17, kontrol grubu çocukların ise 11.00±5.24 olduğu ve aralarında anlamlı farklılık görüldüğü \u0000tespit edilmiştir (p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"52 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122110535","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sedef NARİN TONGAL, İlksin Pişkin, Cumhur Aydemi̇r, İ. Arikan, Murat Can
Aim: It is thought that asymmetric dimethyl arginine(ADMA) level is significantly higher in pregnant women with preeclampsia compared to healthy pregnant women, ADMA elevation develops before the clinical signs of preeclampsia, and ADMA plays a role in the pathogenesis of preeclampsia. In this study, it was aimed to investigate whether serum ADMA, total nitrite and nitrate (NOx), arginine and total antioxidant capacity (TAC) and levels in placenta samples taken from healthy and preeclamptic pregnant women and their babies are associated with preeclampsia, whether preeclampsia can be detected beforehand with these markers, and whether possible problems that may develop in the mother and baby can be prevented as a result. Material and Methods: 62 pregnant women and their babies who were followed up in Zonguldak Bülent Ecevit University obstetrics service are divided two groups; 31 preeclamptic pregnant and babies (Group I), formed Patient group; 31 pregnant and babies without preeclampsia (Group II), formed Control Group. Blood samples were obtained from mothers before birth, from the cord during birth, from babies in first 24 hours after birth and placenta samples were obtained from each pregnant to evaluate in the study. Age, weight, initial pregnancy state, pregnancy period, systolic and diastolic blood pressure levels of mothers with and without pre-eclampsia diagnosis, while birth weights, genders, problems and complications during treatment process, clinic and laboratory properties, prognosis, ADMA, arginine, NOx and TAC levels of babies were examined in this study. Results: There was no significant difference between two groups about antenatal factors that effect on prognosis. In the comparison of blood values, ADMA level of preeclamptic group was significantly higher (p
{"title":"Preeklamptik Anne ve Bebeklerinde Asimetrik Dimetil Arjinin ve Oksidan/Antioksidan Düzeyi","authors":"Sedef NARİN TONGAL, İlksin Pişkin, Cumhur Aydemi̇r, İ. Arikan, Murat Can","doi":"10.29058/mjwbs.1051152","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1051152","url":null,"abstract":"Aim: It is thought that asymmetric dimethyl arginine(ADMA) level is significantly higher in pregnant \u0000women with preeclampsia compared to healthy pregnant women, ADMA elevation develops before \u0000the clinical signs of preeclampsia, and ADMA plays a role in the pathogenesis of preeclampsia. In this \u0000study, it was aimed to investigate whether serum ADMA, total nitrite and nitrate (NOx), arginine and \u0000total antioxidant capacity (TAC) and levels in placenta samples taken from healthy and preeclamptic \u0000pregnant women and their babies are associated with preeclampsia, whether preeclampsia can be \u0000detected beforehand with these markers, and whether possible problems that may develop in the \u0000mother and baby can be prevented as a result. \u0000Material and Methods: 62 pregnant women and their babies who were followed up in Zonguldak \u0000Bülent Ecevit University obstetrics service are divided two groups; 31 preeclamptic pregnant and babies \u0000(Group I), formed Patient group; 31 pregnant and babies without preeclampsia (Group II), formed \u0000Control Group. Blood samples were obtained from mothers before birth, from the cord during birth, from \u0000babies in first 24 hours after birth and placenta samples were obtained from each pregnant to evaluate \u0000in the study. Age, weight, initial pregnancy state, pregnancy period, systolic and diastolic blood pressure \u0000levels of mothers with and without pre-eclampsia diagnosis, while birth weights, genders, problems and \u0000complications during treatment process, clinic and laboratory properties, prognosis, ADMA, arginine, \u0000NOx and TAC levels of babies were examined in this study. \u0000Results: There was no significant difference between two groups about antenatal factors that effect \u0000on prognosis. In the comparison of blood values, ADMA level of preeclamptic group was significantly \u0000higher (p","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130176781","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: Urinary tract infections (UTIs) are among the most common bacterial infections in children.
Empirical antibiotic treatment is recommended until the antibiogram reports of urine culture are
available. It is essential to initiate local UTI agents and their antimicrobial susceptibility patterns in
specific geographical regions to choose the best empirical antibiotics. The current study aimed to
determine causative microorganisms and antibiotic resistance patterns in children diagnosed with UTI.
Material and Methods: The study was carried out retrospectively with 216 children diagnosed with
UTIs for the first time. The patients were categorized into two groups according to age (≤1 year and >1
year). Demographic data, presenting symptoms, imaging findings, and urine and culture analysis results
were collected and compared between these two groups.
Results: Cefazolin and nitrofurantoin use may be preferred in the empirical treatment of UTIs caused
by Escherichia coli and Enterococcus spp. Additionally, amoxicillin/clavulanate was recommended in
the empirical therapy of UTIs caused by Enterococcus spp., Klebsiella spp., and Proteus spp. The
trimethoprim-sulfamethoxazole and nitrofurantoin resistance of E. coli was found to be statistically
significantly higher in the ≤1 year group (p=0.03 and p=0.01, respectively), while the nitrofurantoin
resistance of Klebsiella was statistically significantly higher in the >1 year group (p=0.01). The gentamicin
resistance of Klebsiella spp. was statistically significantly higher in the ≤1 year group (p=0.03).
Conclusion: It is important to detect regional antibiotic resistance patterns to manage UTIs and minimize
related complications. Antibiotic susceptibility studies are necessary to reduce improper antibiotic use
and resistance rates of antibiotics.
{"title":"Urinary Tract Infections in Children: Clinical and Antibiotic Susceptibility Data from a Tertiary Care Hospital","authors":"Esra Nagehan AKYOL ONDER, Selçuk TÜRKEL, Cengizhan KILIÇASLAN","doi":"10.29058/mjwbs.1217496","DOIUrl":"https://doi.org/10.29058/mjwbs.1217496","url":null,"abstract":"Aim: Urinary tract infections (UTIs) are among the most common bacterial infections in children.
 Empirical antibiotic treatment is recommended until the antibiogram reports of urine culture are
 available. It is essential to initiate local UTI agents and their antimicrobial susceptibility patterns in
 specific geographical regions to choose the best empirical antibiotics. The current study aimed to
 determine causative microorganisms and antibiotic resistance patterns in children diagnosed with UTI.
 Material and Methods: The study was carried out retrospectively with 216 children diagnosed with
 UTIs for the first time. The patients were categorized into two groups according to age (≤1 year and >1
 year). Demographic data, presenting symptoms, imaging findings, and urine and culture analysis results
 were collected and compared between these two groups.
 Results: Cefazolin and nitrofurantoin use may be preferred in the empirical treatment of UTIs caused
 by Escherichia coli and Enterococcus spp. Additionally, amoxicillin/clavulanate was recommended in
 the empirical therapy of UTIs caused by Enterococcus spp., Klebsiella spp., and Proteus spp. The
 trimethoprim-sulfamethoxazole and nitrofurantoin resistance of E. coli was found to be statistically
 significantly higher in the ≤1 year group (p=0.03 and p=0.01, respectively), while the nitrofurantoin
 resistance of Klebsiella was statistically significantly higher in the >1 year group (p=0.01). The gentamicin
 resistance of Klebsiella spp. was statistically significantly higher in the ≤1 year group (p=0.03).
 Conclusion: It is important to detect regional antibiotic resistance patterns to manage UTIs and minimize
 related complications. Antibiotic susceptibility studies are necessary to reduce improper antibiotic use
 and resistance rates of antibiotics.","PeriodicalId":197864,"journal":{"name":"Batı Karadeniz Tıp Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135831003","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：