Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1219954
Caner Yalmanli, S. Erbaş, Murat Mutlucan
Bu çalışmada yağ gülünde çoğaltım materyallerinin (kesme dikim ve fidan dikim metodu) verim ve kalite özelliklerine üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bölünmüş parseller deneme desenine göre yürütülen çalışmada parsellerde çiçeklenme ile birlikte çiçeklenme başında, ortasında ve sonunda olmak üzere üç dönemde çiçek hasadı yapılmıştır. Hasat zamanlarına göre çiçeklenme başlangıcından sonuna kadar çiçek çapı, petal yaprak oranı ve 100 çiçek ağırlığı azalmıştır. Çiçek verimi en yüksek çiçeklenme ortası dönemde daha yüksek alınırken, çoğaltım materyallerine göre çiçek veriminde farklılık gözlenmemiştir. Uçucu yağ oranı çiçeklenme periyodu boyunca azalmış ve çoğaltım materyaline göre en yüksek kesme dikim metodundan elde edilmiştir. Uçucu yağ verimi kesme dikim metodunda daha yüksek bulunmuştur. Uçucu yağ bileşenleri incelendiğinde β-sitronellol oranı çiçeklenme başından sonuna doğru her iki çoğaltım materyalinde artarken, geraniol oranı ise çiçeklenme ortasına kadar artmış ve sonrasında azalmıştır. Sonuç olarak; yağ gülünde özellikle hastalık ve zararlıların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde veya organik olarak planlanan üretimlerde fidan dikim yöntemi önerilebilir.
{"title":"The Effect of Yield and Quality Characters of Propagation Materials in Oil Bearing Rose (Rosa damascena Miller)","authors":"Caner Yalmanli, S. Erbaş, Murat Mutlucan","doi":"10.54975/isubuzfd.1219954","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1219954","url":null,"abstract":"Bu çalışmada yağ gülünde çoğaltım materyallerinin (kesme dikim ve fidan dikim metodu) verim ve kalite özelliklerine üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bölünmüş parseller deneme desenine göre yürütülen çalışmada parsellerde çiçeklenme ile birlikte çiçeklenme başında, ortasında ve sonunda olmak üzere üç dönemde çiçek hasadı yapılmıştır. Hasat zamanlarına göre çiçeklenme başlangıcından sonuna kadar çiçek çapı, petal yaprak oranı ve 100 çiçek ağırlığı azalmıştır. Çiçek verimi en yüksek çiçeklenme ortası dönemde daha yüksek alınırken, çoğaltım materyallerine göre çiçek veriminde farklılık gözlenmemiştir. Uçucu yağ oranı çiçeklenme periyodu boyunca azalmış ve çoğaltım materyaline göre en yüksek kesme dikim metodundan elde edilmiştir. Uçucu yağ verimi kesme dikim metodunda daha yüksek bulunmuştur. Uçucu yağ bileşenleri incelendiğinde β-sitronellol oranı çiçeklenme başından sonuna doğru her iki çoğaltım materyalinde artarken, geraniol oranı ise çiçeklenme ortasına kadar artmış ve sonrasında azalmıştır. Sonuç olarak; yağ gülünde özellikle hastalık ve zararlıların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde veya organik olarak planlanan üretimlerde fidan dikim yöntemi önerilebilir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"35 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"79795839","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1258442
Fatma Gül GÖZE ÖZDEMİR, Tuğçe Özek, Jean Claude Ndayiragije, Hacer Çevi̇k, İsmail Karaca
In this research, the effect of soil, foliar and simultaneous soil+foliar applications of chitosan on gall and egg mass of root-knot nematode Meloidogyne incognita was investigated in tomato plants under controlled conditions (24±1°C, 60±5% RH). Fluopyram (0.16 ml/L) was used as positive control while only nematode-treated plants were considered as negative control. The study was set up in a randomized plot design with 5 replications for each application. The liquid suspension of chitosan diluted at 1% was used. In soil application, 5 ml was applied to each pot by using a graduated cylinder while in foliar application, the liquid suspension at 1% was applied using a portable hand sprayer until the solution was finished. The study was evaluated according to the 1-9 gall and egg mass index 60 days after inoculation of nematodes. The lowest gall (2.8) and egg mass (2.4) indexes were detected in the simultaneous soil+foliar application and took place in the same statistical group with the positive control nematicide. It was determined that the nematicidal effect of chitosan has increased in the case of combined soil and foliar applications. These results support the fact that chitosan applications are successful in the control of root-knot nematode.
{"title":"Domateste Kök Ur Nematodu Mücadelesinde Kitosanın Toprak ve Yaprak Uygulamaları","authors":"Fatma Gül GÖZE ÖZDEMİR, Tuğçe Özek, Jean Claude Ndayiragije, Hacer Çevi̇k, İsmail Karaca","doi":"10.54975/isubuzfd.1258442","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1258442","url":null,"abstract":"In this research, the effect of soil, foliar and simultaneous soil+foliar applications of chitosan on gall and egg mass of root-knot nematode Meloidogyne incognita was investigated in tomato plants under controlled conditions (24±1°C, 60±5% RH). Fluopyram (0.16 ml/L) was used as positive control while only nematode-treated plants were considered as negative control. The study was set up in a randomized plot design with 5 replications for each application. The liquid suspension of chitosan diluted at 1% was used. In soil application, 5 ml was applied to each pot by using a graduated cylinder while in foliar application, the liquid suspension at 1% was applied using a portable hand sprayer until the solution was finished. The study was evaluated according to the 1-9 gall and egg mass index 60 days after inoculation of nematodes. The lowest gall (2.8) and egg mass (2.4) indexes were detected in the simultaneous soil+foliar application and took place in the same statistical group with the positive control nematicide. It was determined that the nematicidal effect of chitosan has increased in the case of combined soil and foliar applications. These results support the fact that chitosan applications are successful in the control of root-knot nematode.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"78609504","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1288727
Özlem Demir, Hüsnü Ünlü
Bu araştırmada 20 adet beef tipi domates hattının bazı morfolojik özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda beef tipi domates hatlarının 22 adet morfolojik karakter bakımından incelenmesi üzerinde durulmuştu. Araştırmada UPOV kriterlerine göre yapılan gözlem ve değerlendirmelerin sonucunda; hatların tamamında hipokotilde antosiyan oluşumunun olduğu ve bitki büyüme tipinin sırık (indeterminate) olduğu belirlenmiştir. Çalışmada Bd 24 hattı dışındaki tüm hatlarda meyve olgunluk renginin kırmızı ve meyve olgunluk aşamasından önce yeşil omuz oluşumunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Hatların yaprak uzunluğu değerleri 41.33-59.33 cm, yaprak genişliği değerleri ise 34.00-57.33 cm arasında ölçülmüştür. Gövde boğum arası uzunluk ölçümleri sonucunda en yüksek değere sahip olan hattın Bd 2 (58.00 cm), en düşük değere sahip hattın ise Bd 9 (28.33 cm) olduğu belirlenmiştir. Gövde boğum arası kalınlığı ölçümlerinde ise 13.06 mm ile 20.99 mm arasında değişen sonuçlar elde edilmiştir. Meyve eti kalınlığı ölçümlerinde; Bd 20 numaralı hattın 6.81 mm ile en düşük, Bd 5 numaralı hattın 10.54 mm ile en yüksek değere sahip olduğu tespit edilmiştir.
{"title":"Bazı Beef Tipi Domates Hatlarının Morfolojik Özelliklerinin Belirlenmesi","authors":"Özlem Demir, Hüsnü Ünlü","doi":"10.54975/isubuzfd.1288727","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1288727","url":null,"abstract":"Bu araştırmada 20 adet beef tipi domates hattının bazı morfolojik özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda beef tipi domates hatlarının 22 adet morfolojik karakter bakımından incelenmesi üzerinde durulmuştu. Araştırmada UPOV kriterlerine göre yapılan gözlem ve değerlendirmelerin sonucunda; hatların tamamında hipokotilde antosiyan oluşumunun olduğu ve bitki büyüme tipinin sırık (indeterminate) olduğu belirlenmiştir. Çalışmada Bd 24 hattı dışındaki tüm hatlarda meyve olgunluk renginin kırmızı ve meyve olgunluk aşamasından önce yeşil omuz oluşumunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Hatların yaprak uzunluğu değerleri 41.33-59.33 cm, yaprak genişliği değerleri ise 34.00-57.33 cm arasında ölçülmüştür. Gövde boğum arası uzunluk ölçümleri sonucunda en yüksek değere sahip olan hattın Bd 2 (58.00 cm), en düşük değere sahip hattın ise Bd 9 (28.33 cm) olduğu belirlenmiştir. Gövde boğum arası kalınlığı ölçümlerinde ise 13.06 mm ile 20.99 mm arasında değişen sonuçlar elde edilmiştir. Meyve eti kalınlığı ölçümlerinde; Bd 20 numaralı hattın 6.81 mm ile en düşük, Bd 5 numaralı hattın 10.54 mm ile en yüksek değere sahip olduğu tespit edilmiştir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"62 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87553864","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1217890
Aslı Dalgiç, Deniz Sarica, Vecdi Demi̇rcan
Hayvancılık sektörü, toplumun sağlıklı beslenmesi, kırsal kalkınmaya ve istihdama katkısı bakımından önemli bir sektördür. Bu çalışmada, Türkiye’de besi sığırcılığının gelişiminin ortaya konması ve sığır etinin on yıllık üretim öngörüsünde bulunulması amaçlanmıştır. Gelecek yıllara ilişkin tahmin yapılmasının yatırım ve üretim planlaması bakımından yararlı olacağı düşünülmektedir. Sığır eti üretim miktarı, Box-Jenkins metodu olan ARIMA modeli ile tahmin edilmiştir. Analizde kullanılan veriler 1936-2021 dönemini kapsamaktadır. Yapılan analizler sonucunda ARIMA (0.2.2) modeli sığır eti üretiminin tahminine ilişkin en uygun model olarak tespit edilmiştir. Yapılan tahmine göre; 2022-2031 yılları arasında sığır eti üretiminde %60.31 oranında artış olacağı öngörülmüştür. Bu artışa bağlı olarak kırmızı et sektörü ile ilgili et entegre tesislerinin geliştirilmesine yönelik adımların atılması gerektiği düşünülmektedir.
{"title":"Türkiye’de Sığır Eti Üretiminin ARIMA (Box-Jenkins) Modeli ile Öngörüsü","authors":"Aslı Dalgiç, Deniz Sarica, Vecdi Demi̇rcan","doi":"10.54975/isubuzfd.1217890","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1217890","url":null,"abstract":"Hayvancılık sektörü, toplumun sağlıklı beslenmesi, kırsal kalkınmaya ve istihdama katkısı bakımından önemli bir sektördür. Bu çalışmada, Türkiye’de besi sığırcılığının gelişiminin ortaya konması ve sığır etinin on yıllık üretim öngörüsünde bulunulması amaçlanmıştır. Gelecek yıllara ilişkin tahmin yapılmasının yatırım ve üretim planlaması bakımından yararlı olacağı düşünülmektedir. Sığır eti üretim miktarı, Box-Jenkins metodu olan ARIMA modeli ile tahmin edilmiştir. Analizde kullanılan veriler 1936-2021 dönemini kapsamaktadır. Yapılan analizler sonucunda ARIMA (0.2.2) modeli sığır eti üretiminin tahminine ilişkin en uygun model olarak tespit edilmiştir. Yapılan tahmine göre; 2022-2031 yılları arasında sığır eti üretiminde %60.31 oranında artış olacağı öngörülmüştür. Bu artışa bağlı olarak kırmızı et sektörü ile ilgili et entegre tesislerinin geliştirilmesine yönelik adımların atılması gerektiği düşünülmektedir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90934355","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1251036
İlknur Yurdakul, Kadriye Kalinbacak, Dilek Altinkaynak, Remzi Murat Peker
Endüstrinin gelişmesi ve antropojenik etkiler ağır metal kaynaklı çevre kirliliğinin artmasına etki etmektedir. Çalışmada buğday (Triticum aestivum L.) bitkisinde potansiyel toksik olan Molibden (Mo) ve Arsenik (As) ağır metallerinin buğday verimine kısıtlayıcı etkisinin, buğday bitkisindeki potansiyel toksik ağır metalin toksiklik belirtilerinin belirlenmesi hedeflendi. Tarla şartlarında kireçli topraklarda Mo ve As elementinin farklı uygulama dozlarında (0, 10, 20, 40 mg kg-1) buğday-nohut münavebe sisteminde, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlı çalışma organize edildi. Çalışma sonucunda; 3 yılda buğday bitkisinde Mo ve As uygulamaları sırasıyla %27.43, %16.17 ve %6.85’lik ve %30.2, % 49.50 ve %18.18 verim düşüşü meydana geldi. Mo uygulaması sonucu buğday verimlerinde meydana gelen azalma birinci ve ikinci buğday ekim yıllarında istatistiksel anlamda önemli oldu (F=13.9**, P<0.01) (F=16.2**, P<0.01). As uygulaması sonucu buğday verimlerinde meydana gelen azalma istatistiki anlamda her üç yılda da önemli (F= 5.33*, P<0.05) (F=15.05**, P<0.01) (F=5.36*, P<0.05) bulundu. Maksimum verimde %10’luk azalmayı toprağa uygulanan Mo ve As’in 14 kg da-1 ve 13.7 mg kg-1 düzeyi sağladı. Mo toksiklik belirtileri; cılız ve küçük sağlıksız bitki, yaprak uçlarında başlayan sarı-turuncu sararmalar, yüksek dozda kurumalar olarak gözlendi. As toksiklik belirtileri; bitki boylarının kısalması ve parsel içerisinde bitki yoğunluğunun azalması olarak ortaya çıktı.
{"title":"Molibden ve Arseniğin Tarla Koşullarında Buğday Bitkisinin Verimine ve Toksikliğine Etkilerinin Belirlenmesi","authors":"İlknur Yurdakul, Kadriye Kalinbacak, Dilek Altinkaynak, Remzi Murat Peker","doi":"10.54975/isubuzfd.1251036","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1251036","url":null,"abstract":"Endüstrinin gelişmesi ve antropojenik etkiler ağır metal kaynaklı çevre kirliliğinin artmasına etki etmektedir. Çalışmada buğday (Triticum aestivum L.) bitkisinde potansiyel toksik olan Molibden (Mo) ve Arsenik (As) ağır metallerinin buğday verimine kısıtlayıcı etkisinin, buğday bitkisindeki potansiyel toksik ağır metalin toksiklik belirtilerinin belirlenmesi hedeflendi. Tarla şartlarında kireçli topraklarda Mo ve As elementinin farklı uygulama dozlarında (0, 10, 20, 40 mg kg-1) buğday-nohut münavebe sisteminde, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlı çalışma organize edildi. Çalışma sonucunda; 3 yılda buğday bitkisinde Mo ve As uygulamaları sırasıyla %27.43, %16.17 ve %6.85’lik ve %30.2, % 49.50 ve %18.18 verim düşüşü meydana geldi. Mo uygulaması sonucu buğday verimlerinde meydana gelen azalma birinci ve ikinci buğday ekim yıllarında istatistiksel anlamda önemli oldu (F=13.9**, P<0.01) (F=16.2**, P<0.01). As uygulaması sonucu buğday verimlerinde meydana gelen azalma istatistiki anlamda her üç yılda da önemli (F= 5.33*, P<0.05) (F=15.05**, P<0.01) (F=5.36*, P<0.05) bulundu. Maksimum verimde %10’luk azalmayı toprağa uygulanan Mo ve As’in 14 kg da-1 ve 13.7 mg kg-1 düzeyi sağladı. Mo toksiklik belirtileri; cılız ve küçük sağlıksız bitki, yaprak uçlarında başlayan sarı-turuncu sararmalar, yüksek dozda kurumalar olarak gözlendi. As toksiklik belirtileri; bitki boylarının kısalması ve parsel içerisinde bitki yoğunluğunun azalması olarak ortaya çıktı.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"18 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82652229","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1260726
Firooz Ahmad Nikzad, H. Baydar
The aim of this study was to determine the possible effects of pruning the side branches at different stages, designed as a single stem/single head, on the growth and development characteristics of the safflower (Carthamus tinctorius L.) plant and its agricultural potential under the different plant spacing. In the research, which was established with 3 replications according to the split-plot, 3 pruning times (beginning of budding, end of budding and beginning of flowering) and 3 different row distances (15 x 10, 30 x 10, and 45 x 10 cm) were applied. While pruning treatments had positive effects on chlorophyll content, plant height, head diameter, seed number, and 1000 seed weight, they had negative effects on seed weight, harvest index, oil ratio, seed and oil yield. Chlorophyll content, plant height, the number of branches, head diameter, the number of heads, the number of seeds, seed weight, and 1000 seed weight increased as row spacing widened; harvest index, seed and oil yield decreased; oil ratio was unaffected. The research findings showed that pruning time and sowing distances had non-significant effect on fatty acid composition. Despite having more seeds and a heavier 1000 seed weight, plants with a single stem/single head had lower seed and oil yields because they did not have as many heads as branched plants. The research findings are important in providing data that can be a role model for genetically non-branching plants.
{"title":"Aspir (Carthamus tinctorius L.) Bitkisinin Budanmasi ile Oluşturulan Tek Sap ve Tek Tabla Şeklindeki Morfolojik Tasarımın Büyüme ve Gelişme Özellikleri ile Tarimsal Potansiyeli Üzerine Etkisi","authors":"Firooz Ahmad Nikzad, H. Baydar","doi":"10.54975/isubuzfd.1260726","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1260726","url":null,"abstract":"The aim of this study was to determine the possible effects of pruning the side branches at different stages, designed as a single stem/single head, on the growth and development characteristics of the safflower (Carthamus tinctorius L.) plant and its agricultural potential under the different plant spacing. In the research, which was established with 3 replications according to the split-plot, 3 pruning times (beginning of budding, end of budding and beginning of flowering) and 3 different row distances (15 x 10, 30 x 10, and 45 x 10 cm) were applied. While pruning treatments had positive effects on chlorophyll content, plant height, head diameter, seed number, and 1000 seed weight, they had negative effects on seed weight, harvest index, oil ratio, seed and oil yield. Chlorophyll content, plant height, the number of branches, head diameter, the number of heads, the number of seeds, seed weight, and 1000 seed weight increased as row spacing widened; harvest index, seed and oil yield decreased; oil ratio was unaffected. The research findings showed that pruning time and sowing distances had non-significant effect on fatty acid composition. Despite having more seeds and a heavier 1000 seed weight, plants with a single stem/single head had lower seed and oil yields because they did not have as many heads as branched plants. The research findings are important in providing data that can be a role model for genetically non-branching plants.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"45 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73990473","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.54975/isubuzfd.1149112
Merve Kavak, Erhan Koçak
Çalışma kapsamınsa, Batı Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Muğla, Isparta ve Burdur illerinden 11 lokasyondan toplam 55 adet Domates güvesi Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) bireyi toplanmıştır. Söz konusu böcek türünde endosimbiyont bakterilerden Wolbachia, Rickettsia ve Spiroplasma taraması yapılmıştır. Bu bireylerde endosimbiyont bakteri olan Wolbachia, Rickettsia ve Spiroplasma’nın varlığı ve bulunma oranı PCR reaksiyonlarından sekans yapılarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, Rickettsia ve Spiroplasma’nın T. absoluta için dünya ve Türkiye genelinde ilk kayıt olduğu belirlenmiştir. Bu zamana kadar bulunamayan Spiroplasma ve Rickettsia çalışmamızda yüksek oranda değer göstermiştir. Batı Akdeniz Bölgesi’nde Domates güvesinde Wolbachia, Ricketsia ve Spiroplasma bulunma oranları sırasıyla %76.3, %78.1 ve %90.9 olarak belirlenmiştir.
{"title":"Batı Akdeniz Bölgesi Domates Güvesi Tuta absoluta (Lepidoptera: Gelechiidae) Popülasyonlarında Endosimbiyont Bakteri Türlerinin Belirlenmesi","authors":"Merve Kavak, Erhan Koçak","doi":"10.54975/isubuzfd.1149112","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1149112","url":null,"abstract":"Çalışma kapsamınsa, Batı Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Muğla, Isparta ve Burdur illerinden 11 lokasyondan toplam 55 adet Domates güvesi Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) bireyi toplanmıştır. Söz konusu böcek türünde endosimbiyont bakterilerden Wolbachia, Rickettsia ve Spiroplasma taraması yapılmıştır. Bu bireylerde endosimbiyont bakteri olan Wolbachia, Rickettsia ve Spiroplasma’nın varlığı ve bulunma oranı PCR reaksiyonlarından sekans yapılarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, Rickettsia ve Spiroplasma’nın T. absoluta için dünya ve Türkiye genelinde ilk kayıt olduğu belirlenmiştir. Bu zamana kadar bulunamayan Spiroplasma ve Rickettsia çalışmamızda yüksek oranda değer göstermiştir. Batı Akdeniz Bölgesi’nde Domates güvesinde Wolbachia, Ricketsia ve Spiroplasma bulunma oranları sırasıyla %76.3, %78.1 ve %90.9 olarak belirlenmiştir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"102 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"79528690","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-14DOI: 10.54975/isubuzfd.1172761
Mehmet Ayçiçek, Ersin Karakaya
Baklagil üretiminin arttırılması değişen dünya koşullarına hazırlanma ve doğal kaynakların korunmasına katkı sağlaması bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışma; Bingöl ili kuru fasulye üreten işletmelerin ekonomik analizini yaparak, mevcut durumu ortaya çıkarmak, üreticilerin sosyo-ekonomik durumlarını ve kültürel durumlarını belirlemek ve kuru fasulye yetiştiriciliğinin gelişebilmesi için önerilerde bulunmak amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın temel verilerini Bingöl ili Merkez ilçesine bağlı “Tarım Bilgi Sistemi”ne kayıtlı olan 25 üretici ile tam sayım yöntemine göre Nisan- Haziran 2022 tarihleri arasında 2022 üretim dönemine ait anket yoluyla toplanan veriler oluşturmuştur. Araştırma bulgularına göre; tüm işletmelerde ekilen alan ortalama 11,3 da olarak hesaplanmıştır. Anket yapılan çiftçilerin kuru fasulye yetiştirme amaçlarına bakıldığında; geçim amacı %96, kolay olması %36, karlı olması %56 olarak belirlenmiştir. Anket yapılan çiftçilerin %54,2’sinin destek aldığı, %45,8’inin ise destek almadığı sonucu saptanmıştır. İncelenen işletmelerde ortalama verim miktarı 143,28 kg/da olarak belirlenmiştir. Gayrisafi üretim değeri işletmeler ortalamasında 2666,80 ₺ olarak hesaplanmıştır. 1 kg kuru fasulye üretim maliyeti 11,01 ₺ olarak belirlenmiştir. İncelenen işletmelerde ortalama brüt kar; 1218,8, net kar ise 1055,36 olarak bulunmuştur. 1 kg ürün net kârı; işletmeler ortalamasında 7,96 olarak hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda; kuru fasulye üreticilerinin üretimden, piyasaya arz noktasına kadar her aşamada sorunların olduğu kanısına varılmıştır. Bu sebeple üreticilerin sorunlarının çözülmesi, hak ettikleri geliri elde edebilmeleri ve ürünlerini daha da iyi bir değerden satabilmeleri için gerekli desteklerin sağlanması gerekmektedir.
{"title":"Bingöl İli Kuru Fasulye Üreten İşletmelerin mevcut durumu ve Ekonomik Analizi","authors":"Mehmet Ayçiçek, Ersin Karakaya","doi":"10.54975/isubuzfd.1172761","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1172761","url":null,"abstract":"Baklagil üretiminin arttırılması değişen dünya koşullarına hazırlanma ve doğal kaynakların korunmasına katkı sağlaması bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışma; Bingöl ili kuru fasulye üreten işletmelerin ekonomik analizini yaparak, mevcut durumu ortaya çıkarmak, üreticilerin sosyo-ekonomik durumlarını ve kültürel durumlarını belirlemek ve kuru fasulye yetiştiriciliğinin gelişebilmesi için önerilerde bulunmak amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın temel verilerini Bingöl ili Merkez ilçesine bağlı “Tarım Bilgi Sistemi”ne kayıtlı olan 25 üretici ile tam sayım yöntemine göre Nisan- Haziran 2022 tarihleri arasında 2022 üretim dönemine ait anket yoluyla toplanan veriler oluşturmuştur. Araştırma bulgularına göre; tüm işletmelerde ekilen alan ortalama 11,3 da olarak hesaplanmıştır. Anket yapılan çiftçilerin kuru fasulye yetiştirme amaçlarına bakıldığında; geçim amacı %96, kolay olması %36, karlı olması %56 olarak belirlenmiştir. Anket yapılan çiftçilerin %54,2’sinin destek aldığı, %45,8’inin ise destek almadığı sonucu saptanmıştır. İncelenen işletmelerde ortalama verim miktarı 143,28 kg/da olarak belirlenmiştir. Gayrisafi üretim değeri işletmeler ortalamasında 2666,80 ₺ olarak hesaplanmıştır. 1 kg kuru fasulye üretim maliyeti 11,01 ₺ olarak belirlenmiştir. İncelenen işletmelerde ortalama brüt kar; 1218,8, net kar ise 1055,36 olarak bulunmuştur. 1 kg ürün net kârı; işletmeler ortalamasında 7,96 olarak hesaplanmıştır. Çalışma sonucunda; kuru fasulye üreticilerinin üretimden, piyasaya arz noktasına kadar her aşamada sorunların olduğu kanısına varılmıştır. Bu sebeple üreticilerin sorunlarının çözülmesi, hak ettikleri geliri elde edebilmeleri ve ürünlerini daha da iyi bir değerden satabilmeleri için gerekli desteklerin sağlanması gerekmektedir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"5 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73680270","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-07DOI: 10.54975/isubuzfd.1177801
Nasibe Teki̇ner, E. Tozlu, Recep Kotan
Bu çalışma, limon meyvesinde hasat sonrası kayıplara neden olan farklı fungal etmenlere karşı biyolojik mücadele ajanı olabilecek bakterileri belirlemek amacıyla in vitro olarak yürütülmüştür. Bu amaçla, hastalıklı limon meyvelerinden izolasyon yapılmış, üç farklı cinse ait fungus türü izole edilmiş, patojenite testleri yapılmış ve moleküler tanı sonuçlarına göre bu izolatların Alternaria alternata (ET 119), Colletotrichum gleosporoides (ET 120) ve Penicillium chrysogenum (ET 121) olduğu tespit edilmiştir. Patojen fungus izolatlarına karşı sekiz farklı cinse ait otuz altı adet biyoajan bakteri izolatının etkililikleri ikili kültür testi ile tesadüf parselleri deneme planına göre 3 tekerrürlü olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre üç patojen izolata karşı en yüksek etki TV 53D (%67.46: Brevibacillus choshinensis) izolatında görülürken, bunu sırasıyla TV 16F (%66.27: Bacillus subtilis) ve FDG 37 (%62.30: Pseudomonas fluorescens) izolatlarının takip ettiği kaydedilmiştir. En etkili sonuç alınan biyoajan bakteri izolatları ile kontrollü şartlarda detaylı çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.
{"title":"Limonda (Citrus limon (L.) Burm. F.) Hasat Sonrası Hastalıklara Karşı Antifungal Aktiviteye Sahip Biyoajan Bakterilerin Taranması","authors":"Nasibe Teki̇ner, E. Tozlu, Recep Kotan","doi":"10.54975/isubuzfd.1177801","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1177801","url":null,"abstract":"Bu çalışma, limon meyvesinde hasat sonrası kayıplara neden olan farklı fungal etmenlere karşı biyolojik mücadele ajanı olabilecek bakterileri belirlemek amacıyla in vitro olarak yürütülmüştür. Bu amaçla, hastalıklı limon meyvelerinden izolasyon yapılmış, üç farklı cinse ait fungus türü izole edilmiş, patojenite testleri yapılmış ve moleküler tanı sonuçlarına göre bu izolatların Alternaria alternata (ET 119), Colletotrichum gleosporoides (ET 120) ve Penicillium chrysogenum (ET 121) olduğu tespit edilmiştir. Patojen fungus izolatlarına karşı sekiz farklı cinse ait otuz altı adet biyoajan bakteri izolatının etkililikleri ikili kültür testi ile tesadüf parselleri deneme planına göre 3 tekerrürlü olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre üç patojen izolata karşı en yüksek etki TV 53D (%67.46: Brevibacillus choshinensis) izolatında görülürken, bunu sırasıyla TV 16F (%66.27: Bacillus subtilis) ve FDG 37 (%62.30: Pseudomonas fluorescens) izolatlarının takip ettiği kaydedilmiştir. En etkili sonuç alınan biyoajan bakteri izolatları ile kontrollü şartlarda detaylı çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"19 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"85774333","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-05DOI: 10.54975/isubuzfd.1171385
Samet Karataş, Ö. Konuşkan
The non-essential heavy metal cadmium (Cd) prevents rice seed germination and seedling growth when it is present in micromolar concentrations. To mitigate the effects of Cd toxicity on rice, seed priming, a pre-germinated seedling approach, may improve seed and seedling performance. In 2019, an experiment was conducted in Turkey to evaluate seed germination and seedling growth of rice. The experiment was comprised of five concentrations of Cd stress (0, 50, 100, 200 and 400 ppm) on three rice cultivars (Osmancık 97, Halilbey, and Kızıltan) and three seed priming techniques such as hydropriming, priming using 2% KNO3 (potassium nitrate), and priming using 100 mg/L salicylic acid. The complete randomized design was arranged to be conducted with three replications in this investigation. The findings demonstrated that each Cd dose had detrimental effects on seed germination and seedling growth in all rice varieties. All varieties showed different reactions to priming treatments. Hydropriming showed the most positive impact on germination, while priming with KNO3 exhibited negative effects for all rice varieties. The Cd content of plant roots were higher than the shoots. It was observed that the lowest Cd content was detected in the shoots and roots of plants which were pre-treated with SA as compared to other priming applications. More than 50 ppm of cadmium was harmful because it lowered morphological features. However, seed hydropriming partially corrected these effects. For Cd stress resistance, the rice genotype Kızıltan continued to outperform the other cultivars studied.
{"title":"Improvement of rice (Oryza sativa) germination and seedling growth under cadmium stress conditions using different seed priming agents","authors":"Samet Karataş, Ö. Konuşkan","doi":"10.54975/isubuzfd.1171385","DOIUrl":"https://doi.org/10.54975/isubuzfd.1171385","url":null,"abstract":"The non-essential heavy metal cadmium (Cd) prevents rice seed germination and seedling growth when it is present in micromolar concentrations. To mitigate the effects of Cd toxicity on rice, seed priming, a pre-germinated seedling approach, may improve seed and seedling performance. In 2019, an experiment was conducted in Turkey to evaluate seed germination and seedling growth of rice. The experiment was comprised of five concentrations of Cd stress (0, 50, 100, 200 and 400 ppm) on three rice cultivars (Osmancık 97, Halilbey, and Kızıltan) and three seed priming techniques such as hydropriming, priming using 2% KNO3 (potassium nitrate), and priming using 100 mg/L salicylic acid. The complete randomized design was arranged to be conducted with three replications in this investigation. The findings demonstrated that each Cd dose had detrimental effects on seed germination and seedling growth in all rice varieties. All varieties showed different reactions to priming treatments. Hydropriming showed the most positive impact on germination, while priming with KNO3 exhibited negative effects for all rice varieties. The Cd content of plant roots were higher than the shoots. It was observed that the lowest Cd content was detected in the shoots and roots of plants which were pre-treated with SA as compared to other priming applications. More than 50 ppm of cadmium was harmful because it lowered morphological features. However, seed hydropriming partially corrected these effects. For Cd stress resistance, the rice genotype Kızıltan continued to outperform the other cultivars studied.","PeriodicalId":7303,"journal":{"name":"Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi","volume":"35 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84474086","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}