Pub Date : 2023-09-12DOI: 10.16919/bozoktip.1339226
Betül KUŞ, Özlem ŞAHİN AKBOĞA, Gülay YILMAZ
Amaç: Hemşirelik Esasları dersi laboratuvar uygulamasında kullanılan imgeleme tekniğinin hemşirelik bölümü ikinci sınıf öğrencilerinin öz etkililik-yeterlik ve anksiyete düzeyine etkisini belirlemektir.
Gereç ve Yöntemler: Bu araştırma, müdahale (40 öğrenci) ve kontrol gruplu (45 öğrenci), ön-test ve son-test uygulamalı, randomize kontrollü çalışma olarak tasarlandı. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu” ve “Öz Etkililik-Yeterlik Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği” ile toplandı.
Sonuç: İmgeleme tekniği uygulaması sonrası öz etkililik-yeterlik ile sürekli kaygı puan ortalamaları açısından gruplar arasında istatiksel anlamlılık saptanmadı (p=0,515, p=0,456). Fakat imgeleme tekniği uygulaması sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları açısından gruplar arasında istatiksel anlamlılık saptandı (p=0,044).
Sonuç: Uzun süren psikomotor beceri öğretiminde yaşanan kaygı, hemşirelik öğrencilerinin öğrenme düzeyini ve performansı etkilemektedir. Akademisyen hemşireler, hemşirelik öğrencisinin yaşadığı kaygının farkında olmalıdır. Öz etkililiği-yeterliliği arttırmak ve sürekli kaygı düzeyini azaltmak için destekleyici tekniklere yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
{"title":"İmgeleme tekniğinin hemşirelik öğrencilerinin öz yeterlilik-yeterlilik ve kaygı düzeylerine etkisi","authors":"Betül KUŞ, Özlem ŞAHİN AKBOĞA, Gülay YILMAZ","doi":"10.16919/bozoktip.1339226","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1339226","url":null,"abstract":"Amaç: Hemşirelik Esasları dersi laboratuvar uygulamasında kullanılan imgeleme tekniğinin hemşirelik bölümü ikinci sınıf öğrencilerinin öz etkililik-yeterlik ve anksiyete düzeyine etkisini belirlemektir.
 Gereç ve Yöntemler: Bu araştırma, müdahale (40 öğrenci) ve kontrol gruplu (45 öğrenci), ön-test ve son-test uygulamalı, randomize kontrollü çalışma olarak tasarlandı. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu” ve “Öz Etkililik-Yeterlik Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği” ile toplandı.
 Sonuç: İmgeleme tekniği uygulaması sonrası öz etkililik-yeterlik ile sürekli kaygı puan ortalamaları açısından gruplar arasında istatiksel anlamlılık saptanmadı (p=0,515, p=0,456). Fakat imgeleme tekniği uygulaması sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları açısından gruplar arasında istatiksel anlamlılık saptandı (p=0,044).
 Sonuç: Uzun süren psikomotor beceri öğretiminde yaşanan kaygı, hemşirelik öğrencilerinin öğrenme düzeyini ve performansı etkilemektedir. Akademisyen hemşireler, hemşirelik öğrencisinin yaşadığı kaygının farkında olmalıdır. Öz etkililiği-yeterliliği arttırmak ve sürekli kaygı düzeyini azaltmak için destekleyici tekniklere yönelik çalışmalar yapılmalıdır.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135887197","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-12DOI: 10.16919/bozoktip.1342483
Burhan BAYLAN, Recep UZUN
Amaç
Laparoskopik adrenalektomi (LA), primer aldosteronizm (PA) veya Cushing sendromu (CS) ile ilişkili olanlar da dahil olmak üzere küçük benign adrenal tümörlerin cerrahi tedavisinde altın standarttır. LA’da, postoperatif dönem komplikasyonlar ile başta vücut kitle indeksi olmak üzere diğer özelliklerin ilişkisini araştırmayı planladık.
Gereç ve Yöntemler
Kliniğimizde adrenalektomi yapılan 47 hasta retrospektif incelendi. Hastaların tümünde preoperatif Vucut Kitle İndeksinin (VKİ) içinde bulunduğu demografik özellikler, İntraoperatif verilerde işlem yaklaşımı, kitle tarafı, kitle boyutu, operasyon süresi ve hesaplanan kan kaybı değerleri kaydedildi. Postoperatif veriler erken ve geç komplikasyonlara dair Modifiye Clavien-Dindo dereceli komplikasyonların sınıflandırılmasını içermektedir.
Bulgular
LA uygulanan hastaların %31.91'i erkek (n=15) idi. Ortalama yaş 53,4 idi. Ortalama VKİ 24,15(20,2-28,9) kg/m2 idi. VKİ normal (18,5-24,9 kg/m2 ) olan 16 hasta, VKİ kilolu olan (25-29 kg/m2 ) 31 hasta mevcuttu. Postoperatif dönem komplikasyonlar Modifiye Clavien-Dindo sınıflamasına Grade 1 %70,2; Grade 2 %23,4, Grade 3%0,2, Grade 4 %0,4 olarak bulundu. Ortalama hastanede kalış süresi 2,91(1-5) gündü. VKI kilolu olan hastalarda, VKI normal olan hastalara göre Grade 2 komplikasyon görülme riski istatistiksel olarak daha fazlaydı.
Sonuç
LA endikasyonu olan ve VKI kilolu (25-29 kg/m2 ) grupta yer alan hastalarda Clavıan Dındo grade 2 komplikasyon gelişme riski yüksek olması nedeniyle postoperatif dönemde yakın takip edilmedir.
{"title":"LAPAROSKOPİK ADRENALEKTOMİ’DE PREOPERATİF DEMOGRAFİK VE KLİNİK ÖZELLİKLERİN POSTOPERATİF KOMPLİKASYONLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ","authors":"Burhan BAYLAN, Recep UZUN","doi":"10.16919/bozoktip.1342483","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1342483","url":null,"abstract":"Amaç
 Laparoskopik adrenalektomi (LA), primer aldosteronizm (PA) veya Cushing sendromu (CS) ile ilişkili olanlar da dahil olmak üzere küçük benign adrenal tümörlerin cerrahi tedavisinde altın standarttır. LA’da, postoperatif dönem komplikasyonlar ile başta vücut kitle indeksi olmak üzere diğer özelliklerin ilişkisini araştırmayı planladık.
 Gereç ve Yöntemler
 Kliniğimizde adrenalektomi yapılan 47 hasta retrospektif incelendi. Hastaların tümünde preoperatif Vucut Kitle İndeksinin (VKİ) içinde bulunduğu demografik özellikler, İntraoperatif verilerde işlem yaklaşımı, kitle tarafı, kitle boyutu, operasyon süresi ve hesaplanan kan kaybı değerleri kaydedildi. Postoperatif veriler erken ve geç komplikasyonlara dair Modifiye Clavien-Dindo dereceli komplikasyonların sınıflandırılmasını içermektedir.
 Bulgular
 LA uygulanan hastaların %31.91'i erkek (n=15) idi. Ortalama yaş 53,4 idi. Ortalama VKİ 24,15(20,2-28,9) kg/m2 idi. VKİ normal (18,5-24,9 kg/m2 ) olan 16 hasta, VKİ kilolu olan (25-29 kg/m2 ) 31 hasta mevcuttu. Postoperatif dönem komplikasyonlar Modifiye Clavien-Dindo sınıflamasına Grade 1 %70,2; Grade 2 %23,4, Grade 3%0,2, Grade 4 %0,4 olarak bulundu. Ortalama hastanede kalış süresi 2,91(1-5) gündü. VKI kilolu olan hastalarda, VKI normal olan hastalara göre Grade 2 komplikasyon görülme riski istatistiksel olarak daha fazlaydı.
 Sonuç
 LA endikasyonu olan ve VKI kilolu (25-29 kg/m2 ) grupta yer alan hastalarda Clavıan Dındo grade 2 komplikasyon gelişme riski yüksek olması nedeniyle postoperatif dönemde yakın takip edilmedir.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"26 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135887210","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-11DOI: 10.16919/bozoktip.1341814
Zehra GÜVEN ÇETIN, Bekir DEMİRTAŞ
Amaç: Mikrovasküler angina, epikardiyal koroner arterlerde tıkayıcı lezyon olmaksızın, eforla göğüs ağrısı, elektrokardiyografik değişiklikler, myokardiyal iskeminin objektif olarak gösterilmesi ve koroner epikardiyal spazmın ekarte edilmesi ile tanı konan klinik bir durumdur. Etiyoloji tam olarak aydınlatılmamış olsa da kronik inflamasyon ile ilişkisi ortaya konmuştur. Eozinofil/lenfosit oranı nispeten yeni bir inflamatuar belirteçtir ve sistemik hastalıklarda prognoz ve advers etkiler ile ilişkisi gösterilmiştir. Biz bu çalışmamızda mikrovasküler angina tanısı alış hastalarda eosinofil/lenfosit oranını araştırıp koroner arter hastalığı olmayan bireyler ile karşılaştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza göğüs ağrısı şikâyeti ile kardiyoloji polikliniğine başvurup, miyokard perfüzyon sintigrafisinde miyokardiyal iskemi tespit edilen ve yapılan koroner anjiografide tıkayıcı koroner arter lezyonu saptanmayan 96 hasta alındı. Kontrol grubuna ise genel kontrol için başvurmuş, anginal yakınması ve elektrokardiyografik değişikliği olmayan 80 hasta dahil edildi.
Bulgular: Her iki gruptaki hastalar bazal karakteristik özellikler açısından benzerdi. Mikrovasküler angina grubunda eozinofil/lenfosit oranı 0.108 ± 0.102; kontrol grubunda ise 0.068 ± 0.048 idi ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.02). Her iki grup arasında diğer kan parametreleri açısından fark tespit edilmedi.
Sonuç: Bu çalışmamızda mikrovasküler angina tanısı almış hastalarda eozinofil/lenfosit oranının sağlıklı bireylere göre anlamlı olarak daha yüksek olduğunu tespit ettik. Bulgularımız kronik inflamasyonun özellikle de eozinofillerin mikrovasküler angina patogenezinde önemli rol oynadığını göstermiş olup daha önce yapılan çalışmaları desteklemektedir. Bununla birlikte çalışmamız bu hasta popülasyonunda eozinofil/lenfosit oranını değerlendiren ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır.
{"title":"Mikrovasküler Anginası Olan Bireylerde Eozinofil/Lenfosit Oranının Önemi","authors":"Zehra GÜVEN ÇETIN, Bekir DEMİRTAŞ","doi":"10.16919/bozoktip.1341814","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1341814","url":null,"abstract":"Amaç: Mikrovasküler angina, epikardiyal koroner arterlerde tıkayıcı lezyon olmaksızın, eforla göğüs ağrısı, elektrokardiyografik değişiklikler, myokardiyal iskeminin objektif olarak gösterilmesi ve koroner epikardiyal spazmın ekarte edilmesi ile tanı konan klinik bir durumdur. Etiyoloji tam olarak aydınlatılmamış olsa da kronik inflamasyon ile ilişkisi ortaya konmuştur. Eozinofil/lenfosit oranı nispeten yeni bir inflamatuar belirteçtir ve sistemik hastalıklarda prognoz ve advers etkiler ile ilişkisi gösterilmiştir. Biz bu çalışmamızda mikrovasküler angina tanısı alış hastalarda eosinofil/lenfosit oranını araştırıp koroner arter hastalığı olmayan bireyler ile karşılaştırmayı amaçladık.
 Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza göğüs ağrısı şikâyeti ile kardiyoloji polikliniğine başvurup, miyokard perfüzyon sintigrafisinde miyokardiyal iskemi tespit edilen ve yapılan koroner anjiografide tıkayıcı koroner arter lezyonu saptanmayan 96 hasta alındı. Kontrol grubuna ise genel kontrol için başvurmuş, anginal yakınması ve elektrokardiyografik değişikliği olmayan 80 hasta dahil edildi. 
 Bulgular: Her iki gruptaki hastalar bazal karakteristik özellikler açısından benzerdi. Mikrovasküler angina grubunda eozinofil/lenfosit oranı 0.108 ± 0.102; kontrol grubunda ise 0.068 ± 0.048 idi ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.02). Her iki grup arasında diğer kan parametreleri açısından fark tespit edilmedi.
 Sonuç: Bu çalışmamızda mikrovasküler angina tanısı almış hastalarda eozinofil/lenfosit oranının sağlıklı bireylere göre anlamlı olarak daha yüksek olduğunu tespit ettik. Bulgularımız kronik inflamasyonun özellikle de eozinofillerin mikrovasküler angina patogenezinde önemli rol oynadığını göstermiş olup daha önce yapılan çalışmaları desteklemektedir. Bununla birlikte çalışmamız bu hasta popülasyonunda eozinofil/lenfosit oranını değerlendiren ilk çalışma olma özelliği taşımaktadır.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136025551","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-11DOI: 10.16919/bozoktip.1329518
Ferhat EGE, Mert AKBAS, Gözde DAĞISTAN
ABSTRACT
Aim
This study was carried out to evaluate the efficacy of CT-guided percutaneous cordotomy and postoperative complications in the treatment of intractable pain associated with lung cancer.
Material &Method
Computed tomography (CT) guided-cordotomy was performed on 10 lung cancer patients unresponsive to medical and interventional pain management methods.
Results
The mean pretreatment and post treatment visual analogue scale (VAS) scores of the patients were determined as 10 ± 0.0001 and 1.00 ± 0.67, respectively. Additionally, the mean pretreatment and posttreatment Karnofsky Performance Scale (KPS) scores of the patients were calculated as 40± 9.42 and 73±10.59, respectively. Accordingly, there was a statistically significant difference between the pretreatment and posttreatment VAS and KPS scores. Furthermore, the mean pretreatment and posttreatment morphine equivalent dose of the patients were found as 860.2±199.8 mg and 220.7±69.08 mg, respectively.
Conclusion
The findings of this study suggest that cordotomy is a valuable treatment option for intractable pain problems in patients suffering from lung cancer.
{"title":"THE EFFICACY OF CT-GUIDED PERCUTANEOUS CORDOTOMY ON INTRACTABLE PAIN IN PATIENTS WITH LUNG CANCER","authors":"Ferhat EGE, Mert AKBAS, Gözde DAĞISTAN","doi":"10.16919/bozoktip.1329518","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1329518","url":null,"abstract":"ABSTRACT
 
 Aim
 This study was carried out to evaluate the efficacy of CT-guided percutaneous cordotomy and postoperative complications in the treatment of intractable pain associated with lung cancer. 
 
 Material &Method
 Computed tomography (CT) guided-cordotomy was performed on 10 lung cancer patients unresponsive to medical and interventional pain management methods.
 
 Results
 The mean pretreatment and post treatment visual analogue scale (VAS) scores of the patients were determined as 10 ± 0.0001 and 1.00 ± 0.67, respectively. Additionally, the mean pretreatment and posttreatment Karnofsky Performance Scale (KPS) scores of the patients were calculated as 40± 9.42 and 73±10.59, respectively. Accordingly, there was a statistically significant difference between the pretreatment and posttreatment VAS and KPS scores. Furthermore, the mean pretreatment and posttreatment morphine equivalent dose of the patients were found as 860.2±199.8 mg and 220.7±69.08 mg, respectively.
 
 Conclusion
 The findings of this study suggest that cordotomy is a valuable treatment option for intractable pain problems in patients suffering from lung cancer.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136023674","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-11DOI: 10.16919/bozoktip.1340752
Tuğba ÖZÜDOĞRU ÇELİK
Objective: Reduced cervical lordosis, frequently seen in benign paroxysmal positional vertigo (BPPV), has recently drawn attention to cervical posture disorder in the etiology. This study aimed to investigate the relationship between BPPV and cervical posture. Material and Methods: Twenty-seven patients with BPPV (mean age 45.5±8.07 years) and 29 healthy volunteers without BPPV (mean age 36.0±9.11 years) were included in our study. Cervical spine range of motion (ROM) measurements, cervical lordosis angle (fleche cervicale) and posture evaluation were performed with DIERS Formetric 4D imaging device. The neck disability index (NDI) and neck pain Visual Analog Scale (VAS) of each patient was recorded. Results: In cervical ROM assessment, all cervical ROMs were significantly lower in the case group (p < 0.05) except extension (p > 0.05). Neck pain VAS (p = 0.004) and NDI (p < 0.01) scores were significantly higher in the case group. There was no statistically significant difference between the groups in comparison of spinal sagittal angle parameters (p > 0.05). There was a significant positive correlation between fleche cervicale and thoracic kyphosis index (r = 0.630, p <0.01). Conclusion: No association was found between BPPV and cervical posture. Decreased cervical lordosis is a consequence of BPPV, not an etiologic cause. Painful cervical pathologies may accompany BPPV.
{"title":"Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigolu Hastalarda Servikal Postür Analizi","authors":"Tuğba ÖZÜDOĞRU ÇELİK","doi":"10.16919/bozoktip.1340752","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1340752","url":null,"abstract":"Objective: Reduced cervical lordosis, frequently seen in benign paroxysmal positional vertigo (BPPV), has recently drawn attention to cervical posture disorder in the etiology. This study aimed to investigate the relationship between BPPV and cervical posture. Material and Methods: Twenty-seven patients with BPPV (mean age 45.5±8.07 years) and 29 healthy volunteers without BPPV (mean age 36.0±9.11 years) were included in our study. Cervical spine range of motion (ROM) measurements, cervical lordosis angle (fleche cervicale) and posture evaluation were performed with DIERS Formetric 4D imaging device. The neck disability index (NDI) and neck pain Visual Analog Scale (VAS) of each patient was recorded. Results: In cervical ROM assessment, all cervical ROMs were significantly lower in the case group (p &lt; 0.05) except extension (p &gt; 0.05). Neck pain VAS (p = 0.004) and NDI (p &lt; 0.01) scores were significantly higher in the case group. There was no statistically significant difference between the groups in comparison of spinal sagittal angle parameters (p &gt; 0.05). There was a significant positive correlation between fleche cervicale and thoracic kyphosis index (r = 0.630, p &lt;0.01). Conclusion: No association was found between BPPV and cervical posture. Decreased cervical lordosis is a consequence of BPPV, not an etiologic cause. Painful cervical pathologies may accompany BPPV.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"51 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136026606","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-11DOI: 10.16919/bozoktip.1331935
Alpaslan ÖZTÜRK, Mehmet Ali GÜL, Tuğba AĞBEKTAŞ, Cemile ZONTUL, Cem Hakan ÇİFTÇİ, Ayça TAŞ, Duygu YALINBAŞ YETER, Yavuz SİLİĞ
Giriş: Yaşa bağlı maküler dejenerasyonu gelişmiş toplumlarda ileri derecede görme kaybının en sık nedenidir. ANXA3, hücre sinyal yolakları, hücre profilerasyonu, invazyon, metastaz ve hücre apoptozuna etki ederek tümör gelişimine katkı sağlamaktadır.
Yöntemler: Bu çalışma yaş tip YBMD tanısı alan 39 hasta, aynı zaman diliminde kuru tip YBMD tanısı alan 39 olmak üzere toplam 78 hasta ve daha önce herhangi bir maküler dejenerasyon tanısı almamış sağlıklı 39 kontrol grubundan oluşturuldu. ANXA3 düzeyleri enzim bağlantılı immünosorbent tahlil (ELISA) yöntemi ile tespit edildi.
Bulgular: Bu çalışmada serum ANXA3 düzeyleri kontrol grubuna göre kuru tip YBMD hastalığında anlamlı bir farklılık tespit edildi (p
{"title":"Association of Serum Annexin A3 (ANXA3) Levels with Age-Related Macular Degeneration","authors":"Alpaslan ÖZTÜRK, Mehmet Ali GÜL, Tuğba AĞBEKTAŞ, Cemile ZONTUL, Cem Hakan ÇİFTÇİ, Ayça TAŞ, Duygu YALINBAŞ YETER, Yavuz SİLİĞ","doi":"10.16919/bozoktip.1331935","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1331935","url":null,"abstract":"Giriş: Yaşa bağlı maküler dejenerasyonu gelişmiş toplumlarda ileri derecede görme kaybının en sık nedenidir. ANXA3, hücre sinyal yolakları, hücre profilerasyonu, invazyon, metastaz ve hücre apoptozuna etki ederek tümör gelişimine katkı sağlamaktadır.
 Yöntemler: Bu çalışma yaş tip YBMD tanısı alan 39 hasta, aynı zaman diliminde kuru tip YBMD tanısı alan 39 olmak üzere toplam 78 hasta ve daha önce herhangi bir maküler dejenerasyon tanısı almamış sağlıklı 39 kontrol grubundan oluşturuldu. ANXA3 düzeyleri enzim bağlantılı immünosorbent tahlil (ELISA) yöntemi ile tespit edildi.
 Bulgular: Bu çalışmada serum ANXA3 düzeyleri kontrol grubuna göre kuru tip YBMD hastalığında anlamlı bir farklılık tespit edildi (p","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"58 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136023656","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-09-08DOI: 10.16919/bozoktip.1307841
Mehmet Ali GÜL, Duygu TOZCU, Nezahat KURT, Mustafa ÇAPRAZ
Objective: Gastric cancer is a major health concern which fourth leading cause of cancer death and fifth most common cancer. It has difficulties such as having a poor prognosis and diagnoses at an advanced stage. There are studies to find prognostic indicators that are easily and less invasively obtained in gastric cancer and hematological tests are one of them. In this study, we aimed to investigate the relation between hematological test and gastric cancer.
Materials-Methods: In this study, 48 patients diagnosed with gastric cancer and 45 healthy adults in the control group were examined prospectively. All participants' demographic data and laboratuary results were obtained from the hospital database and recorded.
Results: In the gastric cancer group compared to the healthy control group, while red blood cells (RBC), hemoglobin (HBG), hematocrit (HTC), mean cell hemoglobin concentration (MCHC), platelet distribution width (PDW), lymphocyte (LYM), eosinophil (EU) values were statistically lower, mean corpuscular hemoglobin (MCH), red cell distribution width-standard deviation, red cell distribution width-coefficent of variation (RDW-CV), nucleated red blood cells (NRBC), neutrophil lymphocyte ratio (NLR), platelet lymphocyte ratio (PLR) and monocyte lymphocyte ratio (MLR) values were observed to be statistically higher (p
{"title":"Mide Kanserli Hastaların Hematolojik Parametre Sonuçlarının Değerlendirilmesi","authors":"Mehmet Ali GÜL, Duygu TOZCU, Nezahat KURT, Mustafa ÇAPRAZ","doi":"10.16919/bozoktip.1307841","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1307841","url":null,"abstract":"Objective: Gastric cancer is a major health concern which fourth leading cause of cancer death and fifth most common cancer. It has difficulties such as having a poor prognosis and diagnoses at an advanced stage. There are studies to find prognostic indicators that are easily and less invasively obtained in gastric cancer and hematological tests are one of them. In this study, we aimed to investigate the relation between hematological test and gastric cancer.
 Materials-Methods: In this study, 48 patients diagnosed with gastric cancer and 45 healthy adults in the control group were examined prospectively. All participants' demographic data and laboratuary results were obtained from the hospital database and recorded.
 Results: In the gastric cancer group compared to the healthy control group, while red blood cells (RBC), hemoglobin (HBG), hematocrit (HTC), mean cell hemoglobin concentration (MCHC), platelet distribution width (PDW), lymphocyte (LYM), eosinophil (EU) values were statistically lower, mean corpuscular hemoglobin (MCH), red cell distribution width-standard deviation, red cell distribution width-coefficent of variation (RDW-CV), nucleated red blood cells (NRBC), neutrophil lymphocyte ratio (NLR), platelet lymphocyte ratio (PLR) and monocyte lymphocyte ratio (MLR) values were observed to be statistically higher (p","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"23 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"136363150","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışmada Toros Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin depresyon, beslenme durumları ve bazı antropometrik özellikleri ile uyku kaliteleri arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Çalışma Kasım-Aralık 2022 tarihleri arasında Toros Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde okuyan 200 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya dahil edilme kriterleri 19-40 yaş arası ve çalışmaya gönüllü katılım sağlamış olmaları iken gebe ve emzikliler, kronik hastalığı olanlar, herhangi ilaç, vitamin-mineral ve besin desteği kullanan ve yeme davranış bozukluğu olan öğrenciler çalışma dışında bırakılmışlardır. Çalışmada öğrencilerle yapılan yüz yüze görüşmelerde öğrencilerin; tanımlayıcı özellikleri (yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite kayıtları) sorgulanırken, genel ve santral obezite durumlarının değerlendirilmesi için bazı antropometrik ölçümleri (vücut ağırlığı, boy uzunluğu, bel ve kalça çevresi ölçümleri) ve beslenme durumlarının değerlendirebilmesi içinde 24 saatlik besin tüketim kayıtları alınmıştır. Ayrıca öğrencilerin uyku kalitelerini değerlendirebilmesi için Pittsburgh Uyku Kalite Ölçeği (PUKİ), depresyon durum ve şiddetini saptanabilmesi için de Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) uygulanmıştır.
Bulgular: Çalışmada kötü uyku kalitesine sahip olan öğrencilerin vücut ağırlıkları uyku kalitesi iyi olan öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha fazla olduğu bulunurken, vücut ağırlığındaki bir birimlik artışın uyku kalitesinin iyi olma düzeyini %3.6 oranında azalttığı saptanmıştır (p
{"title":"Üniversite öğrencilerinde uyku kalitesi, depresyon ve obezite ilişkisi: Toros Üniversitesi örneği","authors":"Özlem ÖZPAK AKKUŞ, Ayse Gökçe ALP, İlayda YORULMAZ, Ayşe TEK, Esra CANLI, Özge AYKUT, Ezgi AYKUT","doi":"10.16919/bozoktip.1297411","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1297411","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada Toros Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencilerin depresyon, beslenme durumları ve bazı antropometrik özellikleri ile uyku kaliteleri arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
 Gereç ve Yöntemler: Çalışma Kasım-Aralık 2022 tarihleri arasında Toros Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde okuyan 200 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya dahil edilme kriterleri 19-40 yaş arası ve çalışmaya gönüllü katılım sağlamış olmaları iken gebe ve emzikliler, kronik hastalığı olanlar, herhangi ilaç, vitamin-mineral ve besin desteği kullanan ve yeme davranış bozukluğu olan öğrenciler çalışma dışında bırakılmışlardır. Çalışmada öğrencilerle yapılan yüz yüze görüşmelerde öğrencilerin; tanımlayıcı özellikleri (yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite kayıtları) sorgulanırken, genel ve santral obezite durumlarının değerlendirilmesi için bazı antropometrik ölçümleri (vücut ağırlığı, boy uzunluğu, bel ve kalça çevresi ölçümleri) ve beslenme durumlarının değerlendirebilmesi içinde 24 saatlik besin tüketim kayıtları alınmıştır. Ayrıca öğrencilerin uyku kalitelerini değerlendirebilmesi için Pittsburgh Uyku Kalite Ölçeği (PUKİ), depresyon durum ve şiddetini saptanabilmesi için de Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) uygulanmıştır. 
 Bulgular: Çalışmada kötü uyku kalitesine sahip olan öğrencilerin vücut ağırlıkları uyku kalitesi iyi olan öğrencilere göre anlamlı düzeyde daha fazla olduğu bulunurken, vücut ağırlığındaki bir birimlik artışın uyku kalitesinin iyi olma düzeyini %3.6 oranında azalttığı saptanmıştır (p","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"6 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-09-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135452631","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-08-14DOI: 10.16919/bozoktip.1292828
Davut AYDIN, Murat KORKMAZ, Serhat DURUSOY, Hacı Ali OLÇAR, Muhammed SARIKAYA
Background: Many radiographic parameters associated with rotator cuff tears (RCT) have been described. Our aim is to measure the capacity to predict RCT by reinterpreting the Acromion index (AI) with a new radiographic measurement technique.
Methods: The shoulder magnetic resonance imaging (MRI) report of a total of 62 patients and AI measured with the new technique in shoulder radiographs were evaluated. On shoulder radiographs, the glenohumeral length was identified as the length between the lateral humerus tuberculum majus and the anterior midpoint of the glenoid joint. The glenoacromial length was also defined from a different perspective as the length between the lateral tip of the acromion and the anterior midpoint of the glenoid joint.
Results: There was no significant difference in glenohumeral length between patients with complete and partial RCT and those without RCT (p value=0.163). There was no significant difference in glenoacromial length between these three groups of patients (Pvalue=0.110). It was concluded that there was no significant difference between the three groups of patients in terms of AI that we redefined (Pvalue=0.095).
Conclusion: AI of the glenohumeral and glenoacromial lengths, which were redefined with a different measurement technique on the shoulder radiography, did not yield statistically significant results in the diagnosis of shoulder RCT.
{"title":"Can the role of the acromion index in the diagnosis of rotator cuff tear be redefined with a different measurement technique?","authors":"Davut AYDIN, Murat KORKMAZ, Serhat DURUSOY, Hacı Ali OLÇAR, Muhammed SARIKAYA","doi":"10.16919/bozoktip.1292828","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1292828","url":null,"abstract":"Background: Many radiographic parameters associated with rotator cuff tears (RCT) have been described. Our aim is to measure the capacity to predict RCT by reinterpreting the Acromion index (AI) with a new radiographic measurement technique.
 Methods: The shoulder magnetic resonance imaging (MRI) report of a total of 62 patients and AI measured with the new technique in shoulder radiographs were evaluated. On shoulder radiographs, the glenohumeral length was identified as the length between the lateral humerus tuberculum majus and the anterior midpoint of the glenoid joint. The glenoacromial length was also defined from a different perspective as the length between the lateral tip of the acromion and the anterior midpoint of the glenoid joint.
 Results: There was no significant difference in glenohumeral length between patients with complete and partial RCT and those without RCT (p value=0.163). There was no significant difference in glenoacromial length between these three groups of patients (Pvalue=0.110). It was concluded that there was no significant difference between the three groups of patients in terms of AI that we redefined (Pvalue=0.095).
 Conclusion: AI of the glenohumeral and glenoacromial lengths, which were redefined with a different measurement technique on the shoulder radiography, did not yield statistically significant results in the diagnosis of shoulder RCT.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"19 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135308263","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gastrointestinal stromal tumors (GISTs), nonepithelial, mesenchymal tumors arising from the interstitial cells of Cajal. The diagnostic tool for the GISTs is tyrosine kinase growth factor receptor (c-KIT / CD117) expression. They most commonly occur in the the stomach. Here we reported a rare case of GIST, presenting as a large cystic mass connected to the main tumor with a peduncle. A 44-year-old female patient presented to the emergency department with abdominal pain and intestinal obstruction. Emergency laparatomy revealed a cystic mass of approximately 25 cm in diameter. The pathological diagnosis was gastrointestinal stromal tumor with cystic degenaration. Tumor contained areas of necrosis, high mitotic index, c-KIT positive and was large in diameter. Cystic GISTs have poor prognostic factors and patients should be followed closely in the postoperative period.
{"title":"An Unusual Presentation of Huge Gastric Cystic Gastrointestinal Stromal Tumor","authors":"Nihan TURHAN, Didem ERTORUL, Elbrus ZARBALİYEV, Safak COSKUN, Dilek YILMAZ","doi":"10.16919/bozoktip.1159004","DOIUrl":"https://doi.org/10.16919/bozoktip.1159004","url":null,"abstract":"Gastrointestinal stromal tumors (GISTs), nonepithelial, mesenchymal tumors arising from the interstitial cells of Cajal. The diagnostic tool for the GISTs is tyrosine kinase growth factor receptor (c-KIT / CD117) expression. They most commonly occur in the the stomach. Here we reported a rare case of GIST, presenting as a large cystic mass connected to the main tumor with a peduncle. A 44-year-old female patient presented to the emergency department with abdominal pain and intestinal obstruction. Emergency laparatomy revealed a cystic mass of approximately 25 cm in diameter. The pathological diagnosis was gastrointestinal stromal tumor with cystic degenaration. Tumor contained areas of necrosis, high mitotic index, c-KIT positive and was large in diameter. Cystic GISTs have poor prognostic factors and patients should be followed closely in the postoperative period.","PeriodicalId":483950,"journal":{"name":"Bozok tıp dergisi","volume":"15 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135398141","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：