TÜRKİYE’NİN IRAK’IN KUZEYİNDE YER ALAN PKK UNSURLARINA YÖNELİK 2015-2020 YILLARI ARASINDA İCRA ETTİĞİ SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR VE ÜLKE GÜVENLİĞİNE KATKISI Miraç Onur ŞAHİN* ÖZET Devlet, kuruluş amacı itibariyle varlığını korumak ve içinde yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu sebeple gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bazı önlemler alması gerekebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de hem devletin bölünmez bütünlüğünü korumak hem de vatandaşlarının güvenliğini sağlamak maksadıyla özellikle sınır hatlarında ülke güvenliğini tehlikeye atan terör unsurlarına karşı operasyonlar yürütmektedir. Operasyonlar uluslararası hukuk çerçevesinde düzenlenmekte olup, askeri operasyonun icra edildiği ve terörist unsurların yer aldığı ülkenin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmektedir. Bu kapsamda 2015-2020 yılları arasında Irak’ın kuzeyine düzenlenen askeri operasyonlar da Türkiye’nin güvenliğine büyük katkılar sağlamıştır. Makale Türü: Araştırma Makalesi Anahtar Kelimeler: Sınır Güvenliği, Sınır Ötesi Operasyon, Güvenlik, Savunma JEL Kodları: H56, K33, N40 Yazarın Notu: Bu çalışma bilimsel araştırma ve etik kurallarına uygun olarak hazırlanmıştır. Bu çalışmada etik kurul izni veya yasal/özel izin gerektirecek bir içerik bulunmamaktadır. Turkiye’s Cross-Border Operations Carried Out Between 2015-2020 Against The Terrorist Elements On The Northern Part Of Iraq And The Contribution To The State Security Abstract State, as of its foundation aim, is responsible to maintain its existence and provide security to the citizens living inside the country. Therefore, it may have to take some measures both domestically or out of the country. Republic of Turkiye is conducting operations against terrorist structures to both keep the country’s integrity and provide the citizens’ safety and security. The operations are conducted under the umbrella of the international law and fully respect is shown to the integrity of the country which military operations are conducted on. Within this context, the military operations which are conducted in the Northern side of Iraq between the years of 2015-2020 made great contributions to the Turkiye’s security Article Type: Research Article Key words: Border Security, Cross-Border Operation, Security, Defense JEL Codes: H56, K33, N40 Author’s Note: This study was prepared in compliance with the scientific search ethics. It includes no content necessitating any permission from Ethical Board or from any legal/special permission. We, as the authors of the article, signed our declaration certifying that there has been no conflict of interest within the article preparation process
{"title":"TÜRKİYE’NİN IRAK’IN KUZEYİNDE YER ALAN PKK UNSURLARINA YÖNELİK 2015-2020 YILLARI ARASINDA İCRA ETTİĞİ SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR VE SINIR GÜVENLİĞİNE KATKISI","authors":"M. Ö. Şahi̇n","doi":"10.54078/savsad.1223688","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1223688","url":null,"abstract":"TÜRKİYE’NİN IRAK’IN KUZEYİNDE YER ALAN PKK UNSURLARINA YÖNELİK 2015-2020 YILLARI ARASINDA İCRA ETTİĞİ SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR VE ÜLKE GÜVENLİĞİNE KATKISI Miraç Onur ŞAHİN* ÖZET Devlet, kuruluş amacı itibariyle varlığını korumak ve içinde yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu sebeple gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bazı önlemler alması gerekebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de hem devletin bölünmez bütünlüğünü korumak hem de vatandaşlarının güvenliğini sağlamak maksadıyla özellikle sınır hatlarında ülke güvenliğini tehlikeye atan terör unsurlarına karşı operasyonlar yürütmektedir. Operasyonlar uluslararası hukuk çerçevesinde düzenlenmekte olup, askeri operasyonun icra edildiği ve terörist unsurların yer aldığı ülkenin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmektedir. Bu kapsamda 2015-2020 yılları arasında Irak’ın kuzeyine düzenlenen askeri operasyonlar da Türkiye’nin güvenliğine büyük katkılar sağlamıştır. Makale Türü: Araştırma Makalesi Anahtar Kelimeler: Sınır Güvenliği, Sınır Ötesi Operasyon, Güvenlik, Savunma JEL Kodları: H56, K33, N40 Yazarın Notu: Bu çalışma bilimsel araştırma ve etik kurallarına uygun olarak hazırlanmıştır. Bu çalışmada etik kurul izni veya yasal/özel izin gerektirecek bir içerik bulunmamaktadır. Turkiye’s Cross-Border Operations Carried Out Between 2015-2020 Against The Terrorist Elements On The Northern Part Of Iraq And The Contribution To The State Security Abstract State, as of its foundation aim, is responsible to maintain its existence and provide security to the citizens living inside the country. Therefore, it may have to take some measures both domestically or out of the country. Republic of Turkiye is conducting operations against terrorist structures to both keep the country’s integrity and provide the citizens’ safety and security. The operations are conducted under the umbrella of the international law and fully respect is shown to the integrity of the country which military operations are conducted on. Within this context, the military operations which are conducted in the Northern side of Iraq between the years of 2015-2020 made great contributions to the Turkiye’s security Article Type: Research Article Key words: Border Security, Cross-Border Operation, Security, Defense JEL Codes: H56, K33, N40 Author’s Note: This study was prepared in compliance with the scientific search ethics. It includes no content necessitating any permission from Ethical Board or from any legal/special permission. We, as the authors of the article, signed our declaration certifying that there has been no conflict of interest within the article preparation process","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"2020 40","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139159976","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Savunma sanayii sektörü, ülkelerin güvenliği ve bekası ile doğrudan ilişkili olduğundan diğer sektörlere göre içerisinde farklı dinamikleri bulunmaktadır. Savunma sektöründe görev yapan kurum ve kuruluşların tedarik zincirleri, ülkelerin savunmaya yönelik stratejileri doğrultusunda ve her ülkenin kendine özgü yapısı ile harmanlanıp yönetilmesi ve oluşturulması gereken yapılar olmalıdır. Savunma tedarikinde görev alan kamu kurum ve kuruluşlarında tedarik zincirinin işletilmesinde ortaya çıkacak aksaklık ve problemler sadece maliyet artışı olarak karşımıza çıkmamakta, ülkenin güvenliğine yönelik önemli zafiyetlere de sebebiyet verebilmektedir. Çalışmada; dünyada savunma harcamaları en yüksek 10 ülkenin, savunma tedarik zincirinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini ve Silahlı Kuvvetlerin barış ve harekât zamanlarında ihtiyacının; zamanında, istenilen kalitede, miktarda, teknolojik seviyede, öngörülen maliyette karşılanması ile görevli ve devlet bütçelerinden bu doğrultuda önemli kaynaklar ayrılan kamu kurum ve kuruluşlarının organizasyonel yapılanmaları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu yapıların organizasyon yapıları ve yıllar içerisindeki gelişimleri dikkate alınarak Türkiye’nin savunma tedarik ve lojistik sisteminde görev alan organizasyon yapılarına ışık tutularak Türkiye için yeni bir organizasyon modeli önerisinde bulunulmuştur.
{"title":"Comparative Evaluation of Organizational Structures in The Defense Supply Chain of Countries and Organizational Model Proposal for Türkiye","authors":"Vasfiye Çeli̇k, S. Erol","doi":"10.54078/savsad.1122125","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1122125","url":null,"abstract":"Savunma sanayii sektörü, ülkelerin güvenliği ve bekası ile doğrudan ilişkili olduğundan diğer sektörlere göre içerisinde farklı dinamikleri bulunmaktadır. Savunma sektöründe görev yapan kurum ve kuruluşların tedarik zincirleri, ülkelerin savunmaya yönelik stratejileri doğrultusunda ve her ülkenin kendine özgü yapısı ile harmanlanıp yönetilmesi ve oluşturulması gereken yapılar olmalıdır. Savunma tedarikinde görev alan kamu kurum ve kuruluşlarında tedarik zincirinin işletilmesinde ortaya çıkacak aksaklık ve problemler sadece maliyet artışı olarak karşımıza çıkmamakta, ülkenin güvenliğine yönelik önemli zafiyetlere de sebebiyet verebilmektedir. Çalışmada; dünyada savunma harcamaları en yüksek 10 ülkenin, savunma tedarik zincirinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini ve Silahlı Kuvvetlerin barış ve harekât zamanlarında ihtiyacının; zamanında, istenilen kalitede, miktarda, teknolojik seviyede, öngörülen maliyette karşılanması ile görevli ve devlet bütçelerinden bu doğrultuda önemli kaynaklar ayrılan kamu kurum ve kuruluşlarının organizasyonel yapılanmaları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu yapıların organizasyon yapıları ve yıllar içerisindeki gelişimleri dikkate alınarak Türkiye’nin savunma tedarik ve lojistik sisteminde görev alan organizasyon yapılarına ışık tutularak Türkiye için yeni bir organizasyon modeli önerisinde bulunulmuştur.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"542 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160726","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Avustralya’nın jeostratejik olarak savunulması zor ve risk değerlendirmesi yüksek bir ada/kıta olmasının yanı sıra Anglo-Kelt kökenli bir etnik homojenliğe sahip olması, Avustralya’yı bölgesinde özel bir konuma yerleştirmiştir. 1850-1939 yılları arasında Asya-Pasifik’te Avustralya dış politiğini, Avustralya’da Çinli göçmen sorunu, Japon (yellow peril) ve Alman işgali risk değerlendirmesi merkezinde biçimlendirmiştir. Asya-Pasifik bölgesinde Avustralya, 1970’lere kadar kendisini Batı’ya ait hissetme ve Asyalı toplumları ötekileştirme üzerine kurgulanmış bir dış politika geliştirmiştir. Büyük Britanya’nın Avustralya’yla tarihi ve kültürel bağlarının güçlü olmasının ortaya çıkardığı bu tarihsel süreç, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Büyük Britanya’nın Avustralya üzerinde siyasi, ekonomik ve askerî olarak baskın etkisine neden olmuştur. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avustralya, Büyük Britanya’nın Asya-Pasifik’te ‘izole ileri karakolu’ olarak kalmasına neden olmuş ve savaş sonrası güç dengelerinin değişmesiyle Avustralya, ABD’nin koruma şemsiyesi altına girmiştir. Bu nedenle Soğuk Savaş sürecinde Avustralya, Asya-Pasifik’te ‘kızıl tehlike’ye karşı ABD’nin güdümünde göreceli bir dış politika üretmiştir. Asya-Pasifik bölge devletlerinin 1970’lerden sonra iktisadi bir güç olarak ortaya çıkması, Avustralya’da hızla yakın bölgesiyle bütünleşme eğilimi gösteren bir dış siyaset dönüşümü yaşanmasına neden olurken Avustralya’nın kendi kararlarıyla dış siyaseti belirleme yeteneği, işlevsellik kazanmıştır.
{"title":"Australian Foreign Policy in the Asia-Pacific Region in Context of Fear of Occupation and the Immigrant Problem from 1918 to Present","authors":"Orhan Özcan","doi":"10.54078/savsad.1093173","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1093173","url":null,"abstract":"Avustralya’nın jeostratejik olarak savunulması zor ve risk değerlendirmesi yüksek bir ada/kıta olmasının yanı sıra Anglo-Kelt kökenli bir etnik homojenliğe sahip olması, Avustralya’yı bölgesinde özel bir konuma yerleştirmiştir. 1850-1939 yılları arasında Asya-Pasifik’te Avustralya dış politiğini, Avustralya’da Çinli göçmen sorunu, Japon (yellow peril) ve Alman işgali risk değerlendirmesi merkezinde biçimlendirmiştir. Asya-Pasifik bölgesinde Avustralya, 1970’lere kadar kendisini Batı’ya ait hissetme ve Asyalı toplumları ötekileştirme üzerine kurgulanmış bir dış politika geliştirmiştir. Büyük Britanya’nın Avustralya’yla tarihi ve kültürel bağlarının güçlü olmasının ortaya çıkardığı bu tarihsel süreç, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Büyük Britanya’nın Avustralya üzerinde siyasi, ekonomik ve askerî olarak baskın etkisine neden olmuştur. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avustralya, Büyük Britanya’nın Asya-Pasifik’te ‘izole ileri karakolu’ olarak kalmasına neden olmuş ve savaş sonrası güç dengelerinin değişmesiyle Avustralya, ABD’nin koruma şemsiyesi altına girmiştir. Bu nedenle Soğuk Savaş sürecinde Avustralya, Asya-Pasifik’te ‘kızıl tehlike’ye karşı ABD’nin güdümünde göreceli bir dış politika üretmiştir. Asya-Pasifik bölge devletlerinin 1970’lerden sonra iktisadi bir güç olarak ortaya çıkması, Avustralya’da hızla yakın bölgesiyle bütünleşme eğilimi gösteren bir dış siyaset dönüşümü yaşanmasına neden olurken Avustralya’nın kendi kararlarıyla dış siyaseti belirleme yeteneği, işlevsellik kazanmıştır.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"1988 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160507","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Teknolojik olarak gelişmiş silahlı kuvvetler, savaşçıyı canlı bir organizma olarak geliştirmenin yollarını keşfetmeye başladı. İlgili uygulamalar onları eğitim ve ekipman gibi performansı iyileştirmenin daha geleneksel yollarından ayıran, biyomedikal insan performansının geliştirilmesi olarak adlandırılabilir. İnsan geliştirme teknolojileri, hem askeri bağlamda hem de daha geniş anlamda toplumda bir dizi etik, hukuki ve sosyal sorunu gündeme getirmektedir. Askeri bağlamda, silahlı çatışma hukuku kapsamında sorunlar ortaya çıkmaktadır. İnsan geliştirmeye kısa bir kavramsal ve teknik arka plan sağladıktan sonra, bu makale iki geniş soru sorarak insan geliştirmeyle ilgili bir dizi uluslararası insancıl hukuk sorununu ele almaktadır: İlk olarak, uluslararası insancıl hukuk savaşçıların geliştirilmesini yasaklıyor mu yoksa kısıtlıyor mu? İkincisi, eğer savaşçılar bir şekilde geliştirilirse, bunun uluslararası insancıl hukuk kapsamında ne gibi sonuçları olur?
{"title":"Military Human Enhancement Technologies and Reinterpretation of Fundamental Principles of International Humanitarian Law","authors":"Berkant Akkuş","doi":"10.54078/savsad.1135767","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1135767","url":null,"abstract":"Teknolojik olarak gelişmiş silahlı kuvvetler, savaşçıyı canlı bir organizma olarak geliştirmenin yollarını keşfetmeye başladı. İlgili uygulamalar onları eğitim ve ekipman gibi performansı iyileştirmenin daha geleneksel yollarından ayıran, biyomedikal insan performansının geliştirilmesi olarak adlandırılabilir. İnsan geliştirme teknolojileri, hem askeri bağlamda hem de daha geniş anlamda toplumda bir dizi etik, hukuki ve sosyal sorunu gündeme getirmektedir. Askeri bağlamda, silahlı çatışma hukuku kapsamında sorunlar ortaya çıkmaktadır. İnsan geliştirmeye kısa bir kavramsal ve teknik arka plan sağladıktan sonra, bu makale iki geniş soru sorarak insan geliştirmeyle ilgili bir dizi uluslararası insancıl hukuk sorununu ele almaktadır: İlk olarak, uluslararası insancıl hukuk savaşçıların geliştirilmesini yasaklıyor mu yoksa kısıtlıyor mu? İkincisi, eğer savaşçılar bir şekilde geliştirilirse, bunun uluslararası insancıl hukuk kapsamında ne gibi sonuçları olur?","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"1980 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160434","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İç ve dış güvenliğin sağlanması, egemen bir devletin en temel işlevidir. Savunma sanayi sektörü, bir ülkede güvenlik hizmetinin sağlanması için gerekli olan her türlü araç ve gereç üretimiyle uğraşan sanayi kolu olarak tanımlanabilir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde başlamakla birlikte, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye, yerli ve milli savunma sanayini kurma yönünde adımlar atmıştır. Türkiye’nin 1952’de NATO üyesi olması ile birlikte, gerekli donanımlar büyük oranda dış kaynaklardan sağlanmaya başlanmıştır. İlerleyen dönemlerde Johnson Mektubu olayı ve 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında NATO müttefiki olan ABD’nin Türkiye’ye askeri malzeme ambargosu koyması olayları yaşanmıştır. Bu olaylar Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayine sahip olması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. Çalışmanın amacı; Türk savunma sanayi ihracatının rekabet gücünü analiz etmektir. Analizde, 2000-2020 yılları arasında SITC Rev3 5digit(hane) verileri kullanılmıştır. Analizde; savunma sanayi ile bağlantılı 15 adet ürün ve ürün grupları kullanılmıştır. Bu ürün ve ürün grupları ile Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük Endeksleri (Balassa Endeksleri), Açıklanmış Rekabet Üstünlüğü Endeksleri(Vollrath Endeksleri) ve İhracatta Uzmanlaşma Endeksi (ES) hesaplanmıştır. Sonuç olarak; Türkiye’nin savunma sanayinde dışa bağımlılığının azaldığı ve ihracat yoluyla dünya savunma sanayi ürün pazarından daha yüksek pay almaya başladığı belirlenmiştir. Ayrıca 89114, 89122, 89123, 89131, 89139, 89193 nolu ürün gruplarında Türkiye’nin ihracat rekabet gücünün bulunduğu tespit edilmiştir.
{"title":"Türk Savunma Sanayinin İhracat Rekabet Gücünün Belirlenmesi","authors":"Erdem Ateş","doi":"10.54078/savsad.1061928","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1061928","url":null,"abstract":"İç ve dış güvenliğin sağlanması, egemen bir devletin en temel işlevidir. Savunma sanayi sektörü, bir ülkede güvenlik hizmetinin sağlanması için gerekli olan her türlü araç ve gereç üretimiyle uğraşan sanayi kolu olarak tanımlanabilir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde başlamakla birlikte, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye, yerli ve milli savunma sanayini kurma yönünde adımlar atmıştır. Türkiye’nin 1952’de NATO üyesi olması ile birlikte, gerekli donanımlar büyük oranda dış kaynaklardan sağlanmaya başlanmıştır. İlerleyen dönemlerde Johnson Mektubu olayı ve 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında NATO müttefiki olan ABD’nin Türkiye’ye askeri malzeme ambargosu koyması olayları yaşanmıştır. Bu olaylar Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayine sahip olması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. Çalışmanın amacı; Türk savunma sanayi ihracatının rekabet gücünü analiz etmektir. Analizde, 2000-2020 yılları arasında SITC Rev3 5digit(hane) verileri kullanılmıştır. Analizde; savunma sanayi ile bağlantılı 15 adet ürün ve ürün grupları kullanılmıştır. Bu ürün ve ürün grupları ile Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük Endeksleri (Balassa Endeksleri), Açıklanmış Rekabet Üstünlüğü Endeksleri(Vollrath Endeksleri) ve İhracatta Uzmanlaşma Endeksi (ES) hesaplanmıştır. Sonuç olarak; Türkiye’nin savunma sanayinde dışa bağımlılığının azaldığı ve ihracat yoluyla dünya savunma sanayi ürün pazarından daha yüksek pay almaya başladığı belirlenmiştir. Ayrıca 89114, 89122, 89123, 89131, 89139, 89193 nolu ürün gruplarında Türkiye’nin ihracat rekabet gücünün bulunduğu tespit edilmiştir.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"1977 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160483","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yapılan çalışmalarda Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Alman askeri misyonunun yanlış planlama ve uygulamalarının savaşta alınan yenilgilerde önemli ölçüde payı olduğu dile getirilmektedir. Ön plana çıkan en önemli figür ise Alman askeri misyon şefi Liman von Sanders olmakla birlikte kendisinin savaş esnasında Birinci Ordu Komutanlığı, Beşinci Ordu Komutanlığı ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı gibi önemli mevkilerde görev alması da savaşta alınan yenilgilerde dahilinin olduğu kanaatini desteklemektedir. Alman Askeri Arşivi ve Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nde Liman von Sanders tarafından kaleme alınan raporlar incelenmiş ve kendisinin özellikle savaşta alınan yenilgilerde doğrudan dahilinin olmadığı argümanı vurgulanmıştır. Kendisinin raporlarında Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda askeri yenilgilerinde taktiksel hatalardan ziyade stratejik ve daha genel hatalar ortaya çıkartılmıştır. Bu bağlamda çalışmadaki amacımız Liman von Sanders tarafından düzenlenen Almanca raporlar üzerinden Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki askeri yenilgileri üzerine yeni bir bakış açısı getirmek şeklinde olmuş olup Almanca raporlar ve Türkçe referans eserler üzerinden çalışmamız icra edilmiştir.
{"title":"AN EVALUATION ON THE DEFEATS OF THE OTTOMAN ARMY IN THE FIRST WORLD WAR ACCORDING TO THE GERMAN REPORTS OF LİMAN VON SANDERS","authors":"Ozan Tuna","doi":"10.54078/savsad.1174966","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1174966","url":null,"abstract":"Yapılan çalışmalarda Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Alman askeri misyonunun yanlış planlama ve uygulamalarının savaşta alınan yenilgilerde önemli ölçüde payı olduğu dile getirilmektedir. Ön plana çıkan en önemli figür ise Alman askeri misyon şefi Liman von Sanders olmakla birlikte kendisinin savaş esnasında Birinci Ordu Komutanlığı, Beşinci Ordu Komutanlığı ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı gibi önemli mevkilerde görev alması da savaşta alınan yenilgilerde dahilinin olduğu kanaatini desteklemektedir. Alman Askeri Arşivi ve Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nde Liman von Sanders tarafından kaleme alınan raporlar incelenmiş ve kendisinin özellikle savaşta alınan yenilgilerde doğrudan dahilinin olmadığı argümanı vurgulanmıştır. Kendisinin raporlarında Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda askeri yenilgilerinde taktiksel hatalardan ziyade stratejik ve daha genel hatalar ortaya çıkartılmıştır. Bu bağlamda çalışmadaki amacımız Liman von Sanders tarafından düzenlenen Almanca raporlar üzerinden Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki askeri yenilgileri üzerine yeni bir bakış açısı getirmek şeklinde olmuş olup Almanca raporlar ve Türkçe referans eserler üzerinden çalışmamız icra edilmiştir.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"352 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139160787","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
INTERPRETATION OF FACTORS THAT INFLUENCE TURKISH-AMERICAN BILATERAL AFFAIRS AND ELABORATION OF THESE ELEMENTS BETWEEN 2009-2016 Abstract This article aims to better grasp and interpret the elements of a specific term that influence Turkish-American bilateral affairs, which throughout the previous few years have experienced a roller coaster. Turkish foreign policy formerly followed a Western-based course in accordance with the state's goal of westernization. On the other hand, Turkish foreign policy has changed gradually as it turned out to be evident that the protracted EU admission efforts would not come to a conclusion. Therefore, the current foreign policy of Türkiye, which is less Western-centric and intimately tied to the geography of the former Ottoman Empire, has had an impact on bilateral affairs with the United States. Common interests are the essential element influencing bilateral ties between Türkiye and the United States. The article investigates how bilateral connections are sustained when two countries have mutual concerns, as well as the implications of this if the two states have opposing concerns. As a result of the research conducted for this study, the international organizations of which the two states are a part have been ineffective in changing the interest-oriented framework of the bilateral relationship. Article Type: Research Article Keywords: Turkish Foreign Policy, US Foreign Policy, Bilateral Affairs, Westernization, International Organizations. JEL Codes: F50, F59 Author’s Note: This study has been prepared in accordance with scientific research and ethical rules. In this study, there is no content that requires ethics committee permission or legal/special permission. I, as the first author of the article, signed my declaration certifying that there was no conflict of interest within the article preparation process.
{"title":"INTERPRETATION OF FACTORS THAT INFLUENCE TURKISH-AMERICAN BILATERAL AFFAIRS AND ELABORATION OF THESE ELEMENTS BETWEEN 2009-2016","authors":"Mehmet Direkli, Ege Volkan Yildirim","doi":"10.54078/savsad.1265581","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1265581","url":null,"abstract":"INTERPRETATION OF FACTORS THAT INFLUENCE TURKISH-AMERICAN BILATERAL AFFAIRS AND ELABORATION OF THESE ELEMENTS BETWEEN 2009-2016 Abstract This article aims to better grasp and interpret the elements of a specific term that influence Turkish-American bilateral affairs, which throughout the previous few years have experienced a roller coaster. Turkish foreign policy formerly followed a Western-based course in accordance with the state's goal of westernization. On the other hand, Turkish foreign policy has changed gradually as it turned out to be evident that the protracted EU admission efforts would not come to a conclusion. Therefore, the current foreign policy of Türkiye, which is less Western-centric and intimately tied to the geography of the former Ottoman Empire, has had an impact on bilateral affairs with the United States. Common interests are the essential element influencing bilateral ties between Türkiye and the United States. The article investigates how bilateral connections are sustained when two countries have mutual concerns, as well as the implications of this if the two states have opposing concerns. As a result of the research conducted for this study, the international organizations of which the two states are a part have been ineffective in changing the interest-oriented framework of the bilateral relationship. Article Type: Research Article Keywords: Turkish Foreign Policy, US Foreign Policy, Bilateral Affairs, Westernization, International Organizations. JEL Codes: F50, F59 Author’s Note: This study has been prepared in accordance with scientific research and ethical rules. In this study, there is no content that requires ethics committee permission or legal/special permission. I, as the first author of the article, signed my declaration certifying that there was no conflict of interest within the article preparation process.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"73 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139187024","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmanın amacı, robot teknolojisinin 21. Yüzyıl’da mekânsal bağlamda kamu güvenliğine etkilerini anlamak üzere analitik bir çerçeve oluşturmaktır. Teknolojik gelişmelerle erişilen insan üstü yeteneklerin incelenmesinin ötesinde, bu analizde robotların kullanımının kamu politikası aktörlerine etkilerinin çoklu akımlar kuramı ile dengeli bir tartışma içerisinde değerlendirilmesine gayret gösterilmiştir. Çalışmada ‘kamu güvenliğinde robot teknolojisinin meşruiyeti tartışmaları mekândan etkilenmekte midir?’ sorusu araştırılmıştır. Otonominin kamu güvenliğindeki rolünün kapsamını, robotların aynı ekosistemdeki insanların sorumlulukları ile insan haklarına etkileri, robot kullanımının mekânsal farklılıkları ile robot karşıtı tartışmalar oluşturmaktadır. Bu minvalde, tam-otonom ve yarı-otonom robot kullanımının yasal, etik ve toplumsal etkileri tartışılmıştır. Sonrasında robotların kamu güvenliğinde kullanımında tartışmaların yoğunlaştığı sorunlu alanlar anlamlı ve açık bir hale getirilmiştir. Tartışmaların mekâna göre farklılaşması ve tam-otonom robotların kamu politikalarında büyük değişimlerin habercisi olması ‘otonominin mekânsallığı’ yaklaşımını beraberinde getirmektedir.
{"title":"THE USE OF ROBOTS IN PUBLIC SAFETY: A SPATIAL TAXONOMY","authors":"Alper Ekmekci̇oğlu, Mete Yildiz","doi":"10.54078/savsad.1200843","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1200843","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, robot teknolojisinin 21. Yüzyıl’da mekânsal bağlamda kamu güvenliğine etkilerini anlamak üzere analitik bir çerçeve oluşturmaktır. Teknolojik gelişmelerle erişilen insan üstü yeteneklerin incelenmesinin ötesinde, bu analizde robotların kullanımının kamu politikası aktörlerine etkilerinin çoklu akımlar kuramı ile dengeli bir tartışma içerisinde değerlendirilmesine gayret gösterilmiştir. Çalışmada ‘kamu güvenliğinde robot teknolojisinin meşruiyeti tartışmaları mekândan etkilenmekte midir?’ sorusu araştırılmıştır. Otonominin kamu güvenliğindeki rolünün kapsamını, robotların aynı ekosistemdeki insanların sorumlulukları ile insan haklarına etkileri, robot kullanımının mekânsal farklılıkları ile robot karşıtı tartışmalar oluşturmaktadır. Bu minvalde, tam-otonom ve yarı-otonom robot kullanımının yasal, etik ve toplumsal etkileri tartışılmıştır. Sonrasında robotların kamu güvenliğinde kullanımında tartışmaların yoğunlaştığı sorunlu alanlar anlamlı ve açık bir hale getirilmiştir. Tartışmaların mekâna göre farklılaşması ve tam-otonom robotların kamu politikalarında büyük değişimlerin habercisi olması ‘otonominin mekânsallığı’ yaklaşımını beraberinde getirmektedir.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"90 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115052135","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Terörist örgütler içinde bulundukları zaman ve zemine göre kırsal alanlar veya şehirleri veya her iki alanı aynı anda eylem ve faaliyet alanı olarak kullanabilmektedirler. 19. Yüzyılda endüstrileşmenin sonucu ortaya çıkan hızlı şehirleşme bir taraftan modern terörist hareketlerin ortaya çıkmasının zeminini oluştururken diğer taraftan terörist hareketlerin hem örgütlenme ve eylem alanı hem de propagandalarının hedefleri olmuşlardır. 20. yüzyılın başlarından itibaren ulusal kurtuluş hareketleriyle ortaya çıkan ve Soğuk Savaş döneminde devam eden süreçte terörist grupların bazıları şehirleri, bazıları kırsal alanları, bazıları ise hem şehirleri hem de kırsal alanları fiziki alan olarak kullanmışlardır. El Kaide tarafından 11 Eylül 2001’de ABD’de ve 2011 sonrasında ortaya çıkan DEAŞ tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları, şehirlerde yapılan terörist eylemlerin şiddetinin hangi seviyelere kadar ulaşabileceğini ve insanlar üzerinde yaratabileceği korku ikliminin dehşet verici örneklerini oluşturmuştur. Nitekim hem eylem sayısı hem de öldürücülük açısından şehirler terör eylemlerinin ana hedefi haline gelmeye başlamıştır. Gelecekte dünyada şehirleşmenin hızlı ve kontrolsüz bir şekilde artması, şehirlerin hem fiziki hem de insani boyutta karmaşıklaşması ve hassasiyetlerin çeşitlenmesi, şehirlerin terörist örgüt ve hareketlerin temel eylem alanı haline gelmesine neden olacağı öngörülmektedir. Nitel boyutta ele alınan çalışmada; dünyada hızlı ve kontrolsüz bir şekilde karmaşıklaşan şehirlerin terörist örgüt ve hareketler tarafından nasıl istismar edilebileceği ve güvenlik birimlerinin emniyet ve asayişi sağlamada ne gibi zorluklar ile karşılaşabileceğine ilişkin hususların incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak tarihsel süreçte terörist örgütlerin hangi stratejik ve taktik düşünceler ile şehir eylemlerine yöneldikleri ortaya konulacaktır. Müteakiben şehirlerin fiziki ve sosyal boyutta gelişiminin terörist örgütlerin eylem dinamikleri ile güvenlik kuvvetlerinin operasyonel dinamiklerine etkileri incelenecektir.
{"title":"TEORİ VE PRATİKTE TERÖRİST ÖRGÜTLERİN ŞEHİR EYLEM YÖNELİMLERİ VE STRATEJİLERİ","authors":"Mehmet Kurum","doi":"10.54078/savsad.1171527","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1171527","url":null,"abstract":"Terörist örgütler içinde bulundukları zaman ve zemine göre kırsal alanlar veya şehirleri veya her iki alanı aynı anda eylem ve faaliyet alanı olarak kullanabilmektedirler. 19. Yüzyılda endüstrileşmenin sonucu ortaya çıkan hızlı şehirleşme bir taraftan modern terörist hareketlerin ortaya çıkmasının zeminini oluştururken diğer taraftan terörist hareketlerin hem örgütlenme ve eylem alanı hem de propagandalarının hedefleri olmuşlardır. 20. yüzyılın başlarından itibaren ulusal kurtuluş hareketleriyle ortaya çıkan ve Soğuk Savaş döneminde devam eden süreçte terörist grupların bazıları şehirleri, bazıları kırsal alanları, bazıları ise hem şehirleri hem de kırsal alanları fiziki alan olarak kullanmışlardır. El Kaide tarafından 11 Eylül 2001’de ABD’de ve 2011 sonrasında ortaya çıkan DEAŞ tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları, şehirlerde yapılan terörist eylemlerin şiddetinin hangi seviyelere kadar ulaşabileceğini ve insanlar üzerinde yaratabileceği korku ikliminin dehşet verici örneklerini oluşturmuştur. Nitekim hem eylem sayısı hem de öldürücülük açısından şehirler terör eylemlerinin ana hedefi haline gelmeye başlamıştır. Gelecekte dünyada şehirleşmenin hızlı ve kontrolsüz bir şekilde artması, şehirlerin hem fiziki hem de insani boyutta karmaşıklaşması ve hassasiyetlerin çeşitlenmesi, şehirlerin terörist örgüt ve hareketlerin temel eylem alanı haline gelmesine neden olacağı öngörülmektedir. Nitel boyutta ele alınan çalışmada; dünyada hızlı ve kontrolsüz bir şekilde karmaşıklaşan şehirlerin terörist örgüt ve hareketler tarafından nasıl istismar edilebileceği ve güvenlik birimlerinin emniyet ve asayişi sağlamada ne gibi zorluklar ile karşılaşabileceğine ilişkin hususların incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda çalışmada ilk olarak tarihsel süreçte terörist örgütlerin hangi stratejik ve taktik düşünceler ile şehir eylemlerine yöneldikleri ortaya konulacaktır. Müteakiben şehirlerin fiziki ve sosyal boyutta gelişiminin terörist örgütlerin eylem dinamikleri ile güvenlik kuvvetlerinin operasyonel dinamiklerine etkileri incelenecektir.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130207355","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Günümüz dünyasında yaşanan riskler oluşum ve sonuçları itibariyle toplumsal yaşamı etkilemekle kalmayıp gerilime sahne olan sosyal çatışma ve sorunlar üzerinden toplumsal değişimi etkilemekte ve de biçimlendirmektedir. Siber saldırıların bilgi sistemlerinin güvenliğini hedeflemesi sadece ulusal güvenliği etkilemekle kalmayıp bilgiyi metalaştırarak metaforik açıdan savaşın aracı haline getirmektedir. Bu yönüyle toplumsalı siber savaş ile buluşturan gerçeklik ise bilgi sistemlerindeki güvenlik beklentilerini açığa çıkarırken, devletlerin bilgi güvenliğine ilişkin oluşan gereksinimleri toplumsal alanda önemli bir temayı ortaya koymakta ve söz konusu bağlam üzerinden sosyolojik tespitlere kapı aralamaktadır. Bu durum diğer toplumsal olgu ve eylemler gibi siber savaşın gelişim süreçlerini incelemeyi gerekli kılmaktadır. Ayrıca bilgi ve iletişim araçları üzerinden oluşan tehdidinin boyutlarını da açımlamaya yönlendirmektedir. Bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin çeşitlilik ve değişkenlik içeren yönünün bulunması ise siber tehlikelerin önlenmesinde risk yönetim sürecini ve çözümlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu çerçevede araştırma sorunsalı olarak siber savaşların ortaya çıkış gerekçeleri incelenerek sosyolojik açıdan bilgi krizine mi yoksa bilgi güvenliğine mi neden olduğu sorusuna yanıt aranmıştır. Çalışma kapsamında doküman inceleme tekniği üzerinden alana dönük çalışmalar ve kaynaklar incelenmiş, birincil kaynak taraması üzerinden araştırma sorunsalı tartışılmıştır. Çalışmada bu tespitin literatüre sunduğu kavramsal ve kuramsal katkılar ile kısıtları ortaya konulmuştur.
{"title":"Cyber Warfare: Information Crisis or Information Security?","authors":"Aykut Çalışkan","doi":"10.54078/savsad.1188851","DOIUrl":"https://doi.org/10.54078/savsad.1188851","url":null,"abstract":"Günümüz dünyasında yaşanan riskler oluşum ve sonuçları itibariyle toplumsal yaşamı etkilemekle kalmayıp gerilime sahne olan sosyal çatışma ve sorunlar üzerinden toplumsal değişimi etkilemekte ve de biçimlendirmektedir. Siber saldırıların bilgi sistemlerinin güvenliğini hedeflemesi sadece ulusal güvenliği etkilemekle kalmayıp bilgiyi metalaştırarak metaforik açıdan savaşın aracı haline getirmektedir. Bu yönüyle toplumsalı siber savaş ile buluşturan gerçeklik ise bilgi sistemlerindeki güvenlik beklentilerini açığa çıkarırken, devletlerin bilgi güvenliğine ilişkin oluşan gereksinimleri toplumsal alanda önemli bir temayı ortaya koymakta ve söz konusu bağlam üzerinden sosyolojik tespitlere kapı aralamaktadır. Bu durum diğer toplumsal olgu ve eylemler gibi siber savaşın gelişim süreçlerini incelemeyi gerekli kılmaktadır. Ayrıca bilgi ve iletişim araçları üzerinden oluşan tehdidinin boyutlarını da açımlamaya yönlendirmektedir. Bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin çeşitlilik ve değişkenlik içeren yönünün bulunması ise siber tehlikelerin önlenmesinde risk yönetim sürecini ve çözümlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu çerçevede araştırma sorunsalı olarak siber savaşların ortaya çıkış gerekçeleri incelenerek sosyolojik açıdan bilgi krizine mi yoksa bilgi güvenliğine mi neden olduğu sorusuna yanıt aranmıştır. Çalışma kapsamında doküman inceleme tekniği üzerinden alana dönük çalışmalar ve kaynaklar incelenmiş, birincil kaynak taraması üzerinden araştırma sorunsalı tartışılmıştır. Çalışmada bu tespitin literatüre sunduğu kavramsal ve kuramsal katkılar ile kısıtları ortaya konulmuştur.","PeriodicalId":158979,"journal":{"name":"SAVSAD Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi","volume":"44 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126887538","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：