Pub Date : 2023-05-25DOI: 10.52369/togusagbilderg.1272766
H. A. Kızıloğlu, Muhammed Emin Parlak
Özet Amaç: Kemik iliği ödemi tanım olarak kemik medullasında sıvının anormal bir şekilde artmasına denir. Etyolojide travmatik ve non-travmatik birçok faktör rol almaktadır. Bu çalışmada travmatik olgularda tespit edilen kemik iliği ödemi ve kontüzyonu kavramına dikkat çekmek ve adli tıp yaklaşımında sonuç belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak 2020 ile Mayıs 2021 tarihleri arasında bir sağlık kuruluşunun radyoloji kliniğine manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çekilmek için başvuran hastalardan, kas-iskelet sistemi için çekimi olan görüntüler retrospektif olarak incelendi. İncelemede travma tanılı olgular dikkate alınarak kemik iliği ödemi ve kontüzyonu varlığı- yokluğu şeklinde kategorize edildi. Görüntüleme işlemi 1,5 Tesla Simens Magnetom Aera cihazı ile yapıldı. Bulgular: Travma öyküsü ile gelen ancak belirgin bir osteopatoloji tespit edilmeyen 153 olgudan 74 (% 48,4) tanesinde kemik iliği ödemi saptandı. Bu olguların tamamında künt travma öyküsü mevcuttu. Olguların 40’ı (%54,0) kadın, 34’ü (%46,0) erkek idi. Kemik iliği ödemi saptanan 74 olgunun 39’unda (% 52,8) kemik kontüzyonu tespit edildi. Sonuç: Son olarak Haziran 2019’da güncellenen “Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi Rehberinde” travmatik kemik iliği ödemi ve kontüzyonu kavramının yer almadığını görmekteyiz. İlerleyen dönemlerde adli tıp rehberlerinde bir yaralanma kriteri olarak yer alması gerektiği düşüncesindeyiz. Ayrıca vücut üzerine etkisi göz önüne alındığında; “Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı” olarak skorlanmasının uygun olduğu kanaatindeyiz.
{"title":"Medico-legal approach to traumatic bone marrow edema and contusion","authors":"H. A. Kızıloğlu, Muhammed Emin Parlak","doi":"10.52369/togusagbilderg.1272766","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1272766","url":null,"abstract":"Özet \u0000Amaç: Kemik iliği ödemi tanım olarak kemik medullasında sıvının anormal bir şekilde artmasına denir. Etyolojide travmatik ve non-travmatik birçok faktör rol almaktadır. Bu çalışmada travmatik olgularda tespit edilen kemik iliği ödemi ve kontüzyonu kavramına dikkat çekmek ve adli tıp yaklaşımında sonuç belirlemek amaçlanmıştır. \u0000Yöntem: Ocak 2020 ile Mayıs 2021 tarihleri arasında bir sağlık kuruluşunun radyoloji kliniğine manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çekilmek için başvuran hastalardan, kas-iskelet sistemi için çekimi olan görüntüler retrospektif olarak incelendi. İncelemede travma tanılı olgular dikkate alınarak kemik iliği ödemi ve kontüzyonu varlığı- yokluğu şeklinde kategorize edildi. Görüntüleme işlemi 1,5 Tesla Simens Magnetom Aera cihazı ile yapıldı. \u0000Bulgular: Travma öyküsü ile gelen ancak belirgin bir osteopatoloji tespit edilmeyen 153 olgudan 74 (% 48,4) tanesinde kemik iliği ödemi saptandı. Bu olguların tamamında künt travma öyküsü mevcuttu. Olguların 40’ı (%54,0) kadın, 34’ü (%46,0) erkek idi. Kemik iliği ödemi saptanan 74 olgunun 39’unda (% 52,8) kemik kontüzyonu tespit edildi. \u0000Sonuç: Son olarak Haziran 2019’da güncellenen “Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi Rehberinde” travmatik kemik iliği ödemi ve kontüzyonu kavramının yer almadığını görmekteyiz. İlerleyen dönemlerde adli tıp rehberlerinde bir yaralanma kriteri olarak yer alması gerektiği düşüncesindeyiz. Ayrıca vücut üzerine etkisi göz önüne alındığında; “Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı” olarak skorlanmasının uygun olduğu kanaatindeyiz.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"116 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126640768","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-25DOI: 10.52369/togusagbilderg.1094888
Emir Avşar, Seldanur Çelik
Geriatrik onkoloji hastaları, yaşlanma ile ilişkili birçok komorbidite ile karşılaşmaktadır. Bu komorbiditeler, çoklu ilaç kullanımı olarak tanımlanan polifarmasiye neden olmaktadır. Polifarmasi; tedavi ve bakım sürecini zorlaştırarak, hastaların yaşam kalitesini azaltmaktadır. Aynı zamanda kanserin prognozunu olumsuz etkileyerek mortalite riskini arttırmaktadır. Bu denli kompleks bir sürecin değerlendirilmesi ve yönetimi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu makalede; geriatrik onkoloji hastalarında polifarmasinin değerlendirilmesi, polifarmasinin komplikasyonları, ilaç-ilaç ve ilaç-besin etkileşimleri, onkolojik prognoza etkisi ve sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi ele alınmıştır.
{"title":"GERİATRİK ONKOLOJİ HASTALARINDA KÖTÜ PROGNOZ ETKENİ: POLİFARMASİ VE YÖNETİMİ","authors":"Emir Avşar, Seldanur Çelik","doi":"10.52369/togusagbilderg.1094888","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1094888","url":null,"abstract":"Geriatrik onkoloji hastaları, yaşlanma ile ilişkili birçok komorbidite ile karşılaşmaktadır. Bu \u0000komorbiditeler, çoklu ilaç kullanımı olarak tanımlanan polifarmasiye neden olmaktadır. \u0000Polifarmasi; tedavi ve bakım sürecini zorlaştırarak, hastaların yaşam kalitesini azaltmaktadır. \u0000Aynı zamanda kanserin prognozunu olumsuz etkileyerek mortalite riskini arttırmaktadır. Bu \u0000denli kompleks bir sürecin değerlendirilmesi ve yönetimi, multidisipliner bir yaklaşım \u0000gerektirmektedir. Bu makalede; geriatrik onkoloji hastalarında polifarmasinin \u0000değerlendirilmesi, polifarmasinin komplikasyonları, ilaç-ilaç ve ilaç-besin etkileşimleri, \u0000onkolojik prognoza etkisi ve sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi ele alınmıştır.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"191 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131489060","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-23DOI: 10.52369/togusagbilderg.1237897
Ebru Sadiç, Zümrüt Yılar Erkek
Giriş: Gebelerin COVID-19 enfeksiyonundan korunmalarındaki ana kural izolasyon ve hijyen kurallarına dikkat etmeleridir. Bu noktada gebelerin bu kuralları biliyor ve uyguluyor olmaları anne-bebek sağlığı ve toplumsal olarak pandeminin önlenmesi açısından son derece önemlidir. Amaç: Çalışma pandemi sürecinde gebelerin, COVİD 19 bilgi düzeyleri ile koronavirüs anksiyetesi arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayan çalışma, 27 Mayıs-15 Haziran 2021 tarihleri arasında elektronik ortamda, 356 gebe ile yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında; Tanıtıcı Bilgi Formu (TBF) ve Koronavirüs Anksiyete Ölçeği (KAÖ) kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum, maksimum değerler kullanılmıştır. Veriler arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson Korelasyon analizi yapılmıştır. Yapılan istatistiksel testlerde p 0.05). Sonuçlar ve Öneriler: Çalışmada gebelerin COVİD-19 enfeksiyonu hakkındaki bilgi düzeylerinin yüksek, koronavirüs anksiyetesine düzeylerinin ise düşük olduğu belirlenmiştir. Gebelerin pandemi durumunda anksiyetelerinin kontrol edilebilmesi için etkili ve takipli bilgi kaynaklarının sunulması önerilir.
{"title":"Pandemi Sürecinde Gebelerin, COVİD 19 Bilgi Düzeyleri İle Koronavirüs Anksiyetesi Arasındaki İlişki","authors":"Ebru Sadiç, Zümrüt Yılar Erkek","doi":"10.52369/togusagbilderg.1237897","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1237897","url":null,"abstract":"Giriş: Gebelerin COVID-19 enfeksiyonundan korunmalarındaki ana kural izolasyon ve hijyen kurallarına dikkat etmeleridir. Bu noktada gebelerin bu kuralları biliyor ve uyguluyor olmaları anne-bebek sağlığı ve toplumsal olarak pandeminin önlenmesi açısından son derece önemlidir. \u0000Amaç: Çalışma pandemi sürecinde gebelerin, COVİD 19 bilgi düzeyleri ile koronavirüs anksiyetesi arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. \u0000Yöntem: Kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayan çalışma, 27 Mayıs-15 Haziran 2021 tarihleri arasında elektronik ortamda, 356 gebe ile yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında; Tanıtıcı Bilgi Formu (TBF) ve Koronavirüs Anksiyete Ölçeği (KAÖ) kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; tanımlayıcı istatistikler için sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, minimum, maksimum değerler kullanılmıştır. Veriler arasındaki ilişkiyi incelemek için Pearson Korelasyon analizi yapılmıştır. Yapılan istatistiksel testlerde p 0.05). \u0000Sonuçlar ve Öneriler: Çalışmada gebelerin COVİD-19 enfeksiyonu hakkındaki bilgi düzeylerinin yüksek, koronavirüs anksiyetesine düzeylerinin ise düşük olduğu belirlenmiştir. Gebelerin pandemi durumunda anksiyetelerinin kontrol edilebilmesi için etkili ve takipli bilgi kaynaklarının sunulması önerilir.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"36 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121532027","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-15DOI: 10.52369/togusagbilderg.1187321
Didem COŞKUN ŞİMŞEK, Ulviye Günay
Amaç: Bu çalışma çocuğu kanser olan ebeveynlerin bakış açısı ile yaşanan sorunları incelemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma nitel tanımlayıcı desende, Eylül- Ekim 2022 tarihleri arasında Türkiye’nin doğusunda bir ilde çocuğu kanser olan 17 ebeveyn ile yürütülmüştür. Veriler, bire bir derinlemesine görüşme tekniği ile toplanmıştır. Görüşmeler ses kaydı alınarak gerçekleşmiştir. Verilerin toplanmasında yarı yapılandırılmış soru formu kullanılmıştır. Veriler, nitel içerik analiz yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 34.64±4.66, babaların yaş ortalaması 38.33±6.02 ve çocuklarının yaş ortalaması 7.14±3.79 olduğu saptanmıştır. Ebeveynlerin %41.2’sinin ekonomik durumunun kötü ve %52.9’unun ortaokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Çocuklarının 8’inin tanısı akut lenfoblastik lösemi idi. Ebeveynlerin tümü çocuklarının kanser olmasına bağlı olarak birçok konuda sorun yaşadıklarını ifade etmiştir. İçerik analizi sonucunda çalışmada dört ana tema belirlenmiştir. Bunlar: (1) fiziksel sorun (tedaviye bağlı fiziksel sorunlar, evden ayrı olmak, psikolojik sorunların yol açtığı fiziksel problemler), (2) psikolojik sorun (endişe, özlem, çaresizlik, stres), (3) ekonomik sorun (başka şehire gitmek ve masrafların artması), (4) sosyal izolasyon (arkadaş ve akrabayla görüşememe, okula gidememe, diğer hasta çocukların varlığı, görüşmek istememe) Sonuç: Çocuğun kanser olması nedeniyle hasta çocuk kadar sağlıklı çocuklar ve ebeveynler birçok alanda sorun yaşamaktadır.
{"title":"Çocuğu Kanser Olan Ebeveynlerin Bakış Açısı ile Yaşanan Sorunlar","authors":"Didem COŞKUN ŞİMŞEK, Ulviye Günay","doi":"10.52369/togusagbilderg.1187321","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1187321","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma çocuğu kanser olan ebeveynlerin bakış açısı ile yaşanan sorunları incelemek amacıyla yapılmıştır. \u0000Yöntem: Araştırma nitel tanımlayıcı desende, Eylül- Ekim 2022 tarihleri arasında Türkiye’nin doğusunda bir ilde çocuğu kanser olan 17 ebeveyn ile yürütülmüştür. Veriler, bire bir derinlemesine görüşme tekniği ile toplanmıştır. Görüşmeler ses kaydı alınarak gerçekleşmiştir. Verilerin toplanmasında yarı yapılandırılmış soru formu kullanılmıştır. Veriler, nitel içerik analiz yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. \u0000Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 34.64±4.66, babaların yaş ortalaması 38.33±6.02 ve çocuklarının yaş ortalaması 7.14±3.79 olduğu saptanmıştır. Ebeveynlerin %41.2’sinin ekonomik durumunun kötü ve %52.9’unun ortaokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Çocuklarının 8’inin tanısı akut lenfoblastik lösemi idi. Ebeveynlerin tümü çocuklarının kanser olmasına bağlı olarak birçok konuda sorun yaşadıklarını ifade etmiştir. İçerik analizi sonucunda çalışmada dört ana tema belirlenmiştir. Bunlar: (1) fiziksel sorun (tedaviye bağlı fiziksel sorunlar, evden ayrı olmak, psikolojik sorunların yol açtığı fiziksel problemler), (2) psikolojik sorun (endişe, özlem, çaresizlik, stres), (3) ekonomik sorun (başka şehire gitmek ve masrafların artması), (4) sosyal izolasyon (arkadaş ve akrabayla görüşememe, okula gidememe, diğer hasta çocukların varlığı, görüşmek istememe) \u0000Sonuç: Çocuğun kanser olması nedeniyle hasta çocuk kadar sağlıklı çocuklar ve ebeveynler birçok alanda sorun yaşamaktadır.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"40 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123740466","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-10DOI: 10.52369/togusagbilderg.1178667
Özden Tandoğan, Meltem Mecdi Kaydirak, Bahar Doğan
Amaç: Bu araştırmada kadınların jinekolojik muayene sırasında yaşadıkları utangaçlık düzeyleri ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu araştırma tanımlayıcı ilişki arayıcı tasarımda 05 Aralık 2021 – 05 Şubat 2022 tarihleri arasında bir devlet hastanesinin Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’nde yürütüldü. Araştırma örnekleminin belirlenmesinde evreni bilinen örneklem yöntemi kullanıldı. Araştırma örneklemine; araştırma kriterine uyan 322 kadın basit rastgele yöntem ile alındı. Araştırma verileri; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Utangaçlık Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle araştırmacılar tarafından toplandı. Bulgular: Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 36,70±12,49, %26,50’si nullipar/hiç gebe kalmamış ve %24,72’si bekardır. Kadınların Utangaçlık Ölçek puan ortalaması 46,04±16,26’dır. Kadınların utangaçlık düzeyinin eğitim düzeyi (p= 0,033), gelir düzeyi (p= 0,008) ve çalışma durumu (p= 0,044) ile ilişkili olduğu belirlendi. Jinekolojik muayene esnasında kadınların hissettiği korku (p= 0,009), kullanılan aletlerin bilinmemesi/rahatsız edici olması (p= 0,020) ve genital bölgenin açıkta kalması (p
{"title":"Jinekolojik Muayene Sırasında Kadınların Yaşadığı Utangaçlık Düzeyi ve İlişkili Faktörlerin Belirlenmesi","authors":"Özden Tandoğan, Meltem Mecdi Kaydirak, Bahar Doğan","doi":"10.52369/togusagbilderg.1178667","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1178667","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmada kadınların jinekolojik muayene sırasında yaşadıkları utangaçlık düzeyleri ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. \u0000Gereç ve Yöntemler: Bu araştırma tanımlayıcı ilişki arayıcı tasarımda 05 Aralık 2021 – 05 Şubat 2022 tarihleri arasında bir devlet hastanesinin Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’nde yürütüldü. Araştırma örnekleminin belirlenmesinde evreni bilinen örneklem yöntemi kullanıldı. Araştırma örneklemine; araştırma kriterine uyan 322 kadın basit rastgele yöntem ile alındı. Araştırma verileri; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Utangaçlık Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemiyle araştırmacılar tarafından toplandı. \u0000Bulgular: Araştırmaya katılan kadınların yaş ortalaması 36,70±12,49, %26,50’si nullipar/hiç gebe kalmamış ve %24,72’si bekardır. Kadınların Utangaçlık Ölçek puan ortalaması 46,04±16,26’dır. Kadınların utangaçlık düzeyinin eğitim düzeyi (p= 0,033), gelir düzeyi (p= 0,008) ve çalışma durumu (p= 0,044) ile ilişkili olduğu belirlendi. Jinekolojik muayene esnasında kadınların hissettiği korku (p= 0,009), kullanılan aletlerin bilinmemesi/rahatsız edici olması (p= 0,020) ve genital bölgenin açıkta kalması (p","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115377734","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-05-09DOI: 10.52369/togusagbilderg.1261012
Fatih Okan, Sümeyye KAVİCİ PORSUK, S. Oğuz, A. Şengül, Ferhat Özben
Amaç: Bu çalışmanın amacı; acil servise başvuran evde sağlık hizmeti alan hastaların, klinik ve demografik özelliklerinin, acil servise başvuru sıklığının ve başvuru nedenlerinin incelenmesidir. Yöntem: Retrospektif tipteki çalışmada Kasım 2017- Kasım 2022 tarihleri arasında Tokat devlet hastanesi acil servisine başvuran evde sağlık hizmeti alan 18 yaş ve üzeri 22.984 hastanın verisi hastane bilgi sisteminden taranarak çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Çalışmada yaş ortalaması 72,03±17,64 olarak bulundu. Evde sağlık hizmeti alan hastaların %51,1’inin kadın, %63,7’sinin il merkezinde yaşadığı, %88,2’inin kendi imkanları ile acil servise geldikleri, %94,7’sinin acil serviste sarı triaj kodu ile karşılandığı, %83.6’sının hastaneye yatışının yapılmadığı, %34,6’sının en az iki kronik hastalığının olduğu ve %17,6’sının solunum sistemi rahatsızlığı ile acil servise başvurduğu saptandı. Bireylerin yıllara göre acil servise başvuru sayılarının dağılımı; 2017-2018; 6.064 (%26,4), 2018-2019; 5.916 (%25,7) 2019-2020; 6.012 (%26,2) 2020-2021; 2.697 (%11,7) 2021-2022; 2.295 (%10,0) olarak bulundu. Evde sağlık hizmeti alan hastalarının acil servise başvuran hastaların tamamına yakınının yatış olmaksızın taburcu edildiği, acil servise başvuruların en sık sebebi olarak solunum sistemi, enfeksiyon ve kas-iskelet sistemi hastalıkları olduğu ve pandemi dönemini kapsayan süreçte başvuruların önemli derecede azaldığı bulundu. Sonuç: Acil servise gereksiz başvuruların önlenmesi için evde sağlık hizmeti alan hastaların hastaneden taburcu olduktan sonra birinci basamak sağlık hizmetleri tarafından temel hasta bilgilerinin yeniden değerlendirilerek bu bilgilere yönelik tedavi-bakım planlarının ve geçiş süreci programlarının oluşturulması ve ev ziyaretlerinin düzenlenmesi gerekmektedir. Evde sağlık hizmeti alan hastalarının daha sağlıklı kalmasına yardımcı olarak, maliyetleri düşürerek hastanelerden ve uzun süreli bakım tesislerinden kaçınmalarına yardımcı olmak için evde bakım hemşiresinin sürekli ve kaliteli bakım vermesi gerekmektedir.
{"title":"EVDE SAĞLIK HİZMETİ ALAN HASTALARIN ACİL SERVİSE BAŞVURU NEDENLERİNİN İNCELENMESİ","authors":"Fatih Okan, Sümeyye KAVİCİ PORSUK, S. Oğuz, A. Şengül, Ferhat Özben","doi":"10.52369/togusagbilderg.1261012","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1261012","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı; acil servise başvuran evde sağlık hizmeti alan hastaların, klinik ve demografik özelliklerinin, acil servise başvuru sıklığının ve başvuru nedenlerinin incelenmesidir. \u0000Yöntem: Retrospektif tipteki çalışmada Kasım 2017- Kasım 2022 tarihleri arasında Tokat devlet hastanesi acil servisine başvuran evde sağlık hizmeti alan 18 yaş ve üzeri 22.984 hastanın verisi hastane bilgi sisteminden taranarak çalışmaya dahil edildi. \u0000Bulgular: Çalışmada yaş ortalaması 72,03±17,64 olarak bulundu. Evde sağlık hizmeti alan hastaların %51,1’inin kadın, %63,7’sinin il merkezinde yaşadığı, %88,2’inin kendi imkanları ile acil servise geldikleri, %94,7’sinin acil serviste sarı triaj kodu ile karşılandığı, %83.6’sının hastaneye yatışının yapılmadığı, %34,6’sının en az iki kronik hastalığının olduğu ve %17,6’sının solunum sistemi rahatsızlığı ile acil servise başvurduğu saptandı. Bireylerin yıllara göre acil servise başvuru sayılarının dağılımı; 2017-2018; 6.064 (%26,4), 2018-2019; 5.916 (%25,7) 2019-2020; 6.012 (%26,2) 2020-2021; 2.697 (%11,7) 2021-2022; 2.295 (%10,0) olarak bulundu. Evde sağlık hizmeti alan hastalarının acil servise başvuran hastaların tamamına yakınının yatış olmaksızın taburcu edildiği, acil servise başvuruların en sık sebebi olarak solunum sistemi, enfeksiyon ve kas-iskelet sistemi hastalıkları olduğu ve pandemi dönemini kapsayan süreçte başvuruların önemli derecede azaldığı bulundu. \u0000Sonuç: Acil servise gereksiz başvuruların önlenmesi için evde sağlık hizmeti alan hastaların hastaneden taburcu olduktan sonra birinci basamak sağlık hizmetleri tarafından temel hasta bilgilerinin yeniden değerlendirilerek bu bilgilere yönelik tedavi-bakım planlarının ve geçiş süreci programlarının oluşturulması ve ev ziyaretlerinin düzenlenmesi gerekmektedir. Evde sağlık hizmeti alan hastalarının daha sağlıklı kalmasına yardımcı olarak, maliyetleri düşürerek hastanelerden ve uzun süreli bakım tesislerinden kaçınmalarına yardımcı olmak için evde bakım hemşiresinin sürekli ve kaliteli bakım vermesi gerekmektedir.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"17 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127700488","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-04-19DOI: 10.52369/togusagbilderg.1153234
Murat Avci, Pınar Eti̇z
Zoonotik koronavirüs ailesine ait olan SARS-CoV-2’nin neden olduğu COVID-19 pandemisi çok sayıdaki ülkeyi ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan olumsuz etkilemektedir. Bu durum ülkelerin sağlık sistemleri üzerinde ciddi bir yük oluşturmaktadır. Birçok ülkede personel sıkıntısı ve yoğun bakım yetersizliği yaşanmıştır. Bunların dışında maske ve solunum cihazı gibi ihtiyaç duyulan malzemeler konusunda sorunlar ortaya çıkmış ve çeşitli tıbbi müdahaleler ile özellikle kronik/bulaşıcı hastalıkların teşhis ve tedavisinde aksamalar meydana gelmiştir. COVID-19 pandemisi nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sağlık sistemleri kaynaklarının COVID-19 ile mücadeleye aktarılmasından dolayı yeni hasta teşhisinin veya mevcut hasta tedavisinin olumsuz etkilendiği hastalıklardan biride Tüberküloz hastalığıdır. Tüberküloz, COVID-19 hastalığından önceki dönemde, tek bir bulaşıcı ajandan kaynaklanan tüm bulaşıcı hastalıklar arasında en yüksek ölüm nedenlerinden biri olarak ilk sırada yer almaktaydı. COVID-19 hastalığı, Tüberkülozu tahtından etmiştir. COVID-19 pandemisi koşullarından dolayı Tüberküloz ile mücadele için hazırlanan programlarda aksamanın olması önümüzdeki yıllarda Tüberküloz vaka sayısında artış beklentisini güçlendirmektedir. Tüberküloz vaka sayısında meydana gelebilecek artışlar, ülkeleri, yeniden alevlenen bir sorunla karşı karşıya bırakabilir. Bu derlemenin amacı, COVID-19’un Tüberküloz üzerindeki olumsuz etkisini örneklerle göstermek ve ileride yaşanabilecek pandemi süreçleri için bulaşıcı hastalıklarla mücadele konusunda çözüm önerilerinde bulunarak literatüre katkı sağlamaktır.
{"title":"TÜBERKÜLOZ İLE MÜCADELEDE COVID-19’UN ETKİSİ","authors":"Murat Avci, Pınar Eti̇z","doi":"10.52369/togusagbilderg.1153234","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1153234","url":null,"abstract":"Zoonotik koronavirüs ailesine ait olan SARS-CoV-2’nin neden olduğu COVID-19 pandemisi çok sayıdaki ülkeyi ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan olumsuz etkilemektedir. Bu durum ülkelerin sağlık sistemleri üzerinde ciddi bir yük oluşturmaktadır. Birçok ülkede personel sıkıntısı ve yoğun bakım yetersizliği yaşanmıştır. Bunların dışında maske ve solunum cihazı gibi ihtiyaç duyulan malzemeler konusunda sorunlar ortaya çıkmış ve çeşitli tıbbi müdahaleler ile özellikle kronik/bulaşıcı hastalıkların teşhis ve tedavisinde aksamalar meydana gelmiştir. COVID-19 pandemisi nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sağlık sistemleri kaynaklarının COVID-19 ile mücadeleye aktarılmasından dolayı yeni hasta teşhisinin veya mevcut hasta tedavisinin olumsuz etkilendiği hastalıklardan biride Tüberküloz hastalığıdır. Tüberküloz, COVID-19 hastalığından önceki dönemde, tek bir bulaşıcı ajandan kaynaklanan tüm bulaşıcı hastalıklar arasında en yüksek ölüm nedenlerinden biri olarak ilk sırada yer almaktaydı. COVID-19 hastalığı, Tüberkülozu tahtından etmiştir. COVID-19 pandemisi koşullarından dolayı Tüberküloz ile mücadele için hazırlanan programlarda aksamanın olması önümüzdeki yıllarda Tüberküloz vaka sayısında artış beklentisini güçlendirmektedir. Tüberküloz vaka sayısında meydana gelebilecek artışlar, ülkeleri, yeniden alevlenen bir sorunla karşı karşıya bırakabilir. Bu derlemenin amacı, COVID-19’un Tüberküloz üzerindeki olumsuz etkisini örneklerle göstermek ve ileride yaşanabilecek pandemi süreçleri için bulaşıcı hastalıklarla mücadele konusunda çözüm önerilerinde bulunarak literatüre katkı sağlamaktır.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114358028","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-02-02DOI: 10.52369/togusagbilderg.1130617
Şeyda Öztuna, Aygül Kissal
Biyopsikososyal bir varlık olan insanın çok boyutlu olması sebebiyle göç, tarih boyunca çeşitli sebeplerle sadece yaşanılan yer değişikliği olarak algılanmamalıdır ve tüm yönleri ile incelenmesi gereken bir olgu olarak düşünülmesi gerekmektedir. Her ne sebeple olursa olsun göç olgusu, göç öncesi, göç sırası ve sonrasında hem göçü yapan kişi/kişiler hem de göç edilen yerlerde yaşayanlar için pek çok ruhsal sorunlara neden olabilmektedir. Türkiye başta olmak üzere son zamanlarda yaşanan farklı göç olayları bireylerin yaşamlarına devam edebilmesi amacıyla savaşlar, açlık, yoksulluk, ekonomik sorunlar, dine yönelik saldırılar gibi ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel olmak üzere farklı sebeplerle gerçekleşebilmektedir. Farklı sebeplerle gerçekleşen tüm göç çeşitlerinde, literatür tarama ve inceleme sonucunda göç eden çocuk, kadın ve erkeklerin çoğunda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, uyku sorunları, intihar gibi bazı çeşitli ruhsal problemler yaşandığı görülmektedir. Bu derlemenin amacı, günümüzde Dünyada ve Türkiye’de sayıca hızla artmakta olan göç olaylarının, olumsuz çevre koşulları ile bireylerin zorlu yaşamı devam ettirme zorunlulukları sebebiyle ciddi bir halk sağlığı sorunu olan göç olaylarının, bireylerin ruh sağlıkları üzerindeki etkilerini incelemek ve bu etkileri açıklayarak literatüre katkı sağlayabilmektir.
{"title":"GÖÇÜN HALK SAĞLIĞI SORUNU OLARAK RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Şeyda Öztuna, Aygül Kissal","doi":"10.52369/togusagbilderg.1130617","DOIUrl":"https://doi.org/10.52369/togusagbilderg.1130617","url":null,"abstract":"Biyopsikososyal bir varlık olan insanın çok boyutlu olması sebebiyle göç, tarih boyunca çeşitli sebeplerle sadece yaşanılan yer değişikliği olarak algılanmamalıdır ve tüm yönleri ile incelenmesi gereken bir olgu olarak düşünülmesi gerekmektedir. Her ne sebeple olursa olsun göç olgusu, göç öncesi, göç sırası ve sonrasında hem göçü yapan kişi/kişiler hem de göç edilen yerlerde yaşayanlar için pek çok ruhsal sorunlara neden olabilmektedir. \u0000Türkiye başta olmak üzere son zamanlarda yaşanan farklı göç olayları bireylerin yaşamlarına devam edebilmesi amacıyla savaşlar, açlık, yoksulluk, ekonomik sorunlar, dine yönelik saldırılar gibi ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel olmak üzere farklı sebeplerle gerçekleşebilmektedir. Farklı sebeplerle gerçekleşen tüm göç çeşitlerinde, literatür tarama ve inceleme sonucunda göç eden çocuk, kadın ve erkeklerin çoğunda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, uyku sorunları, intihar gibi bazı çeşitli ruhsal problemler yaşandığı görülmektedir. \u0000Bu derlemenin amacı, günümüzde Dünyada ve Türkiye’de sayıca hızla artmakta olan göç olaylarının, olumsuz çevre koşulları ile bireylerin zorlu yaşamı devam ettirme zorunlulukları sebebiyle ciddi bir halk sağlığı sorunu olan göç olaylarının, bireylerin ruh sağlıkları üzerindeki etkilerini incelemek ve bu etkileri açıklayarak literatüre katkı sağlayabilmektir.","PeriodicalId":354480,"journal":{"name":"TOGÜ Sağlık Bilimleri Dergisi","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-02-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132299356","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}