P. khinjuk türü antep fıstığının doğal bir anaç türüdür. P. khinjuk'un tohum ve gövde çelikleriyle çoğaltılmasının zorluğu, sürgünlerin mikroçoğaltılmasını iyi bir seçenek haline getirmektedir. Bu türün mikroçoğaltımını daha verimli ve ekonomik hale getirmek amacıyla amonyum nitrat miktarı, oksin ve sitokinin çeşitleri ve miktarları optimize edilmiştir. P. khinjuk türünün sürgün ucu kültürü ile mikroçoğaltımında Murashige ve Skoog (MS) temel besin ortamına NH4NO3’ın 1650, 825, 412.5 ve 206.25 mg/L düzeylerinde katılmasının sürgün ve kök oluşumu üzerine etkileri araştırılmıştır. Sürgün mikroçoğaltım aşamasında benzilamino pürin (BAP), Furfurilaminopurin (Kinetin), 2-İzopentil Adenin (2-IP), sürgünlerin köklendirilmesi aşamasında, Naftalen asetik asit (NAA), İndol butirik asit (IBA) ve indol asetik asit (IAA) kullanılmıştır. Sürgün mikroçoğaltımında en yüksek eksplant başına düşen sürgün sayısı (1.79), ortalama sürgün uzunluğu (17.10 mm) ve total çözülebilir protein (3.05 mg/g) değerinin 0.5 mg/L BAP destekli 825 mg/L NH4NO3 içeren MS ortamından elde edilmiştir. Sürgünlerin in vitro köklendirilmesinde köklenme oranı (% 81), eksplant başına düşen kök sayısı (4.25), ortalama kök uzunluğu (15.95 mm) ve total çözülebilir protein miktarı (3.25 mg/g) 412.5 mg/L NH4NO3 içeren 0.5 mg/L NAA ortamında en yüksek değerde çıkmıştır.
P. khinjuk 是开心果的天然砧木品种。由于用种子和茎插繁殖 P. khinjuk 比较困难,因此用嫩枝进行微繁殖是一个不错的选择。为了使该品种的微繁殖更高效、更经济,对硝酸铵、辅助素和细胞分裂素的种类和用量进行了优化。通过芽尖培养,研究了在 Murashige and Skoog(MS)基本营养培养基中添加 1650、825、412.5 和 206.25 mg/L 水平的 NH4NO3 对 P. khinjuk 微繁殖中芽和根形成的影响。苄氨基嘌呤(BAP)、糠氨基嘌呤(Kinetin)、2-异戊基腺嘌呤(2-IP)用于芽的微繁殖,萘乙酸(NAA)、吲哚丁酸(IBA)和吲哚乙酸(IAA)用于芽的生根。在嫩枝微繁殖中,含有 825 毫克/升 NH4NO3 和 0.5 毫克/升 BAP 的 MS 培养基获得的每个外植体的嫩枝数(1.79)、平均嫩枝长度(17.10 毫米)和可溶性总蛋白(3.05 毫克/克)值最高。在芽的离体生根中,含有 412.5 毫克/升 NH4NO3 的 0.5 毫克/升 NAA 培养基的生根率(81%)、每个外植体的根数(4.25)、平均根长(15.95 毫米)和总可溶性蛋白含量(3.25 毫克/克)最高。
{"title":"MS besin ortamında Buttumun (Pistacia khinjuk Stocks) azot kullanım verimliliği","authors":"Yusuf Ersalı","doi":"10.18586/msufbd.1452686","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1452686","url":null,"abstract":"P. khinjuk türü antep fıstığının doğal bir anaç türüdür. P. khinjuk'un tohum ve gövde çelikleriyle çoğaltılmasının zorluğu, sürgünlerin mikroçoğaltılmasını iyi bir seçenek haline getirmektedir. Bu türün mikroçoğaltımını daha verimli ve ekonomik hale getirmek amacıyla amonyum nitrat miktarı, oksin ve sitokinin çeşitleri ve miktarları optimize edilmiştir. P. khinjuk türünün sürgün ucu kültürü ile mikroçoğaltımında Murashige ve Skoog (MS) temel besin ortamına NH4NO3’ın 1650, 825, 412.5 ve 206.25 mg/L düzeylerinde katılmasının sürgün ve kök oluşumu üzerine etkileri araştırılmıştır. Sürgün mikroçoğaltım aşamasında benzilamino pürin (BAP), Furfurilaminopurin (Kinetin), 2-İzopentil Adenin (2-IP), sürgünlerin köklendirilmesi aşamasında, Naftalen asetik asit (NAA), İndol butirik asit (IBA) ve indol asetik asit (IAA) kullanılmıştır. Sürgün mikroçoğaltımında en yüksek eksplant başına düşen sürgün sayısı (1.79), ortalama sürgün uzunluğu (17.10 mm) ve total çözülebilir protein (3.05 mg/g) değerinin 0.5 mg/L BAP destekli 825 mg/L NH4NO3 içeren MS ortamından elde edilmiştir. Sürgünlerin in vitro köklendirilmesinde köklenme oranı (% 81), eksplant başına düşen kök sayısı (4.25), ortalama kök uzunluğu (15.95 mm) ve total çözülebilir protein miktarı (3.25 mg/g) 412.5 mg/L NH4NO3 içeren 0.5 mg/L NAA ortamında en yüksek değerde çıkmıştır.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"38 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141695378","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada; Akdeniz Bölgesine ait olan Adana, Antalya, Burdur, Isparta, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye illerinin yıllık ortalama kozmik radyasyon doz eşdeğerleri tespit edilmeye çalışılmış olup bu değerler RGY(Radyasyon Güvenlik Yönetmeliği) ve ICRP(Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu)’nun belirlemiş olduğu değerler ile karşılaştırılmıştır. Aynı zamanda Orta Karadeniz Bölgesinde, aynı programla yapılan farklı çalışmayla da sonuçlar kıyaslanmıştır. Yapılan tüm ölçümler sonucunda en fazla maruziyet 467,6 µSv/y değer ile Isparta iline ait iken en az maruziyet değeri ise 285,4 µSv/y ile Mersin iline ait çıkmıştır. RGY ve ICRP’ye göre maruziyet oranı çok düşük olduğu ve maruziyet etkisinin rakım ile doğrudan orantılı olduğu tespit edilmiştir. Aynı enlem üzerinde bulunan bölgeler için ise boylamın bir etkisinin olmadığı görülmüştür.
{"title":"Akdeniz Bölgesi Kozmik Radyasyon Doz Eşdeğerinin Fluka/Flair Programı ile Belirlenmesi","authors":"Madi Bülbül, Hanifi Çam","doi":"10.18586/msufbd.1317214","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1317214","url":null,"abstract":"Bu çalışmada; Akdeniz Bölgesine ait olan Adana, Antalya, Burdur, Isparta, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş ve Osmaniye illerinin yıllık ortalama kozmik radyasyon doz eşdeğerleri tespit edilmeye çalışılmış olup bu değerler RGY(Radyasyon Güvenlik Yönetmeliği) ve ICRP(Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu)’nun belirlemiş olduğu değerler ile karşılaştırılmıştır. Aynı zamanda Orta Karadeniz Bölgesinde, aynı programla yapılan farklı çalışmayla da sonuçlar kıyaslanmıştır. Yapılan tüm ölçümler sonucunda en fazla maruziyet 467,6 µSv/y değer ile Isparta iline ait iken en az maruziyet değeri ise 285,4 µSv/y ile Mersin iline ait çıkmıştır. RGY ve ICRP’ye göre maruziyet oranı çok düşük olduğu ve maruziyet etkisinin rakım ile doğrudan orantılı olduğu tespit edilmiştir. Aynı enlem üzerinde bulunan bölgeler için ise boylamın bir etkisinin olmadığı görülmüştür.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"93 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"138983737","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yerkürenin gelişimi ve şekillenmesi maruz kaldığı jeolojik-jeotektonik olaylarla yakından ilişkilidir. Bu süreçlerle kıtaların hareketi, birleşmesi, parçalanması, yeni mikro kıtaların oluşumu yanında yitim ve dağ oluşumları gibi birçok devasa küresel olaylar meydana gelmektedir. Büyük ölçekli fay hatlarının, fay zonlarının gelişiminde, hatta günümüzde sosyal ve kültürel olayları dahi etkileyen büyük ve küçük ölçekli depremlerin oluşumunda da en önemli unsur yerkürenin maruz kaldığı jeotektonik evrim sürecidir. Tetis okyanuslarındaki Afrika, Arab ve Hindistan Plakalarının birbirine doğru yaklaşması ve akabinde de Avrasya kıtası ile çarpışması günümüzün en önemli kuşaklarından biri olan Tetis kuşağını ve ilişkili metalojeni kuşağını da oluşturmuştur. Bu kuşak Batı Akdeniz’den Çin’e kadar uzanır. Türkiye’nin en belirgin tektonik çatısı, Pontidleri, Anatolid-Torid platformundan ayıran İzmir-Ankara-Erzincan Zonu ve Arap Levhasının kuzey kenarını oluşturan Bitlis kenet zonu bu kuşak içinde yer almaktadır. Günümüz Türkiye coğrafyası, birbirleriyle karmaşık kenet zonları ile ayrılan ve Tetis okyanuslarının kalıntılarını (Paletotetis ve Neotetis okyanusları) temsil eden alt plakalara ayrılmaktadır. Türkiye’nin Jeodinamik evriminde, Pontid yayı ile Anadolu-Torid platformunun İzmir-Ankara-Erzincan Kenet Zonu boyunca çarpışmasıyla Neotetisin kuzey kolunun Geç Paleosen-Eosen aralığında kapanması önemli bir olgudur. Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin Neotektoniğinin ana çatısı belirlemiş olup, önemli deprem üreticisi Kuzey ve Doğu Anadolu Fay Zonlarını’n da sorumlusudur. Bu fay zonlarının gelişim süreçleri aynı zamanda bu zonlarla ilişkili önemli maden yataklarının oluşumuna da katkı vermiştir. Maden yatakları açısından değerlendirildiğinde, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nda hidrotermal süreçler Geç Paleosen’de başlamıştır. Kuzey Anadolu Fay Zonu içinde bulunan maden yatakları dikkate alındığında, fay zonunun şekillenişi ve maden yataklarının oluşumunun ilişkisi görülebilmektedir. Biga Yarımadasındaki Kısacık altın cevherleşmesi ve Alakeçi listvenitlerindeki altın zenginleşmesi bu zondaki cevherleşmelere örneklerdir. Bu cevherleşmeler dışında da bu zonla doğrudan ve dolaylı ilişkili birçok maden yatağı söz konusudur. Dolayısıyla yerküreyi şekillendiren ana tektonik olaylar ve bunlardan kaynaklı aktif tektonik hatlar deprem gibi büyük doğal afetleri oluştururken aynı zamanda da önemli birçok doğal kaynakların da oluşumuna katkı vermektedir. İnsanların imkanları ile engellenmesi mümkün olmayan bu devasa jeolojik olayların meydana getirdiği olumlu imkanlardan yararlanırken, doğası gereği etkili olacağı doğal afetlere karşı da önlem alınarak yaşamanı sürdürmek insanoğlunun en önemli önceliklerinden biri olmalıdır.
{"title":"Jeotektonik Süreçler, Deprem Ve Maden Yatakları: Kuzey Anadolu Fay Zonu","authors":"Alaaddin Vural, Güllü Kirat","doi":"10.18586/msufbd.1275266","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1275266","url":null,"abstract":"Yerkürenin gelişimi ve şekillenmesi maruz kaldığı jeolojik-jeotektonik olaylarla yakından ilişkilidir. Bu süreçlerle kıtaların hareketi, birleşmesi, parçalanması, yeni mikro kıtaların oluşumu yanında yitim ve dağ oluşumları gibi birçok devasa küresel olaylar meydana gelmektedir. Büyük ölçekli fay hatlarının, fay zonlarının gelişiminde, hatta günümüzde sosyal ve kültürel olayları dahi etkileyen büyük ve küçük ölçekli depremlerin oluşumunda da en önemli unsur yerkürenin maruz kaldığı jeotektonik evrim sürecidir. Tetis okyanuslarındaki Afrika, Arab ve Hindistan Plakalarının birbirine doğru yaklaşması ve akabinde de Avrasya kıtası ile çarpışması günümüzün en önemli kuşaklarından biri olan Tetis kuşağını ve ilişkili metalojeni kuşağını da oluşturmuştur. Bu kuşak Batı Akdeniz’den Çin’e kadar uzanır. Türkiye’nin en belirgin tektonik çatısı, Pontidleri, Anatolid-Torid platformundan ayıran İzmir-Ankara-Erzincan Zonu ve Arap Levhasının kuzey kenarını oluşturan Bitlis kenet zonu bu kuşak içinde yer almaktadır. Günümüz Türkiye coğrafyası, birbirleriyle karmaşık kenet zonları ile ayrılan ve Tetis okyanuslarının kalıntılarını (Paletotetis ve Neotetis okyanusları) temsil eden alt plakalara ayrılmaktadır. Türkiye’nin Jeodinamik evriminde, Pontid yayı ile Anadolu-Torid platformunun İzmir-Ankara-Erzincan Kenet Zonu boyunca çarpışmasıyla Neotetisin kuzey kolunun Geç Paleosen-Eosen aralığında kapanması önemli bir olgudur. Bu süreç aynı zamanda Türkiye’nin Neotektoniğinin ana çatısı belirlemiş olup, önemli deprem üreticisi Kuzey ve Doğu Anadolu Fay Zonlarını’n da sorumlusudur. Bu fay zonlarının gelişim süreçleri aynı zamanda bu zonlarla ilişkili önemli maden yataklarının oluşumuna da katkı vermiştir. Maden yatakları açısından değerlendirildiğinde, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nda hidrotermal süreçler Geç Paleosen’de başlamıştır. Kuzey Anadolu Fay Zonu içinde bulunan maden yatakları dikkate alındığında, fay zonunun şekillenişi ve maden yataklarının oluşumunun ilişkisi görülebilmektedir. Biga Yarımadasındaki Kısacık altın cevherleşmesi ve Alakeçi listvenitlerindeki altın zenginleşmesi bu zondaki cevherleşmelere örneklerdir. Bu cevherleşmeler dışında da bu zonla doğrudan ve dolaylı ilişkili birçok maden yatağı söz konusudur. Dolayısıyla yerküreyi şekillendiren ana tektonik olaylar ve bunlardan kaynaklı aktif tektonik hatlar deprem gibi büyük doğal afetleri oluştururken aynı zamanda da önemli birçok doğal kaynakların da oluşumuna katkı vermektedir. İnsanların imkanları ile engellenmesi mümkün olmayan bu devasa jeolojik olayların meydana getirdiği olumlu imkanlardan yararlanırken, doğası gereği etkili olacağı doğal afetlere karşı da önlem alınarak yaşamanı sürdürmek insanoğlunun en önemli önceliklerinden biri olmalıdır.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"25 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139278052","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In present work, a novel carbonaceous product (HPSHC) was obtained by hydrothermal co-carbonization (co-HTC) of hazelnut and peanut shells (HS and PS). HS and PS were mixed at a mixing ratio of 1:1 by mass and subjected to co-HTC treatment at 220°C for 6 hours’ reaction time. The physicochemical characteristics of the produced HPSHC such as atomic carbon content, mass yield, higher heating value and energy density were determined. In addition, attenuated total reflectance-fourier transform infrared spectroscopy (ATR-FTIR) was taken to determine the surface functional groups and scanning electron microscopy (SEM) images were taken to highlight the surface morphology. HPSHC was utilize as a sorbent sample in copper ions (Cu(II)) adsorption. The rate and equilibrium parameters of the system were calculated by kinetic and isotherm modeling of the adsorption. Kinetic studies showed that the adsorption was consistent with the pseudo-second order kinetic model, and isotherm studies showed that it was obeyed the Langmuir model. A theoretical maximal uptake capacity (qm) was calculated 39.90 mg/g. In addition, as a result of thermodynamic calculations using equilibrium constants, it was observed that the adsorption of Cu(II) on HPSHC is a spontaneous and endothermic process.
{"title":"Endüstriyel Biyoatık Karışımının Hidrotermal Yöntemle Birlikte Dönüşümü ve Cu2+ İyonları Adsorpsiyonuna Uygulanması","authors":"Gülbahar AKKAYA SAYĞILI, Hasan Sayğili","doi":"10.18586/msufbd.1329561","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1329561","url":null,"abstract":"In present work, a novel carbonaceous product (HPSHC) was obtained by hydrothermal co-carbonization (co-HTC) of hazelnut and peanut shells (HS and PS). HS and PS were mixed at a mixing ratio of 1:1 by mass and subjected to co-HTC treatment at 220°C for 6 hours’ reaction time. The physicochemical characteristics of the produced HPSHC such as atomic carbon content, mass yield, higher heating value and energy density were determined. In addition, attenuated total reflectance-fourier transform infrared spectroscopy (ATR-FTIR) was taken to determine the surface functional groups and scanning electron microscopy (SEM) images were taken to highlight the surface morphology. HPSHC was utilize as a sorbent sample in copper ions (Cu(II)) adsorption. The rate and equilibrium parameters of the system were calculated by kinetic and isotherm modeling of the adsorption. Kinetic studies showed that the adsorption was consistent with the pseudo-second order kinetic model, and isotherm studies showed that it was obeyed the Langmuir model. A theoretical maximal uptake capacity (qm) was calculated 39.90 mg/g. In addition, as a result of thermodynamic calculations using equilibrium constants, it was observed that the adsorption of Cu(II) on HPSHC is a spontaneous and endothermic process.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"48 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139286732","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kahramanmaraş earthquakes, which occurred on 06 February 2023 at 4.17 (Pazarcık) and 13.24 (Elbistan) local time, caused very important structural damages in both urban and rural building stock. This paper deals with field investigations involving structural damages in masonry buildings with heavy earthen roofs after the Kahramanmaraş earthquakes. It also includes location-specific earthquake ground accelerations and response spectra for these earthquakes. 11 provinces were affected by the earthquakes that occurred on the same day, and more than 300,000 buildings were damaged or collapsed. With the examinations made in rural areas, it has been observed that the dominant building stock is masonry buildings and these buildings are mostly built using heavy earthen roofs and wooden beams. Especially in buildings where the wooden beams are not properly connected to the wall, it has been observed that the roof collapses completely or causes out-of-plane damage to the wall as a result of the large moments of inertia it creates. It has been observed that most of the buildings built in rural areas are not built in accordance with the regulations and are built without any engineering service.
{"title":"Kahramanmaraş Depremlerinde Ağır Toprak Damların Yığma Yapılarda Yol Açtığı Hasarların Araştırılması","authors":"Ercan Işık, Fatih Avcil, E. Arkan, Rabia İzol","doi":"10.18586/msufbd.1334646","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1334646","url":null,"abstract":"Kahramanmaraş earthquakes, which occurred on 06 February 2023 at 4.17 (Pazarcık) and 13.24 (Elbistan) local time, caused very important structural damages in both urban and rural building stock. This paper deals with field investigations involving structural damages in masonry buildings with heavy earthen roofs after the Kahramanmaraş earthquakes. It also includes location-specific earthquake ground accelerations and response spectra for these earthquakes. 11 provinces were affected by the earthquakes that occurred on the same day, and more than 300,000 buildings were damaged or collapsed. With the examinations made in rural areas, it has been observed that the dominant building stock is masonry buildings and these buildings are mostly built using heavy earthen roofs and wooden beams. Especially in buildings where the wooden beams are not properly connected to the wall, it has been observed that the roof collapses completely or causes out-of-plane damage to the wall as a result of the large moments of inertia it creates. It has been observed that most of the buildings built in rural areas are not built in accordance with the regulations and are built without any engineering service.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"93 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139340228","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şanlıurfa ili Eyyubiye ilçesinde mevcut sığır barınaklarının yapısal özellikleri ile mevcut problemlerinin ortaya konulması amacıyla bu araştırma yürütülmüştür. Bu amaçla, Eyyubiye ilçesinde faaliyet gösteren 985 adet sığırcılık işletmesinden basit rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 135 yetiştiriciyle anket yapılmıştır. İlçedeki sığır barınaklarının sığır barınaklarının %61,5’inin müstakil, %25,9’unun mağara ve %12,6’sı ise ev altı konumlarda oldukları ve yetiştiricilerin öğrenim seviyeleri yükseldikçe ev altı ahırlara sahip işletmeci sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, ahırların çoğunluğunun (%35,1’i) 100 baş ve üzeri kapasiteye sahip olduğu, %44’ünün yarı açık ahır ve %26.1’inin de mağara tipinde olduğu tespit edilmiştir. Ahırlarda duvar yapı malzemesi olarak genellikle taş, briket ve ahşap kullanılırken, çatı malzemesi olarak ta büyük oranda (%51,1) sacın tercih edildiği tespit edilmiştir. Eyyubiye ilçesindeki sığırcılık işletmelerinin % 65,9’unda ahır içi ayrı buzağı bölümü, %51,1’in de hasta hayvan bölmesi, %14,8’inde doğum bölmesi, % 13,3’ünde de damızlık boğa bölmesi bulunduğu da belirlenmiştir. Elde edilen bulgular, eski ve halen kullanılan sığır barınaklarının yapısal sorunları olduğunu gösterirken, son yıllarda yapılan yarı açık ahırlarda söz konusu problemlerin minimum düzeylerde olduğu da belirlenmiştir.
{"title":"Şanlıurfa ili Eyyubiye İlçesi Sığırcılık İşletmelerinde Bulunan Barınakların yapısal özellikleri ve Yetiştiricilerin Öğrenim Durumlarıyla İlişkileri","authors":"Soner Doğanay, Mete Yanar","doi":"10.18586/msufbd.1337230","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1337230","url":null,"abstract":"Şanlıurfa ili Eyyubiye ilçesinde mevcut sığır barınaklarının yapısal özellikleri ile mevcut problemlerinin ortaya konulması amacıyla bu araştırma yürütülmüştür. Bu amaçla, Eyyubiye ilçesinde faaliyet gösteren 985 adet sığırcılık işletmesinden basit rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 135 yetiştiriciyle anket yapılmıştır. İlçedeki sığır barınaklarının sığır barınaklarının %61,5’inin müstakil, %25,9’unun mağara ve %12,6’sı ise ev altı konumlarda oldukları ve yetiştiricilerin öğrenim seviyeleri yükseldikçe ev altı ahırlara sahip işletmeci sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, ahırların çoğunluğunun (%35,1’i) 100 baş ve üzeri kapasiteye sahip olduğu, %44’ünün yarı açık ahır ve %26.1’inin de mağara tipinde olduğu tespit edilmiştir. Ahırlarda duvar yapı malzemesi olarak genellikle taş, briket ve ahşap kullanılırken, çatı malzemesi olarak ta büyük oranda (%51,1) sacın tercih edildiği tespit edilmiştir. Eyyubiye ilçesindeki sığırcılık işletmelerinin % 65,9’unda ahır içi ayrı buzağı bölümü, %51,1’in de hasta hayvan bölmesi, %14,8’inde doğum bölmesi, % 13,3’ünde de damızlık boğa bölmesi bulunduğu da belirlenmiştir. Elde edilen bulgular, eski ve halen kullanılan sığır barınaklarının yapısal sorunları olduğunu gösterirken, son yıllarda yapılan yarı açık ahırlarda söz konusu problemlerin minimum düzeylerde olduğu da belirlenmiştir.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139341114","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Kulp ilçesinden (Diyarbakır, Türkiye) 2020-2021 yıllarında akarsulardan toplanan su keneleri (Acari, Hydrachnidia) örnekleri değerlendirilmiştir. 22 farklı lokaliteden toplam 713 su kenesi örneği toplanmıştır. Bu örneklerin değerlendirilmesi sonucu 14 familyaya ait 58 tür tespit edilmiştir. Türkiye faunası için yeni kayıt olan Tadjikothyas connexa Sokolow, 1948, Tadjikothyas connexa schwoerbeli Özkan, 1988 ile karşılaştırılmıştır. Her iki türün çizimleri ve ölçümleri yapılarak değerlendirilmiştir.
{"title":"Diyarbakır İli Kulp İlçesi Su Keneleri (Acari: Hydrachnidia) Faunası","authors":"Murat Özdi̇lek, Yunus Esen, Orhan Erman","doi":"10.18586/msufbd.1290190","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1290190","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Kulp ilçesinden (Diyarbakır, Türkiye) 2020-2021 yıllarında akarsulardan toplanan su keneleri (Acari, Hydrachnidia) örnekleri değerlendirilmiştir. 22 farklı lokaliteden toplam 713 su kenesi örneği toplanmıştır. Bu örneklerin değerlendirilmesi sonucu 14 familyaya ait 58 tür tespit edilmiştir. Türkiye faunası için yeni kayıt olan Tadjikothyas connexa Sokolow, 1948, Tadjikothyas connexa schwoerbeli Özkan, 1988 ile karşılaştırılmıştır. Her iki türün çizimleri ve ölçümleri yapılarak değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"30 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139354052","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Orbital Angular Momentum (OAM) beams are a special type of light that disrupts the circular symmetry of the optical field and carries the angular momentum of light. These beams enable new applications in optical devices and communication. In addition, as a result of their interaction with matter, OAM beams can transfer both photon energy and angular momentum, enabling the formation of higher currents. Thus, it has been shown that OAM beams can be used to obtain higher energies in increasing photovoltaic efficiency. The effect of OAM beams on photovoltaic efficiency has been a research topic in recent years. Some studies have theoretically shown that OAM beams can increase the electrical production of solar cells. The reason for this is that OAM beams impart angular momentum to electrons in addition to photon energy. The aim of this study is to experimentally investigate the electrical effect of an OAM beam spot produced using an SLM (Spatial Light Modulator) on a semiconductor solar panel. Higher currents were obtained by dropping the OAM beam onto photovoltaics. The current increase was 18.2%.
{"title":"Bükümlü Işıkların Yarıiletken Üzerindeki Elektriksel Etkisinin Deneysel Olarak İncelenmesi","authors":"Tarık Koç, Fikret Yalçinkaya","doi":"10.18586/msufbd.1298908","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1298908","url":null,"abstract":"Orbital Angular Momentum (OAM) beams are a special type of light that disrupts the circular symmetry of the optical field and carries the angular momentum of light. These beams enable new applications in optical devices and communication. In addition, as a result of their interaction with matter, OAM beams can transfer both photon energy and angular momentum, enabling the formation of higher currents. Thus, it has been shown that OAM beams can be used to obtain higher energies in increasing photovoltaic efficiency. The effect of OAM beams on photovoltaic efficiency has been a research topic in recent years. Some studies have theoretically shown that OAM beams can increase the electrical production of solar cells. The reason for this is that OAM beams impart angular momentum to electrons in addition to photon energy. The aim of this study is to experimentally investigate the electrical effect of an OAM beam spot produced using an SLM (Spatial Light Modulator) on a semiconductor solar panel. Higher currents were obtained by dropping the OAM beam onto photovoltaics. The current increase was 18.2%.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"28 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139355221","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mimarlık yapı üretmeye yönelik eylemlerle birlikte, üretilmiş olanı korumaya dair çalışmaları da bünyesinde barındırmaktadır. Bu bağlamda mimarlıkta koruma uygulamaları, tarihi yapıları ve dokuları; doğal, sosyal ve kültürel pek çok değeri koruyabilmek adına yapılan etkinliklerle günümüzdeki hâlini almıştır. Bu değerler, aynı zamanda özgün ve doğal yapı malzemelerini de içine almaktadır. Bu malzemelerden biri de kerpiçtir. Yapı üretme eyleminin başladığı zamandan bugüne kadar en sık kullanılan ve en kolay ulaşılabilen malzemelerin başında kerpiç gelmektedir. Ancak kerpiç malzemenin kullanımı günümüze ulaşan süreçte giderek azalmış ve yıkıcı etkileriyle öne çıkan depremler, son yıllarda kerpiç mimari mirasa en fazla zarar veren afetlerden biri olmuştur. Bu bağlamda çalışmanın amacı, kerpiç malzemeli yapıların korunmasının önemini ortaya koymak ve buna engel teşkil eden bir koruma sorunu olarak depremin etkilerini irdelemektir. Bu kapsamda koruma kavramı-deprem ilişkisi araştırılmış; ardından Anadolu’da kerpiç yapı yoğunluğunun en fazla olduğu yerleşimlerden biri olan Malatya’daki kerpiç yapılardan çeşitli örnekler aktarılarak depremin bu yapılar üzerindeki etkileri koruma bağlamında değerlendirilmiştir. Çalışma yöntemi, ilgili kaynakların incelenmesi ve alan çalışmalarından oluşmaktadır. Çalışma sonucunda kerpiç yapıların depreme karşı dayanımının arttırılmasına yönelik çeşitli öneriler getirilmiş ve bu anlamda kerpiç mimari mirasın korunmasına katkı sağlamak hedeflenmiştir.
{"title":"Earthquake Effects as a Conservation Problem In Adobe Buildings","authors":"Tuba Nur Olğun, M. Karatosun","doi":"10.18586/msufbd.1269587","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1269587","url":null,"abstract":"Mimarlık yapı üretmeye yönelik eylemlerle birlikte, üretilmiş olanı korumaya dair çalışmaları da bünyesinde barındırmaktadır. Bu bağlamda mimarlıkta koruma uygulamaları, tarihi yapıları ve dokuları; doğal, sosyal ve kültürel pek çok değeri koruyabilmek adına yapılan etkinliklerle günümüzdeki hâlini almıştır. Bu değerler, aynı zamanda özgün ve doğal yapı malzemelerini de içine almaktadır. Bu malzemelerden biri de kerpiçtir. Yapı üretme eyleminin başladığı zamandan bugüne kadar en sık kullanılan ve en kolay ulaşılabilen malzemelerin başında kerpiç gelmektedir. Ancak kerpiç malzemenin kullanımı günümüze ulaşan süreçte giderek azalmış ve yıkıcı etkileriyle öne çıkan depremler, son yıllarda kerpiç mimari mirasa en fazla zarar veren afetlerden biri olmuştur. Bu bağlamda çalışmanın amacı, kerpiç malzemeli yapıların korunmasının önemini ortaya koymak ve buna engel teşkil eden bir koruma sorunu olarak depremin etkilerini irdelemektir. Bu kapsamda koruma kavramı-deprem ilişkisi araştırılmış; ardından Anadolu’da kerpiç yapı yoğunluğunun en fazla olduğu yerleşimlerden biri olan Malatya’daki kerpiç yapılardan çeşitli örnekler aktarılarak depremin bu yapılar üzerindeki etkileri koruma bağlamında değerlendirilmiştir. Çalışma yöntemi, ilgili kaynakların incelenmesi ve alan çalışmalarından oluşmaktadır. Çalışma sonucunda kerpiç yapıların depreme karşı dayanımının arttırılmasına yönelik çeşitli öneriler getirilmiş ve bu anlamda kerpiç mimari mirasın korunmasına katkı sağlamak hedeflenmiştir.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"34 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125162470","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, chitosan (Chit) supported titanium (Ti) nanoparticles (Ti@Chit NPs) were synthesized by chemical method. Ti@Chit NPs were calculated to be 7.275 ± 2.15 nm and 18.629 nm according to scanning electron microscopy (SEM) and atomic force microscopy (AFM) results, respectively. The synthesized NPs were modified to the electrode and a sensitivity study was carried out against lysine amino acid. It has been determined that the Ti@Chit electrode has a catalytic performance against the amino acid lysine. The limit of detection (LOD) value is estimated to average 0.0041 µM.
{"title":"Doğal polimer destekli bir titanyum nanokompozit elektrodun lizin amino aside karşı elektrokimyasal duyarlılığı, seçiciliği ve duyusal özellikleri","authors":"Elif Esra Altuner","doi":"10.18586/msufbd.1268440","DOIUrl":"https://doi.org/10.18586/msufbd.1268440","url":null,"abstract":"In this study, chitosan (Chit) supported titanium (Ti) nanoparticles (Ti@Chit NPs) were synthesized by chemical method. Ti@Chit NPs were calculated to be 7.275 ± 2.15 nm and 18.629 nm according to scanning electron microscopy (SEM) and atomic force microscopy (AFM) results, respectively. The synthesized NPs were modified to the electrode and a sensitivity study was carried out against lysine amino acid. It has been determined that the Ti@Chit electrode has a catalytic performance against the amino acid lysine. The limit of detection (LOD) value is estimated to average 0.0041 µM.","PeriodicalId":437889,"journal":{"name":"Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi","volume":"106 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122432497","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}