Pub Date : 2024-05-20DOI: 10.18069/firatsbed.1447746
Mehmet Güldal
Kemalist Cumhuriyetçiliğin kendisini gösterdiği, “yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet” şiarı, böyle bir dönüşüm anına tekabül etmektedir. Yeni bir rejimin ihdas edilmesi, belirli bir ideolojik programla birlikte gelmektedir. Kemalizm, Millî Mücadele sonrası bu ideolojik programın adıdır. İdeolojik programın ortaya konması tek başına yeter değildir. Bu nedenle, Kemalizmin toplumu ideolojik programı etrafında bütünleştirilmesi gerekmektedir. Böylece, aydın sınıfa olan ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Toplumsal mobilizasyonun, Kemalist doktrin etrafında şekillenebilmesi için eğiticilerin organize edilmesi ve yeni nesillerin yetiştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda kurulan, ocaklar ve evler bu yeni kuşağın üretimi ve Cumhuriyet’in devamlılığını sağlama idealiyle teşkilatlandırılmıştır. Bütün bu siyasa üretimini kesen, ideolojik arka plan korporatist dünya görüşünün etkisinde gelişmiştir. Korporatizmle şekillenen bu sosyal teşekküllere çalışmada önemli bir işlev atfedilmektedir. Bu çalışmada, Tek Parti yönetimi altında “korporatist sosyal teşekkül” olarak oluşturulan Halkevlerinin yeni nesillerin yetiştirilmesi konusunda hangi işlevi yerine getirdiği sorgulanacaktır. Çalışmada ayrıca, Çok Partili Yaşam’a geçiş sonrasında, Adana Halkevi’nde yetişen milliyetçi muhafazakâr isimlerin nasıl anti-komünist entelektüellere dönüştüğü incelenecektir.
{"title":"MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKÂR ENTELEKTÜELİ YARATMAK: ADANA HALKEVİ ÖRNEĞİ","authors":"Mehmet Güldal","doi":"10.18069/firatsbed.1447746","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1447746","url":null,"abstract":"Kemalist Cumhuriyetçiliğin kendisini gösterdiği, “yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet” şiarı, böyle bir dönüşüm anına tekabül etmektedir. Yeni bir rejimin ihdas edilmesi, belirli bir ideolojik programla birlikte gelmektedir. Kemalizm, Millî Mücadele sonrası bu ideolojik programın adıdır. İdeolojik programın ortaya konması tek başına yeter değildir. Bu nedenle, Kemalizmin toplumu ideolojik programı etrafında bütünleştirilmesi gerekmektedir. Böylece, aydın sınıfa olan ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Toplumsal mobilizasyonun, Kemalist doktrin etrafında şekillenebilmesi için eğiticilerin organize edilmesi ve yeni nesillerin yetiştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu bağlamda kurulan, ocaklar ve evler bu yeni kuşağın üretimi ve Cumhuriyet’in devamlılığını sağlama idealiyle teşkilatlandırılmıştır. Bütün bu siyasa üretimini kesen, ideolojik arka plan korporatist dünya görüşünün etkisinde gelişmiştir. Korporatizmle şekillenen bu sosyal teşekküllere çalışmada önemli bir işlev atfedilmektedir. Bu çalışmada, Tek Parti yönetimi altında “korporatist sosyal teşekkül” olarak oluşturulan Halkevlerinin yeni nesillerin yetiştirilmesi konusunda hangi işlevi yerine getirdiği sorgulanacaktır. Çalışmada ayrıca, Çok Partili Yaşam’a geçiş sonrasında, Adana Halkevi’nde yetişen milliyetçi muhafazakâr isimlerin nasıl anti-komünist entelektüellere dönüştüğü incelenecektir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":"30 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141120857","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-20DOI: 10.18069/firatsbed.1429226
Ferdi Güzel
Eski Türkçe ötkün- “taklit etmek; anlatmak” bugün çağdaş Türk lehçelerinin bir kısmında aynı şekliyle varlığını sürdürmesine rağmen Oğuz grubu Türk lehçelerinde öykün- şeklinde görülür. Bazı çalışmalarda “taklit etmek” ile “anlatmak” anlamlarını taşıyan farklı fiillerden söz edilmektedir. Gerek Eski Türkçede gerekse Anadolu ağızlarında yer alan veriler ötkün- “taklit etmek” fiilinin “anlatmak” anlamının da bulunduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bazı çalışmalarda iddia edildiği gibi iki ayrı fiil değil aynı fiilin birbiriyle ilgili iki anlamı söz konusudur. Oğuz grubu Türk lehçelerindeki öykün- biçimi, ötkün- fiilinin aslının *öḏkün- olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihi ve çağdaş lehçelerdeki ötkün- biçimi benzeşme sonucu ortaya çıkmıştır. Tarihî lehçelerde sızıcı /d/ sesinin benzeşme sonucu /t/’ye dönüştüğü birçok örnek bunun mümkün olabileceğini doğrulamaktadır. ötkün- fiilinin öt- “ses çıkarmak” ilişkilendirilmesi hem fonetik hem de semantik açıdan mümkün değildir. Fiilin asli ikinci sesinin /ḏ/ olması, kelimeyi öt- “ses çıkarmak” ile ilişkilendirmenin önündeki en büyük engeldir. Ayrıca ötkün- fiilinin temel anlamı “taklit etmek”tir, “ses çıkarmak” ile bu anlam arasında kolay bir bağlantı kurulamaz. Anadolu ağızlarındaki öyk- ve ök- verilerine göre ötkün- fiilinin tabanı *öḏük- şeklinde tasarlanabilir.
{"title":"öykün- (< *öḏkün-) FİİLİ ÜZERİNE NOTLAR","authors":"Ferdi Güzel","doi":"10.18069/firatsbed.1429226","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1429226","url":null,"abstract":"Eski Türkçe ötkün- “taklit etmek; anlatmak” bugün çağdaş Türk lehçelerinin bir kısmında aynı şekliyle varlığını sürdürmesine rağmen Oğuz grubu Türk lehçelerinde öykün- şeklinde görülür. Bazı çalışmalarda “taklit etmek” ile “anlatmak” anlamlarını taşıyan farklı fiillerden söz edilmektedir. Gerek Eski Türkçede gerekse Anadolu ağızlarında yer alan veriler ötkün- “taklit etmek” fiilinin “anlatmak” anlamının da bulunduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bazı çalışmalarda iddia edildiği gibi iki ayrı fiil değil aynı fiilin birbiriyle ilgili iki anlamı söz konusudur. Oğuz grubu Türk lehçelerindeki öykün- biçimi, ötkün- fiilinin aslının *öḏkün- olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihi ve çağdaş lehçelerdeki ötkün- biçimi benzeşme sonucu ortaya çıkmıştır. Tarihî lehçelerde sızıcı /d/ sesinin benzeşme sonucu /t/’ye dönüştüğü birçok örnek bunun mümkün olabileceğini doğrulamaktadır. ötkün- fiilinin öt- “ses çıkarmak” ilişkilendirilmesi hem fonetik hem de semantik açıdan mümkün değildir. Fiilin asli ikinci sesinin /ḏ/ olması, kelimeyi öt- “ses çıkarmak” ile ilişkilendirmenin önündeki en büyük engeldir. Ayrıca ötkün- fiilinin temel anlamı “taklit etmek”tir, “ses çıkarmak” ile bu anlam arasında kolay bir bağlantı kurulamaz. Anadolu ağızlarındaki öyk- ve ök- verilerine göre ötkün- fiilinin tabanı *öḏük- şeklinde tasarlanabilir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":"53 15","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141121903","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-20DOI: 10.18069/firatsbed.1423656
Ümit Alperen
Uygur sorunu, Türkiye ve Çin ilişkilerinin şekillenmesinde, tarafların birbirlerini algılamasında, etkileşim düzeylerinin artmasında, azalmasında ve ilişkilerinin kötüleşmesinde önemli rol oynamaktadır. Türkiye, Uygurlarla etnik, kültürel, dini ve tarihsel bağları nedeniyle insan hakları bağlamında ilgilendiğini belirtirken, Çin ise Uygur sorununu egemenlik ve toprak bütünlüğü meselesi bağlamında ayrılıkçılık, terörizm ve radikalizm kapsamında değerlendirmektedir. Bu çerçevede Çin’in Uygur sorununa yaklaşımı küresel ve bölgesel düzeyde dönemsel olarak algıladığı tehdit düzeyine göre şekillendiği görülmektedir. Türkiye’nin Uygur sorununa yaklaşımı ise Pekin’in Uygurlara yönelik politikaları çerçevesinde daha çok etki ve tepki bağlamında şekillendiği görülmektedir. Dolayısıyla Uygur sorunundaki gerilimlere Türkiye’nin gösterdiği reaksiyonlar ikili ilişkileri de doğrudan etkileyebilmektedir. Son yıllarda Türkiye-Çin ilişkilerinin ekonomik ve politik olarak asimetrikleşmesinin de bir neticesi olarak Türkiye’nin bu reaksiyoner Uygur politikasının konjonktürel bir değişim geçirdiği görülmektedir. Bu çalışma, Uygur sorununun Türkiye-Çin ilişkilerini şekillenmesinde, tarafların birbirini algılamasında sürekli bir etkisinin olduğunu ve olacağını savunmaktadır. Bu makale, Uygur sorununun dönemsel olarak konjonktürel değişimler çerçevesinde Türkiye-Çin ilişkilerini nasıl etkilediğini incelemektedir.
{"title":"UYGUR SORUNUNUN TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİNE ETKİSİ","authors":"Ümit Alperen","doi":"10.18069/firatsbed.1423656","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1423656","url":null,"abstract":"Uygur sorunu, Türkiye ve Çin ilişkilerinin şekillenmesinde, tarafların birbirlerini algılamasında, etkileşim düzeylerinin artmasında, azalmasında ve ilişkilerinin kötüleşmesinde önemli rol oynamaktadır. Türkiye, Uygurlarla etnik, kültürel, dini ve tarihsel bağları nedeniyle insan hakları bağlamında ilgilendiğini belirtirken, Çin ise Uygur sorununu egemenlik ve toprak bütünlüğü meselesi bağlamında ayrılıkçılık, terörizm ve radikalizm kapsamında değerlendirmektedir. Bu çerçevede Çin’in Uygur sorununa yaklaşımı küresel ve bölgesel düzeyde dönemsel olarak algıladığı tehdit düzeyine göre şekillendiği görülmektedir. Türkiye’nin Uygur sorununa yaklaşımı ise Pekin’in Uygurlara yönelik politikaları çerçevesinde daha çok etki ve tepki bağlamında şekillendiği görülmektedir. Dolayısıyla Uygur sorunundaki gerilimlere Türkiye’nin gösterdiği reaksiyonlar ikili ilişkileri de doğrudan etkileyebilmektedir. Son yıllarda Türkiye-Çin ilişkilerinin ekonomik ve politik olarak asimetrikleşmesinin de bir neticesi olarak Türkiye’nin bu reaksiyoner Uygur politikasının konjonktürel bir değişim geçirdiği görülmektedir. Bu çalışma, Uygur sorununun Türkiye-Çin ilişkilerini şekillenmesinde, tarafların birbirini algılamasında sürekli bir etkisinin olduğunu ve olacağını savunmaktadır. Bu makale, Uygur sorununun dönemsel olarak konjonktürel değişimler çerçevesinde Türkiye-Çin ilişkilerini nasıl etkilediğini incelemektedir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":"18 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141122314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-20DOI: 10.18069/firatsbed.1434219
Oğuzhan Sevim, Ahmet Karabulut
Bu çalışmanın amacı, ortaokul öğretmelerinin ödül ve cezaya ilişkin görüşlerinin incelenmesidir. Araştırmada nitel araştırma desenlerinden biri olan olgubilim deseni kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarına amaçlı örneklem yöntemlerinden kolay ulaşılabilir örnekleme yönteminden yararlanılarak ulaşılmıştır. Çalışma grubunu Erzurum, Giresun, Iğdır ve Şırnak illerinde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ilköğretim okullarında farklı branşlarda görev yapan 39 öğretmen oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında araştırmacılar tarafından hazırlanan Yarı Yapılandırılmış Öğretmen Görüşme Formu kullanılmıştır. Yarı Yapılandırılmış Öğretmen Görüşme Formu’ndan elde edilen veriler içerik analizi tekniği kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırmanın sonunda öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun ödül ve cezaya başvurdukları, ödülü cezadan daha çok tercih ettikleri tespit edilmiştir. Yapılan analizlerde öğretmenlerin öğrencilerde davranış değişikliği yaratmada ve motivasyonu sağlamada ödülün cezadan daha etkili olduğunu savundukları anlaşılmıştır. Öğretmenlerin ödül olarak övgü, puan biriktirme, sembolik ve somut ödüller kullandıkları; ceza olarak ise sözlü uyarı, bedensel uyarı, ev ödevi, puan kırma, sınıf ya da bahçe temizliği yaptırma, sınıf önünde tek ayak üzerinde bekletme gibi cezaları uyguladıkları belirlenmiştir.
{"title":"EĞİTİMDE ÖDÜL VE CEZA: ORTAOKUL ÖĞRETMENLERİNİN GÖZÜNDEN BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Oğuzhan Sevim, Ahmet Karabulut","doi":"10.18069/firatsbed.1434219","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1434219","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın amacı, ortaokul öğretmelerinin ödül ve cezaya ilişkin görüşlerinin incelenmesidir. Araştırmada nitel araştırma desenlerinden biri olan olgubilim deseni kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarına amaçlı örneklem yöntemlerinden kolay ulaşılabilir örnekleme yönteminden yararlanılarak ulaşılmıştır. Çalışma grubunu Erzurum, Giresun, Iğdır ve Şırnak illerinde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî ilköğretim okullarında farklı branşlarda görev yapan 39 öğretmen oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında araştırmacılar tarafından hazırlanan Yarı Yapılandırılmış Öğretmen Görüşme Formu kullanılmıştır. Yarı Yapılandırılmış Öğretmen Görüşme Formu’ndan elde edilen veriler içerik analizi tekniği kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırmanın sonunda öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun ödül ve cezaya başvurdukları, ödülü cezadan daha çok tercih ettikleri tespit edilmiştir. Yapılan analizlerde öğretmenlerin öğrencilerde davranış değişikliği yaratmada ve motivasyonu sağlamada ödülün cezadan daha etkili olduğunu savundukları anlaşılmıştır. Öğretmenlerin ödül olarak övgü, puan biriktirme, sembolik ve somut ödüller kullandıkları; ceza olarak ise sözlü uyarı, bedensel uyarı, ev ödevi, puan kırma, sınıf ya da bahçe temizliği yaptırma, sınıf önünde tek ayak üzerinde bekletme gibi cezaları uyguladıkları belirlenmiştir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":"23 19","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141120877","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-20DOI: 10.18069/firatsbed.1465083
Mustafa Haki Eraslan, Mehmet Mutlu
Osmanlı şehircilik anlayışında mahalleler büyük önem taşır. Mahalleleri meydana getiren sokaklar, bireylerin bir arada yaşama anlayışıyla inşa ettikleri yapılardan meydana gelen, çoğunlukla her iki tarafı da yapılarla sınırlanmış ve kentsel dokuyu oluşturan bir kent bileşenidir. Sokakların oluşumunda fiziksel etkenlerin yanı sıra, sosyokültürel etkenler de rol oynamaktadır. Fiziksel etkenler arasında başta arazi yapısı olmak üzere yapıların türleri, biçimleri, kat yükseklikleri, araziye yerleşimleri, kullanılan malzemeler, ulaşım ve etkileşim ağı gibi faktörler yer alır. Sosyokültürel etkenler arasında ise bölge halkının yaşam biçimi, komşuluk ilişkileri, mahremiyet gibi özellikler bulunur. Safranbolu, Osmanlı geleneksel sivil mimarisinin çok iyi korunduğu, UNESCO Dünya Miras Kenti kimliği taşıyan önemli bir yerleşim alanıdır. Bu nedenle Safranbolu sokaklarında Osmanlı şehircilik anlayışının özgün durumunu tüm yönleriyle izlemek mümkündür. Öte yandan Safranbolu evlerinin kendine özgü detayları, sokağa yansıyan taraflarıyla sokağı da özgün hale getirir. Bu çalışmada, geleneksel dokularda sokakları oluşturan fiziki etmenler ve bu etmenlerin ardındaki sosyokültürel değerlerin, Safranbolu’nun, Çarşı bölgesindeki geleneksel sokakları üzerinde değerlendirilerek ortaya konulması hedeflenmiştir. Çalışma kapsamında sokakta bulunan mimari örneklerden başta konutlar olmak üzere, sokağa karakterini veren fiziksel etkenler Safranbolu geleneksel dokusundan örneklerle incelenmiştir. Aynı zamanda yerele özgü uygulamaların sokağa fiziki ve sosyal etkileri değerlendirilmiştir.
{"title":"TARİHİ YAPILARIN GELENEKSEL SOKAK DOKUSUNU ŞEKİLLENDİRMESİ: SAFRANBOLU ESKİ ÇARŞI ÖRNEĞİ","authors":"Mustafa Haki Eraslan, Mehmet Mutlu","doi":"10.18069/firatsbed.1465083","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1465083","url":null,"abstract":"Osmanlı şehircilik anlayışında mahalleler büyük önem taşır. Mahalleleri meydana getiren sokaklar, bireylerin bir arada yaşama anlayışıyla inşa ettikleri yapılardan meydana gelen, çoğunlukla her iki tarafı da yapılarla sınırlanmış ve kentsel dokuyu oluşturan bir kent bileşenidir. Sokakların oluşumunda fiziksel etkenlerin yanı sıra, sosyokültürel etkenler de rol oynamaktadır. Fiziksel etkenler arasında başta arazi yapısı olmak üzere yapıların türleri, biçimleri, kat yükseklikleri, araziye yerleşimleri, kullanılan malzemeler, ulaşım ve etkileşim ağı gibi faktörler yer alır. Sosyokültürel etkenler arasında ise bölge halkının yaşam biçimi, komşuluk ilişkileri, mahremiyet gibi özellikler bulunur. Safranbolu, Osmanlı geleneksel sivil mimarisinin çok iyi korunduğu, UNESCO Dünya Miras Kenti kimliği taşıyan önemli bir yerleşim alanıdır. Bu nedenle Safranbolu sokaklarında Osmanlı şehircilik anlayışının özgün durumunu tüm yönleriyle izlemek mümkündür. Öte yandan Safranbolu evlerinin kendine özgü detayları, sokağa yansıyan taraflarıyla sokağı da özgün hale getirir. Bu çalışmada, geleneksel dokularda sokakları oluşturan fiziki etmenler ve bu etmenlerin ardındaki sosyokültürel değerlerin, Safranbolu’nun, Çarşı bölgesindeki geleneksel sokakları üzerinde değerlendirilerek ortaya konulması hedeflenmiştir. Çalışma kapsamında sokakta bulunan mimari örneklerden başta konutlar olmak üzere, sokağa karakterini veren fiziksel etkenler Safranbolu geleneksel dokusundan örneklerle incelenmiştir. Aynı zamanda yerele özgü uygulamaların sokağa fiziki ve sosyal etkileri değerlendirilmiştir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":"14 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141119235","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-15DOI: 10.18069/firatsbed.1440036
Gizem Özer Baş, İpek Demir, İpek Gölükcü
Osmanlı Döneminde Manisa ili Kula ilçesinde yüksek oranda Rum nüfus yaşamaktaydı. Rum nüfusun fazlalığının ve etkisinin yansımasını 19. yüzyılda Kula gibi kırsal bir yerleşimde üç adet Rum mektebinin var olmasından anlamak mümkün olabilir. Bu mekteplerden biri çalışmanın konusunu oluşturan Zafer Okulu’dur. Çalışmanın amacı akademik yazında yer almayan, bulunmayan Zafer Okulu’nun kültürel miras olarak literatüre kazandırılması ve tipolojik bir örnek olarak belgelendirilmesidir. Makalede öncelikle yerleşimi tanıtmak amacı ile Kula’nın tarihçesi ve kültürel çeşitliliği irdelenmiş ve ardından Zafer Okulu’nun tarihsel süreci ve mimari özelliklerini tanımlamak için Rum okullarının kuruluş, işleyiş, yasal durumları ve mimari özellikleri bu kapsamda detaylı bir biçimde aktarılmıştır. Çalışma tüm bu sınırlılıklar kapsamında çeşitli nitelikteki kaynaklar, kişiler, yakın çevre ve arşivlerden elde edilen bilgiler doğrultusunda ortaya çıkmaktadır. Saha araştırmalarında yapılan gözlemler ve ardından oluşturulan çizimler doğrultusunda bu okulun mimari özellikleri, tüm tarihi dökümanı ve günümüzdeki durumu ortaya koyulmaktadır. Bu kapsamda mevcut durum çerçevesinde mimari restorasyon bağlamında tarafsız değerlendirmeler yapılarak öneriler açıklanmıştır.
{"title":"RUM MEKTEPLERİ BAĞLAMINDA KULA ZAFER OKULU’NUN TARİHSEL GELİŞİMİ VE MİMARİ ÖZELLİKLERİ","authors":"Gizem Özer Baş, İpek Demir, İpek Gölükcü","doi":"10.18069/firatsbed.1440036","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1440036","url":null,"abstract":"Osmanlı Döneminde Manisa ili Kula ilçesinde yüksek oranda Rum nüfus yaşamaktaydı. Rum nüfusun fazlalığının ve etkisinin yansımasını 19. yüzyılda Kula gibi kırsal bir yerleşimde üç adet Rum mektebinin var olmasından anlamak mümkün olabilir. Bu mekteplerden biri çalışmanın konusunu oluşturan Zafer Okulu’dur. Çalışmanın amacı akademik yazında yer almayan, bulunmayan Zafer Okulu’nun kültürel miras olarak literatüre kazandırılması ve tipolojik bir örnek olarak belgelendirilmesidir. Makalede öncelikle yerleşimi tanıtmak amacı ile Kula’nın tarihçesi ve kültürel çeşitliliği irdelenmiş ve ardından Zafer Okulu’nun tarihsel süreci ve mimari özelliklerini tanımlamak için Rum okullarının kuruluş, işleyiş, yasal durumları ve mimari özellikleri bu kapsamda detaylı bir biçimde aktarılmıştır. Çalışma tüm bu sınırlılıklar kapsamında çeşitli nitelikteki kaynaklar, kişiler, yakın çevre ve arşivlerden elde edilen bilgiler doğrultusunda ortaya çıkmaktadır. Saha araştırmalarında yapılan gözlemler ve ardından oluşturulan çizimler doğrultusunda bu okulun mimari özellikleri, tüm tarihi dökümanı ve günümüzdeki durumu ortaya koyulmaktadır. Bu kapsamda mevcut durum çerçevesinde mimari restorasyon bağlamında tarafsız değerlendirmeler yapılarak öneriler açıklanmıştır.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":" 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141128054","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-15DOI: 10.18069/firatsbed.1375336
İ. O. Akdemir, Ömer Faruk İncili
Binyıllar boyunca Çin ve Hindistan’dan Batı Asya ve Avrupa’ya uzanan yollar, geçtikleri güzergâhlar, şehirler, pazarlar ve kültürler arasında büyük bir ağ meydana getirmiştir. Dünya tarihi; İpekyolu ve Baharat Yolu hikâyesi üzerinden yazılmıştır. Avrupalı medeniyetlerin, Türk ve İslam ülkelerine iktisadi kazanç sağlamada isteksizlikleri ve bu bağlamda çözüm arayışları, kontinental ticaret ağını ve “Avrasya Çağını” bitirmiştir. Coğrafi keşiflerin araçsallığı üzerinden, Trans-Pasifik ve Trans-Atlantik denizyolu ticaret ağlarının ortaya çıkmasının zemini oluşmuştur. Ticaret; karadan denize kaymıştır. Yakınçağ denilen süreç; sömürgeleştirme, köleleştirme, kolonyalizm, sanayi devrimi ile birlikte, Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’yı Dünyanın efendileri konumuna yükseltmiştir. Bugün gelinen süreçte, ticaretin hızlandırılması için Çin tarafından başlatılan “kuşak-yol” projesi ile Dünyanın dengesi yeniden değiştirebilir. Okyanus ticaret yollarının yerini, demiryolu alabilir. “Yeni Avrasya çağı” başlayabilir. Çin’e ekonomik yarar sağlaması için düşünülen proje ile hedeflenen Çin’den çıkan bir ticaret treninin en geç 11 günde Avrupa’ya erişimi fikrinden doğmuştur. Demiryolu güzergâhı bağlamında Türkiye; coğrafi konum jeokültür ve jeopolitik üstünlüğünden dolayı Dünyanın lider ülkesi olabilir. Araştırma; bu konuda proje, makale, yayın, siyasi konuşma ve kararların nitelik ve nicelik boyutlarının derinlemesine değerlendirilmesi tekniği uygulamaları çerçevesinde, metin ve içerik analizi yaklaşımı üzerinden jeopolitik okumalar ile biçimlendirilmiş senaryo üzerinden kurgulanmıştır.
{"title":"KUŞAK-YOL PROJESİ KİMİN İÇİN? ÇİN’E KARŞI TÜRKİYE","authors":"İ. O. Akdemir, Ömer Faruk İncili","doi":"10.18069/firatsbed.1375336","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1375336","url":null,"abstract":"Binyıllar boyunca Çin ve Hindistan’dan Batı Asya ve Avrupa’ya uzanan yollar, geçtikleri güzergâhlar, şehirler, pazarlar ve kültürler arasında büyük bir ağ meydana getirmiştir. Dünya tarihi; İpekyolu ve Baharat Yolu hikâyesi üzerinden yazılmıştır. Avrupalı medeniyetlerin, Türk ve İslam ülkelerine iktisadi kazanç sağlamada isteksizlikleri ve bu bağlamda çözüm arayışları, kontinental ticaret ağını ve “Avrasya Çağını” bitirmiştir. Coğrafi keşiflerin araçsallığı üzerinden, Trans-Pasifik ve Trans-Atlantik denizyolu ticaret ağlarının ortaya çıkmasının zemini oluşmuştur. Ticaret; karadan denize kaymıştır. Yakınçağ denilen süreç; sömürgeleştirme, köleleştirme, kolonyalizm, sanayi devrimi ile birlikte, Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’yı Dünyanın efendileri konumuna yükseltmiştir. Bugün gelinen süreçte, ticaretin hızlandırılması için Çin tarafından başlatılan “kuşak-yol” projesi ile Dünyanın dengesi yeniden değiştirebilir. Okyanus ticaret yollarının yerini, demiryolu alabilir. “Yeni Avrasya çağı” başlayabilir. Çin’e ekonomik yarar sağlaması için düşünülen proje ile hedeflenen Çin’den çıkan bir ticaret treninin en geç 11 günde Avrupa’ya erişimi fikrinden doğmuştur. Demiryolu güzergâhı bağlamında Türkiye; coğrafi konum jeokültür ve jeopolitik üstünlüğünden dolayı Dünyanın lider ülkesi olabilir. Araştırma; bu konuda proje, makale, yayın, siyasi konuşma ve kararların nitelik ve nicelik boyutlarının derinlemesine değerlendirilmesi tekniği uygulamaları çerçevesinde, metin ve içerik analizi yaklaşımı üzerinden jeopolitik okumalar ile biçimlendirilmiş senaryo üzerinden kurgulanmıştır.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":" August","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141127823","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-13DOI: 10.18069/firatsbed.1434122
Umut C. Karadoğan
Milletlerin olduğu gibi şehirlerin de kendilerine mahsus kimlikleri vardır. Bu özellikler şehirlere dünya üzerinde tanınırlık sağlar. İstanbul gibi tarihi geçmişi kuvvetli, toplumların yaşam alanı ve aynı zamanda pek çok kavmin geçiş güzergahı olan bir şehri de sadece belirgin bir özellikle sınırlamak mümkün değildir. Bu bağlamda İstanbul’un hemen her semtinin kendine mahsus özelliği vardır. İstanbul’da eğlence hayatı denildiğinde de 1980’li yıllara kadar akla ilk gelen semt her daim Sulukule olmuştur. Semtin sakinleri olan Çingeneler ise yüzyıllar boyu saz çalmak, dans etmek, şarkı söylemek hususunda sahibi oldukları hünerlerini meskûn oldukları yerlerdeki toplumlara sergilemekte çekingen davranmamışlardır. Osmanlı Devleti’nden günümüz Türkiye’sine eğlence hayatında Çingeneler yaşam tarzları, giyim kuşamları, kullandıkları dil ile toplumda kendilerini hemen fark ettiren mezkûr topluluğun zamanında rağbet gören eğlence anlayışı, XIX. yüzyılın sonlarından XX. yüzyıl sonlarına değin devam etmiştir. Yapılan çalışmada Çingenelerin tespit edilebilen tarihsel geçmişine kısaca yer verilmesinin ardından çalışmanın ana konusu olan Sulukule semtinin adından başlayarak Çingenelerin mezkûr semte gelişleri, eğlence yaşamına tesirleri, Cumhuriyet Türkiye’sinde sosyal ve kültürel hayatta yaşanan değişim ile bunun eğlence hayatına yansımaları ve söz konusu değişimden 1970’li yılların sonuna kadar Sulukule semtinin ve sakinlerinin ne denli etkilendiğine dair bilgilere araştırma içerisinde yer verilmeye gayret edilmiştir.
{"title":"TARİHİ SULUKULE, SAKİNLERİ VE 1970’LERDEKİ EĞLENCE ANLAYIŞI","authors":"Umut C. Karadoğan","doi":"10.18069/firatsbed.1434122","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1434122","url":null,"abstract":"Milletlerin olduğu gibi şehirlerin de kendilerine mahsus kimlikleri vardır. Bu özellikler şehirlere dünya üzerinde tanınırlık sağlar. İstanbul gibi tarihi geçmişi kuvvetli, toplumların yaşam alanı ve aynı zamanda pek çok kavmin geçiş güzergahı olan bir şehri de sadece belirgin bir özellikle sınırlamak mümkün değildir. Bu bağlamda İstanbul’un hemen her semtinin kendine mahsus özelliği vardır. İstanbul’da eğlence hayatı denildiğinde de 1980’li yıllara kadar akla ilk gelen semt her daim Sulukule olmuştur. Semtin sakinleri olan Çingeneler ise yüzyıllar boyu saz çalmak, dans etmek, şarkı söylemek hususunda sahibi oldukları hünerlerini meskûn oldukları yerlerdeki toplumlara sergilemekte çekingen davranmamışlardır. Osmanlı Devleti’nden günümüz Türkiye’sine eğlence hayatında Çingeneler yaşam tarzları, giyim kuşamları, kullandıkları dil ile toplumda kendilerini hemen fark ettiren mezkûr topluluğun zamanında rağbet gören eğlence anlayışı, XIX. yüzyılın sonlarından XX. yüzyıl sonlarına değin devam etmiştir. Yapılan çalışmada Çingenelerin tespit edilebilen tarihsel geçmişine kısaca yer verilmesinin ardından çalışmanın ana konusu olan Sulukule semtinin adından başlayarak Çingenelerin mezkûr semte gelişleri, eğlence yaşamına tesirleri, Cumhuriyet Türkiye’sinde sosyal ve kültürel hayatta yaşanan değişim ile bunun eğlence hayatına yansımaları ve söz konusu değişimden 1970’li yılların sonuna kadar Sulukule semtinin ve sakinlerinin ne denli etkilendiğine dair bilgilere araştırma içerisinde yer verilmeye gayret edilmiştir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":" 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141128671","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-06DOI: 10.18069/firatsbed.1437519
Hülya Diğer
The aim of this study is to determine the impact of health supply and demand on health outcomes in primary health care services. For this purpose, the population of the study consists of the Eastern Anatolia Region. Sampling was not determined in the study, and data from 14 provinces in the region were evaluated. The dependent variable of the study is the number of deaths, while the independent variables are the number of family medicine units and the number of primary care applications. The research data were tested separately for each province considering the time period 2012-2021. According to the results of the study, the increase in the number of family medicine units leads to a decrease in the number of deaths in Erzurum, Van and Ağrı, as in the whole panel. On the other hand, the increase in the number of primary care visits decreases the number of deaths in Muş and Hakkari, but increases it in Malatya and Bitlis.
{"title":"THE IMPACT OF HEALTH SUPPLY AND DEMAND ON HEALTH OUTCOMES IN PRIMARY HEALTH CARE SERVICES: PANEL DATA ANALYSİS","authors":"Hülya Diğer","doi":"10.18069/firatsbed.1437519","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1437519","url":null,"abstract":"The aim of this study is to determine the impact of health supply and demand on health outcomes in primary health care services. For this purpose, the population of the study consists of the Eastern Anatolia Region. Sampling was not determined in the study, and data from 14 provinces in the region were evaluated. The dependent variable of the study is the number of deaths, while the independent variables are the number of family medicine units and the number of primary care applications. The research data were tested separately for each province considering the time period 2012-2021. According to the results of the study, the increase in the number of family medicine units leads to a decrease in the number of deaths in Erzurum, Van and Ağrı, as in the whole panel. On the other hand, the increase in the number of primary care visits decreases the number of deaths in Muş and Hakkari, but increases it in Malatya and Bitlis.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":" 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141129504","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-06DOI: 10.18069/firatsbed.1445064
S. Yalçın, Mehmet Özeren
Ad bilim (onomastik), dil bilimin en önemli alanlarından birini oluşturmaktadır. Ad bilimin en önemli alt kollarından birini ise yer ve mekân adları oluşturmaktadır. Yer/mekân adları, kendi içinde özel yer/mekân adları (onimiler) ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer/mekân adları (apelyatifler) olarak ikiye ayrılmaktadır. Yer/mekân adları, dil bilimsel çalışmaların önemli bir bölümünü oluşturmakla beraber; geçmişe ışık tutması ve toplumların kültürel yapısını ortaya koyması açısından üzerinde en çok çalışılan alanlardan biri haline gelmiştir. Bu alanla ilgili olarak en dikkat çekici özelliklerden biri de yer/mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerdir. Toplumların yerleşme ve kültür tarihinin aydınlatılmasında yer ve coğrafya adlandırmaları önemli kaynak malzemelerdir. Bu yönüyle toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal izlerinin takip edilebildiği en önemli alanlardan birini oluşturan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerin tespit edilmesi, geçmişle kurulacak dil, tarih ve kültür ilişkileri açısından ayrı bir ehemmiyet taşımaktadır. Hakas Türkçesi söz varlığında yer alan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izler belirlenirken sözcüklerin tarihî dönemlerde kullanılmış olan biçimlerinin birebir korunmasıyla veya tarihî dönemlerdeki formuna en yakın bir şekilde eşleşmesiyle ortaya çıkan dil birimlerine yer verilecektir. Bu çalışmada Hakas Türkçesinde yer alan tüm yer ve mekân adlarının söz varlığı açısından taşıdığı Eski Türkçe izlerin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir.
{"title":"HAKAS TÜRKÇESİNDEKİ YER VE MEKÂN ADLARININ ESKİ TÜRKÇEDEKİ İZLERİ","authors":"S. Yalçın, Mehmet Özeren","doi":"10.18069/firatsbed.1445064","DOIUrl":"https://doi.org/10.18069/firatsbed.1445064","url":null,"abstract":"Ad bilim (onomastik), dil bilimin en önemli alanlarından birini oluşturmaktadır. Ad bilimin en önemli alt kollarından birini ise yer ve mekân adları oluşturmaktadır. Yer/mekân adları, kendi içinde özel yer/mekân adları (onimiler) ve özel bir adlandırmaya dayalı olmayan cins yer/mekân adları (apelyatifler) olarak ikiye ayrılmaktadır. Yer/mekân adları, dil bilimsel çalışmaların önemli bir bölümünü oluşturmakla beraber; geçmişe ışık tutması ve toplumların kültürel yapısını ortaya koyması açısından üzerinde en çok çalışılan alanlardan biri haline gelmiştir. Bu alanla ilgili olarak en dikkat çekici özelliklerden biri de yer/mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerdir. Toplumların yerleşme ve kültür tarihinin aydınlatılmasında yer ve coğrafya adlandırmaları önemli kaynak malzemelerdir. Bu yönüyle toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal izlerinin takip edilebildiği en önemli alanlardan birini oluşturan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izlerin tespit edilmesi, geçmişle kurulacak dil, tarih ve kültür ilişkileri açısından ayrı bir ehemmiyet taşımaktadır. Hakas Türkçesi söz varlığında yer alan yer ve mekân adlarındaki Eski Türkçe izler belirlenirken sözcüklerin tarihî dönemlerde kullanılmış olan biçimlerinin birebir korunmasıyla veya tarihî dönemlerdeki formuna en yakın bir şekilde eşleşmesiyle ortaya çıkan dil birimlerine yer verilecektir. Bu çalışmada Hakas Türkçesinde yer alan tüm yer ve mekân adlarının söz varlığı açısından taşıdığı Eski Türkçe izlerin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir.","PeriodicalId":474800,"journal":{"name":"Fırat Üniversitesi sosyal bilimler dergisi","volume":" 24","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-06","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141129509","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}