Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında "Mermer kültür", "Mozaik kültür", "Salata kasesi" gibi farklı metaforlar kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu da dâhil edilmiştir. Bir Türk profesör olan Ertan Özensel’in önerdiği halat kültür metaforunun Türkiye’deki çokkültürlülük tartışmaları için teorik zemin sunacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada halat kültür kavramının Türkiye’nin kültürel çeşitliliği açısından uygulanabilirliği ele alınmaktadır.
{"title":"ÇOKKÜLTÜRLÜLÜK DENEYİMLERİ VE ALTERNATİF BİR MODEL OLARAK “HALAT KÜLTÜR”","authors":"Suat Alan","doi":"10.53440/bad.1212941","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1212941","url":null,"abstract":"Modern ulus devletlerin kuruluşu ile birlikte devletler arasında örülen kalın duvarlar, post-modern dönem ile birlikte yıkılmış ve sınırlar geçişken bir hal almaya başlamıştır. Buna bağlı olarak da farklı kültürler birbirleri ile temas kurmaya başlamıştır. Farklı kültürlerden insanların aynı devletler bünyesinde yaşamaya başlamaları beraberinde çokkültürlülük tartışmalarını getirmiş ve pek çok devlet de çok kültürlü politikalar geliştirmeye başlamıştır. Dünyada çok kültürlü politikaları başarı ile uygulayan devletlerin başında ise Kanada ve Avustralya gelmektedir. Türkiye de bünyesinde farklı ırk, din ve mezhepten unsurları barındırırken, son yıllarda yaşanan dış göçler ile birlikte özellikle Suriyeli mülteci sorunları ile karşılaşmıştır. Çokkültürlülük tartışmalarında \"Mermer kültür\", \"Mozaik kültür\", \"Salata kasesi\" gibi farklı metaforlar kullanılmaktadır. Bu metaforlara son yıllarda “Halat kültür” metaforu da dâhil edilmiştir. Bir Türk profesör olan Ertan Özensel’in önerdiği halat kültür metaforunun Türkiye’deki çokkültürlülük tartışmaları için teorik zemin sunacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada halat kültür kavramının Türkiye’nin kültürel çeşitliliği açısından uygulanabilirliği ele alınmaktadır.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"361 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124541644","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
19. yüzyılın ortalarından itibaren idarî ve sosyal alanda Osmanlı yenileşme düşüncesi oldukça geniş bir uygulama zemini bulmuştur. Taşra teşkilatı, bu dönemde yeniden yapılandırılmıştır ve kaza idaresi de ilk defa idari birim olarak teşkilata girmiştir. Uygulama ile taşrada devletin kontrolünün arttırılması, haksızlıkların ve yolsuzlukların giderilmesi, idarî, malî, siyasi ve sosyal düzensizliklerin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu yönde mahalli idarecilerden de beklentiler olmuştur. Ancak bu sırada mahalli güçlü ailelere mensup kimseler arasından seçilen kaymakamlar veya kaza müdürleri, genellikle eskiden beri sürdüregeldikleri olumsuz alışkanlıkarını bırakamamışlardır. Taşra idaresinde yapılmak istenen değişiklikler dolayısıyla yaşanan problemler, 20. yüzyılın başlarına kadar bu konuda ulaşılmak istenen hedeflere yaklaşılmasını zorlaştırmıştır. Söz konusu problemlerin benzeri Çapakçur Kazası örneğinde de görülmüştür. Bu dönemde görev alan Kaza Müdürü Süleyman Bey, 1830’lu yıllardan başlamak üzere yaklaşık kırk yıl boyunca Çapakçur bölgesinin idaresini üstlenmiştir. Ayrıca Meneşkut ve Genç kazalarında da müdürlük yapmıştır. Bu görevi yanında İsfahan Bey Camii ve Zaviyesi Vakfı’nın mütevelliliğini de yürütmüştür. Bu zat, Osmanlı öncesinden itibaren Çapakçur çevresinde öne çıkan Süveydi ailesine mensuptur. Kişiliği ve uygulamaları ile Tanzimat Dönemi’nin problemli mahalli idarecilerinden biri olmuştur. Vakıf mütevelliliği dolayısıyla bazı olumlu çalışmaları görülmüştür. Ancak kendisi, kardeşi, oğulları ve adamları ahali ile oldukça fazla anlaşmazlıklar yaşamışlardır. Usulsüz ve haksız uygulamaları dolayısıyla pek çok defa muhakeme edilmişlerdir. Bu durumları dolayısıyla Süleyman Bey 1863 yılında kaza müdürlüğünden alınmıştır. Kendisi, bir süre muhakeme edilmiş, göz hapsinde kalmış ve bir yıl boyunca Harput’a sürgün cezası almıştır. Sürgünden sonra idari görev alamamıştır, ancak vakıf mütevelliliğini sürdürmüştür. 1873 yılında ve yaklaşık 87 yaşında ölünceye kadar adamları ile birlikte ahalinin şikâyetçi olduğu faaliyetlerine devam etmiştir. Aşağıda onun hayat hikayesine yer verilmiştir.
{"title":"ÇAPAKÇUR KAZASI MÜDÜRÜ SÜLEYMAN BEY (1786-1873)","authors":"Yaşar Baş","doi":"10.53440/bad.1200606","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1200606","url":null,"abstract":"19. yüzyılın ortalarından itibaren idarî ve sosyal alanda Osmanlı yenileşme düşüncesi oldukça geniş bir uygulama zemini bulmuştur. Taşra teşkilatı, bu dönemde yeniden yapılandırılmıştır ve kaza idaresi de ilk defa idari birim olarak teşkilata girmiştir. Uygulama ile taşrada devletin kontrolünün arttırılması, haksızlıkların ve yolsuzlukların giderilmesi, idarî, malî, siyasi ve sosyal düzensizliklerin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu yönde mahalli idarecilerden de beklentiler olmuştur. Ancak bu sırada mahalli güçlü ailelere mensup kimseler arasından seçilen kaymakamlar veya kaza müdürleri, genellikle eskiden beri sürdüregeldikleri olumsuz alışkanlıkarını bırakamamışlardır. Taşra idaresinde yapılmak istenen değişiklikler dolayısıyla yaşanan problemler, 20. yüzyılın başlarına kadar bu konuda ulaşılmak istenen hedeflere yaklaşılmasını zorlaştırmıştır. \u0000Söz konusu problemlerin benzeri Çapakçur Kazası örneğinde de görülmüştür. Bu dönemde görev alan Kaza Müdürü Süleyman Bey, 1830’lu yıllardan başlamak üzere yaklaşık kırk yıl boyunca Çapakçur bölgesinin idaresini üstlenmiştir. Ayrıca Meneşkut ve Genç kazalarında da müdürlük yapmıştır. Bu görevi yanında İsfahan Bey Camii ve Zaviyesi Vakfı’nın mütevelliliğini de yürütmüştür. Bu zat, Osmanlı öncesinden itibaren Çapakçur çevresinde öne çıkan Süveydi ailesine mensuptur. Kişiliği ve uygulamaları ile Tanzimat Dönemi’nin problemli mahalli idarecilerinden biri olmuştur. Vakıf mütevelliliği dolayısıyla bazı olumlu çalışmaları görülmüştür. Ancak kendisi, kardeşi, oğulları ve adamları ahali ile oldukça fazla anlaşmazlıklar yaşamışlardır. Usulsüz ve haksız uygulamaları dolayısıyla pek çok defa muhakeme edilmişlerdir. Bu durumları dolayısıyla Süleyman Bey 1863 yılında kaza müdürlüğünden alınmıştır. Kendisi, bir süre muhakeme edilmiş, göz hapsinde kalmış ve bir yıl boyunca Harput’a sürgün cezası almıştır. Sürgünden sonra idari görev alamamıştır, ancak vakıf mütevelliliğini sürdürmüştür. 1873 yılında ve yaklaşık 87 yaşında ölünceye kadar adamları ile birlikte ahalinin şikâyetçi olduğu faaliyetlerine devam etmiştir. Aşağıda onun hayat hikayesine yer verilmiştir.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114415224","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
ÖZET Feridun Fikri Düşünsel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş dönem milletvekilliği görevinde bulunmuş önemli şahsiyetlerden biridir. Fikri Bey, Meclisin 2. döneminde (1923-1927) Dersim (Tunceli) milletvekilliği yapmış ve belli bir süre siyasete ara vermiştir. Daha sonra 6. dönem (1939-1943), 7. dönem (1943-1946), 8. dönem (1946-1950) ve 9. dönem (1950-1954) Bingöl Milletvekili olarak görev almıştır. Kendisi aynı zamanda 8. dönem (1946-1950) TBMM Başkanvekili görevini yürütmüştür. Fikri Bey, TBMM’de birçok konuda fikirlerini dile getiren birisidir. Sadece seçim çevresiyle ilgili sorunları değil, ülkenin temel sorunlarını da gündeme getirmeye çalışmıştır. Bunların yanı sıra Bingöl’ün eğitim ve ulaşım gibi sorunlarını da meclis gündemine taşımıştır. Hem Bingöl’ün merkezini demiryoluna bağlayacak olan Murat Suyu üzerindeki köprünün yapımı ve tamamlanması, hem de Kiğı ilçesinin Bingöl merkezi ile Palu arasındaki ulaşımını sağlamak için Peri Suyu’nu takip edecek bir yolun yapılmasıyla ilgili soru önergesi vermiştir. Ayrıca dünyanın genel durumu ve Türkiye’nin milli birliği hakkında konuşmalar yapmış, Köy Enstitüleri Kanunu üzerinde durmuş ve kanunu hem Bingöl hem de Bingöl benzeri iller açısından değerlendirmeye çalışmıştır. Bu çalışmada, Bingöl’ü dört dönem TBMM’de temsil eden Feridun Fikri Düşünsel’in 6. ve 7. dönem Meclis faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Bu faaliyetler Meclis tutanakları taranarak elde edilen bilgiler ışığında değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: TBMM, Bingöl, Köy Enstitüleri Kanunu, Feridun Fikri Düşünsel.
{"title":"FERİDUN FİKRİ DÜŞÜNSEL’İN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDEKİ FAALİYETLERİ (1939-1946)","authors":"Ferit Yücebaş","doi":"10.53440/bad.1194506","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1194506","url":null,"abstract":"ÖZET \u0000Feridun Fikri Düşünsel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş dönem milletvekilliği görevinde bulunmuş önemli şahsiyetlerden biridir. Fikri Bey, Meclisin 2. döneminde (1923-1927) Dersim (Tunceli) milletvekilliği yapmış ve belli bir süre siyasete ara vermiştir. Daha sonra 6. dönem (1939-1943), 7. dönem (1943-1946), 8. dönem (1946-1950) ve 9. dönem (1950-1954) Bingöl Milletvekili olarak görev almıştır. Kendisi aynı zamanda 8. dönem (1946-1950) TBMM Başkanvekili görevini yürütmüştür. Fikri Bey, TBMM’de birçok konuda fikirlerini dile getiren birisidir. Sadece seçim çevresiyle ilgili sorunları değil, ülkenin temel sorunlarını da gündeme getirmeye çalışmıştır. Bunların yanı sıra Bingöl’ün eğitim ve ulaşım gibi sorunlarını da meclis gündemine taşımıştır. Hem Bingöl’ün merkezini demiryoluna bağlayacak olan Murat Suyu üzerindeki köprünün yapımı ve tamamlanması, hem de Kiğı ilçesinin Bingöl merkezi ile Palu arasındaki ulaşımını sağlamak için Peri Suyu’nu takip edecek bir yolun yapılmasıyla ilgili soru önergesi vermiştir. Ayrıca dünyanın genel durumu ve Türkiye’nin milli birliği hakkında konuşmalar yapmış, Köy Enstitüleri Kanunu üzerinde durmuş ve kanunu hem Bingöl hem de Bingöl benzeri iller açısından değerlendirmeye çalışmıştır. Bu çalışmada, Bingöl’ü dört dönem TBMM’de temsil eden Feridun Fikri Düşünsel’in 6. ve 7. dönem Meclis faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Bu faaliyetler Meclis tutanakları taranarak elde edilen bilgiler ışığında değerlendirilmiştir. \u0000Anahtar Kelimeler: TBMM, Bingöl, Köy Enstitüleri Kanunu, Feridun Fikri Düşünsel.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123947202","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Komşuluk insan ilişkilerinin en önemli parçalarından biridir. Komşular insanın ailesinden sonra sosyal hayatı en fazla paylaştığı kişilerdir. Ortak ihtiyaçlar komşuluğu zorunlu kılmaktadır. Komşuluk ilişkileri sosyal, kültürel, ekonomik özelliklere göre her millette farklı bir yapı sergiler. Türk kültüründe komşu ve komşuluk haklarına özel bir değer verilmiştir. Sözlü ve yazılı kaynaklarda komşulukla ilgili çok önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu çalışmada öncelikle Türk kültüründe komşuluk kavramı ve bu kavramın insan ilişkilerindeki yeri hakkında bilgi verilmiş, ardından Millî Kütüphanede bulunan “Kitab-ı Müstakim”e göre komşuluk vazifeleri değerlendirilmiştir. Kitab-ı Müstakim’in 116a-117a varakları arasında komşuluğun esasları üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde komşulukla ilgili çeşitli hadisler nakledilmekte, hadisler dışında komşu haklarına dair nasihatler verilmektedir. Kitab-ı Müstakim’de komşu hakkı Tanrı/anne hakkı olarak görülmüş, onlara ikramda bulunmak, hediyeler vermek, tatlı dille ve güler yüzle davranmak gerektiği vurgulanmıştır. Eserde komşuluk ile ilgili verilen bilgiler, Türk kültüründe komşuluk ilişkilerinde uyulması gereken genel kaidelerle örtüşmektedir. Hızla değişen ve dönüşen dünyada komşuluk ilişkilerinde de değişimler gözlenmektedir. Dünya ne kadar değişirse değişsin insanın başkalarına olan ihtiyacı ortadan kalkmamıştır. Günümüzde insan ilişkilerinde meydana gelen problemlerin bir kısmı komşuluk ilişkilerinin zayıflamasının sonucu ortaya çıkmıştır. Komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi bu problemlerin azalmasına katkı sağlayacaktır.
{"title":"TÜRK KÜLTÜRÜNDE KOMŞULUK VE “KİTAB-I MÜSTAKİM”E GÖRE KOMŞULUĞUN ESASLARI","authors":"M. Bars","doi":"10.53440/bad.1191684","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1191684","url":null,"abstract":"Komşuluk insan ilişkilerinin en önemli parçalarından biridir. Komşular insanın ailesinden sonra sosyal hayatı en fazla paylaştığı kişilerdir. Ortak ihtiyaçlar komşuluğu zorunlu kılmaktadır. Komşuluk ilişkileri sosyal, kültürel, ekonomik özelliklere göre her millette farklı bir yapı sergiler. Türk kültüründe komşu ve komşuluk haklarına özel bir değer verilmiştir. Sözlü ve yazılı kaynaklarda komşulukla ilgili çok önemli bilgiler bulunmaktadır. Bu çalışmada öncelikle Türk kültüründe komşuluk kavramı ve bu kavramın insan ilişkilerindeki yeri hakkında bilgi verilmiş, ardından Millî Kütüphanede bulunan “Kitab-ı Müstakim”e göre komşuluk vazifeleri değerlendirilmiştir. Kitab-ı Müstakim’in 116a-117a varakları arasında komşuluğun esasları üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde komşulukla ilgili çeşitli hadisler nakledilmekte, hadisler dışında komşu haklarına dair nasihatler verilmektedir. Kitab-ı Müstakim’de komşu hakkı Tanrı/anne hakkı olarak görülmüş, onlara ikramda bulunmak, hediyeler vermek, tatlı dille ve güler yüzle davranmak gerektiği vurgulanmıştır. Eserde komşuluk ile ilgili verilen bilgiler, Türk kültüründe komşuluk ilişkilerinde uyulması gereken genel kaidelerle örtüşmektedir. Hızla değişen ve dönüşen dünyada komşuluk ilişkilerinde de değişimler gözlenmektedir. Dünya ne kadar değişirse değişsin insanın başkalarına olan ihtiyacı ortadan kalkmamıştır. Günümüzde insan ilişkilerinde meydana gelen problemlerin bir kısmı komşuluk ilişkilerinin zayıflamasının sonucu ortaya çıkmıştır. Komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi bu problemlerin azalmasına katkı sağlayacaktır.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121145565","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, yükseköğretim (üniversite) öğrencilerinin “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” şeklinde yazdıkları 100 mektup incelenerek, O’nun hakkında neler bilip bilmediklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde “2021 Bahar” döneminde katılımcı öğrencilerden “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” yazmaları istenmiştir. Çalışma, araştırmacının seçmeli ders verdiği katılımcı öğrencilerin, her fakülteden, her birimden, her sınıf düzeyinde, her branştan, her bölümden, 18-25 yaş aralığında kız ve erkek öğrencilerden oluşmaktadır. Dört ayrı sınıfta 180 lisans öğrencisinin 160’ı “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” başlığında mektup yazmışlardır. İçlerinden rastgele 100 mektup incelenmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu çalışma, üniversitenin neredeyse tamamını içine alan küçük bir nüveyi ve ortalama bir örneklemi teşkil etmektedir. Mektuplarda açıkça görülmektedir ki, kişiler ve mektupların sayısı kadar farklı olmakla birlikte özünde Mevlana Celaleddin Rumi’yi bildikleri ve onu çok sevdikleri ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda; katılımcı öğrencilerin Mevlana Celaleddin Rumi’ye karşı büyük bir saygı ve sevgi besledikleri saptanmıştır. Katılımcıların Mevlana Celaleddin Rumi ile sevgi sözcüğünü birlikte kullandıkları belirlenmiştir. Onun örnek ve model biri olduğu öğrenciler tarafından mektuplarda vurgulanmıştır. Katılımcı öğrencilerin Mevlana Celaleddin Rumi’nin önemli marka şahsiyet olduğu konusunda fikir birliği ettikleri bulgusuna ulaşılmıştır.
{"title":"Yükseköğretim Öğrencilerinin Mevlana Celaleddin Rumi’ye Yazdıkları 100 Mektubun Tematik İncelenmesi","authors":"S. Doğan","doi":"10.53440/bad.1162214","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1162214","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, yükseköğretim (üniversite) öğrencilerinin “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” şeklinde yazdıkları 100 mektup incelenerek, O’nun hakkında neler bilip bilmediklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde “2021 Bahar” döneminde katılımcı öğrencilerden “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” yazmaları istenmiştir. Çalışma, araştırmacının seçmeli ders verdiği katılımcı öğrencilerin, her fakülteden, her birimden, her sınıf düzeyinde, her branştan, her bölümden, 18-25 yaş aralığında kız ve erkek öğrencilerden oluşmaktadır. Dört ayrı sınıfta 180 lisans öğrencisinin 160’ı “Mevlana Celaleddin Rumi’ye Açık Mektup” başlığında mektup yazmışlardır. İçlerinden rastgele 100 mektup incelenmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu çalışma, üniversitenin neredeyse tamamını içine alan küçük bir nüveyi ve ortalama bir örneklemi teşkil etmektedir. Mektuplarda açıkça görülmektedir ki, kişiler ve mektupların sayısı kadar farklı olmakla birlikte özünde Mevlana Celaleddin Rumi’yi bildikleri ve onu çok sevdikleri ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda; katılımcı öğrencilerin Mevlana Celaleddin Rumi’ye karşı büyük bir saygı ve sevgi besledikleri saptanmıştır. Katılımcıların Mevlana Celaleddin Rumi ile sevgi sözcüğünü birlikte kullandıkları belirlenmiştir. Onun örnek ve model biri olduğu öğrenciler tarafından mektuplarda vurgulanmıştır. Katılımcı öğrencilerin Mevlana Celaleddin Rumi’nin önemli marka şahsiyet olduğu konusunda fikir birliği ettikleri bulgusuna ulaşılmıştır.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"64 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130574182","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, it is aimed to determine the relationship between the multidimensional perceived social support levels, religious coping status and life satisfaction levels of mothers of disabled children. The research group of the study consists of 213 randomly selected mothers of disabled children who are receiving special education in the central district of Bingöl in the 2020-2021 academic year. Relational survey model was used in this study, which is a field study using quantitative method. Necessary permissions were obtained from Bingöl University Scientific Research and Publication Ethics Committee in order to carry out the research. In the study, three scales were used, namely personal information form, multidimensional perceived social support scale, religious coping scale and life satisfaction scale. Obtained data were analyzed by means of SPSS program. The mothers who voluntarily participated in the study, a personal information form was used in which various information was requested such as education status, income status, type of disability of the child, place of residence, age, marital status, number of children, age of having a disabled child, kinship with his husband, education status of himself and his husband. T-test, anova and correlation analyzes related to the research variables were performed.As a result of these analyzes, positive relationships were found between multidimensional perceived social support, life satisfaction and positive religious coping.
{"title":"SOCIAL SUPPORT, LIFE SATISFACTION, AND RELIGIOUS COPING STATUS OF MOTHERS OF DISABLED CHILDREN","authors":"Yunus Bucuka","doi":"10.53440/bad.1124914","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1124914","url":null,"abstract":"In this study, it is aimed to determine the relationship between the multidimensional perceived social support levels, religious coping status and life satisfaction levels of mothers of disabled children. The research group of the study consists of 213 randomly selected mothers of disabled children who are receiving special education in the central district of Bingöl in the 2020-2021 academic year. \u0000Relational survey model was used in this study, which is a field study using quantitative method. Necessary permissions were obtained from Bingöl University Scientific Research and Publication Ethics Committee in order to carry out the research. In the study, three scales were used, namely personal information form, multidimensional perceived social support scale, religious coping scale and life satisfaction scale. Obtained data were analyzed by means of SPSS program. The mothers who voluntarily participated in the study, a personal information form was used in which various information was requested such as education status, income status, type of disability of the child, place of residence, age, marital status, number of children, age of having a disabled child, kinship with his husband, education status of himself and his husband. T-test, anova and correlation analyzes related to the research variables were performed.As a result of these analyzes, positive relationships were found between multidimensional perceived social support, life satisfaction and positive religious coping.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"78 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134643532","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkiye’de yayımlanan süreli çocuk yayınları, çocukların kültürel ihtiyaçlarını karşılarken onların millî, ahlaki, sosyal ve evrensel değerlere sahip olmalarını da amaçlamıştır. Süreli yayınlar dönemin en önemli sosyalleşme vasıtalarından olması sebebiyle, çocukların eğlenmelerine, sosyalleşmelerine ve bilgiye ulaşmalarına önemli katkılar sunmuştur. Yerli ya da yabancı süreli çocuk yayınları geçmiş yıllardaki sosyo-kültürel değerlerini öğrenmek isteyen bireyler için de önem taşımaktadır. Çocuk Haftası Gazetesi’nin gayesi çocukların ilgisini ve sevgisini kazanmaktır. Asıl vurgulanan amaç; çağdaş, Atatürk ilkelerine bağlı, geleneksel ve millî değerlerinin bilincinde olan bir nesil yetiştirilmesidir. Halk kültürü temlerinin gazetede ağırlıklı olarak yer alması bu gayenin en açık göstergesidir. Çocuk Haftası Gazetesi’nde çocukların ve gençlerin geçmiş değerlerinin farkına varıp, modern Türkiye’nin inşası yolunda dünyadaki yenilik ve gelişmelerden de haberdar edilmeleri amaçlanmıştır. Çocuk Haftası’nın Atatürk ilke ve inkılaplarının gazete yoluyla çocuklara aktarılması, Büyük Maarif Kurultayı’na öz Türkçe’nin kullanımı ile alakalı öneriler sunulması gibi önemli misyonları olmuştur. Bunların yanında millî değerler ve Türk kültürünün çocuklara ve gençlere aktarılması gazetenin en önemli misyondur. Gazetedeki Türk halk edebiyatı ögeleri: halk hikâyesi, nazım ve nesir türünde masal, yerli masal, destan, atasözü, halk kültürü ögeleri barındıran millî çizgi roman ve karikatür, manzum, mensur bilmece, destan, fıkra, şeklindedir. Gazetede çocukları ve gençleri eğlendirmeye yönelik faaliyetler; kare bulmaca, nazım ve nesir şeklindeki bilmeceler, fıkra ve karikatür örnekleriyle sayfa boşlukları doldurularak okura aktarılmıştır. Çocuk Haftası Gazetesi yayımlandığı 14 yıl boyunca sayfalarında barındırdığı halk edebiyatı örnekleri ile okur için geleneğin aktarımı ve yaşatılması anlamında önemli rol üstlenmiştir. Özellikle: Boğaç Han, Tepegöz, Deli Dumrul, Keloğlan, Orhun Barkı Kahramanı Gültekin, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Nasreddin Hoca ve Temel fıkraları gibi edebi türler, gazetenin içerik ve hacminde önemli yer tutmaktadır.
{"title":"ÇOCUK HAFTASI GAZETESİ’NDEKİ TÜRK HALK EDEBİYATI İÇERİKLERİ (1942-1946)","authors":"Recai Bazancir","doi":"10.53440/bad.1072205","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1072205","url":null,"abstract":"Türkiye’de yayımlanan süreli çocuk yayınları, çocukların kültürel ihtiyaçlarını karşılarken onların millî, ahlaki, sosyal ve evrensel değerlere sahip olmalarını da amaçlamıştır. Süreli yayınlar dönemin en önemli sosyalleşme vasıtalarından olması sebebiyle, çocukların eğlenmelerine, sosyalleşmelerine ve bilgiye ulaşmalarına önemli katkılar sunmuştur. Yerli ya da yabancı süreli çocuk yayınları geçmiş yıllardaki sosyo-kültürel değerlerini öğrenmek isteyen bireyler için de önem taşımaktadır. Çocuk Haftası Gazetesi’nin gayesi çocukların ilgisini ve sevgisini kazanmaktır. Asıl vurgulanan amaç; çağdaş, Atatürk ilkelerine bağlı, geleneksel ve millî değerlerinin bilincinde olan bir nesil yetiştirilmesidir. Halk kültürü temlerinin gazetede ağırlıklı olarak yer alması bu gayenin en açık göstergesidir. Çocuk Haftası Gazetesi’nde çocukların ve gençlerin geçmiş değerlerinin farkına varıp, modern Türkiye’nin inşası yolunda dünyadaki yenilik ve gelişmelerden de haberdar edilmeleri amaçlanmıştır. Çocuk Haftası’nın Atatürk ilke ve inkılaplarının gazete yoluyla çocuklara aktarılması, Büyük Maarif Kurultayı’na öz Türkçe’nin kullanımı ile alakalı öneriler sunulması gibi önemli misyonları olmuştur. Bunların yanında millî değerler ve Türk kültürünün çocuklara ve gençlere aktarılması gazetenin en önemli misyondur. Gazetedeki Türk halk edebiyatı ögeleri: halk hikâyesi, nazım ve nesir türünde masal, yerli masal, destan, atasözü, halk kültürü ögeleri barındıran millî çizgi roman ve karikatür, manzum, mensur bilmece, destan, fıkra, şeklindedir. Gazetede çocukları ve gençleri eğlendirmeye yönelik faaliyetler; kare bulmaca, nazım ve nesir şeklindeki bilmeceler, fıkra ve karikatür örnekleriyle sayfa boşlukları doldurularak okura aktarılmıştır. Çocuk Haftası Gazetesi yayımlandığı 14 yıl boyunca sayfalarında barındırdığı halk edebiyatı örnekleri ile okur için geleneğin aktarımı ve yaşatılması anlamında önemli rol üstlenmiştir. Özellikle: Boğaç Han, Tepegöz, Deli Dumrul, Keloğlan, Orhun Barkı Kahramanı Gültekin, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Nasreddin Hoca ve Temel fıkraları gibi edebi türler, gazetenin içerik ve hacminde önemli yer tutmaktadır.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125238213","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dil, düşünce, duygu ve beklentilerin ifade edilmesi için kullanılan sesler ve onları karşılayan semboller bütünüdür. Dil, bildiğimiz genel özellikleriyle insanlar arasında anlaşmayı ve kaynaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendisine özgü kuralları olan ve bu kurallar içerisinde sürekli kendini yenileyen canlı bir mekanizma, temeli bilinmeyen zaman ve mekânlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur. Dil, insanların birbirleriyle anlaşmalarında en etkili, kolay, vasıtasız ve ucuz bir iletişim şeklidir. Dilin bu gizemi her zaman bir merak konusu olmuştur. Dilin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı ve dilin kaynaklarının neler olduğu hep sorulagelmiştir. Dil, yaratılma hadisesiyle beraber insanın iç duygularının yansıması şeklinde ortaya çıkmıştır. Kısaca dil, duygu, düşünce ve isteklerinin ifade edebilmesinde seslerden oluşan bir konuşma, sembollerden oluşan bir yazı düzeni olarak karşımıza çıkar. Fert, toplum ve milletlerin arzu, maksat ve düşüncelerini ifade ettikleri bu konuşma ve yazı sistemiyle ilgili ortaya atılan çokça teori vardır. Bu konu dilbilimci ve sesbilimciler tarafından incelenmiş, masaya yatırılmış ve ilk dilin nasıl meydana geldiği ve günümüzdeki dillerin kaynağının tek bir dil mi olduğu tartışılagelmiştir.
{"title":"BİYAYİŞ U ÇIMEYİ ZIWANİ / DİLİN OLUŞUMU VE KAYNAKLARI","authors":"İbrahim Dağilma","doi":"10.53440/bad.1080568","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1080568","url":null,"abstract":"Dil, düşünce, duygu ve beklentilerin ifade edilmesi için kullanılan sesler ve onları karşılayan semboller bütünüdür. Dil, bildiğimiz genel özellikleriyle insanlar arasında anlaşmayı ve kaynaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendisine özgü kuralları olan ve bu kurallar içerisinde sürekli kendini yenileyen canlı bir mekanizma, temeli bilinmeyen zaman ve mekânlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir kurumdur. Dil, insanların birbirleriyle anlaşmalarında en etkili, kolay, vasıtasız ve ucuz bir iletişim şeklidir. Dilin bu gizemi her zaman bir merak konusu olmuştur. Dilin ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı ve dilin kaynaklarının neler olduğu hep sorulagelmiştir. \u0000Dil, yaratılma hadisesiyle beraber insanın iç duygularının yansıması şeklinde ortaya çıkmıştır. Kısaca dil, duygu, düşünce ve isteklerinin ifade edebilmesinde seslerden oluşan bir konuşma, sembollerden oluşan bir yazı düzeni olarak karşımıza çıkar. Fert, toplum ve milletlerin arzu, maksat ve düşüncelerini ifade ettikleri bu konuşma ve yazı sistemiyle ilgili ortaya atılan çokça teori vardır. \u0000Bu konu dilbilimci ve sesbilimciler tarafından incelenmiş, masaya yatırılmış ve ilk dilin nasıl meydana geldiği ve günümüzdeki dillerin kaynağının tek bir dil mi olduğu tartışılagelmiştir.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"185 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-04-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122076272","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The Ottoman Empire preferred foreign borrowing in order to finance the war that took place between 1853-1856. In addition to domestic borrowing, the empire, which started the process of foreign borrowing, took foreign debt 15 times until 1875. Upon the announcement of the suspension of debt installments in 1875, the creditor states reached an agreement with the government in order to collect their money and decided to establish an organization similar to the Rüsum-u Sitte Administration, which was previously managed by domestic debtors. This organization was formed due to the signing of the Muharrem Decree on 20 December 1881 under the name of Düyûn-ı Umûmiyye Administration. This organization, which worked throughout the empire, was established as an international organization to control six items in the Ottoman finance in order to collect the money of the creditor states. One of the regions where the administration was organized was the Siverek district which was within Diyarbakir Province. The organizational structure of the Düyûn-ı Umûmiyye Administration in the region, the staff structure and the organizational structure and activities of the Siverek Regiment Officer, which operates under the administration, are the subjects of this study. In accordance with this purpose, the study was carried out by making use of archive documents, yearbooks and copyrighted works of Siverek Düyûn-ı Umûmiyye Directorate and Siverek Regiment Officer.
{"title":"Foreign Capital Investment in the Ottoman Province: Siverek Düyûn-ı Umûmiyye Directorate and Siverek Reji Directorate (1881-1925)","authors":"M. Dağ","doi":"10.53440/bad.1077922","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1077922","url":null,"abstract":"The Ottoman Empire preferred foreign borrowing in order to finance the war that took place between 1853-1856. In addition to domestic borrowing, the empire, which started the process of foreign borrowing, took foreign debt 15 times until 1875. Upon the announcement of the suspension of debt installments in 1875, the creditor states reached an agreement with the government in order to collect their money and decided to establish an organization similar to the Rüsum-u Sitte Administration, which was previously managed by domestic debtors. This organization was formed due to the signing of the Muharrem Decree on 20 December 1881 under the name of Düyûn-ı Umûmiyye Administration. This organization, which worked throughout the empire, was established as an international organization to control six items in the Ottoman finance in order to collect the money of the creditor states. One of the regions where the administration was organized was the Siverek district which was within Diyarbakir Province. The organizational structure of the Düyûn-ı Umûmiyye Administration in the region, the staff structure and the organizational structure and activities of the Siverek Regiment Officer, which operates under the administration, are the subjects of this study. \u0000In accordance with this purpose, the study was carried out by making use of archive documents, yearbooks and copyrighted works of Siverek Düyûn-ı Umûmiyye Directorate and Siverek Regiment Officer.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-04-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116512558","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sadece belli bir bölgeyi ilgilendiren olayları haberleştirilerek, o bölgede yaşayan insanların bilgilenmesini ve yaşanan olaylardan haberdar olmasını sağlayan yerel basın, küreselleşmeyle birlikte dönüşüme uğrayan alanlardan birini oluşturmaktadır. Yerel basın, gerek ülke gerek dünya gündemini ilgilendiren olaylardan bağımsız olarak hareket edememektedir. Bu nedenle çalışmanın amacı küresel çapta yaşanan covid-19 pandemisinin yerel basındaki haberleri küreselleşme bağlamda nasıl dönüştürdüğünü ortaya çıkarmaktır. Covid-19 pandemisi küresel çapta etkili olmadan önce yerel basında daha çok yerel ve yakın çevre olan illerden önemli haberlere yer verilirken, pandemi süreciyle birlikte bu durum değişikliğe uğramıştır. Yerel çaptaki haber içerikleri daha çok ulusal ve uluslararası çapta haberlere doğru bir değişim göstermiştir. Bu çalışmada, Bingöl ilinde yayın yapan gazetelerden Bingöl Online ve Bingöl Sürmanşet gazetesinin web sitesinde yayınlanan covid-19 haberleri incelenmiştir. Bu gazetelerin seçilme sebepleri web sayfalarını sürekli güncel tutmaları, son dakika gelişmelerine yer vermeleri ve haber okunma oranlarının fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Haber okunma oranları ise haber altlarında bulunan haberi beğen, paylaş, yorum yap kısımlarına verilen cevaplarla elde edilmiştir. Gazetelerin web sayfalarındaki haberler içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Covid-19 pandemisinin ilk çıktığı günden itibaren bu haber sitelerinde yayınlanan covid-19 haberlerinin sadece uluslararası olanları çalışma kapsamına alınmıştır. Araştırma sonucunda küreselleşme olgusunun yerel basına çok etki etmediği, Covid-19 küresel pandemisinin bile haber sunumlarında yerele yönelik yapıldığı ortaya çıkmıştır.
{"title":"KÜRESEL SALGININ YEREL(E) ETKİSİ: BİNGÖL YEREL GAZETELERİ ÖRNEĞİ","authors":"İlkay Yildiz","doi":"10.53440/bad.1064544","DOIUrl":"https://doi.org/10.53440/bad.1064544","url":null,"abstract":"Sadece belli bir bölgeyi ilgilendiren olayları haberleştirilerek, o bölgede yaşayan insanların bilgilenmesini ve yaşanan olaylardan haberdar olmasını sağlayan yerel basın, küreselleşmeyle birlikte dönüşüme uğrayan alanlardan birini oluşturmaktadır. Yerel basın, gerek ülke gerek dünya gündemini ilgilendiren olaylardan bağımsız olarak hareket edememektedir. Bu nedenle çalışmanın amacı küresel çapta yaşanan covid-19 pandemisinin yerel basındaki haberleri küreselleşme bağlamda nasıl dönüştürdüğünü ortaya çıkarmaktır. Covid-19 pandemisi küresel çapta etkili olmadan önce yerel basında daha çok yerel ve yakın çevre olan illerden önemli haberlere yer verilirken, pandemi süreciyle birlikte bu durum değişikliğe uğramıştır. Yerel çaptaki haber içerikleri daha çok ulusal ve uluslararası çapta haberlere doğru bir değişim göstermiştir. \u0000Bu çalışmada, Bingöl ilinde yayın yapan gazetelerden Bingöl Online ve Bingöl Sürmanşet gazetesinin web sitesinde yayınlanan covid-19 haberleri incelenmiştir. Bu gazetelerin seçilme sebepleri web sayfalarını sürekli güncel tutmaları, son dakika gelişmelerine yer vermeleri ve haber okunma oranlarının fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Haber okunma oranları ise haber altlarında bulunan haberi beğen, paylaş, yorum yap kısımlarına verilen cevaplarla elde edilmiştir. Gazetelerin web sayfalarındaki haberler içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Covid-19 pandemisinin ilk çıktığı günden itibaren bu haber sitelerinde yayınlanan covid-19 haberlerinin sadece uluslararası olanları çalışma kapsamına alınmıştır. Araştırma sonucunda küreselleşme olgusunun yerel basına çok etki etmediği, Covid-19 küresel pandemisinin bile haber sunumlarında yerele yönelik yapıldığı ortaya çıkmıştır.","PeriodicalId":304520,"journal":{"name":"Bingöl Araştırmaları Dergisi","volume":"38 9","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-04-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132757058","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}