首页 > 最新文献

Kader最新文献

英文 中文
Teklîf ve Adâlet Temelinde Hüsün-Kubuh: Âfet Olgusu 以命题和正义为基础的和顺-库布赫:灾难现象
Pub Date : 2023-12-15 DOI: 10.18317/kaderdergi.1376057
Zeynep Koç
Bu makalede olgusal bir gerçeklik olarak afetler; hüsün-kubuh temelinde, Allah’ın adaleti ve insanın sorumlu olması çerçevesinde ele alınacaktır. Bu bağlamda, insanın ve alemin ontik yapısı, insanın denenme sürecinde olması, bu sürecin imkânını sağlayan iyi-kötü/iyilik-kötülük tanımı, literatürdeki değerlendirmeler ve Allah’ın adâleti kapsamında teklîfin ne anlama geldiği tartışılacaktır. Kötülük problemi, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, iyi eylemlerde bulunan bir Tanrı’yla kötülüğün olduğu bir evreni uzlaştırmayı sorun edinmiştir. Afet de bir kötülük problemi olarak Allah, alem ve insanla ilişkili bir şekilde ele alınması gereken bir olgudur. Yaratma açısından Allah’la olan ilişkisi alemin yasalılığı olarak karşımıza çıkarken, olguyla muhatap olma ve sorumluluk açısından insanla ilişkisi teklîf konusu kapsamındadır. Dolayısıyla yaratmanın doğru anlaşılması ve teklîfin makuliyetinin temellendirilmesi afetler konusundaki birçok soruyu cevaplayacaktır. Kelam literatüründe bahsi geçen konular ve kavramlar, kelam okullarında dakik bir şekilde tartışılmıştır. Kelamcılar kendi söylem gruplarının paradigmasına uygun bir şekilde Allah ve ilahi fiili, insan ve insan fiillerini ve alemi tanımlamışlar, tartışmaları bu tanımlara ve kavramlara verdikleri anlamlar üzerinden yapmışlardır. Allah’ın ilim, kudret, irade, hikmet ve adalet sahibi olmasıyla insanın akıl fıtratında yaratılması tartışmaların temel belirleyenidir. Söz konusu kavram ve tanımlar, söylem grupları tarafından farklı anlaşılmış, buradan hareket eden tartışmalar cebir ve özgür irade arasında gidip gelmiştir. Olguyu tecrübe eden ve teolojik olarak neler olduğunu bilmek isteyen insanın, Kur’ân’ın Allah ve insan tasavvurunu bilmesi gerektiği burada anlam kazanmaktadır. Allah-insan ilişkisinin doğru ve ahlaki olarak sağlanması gerekmektedir. Dolayısıyla konu her bir kavram açısından çok defa üzerinde çalışılan başlıkları bir arada değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu açıdan makale, ortaya koymaya çalıştığı insan profili ve Allah tasavvuruyla birtakım sorulara cevap aramayı amaçlamaktadır. Burada üç açıdan sorgulama yapmak gerekmektedir: İlki, varlığa ilişkin ahlaki değer içeren kavramların tabiatına dair ontolojik sorgulama; ikincisi, ahlaki değerin akılla mı yoksa vahiyle mi belirlendiğine dair epistemolojik sorgulama. Bu bağlamda son sorgulama ahlakidir. Buna göre, iyi-kötü ve iyilik-kötülük nedir? Bir değer olarak iyi ve kötü oluşu belirleyen nedir? İyi-kötü eylemin faili kimdir? Failin insan olması durumunda ilahi iradenin konumu nedir? İlâhî irade ve insan sorumluluğu arasındaki ilişki veya sınır nedir? Failin teolojik durumu nedir? Bu temelde afet nedir? Afetlerin değer hükmü nedir? Afetlerin Tanrı’nın fiilleriyle ilişkisi nedir? Afetlerin faili kimdir? Afetler imtihan mıdır? Afetler ilahi bir uyarı mıdır? Afetler ilahi bir ceza mıdır? Eğer bir ceza olarak hüküm atfedilirse bunun bilinme imkânı nedir? sorularına metin içerisinde kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı cevap aranacaktı
本文将以真主的正义和人类的责任为基础,在善恶的框架内讨论灾难这一事实。在此背景下,将讨论人类和世界的本体结构、人类正在接受考验的事实、促成这一过程的善-恶/善-恶的定义、文献中的评价以及安拉正义范围内的 "塔克利夫"(taklīf)的含义。邪恶问题是如何使一个无所不知、无所不能、行善积德的真主与一个存在邪恶的宇宙相协调的问题。作为一个邪恶问题,灾难是一个必须结合上帝、宇宙和人类来解决的现象。它与真主在创造方面的关系表现为领域的合法性,而它与人类在处理现象和责任方面的关系则属于 "塔克利夫"(taklīf)主题的范围。因此,正确理解创世并证明 "塔克利夫 "的合理性,就能回答许多有关灾难的问题。神学文献中的上述问题和概念已在神学院中讨论过。神学家们根据其话语群体的范式对神和神的行为、人和人的行为以及宇宙进行了定义,并根据他们赋予这些定义和概念的含义进行了讨论。讨论的基本决定因素是:上帝具有知识、力量、意志、智慧和正义,人类是以理性的本质被创造的。各讨论小组对这些概念和定义有不同的理解,由此展开的讨论在强制和自由意志之间摇摆不定。在此,一个经历过这种现象并想从神学角度了解情况的人应该了解《古兰经》中关于真主和人的概念。真主与人之间的关系必须在道德上得到正确的保证。因此,这个问题使得我们有必要对已经多次研究过的标题中的每个概念一并进行评估。在这方面,文章旨在寻求一些与人的形象和真主的概念有关的问题的答案。在此,有必要从三个角度提出问题:首先,从本体论角度探究包含道德价值的存在概念的本质;其次,从认识论角度探究道德价值是由理性还是启示决定的。在这种情况下,最后一种探究是道德的。因此,什么是善-恶和善-恶?是什么决定了善恶作为一种价值?谁是善恶行动的媒介?如果行为人是人类,那么神意的立场是什么?神意与人类责任之间的关系或界限是什么?肇事者的神学地位如何?在此基础上,什么是灾难?灾难的价值判断是什么?灾难与上帝的行为是什么关系?谁是灾难的制造者?灾难是一种考验吗?灾难是神的警告吗?灾难是神的惩罚吗?如果审判被归结为惩罚,那么知道它的可能性是什么?这些问题的答案将在文本中寻找,有时是直接的,有时是间接的。
{"title":"Teklîf ve Adâlet Temelinde Hüsün-Kubuh: Âfet Olgusu","authors":"Zeynep Koç","doi":"10.18317/kaderdergi.1376057","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1376057","url":null,"abstract":"Bu makalede olgusal bir gerçeklik olarak afetler; hüsün-kubuh temelinde, Allah’ın adaleti ve insanın sorumlu olması çerçevesinde ele alınacaktır. Bu bağlamda, insanın ve alemin ontik yapısı, insanın denenme sürecinde olması, bu sürecin imkânını sağlayan iyi-kötü/iyilik-kötülük tanımı, literatürdeki değerlendirmeler ve Allah’ın adâleti kapsamında teklîfin ne anlama geldiği tartışılacaktır. Kötülük problemi, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, iyi eylemlerde bulunan bir Tanrı’yla kötülüğün olduğu bir evreni uzlaştırmayı sorun edinmiştir. Afet de bir kötülük problemi olarak Allah, alem ve insanla ilişkili bir şekilde ele alınması gereken bir olgudur. Yaratma açısından Allah’la olan ilişkisi alemin yasalılığı olarak karşımıza çıkarken, olguyla muhatap olma ve sorumluluk açısından insanla ilişkisi teklîf konusu kapsamındadır. Dolayısıyla yaratmanın doğru anlaşılması ve teklîfin makuliyetinin temellendirilmesi afetler konusundaki birçok soruyu cevaplayacaktır. Kelam literatüründe bahsi geçen konular ve kavramlar, kelam okullarında dakik bir şekilde tartışılmıştır. Kelamcılar kendi söylem gruplarının paradigmasına uygun bir şekilde Allah ve ilahi fiili, insan ve insan fiillerini ve alemi tanımlamışlar, tartışmaları bu tanımlara ve kavramlara verdikleri anlamlar üzerinden yapmışlardır. Allah’ın ilim, kudret, irade, hikmet ve adalet sahibi olmasıyla insanın akıl fıtratında yaratılması tartışmaların temel belirleyenidir. Söz konusu kavram ve tanımlar, söylem grupları tarafından farklı anlaşılmış, buradan hareket eden tartışmalar cebir ve özgür irade arasında gidip gelmiştir. Olguyu tecrübe eden ve teolojik olarak neler olduğunu bilmek isteyen insanın, Kur’ân’ın Allah ve insan tasavvurunu bilmesi gerektiği burada anlam kazanmaktadır. Allah-insan ilişkisinin doğru ve ahlaki olarak sağlanması gerekmektedir. Dolayısıyla konu her bir kavram açısından çok defa üzerinde çalışılan başlıkları bir arada değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bu açıdan makale, ortaya koymaya çalıştığı insan profili ve Allah tasavvuruyla birtakım sorulara cevap aramayı amaçlamaktadır. Burada üç açıdan sorgulama yapmak gerekmektedir: İlki, varlığa ilişkin ahlaki değer içeren kavramların tabiatına dair ontolojik sorgulama; ikincisi, ahlaki değerin akılla mı yoksa vahiyle mi belirlendiğine dair epistemolojik sorgulama. Bu bağlamda son sorgulama ahlakidir. Buna göre, iyi-kötü ve iyilik-kötülük nedir? Bir değer olarak iyi ve kötü oluşu belirleyen nedir? İyi-kötü eylemin faili kimdir? Failin insan olması durumunda ilahi iradenin konumu nedir? İlâhî irade ve insan sorumluluğu arasındaki ilişki veya sınır nedir? Failin teolojik durumu nedir? Bu temelde afet nedir? Afetlerin değer hükmü nedir? Afetlerin Tanrı’nın fiilleriyle ilişkisi nedir? Afetlerin faili kimdir? Afetler imtihan mıdır? Afetler ilahi bir uyarı mıdır? Afetler ilahi bir ceza mıdır? Eğer bir ceza olarak hüküm atfedilirse bunun bilinme imkânı nedir? sorularına metin içerisinde kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı cevap aranacaktı","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139177425","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Müteahhirîn Dönem Tam İllet Tartışmalarına Bağdâdîzâde ve Arpacızâde’nin Katkıları: İlk İlke’nin Basit Tam İllet Oluşunda Mutlak Varlığın Etkisi 巴格达和阿尔帕齐扎达对后期完全原理讨论的贡献:绝对存在对第一原理作为简单完全原理的影响
Pub Date : 2023-12-14 DOI: 10.18317/kaderdergi.1352627
Zeynelabidin Hüseyni̇
Hükemâ, kelâmcılar ve sufîler tarafından mutlak varlığın mâhiyeti ve niteliklerine ilişkin farklı bakış açıları ortaya konulmakla birlikte, bu makale bağlamında İlk İlke ve ilk maʻlûl birlikteliğinde özel varlığın yanı sıra mutlak varlığın da nedensel bir etkinliğe sahip olup olmadığını inceleyeceğiz. Hükemâ açısından mutlak varlık; müşterek, tümel ve ikinci akledilir kategorisinden olma özelliklerinin yanı sıra bütün varlıkların ortak paydasını teşkil etmesi yönüyle metafiziğin konusu olma gibi bir payeye sahiptir. Biz, zikredilen nitelikleriyle mutlak varlığın İlk İlke’nin basitliğine ve eksik illet olarak tam illetin bir parçası olmasına yönelik etkisini irdeleyen iki Osmanlı âlimi Bağdâdîzâde (10/16. yüzyılın ikinci diliminde yaşamıştır) ve Arpacızâde’nin (ö.1033/1623) görüşlerini ele alacağız. İlk İlke’nin şart, alet ve herhangi bir engelin ortadan kalkmasına muhtaç kalmaksızın zâtı gereği ilk maʻlûlün basit tam illeti olduğu, hükemâ tarafından çoğunlukla kabul edilir. Bundan dolayı İlk İlke’nin hissî veya aklî hiçbir parçadan teşekkül etmeyen basit varlığıyla ilk maʻlûlün illeti olması gerekir. O halde tam illet tanımına ilişkin tartışmalarda belirleyici olan husus, hem basit hem de bileşik varlıkların içerilmesidir. Zira sadece basit veya bileşik illetleri içeren tam illet tanımı, bütün varlıkları kapsamadığından dolayı eksik kalacaktır. Tam ve eksik illet kavramsallaştırmasına önemli katkılarda bulunan Esîrüddîn Ebherî (ö.663/1265) ve Necmüddîn el-Kâtibî (ö.675/1277) gibi filozofların çoğunlukla tercih ettiği maʻlûlün varlığında kendisine dayandığı şeylerin bütünü şeklindeki tam illet tanımı sadece bileşik varlıkları kapsayabilir. Nitekim Seyyîd Şerif el-Cürcânî, (ö.816/1413) Şerhü’l-Mevâkıf ve Hâşiyetü’t-Tecrîd’te selefleri Ebherî ve Kâtibî’nin zikrettiği tam illet tanımının sadece bileşik varlıkları kapsama ihtimalinin olduğunu belirtmekle birlikte, bu durumun zorunluluk arz etmediğini basit tam illetten basit bir cevherin meydana gelebileceği örneğiyle dile getirir. Zikredilen tam illet tanımının sadece bileşik varlıkları içerebileceğine ilişkin Cürcânî’nin hissiyatını destekleyen Osmanlı âlimi Hatibzâde (ö.901/1496), Tecrîdü’l-iʻtikād üzerine kaleme aldığı hâşiyesinde, tam illetin tahakkuku için mutlak varlığın da gerekli bir unsur olarak kabul edilme imkânını vurgulayarak bu problemin izini takip eden müstakil risâlelerin kaleme alınmasına yol açmıştır. Cürcânî ve Hatibzâde’nin açıklamaları bağlamında İlk İlke’nin basitliği zedelenmeksizin mutlak varlığın tam illetin bir parçası olmasının imkânını ele alan Bağdâdîzâde, mutlak varlığın İlk İlke’nin basit tam illet olmasını ortadan kaldırmadığını vurgulayan müstakil bir risâle kaleme almıştır. Özellikle mutlak varlığın tam illetin bir parçası olarak ilk maʻlûlün varlığına tesirinin olup olmaması ile İlk İlke’nin özel varlığıyla olan ilişkisinin analiz edildiği bu risâleye karşılık, eleştirel bir metin kaleme alan bir diğer Osmanlı âlimi Arpacızâde’dir. Makalemizde söz konusu kişiler ve
尽管完形学家、神学家和苏菲派对绝对存在的本质和特质提出了不同的观点,但在本文中,我们将探讨绝对存在在第一原理和第一物质的统一性中,除了特殊存在之外,是否还具有因果效力。在注释家看来,绝对存在之所以成为形而上学的主题,是因为它构成了所有存在物的共同点,而且是共同的、普遍的,属于第二可知范畴。我们将讨论两位奥斯曼学者 Baghdādīzāda(生活于 10/16 世纪下半叶)和 Arpacızāda(卒于 1033/1623 年)的观点,他们研究了绝对存在对第一原理的简单性的影响,以及绝对存在作为不完全原因是完全原因的一部分。注释家们普遍认为,第一原理凭借其本质,无需条件、工具或消除任何障碍,就是第一现象的简单完整的原因。因此,"第一原理 "必须是第一个对象的原因,它的存在是简单的,不包含任何感官或智力部分。因此,在关于 "完整原因 "定义的讨论中,决定性的问题是同时包含简单实体和复合实体。因为只包含简单原因或复合原因的完整原因的定义是不完整的,因为它没有涵盖所有实体。完整因 "的定义是 "maʿlūl 赖以生存的事物的总体",哲学家们大多倾向于这一定义,如 al-Asīr al-Dīn al-Abharī(卒于 663/1265)和 Najm al-Dīn al-Kātibī(卒于 675/1277),他们对完整因和不完整因的概念化做出了重要贡献。事实上,al-Sayyīd Sharīf al-Jurjānī(卒于 816/1413)在《Sharh al-Mawāqif and Hāshiya al-Tajrīd》中指出,他的前辈 al-Abharī 和 al-Kātibī 给出的完全因的定义有可能只包括复合实体,但他以简单的完全因可以形成简单的物质为例,表示这并非必然。奥斯曼学者哈提卜扎达(Hatibzāda,卒于 901/1496)支持 al-Jurjānī关于 "完全因 "的定义只能包括复合实体的观点,他在对《Tajrīd al-iʻtikād 》的评论中,强调了接受绝对存在作为实现完全因的必要元素的可能性,从而导致根据这一问题的蛛丝马迹撰写了多篇独立论文。根据 al-Jurjānī 和 al-Khatibzāda 的解释,al-Baghdādīzāda 探讨了绝对存在作为完整原因的一部分而不损害第一原理的简单性的可能性,并撰写了一篇单独的论文,强调绝对存在不会消除第一原理作为简单完整原因的可能性。Arpacīzāda 是另一位奥斯曼学者,他针对这篇论文写了一篇批判性文章,分析了绝对存在对作为完整原因一部分的第一因的存在的影响,以及绝对存在与第一原理的特殊存在的关系。在本文中,我们将试图通过这些人和论文来揭示绝对存在对第一原理作为一个简单的完整原因的影响,以及接受它作为完整原因的一部分的可能性。
{"title":"Müteahhirîn Dönem Tam İllet Tartışmalarına Bağdâdîzâde ve Arpacızâde’nin Katkıları: İlk İlke’nin Basit Tam İllet Oluşunda Mutlak Varlığın Etkisi","authors":"Zeynelabidin Hüseyni̇","doi":"10.18317/kaderdergi.1352627","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1352627","url":null,"abstract":"Hükemâ, kelâmcılar ve sufîler tarafından mutlak varlığın mâhiyeti ve niteliklerine ilişkin farklı bakış açıları ortaya konulmakla birlikte, bu makale bağlamında İlk İlke ve ilk maʻlûl birlikteliğinde özel varlığın yanı sıra mutlak varlığın da nedensel bir etkinliğe sahip olup olmadığını inceleyeceğiz. Hükemâ açısından mutlak varlık; müşterek, tümel ve ikinci akledilir kategorisinden olma özelliklerinin yanı sıra bütün varlıkların ortak paydasını teşkil etmesi yönüyle metafiziğin konusu olma gibi bir payeye sahiptir. Biz, zikredilen nitelikleriyle mutlak varlığın İlk İlke’nin basitliğine ve eksik illet olarak tam illetin bir parçası olmasına yönelik etkisini irdeleyen iki Osmanlı âlimi Bağdâdîzâde (10/16. yüzyılın ikinci diliminde yaşamıştır) ve Arpacızâde’nin (ö.1033/1623) görüşlerini ele alacağız. İlk İlke’nin şart, alet ve herhangi bir engelin ortadan kalkmasına muhtaç kalmaksızın zâtı gereği ilk maʻlûlün basit tam illeti olduğu, hükemâ tarafından çoğunlukla kabul edilir. Bundan dolayı İlk İlke’nin hissî veya aklî hiçbir parçadan teşekkül etmeyen basit varlığıyla ilk maʻlûlün illeti olması gerekir. O halde tam illet tanımına ilişkin tartışmalarda belirleyici olan husus, hem basit hem de bileşik varlıkların içerilmesidir. Zira sadece basit veya bileşik illetleri içeren tam illet tanımı, bütün varlıkları kapsamadığından dolayı eksik kalacaktır. Tam ve eksik illet kavramsallaştırmasına önemli katkılarda bulunan Esîrüddîn Ebherî (ö.663/1265) ve Necmüddîn el-Kâtibî (ö.675/1277) gibi filozofların çoğunlukla tercih ettiği maʻlûlün varlığında kendisine dayandığı şeylerin bütünü şeklindeki tam illet tanımı sadece bileşik varlıkları kapsayabilir. Nitekim Seyyîd Şerif el-Cürcânî, (ö.816/1413) Şerhü’l-Mevâkıf ve Hâşiyetü’t-Tecrîd’te selefleri Ebherî ve Kâtibî’nin zikrettiği tam illet tanımının sadece bileşik varlıkları kapsama ihtimalinin olduğunu belirtmekle birlikte, bu durumun zorunluluk arz etmediğini basit tam illetten basit bir cevherin meydana gelebileceği örneğiyle dile getirir. Zikredilen tam illet tanımının sadece bileşik varlıkları içerebileceğine ilişkin Cürcânî’nin hissiyatını destekleyen Osmanlı âlimi Hatibzâde (ö.901/1496), Tecrîdü’l-iʻtikād üzerine kaleme aldığı hâşiyesinde, tam illetin tahakkuku için mutlak varlığın da gerekli bir unsur olarak kabul edilme imkânını vurgulayarak bu problemin izini takip eden müstakil risâlelerin kaleme alınmasına yol açmıştır. Cürcânî ve Hatibzâde’nin açıklamaları bağlamında İlk İlke’nin basitliği zedelenmeksizin mutlak varlığın tam illetin bir parçası olmasının imkânını ele alan Bağdâdîzâde, mutlak varlığın İlk İlke’nin basit tam illet olmasını ortadan kaldırmadığını vurgulayan müstakil bir risâle kaleme almıştır. Özellikle mutlak varlığın tam illetin bir parçası olarak ilk maʻlûlün varlığına tesirinin olup olmaması ile İlk İlke’nin özel varlığıyla olan ilişkisinin analiz edildiği bu risâleye karşılık, eleştirel bir metin kaleme alan bir diğer Osmanlı âlimi Arpacızâde’dir. Makalemizde söz konusu kişiler ve","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139179645","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Muammer b. Abbâd es-Sülemî’nin Eşyanın Doğasına Yaklaşımı Muammar b. Abbād al-Sulamī 对事物本质的看法
Pub Date : 2023-12-14 DOI: 10.18317/kaderdergi.1374079
Demet Aydin
İslam Düşüncesinde önemli bir yer işgal eden eşyayı tanıma ve evrendeki değişimlere anlam verebilme adına döneminin en etkili isimlerinden birisi Muammer b. Abbâd es-Sülemî’dir (ö.215/830). Kendisi Basra Mu‘tezilesinden olan Muammer özellikle tabiatçı fikirleriyle karşımıza çıkmaktadır. Onu ön plana çıkaran asıl özelliği kendisinin aynı zamanda atomculuk anlayışını da benimsemesidir. Atomcu anlayış her ne kadar yabancı menşeli olsa da kelamcılar bu anlayışı kelamî görüşlerine göre revize etmişlerdir. Onlar bu görüşü Allah’ın âlemde sürekli etkin olduğunun da bir ispatı olarak sunmuşlardır. Kelam kozmolojisinin temel kavramları olan cevher, cisim ve araz tanımları da yapan Muammer özellikle cisim tanımlarıyla diğer kelamcıları da etkilemiştir. Muammer için eşyanın bir tabiatı vardır. Cisim kendi tabiatı neticesinde arazlarını meydana getirmektedir. Onun düşüncesinde cisme bu tabiatı veren Allah’tır. Dolayısıyla o, evrendeki işleyişin Allah’ın evrene koymuş olduğu yasalar çerçevesinde meydana geldiğini kabul etmektedir. Allah evrene birtakım ilkeler yerleştirmiş, tüm değişimler bu yasalar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Aslında Allah’ın cisimlere yerleştirdiği bu tabiat evrendeki bu işleyişin de bir garantörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Muammer’in cisimlerin tabiatı hakkındaki bu düşüncesinin amacı evrenin bu sayede muazzam bir şekilde işlediğini ortaya koymaktır. Muammer’in bu düşüncesine dayanan mâna kavramı da bu noktada önemli bir yer işgal etmektedir. Tabiat anlayışı ile özdeşleşen bu kavram aracılığıyla Allah’ın zâtını da varlıkların dışında tutmayı amaçlamıştır. Yani mâna aslında Allah’ın hem kusursuz yaratıcılığının bir göstergesi hem de O’nu yarattıklarından münezzeh kılan bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram ona göre Allah’ın sıfatları söz konusu olduğunda da aktiftir. Çünkü o, Allah’ın mâna ile kendisinde var olan ilim ve kudret ile âlim ve kâdir olduğunu kabul etmektedir. Mâna Muammer’e göre illet anlamına gelmektedir. O, hareketli bir eşyanın hareketsiz bir eşyadan ayrılmasının bir mâna neticesinde olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla cisimler de birbirlerinden bir mâna sayesinde farklılaşmaktadır. Bir mâna bir mâna ile var olabilmektedir ki bu durum beraberinde mânaların sonsuzluğu fikrini ortaya çıkarmakta fakat mânaların sonsuzluğu da eşyanın sonsuzluğu anlamına gelmemektedir. Muammer’in en çok eleştirildiği nokta cisimlerin sahip olduğu tabiat ve bu tabiatın neticesinde değişime uğramaları yani arazlarını oluşturmalarıdır. Bu durumda da kelamda genel bir kabul olarak karşımıza çıkan sürekli yeniden yaratma anlayışı Muammer’in sistemine uygun düşmemektedir. Muammer için neden sonuç ilişkisine dayalı bir sistem söz konusudur. Onun savunduğu bu ilişkinin katı bir determinist yaklaşıma ait olduğu yönünde eleştiriler olsa da aslında onun hareket ve değişim gibi zaman ve mekân düzleminde gerçekleşen durumlardan Allah’ı tenzih etme kaygısı olduğu söylenebilir. Kendisi gibi tabiatçı görüşleri olan çağdaşı diğer kelamcılar
Muammar b. Abbād al-Sulamī(卒于 215/830)是那个时代在认识事物和理解宇宙变化方面最有影响力的人物之一,在伊斯兰思想中占有重要地位。穆阿迈尔是巴士拉穆塔齐莱派的成员,他的自然主义思想尤为突出。他的主要特点是他也采用了原子论的认识。虽然原子论的理解源于外国,但神学家们根据自己的神学观点对这一理解进行了修正。他们还将这种观点作为上帝在宇宙中不断活动的证明。穆阿迈尔还对神学宇宙论的基本概念 "物质"、"本体 "和 "偶然 "下了定义,尤其是他对 "本体 "的定义影响了其他神学家。穆阿迈尔认为,事物都有其本质。身体因其自身的性质而产生意外。在他看来,是上帝赋予了身体这种性质。因此,他认为宇宙的运行是在安拉赋予宇宙的法则框架内进行的。真主在宇宙中设定了一些原则,所有的变化都是在这些法则的框架内发生的。事实上,真主在身体中安排的这种性质是宇宙运行的保证。穆阿迈尔关于身体本质的思想旨在证明宇宙以一种奇妙的方式运行。在这一点上,基于穆阿迈尔思想的 "意义 "概念占据了重要位置。通过这个与对自然的理解相一致的概念,他旨在将神的本质排除在众生之外。换句话说,"māna "既是神完美创造力的指标,也是使神从其创造物中独占的表达方式。根据他的说法,当涉及到真主的属性时,这一概念也很活跃。这是因为他认为,真主是全知全能的,他的知识和能力通过 "意义 "而存在。穆阿迈尔认为,意义意味着原因。他认为,运动物体与不动物体的分离是意义的结果。因此,物体之间的区分也是通过意义实现的。意义可以与意义同时存在,这就引出了意义无限的观点,但意义的无限并不意味着事物的无限。穆阿迈尔最受人诟病的一点是物体的性质,以及物体因这一性质而发生变化,即形成其偶然性。在这种情况下,神学中普遍接受的不断再创造的概念并不符合穆阿迈尔的体系。对穆阿迈尔来说,有一个基于因果关系的体系。虽然有人批评他所捍卫的这种关系属于严格的决定论,但事实上,可以说他关注的是将真主排除在时空平面上发生的运动和变化等情况之外。与其他像他一样持自然主义观点的当代神学家相比,穆阿迈尔在意义基础上对自然的辩解使他与其他人处于不同的位置。
{"title":"Muammer b. Abbâd es-Sülemî’nin Eşyanın Doğasına Yaklaşımı","authors":"Demet Aydin","doi":"10.18317/kaderdergi.1374079","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1374079","url":null,"abstract":"İslam Düşüncesinde önemli bir yer işgal eden eşyayı tanıma ve evrendeki değişimlere anlam verebilme adına döneminin en etkili isimlerinden birisi Muammer b. Abbâd es-Sülemî’dir (ö.215/830). Kendisi Basra Mu‘tezilesinden olan Muammer özellikle tabiatçı fikirleriyle karşımıza çıkmaktadır. Onu ön plana çıkaran asıl özelliği kendisinin aynı zamanda atomculuk anlayışını da benimsemesidir. Atomcu anlayış her ne kadar yabancı menşeli olsa da kelamcılar bu anlayışı kelamî görüşlerine göre revize etmişlerdir. Onlar bu görüşü Allah’ın âlemde sürekli etkin olduğunun da bir ispatı olarak sunmuşlardır. Kelam kozmolojisinin temel kavramları olan cevher, cisim ve araz tanımları da yapan Muammer özellikle cisim tanımlarıyla diğer kelamcıları da etkilemiştir. Muammer için eşyanın bir tabiatı vardır. Cisim kendi tabiatı neticesinde arazlarını meydana getirmektedir. Onun düşüncesinde cisme bu tabiatı veren Allah’tır. Dolayısıyla o, evrendeki işleyişin Allah’ın evrene koymuş olduğu yasalar çerçevesinde meydana geldiğini kabul etmektedir. Allah evrene birtakım ilkeler yerleştirmiş, tüm değişimler bu yasalar çerçevesinde gerçekleşmektedir. Aslında Allah’ın cisimlere yerleştirdiği bu tabiat evrendeki bu işleyişin de bir garantörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Muammer’in cisimlerin tabiatı hakkındaki bu düşüncesinin amacı evrenin bu sayede muazzam bir şekilde işlediğini ortaya koymaktır. Muammer’in bu düşüncesine dayanan mâna kavramı da bu noktada önemli bir yer işgal etmektedir. Tabiat anlayışı ile özdeşleşen bu kavram aracılığıyla Allah’ın zâtını da varlıkların dışında tutmayı amaçlamıştır. Yani mâna aslında Allah’ın hem kusursuz yaratıcılığının bir göstergesi hem de O’nu yarattıklarından münezzeh kılan bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram ona göre Allah’ın sıfatları söz konusu olduğunda da aktiftir. Çünkü o, Allah’ın mâna ile kendisinde var olan ilim ve kudret ile âlim ve kâdir olduğunu kabul etmektedir. Mâna Muammer’e göre illet anlamına gelmektedir. O, hareketli bir eşyanın hareketsiz bir eşyadan ayrılmasının bir mâna neticesinde olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla cisimler de birbirlerinden bir mâna sayesinde farklılaşmaktadır. Bir mâna bir mâna ile var olabilmektedir ki bu durum beraberinde mânaların sonsuzluğu fikrini ortaya çıkarmakta fakat mânaların sonsuzluğu da eşyanın sonsuzluğu anlamına gelmemektedir. Muammer’in en çok eleştirildiği nokta cisimlerin sahip olduğu tabiat ve bu tabiatın neticesinde değişime uğramaları yani arazlarını oluşturmalarıdır. Bu durumda da kelamda genel bir kabul olarak karşımıza çıkan sürekli yeniden yaratma anlayışı Muammer’in sistemine uygun düşmemektedir. Muammer için neden sonuç ilişkisine dayalı bir sistem söz konusudur. Onun savunduğu bu ilişkinin katı bir determinist yaklaşıma ait olduğu yönünde eleştiriler olsa da aslında onun hareket ve değişim gibi zaman ve mekân düzleminde gerçekleşen durumlardan Allah’ı tenzih etme kaygısı olduğu söylenebilir. Kendisi gibi tabiatçı görüşleri olan çağdaşı diğer kelamcılar","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139180414","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Felsefe ve Fizik Maddenin Yapısına Dair Bazı Metafiziksel Spekülasyonların Teorik ve Deneysel Fizik Üzerindeki Etkisi 哲学与物理学 关于物质结构的一些形而上学猜测对理论物理学和实验物理学的影响
Pub Date : 2023-12-14 DOI: 10.18317/kaderdergi.1376361
Bilim, felsefede tartışılagelen kimi sorunlara ışık tutarak onları çözüme kavuşturabilir. Felsefi birtakım sorunların çözümlenmesi bağlamında bilimin filozofa söyleyecek önemli şeyleri vardır. Bu yazı tam da bunun örneklemini teşkil eder. Örneğin Descartes, Leibniz ve Kant farazi de olsa madde ve cisme dair bazı görüşler ve öneriler ileri sürmüşlerdir. Söz konusu fikirler sonraki süreçte Faraday, Maxwell, Einstein, de Broglie ve Schrödinger gibi deneyci bilim insanları ve fizik teorisyenleri için bir çalışma zemini oluşturmuştur. Mesela Maxwell bir taslak halinde felsefe ve fiziği ilgilendiren yanlarıyla madde sorununun tarihini aktarır. Ancak o ilgili görüşlerin tarihini vermesine rağmen bu sorunun ve denenen çözümlerin etkisiyle durumun nasıl değiştiğinin tarihini vermez. Bu nokta ise özellikle felsefe ve fizik ilişkisi adına ortaya çıkan ciddi bir boşluktur. İşte bu metin tam olarak böyle bir boşluğu doldurmayı amaçlar.
科学可以通过揭示哲学中讨论的某些问题来解决这些问题。在分析某些哲学问题时,科学对哲学家有重要的启示。本文就是一个很好的例子。例如,笛卡尔、莱布尼兹和康德提出了一些关于物质和实质的观点和建议,尽管是假设性的。这些观点为法拉第、麦克斯韦、爱因斯坦、德布罗意和薛定谔等实验派科学家和物理学理论家提供了工作基础。例如,麦克斯韦概述了与哲学和物理学有关的物质问题的历史。然而,尽管他给出了相关观点的历史,却没有给出在这一问题的影响下情况如何变化的历史以及尝试的解决方案。这是哲学与物理学关系中的一个严重空白。本文旨在填补这一空白。
{"title":"Felsefe ve Fizik Maddenin Yapısına Dair Bazı Metafiziksel Spekülasyonların Teorik ve Deneysel Fizik Üzerindeki Etkisi","authors":"","doi":"10.18317/kaderdergi.1376361","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1376361","url":null,"abstract":"Bilim, felsefede tartışılagelen kimi sorunlara ışık tutarak onları çözüme kavuşturabilir. Felsefi birtakım sorunların çözümlenmesi bağlamında bilimin filozofa söyleyecek önemli şeyleri vardır. Bu yazı tam da bunun örneklemini teşkil eder. Örneğin Descartes, Leibniz ve Kant farazi de olsa madde ve cisme dair bazı görüşler ve öneriler ileri sürmüşlerdir. Söz konusu fikirler sonraki süreçte Faraday, Maxwell, Einstein, de Broglie ve Schrödinger gibi deneyci bilim insanları ve fizik teorisyenleri için bir çalışma zemini oluşturmuştur. Mesela Maxwell bir taslak halinde felsefe ve fiziği ilgilendiren yanlarıyla madde sorununun tarihini aktarır. Ancak o ilgili görüşlerin tarihini vermesine rağmen bu sorunun ve denenen çözümlerin etkisiyle durumun nasıl değiştiğinin tarihini vermez. Bu nokta ise özellikle felsefe ve fizik ilişkisi adına ortaya çıkan ciddi bir boşluktur. İşte bu metin tam olarak böyle bir boşluğu doldurmayı amaçlar.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139178946","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Cüveynî Fiziğinde Hareket Fenomeni: İ‘timâd Teorisi ve Tafra Eleştirisi Bağlamında Bir Çözümleme 朱维尼物理学中的运动现象:从 I'timād 理论和塔夫拉批评的角度进行分析
Pub Date : 2023-12-12 DOI: 10.18317/kaderdergi.1365313
Veysel Eli̇ş
Kelâmcıların âlemi anlama ve anlamlandırma hususunda, teolojik görüşlerine uyumlu olarak hareketi tartışırken fiziksel bir açıklama modeli olarak ele aldıkları bir kavram da i‘timâddır. Farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar yüklenen bu kavram özetle “bir şeyin içindeki hareket eğilimini, potansiyel enerjiyi, bir şeyin başka bir şeye yaptığı basıncı ya da gösterdiği direnci” ifade etmek için kullanılmıştır. Bu bağlamda ağırlık-hafiflik, yükselme-düşme, itme-çekme vb. nesnelerin, tek yönlü ve zorunlu hareketiyle ilgili pek çok fenomen izah edilmiştir. Öte yandan kelâmcılar nedensellik (illiyyet) anlayışlarıyla ilintili olarak i‘timâdı, kendi âlem tasarımları bağlamında ele almış ve cisimlerin âlemdeki hareketlerini, değişim-dönüşümlerini, aralarındaki nedensellik ilişkisini bu düzlemde tartışmışlardır. Yaptıkları tartışmalar neticesinde i‘timâd kavramıyla ilgili sorular üretmiş ve bu sorulara kendi âlem tasarımları ışığında yanıtlar vermeye çalışmışlardır. Aynı şekilde i‘timâd teorisiyle ilintili olarak Mu‘tezilî âlim Ebû İshâk İbrâhîm en-Nazzâm’ın (ö. 231/845) öne sürdüğü tafra (sıçrama) teorisini tartışmış ve karşıt argümanlar ortaya koymuşlardır. Bu doğrultuda tartışılan sorulara yanıt arayan ve i‘timâda dair görüş bildirenlerden biri de Eş’arî kelâmcı Ebü’l-Meâlî el-Cüveynî’dir (ö. 478/1085). O, i‘timâdı mekânsal oluş arazları bakımından ele almış ve i‘timâdı başta hareket olmak üzere mekân, ağırlık-hafiflik, yukarı ve aşağı gibi yön fenomenleri açısından tümel bir açıklayıcı teori olarak kullanmıştır. Buradan hareketle o, i’timâdı tabiattaki olgulardan ve nesnelerden verdiği örneklerle de yorumlamaya çalışmıştır. Bunu yaparken i‘timadı, çoğunlukla verdiği örnekler üzerinden Eş’arî metafizik prensiplerini de gözeterek kendi sistemi içerisinde sentezleyip açıklayıcı bir öğe olarak sunmuştur. Böylece nesnelerin hareketlerinin i‘timâdı doğurup-doğurmadığına yönelik görüşler ortaya koymuş, bunun yanında i‘timâdın Mu‘tezile ve Eş’ârî ekollerindeki kullanım şekillerine dikkat çekmiştir. Bu bağlamda Mu‘tezile’nin i‘timâd anlayışının Eş’arî i‘timâd anlayışıyla örtüşüp-örtüşmediğini örneklerle ispatlamaya çalışmıştır. Öte yandan Cüveynî, öne sürdüğü ispatlarını genelde Mu‘tezile özelde ise Nazzâm üzerinden yaptığı eleştiriler bağlamında ortaya koymuştur. Yaptığı eleştiriler de genellikle Mu‘tezilî âlimlerin i‘timâd bağlamında hareket fenomeni üzerinden ortaya koyduğu görüşlere cevap mahiyetinde olmuştur. Zira Cüveynî, özellikle Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916) ile oğlu Ebû Hâşim’in (ö. 321/933) ve bunun yanında Nazzâm’ın tafra kuramı bağlamında getirdiği delillere karşı onların argümanları üzerinden tevlîd teorisini Eş‘arî çizgide durarak eleştirmiştir. Bu doğrultuda makale, Cüveynî’nin i‘timâd teorisini ispat ederken verdiği örnekleri, hareket fenomeni açısından nasıl açıkladığı, ondan ne anladığı üzerine yoğunlaşmaktadır. Ayrıca onun hareket fenomenini açıklarken Nazzâm’ın tafra kuramı bağlamında getirdiği teorik ve deneysel argümanlara karşı eleştirileri
神学家们根据自己的神学观点讨论运动时,为了理解和解释宇宙,将 i'timād 作为解释的物理模型,其中一个概念就是 i'timād。这一概念在不同的语境中被赋予了不同的含义,它被用来表达 "某物的运动趋势、势能、一物对另一物的压力或阻力"。在这种情况下,许多与物体单向和必然运动有关的现象,如重量-重量、上升-下降、推-拉等,都得到了解释。另一方面,神学家们根据他们对因果关系(illiyyat)的理解,在他们设计世界的背景下处理 i'timād,并讨论世界中物体的运动、变化-转变以及它们之间在这一平面上的因果关系。通过讨论,他们提出了有关 i'timād 概念的问题,并试图根据自己对宇宙的设计来回答这些问题。同样,他们还讨论了穆塔齐勒派学者阿布-伊斯哈格-伊布拉希姆-纳姆(卒于 231/845)提出的 "跃迁"(tafra)理论与 "iʿtimād "理论的关系,并提出了相反的论点。阿什派神学家 Abū al-Maʿālī al-Juwaynī(卒于 478/1085)是为这一方向所讨论的问题寻求答案并就 i'timā'发表意见的阿什派神学家之一。他从存在的空间事故角度分析了 i'timāda,并将其作为运动、空间、轻重以及上下等方向现象的通用解释理论。从这一观点出发,他还试图用自然现象和物体的例子来解释 i'timād。在此过程中,他将 i'timād 综合到自己的体系中,并将其作为一种解释要素,通过他列举的大多数例子来考虑阿什阿利派形而上学的原则。因此,他就物体的运动是否产生 i'timād 提出了自己的观点,并提请人们注意 i'timād 在穆罕默德派和阿什阿里派中的用法。在此背景下,他试图用实例证明穆塔兹派对 i'timād 的理解是否与阿什阿里派对 i'timād 的理解相吻合。另一方面,al-Juwaynī 是在批评穆塔齐勒派,尤其是纳兰-纳兰(al-Naẓẓām)的背景下提出他的证明的。他的批评一般是针对穆塔齐勒派学者在 iʿtimād 范畴内对运动现象的看法。事实上,al-Juwaynī 站在 Ash'arite 派的立场上批评了 tawlīd 理论,尤其是针对 Abū 'Ali al-Jubbāʾī(卒于 303/916)和他的儿子 Abū Hāshim(卒于 321/933)的论点,以及 al-Naẓẓām 在 tafra 理论方面的论点。因此,本文重点讨论 al-Juwaynī 如何从运动现象的角度解释他在证明 i'timād 理论时所举的例子,以及他对运动现象的理解。文章还讨论了他对 al-Naẓẓām 在解释运动现象时根据 tafra 理论提出的理论和经验论据的批评。
{"title":"Cüveynî Fiziğinde Hareket Fenomeni: İ‘timâd Teorisi ve Tafra Eleştirisi Bağlamında Bir Çözümleme","authors":"Veysel Eli̇ş","doi":"10.18317/kaderdergi.1365313","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1365313","url":null,"abstract":"Kelâmcıların âlemi anlama ve anlamlandırma hususunda, teolojik görüşlerine uyumlu olarak hareketi tartışırken fiziksel bir açıklama modeli olarak ele aldıkları bir kavram da i‘timâddır. Farklı bağlamlarda çeşitli anlamlar yüklenen bu kavram özetle “bir şeyin içindeki hareket eğilimini, potansiyel enerjiyi, bir şeyin başka bir şeye yaptığı basıncı ya da gösterdiği direnci” ifade etmek için kullanılmıştır. Bu bağlamda ağırlık-hafiflik, yükselme-düşme, itme-çekme vb. nesnelerin, tek yönlü ve zorunlu hareketiyle ilgili pek çok fenomen izah edilmiştir. Öte yandan kelâmcılar nedensellik (illiyyet) anlayışlarıyla ilintili olarak i‘timâdı, kendi âlem tasarımları bağlamında ele almış ve cisimlerin âlemdeki hareketlerini, değişim-dönüşümlerini, aralarındaki nedensellik ilişkisini bu düzlemde tartışmışlardır. Yaptıkları tartışmalar neticesinde i‘timâd kavramıyla ilgili sorular üretmiş ve bu sorulara kendi âlem tasarımları ışığında yanıtlar vermeye çalışmışlardır. Aynı şekilde i‘timâd teorisiyle ilintili olarak Mu‘tezilî âlim Ebû İshâk İbrâhîm en-Nazzâm’ın (ö. 231/845) öne sürdüğü tafra (sıçrama) teorisini tartışmış ve karşıt argümanlar ortaya koymuşlardır. Bu doğrultuda tartışılan sorulara yanıt arayan ve i‘timâda dair görüş bildirenlerden biri de Eş’arî kelâmcı Ebü’l-Meâlî el-Cüveynî’dir (ö. 478/1085). O, i‘timâdı mekânsal oluş arazları bakımından ele almış ve i‘timâdı başta hareket olmak üzere mekân, ağırlık-hafiflik, yukarı ve aşağı gibi yön fenomenleri açısından tümel bir açıklayıcı teori olarak kullanmıştır. Buradan hareketle o, i’timâdı tabiattaki olgulardan ve nesnelerden verdiği örneklerle de yorumlamaya çalışmıştır. Bunu yaparken i‘timadı, çoğunlukla verdiği örnekler üzerinden Eş’arî metafizik prensiplerini de gözeterek kendi sistemi içerisinde sentezleyip açıklayıcı bir öğe olarak sunmuştur. Böylece nesnelerin hareketlerinin i‘timâdı doğurup-doğurmadığına yönelik görüşler ortaya koymuş, bunun yanında i‘timâdın Mu‘tezile ve Eş’ârî ekollerindeki kullanım şekillerine dikkat çekmiştir. Bu bağlamda Mu‘tezile’nin i‘timâd anlayışının Eş’arî i‘timâd anlayışıyla örtüşüp-örtüşmediğini örneklerle ispatlamaya çalışmıştır. Öte yandan Cüveynî, öne sürdüğü ispatlarını genelde Mu‘tezile özelde ise Nazzâm üzerinden yaptığı eleştiriler bağlamında ortaya koymuştur. Yaptığı eleştiriler de genellikle Mu‘tezilî âlimlerin i‘timâd bağlamında hareket fenomeni üzerinden ortaya koyduğu görüşlere cevap mahiyetinde olmuştur. Zira Cüveynî, özellikle Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916) ile oğlu Ebû Hâşim’in (ö. 321/933) ve bunun yanında Nazzâm’ın tafra kuramı bağlamında getirdiği delillere karşı onların argümanları üzerinden tevlîd teorisini Eş‘arî çizgide durarak eleştirmiştir. Bu doğrultuda makale, Cüveynî’nin i‘timâd teorisini ispat ederken verdiği örnekleri, hareket fenomeni açısından nasıl açıkladığı, ondan ne anladığı üzerine yoğunlaşmaktadır. Ayrıca onun hareket fenomenini açıklarken Nazzâm’ın tafra kuramı bağlamında getirdiği teorik ve deneysel argümanlara karşı eleştirileri","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139182279","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Human Rights in the Context of the God-Human Relationship 上帝与人类关系中的人权
Pub Date : 2023-12-09 DOI: 10.18317/kaderdergi.1364617
Sibel Kaya
İnsan, varlık bilincine sahip olan bir canlıdır. İnsan olmak bakımından nasıl bir değer taşıdığı ve bununla ilişkili olarak hangi hak ve sorumluluklara sahip olduğu soruları insanın kadim zamanlardan beri yanıt aradığı soruların başında gelmektedir. “İnsan hakları (human rights)” ifadesi bu sorgulama süreci ile doğrudan bağlantılı bir şekilde ortaya çıkmış modern kavramlardan biridir. Kavramın gelişimi itibarıyla siyasî ve seküler bir anlam çerçevesi bulunmaktadır. Ancak bugün insan hakları felsefî, ahlâkî, teolojik pek çok boyutu kapsayan geniş bir anlam alanı içerisinde tartışılmaktadır. Bu çalışmada, insan hakları kavramı Allah-insan ilişkisi bakımından incelenmiştir. Nitekim İslâm dini söz konusu olduğunda, “hak” kavramının hem ilâhî hem de beşerî çağrışımları olan geniş bir anlam içeriğine sahip olduğu görülmektedir. Kur’ân’da insan haklarının teolojik çerçevesi, Allah ile insan arasında gerçekleşen mîsâktan/ahidden hareketle çizilmektedir. Mîsâkın bir gereği olarak Allah, insana bir emanet teslim etmiş, onu halife olarak görevlendirmiş ve insanı bununla onurlandırmıştır. Bu onurlandırmanın mahiyeti, Allah’ın yasalarını yeryüzünde hâkim kılma görevi ve bunun için yeryüzünün insanın hizmetine verilmesidir. Bu şekilde varlık sahnesinde yerini aldıktan sonra, insanın sahip olduğu hakların iki boyutu vardır. Birinci boyutu insanın dünyevî-toplumsal bağlamda, insan olmak bakımından sahip olduğu haklardır. Batılı toplumların kavramsallaştırdığı insan hakları kavramı doğrudan bu boyutla ilişkilidir. İkinci boyutta ise insan hakları, insanın Allah ile ilişkisi/mükellefiyeti söz konusu edildiğinde ortaya çıkan haklar olarak dinî-mânevî bir içerik taşımaktadır. Bu haklar, dünyevî-toplumsal alanda olduğu gibi kaynağını Allah’ın insanı yaratılış bakımından mümtaz kılmasından ve insanla olan ahdinden almaktadır. İnsan hakları tartışmalarının teolojik boyutu olarak da ifade edilebilecek bu haklar kulun mükellefiyetine ilişkin haklardır. Mükellef olduğu hususlarda bilgi sahibi olması, bunlara güç yetirebilmesi (istitâat), özgür iradeyle eylemde bulunabilmesi, tüm bunların karşılığında mükâfat veya ceza alması kulun mükellefiyeti ve dinî-manevî bakımdan insan hakları konusu içine dâhil edilebilecek meseleler olarak öne çıkmaktadır. Kelâm âlimleri çoğunlukla, kulun mükellefiyeti çerçevesinde ortaya çıkan bu tür hakları, Allah’tan bağımsız ve O’na rağmen ortaya çıkan haklar olarak değil bilakis Allah’tan doğan O’nun Hak, mutlak iyi olmasının ve ilim, adalet, hikmet gibi niteliklerinin bir ifadesi olarak görmüşlerdir. Bu çalışmada insan haklarının teolojik dayanakları ele alınarak kavramı seküler bir bakış açısıyla temellendirmenin neden olduğu sınırlılıkları gidermek ve insan haklarının daha bütüncül ve kapsamlı bir metafizik temellendirmesini sunmak amaçlanmıştır.
人是具有存在意识的生物。作为一个人,他/她有什么样的价值,他/她有什么样的权利和责任,这些都是人类自古以来一直在寻求答案的问题。人权 "一词是与这一追问过程直接相关的现代概念之一。就其发展而言,这一概念具有政治和世俗的含义框架。然而,今天讨论人权的含义范围很广,涵盖了哲学、道德和神学等诸多方面。在本研究中,将从上帝与人的关系的角度来分析人权的概念。事实上,在伊斯兰宗教中,"权利 "的概念具有广泛的内涵,既有神的内涵,也有人的内涵。在《古兰经》中,人权的神学框架是以真主与人类之间的盟约为基础的。作为盟约的要求,真主赋予人类一种信任,任命他为哈里发,并赋予他荣誉。这种荣耀的本质是使真主的法律在地球上生效的责任,以及为此目的将地球置于人的服务之下。以这种方式在存在的舞台上占有一席之地后,人的权利有两个层面。第一个层面是人在世俗社会环境中作为人所拥有的权利。西方社会的人权概念与这一维度直接相关。在第二个维度中,人权具有宗教-精神内容,是人与上帝的关系/义务出现问题时产生的权利。这些权利与世俗社会领域中的权利一样,其来源是真主创造了独一无二的人类,并与人类签订了盟约。这些权利也可以表述为人权辩论的神学层面,是与仆人的义务相关的权利。仆人知道他有义务做什么,他有能力做(istitāat),他可以按照自由意志行事,以及他对所有这些行为的奖赏或惩罚,这些都是可以纳入仆人的义务以及宗教和精神方面的人权主题的问题。神学学者大多认为,在仆人的义务框架内产生的这些权利不是独立于神或无视神而产生的权利,而是神作为真理、绝对善以及神的知识、正义和智慧等属性的体现。本研究旨在消除从世俗角度为人权概念提供依据所造成的局限性,并从形而上学的角度为人权提供一个更加整体和全面的依据。
{"title":"Human Rights in the Context of the God-Human Relationship","authors":"Sibel Kaya","doi":"10.18317/kaderdergi.1364617","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1364617","url":null,"abstract":"İnsan, varlık bilincine sahip olan bir canlıdır. İnsan olmak bakımından nasıl bir değer taşıdığı ve bununla ilişkili olarak hangi hak ve sorumluluklara sahip olduğu soruları insanın kadim zamanlardan beri yanıt aradığı soruların başında gelmektedir. “İnsan hakları (human rights)” ifadesi bu sorgulama süreci ile doğrudan bağlantılı bir şekilde ortaya çıkmış modern kavramlardan biridir. Kavramın gelişimi itibarıyla siyasî ve seküler bir anlam çerçevesi bulunmaktadır. Ancak bugün insan hakları felsefî, ahlâkî, teolojik pek çok boyutu kapsayan geniş bir anlam alanı içerisinde tartışılmaktadır. Bu çalışmada, insan hakları kavramı Allah-insan ilişkisi bakımından incelenmiştir. Nitekim İslâm dini söz konusu olduğunda, “hak” kavramının hem ilâhî hem de beşerî çağrışımları olan geniş bir anlam içeriğine sahip olduğu görülmektedir. Kur’ân’da insan haklarının teolojik çerçevesi, Allah ile insan arasında gerçekleşen mîsâktan/ahidden hareketle çizilmektedir. Mîsâkın bir gereği olarak Allah, insana bir emanet teslim etmiş, onu halife olarak görevlendirmiş ve insanı bununla onurlandırmıştır. Bu onurlandırmanın mahiyeti, Allah’ın yasalarını yeryüzünde hâkim kılma görevi ve bunun için yeryüzünün insanın hizmetine verilmesidir. Bu şekilde varlık sahnesinde yerini aldıktan sonra, insanın sahip olduğu hakların iki boyutu vardır. Birinci boyutu insanın dünyevî-toplumsal bağlamda, insan olmak bakımından sahip olduğu haklardır. Batılı toplumların kavramsallaştırdığı insan hakları kavramı doğrudan bu boyutla ilişkilidir. İkinci boyutta ise insan hakları, insanın Allah ile ilişkisi/mükellefiyeti söz konusu edildiğinde ortaya çıkan haklar olarak dinî-mânevî bir içerik taşımaktadır. Bu haklar, dünyevî-toplumsal alanda olduğu gibi kaynağını Allah’ın insanı yaratılış bakımından mümtaz kılmasından ve insanla olan ahdinden almaktadır. İnsan hakları tartışmalarının teolojik boyutu olarak da ifade edilebilecek bu haklar kulun mükellefiyetine ilişkin haklardır. Mükellef olduğu hususlarda bilgi sahibi olması, bunlara güç yetirebilmesi (istitâat), özgür iradeyle eylemde bulunabilmesi, tüm bunların karşılığında mükâfat veya ceza alması kulun mükellefiyeti ve dinî-manevî bakımdan insan hakları konusu içine dâhil edilebilecek meseleler olarak öne çıkmaktadır. Kelâm âlimleri çoğunlukla, kulun mükellefiyeti çerçevesinde ortaya çıkan bu tür hakları, Allah’tan bağımsız ve O’na rağmen ortaya çıkan haklar olarak değil bilakis Allah’tan doğan O’nun Hak, mutlak iyi olmasının ve ilim, adalet, hikmet gibi niteliklerinin bir ifadesi olarak görmüşlerdir. Bu çalışmada insan haklarının teolojik dayanakları ele alınarak kavramı seküler bir bakış açısıyla temellendirmenin neden olduğu sınırlılıkları gidermek ve insan haklarının daha bütüncül ve kapsamlı bir metafizik temellendirmesini sunmak amaçlanmıştır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139184934","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Rükneddin es-Semerkandî’nin ‘Risâletü’r-rûḥ/Ruh Risâlesi’ Adlı Eseri: Tahlil ve Tahkîk Rūqn al-Dīn al-Samarqandī 的《Risālat al-rūḥ/Risāla of the Soul》:塔赫利尔和塔赫基克
Pub Date : 2023-12-09 DOI: 10.18317/kaderdergi.1372608
Mustafa Vacid Ağaoğlu
Ruh meselesi, İslâm ilim ve düşünce tarihinin önemli ve merkezî konularından biri olmuştur. Zira ruh, insanı oluşturan iki unsurdan birini teşkil etmektedir; insan konusu ise hiç şüphesiz İslâm medeniyetinin önemi haiz meseleleri arasında yer almış ve bu konu İslâm entelektüellerini pek meşgul etmiştir. Bu bağlamda İslâm ilim ve düşünce havzasında biri naslardan hareketle diğeri ise Antik Yunan felsefesinden esinlenerek başlıca iki ana ruh tanımı inşa edilmiştir. Kelâmcılar ruhu, “latif bir cisim” olarak telakki etmişlerdir. Filozoflar ise onu, “soyut bir cevher” şeklinde tasavvur etmişlerdir. Kelâm ve felsefe arasındaki ruha dair bu ihtilaf, sadece fiziksel anlamda münhasır kalmamıştır; eskatoloji boyuta kadar giderek asırlarca süren bir polemiğe sebep olmuştur. Klasik-sonrası İslâm düşüncesinde, birçok konuda olduğu gibi bu mesele sadedinde de felsefenin etkisi diğer geleneklerin üzerinde görülmüştür. Öyle ki mezkûr dönemde ve sonraki süreçlerde kelâmî perspektiften ele alınan ruha dair eserler, felsefî perspektifi es geçememiştir. Bu bağlamda kelâmcı perspektif, kendisiyle ihtilaf ettiği ve özellikle meselenin bir ucu eskatolojik eksene uzandığı için filozoflara karşı eleştirilerini yapmış ve onların bu yöndeki tasavvurlarının çürütülmesini önemli bulmuştur. Mezkûr dönemin, yani klasik-sonrası İslâm ilim ve düşüncesinin bariz isimlerinden biri de Mâtürîdî ve Hanefî mezheplerine mensup Ebû Muhammed Rükneddin Ubeydullah b. Muhammed b. Abdilazîz es-Semerkandî (ö. 701/1301)’dir. Semerkandî, kelâm, Kur’an ilimleri, tefsir, fıkıh, hadis ve tasavvuf gibi alanlarda pek çok eser ve risâleler kaleme almıştır. Müellifin kaleme aldığı ve günümüze kadar ulaşan eserleri/risâleleri arasında; insanî-nâtık ruha dair “Risâletü’r-rûḥ” adlı bir eseri de yer almaktadır. Eserini bir giriş ve on fasıl/bölümden oluşturan Semerkandî, bir yandan naslardan beslenerek bir diğer yandan kısmî de olsa aklî argümanlardan hareketle; kelâmî ve tasavvufî bir üslup kullanmıştır. Eser, ruh konusunu ve bu bağlamda insanın mahiyetini, ruhun tanımı ve mahiyetini, bu sadette Ehl-i Sünnet ve filozofların görüşleri arasında karşılaştırma ve filozoflara yönelik eleştiriler, eskatolojiğe dair meâd meselesi, mutasavvıfların ruha dair düşünceleri, yine müellifin hadis olarak nitelendirdiği “nefsini bilen Rabbini bilir” sözü üzerinden Allah tasavvuru ve benzeri hususları ihtiva etmektedir. Bir mütekellim olarak ve Ehl-i Sünnet çizgisinden giderek Semerkandî, söz konusu risâlesinin ana problemi “insan” denildiğinde anlaşılması gerekenin ne olduğu, ruhun mahiyeti, meâdın hangi surette gerçekleşeceği ve bu meseleler üzerinden filozoflara yönelttiği eleştiriler ekseninde dönmektedir. Araştırma ve incelemelerimiz neticesinde mezkûr risâlenin henüz tahkîk ve neşrinin yapılmadığı görülmüştür. Yine incelemelerimiz sonucunda söz konusu risâlenin iki el yazma nüshasına ulaşılmıştır. Elinizdeki bu çalışma, Semerkandî’nin Risâletü’r-rûḥ adlı eserinin tahkîkli neşri ve inceleme kısmını kapsamaktadır.
灵魂问题一直是伊斯兰科学和思想史上重要的核心问题之一。由于灵魂是构成人的两个要素之一,因此人的问题无疑是伊斯兰文明中最重要的问题之一,也是伊斯兰知识分子所关注的问题。在此背景下,伊斯兰科学和思想界对灵魂下了两个主要定义,一个以《古兰经》教义为基础,另一个则受到古希腊哲学的启发。神学家将灵魂视为 "透明体"。而哲学家则认为灵魂是一种 "抽象的物质"。神学与哲学之间关于灵魂的争论不仅限于物理意义上的争论,还延伸到了末世论的层面,并引发了一场持续几个世纪的论战。在后古典时期的伊斯兰思想中,哲学对这一问题以及其他许多问题的影响都高于其他传统。以至于在上述时期和随后的进程中,从神学角度处理灵魂问题的著作都无法绕过哲学的视角。在这种情况下,神学视角批评哲学家与他们意见相左,特别是因为问题的一端延伸到了末世论的轴心,并认为有必要反驳他们在这个方向上的观念。Abū Muhammad Rukn al-Dīn Ubaydān b. Muhammad b. ʿAbd al-ʿAbd al-ʿAbd al-ʿAzīz al-Samarqandī(卒于 701/1301 年)是上述时期(即后古典伊斯兰科学和思想时期)最杰出的人物之一,他是 Māturīdī 和 Hanafī 教派的成员。萨马尔坎迪在神学、《古兰经》科学、塔夫西尔、教法、圣训和神秘主义领域撰写了许多著作和论文。在他流传至今的作品/risālī 中,有一部名为《Risālat al-rūḥ》(Risālat al-rūḥ)的关于人类灵魂的著作。作品包括导言和十章/节,al-Samarqandī 采用了神学和神秘主义的风格,一方面借鉴了《古兰经》的教义,另一方面又进行了理性论证,尽管只是部分论证。该著作包括灵魂和人类本质的主题、灵魂的定义和本质、圣行派和哲学家在这方面观点的比较以及对哲学家的批评、与末世论相关的 "我德 "问题、苏菲派关于灵魂的思想、通过 "认识自己灵魂的人认识自己的主 "这句话对真主的认识(作者将其描述为圣训)以及类似问题。作为一名伊斯兰教徒,萨马尔坎迪遵循 "圣行 "的路线,其论文的主要问题围绕着对 "人 "的理解、灵魂的本质、"我德 "的实现方式,以及他对哲学家在这些问题上的批评。经过研究和分析,我们发现上述论文尚未编辑出版。同样,经过调查,我们找到了两份该论文的手稿。本研究涵盖萨马尔坎迪《Risālat al-rūḥ》的批判性版本和评论。
{"title":"Rükneddin es-Semerkandî’nin ‘Risâletü’r-rûḥ/Ruh Risâlesi’ Adlı Eseri: Tahlil ve Tahkîk","authors":"Mustafa Vacid Ağaoğlu","doi":"10.18317/kaderdergi.1372608","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1372608","url":null,"abstract":"Ruh meselesi, İslâm ilim ve düşünce tarihinin önemli ve merkezî konularından biri olmuştur. Zira ruh, insanı oluşturan iki unsurdan birini teşkil etmektedir; insan konusu ise hiç şüphesiz İslâm medeniyetinin önemi haiz meseleleri arasında yer almış ve bu konu İslâm entelektüellerini pek meşgul etmiştir. Bu bağlamda İslâm ilim ve düşünce havzasında biri naslardan hareketle diğeri ise Antik Yunan felsefesinden esinlenerek başlıca iki ana ruh tanımı inşa edilmiştir. Kelâmcılar ruhu, “latif bir cisim” olarak telakki etmişlerdir. Filozoflar ise onu, “soyut bir cevher” şeklinde tasavvur etmişlerdir. Kelâm ve felsefe arasındaki ruha dair bu ihtilaf, sadece fiziksel anlamda münhasır kalmamıştır; eskatoloji boyuta kadar giderek asırlarca süren bir polemiğe sebep olmuştur. Klasik-sonrası İslâm düşüncesinde, birçok konuda olduğu gibi bu mesele sadedinde de felsefenin etkisi diğer geleneklerin üzerinde görülmüştür. Öyle ki mezkûr dönemde ve sonraki süreçlerde kelâmî perspektiften ele alınan ruha dair eserler, felsefî perspektifi es geçememiştir. Bu bağlamda kelâmcı perspektif, kendisiyle ihtilaf ettiği ve özellikle meselenin bir ucu eskatolojik eksene uzandığı için filozoflara karşı eleştirilerini yapmış ve onların bu yöndeki tasavvurlarının çürütülmesini önemli bulmuştur. Mezkûr dönemin, yani klasik-sonrası İslâm ilim ve düşüncesinin bariz isimlerinden biri de Mâtürîdî ve Hanefî mezheplerine mensup Ebû Muhammed Rükneddin Ubeydullah b. Muhammed b. Abdilazîz es-Semerkandî (ö. 701/1301)’dir. Semerkandî, kelâm, Kur’an ilimleri, tefsir, fıkıh, hadis ve tasavvuf gibi alanlarda pek çok eser ve risâleler kaleme almıştır. Müellifin kaleme aldığı ve günümüze kadar ulaşan eserleri/risâleleri arasında; insanî-nâtık ruha dair “Risâletü’r-rûḥ” adlı bir eseri de yer almaktadır. Eserini bir giriş ve on fasıl/bölümden oluşturan Semerkandî, bir yandan naslardan beslenerek bir diğer yandan kısmî de olsa aklî argümanlardan hareketle; kelâmî ve tasavvufî bir üslup kullanmıştır. Eser, ruh konusunu ve bu bağlamda insanın mahiyetini, ruhun tanımı ve mahiyetini, bu sadette Ehl-i Sünnet ve filozofların görüşleri arasında karşılaştırma ve filozoflara yönelik eleştiriler, eskatolojiğe dair meâd meselesi, mutasavvıfların ruha dair düşünceleri, yine müellifin hadis olarak nitelendirdiği “nefsini bilen Rabbini bilir” sözü üzerinden Allah tasavvuru ve benzeri hususları ihtiva etmektedir. Bir mütekellim olarak ve Ehl-i Sünnet çizgisinden giderek Semerkandî, söz konusu risâlesinin ana problemi “insan” denildiğinde anlaşılması gerekenin ne olduğu, ruhun mahiyeti, meâdın hangi surette gerçekleşeceği ve bu meseleler üzerinden filozoflara yönelttiği eleştiriler ekseninde dönmektedir. Araştırma ve incelemelerimiz neticesinde mezkûr risâlenin henüz tahkîk ve neşrinin yapılmadığı görülmüştür. Yine incelemelerimiz sonucunda söz konusu risâlenin iki el yazma nüshasına ulaşılmıştır. Elinizdeki bu çalışma, Semerkandî’nin Risâletü’r-rûḥ adlı eserinin tahkîkli neşri ve inceleme kısmını kapsamaktadır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139184929","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Osman el-Afîf es-Seferîhisârî’nin Risâletü’l-İrâdeti’l-Cüzʾiyye Adlı Eseri: Tahlil, Tahkik ve Tercüme Uthman al-Afīf al-Saafīhisārī's Risālat al-Irād al-Juzʾiyya:塔里勒、塔希克和翻译
Pub Date : 2023-12-03 DOI: 10.18317/kaderdergi.1366602
Adem Sünger
Bu makalede son dönem Osmanlı âlimlerinden Osman Afîf Efendi’nin Risâletü’l-irâdeti’l-cüzʾiyye’sinde insan fiillerinin yaratılması problemine dair sunduğu çözüm önerisi ele alınacak, ardından söz konusu risâlenin tahkik ve tercümesi yapılarak risâle literatüre kazandırılacaktır. Kelâm ilminin başlangıç döneminden itibaren tartışılagelen insanın, eylemlerindeki rolünün ne olduğu problemi ḳaẓâ ve ḳader, ḫalḳu’l-aʿmâl ve efʿâl-i ibâd gibi farklı isimlerde telif edilen eserlere konu olsa da Osmanlı ilim geleneğinde daha ziyade cüzî irade risâleleri özelinde ele alınmıştır. Osman Afîf Efendi’nin çalışmamıza konu olan risâlesi de bu türün son örneklerinden biridir. Müellif, söz konusu risalesinde insan fiilleri ve hâdis kudret konusunda ortaya çıkan yaklaşımlara dair genel bir çerçeve çizmektedir. Bu bağlamda Cebriyye, Muʿtezile’nin çoğunluğu, filozofların meşhûr görüşü, Ebü’l-Hasen el-Eşʿarî (ö. 324/935-36), Ebû İshâk el-İsferâyînî (ö. 418/1027), Ebû Bekr el-Bâkıllânî (ö. 403/1013) ve Mâtürîdî ekolün yaklaşımına ilaveten sekizinci bir görüşten daha bahsetmektedir. Osman Afîf Efendi Cebriyye, Muʿtezile’nin çoğunluğu ve filozofların meşhûr görüşlerinin sadece ana fikirlerine temas etmektedir. Buna mukabil Eşʿarî, İsferâyînî, Bâkıllânî ve -dolaylı olarak- Mâtürîdî ekolün yaklaşıma dair nispeten daha geniş izahlar yapmaktadır. Osman Afîf Efendi, sünnî âlimlerce getirilen çözüm önerilerinin -Eşʿarî, İsferâyînî, Bâkıllânî, Mâtürîdî yaklaşım ve sekizinci görüş- itikatta orta yol ortak paydasında birleştiklerini söylemekte ve söz konusu çözüm önerileri arasındaki farklılıklardan ziyade benzerlikleri öne çıkarmaktadır. Müellifin Eşʿarî’nin kesb anlayışı bağlamında dile getirdiği birtakım hususlar onun Eşʿarî’nin kesb düşüncesine farklı bir açılım getirme çabasında olduğu izlenimi vermektedir. Eşʿarî’ye göre ihtiyârî fiillerin meydana gelmesindeki müessirin hadis kudret olduğunu söylemesi, kesb kavramına fiile mahal olmadan farklı bir anlam yüklemesi ve bunu yetimin dövülmesi örneği üzerinden izah etmesi buna işaret etmektedir. Bâkıllânî ve İsferâyînî’nin görüşleri bağlamındaki izahları söz konusu âlimlerin yaklaşımlarına yöneltilen eleştirilere cevap mâhiyetindedir. Risâlede en çok dikkat çeken hususlardan biri de Mâtürîdî ekolün görüşünün Bâkıllânî’nin yaklaşımı ile aynı olduğunun ifade edilmesidir. Bu sebeple olsa gerek ki Osman Afîf Efendi Mâtürîdî mezhebinin görüşlerini müstakil değil, Bâkıllânî bağlamında ele almaktadır. Osman Afîf Efendi, insan iradesine yani küllî ve cüzî irade meselesine de ayrıca değinmektedir. Bu çerçevede cüzî iradenin mahlûk olmadığını belirtmektedir. Bununla birlikte cüzî iradenin ontik yapısına dair net bir izah yapmamakta, müteahhir dönem Mâtürîdî âlimlerce dile getirilen cüzî iradenin itibârî veya intizâʿî bir durum yahut hâl kabilinden olması şeklindeki farklı kanaatleri zikretmektedir.
本文将分析和翻译奥斯曼帝国晚期学者之一奥斯曼-阿菲夫-埃芬迪 (Osman Afīf Efendi) 的《Risālat al-irād al-irād al-juzʾiyya 》中关于人类行为创造问题的拟议解决方案,然后将该论文引入文献。尽管从神学早期就开始争论的人类在其行为中的作用问题一直是标题各异的作品的主题,如《ḳaẓā waḳadar》、《ḫalḳu'l-aʿmāl》和《efʿāl al-'ibād》,但在奥斯曼学术传统中,该问题大多在有关 juzī 遗嘱的论文中论述。奥斯曼-阿菲夫-埃芬迪 (Osman Afīf Efendi) 的论文是这一体裁的最后范例之一。在这篇论文中,作者就人类行为和创造的力量这一主题所出现的方法制定了一个总体框架。在此背景下,除了贾布里耶派、大多数穆塔齐尔派、著名哲学家阿布-哈桑-阿什拉里(Abū al-Ḥasan al-Ashʿarī,卒于 324/935-36 年)、阿布-伊沙克-伊费里尼(Abū Ishāq al-Isferāyīnī,卒于 418/1027 年)、阿布-贝克尔-巴吉尔尼(Abū Bakr al-Bāqānī,卒于 403/1013 年)和马图里迪学派的观点外,他还提到了第八种观点。乌斯曼-阿菲夫-阿凡提只涉及了贾布里耶派、大多数穆塔齐尔派和哲学家的著名观点的主要思想。另一方面,他对阿什拉里 (Ashʿarī)、伊斯法拉伊尼 (Isfarāyīnī)、巴基拉尼 (al-Bāqillānī),以及间接地对马图里迪 (Māturīdī) 学派的方法进行了相对更广泛的解释。乌斯曼-阿菲夫-艾芬迪认为,逊尼派学者提出的解决方案--阿什ʿarī、伊斯法拉伊尼、al-Bāqillānī、al-Māturīdī 方法和第八种观点--在信仰的中道这一共同点上趋于一致,并强调了它们之间的相似之处而非不同之处。作者在论述阿什阿里对 qesb 的理解时提出的一些观点给人的印象是,他试图从不同的角度诠释阿什阿里的 qesb 观点。根据阿什阿里的观点,自愿行为发生的媒介是 "哈迪斯"(hadīth)的力量,他在没有参与行为的情况下赋予了 "qesb "概念不同的含义,并通过殴打孤儿的例子对其进行了解释。他对巴基拉尼 (al-Bāqillānī) 和伊斯法拉伊尼 (al-Isfarāyīnī) 观点的解释是对他们所受批评的回应。论文中最引人注目的一点是,马图里迪学派的观点与 al-Bāqillānī 的观点相同。因此,奥斯曼-阿菲夫-埃芬迪 (Osman Afīf Efendi) 在讨论马图里迪 (Māturīdī) 学派的观点时,是以 al-Bāqillānī 为背景的,而不是单独讨论。奥斯曼-阿菲夫-埃芬迪还谈到了人类意志的问题,即普遍意志和 juzī 意志。在此框架内,他指出 juzī 意志不是被创造的。但是,他没有对 juzī 意志的本体结构做出明确解释,并提到了后来的毛图里迪学者所表达的不同观点,例如 juzī 意志是一种处置或 intizāʿī 状态或一种存在状态。
{"title":"Osman el-Afîf es-Seferîhisârî’nin Risâletü’l-İrâdeti’l-Cüzʾiyye Adlı Eseri: Tahlil, Tahkik ve Tercüme","authors":"Adem Sünger","doi":"10.18317/kaderdergi.1366602","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1366602","url":null,"abstract":"Bu makalede son dönem Osmanlı âlimlerinden Osman Afîf Efendi’nin Risâletü’l-irâdeti’l-cüzʾiyye’sinde insan fiillerinin yaratılması problemine dair sunduğu çözüm önerisi ele alınacak, ardından söz konusu risâlenin tahkik ve tercümesi yapılarak risâle literatüre kazandırılacaktır. Kelâm ilminin başlangıç döneminden itibaren tartışılagelen insanın, eylemlerindeki rolünün ne olduğu problemi ḳaẓâ ve ḳader, ḫalḳu’l-aʿmâl ve efʿâl-i ibâd gibi farklı isimlerde telif edilen eserlere konu olsa da Osmanlı ilim geleneğinde daha ziyade cüzî irade risâleleri özelinde ele alınmıştır. Osman Afîf Efendi’nin çalışmamıza konu olan risâlesi de bu türün son örneklerinden biridir. Müellif, söz konusu risalesinde insan fiilleri ve hâdis kudret konusunda ortaya çıkan yaklaşımlara dair genel bir çerçeve çizmektedir. Bu bağlamda Cebriyye, Muʿtezile’nin çoğunluğu, filozofların meşhûr görüşü, Ebü’l-Hasen el-Eşʿarî (ö. 324/935-36), Ebû İshâk el-İsferâyînî (ö. 418/1027), Ebû Bekr el-Bâkıllânî (ö. 403/1013) ve Mâtürîdî ekolün yaklaşımına ilaveten sekizinci bir görüşten daha bahsetmektedir. Osman Afîf Efendi Cebriyye, Muʿtezile’nin çoğunluğu ve filozofların meşhûr görüşlerinin sadece ana fikirlerine temas etmektedir. Buna mukabil Eşʿarî, İsferâyînî, Bâkıllânî ve -dolaylı olarak- Mâtürîdî ekolün yaklaşıma dair nispeten daha geniş izahlar yapmaktadır. Osman Afîf Efendi, sünnî âlimlerce getirilen çözüm önerilerinin -Eşʿarî, İsferâyînî, Bâkıllânî, Mâtürîdî yaklaşım ve sekizinci görüş- itikatta orta yol ortak paydasında birleştiklerini söylemekte ve söz konusu çözüm önerileri arasındaki farklılıklardan ziyade benzerlikleri öne çıkarmaktadır. Müellifin Eşʿarî’nin kesb anlayışı bağlamında dile getirdiği birtakım hususlar onun Eşʿarî’nin kesb düşüncesine farklı bir açılım getirme çabasında olduğu izlenimi vermektedir. Eşʿarî’ye göre ihtiyârî fiillerin meydana gelmesindeki müessirin hadis kudret olduğunu söylemesi, kesb kavramına fiile mahal olmadan farklı bir anlam yüklemesi ve bunu yetimin dövülmesi örneği üzerinden izah etmesi buna işaret etmektedir. Bâkıllânî ve İsferâyînî’nin görüşleri bağlamındaki izahları söz konusu âlimlerin yaklaşımlarına yöneltilen eleştirilere cevap mâhiyetindedir. Risâlede en çok dikkat çeken hususlardan biri de Mâtürîdî ekolün görüşünün Bâkıllânî’nin yaklaşımı ile aynı olduğunun ifade edilmesidir. Bu sebeple olsa gerek ki Osman Afîf Efendi Mâtürîdî mezhebinin görüşlerini müstakil değil, Bâkıllânî bağlamında ele almaktadır. Osman Afîf Efendi, insan iradesine yani küllî ve cüzî irade meselesine de ayrıca değinmektedir. Bu çerçevede cüzî iradenin mahlûk olmadığını belirtmektedir. Bununla birlikte cüzî iradenin ontik yapısına dair net bir izah yapmamakta, müteahhir dönem Mâtürîdî âlimlerce dile getirilen cüzî iradenin itibârî veya intizâʿî bir durum yahut hâl kabilinden olması şeklindeki farklı kanaatleri zikretmektedir.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139187342","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Imam Māturīdī’s Conception of the Companions 伊玛目马图里迪对同伴的看法
Pub Date : 2023-11-02 DOI: 10.18317/kaderdergi.1331431
İbrahim Bayram
Ehl-i sünnet kelâmının simge isimlerinden biri olan, orijinal fikirleri, çarpıcı tespitleri ile dikkat çeken İmam Mâtürîdî, günümüze ulaşan eserleri itibariyle bu sahadaki görüşlerini Kitâbü’t-Tevhîd ve Te’vîlat adlı çalışmalarında ortaya koymuştur. Her ne kadar ilki kelâm, diğeri tefsir alanında ise de bu ikincisi de yine onun pek çok kelâmî görüşünü beyan ettiği bir eser hüviyetini kazanmıştır. Hatta kimi kelâmî konular itibariyle tefsiri bazen daha öncelikli bazen tek kaynak hüviyetini taşımaktadır. Onun tefsirinin öncelikli merci konumunda olduğu kelâmî meselelerden birini de imâmet ve buna bağlı olarak ashap mevzuu teşkil etmektedir. Şîa’nın imâmeti İslâm inanç sisteminin bir parçası haline getirmesi ve bu hususta kilit bir role sahip olan ashabı tekfir etmesi, Ehl-i sünnet kelâmcılarının da bu meseleyi gündemine almasına zemin hazırlamış, böylece konu artık ilgili boyutuyla inanç mevzuu haline gelmiştir. İtikadi sahada imâmet meselesinin bir alt konusu olarak kendisine yer bulan ashap tasavvuru bu alanda görüş bildiren kelâmcıların eserlerine de girmiş, başta Şîa olmak üzere diğer bazı itikādî fırkaların ve kimi şahsiyetlerin sahâbeyi alçaltan algılarına cevap olacak bir yapı teşekkül ettirilmiştir. Ehl-i sünnetin hiç kuşkusuz en önemli taşlarından biri olan İmam Mâtürîdî de konuyla ilgili farklı boyutlarıyla izahlar getirmiş ve sahâbeyi hak ettiği mevkie yerleştiren açıklamalarda bulunmuştur. Mâtürîdî, imâmet ve buna bağlı olarak ashap tasavvurunu kelâm eserinde doğrudan ortaya koymamışsa da bir kısım ihsaslarda bulunmuştur. Tefsirinde ise bu hususta önemli açıklamalar getirmiştir. Kelâmcılar, bu sahadaki eserlerinde ashapla ilgili hangi hususları öne çıkarmış, buna dair hangi meselelere temas etmişse o da tefsirinde çoğu kez bunlara değinmiştir. Mâtürîdî’nin görüşlerini çoğunlukla kelâm değil de tefsir eserinde ortaya koymasına bağlı olarak yoğunlaştığı veya temas ettiği konularda kısmi farklıklar göze çarpsa da ulaştığı sonuçlar kelâmcılarla örtüşmüştür. İmam Mâtürîdî, konuyla ilgili olarak sahâbîlerin üstün özellikleri, onlara karşı geliştirilecek tavır, Şîa’nın sahâbe algısına cevap, ashap arasındaki çekişme iddiaları ve mücadeleler, nihayet onları konumlarına uygun değerlendirme gibi başlıkların altında toplanabilecek açıklamalar yapmıştır. Bunların içerisinde ikinci başlık daha çok usûl-i fıkıh, sonuncusu neredeyse tamamen tefsir içerikli iken diğerleri ise kelâmda da yoğun şekilde ele alınan konular olmuştur. İşte bu çalışmada İmam Mâtürîdî’nin ashap tasavvuru ortaya konularak aklı hiçbir zaman ihmal etmeyen, ona büyük paye veren bir İslâm âliminin zihin ve kalp dünyasında sahâbenin neye karşılık geldiği gözler önüne serilecektir.
伊玛目马图里迪是 "先知的信徒 "神学的象征性人物之一,他以独创性的观点和惊人的判断力吸引了人们的注意,他在其著作《Kitāb al-Tawḥīd 》和《Ta'wīlat》中提出了自己在这一领域的观点。虽然第一部属于神学领域,第二部属于塔夫西里领域,但第二部也获得了著作的身份,他在其中宣布了自己的许多神学观点。事实上,在一些神学问题上,他的塔夫西里有时是主要的资料来源,有时是唯一的资料来源。他的 tafsīr 是主要权威的神学问题之一是伊玛目问题和与之相关的同伴问题。什叶派将伊玛目作为伊斯兰信仰体系的一部分,并对在这一问题上发挥关键作用的同伴们进行了 "认主独一"(takfīr),这为 "先知派 "神学家将这一问题纳入其议程铺平了道路,从而使这一问题成为具有相关性的信仰问题。在神学领域,同伴的概念是伊玛目问题的一个子课题,也被纳入了在这一领域发表观点的神学家的著作中,并形成了一种结构,以回应其他一些神学教派,特别是什叶派,以及一些贬低同伴的人的观点。伊玛目马图里迪无疑是 "先知的信徒 "中最重要的支柱之一,他也从不同层面对这一问题进行了解释,并将同伴们置于他们应有的地位。虽然马图里迪在他的神学著作中没有直接揭示他对伊玛目和同伴的概念,但他做了一些暗示。在他的注释中,他对这一问题做出了重要解释。神学家们在这一领域的著作中强调了与同伴有关的问题,并在注释中涉及了这些问题。尽管由于马图里迪主要是在他的 tafsīr 作品而非神学作品中阐述自己的观点,因此他所关注或涉及的问题存在部分差异,但他的结论与神学家的结论是一致的。伊玛目马图里迪的解释可归纳为以下几个标题:同伴的优越性、对同伴应持的态度、对希阿对同伴看法的回应、同伴之间的竞争和斗争的主张,最后是根据同伴的立场对他们的评价。其中,第二个标题主要涉及 "律法",最后一个标题几乎完全涉及 "塔夫西尔",而其他标题则在神学中进行了深入探讨。在本研究中,将揭示伊玛目-马图里迪对同伴的概念,并揭示同伴在一个从不忽视理智并给予理智很大份额的伊斯兰学者的思想和心灵世界中的对应关系。
{"title":"Imam Māturīdī’s Conception of the Companions","authors":"İbrahim Bayram","doi":"10.18317/kaderdergi.1331431","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1331431","url":null,"abstract":"Ehl-i sünnet kelâmının simge isimlerinden biri olan, orijinal fikirleri, çarpıcı tespitleri ile dikkat çeken İmam Mâtürîdî, günümüze ulaşan eserleri itibariyle bu sahadaki görüşlerini Kitâbü’t-Tevhîd ve Te’vîlat adlı çalışmalarında ortaya koymuştur. Her ne kadar ilki kelâm, diğeri tefsir alanında ise de bu ikincisi de yine onun pek çok kelâmî görüşünü beyan ettiği bir eser hüviyetini kazanmıştır. Hatta kimi kelâmî konular itibariyle tefsiri bazen daha öncelikli bazen tek kaynak hüviyetini taşımaktadır. Onun tefsirinin öncelikli merci konumunda olduğu kelâmî meselelerden birini de imâmet ve buna bağlı olarak ashap mevzuu teşkil etmektedir. Şîa’nın imâmeti İslâm inanç sisteminin bir parçası haline getirmesi ve bu hususta kilit bir role sahip olan ashabı tekfir etmesi, Ehl-i sünnet kelâmcılarının da bu meseleyi gündemine almasına zemin hazırlamış, böylece konu artık ilgili boyutuyla inanç mevzuu haline gelmiştir. İtikadi sahada imâmet meselesinin bir alt konusu olarak kendisine yer bulan ashap tasavvuru bu alanda görüş bildiren kelâmcıların eserlerine de girmiş, başta Şîa olmak üzere diğer bazı itikādî fırkaların ve kimi şahsiyetlerin sahâbeyi alçaltan algılarına cevap olacak bir yapı teşekkül ettirilmiştir. Ehl-i sünnetin hiç kuşkusuz en önemli taşlarından biri olan İmam Mâtürîdî de konuyla ilgili farklı boyutlarıyla izahlar getirmiş ve sahâbeyi hak ettiği mevkie yerleştiren açıklamalarda bulunmuştur. Mâtürîdî, imâmet ve buna bağlı olarak ashap tasavvurunu kelâm eserinde doğrudan ortaya koymamışsa da bir kısım ihsaslarda bulunmuştur. Tefsirinde ise bu hususta önemli açıklamalar getirmiştir. Kelâmcılar, bu sahadaki eserlerinde ashapla ilgili hangi hususları öne çıkarmış, buna dair hangi meselelere temas etmişse o da tefsirinde çoğu kez bunlara değinmiştir. Mâtürîdî’nin görüşlerini çoğunlukla kelâm değil de tefsir eserinde ortaya koymasına bağlı olarak yoğunlaştığı veya temas ettiği konularda kısmi farklıklar göze çarpsa da ulaştığı sonuçlar kelâmcılarla örtüşmüştür. İmam Mâtürîdî, konuyla ilgili olarak sahâbîlerin üstün özellikleri, onlara karşı geliştirilecek tavır, Şîa’nın sahâbe algısına cevap, ashap arasındaki çekişme iddiaları ve mücadeleler, nihayet onları konumlarına uygun değerlendirme gibi başlıkların altında toplanabilecek açıklamalar yapmıştır. Bunların içerisinde ikinci başlık daha çok usûl-i fıkıh, sonuncusu neredeyse tamamen tefsir içerikli iken diğerleri ise kelâmda da yoğun şekilde ele alınan konular olmuştur. İşte bu çalışmada İmam Mâtürîdî’nin ashap tasavvuru ortaya konularak aklı hiçbir zaman ihmal etmeyen, ona büyük paye veren bir İslâm âliminin zihin ve kalp dünyasında sahâbenin neye karşılık geldiği gözler önüne serilecektir.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139290864","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
Fahreddin er-Râzî’ye Göre Metafizik Bilgiye Ulaşmanın Yolu Olarak Nazar ve İstidlal
Pub Date : 2023-06-30 DOI: 10.18317/kaderdergi.1283757
Mustafa Yıldız
Nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgiye ulaşmanın imkânı konusundaki tartışmanın Antik Yunan filozoflarıyla başladığı ve halen de devam ettiği söylenebilir. Bu makale, Râzî’nin Nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgiye ulaşmanın imkânını nasıl ortaya koyduğunu ele almayı hedeflemektedir. O, öncelikle nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilginin elde edilebileceğini ortaya koymak için varlığın duyumsanan ve düşünülen olmak üzere iki kısım olduğunu ileri sürer. Sonra varlığın maddi olan ile sınırlı olmadığını ispatlamaya çalışır. O mevcudatta duyumsanandan başka ayrıca akıl ile idrak edilebilecek şeylerin varlığına dair deliller ortaya koyduktan sonra bu varlık alanı ile irtibat kuracak araçlarımızı mukayeseli olarak ele almaya çalışır. Bu mukayesede metafizik bilgiye ulaşmanın nazarî akıl ve tezkiye edilmiş nefs olmak üzere muhtemel iki aracı ortaya çıkar. O bu mukayesede her ikisinin artı ve eksiklerini ortaya koyduktan sonra en güvenilir aracın nazarî akıl olduğunu ve yöntemin de nazar ve istidlal olduğunu savunur. Râzî nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgi elde etmenin imkânına itiraz edenlere çeşitli cevaplar vermektedir. O nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulunan grupların dayandığı gerekçeleri ortaya koymaya çalışır. Daha sonra onların bu gerekçelerini doğruluk ve tutarlılık bakımından değerlendirmeye tabi tutar. Böylece her grubun itirazının hem konuya mutabakatını hem de grubun kendi diğer inançları ile tutarlılığını sınamış olur. Daha sonra ise nazar ve istidlal yöntemine dair kendi görüşünün dayandığı gerekçeleri ve bu yöntemin diğer inançlarıyla tutarlılığını ortaya koyar. Râzî bu yöntemi takip ederek öncelikle nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulunanları metafizik bir varlık alanı kabul edip etmemeye göre iki kısma ayırır. Bu taksime göre metafizik varlık alanını kabul etmedikleri için yönteme itirazda bulunanlar Sofistler, Sümeniyye, Mücessime, Dehriyye ve Haşviyye’dir. Bu grup metafizik bir varlık alanı kabul etmediği halde kendi arasında bir Tanrı inancı olanlar ve olmayanlar şeklinde iki sınıfa ayrılır. Râzî’ye göre metafizik varlık alanını kabul etmekle birlikte nazar ve istidlale itirazda bulunan grup ise Ta'lîmiyye’dir. Onlar metafizik bilgiye nazar ve istidlal yöntemi ile değil ancak masum bir öğreticinin öğretimi ile ulaşabileceklerini iddia eder. Râzî’nin nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulananlara verdiği cevaplarda bazen doğruluğu bazen tutarlılığı bazen de metafizik varlık alanını ispat etmeyi ön plana çıkarmasının sebebi bu grupların farklı yaklaşımlarıdır.
{"title":"Fahreddin er-Râzî’ye Göre Metafizik Bilgiye Ulaşmanın Yolu Olarak Nazar ve İstidlal","authors":"Mustafa Yıldız","doi":"10.18317/kaderdergi.1283757","DOIUrl":"https://doi.org/10.18317/kaderdergi.1283757","url":null,"abstract":"Nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgiye ulaşmanın imkânı konusundaki tartışmanın Antik Yunan filozoflarıyla başladığı ve halen de devam ettiği söylenebilir. Bu makale, Râzî’nin Nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgiye ulaşmanın imkânını nasıl ortaya koyduğunu ele almayı hedeflemektedir. O, öncelikle nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilginin elde edilebileceğini ortaya koymak için varlığın duyumsanan ve düşünülen olmak üzere iki kısım olduğunu ileri sürer. Sonra varlığın maddi olan ile sınırlı olmadığını ispatlamaya çalışır. O mevcudatta duyumsanandan başka ayrıca akıl ile idrak edilebilecek şeylerin varlığına dair deliller ortaya koyduktan sonra bu varlık alanı ile irtibat kuracak araçlarımızı mukayeseli olarak ele almaya çalışır. Bu mukayesede metafizik bilgiye ulaşmanın nazarî akıl ve tezkiye edilmiş nefs olmak üzere muhtemel iki aracı ortaya çıkar. O bu mukayesede her ikisinin artı ve eksiklerini ortaya koyduktan sonra en güvenilir aracın nazarî akıl olduğunu ve yöntemin de nazar ve istidlal olduğunu savunur. Râzî nazar ve istidlal yöntemi ile metafizik bilgi elde etmenin imkânına itiraz edenlere çeşitli cevaplar vermektedir. O nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulunan grupların dayandığı gerekçeleri ortaya koymaya çalışır. Daha sonra onların bu gerekçelerini doğruluk ve tutarlılık bakımından değerlendirmeye tabi tutar. Böylece her grubun itirazının hem konuya mutabakatını hem de grubun kendi diğer inançları ile tutarlılığını sınamış olur. Daha sonra ise nazar ve istidlal yöntemine dair kendi görüşünün dayandığı gerekçeleri ve bu yöntemin diğer inançlarıyla tutarlılığını ortaya koyar. Râzî bu yöntemi takip ederek öncelikle nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulunanları metafizik bir varlık alanı kabul edip etmemeye göre iki kısma ayırır. Bu taksime göre metafizik varlık alanını kabul etmedikleri için yönteme itirazda bulunanlar Sofistler, Sümeniyye, Mücessime, Dehriyye ve Haşviyye’dir. Bu grup metafizik bir varlık alanı kabul etmediği halde kendi arasında bir Tanrı inancı olanlar ve olmayanlar şeklinde iki sınıfa ayrılır. Râzî’ye göre metafizik varlık alanını kabul etmekle birlikte nazar ve istidlale itirazda bulunan grup ise Ta'lîmiyye’dir. Onlar metafizik bilgiye nazar ve istidlal yöntemi ile değil ancak masum bir öğreticinin öğretimi ile ulaşabileceklerini iddia eder. Râzî’nin nazar ve istidlal yöntemine itirazda bulananlara verdiği cevaplarda bazen doğruluğu bazen tutarlılığı bazen de metafizik varlık alanını ispat etmeyi ön plana çıkarmasının sebebi bu grupların farklı yaklaşımlarıdır.","PeriodicalId":17877,"journal":{"name":"Kader","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"78304496","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
引用次数: 0
期刊
Kader
全部 Acc. Chem. Res. ACS Applied Bio Materials ACS Appl. Electron. Mater. ACS Appl. Energy Mater. ACS Appl. Mater. Interfaces ACS Appl. Nano Mater. ACS Appl. Polym. Mater. ACS BIOMATER-SCI ENG ACS Catal. ACS Cent. Sci. ACS Chem. Biol. ACS Chemical Health & Safety ACS Chem. Neurosci. ACS Comb. Sci. ACS Earth Space Chem. ACS Energy Lett. ACS Infect. Dis. ACS Macro Lett. ACS Mater. Lett. ACS Med. Chem. Lett. ACS Nano ACS Omega ACS Photonics ACS Sens. ACS Sustainable Chem. Eng. ACS Synth. Biol. Anal. Chem. BIOCHEMISTRY-US Bioconjugate Chem. BIOMACROMOLECULES Chem. Res. Toxicol. Chem. Rev. Chem. Mater. CRYST GROWTH DES ENERG FUEL Environ. Sci. Technol. Environ. Sci. Technol. Lett. Eur. J. Inorg. Chem. IND ENG CHEM RES Inorg. Chem. J. Agric. Food. Chem. J. Chem. Eng. Data J. Chem. Educ. J. Chem. Inf. Model. J. Chem. Theory Comput. J. Med. Chem. J. Nat. Prod. J PROTEOME RES J. Am. Chem. Soc. LANGMUIR MACROMOLECULES Mol. Pharmaceutics Nano Lett. Org. Lett. ORG PROCESS RES DEV ORGANOMETALLICS J. Org. Chem. J. Phys. Chem. J. Phys. Chem. A J. Phys. Chem. B J. Phys. Chem. C J. Phys. Chem. Lett. Analyst Anal. Methods Biomater. Sci. Catal. Sci. Technol. Chem. Commun. Chem. Soc. Rev. CHEM EDUC RES PRACT CRYSTENGCOMM Dalton Trans. Energy Environ. Sci. ENVIRON SCI-NANO ENVIRON SCI-PROC IMP ENVIRON SCI-WAT RES Faraday Discuss. Food Funct. Green Chem. Inorg. Chem. Front. Integr. Biol. J. Anal. At. Spectrom. J. Mater. Chem. A J. Mater. Chem. B J. Mater. Chem. C Lab Chip Mater. Chem. Front. Mater. Horiz. MEDCHEMCOMM Metallomics Mol. Biosyst. Mol. Syst. Des. Eng. Nanoscale Nanoscale Horiz. Nat. Prod. Rep. New J. Chem. Org. Biomol. Chem. Org. Chem. Front. PHOTOCH PHOTOBIO SCI PCCP Polym. Chem.
×
引用
GB/T 7714-2015
复制
MLA
复制
APA
复制
导出至
BibTeX EndNote RefMan NoteFirst NoteExpress
×
0
微信
客服QQ
Book学术公众号 扫码关注我们
反馈
×
意见反馈
请填写您的意见或建议
请填写您的手机或邮箱
×
提示
您的信息不完整,为了账户安全,请先补充。
现在去补充
×
提示
您因"违规操作"
具体请查看互助需知
我知道了
×
提示
现在去查看 取消
×
提示
确定
Book学术官方微信
Book学术文献互助
Book学术文献互助群
群 号:481959085
Book学术
文献互助 智能选刊 最新文献 互助须知 联系我们:info@booksci.cn
Book学术提供免费学术资源搜索服务,方便国内外学者检索中英文文献。致力于提供最便捷和优质的服务体验。
Copyright © 2023 Book学术 All rights reserved.
ghs 京公网安备 11010802042870号 京ICP备2023020795号-1