Pub Date : 2023-03-17DOI: 10.34247/artukluakademi.1182921
Hüsamettin Kaya, Mehmet Bilen
Hadislerin sahihini sakiminden ayırmada muhaddislerin isnad kontrol sistemi olarak kullandığı cerh ve ta’dil ilmi, Zâhirîler nezdinde de önemli bir yere sahiptir. Zahirî âlimleri cerh ve ta’dil ilmine dair bilgiler verdikleri gibi râvi değerlendirmelerinde de bulunmuşlardır. Özellikle İbn Hazm ve İbnü’l-Kayserânî zikri geçen ilimde belli bir otoriteye sahip olmuşlardır. Zâhirîler, cerh ve ta’dilin önemiyle birlikte birçok hususa da değinmişlerdir. Cerhin müfesser olması kaidesi de bu hususlardan biridir. Onlara göre râvi değerlendirmelerindeki sübjektiflikten kurtulabilmek, cerhin nedenini açıklamakla mümkündür. Zira bir münekkidin nezdinde cerh sebebi olan eylem, başkasının yanında cerh nedeni olmayabilir. Örneğin hükmü ihtilaflı olan nebizin içilmesi nedeniyle cerh edilen râvi, bu kabildedir. Nitekim bu edim, nebîzi haram görenler için cerh sebebi iken onu mubah görenler için cerh sebebi değildir. Zâhirî âlimleri, söz konusu hususun dışında bir râvide cerh ve ta’dilin taarruz etmesine de değinmişlerdir. Onlara göre böyle bir durumda cerh esas alınmalıdır. Çünkü cerhte bulunan münekkidin sahip olup da muaddilin râvi hakkında sahip olamadığı niteliklerin olması mümkündür. Mesela Süfyân es-Sevrî’nin Câbir el-Cu’fî’yi ta’dil etmesine karşın diğer münekkidler cerh etmiştir. Zâhirîler, râvi değerlendirmelerinde de birçok tabir kullanmışlardır. Ancak bu tabirlerin hiçbiri aşağılayıcı nitelikte olmamıştır. Ayrıca onlar, cerh ve ta’dilde söz sahibi olsalar da yeri geldiğinde bu ilmin mütehassıslarından da nakillerde bulunmaktadırlar.
{"title":"Zahirî Mezhebi Perspektifinde Cerh ve Ta’dil Meseleleri","authors":"Hüsamettin Kaya, Mehmet Bilen","doi":"10.34247/artukluakademi.1182921","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1182921","url":null,"abstract":"Hadislerin sahihini sakiminden ayırmada muhaddislerin isnad kontrol sistemi olarak kullandığı cerh ve ta’dil ilmi, Zâhirîler nezdinde de önemli bir yere sahiptir. Zahirî âlimleri cerh ve ta’dil ilmine dair bilgiler verdikleri gibi râvi değerlendirmelerinde de bulunmuşlardır. Özellikle İbn Hazm ve İbnü’l-Kayserânî zikri geçen ilimde belli bir otoriteye sahip olmuşlardır. Zâhirîler, cerh ve ta’dilin önemiyle birlikte birçok hususa da değinmişlerdir. Cerhin müfesser olması kaidesi de bu hususlardan biridir. Onlara göre râvi değerlendirmelerindeki sübjektiflikten kurtulabilmek, cerhin nedenini açıklamakla mümkündür. Zira bir münekkidin nezdinde cerh sebebi olan eylem, başkasının yanında cerh nedeni olmayabilir. Örneğin hükmü ihtilaflı olan nebizin içilmesi nedeniyle cerh edilen râvi, bu kabildedir. Nitekim bu edim, nebîzi haram görenler için cerh sebebi iken onu mubah görenler için cerh sebebi değildir. \u0000 Zâhirî âlimleri, söz konusu hususun dışında bir râvide cerh ve ta’dilin taarruz etmesine de değinmişlerdir. Onlara göre böyle bir durumda cerh esas alınmalıdır. Çünkü cerhte bulunan münekkidin sahip olup da muaddilin râvi hakkında sahip olamadığı niteliklerin olması mümkündür. Mesela Süfyân es-Sevrî’nin Câbir el-Cu’fî’yi ta’dil etmesine karşın diğer münekkidler cerh etmiştir. Zâhirîler, râvi değerlendirmelerinde de birçok tabir kullanmışlardır. Ancak bu tabirlerin hiçbiri aşağılayıcı nitelikte olmamıştır. Ayrıca onlar, cerh ve ta’dilde söz sahibi olsalar da yeri geldiğinde bu ilmin mütehassıslarından da nakillerde bulunmaktadırlar.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"48 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-03-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124604449","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-25DOI: 10.34247/artukluakademi.1167026
Muhammed Halit Kaya
Muhammed Ali Tekin tarafından kaleme alınan "Hanefi Hadisçiliği" adlı eseri tanıtılmıştır. Bu minvalde Tekin'în Hint alt kıtasında yaşamış olan son dönem hadis ve fıkıh alimi Zafer Ahmet Tanevi'nin hadisçiliği üzerinden Hanefi hadisçiliğini ortaya koyduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra Hint alt kıtasındaki ilmi ve siyasi gelişmelere dair de bilgi veren yazar Zafer Ahmet'in Hanefi hadis anlayşını savunduğunu ortaya koymaktadır.
介绍了 Muhammad Ali Tekin 的作品《哈乃斐圣训学》。在此背景下,泰金通过生活在印度次大陆的已故圣训和教法学者扎菲尔-艾哈迈德-塔尼维的圣训学介绍了哈乃斐圣训学。除此之外,作者还提供了有关印度次大陆学术和政治发展的信息,并揭示了扎菲尔-艾哈迈德捍卫哈乃斐圣训学的观点。
{"title":"Hanefî Hadisçiliği - Zafer Ahmed Tânevî Örneği","authors":"Muhammed Halit Kaya","doi":"10.34247/artukluakademi.1167026","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1167026","url":null,"abstract":"Muhammed Ali Tekin tarafından kaleme alınan \"Hanefi Hadisçiliği\" adlı eseri tanıtılmıştır. Bu minvalde Tekin'în Hint alt kıtasında yaşamış olan son dönem hadis ve fıkıh alimi Zafer Ahmet Tanevi'nin hadisçiliği üzerinden Hanefi hadisçiliğini ortaya koyduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra Hint alt kıtasındaki ilmi ve siyasi gelişmelere dair de bilgi veren yazar Zafer Ahmet'in Hanefi hadis anlayşını savunduğunu ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126990042","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-19DOI: 10.34247/artukluakademi.994059
H. Yaşar
This research explores German multiculturalism departing from the debate of failing to build a multicultural society. It demonstrates examples of lived experiences and voices of migrant children once objects become active subjects in breaking stereotypes and misconceptions. The immigration and “foreigner” problem started with the settlement of guest workers, who were invited as a need to fill the lack of labor force, in the West-Germany, after the Second World War. The request for a labor force did not intend to create immigrant communities with cultural differences. Integration into German society became essential to prevent problems seemingly coming from migrant communities. “Leitkultur” [leading culture], embodying notions of monocultural German society and cultural identification of “Germanity,” influenced educational approach, recognition of diversity, and social equality towards immigrant children. Nevertheless, migrant children found ways to deal with multicultural issues and empower themselves to build a multicultural society.
{"title":"Between Two Cultures: Multiculturalism and Voices of Children of Turkish Guest Workers on the Failed Project","authors":"H. Yaşar","doi":"10.34247/artukluakademi.994059","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.994059","url":null,"abstract":"This research explores German multiculturalism departing from the debate of failing to build a multicultural society. It demonstrates examples of lived experiences and voices of migrant children once objects become active subjects in breaking stereotypes and misconceptions. The immigration and “foreigner” problem started with the settlement of guest workers, who were invited as a need to fill the lack of labor force, in the West-Germany, after the Second World War. The request for a labor force did not intend to create immigrant communities with cultural differences. Integration into German society became essential to prevent problems seemingly coming from migrant communities. “Leitkultur” [leading culture], embodying notions of monocultural German society and cultural identification of “Germanity,” influenced educational approach, recognition of diversity, and social equality towards immigrant children. Nevertheless, migrant children found ways to deal with multicultural issues and empower themselves to build a multicultural society.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"11 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115638718","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-16DOI: 10.34247/artukluakademi.1148274
İsmail Araz
XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında Mısır’da İslâmî uyanış ve ıslahat hareketleri kapsamında birçok çalışma yapıldı. Bu dönemde modernitenin getirilerini göz ardı etmeden geleneğe sahip çıkmanın, İslam Medeniyeti’nin zengin serüveninin devamlılığı için elzem olduğunun idrakinde olan bazı düşünür ve alimler yetişti. Bu bağlamda yenilik hareketlerini göz ardı etmeyen ancak geleneğin zenginliğinin de farkında olan Muhammed Abduh (öl. 1905) ve Reşîd Rızâ (öl. 1935) unutulmaya yüz tutan Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (öl. 471/1078-79) Delâ’ilü’l-i‘câz ve Esrârü’l-belâga eserlerini neşrettiler. Bunların yanı sıra Seyyid b. Ali el-Mersafî (öl. 1931) de Müberred’in (öl. 296/900) el-Kâmil fi’l-luga ve’l-edeb’e yazdığı sekiz ciltlik Ragbetü’l-âmil min kitâbi’l-Kâmil şerhini yayımladı. Geleneği ihya etme çabasına matuf olarak yapılan bu ve buna benzer çalışmalar, Mustafa Sâdık er-Râfiî (öl. 1937) ve Mahmûd Muhammed Şâkir (öl. 1997) başta olmak üzere günümüzde etkileri devam etmekte olan önemli edebiyatçıların yetişmesinde etkili oldu. Son yıllarda artan akademik çalışmaların önemli bir parçasını oluşturan şiir eleştirisi (tenkit) ve i‘câzü’l-Kur’ân disiplinlerinde çalışmalarını sürdüren araştırmacıların müstağni kalamadıkları bu isimler, geleneği hedef alan ve İslam Medeniyeti’nin erken dönem eserlerinin ilmî değerini sekteye uğratan araştırma metotlarına karşın özgün çalışmaların ortaya çıkmasına katkıda bulundular.
十九世纪末二十世纪初,埃及在伊斯兰觉醒和改革运动的范围内开展了许多研究。在这一时期,一些思想家和学者意识到,保护传统而不忽视现代性的益处对于延续伊斯兰文明的丰富冒险精神至关重要。在这种情况下,穆罕默德-阿布杜赫(Muhammad 'Abduh,卒于 1905 年)和拉希德-勒扎(Rashīd Rızā,卒于 1935 年)既没有忽视革新运动,也意识到传统的丰富内涵,他们出版了几乎被遗忘的阿卜杜勒-卡希尔-朱尔贾尼('Abd al-Qāhir al-Jurjānī,卒于 471/1078-79)的著作《德拉伊勒-伊贾兹》(Delā'il al-i'jāz )和《埃斯拉尔-巴拉加》(Esrār al-balāga)。此外,赛义德-阿里-默萨菲(Sayyid b. 'Ali al-Mersafī,卒于 1931 年)出版了穆巴里德(Mubarred,卒于 296/900)对 al-Kāmil fi'l-lugha wa'l-adab 的八卷注释《Ragbet al-āmil min kitābi al-Kāmil》。这些作品以及为复兴传统而创作的类似作品对培养重要的文学家起到了重要作用,如 Mustafa Sādiq al-Rāfiī(卒于 1937 年)和 Mahmūd Muhammad Shāqir(卒于 1997 年),他们的影响一直延续至今。这些名字,是继续研究诗歌批评(批判)和 i'jāz al-Qur'ān 学科的研究者们不能不记住的,它们构成了近年来不断增加的学术研究的重要部分,尽管研究方法以传统为目标,削弱了伊斯兰文明早期作品的学术价值,但它们还是为原创作品的出现做出了贡献。
{"title":"Şeyhü’l-Belâgiyyîn Muhammed Ebû Mûsâ","authors":"İsmail Araz","doi":"10.34247/artukluakademi.1148274","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1148274","url":null,"abstract":"XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında Mısır’da İslâmî uyanış ve ıslahat hareketleri kapsamında birçok çalışma yapıldı. Bu dönemde modernitenin getirilerini göz ardı etmeden geleneğe sahip çıkmanın, İslam Medeniyeti’nin zengin serüveninin devamlılığı için elzem olduğunun idrakinde olan bazı düşünür ve alimler yetişti. Bu bağlamda yenilik hareketlerini göz ardı etmeyen ancak geleneğin zenginliğinin de farkında olan Muhammed Abduh (öl. 1905) ve Reşîd Rızâ (öl. 1935) unutulmaya yüz tutan Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (öl. 471/1078-79) Delâ’ilü’l-i‘câz ve Esrârü’l-belâga eserlerini neşrettiler. Bunların yanı sıra Seyyid b. Ali el-Mersafî (öl. 1931) de Müberred’in (öl. 296/900) el-Kâmil fi’l-luga ve’l-edeb’e yazdığı sekiz ciltlik Ragbetü’l-âmil min kitâbi’l-Kâmil şerhini yayımladı. Geleneği ihya etme çabasına matuf olarak yapılan bu ve buna benzer çalışmalar, Mustafa Sâdık er-Râfiî (öl. 1937) ve Mahmûd Muhammed Şâkir (öl. 1997) başta olmak üzere günümüzde etkileri devam etmekte olan önemli edebiyatçıların yetişmesinde etkili oldu. Son yıllarda artan akademik çalışmaların önemli bir parçasını oluşturan şiir eleştirisi (tenkit) ve i‘câzü’l-Kur’ân disiplinlerinde çalışmalarını sürdüren araştırmacıların müstağni kalamadıkları bu isimler, geleneği hedef alan ve İslam Medeniyeti’nin erken dönem eserlerinin ilmî değerini sekteye uğratan araştırma metotlarına karşın özgün çalışmaların ortaya çıkmasına katkıda bulundular.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"72 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133453190","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-15DOI: 10.34247/artukluakademi.1170477
Nilüfer URLU ÜNALDI
Heidegger eksistensiyal bir tarihsellik anlayışı ortaya koyarken Miras, kader ve yazgı kavramlarından söz eder. Temelde Heidegger’in soruşturduğu insanın farklı deneyimlere sahip olmasına karşılık nasıl olup da kendini bir bütün olarak anlayabildiğidir. Dahası geçmişin gündelik deneyimimiz de bile mazi olmak anlamında geçmişte kalmadığı anlaşılmaktadır. Heidegger ekstatik-ufuksal zamansallık anlayışı ile bir yandan bu soruların cevabını verirken diğer yandan kader, miras ve yazgı kavramları ile insanı bir yandan kendi birliğine götürür, öte yandan geleneğe ve topluma/topluluğa bağlar. Hepimiz geleneğin bize sunduğu bir mirası devralırız. Miras, varoluşumuzu gerçekleştirirken kendimize model aldığımız başka Dasein’ların dünyasıdır, kahramanımızı seçeriz, böylece, paradoksal olarak nasıl bir kim olacağımızı hem devralır hem de seçeriz. Kader, ölümlü/sonlu varoluşumuzdur. Bizden umulan bu ölümlü sonlu varoluşu kararlılıkla üstlenmektir, bunu yapabiliriz, ama çoğunlukla yapmayız, kaçarız, tüm gündelik telaşlarımız bu kaçışın bir tezahürüdür. Yazgımız ise birlikteliktir, bir toplumda, bir milletle vs. birlikte olmaktır.
{"title":"Martin Heidegger Düşüncesinde Tarihsellik Meselesi","authors":"Nilüfer URLU ÜNALDI","doi":"10.34247/artukluakademi.1170477","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1170477","url":null,"abstract":"Heidegger eksistensiyal bir tarihsellik anlayışı ortaya koyarken Miras, kader ve yazgı kavramlarından söz eder. Temelde Heidegger’in soruşturduğu insanın farklı deneyimlere sahip olmasına karşılık nasıl olup da kendini bir bütün olarak anlayabildiğidir. Dahası geçmişin gündelik deneyimimiz de bile mazi olmak anlamında geçmişte kalmadığı anlaşılmaktadır. Heidegger ekstatik-ufuksal zamansallık anlayışı ile bir yandan bu soruların cevabını verirken diğer yandan kader, miras ve yazgı kavramları ile insanı bir yandan kendi birliğine götürür, öte yandan geleneğe ve topluma/topluluğa bağlar. Hepimiz geleneğin bize sunduğu bir mirası devralırız. Miras, varoluşumuzu gerçekleştirirken kendimize model aldığımız başka Dasein’ların dünyasıdır, kahramanımızı seçeriz, böylece, paradoksal olarak nasıl bir kim olacağımızı hem devralır hem de seçeriz. Kader, ölümlü/sonlu varoluşumuzdur. Bizden umulan bu ölümlü sonlu varoluşu kararlılıkla üstlenmektir, bunu yapabiliriz, ama çoğunlukla yapmayız, kaçarız, tüm gündelik telaşlarımız bu kaçışın bir tezahürüdür. Yazgımız ise birlikteliktir, bir toplumda, bir milletle vs. birlikte olmaktır.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"30 4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122475189","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-06DOI: 10.34247/artukluakademi.1167279
M. Turan
Öz: Bir hadisin sahih kabul edilebilmesi için senedinin muttasıl olması gerekmektedir. Bu sebeple de senedinde bulunan inkıta nedeniyle mursel rivayetler hadisçiler tarafından zayıf kabul edilmiştir. Ayrıca hadisin senedinden düşen ravinin kim olduğu bilinmediğinden hadis rivayetine ehil olup olmadığı tespit edilememektedir. Nitekim bu sebepten dolayı mursel hadisin zayıf kabul edildiği ve delil olarak kullanılmaya elverişli olmadığı hadisçilerin büyük bir çoğunluğu tarafından dile getirilmiştir. Usûl âlimleri ise mursel hadisin tanımından tutun da delil olma yönünden değerine kadar hadisçilerden tamamen farklı bir bakış açısı ortaya koymuşlardır. Bu çalışmamızda öncelikle İmam Şafiî’nin (204/820) mursel hadis yaklaşımı ele alınıp incelenecek mursel hadisin kabulü hususunda var olduğu iddia edilen icmâya muhalefet ettiği iddiası tartışılacaktır. Daha sonra ise Şafiî usûl âlimlerinin mürsel hadis yaklaşımı, fıkıh usûlü alanında kaleme alınmış temel eserlerden hareketle tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışmamızda ele alınan bir diğer konu ise Ahmet b. Hanbel’in (241/855) mursel hadis yaklaşımıdır. Bu konuda Ahmet b. Hanbel’den gelen farklı rivayetler sorgulanacak ve Ahmet b. Hanbel’in bizzat kendi görüşlerinden hareketle mursel hadis yaklaşımı tespit edilmeye çalışılacaktır. Hanbelî usûl âlimlerinin mursel hadis yaklaşımları ana hatlarıyla ele alınıp incelenecek ve mursel hadisin hücciyyetine dair öne sürdükleri argümanlar değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.
{"title":"Şâfiî ve Hanbelî Meşhur Usûl Âlimlerinin Mursel Hadise Yaklaşımı","authors":"M. Turan","doi":"10.34247/artukluakademi.1167279","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1167279","url":null,"abstract":"Öz: Bir hadisin sahih kabul edilebilmesi için senedinin muttasıl olması gerekmektedir. Bu sebeple de senedinde bulunan inkıta nedeniyle mursel rivayetler hadisçiler tarafından zayıf kabul edilmiştir. Ayrıca hadisin senedinden düşen ravinin kim olduğu bilinmediğinden hadis rivayetine ehil olup olmadığı tespit edilememektedir. Nitekim bu sebepten dolayı mursel hadisin zayıf kabul edildiği ve delil olarak kullanılmaya elverişli olmadığı hadisçilerin büyük bir çoğunluğu tarafından dile getirilmiştir. Usûl âlimleri ise mursel hadisin tanımından tutun da delil olma yönünden değerine kadar hadisçilerden tamamen farklı bir bakış açısı ortaya koymuşlardır. Bu çalışmamızda öncelikle İmam Şafiî’nin (204/820) mursel hadis yaklaşımı ele alınıp incelenecek mursel hadisin kabulü hususunda var olduğu iddia edilen icmâya muhalefet ettiği iddiası tartışılacaktır. Daha sonra ise Şafiî usûl âlimlerinin mürsel hadis yaklaşımı, fıkıh usûlü alanında kaleme alınmış temel eserlerden hareketle tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışmamızda ele alınan bir diğer konu ise Ahmet b. Hanbel’in (241/855) mursel hadis yaklaşımıdır. Bu konuda Ahmet b. Hanbel’den gelen farklı rivayetler sorgulanacak ve Ahmet b. Hanbel’in bizzat kendi görüşlerinden hareketle mursel hadis yaklaşımı tespit edilmeye çalışılacaktır. Hanbelî usûl âlimlerinin mursel hadis yaklaşımları ana hatlarıyla ele alınıp incelenecek ve mursel hadisin hücciyyetine dair öne sürdükleri argümanlar değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"25 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126648521","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-04DOI: 10.34247/artukluakademi.1169900
Ömer Çi̇çek
Sivil din ve politik din kavramları literatürde ayrı olarak ele alınsalar da birbirleri arasındaki ilişkiye odaklanan çok sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada politik-teoloji ve teoloji-politik kavramlarının sivil din ve politik din oluşumlarındaki etkisi değerlendirilmiş, Rousseau, Durkheim ve Bellah’ın düşünceleri doğrultusunda irdelenen sivil dinin politik dine geçişin zemini olup olmayacağı tartışılmış, politik din farklı yaklaşımlar çerçevesinde ortaya konularak sivil din ve politik din arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Fenomenoloji yöntemiyle kavramların kendilerine gidilmiş ve örnekler üzerinden değerlendirmelere yer verilmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda politik-teoloji ve teoloji-politik dönüşümlerin sivil din ve politik din oluşumlarında olması gerektiği, Rousseau’nun teorisi ve dünyadaki uygulamalarına bakıldığında sivil din ve politik din arasında ince bir çizginin bulunduğu ve aralarında geçişkenliğin karşılıklı olarak mümkün olduğu, sosyalizm temelli politik din oluşumlarının ise yerel politik din formlarına dönüşebildiği ortaya konulmuştur. Küreselleşme gerçeği ve onun etkilediği muhafazakâr reflekslerin sivil dinden politik dine, politik dinden sivil dine yeni dönüşümlere neden olabileceği öngörülmüştür.
{"title":"Sivil Dinden Politik Dine Teopolitik Haller","authors":"Ömer Çi̇çek","doi":"10.34247/artukluakademi.1169900","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1169900","url":null,"abstract":"Sivil din ve politik din kavramları literatürde ayrı olarak ele alınsalar da birbirleri arasındaki ilişkiye odaklanan çok sayıda çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada politik-teoloji ve teoloji-politik kavramlarının sivil din ve politik din oluşumlarındaki etkisi değerlendirilmiş, Rousseau, Durkheim ve Bellah’ın düşünceleri doğrultusunda irdelenen sivil dinin politik dine geçişin zemini olup olmayacağı tartışılmış, politik din farklı yaklaşımlar çerçevesinde ortaya konularak sivil din ve politik din arasındaki ilişki açıklanmaya çalışılmıştır. Fenomenoloji yöntemiyle kavramların kendilerine gidilmiş ve örnekler üzerinden değerlendirmelere yer verilmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda politik-teoloji ve teoloji-politik dönüşümlerin sivil din ve politik din oluşumlarında olması gerektiği, Rousseau’nun teorisi ve dünyadaki uygulamalarına bakıldığında sivil din ve politik din arasında ince bir çizginin bulunduğu ve aralarında geçişkenliğin karşılıklı olarak mümkün olduğu, sosyalizm temelli politik din oluşumlarının ise yerel politik din formlarına dönüşebildiği ortaya konulmuştur. Küreselleşme gerçeği ve onun etkilediği muhafazakâr reflekslerin sivil dinden politik dine, politik dinden sivil dine yeni dönüşümlere neden olabileceği öngörülmüştür.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129418197","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-30DOI: 10.34247/artukluakademi.1152388
Abdulhakim Önel
Şanlıurfa ili merkez ilçe ve köylerinin yanı sıra Harran ve Akçakale ilçelerinin tamamında, Viranşehir ve Ceylanpınar’ın büyük bir kısmında, Siverek, Birecik ve Hilvan’ın bazı köylerinde yaşayan Arap asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları günlük konuşmalarında yerel Arap diyalekti kullanmaktadır. Bu diyalekt, klasik lehçelerde görülen keşkeşe, istintâ, teltele, imale, anane, ekelûni’l-berâğîs gibi birçok özelliği aynen yansıtmaktadır. Harran Arap diyalekti, Arap kabilelerinin bölgeye yerleştiği dönemden itibaren nesiller arasında sözlü olarak aktarılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Bu süreç içerisinde diyalektte doğal olarak birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Zamanla kelimelerin aslî şeklinde bazı değişimler görülmektedir. Bu değişimler bazı seslerin telaffuzu, hece düzeni, kelimelerin anlam delaleti ve alternatif bazı kelime üretimi gibi hususlarda görülmektedir. Bu araştırmada Harran Arap diyalektinde kullanılan kelimelerde meydana gelen anlam genişlemesi, anlam daralması, anlam kayması gibi meydana gelen delaletle ilgili hususlar ele alınmıştır. Bunun yanı sıra Modern Standart Arapçada bir manayı ifade etmek için kullanılan kelimelerin yerine bu diyalektte alternatif kelimelerin kullanılması mukayeseli olarak incelenmiştir.
{"title":"Harran Bölgesi Arap Diyalektinin Kelime Semantiğinde Bazı Anlam Değişmeleri ve Alternatif Kelime Kullanımları","authors":"Abdulhakim Önel","doi":"10.34247/artukluakademi.1152388","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1152388","url":null,"abstract":"Şanlıurfa ili merkez ilçe ve köylerinin yanı sıra Harran ve Akçakale ilçelerinin tamamında, Viranşehir ve Ceylanpınar’ın büyük bir kısmında, Siverek, Birecik ve Hilvan’ın bazı köylerinde yaşayan Arap asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları günlük konuşmalarında yerel Arap diyalekti kullanmaktadır. Bu diyalekt, klasik lehçelerde görülen keşkeşe, istintâ, teltele, imale, anane, ekelûni’l-berâğîs gibi birçok özelliği aynen yansıtmaktadır. Harran Arap diyalekti, Arap kabilelerinin bölgeye yerleştiği dönemden itibaren nesiller arasında sözlü olarak aktarılmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Bu süreç içerisinde diyalektte doğal olarak birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Zamanla kelimelerin aslî şeklinde bazı değişimler görülmektedir. Bu değişimler bazı seslerin telaffuzu, hece düzeni, kelimelerin anlam delaleti ve alternatif bazı kelime üretimi gibi hususlarda görülmektedir. Bu araştırmada Harran Arap diyalektinde kullanılan kelimelerde meydana gelen anlam genişlemesi, anlam daralması, anlam kayması gibi meydana gelen delaletle ilgili hususlar ele alınmıştır. Bunun yanı sıra Modern Standart Arapçada bir manayı ifade etmek için kullanılan kelimelerin yerine bu diyalektte alternatif kelimelerin kullanılması mukayeseli olarak incelenmiştir.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134056452","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-25DOI: 10.34247/artukluakademi.1161089
T. Saraçoğlu
Hadis ve siyer rivâyet kültüründe bilginin isnâdlarla aktarımı sistemli bir yapı oluştursa da müelliflerin zaman zaman isnâdlarda telfîke başvurdukları görülmektedir. Umumiyetle hadis alanında tartışmaya açılan isnâdların telfîki, bu makalede siyer edebiyatının temel metinlerinden olan İbn Sa‘d’ın (230/845) Kitâbü’t-Tabakâti’l kebîr isimli eserinin siyer bölümündeki rivâyetleri kapsamında ele alınacaktır. Öncelikle kavramsal çerçeve konu hakkındaki tartışmalara yer verilecek ardından İbn Sa‘d’ın eserinde siyer bölümünde yer alan bu rivâyetlerin isnâd kalıpları ve metin yönüyle kurguları incelenerek müellifin belli bir standart gözetip gözetmediği sorgulanacaktır. Ayrıca siyer çalışmaları açısından klasik dönem teliflerinde karşılaşılan bu yöntemin modern dönem araştırmacıları için ne tür imkânları barındırdığı ve hangi zorlukları doğurduğu makale boyunca okurun dikkatine sunulmaya çalışılacaktır.
{"title":"Siyerde İsnâd ve Metin Telfîki: İbn Sa‘d’ın (ö. 230/845) Telfîke Başvurduğu Siyer Rivâyetleri","authors":"T. Saraçoğlu","doi":"10.34247/artukluakademi.1161089","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1161089","url":null,"abstract":"Hadis ve siyer rivâyet kültüründe bilginin isnâdlarla aktarımı sistemli bir yapı oluştursa da müelliflerin zaman zaman isnâdlarda telfîke başvurdukları görülmektedir. Umumiyetle hadis alanında tartışmaya açılan isnâdların telfîki, bu makalede siyer edebiyatının temel metinlerinden olan İbn Sa‘d’ın (230/845) Kitâbü’t-Tabakâti’l kebîr isimli eserinin siyer bölümündeki rivâyetleri kapsamında ele alınacaktır. Öncelikle kavramsal çerçeve konu hakkındaki tartışmalara yer verilecek ardından İbn Sa‘d’ın eserinde siyer bölümünde yer alan bu rivâyetlerin isnâd kalıpları ve metin yönüyle kurguları incelenerek müellifin belli bir standart gözetip gözetmediği sorgulanacaktır. Ayrıca siyer çalışmaları açısından klasik dönem teliflerinde karşılaşılan bu yöntemin modern dönem araştırmacıları için ne tür imkânları barındırdığı ve hangi zorlukları doğurduğu makale boyunca okurun dikkatine sunulmaya çalışılacaktır.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122837790","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-31DOI: 10.34247/artukluakademi.1143092
Eyüp Aktürk
Kişinin kendisini ahlaklı hale getirmekle yükümlü olduğu düşüncesi Kant felsefesinde önemli bir yer edinmektedir. Bunun yolu da kişinin rasyonel-özerk bir birey olmasından; yani özgürlüğünü kullanmasından geçmektedir. Kişinin kendisine karşı ahlaki ödevleri vardır; ve kişi ancak bu ödevlere uygun yaşarsa ahlaki bir özne olabilir. Ancak, bazen kusurlu yapısı gereği bazen de kasıtlı bir şekilde, kişinin bu doğrultuda eylemde bulunmadığı görülmektedir. Bu durum kişinin iradesinin ahlak yasası tarafından mı yoksa kendi çıkarını düşünme ilkesi tarafında mı belirlendiğiyle ilgilidir. Kant, insanların özgürlük fikrine göre hareket etmeleri gerektiğini ve iradelerinin duy(g)usal eğilimler veya dışsal unsurlar tarafından değil de ahlak yasası tarafından belirlenmesi gerektiğini söyler. Kant’ın sözü edilen ahlak felsefesi ile eğitime yönelik yaklaşımı arasında doğrusal bir ilişki vardır. Eğitimin ahlaki bir karakter geliştirmesi gerektiğine yönelik yaklaşımı bu doğrultuda ele alınmaktadır. Kant insanları rasyonel-özerk bir kapasiteye sahip olan varlıklar olarak tanımlamakta ve söz konusu bu kapasitelerinin de onları ahlaki bir özne kıldığına işaret etmektedir. İnsan pratikte ahlaki saygınlığını geliştirmek istediğinde ise eğitime ihtiyaç duymaktadır. Çünkü, insanın özsel değerine ilişkin bir analiz yapıldığında ona anlam katan tek şey ahlaktır. İnsanın ahlaki karakterinin nasıl gelişeceğine yönelik bir arayış eğitsel açıdan son derece önemlidir. O nedenle Kant, akademik yaşamının temel amacının iyi karakterler yetiştirmek olduğunu belirtir. Kant’ın bu konudaki yaklaşımı bu makalenin temel tartışma alanını oluşturmaktadır.
{"title":"Özneyi Anlamak ve Karakteri Eğitmek: Kant Düşüncesinde Özgür Ahlaki Bir Varlık Olarak İnsan","authors":"Eyüp Aktürk","doi":"10.34247/artukluakademi.1143092","DOIUrl":"https://doi.org/10.34247/artukluakademi.1143092","url":null,"abstract":"Kişinin kendisini ahlaklı hale getirmekle yükümlü olduğu düşüncesi Kant felsefesinde önemli bir yer edinmektedir. Bunun yolu da kişinin rasyonel-özerk bir birey olmasından; yani özgürlüğünü kullanmasından geçmektedir. Kişinin kendisine karşı ahlaki ödevleri vardır; ve kişi ancak bu ödevlere uygun yaşarsa ahlaki bir özne olabilir. Ancak, bazen kusurlu yapısı gereği bazen de kasıtlı bir şekilde, kişinin bu doğrultuda eylemde bulunmadığı görülmektedir. Bu durum kişinin iradesinin ahlak yasası tarafından mı yoksa kendi çıkarını düşünme ilkesi tarafında mı belirlendiğiyle ilgilidir. Kant, insanların özgürlük fikrine göre hareket etmeleri gerektiğini ve iradelerinin duy(g)usal eğilimler veya dışsal unsurlar tarafından değil de ahlak yasası tarafından belirlenmesi gerektiğini söyler. Kant’ın sözü edilen ahlak felsefesi ile eğitime yönelik yaklaşımı arasında doğrusal bir ilişki vardır. Eğitimin ahlaki bir karakter geliştirmesi gerektiğine yönelik yaklaşımı bu doğrultuda ele alınmaktadır. Kant insanları rasyonel-özerk bir kapasiteye sahip olan varlıklar olarak tanımlamakta ve söz konusu bu kapasitelerinin de onları ahlaki bir özne kıldığına işaret etmektedir. İnsan pratikte ahlaki saygınlığını geliştirmek istediğinde ise eğitime ihtiyaç duymaktadır. Çünkü, insanın özsel değerine ilişkin bir analiz yapıldığında ona anlam katan tek şey ahlaktır. İnsanın ahlaki karakterinin nasıl gelişeceğine yönelik bir arayış eğitsel açıdan son derece önemlidir. O nedenle Kant, akademik yaşamının temel amacının iyi karakterler yetiştirmek olduğunu belirtir. Kant’ın bu konudaki yaklaşımı bu makalenin temel tartışma alanını oluşturmaktadır.","PeriodicalId":179102,"journal":{"name":"ARTUKLU AKADEMİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126617520","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}