Pub Date : 2023-12-24DOI: 10.15869/itobiad.1344783
Hüseyin Zamur
Molla Abdullah el-Firfêlî (ö. 1374/1995) Güneydoğu Anadolu’da Selçuklulardan bu yana devam eden medrese kültüründe modern dönemin önemli âlimlerinden sayılmaktadır. Firfêlî’nin biri fıkıh diğeri tasavvuf hakkında matbu iki eseri ile bazı şiirleri mevcuttur. Firfêlî, bir medrese hocası olmasının yanında Güneydoğu Anadolu’da yetişen birçok âlim gibi bir şeyhe intisap etmiş ve ondan halifelik almıştır. Onun “el-İşârât ve’l-bişârât” adlı eserinde âyetleri yorumlama yöntemi çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Firfêlî, bu eserini Allah’ın salih kullarını dost edinme, salih kulları sevme ve onların sohbetlerinde bulunmanın gerekliği ile başlamakta ve Hz. Peygamber’in sevilmesinin vücûbiyetiyle bitirmektedir. Firfêlî genellike savunduğu görüşleri desteklemek ve tasavvuf ile ilgili konuları açıklamak için birtakım âyetleri tefsir etmektedir. Firfêlî, bazen de bir görüşü veya rivâyeti aktarır ondan sonra da bir âyeti buna delil olarak sunar veya “bu âyetin açıklaması böyledir.” demektedir. O, Eserinde reca/ümit var olma ve Allah’tan korkma konularıyla ilgili Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini bir müjde ve işâret olmaları hasebiyle detaylı bir şekilde tefsir etmiştir. Onun bu nedenle eserine “el-İşârât ve’l-bişârât” ismini verdiği düşünülmektedir. Firfêlî’nin bu eseri modern dönem Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tasavvuf kültürünü yansıtması açısından önemlidir. Zira Firfêlî, tarikat ehli ve sûfî bir kişiliğe sahip olmasının yanında eserini baştan sona Ehl-i sünnet mezhebine uygun yazmaya gayret etmiştir. Bu yüzden âyetleri tefsir ederken genellikle tasavvufî ve batınî yorumlardan kaçınmış ve âyetleri daha çok zahirine uygun bir şekilde tefsir ettiği görülmektedir. Hatta onun tefsir ettiği âyetlerde tasavvufî tefsirlere hiç atıfta bulunmadığı görülmektedir. O, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini rivâyet ve dirayet metotlarını kullanarak tefsir etmişse de daha çok dirayet tefsirlerine müracaat etmiştir. Bölgenin önemli medrese âlimlerinden olması, âyetleri yorumlamadaki ilmî yetkinliğinin kaynağını göstermektedir. Zira eserinde bolca dilbilimsel açıklamalar ve nükteler görmek mümkündür.
{"title":"Molla Abdullah el-Firfêlî's Interpretation of the Verses in His Work el-Isârât ve’l-Bisârât","authors":"Hüseyin Zamur","doi":"10.15869/itobiad.1344783","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1344783","url":null,"abstract":"Molla Abdullah el-Firfêlî (ö. 1374/1995) Güneydoğu Anadolu’da Selçuklulardan bu yana devam eden medrese kültüründe modern dönemin önemli âlimlerinden sayılmaktadır. Firfêlî’nin biri fıkıh diğeri tasavvuf hakkında matbu iki eseri ile bazı şiirleri mevcuttur. Firfêlî, bir medrese hocası olmasının yanında Güneydoğu Anadolu’da yetişen birçok âlim gibi bir şeyhe intisap etmiş ve ondan halifelik almıştır. Onun “el-İşârât ve’l-bişârât” adlı eserinde âyetleri yorumlama yöntemi çalışmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Firfêlî, bu eserini Allah’ın salih kullarını dost edinme, salih kulları sevme ve onların sohbetlerinde bulunmanın gerekliği ile başlamakta ve Hz. Peygamber’in sevilmesinin vücûbiyetiyle bitirmektedir. Firfêlî genellike savunduğu görüşleri desteklemek ve tasavvuf ile ilgili konuları açıklamak için birtakım âyetleri tefsir etmektedir. Firfêlî, bazen de bir görüşü veya rivâyeti aktarır ondan sonra da bir âyeti buna delil olarak sunar veya “bu âyetin açıklaması böyledir.” demektedir. O, Eserinde reca/ümit var olma ve Allah’tan korkma konularıyla ilgili Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini bir müjde ve işâret olmaları hasebiyle detaylı bir şekilde tefsir etmiştir. Onun bu nedenle eserine “el-İşârât ve’l-bişârât” ismini verdiği düşünülmektedir. Firfêlî’nin bu eseri modern dönem Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tasavvuf kültürünü yansıtması açısından önemlidir. Zira Firfêlî, tarikat ehli ve sûfî bir kişiliğe sahip olmasının yanında eserini baştan sona Ehl-i sünnet mezhebine uygun yazmaya gayret etmiştir. Bu yüzden âyetleri tefsir ederken genellikle tasavvufî ve batınî yorumlardan kaçınmış ve âyetleri daha çok zahirine uygun bir şekilde tefsir ettiği görülmektedir. Hatta onun tefsir ettiği âyetlerde tasavvufî tefsirlere hiç atıfta bulunmadığı görülmektedir. O, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini rivâyet ve dirayet metotlarını kullanarak tefsir etmişse de daha çok dirayet tefsirlerine müracaat etmiştir. Bölgenin önemli medrese âlimlerinden olması, âyetleri yorumlamadaki ilmî yetkinliğinin kaynağını göstermektedir. Zira eserinde bolca dilbilimsel açıklamalar ve nükteler görmek mümkündür.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"746 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160628","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-12-24DOI: 10.15869/itobiad.1343937
Abdurrahim Arslan
Câhiliye döneminde Araplar, değişik geleneklerin hâkim olduğu ve temelini asabiyetin teşkil ettiği kabile sistemi çatısı altında yaşıyorlardı. Kabilenin aldığı kararlar gerek siyasî gerek sosyal açıdan toplumun hayatında birinci derecede etkili oluyordu. İslâmiyet’in doğuşu sırasında kabile asabiyeti hayret verici bir şekilde etkisini göstermeye devam etmiş, bu da Kureyş ve Arap kabilelerini apaçık olan gerçekler karşısında kibirli kılmıştır. Hz. Peygamber ve Müslümanları Mekke’den göçe zorlayan Kureyş, Medine’den de onları çıkarıp atmak hatta tamamen yok etmek arzusundaydı. Kureyş’in tehditlerine karşı Hz. Peygamber bazı tedbirler almıştır. Bu tedbirler sonucunda İslâm tarihinin önemli olaylarından biri olan Büyük Bedir Savaşı meydana gelmiştir. Bu çalışmada söz konusu savaş esnasında Kureyşlilerin tutumları asabiyetçilik bağlamında ele alınmaktadır. Genel olarak savaşa iştirak edenlerin tutumlarına bakıldığında Kureyş’ten az bir kesimin savaş istediği, büyük kısmının çevre baskısından, kibir ve gururdan dolayı savaşa katıldıkları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Benî Hâşim’le siyasî çekişme içinde olan Benî Mahzûm ve Benî Abdüddâr’ın insanları savaşa teşvik ettiği ve onlara baskı uyguladığı görülmektedir. Savaşa katılma hususunda diğer kabilelerin ise pek istekli olmadıkları anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in dayıları olan Benî Zühre ve Hz. Ömer’in kabilesi Benî Adî savaşa katılmazken, Benî Hâşim savaşa kerhen katılmıştır. Özellikle kervanlarının kurtulduğunu öğrendikten sonra Kureyş’in önemli kollarından sayılan Benî Ümeyye ve Benî Esed daha yoldayken dönmek istemişlerdir. Çalışmada zikredilen kabilelerin tutumuna bakıldığında Câhiliye taassubundan kaynaklanan kabile asabiyetine dayandığını söylemek mümkündür. Diğer taraftan savaşa katılmayanların veya gönülsüz katılanların Hz. Peygamber’le yakın akrabalık bağlarının olduğu görülmektedir. Dolayısıyla burada asabiyetin hem müspet hem de menfi tesiri müşahede edilmektedir. Bedir’de; Arap Yarımadası’nda ilk defa kardeşler, baba ve evlatlar birbirlerine karşı kılıç çekmişlerdir. Bunula nesep bağının câhiliyedeki önemini yitirdiği ortaya çıkmıştır.
{"title":"Kabile Asabiyeti Açısından Bedir Gazvesi","authors":"Abdurrahim Arslan","doi":"10.15869/itobiad.1343937","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1343937","url":null,"abstract":"Câhiliye döneminde Araplar, değişik geleneklerin hâkim olduğu ve temelini asabiyetin teşkil ettiği kabile sistemi çatısı altında yaşıyorlardı. Kabilenin aldığı kararlar gerek siyasî gerek sosyal açıdan toplumun hayatında birinci derecede etkili oluyordu. İslâmiyet’in doğuşu sırasında kabile asabiyeti hayret verici bir şekilde etkisini göstermeye devam etmiş, bu da Kureyş ve Arap kabilelerini apaçık olan gerçekler karşısında kibirli kılmıştır. Hz. Peygamber ve Müslümanları Mekke’den göçe zorlayan Kureyş, Medine’den de onları çıkarıp atmak hatta tamamen yok etmek arzusundaydı. Kureyş’in tehditlerine karşı Hz. Peygamber bazı tedbirler almıştır. Bu tedbirler sonucunda İslâm tarihinin önemli olaylarından biri olan Büyük Bedir Savaşı meydana gelmiştir. Bu çalışmada söz konusu savaş esnasında Kureyşlilerin tutumları asabiyetçilik bağlamında ele alınmaktadır. Genel olarak savaşa iştirak edenlerin tutumlarına bakıldığında Kureyş’ten az bir kesimin savaş istediği, büyük kısmının çevre baskısından, kibir ve gururdan dolayı savaşa katıldıkları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Benî Hâşim’le siyasî çekişme içinde olan Benî Mahzûm ve Benî Abdüddâr’ın insanları savaşa teşvik ettiği ve onlara baskı uyguladığı görülmektedir. Savaşa katılma hususunda diğer kabilelerin ise pek istekli olmadıkları anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in dayıları olan Benî Zühre ve Hz. Ömer’in kabilesi Benî Adî savaşa katılmazken, Benî Hâşim savaşa kerhen katılmıştır. Özellikle kervanlarının kurtulduğunu öğrendikten sonra Kureyş’in önemli kollarından sayılan Benî Ümeyye ve Benî Esed daha yoldayken dönmek istemişlerdir. Çalışmada zikredilen kabilelerin tutumuna bakıldığında Câhiliye taassubundan kaynaklanan kabile asabiyetine dayandığını söylemek mümkündür. Diğer taraftan savaşa katılmayanların veya gönülsüz katılanların Hz. Peygamber’le yakın akrabalık bağlarının olduğu görülmektedir. Dolayısıyla burada asabiyetin hem müspet hem de menfi tesiri müşahede edilmektedir. Bedir’de; Arap Yarımadası’nda ilk defa kardeşler, baba ve evlatlar birbirlerine karşı kılıç çekmişlerdir. Bunula nesep bağının câhiliyedeki önemini yitirdiği ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"2017 40","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139159982","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-12-24DOI: 10.15869/itobiad.1370419
Pakize Yigit
Sustainable Development concept (SD) aims to better life for future generations. However, the COVID-19 pandemic has caused tremendous effects on people’s life in several areas. Therefore, the study aimed to investigate the impact of COVID-19 on the selected part of SD indicators in the OECD countries using Self-Organizing Map (SOM). SOM is a kind of artificial neural network (ANN) method, which is an effective clustering method to find hinder non-linear relationships between indicators. The data contained 38 OECD member countries for 11 variables for each country, covering three years (2019-2021). Firstly, descriptive statistics and Spearman rank correlation analysis were used for bivariate analysis. The coefficient of variation was also used to measure the convergence of indicators. Then, it was a two-stage clustering method using SOM and hierarchical clustering methods—the optimal cluster found according to the Silhouette Index and Davies–Bouldin Index, and as three. The convergence of gross domestic product increased gradually to 40.33% in 2019, 42.01% in 2020, and 43.69% in 2021, meaning increasing relative variability of OECD countries. While the mean of the life span was decreased, the share of health expenditure, health expenditure per capita, out-of-pocket health expenditure, and government health expenditure were increased in the study period. According to clustering analysis, the countries had similar characteristics within three years, except Colombia. Also, the USA distinguished very different characteristics from other OECD countries. Although the mean of study indicators varies due to the effect of the pandemic, the change within each OECD country showed mostly similar characteristics within three years.
{"title":"OECD Ülkelerinin Sürdürülebilir Kalkınma Değişkenlerine Göre Kendi Kendine Öğrenen Haritalar Yaklaşımı ile Kümelenmesi","authors":"Pakize Yigit","doi":"10.15869/itobiad.1370419","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1370419","url":null,"abstract":"Sustainable Development concept (SD) aims to better life for future generations. However, the COVID-19 pandemic has caused tremendous effects on people’s life in several areas. Therefore, the study aimed to investigate the impact of COVID-19 on the selected part of SD indicators in the OECD countries using Self-Organizing Map (SOM). SOM is a kind of artificial neural network (ANN) method, which is an effective clustering method to find hinder non-linear relationships between indicators. The data contained 38 OECD member countries for 11 variables for each country, covering three years (2019-2021). Firstly, descriptive statistics and Spearman rank correlation analysis were used for bivariate analysis. The coefficient of variation was also used to measure the convergence of indicators. Then, it was a two-stage clustering method using SOM and hierarchical clustering methods—the optimal cluster found according to the Silhouette Index and Davies–Bouldin Index, and as three. The convergence of gross domestic product increased gradually to 40.33% in 2019, 42.01% in 2020, and 43.69% in 2021, meaning increasing relative variability of OECD countries. While the mean of the life span was decreased, the share of health expenditure, health expenditure per capita, out-of-pocket health expenditure, and government health expenditure were increased in the study period. According to clustering analysis, the countries had similar characteristics within three years, except Colombia. Also, the USA distinguished very different characteristics from other OECD countries. Although the mean of study indicators varies due to the effect of the pandemic, the change within each OECD country showed mostly similar characteristics within three years.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"278 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139161017","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-12-23DOI: 10.15869/itobiad.1340303
H. Şahi̇n
Rüşd, kişinin aklî ve fikrî gelişimini ifade eder. Dinî mükellefiyet için kişinin reşid olması gerekir. Fukahânın çoğunluğu akıllı ve ergen olmayı rüşd için yeterli bulmamış kişinin reşid sayılması için rüşdünü ispat eden davranışlar sergilemesini gerekli görmüştür. İbn Hazm gibi bazı fakihler ise akıllı ergen kişiyi reşid saymış böylece rüşd vasfını bunlardan ayrı bir kavram olarak düşünmemiştir. Klasik fıkıh usulü eserlerinde genel olarak müstakil bir başlık olarak yer almasa da rüşd, hüküm konusunda mahkûm-ı aleyh başlığı altında ehliyet ile bağlantılı olarak ele alınmıştır. Fıkıhta genelde malı korumak konusunda akla ve ticari kurallara uygun davranmak şeklinde tanımlansa da rüşdün ibadetler, nikâh, talak, ticari konular, borçlar, hibe hatta ceza hukuku ile ilgili birçok hususta etkisi vardır. Bu çalışmamız usul çerçevesinde sınırlandırılmış ve fıkıh usûlünde rüşdün tanımı, önemi, yaş sınırı ve ilgili olduğu konu ve kavramlara fürû-ı fıkıhtaki görünümleriyle birlikte yer verilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında konunun önemi, amacı ve kapsamına yer verilmiştir. Rüşdün genel tanımı başlığında tüm İslâmî ilimler açısından genel bir tanım yapılmış, fıkhî tanımında ise fıkıh usulü merkezli tanımlara yer verilmiştir. Rüşd yaşı başlığında ise bu konuda fukahânın farklı değerlendirmeleri gerekçeleriyle birlikte ele alınmıştır. Fıkıh usûlünde rüşdün ilişkili olduğu kavramlar başlığında akıl, bulûğ, ehliyet, sefeh ve hacr konuları ele alınmış ve bu kavramların rüşd ile olan ilişkisi değerlendirilmiştir. Fıkıh usûlünde rüşdün ilişkili olduğu konular başlığında da mükellef tutulma ve mükellefiyet şartları açısından rüşd konusu ele alınmıştır. Sonuç kısmında fakihlerin rüşd konusuna yaklaşımları hakkında genel bir değerlendirme yapılmış ve bazı tercihlerde bulunulmuştur.
{"title":"Fürû-ı Fıkıhtaki Örnekleri ve Yansımalarıyla Fıkıh Usûlünde Rüşd Kavramı","authors":"H. Şahi̇n","doi":"10.15869/itobiad.1340303","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1340303","url":null,"abstract":"Rüşd, kişinin aklî ve fikrî gelişimini ifade eder. Dinî mükellefiyet için kişinin reşid olması gerekir. Fukahânın çoğunluğu akıllı ve ergen olmayı rüşd için yeterli bulmamış kişinin reşid sayılması için rüşdünü ispat eden davranışlar sergilemesini gerekli görmüştür. İbn Hazm gibi bazı fakihler ise akıllı ergen kişiyi reşid saymış böylece rüşd vasfını bunlardan ayrı bir kavram olarak düşünmemiştir. Klasik fıkıh usulü eserlerinde genel olarak müstakil bir başlık olarak yer almasa da rüşd, hüküm konusunda mahkûm-ı aleyh başlığı altında ehliyet ile bağlantılı olarak ele alınmıştır. Fıkıhta genelde malı korumak konusunda akla ve ticari kurallara uygun davranmak şeklinde tanımlansa da rüşdün ibadetler, nikâh, talak, ticari konular, borçlar, hibe hatta ceza hukuku ile ilgili birçok hususta etkisi vardır. Bu çalışmamız usul çerçevesinde sınırlandırılmış ve fıkıh usûlünde rüşdün tanımı, önemi, yaş sınırı ve ilgili olduğu konu ve kavramlara fürû-ı fıkıhtaki görünümleriyle birlikte yer verilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında konunun önemi, amacı ve kapsamına yer verilmiştir. Rüşdün genel tanımı başlığında tüm İslâmî ilimler açısından genel bir tanım yapılmış, fıkhî tanımında ise fıkıh usulü merkezli tanımlara yer verilmiştir. Rüşd yaşı başlığında ise bu konuda fukahânın farklı değerlendirmeleri gerekçeleriyle birlikte ele alınmıştır. Fıkıh usûlünde rüşdün ilişkili olduğu kavramlar başlığında akıl, bulûğ, ehliyet, sefeh ve hacr konuları ele alınmış ve bu kavramların rüşd ile olan ilişkisi değerlendirilmiştir. Fıkıh usûlünde rüşdün ilişkili olduğu konular başlığında da mükellef tutulma ve mükellefiyet şartları açısından rüşd konusu ele alınmıştır. Sonuç kısmında fakihlerin rüşd konusuna yaklaşımları hakkında genel bir değerlendirme yapılmış ve bazı tercihlerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"1 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139162489","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-12-18DOI: 10.15869/itobiad.1310688
Gizem Berber, Abdülkadir Öztürk
Yeşil pazarlama, tüketici istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyetlerini yerine getirirken; çevre kirliliği, enerji ve diğer kaynakların tüketimine dikkat edilen bir pazarlama yaklaşımıdır. Hava, su ve toprak kirliliği, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması, çölleşme vb. çevre sorunlarıyla ilgili farkındalığın artması nedeniyle tüketiciler, işletmeler ve devletler çevreci faaliyetleri önemseyerek yeşil pazarlama uygulamalarını desteklemeye başlamışlardır. Bu kapsamda tüketicileri ve işletmeleri yeşil pazarlama uygulamalarına yönlendiren nedenlerin neler olduğunu belirlemek, işletmelerin yeşil pazarlama uygulamalarında yaşadıkları sorunları ve tüketicilerin yeşil pazarlamayı tercih etme ya da tercih etmeme nedenlerini görmek amaçlanarak bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Google Akademik ve DergiPark veri tabanlarında yer alan, 2010-2022 yılları arasında yazılan ulusal ve uluslararası çalışmaları kapsayan literatür araştırması gerçekleştirilerek içerik analizi yapılmıştır. Yeşil pazarlamayla ilgili 60 uluslararası ve 72 ulusal olmak üzere toplam 132 çalışma incelenmiştir. Çalışmalar yapıldığı yıllara, sektörlere, örneklem grubuna, anahtar kelimelerine, yapısal olarak dağılımına, veri toplama ve analiz yöntemlerine göre değerlendirilmiştir. Yapılan içerik analizi sonucunda özellikle 2020 yılında yeşil pazarlama çalışmalarının diğer yıllara göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bu çalışmaların en çok turizm sektöründe olduğu fakat çoğu çalışmada sektör vurgulanmadan yeşil pazarlamayla ilgili kavramsal bilginin verildiği belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarının çoğunun sayısal ve istatistiksel verilerden oluşan nicel araştırma türünde olduğu, veri toplamak amacıyla genellikle tüketicilere yapılan anketlerden yararlanıldığı, veri analizlerinde ise en çok faktör analizi yapıldığı saptanmıştır. Çalışmalardaki anahtar kelimeler analiz edildiğinde ise; en çok yeşil pazarlama ve green marketing kavramlarının kullanıldığı görülmüştür. Literatür araştırmasında son yıllarda yeşil pazarlamayla ilgili çalışmaların arttığı, devletlerin çevreyi korumayla ilgili düzenlemelere ağırlık verdiği, tüketicilerin satın alma davranışında ve işletmelerin pazarlama çalışmalarında yeşil faaliyetlerin oldukça etkili olduğu belirlenmiştir.
{"title":"A Content Analysis on the Evaluation of Green Marketing Studies in Terms of Consumers and Businesses","authors":"Gizem Berber, Abdülkadir Öztürk","doi":"10.15869/itobiad.1310688","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1310688","url":null,"abstract":"Yeşil pazarlama, tüketici istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyetlerini yerine getirirken; çevre kirliliği, enerji ve diğer kaynakların tüketimine dikkat edilen bir pazarlama yaklaşımıdır. Hava, su ve toprak kirliliği, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması, çölleşme vb. çevre sorunlarıyla ilgili farkındalığın artması nedeniyle tüketiciler, işletmeler ve devletler çevreci faaliyetleri önemseyerek yeşil pazarlama uygulamalarını desteklemeye başlamışlardır. Bu kapsamda tüketicileri ve işletmeleri yeşil pazarlama uygulamalarına yönlendiren nedenlerin neler olduğunu belirlemek, işletmelerin yeşil pazarlama uygulamalarında yaşadıkları sorunları ve tüketicilerin yeşil pazarlamayı tercih etme ya da tercih etmeme nedenlerini görmek amaçlanarak bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Google Akademik ve DergiPark veri tabanlarında yer alan, 2010-2022 yılları arasında yazılan ulusal ve uluslararası çalışmaları kapsayan literatür araştırması gerçekleştirilerek içerik analizi yapılmıştır. Yeşil pazarlamayla ilgili 60 uluslararası ve 72 ulusal olmak üzere toplam 132 çalışma incelenmiştir. Çalışmalar yapıldığı yıllara, sektörlere, örneklem grubuna, anahtar kelimelerine, yapısal olarak dağılımına, veri toplama ve analiz yöntemlerine göre değerlendirilmiştir. Yapılan içerik analizi sonucunda özellikle 2020 yılında yeşil pazarlama çalışmalarının diğer yıllara göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bu çalışmaların en çok turizm sektöründe olduğu fakat çoğu çalışmada sektör vurgulanmadan yeşil pazarlamayla ilgili kavramsal bilginin verildiği belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarının çoğunun sayısal ve istatistiksel verilerden oluşan nicel araştırma türünde olduğu, veri toplamak amacıyla genellikle tüketicilere yapılan anketlerden yararlanıldığı, veri analizlerinde ise en çok faktör analizi yapıldığı saptanmıştır. Çalışmalardaki anahtar kelimeler analiz edildiğinde ise; en çok yeşil pazarlama ve green marketing kavramlarının kullanıldığı görülmüştür. Literatür araştırmasında son yıllarda yeşil pazarlamayla ilgili çalışmaların arttığı, devletlerin çevreyi korumayla ilgili düzenlemelere ağırlık verdiği, tüketicilerin satın alma davranışında ve işletmelerin pazarlama çalışmalarında yeşil faaliyetlerin oldukça etkili olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"66 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139175767","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-24DOI: 10.15869/itobiad.1184203
Haydeh Faraji̇, Elif Başçeli̇k
Individuals who show borderline personality traits but have not yet experienced these traits at the level of personality disorder patients might still have more destructive relationships compared to others in relation to their attitudes towards love (“passionate love (eros),” “altruistic love (agape)”, “possessive love (mania)”, “game playing love (ludus),” “friendly love (storge)”, “pragmatic love (pragma)”). It is predicted that the destructive relationships that individuals with borderline personality traits establish in line with their attitudes towards love may be related to some love myths (for example, "people who are in love can hurt the ones they love," "love forgives everything"). The purpose of this study was to determine whether romantic love myths play a mediating role in the attitudes toward love held by people who exhibit a high degree of borderline personality traits (BPT). Therefore, 492 participants, 220 males (44.7%) and 272 females (55.3%) aged 18-45 years, living in Istanbul and voluntarily participated in the research, were given the Borderline Personality Scale, Romantic Love Myths Scale, Attitudes Towards Love Scale and a form with personal information created by researchers was submitted. The obtained data were analyzed by applying Pearson Correlation analysis and hierarchical regression analysis. As a result of the findings, it was seen that the relationship between BPT and attitudes towards love was mediated by romantic love myths. The results of the study are important in showing that a change can be achieved in romantic relationship styles by targeting unrealistic beliefs in psychotherapy processes in the field of romantic relationships, which is one of the areas where individuals with borderline personality traits have difficulty.
{"title":"Borderline Kişilik Özellikleri, Aşk Mitleri ve Aşk Biçimleri","authors":"Haydeh Faraji̇, Elif Başçeli̇k","doi":"10.15869/itobiad.1184203","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1184203","url":null,"abstract":"Individuals who show borderline personality traits but have not yet experienced these traits at the level of personality disorder patients might still have more destructive relationships compared to others in relation to their attitudes towards love (“passionate love (eros),” “altruistic love (agape)”, “possessive love (mania)”, “game playing love (ludus),” “friendly love (storge)”, “pragmatic love (pragma)”). It is predicted that the destructive relationships that individuals with borderline personality traits establish in line with their attitudes towards love may be related to some love myths (for example, \"people who are in love can hurt the ones they love,\" \"love forgives everything\"). The purpose of this study was to determine whether romantic love myths play a mediating role in the attitudes toward love held by people who exhibit a high degree of borderline personality traits (BPT). Therefore, 492 participants, 220 males (44.7%) and 272 females (55.3%) aged 18-45 years, living in Istanbul and voluntarily participated in the research, were given the Borderline Personality Scale, Romantic Love Myths Scale, Attitudes Towards Love Scale and a form with personal information created by researchers was submitted. The obtained data were analyzed by applying Pearson Correlation analysis and hierarchical regression analysis. As a result of the findings, it was seen that the relationship between BPT and attitudes towards love was mediated by romantic love myths. The results of the study are important in showing that a change can be achieved in romantic relationship styles by targeting unrealistic beliefs in psychotherapy processes in the field of romantic relationships, which is one of the areas where individuals with borderline personality traits have difficulty.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"28 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139241666","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-25DOI: 10.15869/itobiad.1260559
İlknur ÇETİN DALGIÇ, Mehmet Ali Padir, Nazim Çoğaltay
Current study aims to explore the relationship among cognitive flexibility variables (alternative and control) and effective problem solving variables (impulsive, reflective, avoidant, monitoring, problem solving confidence, and planfulness) in school principals’ sample. The population of the research consists of 564 school administrators working in public schools in Siirt, Turkey, in the 2020-2021 academic year. Research data were collected from 50 female and 261 male administrators who volunteered to participate in the research among school administrators. "Cognitive Flexibility Inventory" and "Problem Solving Inventory" were used as data collection tools in the study. Two independent t-tests were conducted to examine gender differences in participants' both cognitive flexibility and overall problem-solving scores. According to the research findings, it was determined that school administrators' cognitive flexibility levels and problem solving skills did not differ significantly according to gender. The canonical correlation analyze was utilized to test interrelationship between two set of variables. The canonical correlation analyze revealed two significant canonical functions. The findings of first canonical function indicated that, when both alternative and control sub-dimension of cognitive flexibility and total cognitive flexibility scores increase impulsive and avoidant scores decrease, while reflective, monitoring, problem solving confidence, and planfulness sub-dimensions of effective problem solving and total problem solving scores increase. The results also showed that there was a high and a positive correlation between overall cognitive flexibility level of school administrations and their effective problem solving skills. The findings of second canonical function also indicated that when alternative scores increase and control scores decrease, reflecting, monitoring, and impulsive problem solving scores decrease. Overall, the results suggest that the cognitive flexibility and effective problem solving nicely complement each other. In these respect, in order to be equipped to effectively solve problems, school principals need to be also equipped with cognitive flexibility skills.
{"title":"Okul Müdürlerinin Bilişsel Esneklikleri ile Etkili Problem Çözme Becerileri Arasındaki İlişki: Bir Kanonik Korelasyon Analizi","authors":"İlknur ÇETİN DALGIÇ, Mehmet Ali Padir, Nazim Çoğaltay","doi":"10.15869/itobiad.1260559","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1260559","url":null,"abstract":"Current study aims to explore the relationship among cognitive flexibility variables (alternative and control) and effective problem solving variables (impulsive, reflective, avoidant, monitoring, problem solving confidence, and planfulness) in school principals’ sample. The population of the research consists of 564 school administrators working in public schools in Siirt, Turkey, in the 2020-2021 academic year. Research data were collected from 50 female and 261 male administrators who volunteered to participate in the research among school administrators. \"Cognitive Flexibility Inventory\" and \"Problem Solving Inventory\" were used as data collection tools in the study. Two independent t-tests were conducted to examine gender differences in participants' both cognitive flexibility and overall problem-solving scores. According to the research findings, it was determined that school administrators' cognitive flexibility levels and problem solving skills did not differ significantly according to gender. The canonical correlation analyze was utilized to test interrelationship between two set of variables. The canonical correlation analyze revealed two significant canonical functions. The findings of first canonical function indicated that, when both alternative and control sub-dimension of cognitive flexibility and total cognitive flexibility scores increase impulsive and avoidant scores decrease, while reflective, monitoring, problem solving confidence, and planfulness sub-dimensions of effective problem solving and total problem solving scores increase. The results also showed that there was a high and a positive correlation between overall cognitive flexibility level of school administrations and their effective problem solving skills. The findings of second canonical function also indicated that when alternative scores increase and control scores decrease, reflecting, monitoring, and impulsive problem solving scores decrease. Overall, the results suggest that the cognitive flexibility and effective problem solving nicely complement each other. In these respect, in order to be equipped to effectively solve problems, school principals need to be also equipped with cognitive flexibility skills.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139313914","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-23DOI: 10.15869/itobiad.1196417
Abdulkadir Atar, Mehmet Akif Peçe
Ekonomi literatüründe firma yatırımları için en önemli iktisadi konulardan biri olan faiz sistemi yerine alternatif model arayışı, özellikle İslâm ülkeleri veya çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip ülkelerde büyük önem arz etmektedir. Faiz, her ne kadar günümüz iktisat literatüründe vaz geçilmesi zor bir başlık olsa da bu alanda yapılan çalışmalar, faizin olumsuz sonuçlarını bilimsel çerçevede ortaya koyarak alternatif uygulamaların önemini artıracaktır. Bu çalışmanın amacı, İslâm ülkelerinde faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasında ilişkiyi ortaya koymaktır. Ayrıca çalışma İslâm ülkeleri üzerinde faiz ve ekonomik büyümenin çalışıldığı az sayıda çalışma içerisinde en güncel çalışma niteliğini taşımaktadır. Analizde transfer harcamalarının bir kalemi olan faiz ödemelerinin büyüme üzerindeki etkisini daha anlamlı şekilde ortaya koymak amaçlandığından ayrıca tüketim ve yatırım harcamalarına da kontrol değişken olarak yer verilmiştir. Çalışmada aralarında Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Mısır, Endonezya, İran, Ürdün, Kuveyt, Fas, Tunus ve Türkiye olan 11 İslâm ülkesine ilişkin 1995 –2020 dönemini kapsayan panel veri seti kullanılmıştır. İslâm İş birliği Teşkilatı’na üye çok daha fazla İslâm ülkesi olmasına karşın verilerdeki eksiklikler 11 ülkelik bir gözlem kısıtına gidilmesine sebep olmuştur. Birinci farklarında durağan hale gelen serilerin arasında uzun dönemli eş bütünleşme ilişkisi YKB’yi de dikkate alan Westerlund eşbütünleşme testi ile kontrol edilmiş ve seriler arasında uzun dönemli eş bütünleşme ilişkisi bulunmuştur. Son olarak I(1) seviyesinde durağan ve YKB durumlarında etkili sonuçlar verebilen Panel DOLS tahmincisi ile faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin katsayıları tahmin edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir eş bütünleşme ilişkisi bulunurken panel DOLS tahmincisi sonucunda faiz ödemelerinde %1’lik artış büyümeyi yaklaşık %0.48 oranında azaltmaktadır.
{"title":"Analysis of the Relationship between Interest Payments and Economic Growth with Panel Data Method: The Case of Islamic Countries","authors":"Abdulkadir Atar, Mehmet Akif Peçe","doi":"10.15869/itobiad.1196417","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1196417","url":null,"abstract":"Ekonomi literatüründe firma yatırımları için en önemli iktisadi konulardan biri olan faiz sistemi yerine alternatif model arayışı, özellikle İslâm ülkeleri veya çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip ülkelerde büyük önem arz etmektedir. Faiz, her ne kadar günümüz iktisat literatüründe vaz geçilmesi zor bir başlık olsa da bu alanda yapılan çalışmalar, faizin olumsuz sonuçlarını bilimsel çerçevede ortaya koyarak alternatif uygulamaların önemini artıracaktır. Bu çalışmanın amacı, İslâm ülkelerinde faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasında ilişkiyi ortaya koymaktır. Ayrıca çalışma İslâm ülkeleri üzerinde faiz ve ekonomik büyümenin çalışıldığı az sayıda çalışma içerisinde en güncel çalışma niteliğini taşımaktadır. Analizde transfer harcamalarının bir kalemi olan faiz ödemelerinin büyüme üzerindeki etkisini daha anlamlı şekilde ortaya koymak amaçlandığından ayrıca tüketim ve yatırım harcamalarına da kontrol değişken olarak yer verilmiştir. Çalışmada aralarında Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Mısır, Endonezya, İran, Ürdün, Kuveyt, Fas, Tunus ve Türkiye olan 11 İslâm ülkesine ilişkin 1995 –2020 dönemini kapsayan panel veri seti kullanılmıştır. İslâm İş birliği Teşkilatı’na üye çok daha fazla İslâm ülkesi olmasına karşın verilerdeki eksiklikler 11 ülkelik bir gözlem kısıtına gidilmesine sebep olmuştur. Birinci farklarında durağan hale gelen serilerin arasında uzun dönemli eş bütünleşme ilişkisi YKB’yi de dikkate alan Westerlund eşbütünleşme testi ile kontrol edilmiş ve seriler arasında uzun dönemli eş bütünleşme ilişkisi bulunmuştur. Son olarak I(1) seviyesinde durağan ve YKB durumlarında etkili sonuçlar verebilen Panel DOLS tahmincisi ile faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin katsayıları tahmin edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre faiz ödemeleri ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir eş bütünleşme ilişkisi bulunurken panel DOLS tahmincisi sonucunda faiz ödemelerinde %1’lik artış büyümeyi yaklaşık %0.48 oranında azaltmaktadır.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"145 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139315399","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-16DOI: 10.15869/itobiad.1258638
Adem Bayar, Mehmet Koca
The purpose of this research is twofold: 1) to determine the reasons for nepotism in schools and 2) to offer some possible solutions to overcome this issue. To reach this purpose, the researchers have addressed some research questions during the research. These are; 1. What is the definition of nepotism?, 2. What are the reasons for nepotism?, and 3. What should be done to bring down nepotism?. This study has been carried out using a phenomenology research design within the framework of a qualitative research approach. The study group of this research consists of 12 teachers working in Amasya in the 2020-2021 academic year. They have been determined by homogeneous sampling technique in the framework of purposeful sampling method. Semi-structured interview form has been created by the researchers and used as a data collection tool in the research. The participant teachers have defined nepotism as unfair earnings, influential contact, favoritism, taking sides, and discrimination. The participants have also stated that the reasons for nepotism are as follows; gender, political view, idea-belief, fellow countryman-relative, and teacher unions. To reduce nepotism issues in schools, the participants have also offered some possible suggestions such as right-law-justice, administrators, merit, and regulations. In this context, both policymakers and policy practitioners should make right-law-justice among people in society. Therefore, it could be a kind of school policy and culture. Also, administrators should act equally. Moreover, individuals should be supported in ethical behavior by administrators. Decision-makers should consider individuals’ abilities when recruiting. In addition to all, policymakers must make the necessary legal arrangements in a short time. Unless these are done, nepotism as an organizational reality will continue to exist as a damaging factor to the organization. Based on the findings of this research, the researchers have concluded that unless nepotism is eliminated, institutions will not be able to serve effectively and that trained manpower will not be adequately utilized.
{"title":"The Perspectives of Teachers on Nepotism","authors":"Adem Bayar, Mehmet Koca","doi":"10.15869/itobiad.1258638","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1258638","url":null,"abstract":"The purpose of this research is twofold: 1) to determine the reasons for nepotism in schools and 2) to offer some possible solutions to overcome this issue. To reach this purpose, the researchers have addressed some research questions during the research. These are; 1. What is the definition of nepotism?, 2. What are the reasons for nepotism?, and 3. What should be done to bring down nepotism?. This study has been carried out using a phenomenology research design within the framework of a qualitative research approach. The study group of this research consists of 12 teachers working in Amasya in the 2020-2021 academic year. They have been determined by homogeneous sampling technique in the framework of purposeful sampling method. Semi-structured interview form has been created by the researchers and used as a data collection tool in the research. The participant teachers have defined nepotism as unfair earnings, influential contact, favoritism, taking sides, and discrimination. The participants have also stated that the reasons for nepotism are as follows; gender, political view, idea-belief, fellow countryman-relative, and teacher unions. To reduce nepotism issues in schools, the participants have also offered some possible suggestions such as right-law-justice, administrators, merit, and regulations. In this context, both policymakers and policy practitioners should make right-law-justice among people in society. Therefore, it could be a kind of school policy and culture. Also, administrators should act equally. Moreover, individuals should be supported in ethical behavior by administrators. Decision-makers should consider individuals’ abilities when recruiting. In addition to all, policymakers must make the necessary legal arrangements in a short time. Unless these are done, nepotism as an organizational reality will continue to exist as a damaging factor to the organization. Based on the findings of this research, the researchers have concluded that unless nepotism is eliminated, institutions will not be able to serve effectively and that trained manpower will not be adequately utilized.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"14 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139318580","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-10-10DOI: 10.15869/itobiad.1263285
Emine Kiliçaslan, Cennet ARMAN ZENGİ, Duygu Yücel
The intense technological revolution in the field of communication and information technologies has naturally affected economic and social life. As the economy evolves towards Industry 4.0 and the metaverse universe, digital transformation has started to reshape production and consumption relations. Thanks to advanced technology and mass media, the world has shrunk, communication has intensified and access to information is realised with a single click. At the last point, the Metaverse appears as a digital virtual universe. The Metaverse world, which provides a parallel but virtual reality for human beings, can be considered as a twin world where we live with our avatars. However, the virtual twin world changes the known consumption, production and financing patterns of the economic system and creates a commodity universe economy, or in other words, the Metaverse economy. In this context, the aim of this systematic review is to understand the consumption of individuals in the new economic life that comes with the changing world order. Many global, popular and world giant brands include the Metaverse in their production methods. When the Metaverse fully enters our lives, a new economic life will be formed in our daily work, working life and social life thanks to the Metaverse tools we will use. Keeping up with advanced communication and information technologies will harmonise both the production and consumption structure of society with technological change. In this context, the aim of this study is to draw attention to the culture of consumption in the Metaverse economy as new communication technologies. For this reason, the Metaverse economy and ChatGPT analysis method were chosen in the context of the originality of the subject. The research questions of the study are, will the Metaverse economy as a new communication technology increase the consumption culture? Will people shop with their avatars in virtual stores? The originality of the study stems from the fact that there is no study on this subject and ChatGPT analysis method has not been used. Its contribution to the literature will be in this context. A literature review was also conducted. ChatGPT analysis method was applied in the study. With the ChatGPT analysis method, Internet 1.0 consumption culture, social media consumption culture and metaverse period consumption culture change processes were compared.
{"title":"Consumption Culture in the Metaverse Economy as New Communication Technologies (ChatGPT Analysing)","authors":"Emine Kiliçaslan, Cennet ARMAN ZENGİ, Duygu Yücel","doi":"10.15869/itobiad.1263285","DOIUrl":"https://doi.org/10.15869/itobiad.1263285","url":null,"abstract":"The intense technological revolution in the field of communication and information technologies has naturally affected economic and social life. As the economy evolves towards Industry 4.0 and the metaverse universe, digital transformation has started to reshape production and consumption relations. Thanks to advanced technology and mass media, the world has shrunk, communication has intensified and access to information is realised with a single click. At the last point, the Metaverse appears as a digital virtual universe. The Metaverse world, which provides a parallel but virtual reality for human beings, can be considered as a twin world where we live with our avatars. However, the virtual twin world changes the known consumption, production and financing patterns of the economic system and creates a commodity universe economy, or in other words, the Metaverse economy. In this context, the aim of this systematic review is to understand the consumption of individuals in the new economic life that comes with the changing world order. Many global, popular and world giant brands include the Metaverse in their production methods. When the Metaverse fully enters our lives, a new economic life will be formed in our daily work, working life and social life thanks to the Metaverse tools we will use. Keeping up with advanced communication and information technologies will harmonise both the production and consumption structure of society with technological change. In this context, the aim of this study is to draw attention to the culture of consumption in the Metaverse economy as new communication technologies. For this reason, the Metaverse economy and ChatGPT analysis method were chosen in the context of the originality of the subject. The research questions of the study are, will the Metaverse economy as a new communication technology increase the consumption culture? Will people shop with their avatars in virtual stores? The originality of the study stems from the fact that there is no study on this subject and ChatGPT analysis method has not been used. Its contribution to the literature will be in this context. A literature review was also conducted. ChatGPT analysis method was applied in the study. With the ChatGPT analysis method, Internet 1.0 consumption culture, social media consumption culture and metaverse period consumption culture change processes were compared.","PeriodicalId":508407,"journal":{"name":"İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi","volume":"12 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-10-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139320817","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：