Tulay Ortabag, Sezer Avcı, Serpil Özdemir, Elif Dönmez, S. Havlioğlu, E. Açikgöz
Objective: The coronavirus disease (COVID 19) is a significant problem that affects occupational fatigue and stress level of nurses working at the forefront of the pandemic. The purpose of this study is to determine the relationship between occupational fatigue and perceived stress level among nurses during the COVID-19 pandemic. Method: This cross-sectional study was conducted on 1441 nurses between May 23 and June 7, 2020 using online questionnaire in Turkey. Results: Nurses' occupational fatigue scale scores were moderate to high in chronic and acute fatigue sub-dimensions and moderate to low in the recovery sub-dimension. Furthermore, the average stress level perceived by nurses was reported to be high in this study. Conclusion: It is extremely important for long working hours to be addressed so that nurses can recover and cope with stress during this ongoing pandemic.
{"title":"THE RELATIONSHIP BETWEEN OCCUPATIONAL FATIGUE AND PERCEIVED STRESS LEVEL AMONG NURSES DURING THE COVID-19 PANDEMIC: A CROSS-SECTIONAL STUDY FROM TURKEY","authors":"Tulay Ortabag, Sezer Avcı, Serpil Özdemir, Elif Dönmez, S. Havlioğlu, E. Açikgöz","doi":"10.52831/kjhs.1186619","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1186619","url":null,"abstract":"Objective: The coronavirus disease (COVID 19) is a significant problem that affects occupational fatigue and stress level of nurses working at the forefront of the pandemic. The purpose of this study is to determine the relationship between occupational fatigue and perceived stress level among nurses during the COVID-19 pandemic. \u0000Method: This cross-sectional study was conducted on 1441 nurses between May 23 and June 7, 2020 using online questionnaire in Turkey. \u0000Results: Nurses' occupational fatigue scale scores were moderate to high in chronic and acute fatigue sub-dimensions and moderate to low in the recovery sub-dimension. Furthermore, the average stress level perceived by nurses was reported to be high in this study. \u0000Conclusion: It is extremely important for long working hours to be addressed so that nurses can recover and cope with stress during this ongoing pandemic.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"69 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127255519","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZET Amaç: Erken çocukluk çağı travmaları ve haksızlığa maruz kalmaya ilişkin yaşam olaylarının erken ve geç başlangıçlı alkol bağımlılığında travma sonrası hayata küsme bozukluğunun gelişimi ile ilişkisini gözden geçirmektir. Yöntem: Araştırmaya seçkisiz ardışık örneklemle 18-65 yaş aralığında 89 hasta dahil edilmiştir. Hastalara sosyodemografik bilgi formu, Travma sonrası Hayata Küsme Bozukluğu Ölçeği, Olayların Merkeziliği Ölçeği, Olayların Etkisi Ölçeği ve Temel İnanç Envanteri uygulanmıştır. Bulgular: Örneklemimizin Travma sonrası Hayata Küsme Bozukluğu Ölçeğinde kesme puanı üstünde değer alan %79.5’luk grupta geç başlangıçlıların %87.1’i, erken başlangıçlıların %85.4’ü haksızlığa maruz kaldığını belirtmiştir. Erken başlangıçlı alkol bağımlılığı grubunun hayata küsme bozukluğu ölçeği puanları anlamlı düzeyde yüksektir. Haksızlığa maruz kalınan olayların erken ve geç başlangıçlı alkol bağımlıları açısından karşılaştırılmasında geç başlangıçlı alkol bağımlısı grubun anne/babanın kardeşler arası ayrımcılık yapması maddesi anlamlı fark oluşturmuştur. Sonuç: Erken başlangıçlı alkol bağımlılığı grubunda travma sonrası hayata küsme puanlarının belirgin düzeyde yüksek olması, tehdit oluşturan travmatik olayın erken yaşlarda hayatın beklenen seyrini bozarak kişinin dünyanın adilliği, kendisi ve diğerleri hakkındaki inançlarını fazlaca sarsmış olabileceğini düşündürmektedir. Geç başlangıçlı alkol bağımlısı grubunda kendisine kardeşlerinden farklı davranıldığı algısının daha yüksek düzeyde olması, kardeşler arasında çocukluktan beri yaşanan rekabetin ileri yaşlarda yeniden şiddetlenerek hayata küsmeye neden olabileceğini akla getirmektedir.
{"title":"ERKEN VE GEÇ BAŞLANGIÇLI ALKOL BAĞIMLILIĞI TİPLERİNDE HAYATA KÜSME BOZUKLUĞU","authors":"Çetin Turan, Süheyla Ünal","doi":"10.52831/kjhs.1191271","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1191271","url":null,"abstract":"ÖZET \u0000 \u0000Amaç: Erken çocukluk çağı travmaları ve haksızlığa maruz kalmaya ilişkin yaşam olaylarının erken ve geç başlangıçlı alkol bağımlılığında travma sonrası hayata küsme bozukluğunun gelişimi ile ilişkisini gözden geçirmektir. \u0000 \u0000Yöntem: Araştırmaya seçkisiz ardışık örneklemle 18-65 yaş aralığında 89 hasta dahil edilmiştir. Hastalara sosyodemografik bilgi formu, Travma sonrası Hayata Küsme Bozukluğu Ölçeği, Olayların Merkeziliği Ölçeği, Olayların Etkisi Ölçeği ve Temel İnanç Envanteri uygulanmıştır. \u0000 \u0000Bulgular: Örneklemimizin Travma sonrası Hayata Küsme Bozukluğu Ölçeğinde kesme puanı üstünde değer alan %79.5’luk grupta geç başlangıçlıların %87.1’i, erken başlangıçlıların %85.4’ü haksızlığa maruz kaldığını belirtmiştir. Erken başlangıçlı alkol bağımlılığı grubunun hayata küsme bozukluğu ölçeği puanları anlamlı düzeyde yüksektir. Haksızlığa maruz kalınan olayların erken ve geç başlangıçlı alkol bağımlıları açısından karşılaştırılmasında geç başlangıçlı alkol bağımlısı grubun anne/babanın kardeşler arası ayrımcılık yapması maddesi anlamlı fark oluşturmuştur. \u0000 \u0000Sonuç: Erken başlangıçlı alkol bağımlılığı grubunda travma sonrası hayata küsme puanlarının belirgin düzeyde yüksek olması, tehdit oluşturan travmatik olayın erken yaşlarda hayatın beklenen seyrini bozarak kişinin dünyanın adilliği, kendisi ve diğerleri hakkındaki inançlarını fazlaca sarsmış olabileceğini düşündürmektedir. Geç başlangıçlı alkol bağımlısı grubunda kendisine kardeşlerinden farklı davranıldığı algısının daha yüksek düzeyde olması, kardeşler arasında çocukluktan beri yaşanan rekabetin ileri yaşlarda yeniden şiddetlenerek hayata küsmeye neden olabileceğini akla getirmektedir.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116913860","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: It is considered that evaluation of the stress level, in crisis situations, will provide a valuable source of the crisis intervention. The aim of the study was to test the Turkish validity and reliability of the COVID-19 Stress Scales. Method: This methodological study was conducted between December 2020 and January 2021 with 841 nursing students and online. The data collection form included socio-demographical characteristics of the participants, COVID-19 Stress Scales, Perceived Stress Scale, Scale of Fear of COVID-19, and Scale of Coronavirus Phobia. Translations and intercultural adaptation process were used for the Turkish version of the COVID-19 Stress Scales. Content, construct and criterion validity analyzes were performed for the validity of the Scale. Internal consistency and intra-class correlation coefficients values were calculated for the reliability of the scale. Results: The mean age of the participants was 23.63±8.5. The Content Validity Index of the COVID-19 Stress Scales was calculated as 0.98. According to suggestions of the experts, the subscale of "xenophobia" was excluded from the scale. In Confirmatory Factor Analysis, fit indices were calculated at acceptable levels and good fits. The five factors were reported in the original study of the scale, was confirmed in the Turkish version. The Cronbach's α value was 0.94 for the scale total. Strong and positive correlations was found between the test and retest scores of the total scale (ICC=0.799; p=0.001). Conclusion: COVID-19 Stress Scales with 30 items and five subscales was a valid and reliable measurement tool for Turkish society.
{"title":"TURKISH VALIDITY AND RELIABILITY OF COVID-19 STRESS SCALES (CSS)","authors":"Rabia Çağlayan, Serpil Özdemir","doi":"10.52831/kjhs.1186499","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1186499","url":null,"abstract":"Objective: It is considered that evaluation of the stress level, in crisis situations, will provide a valuable source of the crisis intervention. The aim of the study was to test the Turkish validity and reliability of the COVID-19 Stress Scales. \u0000Method: This methodological study was conducted between December 2020 and January 2021 with 841 nursing students and online. The data collection form included socio-demographical characteristics of the participants, COVID-19 Stress Scales, Perceived Stress Scale, Scale of Fear of COVID-19, and Scale of Coronavirus Phobia. Translations and intercultural adaptation process were used for the Turkish version of the COVID-19 Stress Scales. Content, construct and criterion validity analyzes were performed for the validity of the Scale. Internal consistency and intra-class correlation coefficients values were calculated for the reliability of the scale. \u0000Results: The mean age of the participants was 23.63±8.5. The Content Validity Index of the COVID-19 Stress Scales was calculated as 0.98. According to suggestions of the experts, the subscale of \"xenophobia\" was excluded from the scale. In Confirmatory Factor Analysis, fit indices were calculated at acceptable levels and good fits. The five factors were reported in the original study of the scale, was confirmed in the Turkish version. The Cronbach's α value was 0.94 for the scale total. Strong and positive correlations was found between the test and retest scores of the total scale (ICC=0.799; p=0.001). \u0000Conclusion: COVID-19 Stress Scales with 30 items and five subscales was a valid and reliable measurement tool for Turkish society.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115396596","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kadınları doğum ve anneliğe geçişe hazırlamaya odaklanan bilgilendirici ve psikolojik müdahaleler gibi nonfarmakolojik yaklaşımların doğum korkusunu azaltmada fayda sağladığı belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı, gebelerde doğum korkusuna yönelik müdahalelere ilişkin randomize kontrollü çalışmaların incelenmesidir. Çalışmada, Aralık 2020-Ocak 2021 tarihleri arasında “pregnant women” and “fear of childbirth” and “randomized controlled trial” anahtar kelimeleri kullanılarak, Google Scholar, PubMed, Scopus, Web of Science ve “Cochrane” veri tabanları tarandı ve ulaşılan makaleler değerlendirildi. Sistematik derlemeye, yayın dili Türkçe veya İngilizce olan, araştırma örneklemleri gebelerden oluşan, tam metnine ulaşılan, Ocak 2015-Aralık 2019 tarihleri arasında yayınlanan randomize kontrollü çalışmalar alındı. Çalışmadan, İngilizce ve Türkçe dışındaki dillerde yazılmış olan, derlemeler, sistematik derlemeler, olgu sunumları, tezler, randomize kontrollü dışındaki çalışmalar, kongre kitabında yayınlanan bildiriler, tam metnine ulaşılamayan makaleler dışlandı. Sırası ile başlık, özet ve tam metine göre yapılan inceleme neticesinde alınma kriterlerine uyan 14 makaleye ulaşıldı. Makalelerin seçiminin aşamaları ve kapsam dahilindeki ve hariç tutulan çalışmaların tüm aşamaları PRISMA akış şemasında belirtildi. Gebelerde psiko-eğitim tekniklerinin, ebe tarafından verilen bireysel danışmanlık programının, nefes alma farkındalığının, intrapartum destekleyici bakımın ve doğuma yönelik eğitim müdahalelerinin doğum korkusunu azaltmada etkili olduğu, 18 saatlik farkındalık temelli anneliğe hazırlık programının, gebe kadınlarda doğum korkusunun yanı sıra öz yeterliliği de iyileştirdiği, haptoterapi müdahalesinin doğum korkusunu azaltabilecek belirli becerilerin geliştirilmesini kolaylaştırdığı, distraksiyon tekniklerinin ardından doğum korkusunun düşük olduğu, ancak farkın anlamlı olmadığı, gebelerin internet tabanlı bilişsel davranış terapi müdahalesine kıyasla yüz yüze danışmanlıktan daha memnun oldukları belirlendi. İncelenen çalışmalardan 12’sinde doğum korkusunun azaldığı belirlendi.
{"title":"Gebelerde Doğum Korkusunun Belirlenmesi: Randomize Kontrollü Çalışmaların Sistematik Derlemesi","authors":"Özlem Akin, Nülüfer Erbi̇l","doi":"10.52831/kjhs.1166887","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1166887","url":null,"abstract":"Kadınları doğum ve anneliğe geçişe hazırlamaya odaklanan bilgilendirici ve psikolojik müdahaleler gibi nonfarmakolojik yaklaşımların doğum korkusunu azaltmada fayda sağladığı belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı, gebelerde doğum korkusuna yönelik müdahalelere ilişkin randomize kontrollü çalışmaların incelenmesidir. Çalışmada, Aralık 2020-Ocak 2021 tarihleri arasında “pregnant women” and “fear of childbirth” and “randomized controlled trial” anahtar kelimeleri kullanılarak, Google Scholar, PubMed, Scopus, Web of Science ve “Cochrane” veri tabanları tarandı ve ulaşılan makaleler değerlendirildi. Sistematik derlemeye, yayın dili Türkçe veya İngilizce olan, araştırma örneklemleri gebelerden oluşan, tam metnine ulaşılan, Ocak 2015-Aralık 2019 tarihleri arasında yayınlanan randomize kontrollü çalışmalar alındı. Çalışmadan, İngilizce ve Türkçe dışındaki dillerde yazılmış olan, derlemeler, sistematik derlemeler, olgu sunumları, tezler, randomize kontrollü dışındaki çalışmalar, kongre kitabında yayınlanan bildiriler, tam metnine ulaşılamayan makaleler dışlandı. Sırası ile başlık, özet ve tam metine göre yapılan inceleme neticesinde alınma kriterlerine uyan 14 makaleye ulaşıldı. Makalelerin seçiminin aşamaları ve kapsam dahilindeki ve hariç tutulan çalışmaların tüm aşamaları PRISMA akış şemasında belirtildi. Gebelerde psiko-eğitim tekniklerinin, ebe tarafından verilen bireysel danışmanlık programının, nefes alma farkındalığının, intrapartum destekleyici bakımın ve doğuma yönelik eğitim müdahalelerinin doğum korkusunu azaltmada etkili olduğu, 18 saatlik farkındalık temelli anneliğe hazırlık programının, gebe kadınlarda doğum korkusunun yanı sıra öz yeterliliği de iyileştirdiği, haptoterapi müdahalesinin doğum korkusunu azaltabilecek belirli becerilerin geliştirilmesini kolaylaştırdığı, distraksiyon tekniklerinin ardından doğum korkusunun düşük olduğu, ancak farkın anlamlı olmadığı, gebelerin internet tabanlı bilişsel davranış terapi müdahalesine kıyasla yüz yüze danışmanlıktan daha memnun oldukları belirlendi. İncelenen çalışmalardan 12’sinde doğum korkusunun azaldığı belirlendi.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"143 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129756311","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu araştırmanın amacı kronik hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda sağlık okuryazarlığı ve tedaviye uyumları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırmanın verileri İstanbul ilinde bulunan özel bir diyaliz merkezinde tedavi alan ve araştırmaya dahil olma kriterlerini karşılayan 163 kronik hemodiyaliz tedvisi alan hastalardan Ekim-Kasım 2021 tarihleri arasında toplandı. Araştırma verilerinin toplanmasında, hasta tanıtım formu, Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği ve Son Dönem Böbrek Yetmezliği-Uyum Ölçeği kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 62.21±12.97 ve hemodiyaliz tedavi süresi 5.26±5.39 yıldır. Erkek hastaların, eğitim düzeyi yüksek olanların, çalışanların, yaşı düşük olanların sağlık okuryazarlığı düzeyinin anlamlı olarak yüksek olduğu bulundu (p
{"title":"HEMODİYALİZ TEDAVİSİ ALAN HASTALARDA SAĞLIK OKURYAZARLIĞI VE TEDAVİYE UYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ","authors":"Elif Bülbül, Songül Demiroğlu","doi":"10.52831/kjhs.1166286","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1166286","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmanın amacı kronik hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda sağlık okuryazarlığı ve tedaviye uyumları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. \u0000Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırmanın verileri İstanbul ilinde bulunan özel bir diyaliz merkezinde tedavi alan ve araştırmaya dahil olma kriterlerini karşılayan 163 kronik hemodiyaliz tedvisi alan hastalardan Ekim-Kasım 2021 tarihleri arasında toplandı. Araştırma verilerinin toplanmasında, hasta tanıtım formu, Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği ve Son Dönem Böbrek Yetmezliği-Uyum Ölçeği kullanıldı. \u0000Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 62.21±12.97 ve hemodiyaliz tedavi süresi 5.26±5.39 yıldır. Erkek hastaların, eğitim düzeyi yüksek olanların, çalışanların, yaşı düşük olanların sağlık okuryazarlığı düzeyinin anlamlı olarak yüksek olduğu bulundu (p","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"61 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128618611","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Güneş ÇAKMAK GENÇ, Sevim KARAKAŞ ÇELİK, Nilgün SOLAK TEKİN, Tuba Edgünlü, Ümmühani ÖZEL TÜRKCÜ, Ahmet Dursun
Amaç: Vitiligo, fonksiyonel melanositlerin kaybı ile karakterize yaygın bir pigment bozukluğudur. İmmünopatogenezi tam olarak aydınlatılamasa da cilt mikroçevresindeki inflamatuar değişikliklerin ve özellikle sitokin ekspresyonunun artmasının, melanosit disfonksiyonu ve ölümünün temel nedeni olduğu düşünülmektedir. Vitiligonun IFN-γ inhibisyonu kullanılarak tedavisi ile pozitif sonuçlar elde edilmiştir. İnterlökin 18 (IL-18), T hücrelerinde IFN-γ üretimini indükleyen ve Th1 yanıtında rolü olan önemli bir sitokindir. IL-18 promotörü, çok sayıda polimorfizm içeren oldukça polimorfik bir bölgedir. Ancak bu polimorfizmlerden birçoğunun IL-18 üretimi ile ilişkili olmadığı bildirilmiştir, sadece promotördeki -137 G/C (rs187238) ve -607 C/A (rs1946518) polimorfizmlerinin promotörün aktivitesini etkilediği ve buna bağlı olarak da IL-18 üretimini etkilediği gösterilmiştir. Ayrıca bu polimorfizmlerin çeşitli otoimmün ve inflamatuar bozukluklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bildiğimiz kadarıyla, vitiligo ve IL18 gen polimorfizmleri arasındaki ilişkiyi araştıran hiçbir çalışma yoktur. Bu çalışmada, bu varyantların vitiligoya yatkınlıkla ilişkili olup olmadığının belirlenmesi için vitiligo hastalarında ve kontrol grubunda yukarıda bahsedilen rs187238 ve rs1946518 promotör polimorfizmlerinin sıklığı araştırıldı. Yöntem: Vitiligo tanılı 89 hasta ve 87 sağlıklı katılımcının, IL18 promotor polimorfizmleri PCR-RFLP yöntemi ile incelenmiştir. Bulgular: Vitiligo hastaları, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında IL18 rs187238 ve rs1946518 polimorfizmleri genotip ve alel frekanslarında anlamlı bir farklılık bulunamadı. IL18 rs187238'in CC genotipi frekansının, vitiligo hastalarında kontrol grubuna göre daha az olduğu görülmekle birlikte bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,213). IL18 genindeki iki SNP'nin haplotip analizinde de gruplar arasında istatistiksel anlamlılığa ulaşılamadı (p=0,715). Sonuç: Sonuç olarak, elde ettiğimiz bulgular IL18 gen polimorfizmlerinin (-137 G/C (rs187238) ve -607 C/A (rs1946518)) vitiligo riski ve aktivitesi ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını göstermektedir. Ancak, örneklem sayımızın nispeten küçük olmasından dolayı bulgularımızın ileri çalışmalarda etnik açıdan çeşitlilik içeren büyük örneklem gruplarıyla tekrarlanarak doğrulanması daha anlamlı olacaktır.
{"title":"VİTİLİGO'DA iNTERLÖKİN 18 GEN POLİMORFİZMLERİNİN ANALİZİ","authors":"Güneş ÇAKMAK GENÇ, Sevim KARAKAŞ ÇELİK, Nilgün SOLAK TEKİN, Tuba Edgünlü, Ümmühani ÖZEL TÜRKCÜ, Ahmet Dursun","doi":"10.52831/kjhs.1180771","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1180771","url":null,"abstract":"Amaç: Vitiligo, fonksiyonel melanositlerin kaybı ile karakterize yaygın bir pigment bozukluğudur. İmmünopatogenezi tam olarak aydınlatılamasa da cilt mikroçevresindeki inflamatuar değişikliklerin ve özellikle sitokin ekspresyonunun artmasının, melanosit disfonksiyonu ve ölümünün temel nedeni olduğu düşünülmektedir. Vitiligonun IFN-γ inhibisyonu kullanılarak tedavisi ile pozitif sonuçlar elde edilmiştir. İnterlökin 18 (IL-18), T hücrelerinde IFN-γ üretimini indükleyen ve Th1 yanıtında rolü olan önemli bir sitokindir. IL-18 promotörü, çok sayıda polimorfizm içeren oldukça polimorfik bir bölgedir. Ancak bu polimorfizmlerden birçoğunun IL-18 üretimi ile ilişkili olmadığı bildirilmiştir, sadece promotördeki -137 G/C (rs187238) ve -607 C/A (rs1946518) polimorfizmlerinin promotörün aktivitesini etkilediği ve buna bağlı olarak da IL-18 üretimini etkilediği gösterilmiştir. Ayrıca bu polimorfizmlerin çeşitli otoimmün ve inflamatuar bozukluklarla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bildiğimiz kadarıyla, vitiligo ve IL18 gen polimorfizmleri arasındaki ilişkiyi araştıran hiçbir çalışma yoktur. Bu çalışmada, bu varyantların vitiligoya yatkınlıkla ilişkili olup olmadığının belirlenmesi için vitiligo hastalarında ve kontrol grubunda yukarıda bahsedilen rs187238 ve rs1946518 promotör polimorfizmlerinin sıklığı araştırıldı. \u0000Yöntem: Vitiligo tanılı 89 hasta ve 87 sağlıklı katılımcının, IL18 promotor polimorfizmleri PCR-RFLP yöntemi ile incelenmiştir. \u0000Bulgular: Vitiligo hastaları, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında IL18 rs187238 ve rs1946518 polimorfizmleri genotip ve alel frekanslarında anlamlı bir farklılık bulunamadı. IL18 rs187238'in CC genotipi frekansının, vitiligo hastalarında kontrol grubuna göre daha az olduğu görülmekle birlikte bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,213). IL18 genindeki iki SNP'nin haplotip analizinde de gruplar arasında istatistiksel anlamlılığa ulaşılamadı (p=0,715). Sonuç: Sonuç olarak, elde ettiğimiz bulgular IL18 gen polimorfizmlerinin (-137 G/C (rs187238) ve -607 C/A (rs1946518)) vitiligo riski ve aktivitesi ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını göstermektedir. Ancak, örneklem sayımızın nispeten küçük olmasından dolayı bulgularımızın ileri çalışmalarda etnik açıdan çeşitlilik içeren büyük örneklem gruplarıyla tekrarlanarak doğrulanması daha anlamlı olacaktır.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"205 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132329982","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Sosyal medya, bireylerin beslenme bilgi ve davranışlarını olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinde sosyal medya bağımlılığı ile beslenme bilgisi ve bazı değişkenler arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma, XXXX Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümünde öğrenim gören 18-25 yaş arası 391 gönüllü birey ile yürütüldü. Anket formu aracılığıyla bireylerin demografik özellikleri, antropometrik ölçümleri, beslenme alışkanlıkları, sosyal medya kullanımlarına yönelik alışkanlıkları, sosyal medya bağımlılıkları, beslenme bilgi düzeyleri ve fiziksel aktivite düzeyleri sorgulandı. Bireylerin beslenme bilgi düzeyleri ‘Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği (YETBİD)’, sosyal medya bağımlılıkları ‘Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği-Yetişkin Formu (SMBÖ-YF)’ ve fiziksel aktivite düzeyleri, ‘Uluslararası Fiziksel Aktivite Değerlendirme Anketi Kısa Formu (IPAQ -short form)’ aracılığı ile saptandı. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Science) 22.0 istatistiksel paket programı kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Sosyal medya araçlarını takip etmeyen öğrencilerin oranı %12.8 idi. Beslenme/diyet konularında sosyal medya araçlarından en çok takip edilen kişilerden %66.8’i diyetisyen, ve %9.7’si doktordu. Öğrencilerin %29.2’si kötü, %35.3’ü orta, %27.6’sı iyi, %7.9’u çok iyi temel beslenme bilgi düzeyine; besin tercihi konusunda %25.1’i kötü, %22.3’ü orta, %23.5’i iyi, %29.2’si çok iyi bilgi düzeyine sahipti. SMBÖ-YF toplam puanı ile YETBİD toplam puanı ve temel beslenme bilgisi puanı arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı ilişki saptandı (p
{"title":"Hemşirelik Öğrencilerinde Sosyal Medya Bağımlılığı ile Beslenme Bilgisi ve Bazı Değişkenler Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi","authors":"Özge Mengi Çelik, Sedef Duran","doi":"10.52831/kjhs.1164110","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1164110","url":null,"abstract":"Amaç: Sosyal medya, bireylerin beslenme bilgi ve davranışlarını olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinde sosyal medya bağımlılığı ile beslenme bilgisi ve bazı değişkenler arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma, XXXX Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümünde öğrenim gören 18-25 yaş arası 391 gönüllü birey ile yürütüldü. Anket formu aracılığıyla bireylerin demografik özellikleri, antropometrik ölçümleri, beslenme alışkanlıkları, sosyal medya kullanımlarına yönelik alışkanlıkları, sosyal medya bağımlılıkları, beslenme bilgi düzeyleri ve fiziksel aktivite düzeyleri sorgulandı. Bireylerin beslenme bilgi düzeyleri ‘Yetişkinler İçin Beslenme Bilgi Düzeyi Ölçeği (YETBİD)’, sosyal medya bağımlılıkları ‘Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği-Yetişkin Formu (SMBÖ-YF)’ ve fiziksel aktivite düzeyleri, ‘Uluslararası Fiziksel Aktivite Değerlendirme Anketi Kısa Formu (IPAQ -short form)’ aracılığı ile saptandı. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Science) 22.0 istatistiksel paket programı kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Sosyal medya araçlarını takip etmeyen öğrencilerin oranı %12.8 idi. Beslenme/diyet konularında sosyal medya araçlarından en çok takip edilen kişilerden %66.8’i diyetisyen, ve %9.7’si doktordu. Öğrencilerin %29.2’si kötü, %35.3’ü orta, %27.6’sı iyi, %7.9’u çok iyi temel beslenme bilgi düzeyine; besin tercihi konusunda %25.1’i kötü, %22.3’ü orta, %23.5’i iyi, %29.2’si çok iyi bilgi düzeyine sahipti. SMBÖ-YF toplam puanı ile YETBİD toplam puanı ve temel beslenme bilgisi puanı arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı ilişki saptandı (p","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129903950","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu araştırmanın amacı postpartum dönemdeki kadınların doğum algısı ile doğum duygulanımı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Yöntem: Araştırma Erzurum il merkezindeki dört aile sağlığı merkezinde Aralık 2019–Kasım 2020 tarihleri arasında araştırmaya alınma kriterlerine uyan 420 lohusa ile yürütülmüştür. Araştırma verileri kişisel bilgi formu, doğum duygulanım ölçeği ve doğum algısı ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Veriler Student t testi, tek yönlü varyans analizi (Anova), Mann Whitney U testi, Kruskal-Wallis ve korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırma kapsamındaki lohusaların doğum duygulanım ölçeği toplam puan ortalaması 100.47±15.69, doğum algı ölçeği toplam puan ortalaması 5.24±3.00 ve doğum algısı alt ölçeği doğum sonrası ilk haftadaki algı ölçeği toplam puan ortalaması 3.38±2.65 tespit edilmiştir. Lohusaların doğum duygulanım ölçeği puan ortalamaları ve doğum algısı toplam ve alt boyut puan ortalamaları arasında negatif yönde bir ilişkinin olduğu saptanmıştır (sırasıyla r= -0.559, r= -0.613, r= -0.280, p< 0.001). Sonuç: Lohusaların doğum duygulanımları azaldıkça olumsuz doğum algısının arttığı saptanmıştır. Lohusaların doğum algılarının ve doğum duygulanımlarının bazı sosyo-demografik özelliklerden (eğitim, çalışama durumu, eş eğitim, eş çalışma durumu vb.) etkilendiği tespit edilmiştir.
{"title":"POSTPARTUM DÖNEMDEKİ KADINLARIN DOĞUM ALGILARI İLE DOĞUM DUYGULANIMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ","authors":"Şeyda Kansu, Serap Ejder Apay","doi":"10.52831/kjhs.1150594","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1150594","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmanın amacı postpartum dönemdeki kadınların doğum algısı ile doğum duygulanımı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. \u0000Yöntem: Araştırma Erzurum il merkezindeki dört aile sağlığı merkezinde Aralık 2019–Kasım 2020 tarihleri arasında araştırmaya alınma kriterlerine uyan 420 lohusa ile yürütülmüştür. Araştırma verileri kişisel bilgi formu, doğum duygulanım ölçeği ve doğum algısı ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Veriler Student t testi, tek yönlü varyans analizi (Anova), Mann Whitney U testi, Kruskal-Wallis ve korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir. \u0000Bulgular: Araştırma kapsamındaki lohusaların doğum duygulanım ölçeği toplam puan ortalaması 100.47±15.69, doğum algı ölçeği toplam puan ortalaması 5.24±3.00 ve doğum algısı alt ölçeği doğum sonrası ilk haftadaki algı ölçeği toplam puan ortalaması 3.38±2.65 tespit edilmiştir. Lohusaların doğum duygulanım ölçeği puan ortalamaları ve doğum algısı toplam ve alt boyut puan ortalamaları arasında negatif yönde bir ilişkinin olduğu saptanmıştır (sırasıyla r= -0.559, r= -0.613, r= -0.280, p< 0.001). \u0000Sonuç: Lohusaların doğum duygulanımları azaldıkça olumsuz doğum algısının arttığı saptanmıştır. Lohusaların doğum algılarının ve doğum duygulanımlarının bazı sosyo-demografik özelliklerden (eğitim, çalışama durumu, eş eğitim, eş çalışma durumu vb.) etkilendiği tespit edilmiştir.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"95 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115222324","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objective: The quarantine precautions implemented during the new type of coronavirus epidemic caused some changes in the daily lives of geriatric individuals. This study aimed to examine whether living in rural or urban areas affects physical activity, depression, and quality of life (QoL) in Turkish geriatrics during pandemic. Method: One hundred three geriatrics were assessed with the videoconferencing method, which was performed once. Participants were divided into two groups according to the area where they lived as rural (n:41) or urban (n:62). In addition, physical activity, presence of depression, and QoL of geriatric were assessed with the Physical Activity Scale for the Elderly (PASE), Geriatric Depression Scale (GDS), and Short Form-36 (SF-36), respectively. Results: According to the results, PASE (p=0.677), GDS (p=0.742), and all sub-dimensions of SF-36 (p>0.05 for all) except pain (p=0.033) of geriatrics were similar in both groups. Also, while there is a low-level relationship between the GDS scores of those living in rural areas and the sub-dimensions of SF-36 physical function (r=-0.381), mental health (r=-0.381), and social functionality (r=-0.395), there was a moderate correlation between the vitality (r=-0.529) and pain (r=-0.536) sub-dimensions. In addition, a strong correlation was found between GDS and the general health perception sub-dimension of SF-36 (r=-0.611). Conclusion: The pandemic-induced quarantine precautions, which were put into effect throughout Turkey, negatively affected the daily life of all people, especially elderly individuals. Because of these precautions, the similarity of daily living activities of the elderly living in rural and urban areas may have caused similar physical activity, depression, and QoL scores.
{"title":"KOVİD-19 PANDEMİSİ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE YAŞAYAN YAŞLI BİREYLERİN YAŞAM ALANLARININ FİZİKSEL AKTİVİTE, DEPRESYON VE YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ","authors":"Emre Şenocak, Fatma Varli̇, Aysel YILDIZ ÖZER","doi":"10.52831/kjhs.1159578","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1159578","url":null,"abstract":"Objective: The quarantine precautions implemented during the new type of coronavirus epidemic caused some changes in the daily lives of geriatric individuals. This study aimed to examine whether living in rural or urban areas affects physical activity, depression, and quality of life (QoL) in Turkish geriatrics during pandemic. \u0000Method: One hundred three geriatrics were assessed with the videoconferencing method, which was performed once. Participants were divided into two groups according to the area where they lived as rural (n:41) or urban (n:62). In addition, physical activity, presence of depression, and QoL of geriatric were assessed with the Physical Activity Scale for the Elderly (PASE), Geriatric Depression Scale (GDS), and Short Form-36 (SF-36), respectively. \u0000Results: According to the results, PASE (p=0.677), GDS (p=0.742), and all sub-dimensions of SF-36 (p>0.05 for all) except pain (p=0.033) of geriatrics were similar in both groups. Also, while there is a low-level relationship between the GDS scores of those living in rural areas and the sub-dimensions of SF-36 physical function (r=-0.381), mental health (r=-0.381), and social functionality (r=-0.395), there was a moderate correlation between the vitality (r=-0.529) and pain (r=-0.536) sub-dimensions. In addition, a strong correlation was found between GDS and the general health perception sub-dimension of SF-36 (r=-0.611). \u0000Conclusion: The pandemic-induced quarantine precautions, which were put into effect throughout Turkey, negatively affected the daily life of all people, especially elderly individuals. Because of these precautions, the similarity of daily living activities of the elderly living in rural and urban areas may have caused similar physical activity, depression, and QoL scores.","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"9 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128068426","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Akademik kariyer farkındalığına yönelik çalışmalar, belirli bir alanda uzmanlaşmayı sağlayarak fizyoterapistlerin akademik ve mesleki rol ve statülerinin gelişimini destekleyebilir. Bu çalışmada, kariyer planlaması aşamasında bulunan son sınıf fizyoterapi ve rehabilitasyon (FTR) öğrencilerinin akademik kariyer farkındalıklarını etkileyen faktörleri incelemek amaçlandı. Yöntem: Çalışma; Ankara ilinde üçü devlet (Hacettepe, Gazi ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi), üçü vakıf (Lokman Hekim, Başkent ve Atılım Üniversitesi) olmak üzere altı farklı üniversitede 2021-2022 eğitim öğretim yılında öğrenim gören 227 FTR son sınıf öğrencisi ile yürütüldü. Veri toplama aracı olarak ‘’Kişisel Bilgi Formu’’ ve ‘’Akademik Kariyer Farkındalık Ölçeği (AKFÖ)’’ kullanıldı. AKFÖ toplam puanını etkileyen faktörler ‘‘Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi’’ ile incelendi. Bulgular: Çalışma; yaşları 22.64±1.31 yıl olan, 134’ü (%59) devlet, 93’ü vakıf üniversitesinde eğitim gören 227 (Kadın: 186, %82) FTR son sınıf öğrencisi ile tamamlandı. AKFÖ toplam puanı üzerinde; dört farklı değişkenin anlamlı etkisinin olduğu ve bu değişkenlerin bağımlı değişkendeki (AKFÖ toplam puan) kümülatif varyansın %24’ünü açıkladığı görüldü (R2=0.243). Akademik kariyer hakkında bilgilendirilme durumu (B=12.22, p
{"title":"FACTORS AFFECTING ACADEMIC CAREER AWARENESS IN SENIOR PHYSIOTHERAPY AND REHABILITATION STUDENTS: THE CASE OF ANKARA","authors":"H. Çelik, Demet Öztürk, M. Sari̇, Nilgün Bek","doi":"10.52831/kjhs.1167071","DOIUrl":"https://doi.org/10.52831/kjhs.1167071","url":null,"abstract":"Amaç: Akademik kariyer farkındalığına yönelik çalışmalar, belirli bir alanda uzmanlaşmayı sağlayarak fizyoterapistlerin akademik ve mesleki rol ve statülerinin gelişimini destekleyebilir. Bu çalışmada, kariyer planlaması aşamasında bulunan son sınıf fizyoterapi ve rehabilitasyon (FTR) öğrencilerinin akademik kariyer farkındalıklarını etkileyen faktörleri incelemek amaçlandı. \u0000Yöntem: Çalışma; Ankara ilinde üçü devlet (Hacettepe, Gazi ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi), üçü vakıf (Lokman Hekim, Başkent ve Atılım Üniversitesi) olmak üzere altı farklı üniversitede 2021-2022 eğitim öğretim yılında öğrenim gören 227 FTR son sınıf öğrencisi ile yürütüldü. Veri toplama aracı olarak ‘’Kişisel Bilgi Formu’’ ve ‘’Akademik Kariyer Farkındalık Ölçeği (AKFÖ)’’ kullanıldı. AKFÖ toplam puanını etkileyen faktörler ‘‘Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi’’ ile incelendi. \u0000Bulgular: Çalışma; yaşları 22.64±1.31 yıl olan, 134’ü (%59) devlet, 93’ü vakıf üniversitesinde eğitim gören 227 (Kadın: 186, %82) FTR son sınıf öğrencisi ile tamamlandı. AKFÖ toplam puanı üzerinde; dört farklı değişkenin anlamlı etkisinin olduğu ve bu değişkenlerin bağımlı değişkendeki (AKFÖ toplam puan) kümülatif varyansın %24’ünü açıkladığı görüldü (R2=0.243). Akademik kariyer hakkında bilgilendirilme durumu (B=12.22, p","PeriodicalId":212263,"journal":{"name":"Karya Journal of Health Science","volume":"171 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124152030","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}