Aile müessesesinin doğuşu ve yapısı toplumların âdetlerine, örflerine, gelenek ve dinî durumlarına göre şekillenir. Türk aile tipi, Orta Asya’dan getirdiği gelenekle İslamî anlayışın prensipleriyle teşekkül etmiştir. Bu çalışma 1777-1841 tarihli Sivas şeriye sicillerine yansıyan Osmanlı ailesinin teşekkülüyle ilgili belgelerin tespit ve tahlilinden oluşmaktadır. Yirmi bir adet sicil defteri esas alınarak bir aileyi oluşturan, nişan, mehir, nikâh gibi aşamaların yansımaları ve ailenin teşekkülünde karşılaşılan zorluklar belirlendi. Evlilik süresinde meydana gelen problemler ve evlilik birliğinin bozulmasına temas edildi. Evlilik birliğinden dünyaya gelen çocuklar ve onların istatistiksel oranları verildi. Çoğu zaman bir yanılgı olarak karşımıza çıkan ve İslam’ın taaddüd-i zevcât şeklinde isimlendirdiği ruhsatının çok kullanılmadığı ve eski Türk ailesindeki tek eşliliğin esas olduğu tespiti mevcut veriler ışığında oransal olarak gösterilmeye çalışıldı. Sicil kayıtlarında belirtilen bu verilerin tespiti, mahkemeye yansıyan müteveffa kişinin tereke/muhallefat kayıtlarından çıkarılmıştır. Çünkü miras taksiminde bir ailen tüm fertlerini görme imkânına sahıp oluyoruz. Tespit edilen verilerde Müslim, gayrimüslim aile yapıları ayrı başlıklar halinde işlenmiştir.
{"title":"Sivas Şehrinin Aile Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme (1777-1841 Tarihli Sivas Şer’iyye Sicillerine Göre)","authors":"Ebubekir Sıddık Yücel","doi":"10.17859/pauifd.1363327","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1363327","url":null,"abstract":"Aile müessesesinin doğuşu ve yapısı toplumların âdetlerine, örflerine, gelenek ve dinî durumlarına göre şekillenir. Türk aile tipi, Orta Asya’dan getirdiği gelenekle İslamî anlayışın prensipleriyle teşekkül etmiştir. Bu çalışma 1777-1841 tarihli Sivas şeriye sicillerine yansıyan Osmanlı ailesinin teşekkülüyle ilgili belgelerin tespit ve tahlilinden oluşmaktadır. Yirmi bir adet sicil defteri esas alınarak bir aileyi oluşturan, nişan, mehir, nikâh gibi aşamaların yansımaları ve ailenin teşekkülünde karşılaşılan zorluklar belirlendi. Evlilik süresinde meydana gelen problemler ve evlilik birliğinin bozulmasına temas edildi. Evlilik birliğinden dünyaya gelen çocuklar ve onların istatistiksel oranları verildi. Çoğu zaman bir yanılgı olarak karşımıza çıkan ve İslam’ın taaddüd-i zevcât şeklinde isimlendirdiği ruhsatının çok kullanılmadığı ve eski Türk ailesindeki tek eşliliğin esas olduğu tespiti mevcut veriler ışığında oransal olarak gösterilmeye çalışıldı. Sicil kayıtlarında belirtilen bu verilerin tespiti, mahkemeye yansıyan müteveffa kişinin tereke/muhallefat kayıtlarından çıkarılmıştır. Çünkü miras taksiminde bir ailen tüm fertlerini görme imkânına sahıp oluyoruz. Tespit edilen verilerde Müslim, gayrimüslim aile yapıları ayrı başlıklar halinde işlenmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"6 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139159266","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada temel olarak hayvanlara yönelik tutumların dindarlık ve maneviyat ile ilişkisi ele alınmaktadır. Kendini öznel olarak dindar gören bireylerin hayvanlarla olan ilişkilerini nasıl düzenlediği, sahip olduğu dini inancın hayvanlarla olan ilişkisini ne derece şekillendirdiği bu çalışmanın temel çıkış noktasıdır. Dindarlık eğilimine sahip olduğunu ifade eden bireylerin hayvanseverlikten ne derece etkilendiği çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Dini hayat, yaşantılar ve dinin kişilik üzerindeki etkileri bireyin duygu kontrolü ve çevresi ile etkileşiminde önemli bir rol oynamaktadır. Psikolojik olarak kendini iyi hisseden bireyler daha huzurlu ve mutlu olmalarının yanı sıra başkalarına yardım etmenin hazzına da ulaşmış olmaktadırlar. Dini davranış ve tutumların gelişmesinde bireylerin içerisinde bulundukları doğal ve beşerî çevre, almış olduğu eğitim, diğer dindar bireylerin tutumları ve var olan zihinsel kapasitesi etkili olmaktadır. Bu doğrultuda yapılmış olan çalışmada üniversite öğrencilerinin hayvanseverlik tutumlarının dindarlık eğilimine göre farklılaşıp farklılaşmadığı araştırılmış ve dindarlık tutumları ile hayvanseverlik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.
{"title":"Hayvanlara Yönelik Tutumların Dindarlık ve Maneviyatla İlişkisi","authors":"Mercan Özen, Saffet Kartopu","doi":"10.17859/pauifd.1363929","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1363929","url":null,"abstract":"Bu çalışmada temel olarak hayvanlara yönelik tutumların dindarlık ve maneviyat ile ilişkisi ele alınmaktadır. Kendini öznel olarak dindar gören bireylerin hayvanlarla olan ilişkilerini nasıl düzenlediği, sahip olduğu dini inancın hayvanlarla olan ilişkisini ne derece şekillendirdiği bu çalışmanın temel çıkış noktasıdır. Dindarlık eğilimine sahip olduğunu ifade eden bireylerin hayvanseverlikten ne derece etkilendiği çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Dini hayat, yaşantılar ve dinin kişilik üzerindeki etkileri bireyin duygu kontrolü ve çevresi ile etkileşiminde önemli bir rol oynamaktadır. Psikolojik olarak kendini iyi hisseden bireyler daha huzurlu ve mutlu olmalarının yanı sıra başkalarına yardım etmenin hazzına da ulaşmış olmaktadırlar. Dini davranış ve tutumların gelişmesinde bireylerin içerisinde bulundukları doğal ve beşerî çevre, almış olduğu eğitim, diğer dindar bireylerin tutumları ve var olan zihinsel kapasitesi etkili olmaktadır. Bu doğrultuda yapılmış olan çalışmada üniversite öğrencilerinin hayvanseverlik tutumlarının dindarlık eğilimine göre farklılaşıp farklılaşmadığı araştırılmış ve dindarlık tutumları ile hayvanseverlik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"256 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139161115","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Din eğitimi bir bilim alanı olarak kabul görmüş ve birçok akademik çalışmaların yapıldığı bir alandır. Her ne kadar farklı görüşler olsa da bilim alanlarının diğer bilimlerle ilişkisi bir kesişim alanını da barındırmaktadır. Din eğitimi alanında Temel İslam Bilimleri’nin alt dalları olan Tefsir, Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kıraat ana bilim dalları ile ortak çalışmaların varlığına rastlanmıştır. Bu çalışmaların bir kısmı lisansüstü tezlerden oluşmaktadır. Türkiye’de din eğitimi alanında 1950’lerden bu yana 1759 adet lisansüstü tez hazırlanmıştır. Bu çalışma belirtilen alanda hazırlanan tezleri tetkik ederek, bütüncül bakış açısıyla inceleyerek yararlı ve anlamlı sonuçlara ulaşması ve bu alandaki diğer çalışmalara rehber olması açısından önem arz etmektedir. Araştırmanın temel problemi şu şekildedir. Din eğitimi alanında Kur’an-ı Kerim’i merkeze alan lisansüstü çalışmaların tür, yıl, danışman, üniversite, izin durumu, yöntemi, yazarların cinsiyeti ve işlediği konulara göre dağılımı nasıldır? Belirtilen problem çerçevesinde yürütülen inceleme neticesinde din eğitimi alanında Kur’an-ı Kerim merkezli 17’si doktora, 101’i yüksek lisans tezi olmak üzere toplamda 118 lisansüstü tez bulunduğu, tezlerde genellikle literatür tarama yöntemi tercih edildiği, tez hazırlayanların %64’ünün erkek, %36’sının kadın olduğu, tezlerin %74,6’sının genel olarak eğitim ve din eğitimini ele aldığı geri kalanın alanın alt kırılımlarına yer verdiği, tezlerin Kuran-ı Kerim odaklı 21 kavrama yer verdiği gibi sonuçlara ulaşılmıştır.
{"title":"Türkiye’de Hazırlanan Kur’an-ı Kerim ve İlgili Konuları Esas Alan Din Eğitimi Tezlerinin Değerlendirilmesi","authors":"Ali Gül","doi":"10.17859/pauifd.1397022","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1397022","url":null,"abstract":"Din eğitimi bir bilim alanı olarak kabul görmüş ve birçok akademik çalışmaların yapıldığı bir alandır. Her ne kadar farklı görüşler olsa da bilim alanlarının diğer bilimlerle ilişkisi bir kesişim alanını da barındırmaktadır. Din eğitimi alanında Temel İslam Bilimleri’nin alt dalları olan Tefsir, Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kıraat ana bilim dalları ile ortak çalışmaların varlığına rastlanmıştır. Bu çalışmaların bir kısmı lisansüstü tezlerden oluşmaktadır. Türkiye’de din eğitimi alanında 1950’lerden bu yana 1759 adet lisansüstü tez hazırlanmıştır. Bu çalışma belirtilen alanda hazırlanan tezleri tetkik ederek, bütüncül bakış açısıyla inceleyerek yararlı ve anlamlı sonuçlara ulaşması ve bu alandaki diğer çalışmalara rehber olması açısından önem arz etmektedir. Araştırmanın temel problemi şu şekildedir. Din eğitimi alanında Kur’an-ı Kerim’i merkeze alan lisansüstü çalışmaların tür, yıl, danışman, üniversite, izin durumu, yöntemi, yazarların cinsiyeti ve işlediği konulara göre dağılımı nasıldır? Belirtilen problem çerçevesinde yürütülen inceleme neticesinde din eğitimi alanında Kur’an-ı Kerim merkezli 17’si doktora, 101’i yüksek lisans tezi olmak üzere toplamda 118 lisansüstü tez bulunduğu, tezlerde genellikle literatür tarama yöntemi tercih edildiği, tez hazırlayanların %64’ünün erkek, %36’sının kadın olduğu, tezlerin %74,6’sının genel olarak eğitim ve din eğitimini ele aldığı geri kalanın alanın alt kırılımlarına yer verdiği, tezlerin Kuran-ı Kerim odaklı 21 kavrama yer verdiği gibi sonuçlara ulaşılmıştır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139172762","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kur’ân’ın Türkçe Tefsiri ve Tercümesi üzerine yapılan akademik çalışmaların sayısı son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Doç. Dr. İlhami Günay’ın kaleme almış olduğu “Başlangıcından Bugüne Kur’ân’ın Türkçe Tefsir ve Tercümesi” başlıklı eseridir. Kur’ân-ı Kerim’in bütün olarak tefsiri, hicri ikinci asırdan itibaren kendi dilinde yapılmaya başlamıştır. İlk üç asırda gâyet dar hacimli olan yorum çalışmaları, dördüncü yüzyıldan itibaren genel olarak dil tahlilleri, kelam, fıkıh ve tasavvuf gibi unsurların girmesiyle hacimli tefsirler yazılmaya başlanmıştır. Arapça dilinde yazılan bazı tefsirlerin erken dönemde Farsçaya ve takiben Türkçeye tercüme edildiği bilinmektedir. Hicri dördüncü asırda Sâmânoğulları döneminde Taberî tefsirinin Türkçeye tercüme edilmesiyle bu dilde tefsir yazımı, önceleri faziletli âyet ve sûre tefsirleri öncelikli olmak üzere yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde ekseriyetle Arapça olarak yürütülen tefsir faaliyeti, konunun âlimleri tarafından halka cami dersleri şeklinde sunulmuştur. Osmanlı saraylarında padişahların katılımıyla Huzur Dersleri ismiyle tefsir müzakerelerinin Türkçe yapılması, tefsir derslerinin avamdan havasa kadar yaygınlaştığını göstermektedir. Türkiye’deki Yazma Eserler kütüphanelerinde yer alan yüzlerce âyet/âyetler, sûre/sûreler, cüz/cüzler, nâtamam ve tamam Türkçe tefsirleri buna şahitlik etmektedir. Kur’ân’ın dünya dillerine tercümesinin en yakın komşu kültür dillerinden başlamak üzere hicri ikinci asırdan itibaren başladığı söylenebilir. Türkçe özelinde satır arası Kur’ân tercümeleri Selçuklular döneminden itibaren yapılagelmiştir.
{"title":"BAŞLANGICINDAN BUGÜNE KUR’ÂN’IN TÜRKÇE TEFSİR VE TERCÜMESİ İlhami Günay, (Ensar Neşriyat, İstanbul 2021, 1. Baskı), 584 s.","authors":"Mehmet Deri̇","doi":"10.17859/pauifd.1384425","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1384425","url":null,"abstract":"Kur’ân’ın Türkçe Tefsiri ve Tercümesi üzerine yapılan akademik çalışmaların sayısı son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Doç. Dr. İlhami Günay’ın kaleme almış olduğu “Başlangıcından Bugüne Kur’ân’ın Türkçe Tefsir ve Tercümesi” başlıklı eseridir. Kur’ân-ı Kerim’in bütün olarak tefsiri, hicri ikinci asırdan itibaren kendi dilinde yapılmaya başlamıştır. İlk üç asırda gâyet dar hacimli olan yorum çalışmaları, dördüncü yüzyıldan itibaren genel olarak dil tahlilleri, kelam, fıkıh ve tasavvuf gibi unsurların girmesiyle hacimli tefsirler yazılmaya başlanmıştır. Arapça dilinde yazılan bazı tefsirlerin erken dönemde Farsçaya ve takiben Türkçeye tercüme edildiği bilinmektedir. Hicri dördüncü asırda Sâmânoğulları döneminde Taberî tefsirinin Türkçeye tercüme edilmesiyle bu dilde tefsir yazımı, önceleri faziletli âyet ve sûre tefsirleri öncelikli olmak üzere yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde ekseriyetle Arapça olarak yürütülen tefsir faaliyeti, konunun âlimleri tarafından halka cami dersleri şeklinde sunulmuştur. Osmanlı saraylarında padişahların katılımıyla Huzur Dersleri ismiyle tefsir müzakerelerinin Türkçe yapılması, tefsir derslerinin avamdan havasa kadar yaygınlaştığını göstermektedir. Türkiye’deki Yazma Eserler kütüphanelerinde yer alan yüzlerce âyet/âyetler, sûre/sûreler, cüz/cüzler, nâtamam ve tamam Türkçe tefsirleri buna şahitlik etmektedir. Kur’ân’ın dünya dillerine tercümesinin en yakın komşu kültür dillerinden başlamak üzere hicri ikinci asırdan itibaren başladığı söylenebilir. Türkçe özelinde satır arası Kur’ân tercümeleri Selçuklular döneminden itibaren yapılagelmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"70 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139173774","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu makalede talâkın zamana izâfesi diğer bir tabirle muzâf talâk konusu ele alınacaktır. Hem klasik fıkıhtaki görüşler ve delilleri ele alınacak, hem de ahvâl-i şahsiyye kanunlarının meseleyi nasıl ele aldıkları ortaya konacaktır. Dört mezhep, İbâzîler ve Zeydîlere göre talâkın derhal olması şart olmayıp, gelecekteki bir zamana bağlanması geçerlidir. Zâhirîler ve Ca‘ferîlere göre ise sadece müneccez şekilde olan talâk boşama için elverişli olup, ileriki bir zamana bağlanılan talâk geçerli değildir. Günümüzde de bazı İslâm hukukçuları ve birçok ahvâl-i şahsiyye kanunu cumhurun görüşünü terk ederek, muzâf talâkın gerçekleşmeyeceği görüşünü benimsemiştir. İleriki bir zamana bağlanarak yapılan boşama Hz. Peygamber’den (sav) sonra ortaya çıktığından ve sünnî boşama prosedürüne uymadığından bid‘î talâk kapsamına girmektedir. Muvakkat nikahın farklı bir versiyonudur. Talâkın geçerli olacağı görüşü sünnî talâkın şartlarını yerine getirmeye elverişli olmadığı gibi, şeriatın evlilik ve boşanma ile ilgili maksatlarıyla da uyumlu değildir ve aileye zarar vermektedir. Boşamanın geçerli olmadığı görüşü, ailenin maslahatına olup, Kur’an ve Sünnetin prosedürünü yerine getirmeye imkân sağlamaktadır.
{"title":"CONTİNGENT DIVORCE (MUḌÂF ṬALÂQ) IN ISLAMIC LAW","authors":"Selahattin Yilmaz","doi":"10.17859/pauifd.1336995","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1336995","url":null,"abstract":"Bu makalede talâkın zamana izâfesi diğer bir tabirle muzâf talâk konusu ele alınacaktır. Hem klasik fıkıhtaki görüşler ve delilleri ele alınacak, hem de ahvâl-i şahsiyye kanunlarının meseleyi nasıl ele aldıkları ortaya konacaktır. Dört mezhep, İbâzîler ve Zeydîlere göre talâkın derhal olması şart olmayıp, gelecekteki bir zamana bağlanması geçerlidir. Zâhirîler ve Ca‘ferîlere göre ise sadece müneccez şekilde olan talâk boşama için elverişli olup, ileriki bir zamana bağlanılan talâk geçerli değildir. Günümüzde de bazı İslâm hukukçuları ve birçok ahvâl-i şahsiyye kanunu cumhurun görüşünü terk ederek, muzâf talâkın gerçekleşmeyeceği görüşünü benimsemiştir. İleriki bir zamana bağlanarak yapılan boşama Hz. Peygamber’den (sav) sonra ortaya çıktığından ve sünnî boşama prosedürüne uymadığından bid‘î talâk kapsamına girmektedir. Muvakkat nikahın farklı bir versiyonudur. Talâkın geçerli olacağı görüşü sünnî talâkın şartlarını yerine getirmeye elverişli olmadığı gibi, şeriatın evlilik ve boşanma ile ilgili maksatlarıyla da uyumlu değildir ve aileye zarar vermektedir. Boşamanın geçerli olmadığı görüşü, ailenin maslahatına olup, Kur’an ve Sünnetin prosedürünü yerine getirmeye imkân sağlamaktadır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"20 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139178980","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bir ilmin sınırlarının ortaya konabilmesi için terimler ve anlam alanları büyük önem arz etmektedir. Son yıllarda belâgat ve belâgat terminolojisi ile ilgili çalışmalar giderek artmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de Prof. Dr. Ali Bulut’un kaleme almış olduğu “Belâgat Terimleri Sözlüğü” adlı eserdir. Söz konusu çalışmada 800 tane belâgat terimi Arapça ve Türkçe örneklerden hareketle açıklanmıştır. Eser tek bölüm halinde kaleme alınmış olup alfabetik olarak hazırlanmıştır. Eserde terimlerin Türkçedeki karşılıklarına ve Türk edebiyatından örneklere yoğun bir şekilde yer verilmesi terimlerin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Eserde bir terimin birden fazla ismi olması durumunda yaygınlık kazanmış ismine yer verilmiş diğerlerine işaret edilmekle yetinilmiştir. Eser, konuyla ilgili Türkçe literatürde fazla kaynak bulunmaması nedeniyle önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
{"title":"Belâgat Terimleri Sözlüğü","authors":"İsa Güceyüz","doi":"10.17859/pauifd.1377832","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1377832","url":null,"abstract":"Bir ilmin sınırlarının ortaya konabilmesi için terimler ve anlam alanları büyük önem arz etmektedir. Son yıllarda belâgat ve belâgat terminolojisi ile ilgili çalışmalar giderek artmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de Prof. Dr. Ali Bulut’un kaleme almış olduğu “Belâgat Terimleri Sözlüğü” adlı eserdir. Söz konusu çalışmada 800 tane belâgat terimi Arapça ve Türkçe örneklerden hareketle açıklanmıştır. Eser tek bölüm halinde kaleme alınmış olup alfabetik olarak hazırlanmıştır. Eserde terimlerin Türkçedeki karşılıklarına ve Türk edebiyatından örneklere yoğun bir şekilde yer verilmesi terimlerin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Eserde bir terimin birden fazla ismi olması durumunda yaygınlık kazanmış ismine yer verilmiş diğerlerine işaret edilmekle yetinilmiştir. Eser, konuyla ilgili Türkçe literatürde fazla kaynak bulunmaması nedeniyle önemli bir boşluğu doldurmaktadır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"19 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139184485","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kur’ân-ı Kerim’in insanlık tarihi boyunca orijinal haliyle muhafaza edilmek suretiyle bugüne intikal eden yegâne kitap olduğu konusunda Müslümanlar ve insanlığın büyük bir kısmı hemfikirdir. Bununla birlikte İslâmî literatürde Kur’ân’da eksiklik bulunduğu vehmini ortaya çıkaracak nitelikte bazı rivayetlere rastlanmaktadır. İmam Mâlik de İslâmî literatürün en muteber hadis kaynaklarından biri olan Muvatta’ın sahibidir ve Kur’ân’ın eksiksiz muhafazasına aykırı kabul edilebilecek bazı rivayetler bu eserde de yer almaktadır. Radâ‘/süt emme ve recm konularına dair bu rivayetler Mâlik b. Enes tarafından metinlerindeki problemli ifadelere rağmen niçin nakledilmiştir? İmam Mâlik’in Kur’ân algısında bir farklılık mı söz konusudur? sorularına cevap arayan bu çalışma Mâlik b. Enes’in Kur’ân algısı, Kur’ân’ın korunmuşluğu anlayışı ve söz konusu rivayetleri nakletme gerekçelerini konu edinmiştir. Araştırma sonunda İmam Mâlik’in İslâm dünyasında mevcut Kur’ân algısından farklı bir anlayışa sahip olmadığı, ilgili rivayetleri hadis nakletme prensipleri doğrultusunda aktardığı ve rivayetlerin Kur’ân’ın korunmuşluğu ile çelişen yönlerini göz önünde bulundurmadığı tespit edilmiştir.
{"title":"Imām Mālik’s Transmission of Some Narrations That Contradict Preservation of The Qur'an in The Context of His Perception of The Qur'an","authors":"Sümeyye Sayğin","doi":"10.17859/pauifd.1351973","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1351973","url":null,"abstract":"Kur’ân-ı Kerim’in insanlık tarihi boyunca orijinal haliyle muhafaza edilmek suretiyle bugüne intikal eden yegâne kitap olduğu konusunda Müslümanlar ve insanlığın büyük bir kısmı hemfikirdir. Bununla birlikte İslâmî literatürde Kur’ân’da eksiklik bulunduğu vehmini ortaya çıkaracak nitelikte bazı rivayetlere rastlanmaktadır. İmam Mâlik de İslâmî literatürün en muteber hadis kaynaklarından biri olan Muvatta’ın sahibidir ve Kur’ân’ın eksiksiz muhafazasına aykırı kabul edilebilecek bazı rivayetler bu eserde de yer almaktadır. Radâ‘/süt emme ve recm konularına dair bu rivayetler Mâlik b. Enes tarafından metinlerindeki problemli ifadelere rağmen niçin nakledilmiştir? İmam Mâlik’in Kur’ân algısında bir farklılık mı söz konusudur? sorularına cevap arayan bu çalışma Mâlik b. Enes’in Kur’ân algısı, Kur’ân’ın korunmuşluğu anlayışı ve söz konusu rivayetleri nakletme gerekçelerini konu edinmiştir. Araştırma sonunda İmam Mâlik’in İslâm dünyasında mevcut Kur’ân algısından farklı bir anlayışa sahip olmadığı, ilgili rivayetleri hadis nakletme prensipleri doğrultusunda aktardığı ve rivayetlerin Kur’ân’ın korunmuşluğu ile çelişen yönlerini göz önünde bulundurmadığı tespit edilmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"15 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139184447","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Klasik şiirin kaynakları dendiğinde akla evvela yazılı ve sözlü kaynaklar gelmektedir. Bunlar arasında, tasavvufi, felsefi ve dini kaynaklar; tarih ve menkıbeler; kültürel ve sosyal hayata dair hadiseler, âdetler, âlet ve edevatlar gibi bir çok konu ve nesne sayılabilir. Öte yandan sanat felsefesi bağlamında Platon’la başlayan mimesis teorisi, şiirin kaynağına dair daha genel bir yaklaşımda bulunur. Buna göre şiir, taklide dayalı bir sanat olmak bakımından görünür dünyadan beslenir. Bilindiği gibi Platon, aslolanın görünenin ötesindeki idealar dünyası olduğunu düşünür. O, şiirle ilgili olarak, gerçeğin değil yalnız bir kopyanın taklidi olması nedeniyle onun hakikati yansıtamayacağını dile getirir. Klasik şiirde ise şairler, sözlerinin hakikate müteallik olduğunu salık verirler ve şiirin manasının, tanrısal bir kaynaktan geldiğini vurgularlar. Makale, şuaranın ilham iddiasının düşünsel bir zemini olup olmadığını konu edinmektedir. Bu bakımdan şiirin membaı olarak görünür dünyayı işaret eden Grek düşünürlerin mimesis anlayışı ve gayb âleminden mana devşirdiğini ima eden şairlerin ilham düşüncesi makalede ele alınmıştır.
{"title":"Klasik Şiirin Kaynağı: Mimesis Karşısında İlhamın İmkânı","authors":"Nazım Taşan","doi":"10.17859/pauifd.1372038","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1372038","url":null,"abstract":"Klasik şiirin kaynakları dendiğinde akla evvela yazılı ve sözlü kaynaklar gelmektedir. Bunlar arasında, tasavvufi, felsefi ve dini kaynaklar; tarih ve menkıbeler; kültürel ve sosyal hayata dair hadiseler, âdetler, âlet ve edevatlar gibi bir çok konu ve nesne sayılabilir. Öte yandan sanat felsefesi bağlamında Platon’la başlayan mimesis teorisi, şiirin kaynağına dair daha genel bir yaklaşımda bulunur. Buna göre şiir, taklide dayalı bir sanat olmak bakımından görünür dünyadan beslenir. Bilindiği gibi Platon, aslolanın görünenin ötesindeki idealar dünyası olduğunu düşünür. O, şiirle ilgili olarak, gerçeğin değil yalnız bir kopyanın taklidi olması nedeniyle onun hakikati yansıtamayacağını dile getirir. Klasik şiirde ise şairler, sözlerinin hakikate müteallik olduğunu salık verirler ve şiirin manasının, tanrısal bir kaynaktan geldiğini vurgularlar. Makale, şuaranın ilham iddiasının düşünsel bir zemini olup olmadığını konu edinmektedir. Bu bakımdan şiirin membaı olarak görünür dünyayı işaret eden Grek düşünürlerin mimesis anlayışı ve gayb âleminden mana devşirdiğini ima eden şairlerin ilham düşüncesi makalede ele alınmıştır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"69 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139213623","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ahzâb Sûresi, Kur’an’ın nâzil olduğu döneme ilişkin önemli hadiselere açıklık getiren, o dönemde uygulamada olan bazı yanlışları düzelten Kur’an’ın Medenî sûrelerinden biridir. Bu sûrenin dikkati çeken en önemli özelliği, o dönemde yürürlükte olan bazı uygulamaları eleştirel bir şekilde ele almasıdır. Bu bağlamda evlatlık uygulaması, zıhâr meselesi sûrenin üzerinde durduğu konulardandır. Ayrıca Ahzâb Sûresi’nde Hz. Peygamber’in önemli savaşlarından biri olan Hendek Gazvesi önemli sahneleriyle aktarılmaktadır. Bunun yanı sıra Hz. Peygamber’in eşleriyle olan münasebetlerinin yanı sıra, Resûl-i Ekrem’in eşlerine dönük uyarılar bu sûresinin içerdiği konulardandır. Zikredilen tüm bu meselelerin ortak yönü esasında sûrenin tarihî bazı hadiselere açıklık getirmiş olmasıdır. Ancak sûre, zikri geçen meselelerin çoğunu mücmel bir bağlamda ele almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın ele almış olduğu bu meselelerin Hz. Peygamber’in hayatı çercevesinde ve âyetlerin nâzil olduğu ortam bilgisi ışığında anlaşılması son derece önemlidir. Bu çalışma, tarihî bazı hadiselere atıfta bulunan Ahzâb Sûresi’nin hükümlerinin anlaşılmasında, siyer bilgisinin ve nüzûl ortamının dikkate alınmasının ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmak üzerinedir.
{"title":"Sîret-Nüzûl İlişkisi Işığında Ahzâb Sûresi’nin Ortaya Koyduğu Hükümlerin Anlaşılmasının Önemi","authors":"Mehmet Yaşar","doi":"10.17859/pauifd.1365395","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1365395","url":null,"abstract":"Ahzâb Sûresi, Kur’an’ın nâzil olduğu döneme ilişkin önemli hadiselere açıklık getiren, o dönemde uygulamada olan bazı yanlışları düzelten Kur’an’ın Medenî sûrelerinden biridir. Bu sûrenin dikkati çeken en önemli özelliği, o dönemde yürürlükte olan bazı uygulamaları eleştirel bir şekilde ele almasıdır. Bu bağlamda evlatlık uygulaması, zıhâr meselesi sûrenin üzerinde durduğu konulardandır. Ayrıca Ahzâb Sûresi’nde Hz. Peygamber’in önemli savaşlarından biri olan Hendek Gazvesi önemli sahneleriyle aktarılmaktadır. Bunun yanı sıra Hz. Peygamber’in eşleriyle olan münasebetlerinin yanı sıra, Resûl-i Ekrem’in eşlerine dönük uyarılar bu sûresinin içerdiği konulardandır. Zikredilen tüm bu meselelerin ortak yönü esasında sûrenin tarihî bazı hadiselere açıklık getirmiş olmasıdır. Ancak sûre, zikri geçen meselelerin çoğunu mücmel bir bağlamda ele almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın ele almış olduğu bu meselelerin Hz. Peygamber’in hayatı çercevesinde ve âyetlerin nâzil olduğu ortam bilgisi ışığında anlaşılması son derece önemlidir. Bu çalışma, tarihî bazı hadiselere atıfta bulunan Ahzâb Sûresi’nin hükümlerinin anlaşılmasında, siyer bilgisinin ve nüzûl ortamının dikkate alınmasının ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmak üzerinedir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"48 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139221838","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İslâm hukuku, aileye önem vermiş onun koruması, güvenliği, mutluluk ve huzur içinde yaşaması için düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemelerin en önemlilerinde biri de nafakadır. İslâm aile hukukunda, evliliğin sona erdirilmesiyle birlikte özellikle erkek olan eşe bazı sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukların başında süreli olarak yerine getirilmesi gereken bâin talak nafakası gelmektedir. Bu çalışma kapsamında, bâin talak ve yoksulluk nafakası yükümlülüğü konusunda tespitlerde bulunulurken, başta İslâm hukukundaki naslar olmak üzere Türk medeni hukukundaki yoksulluk nafaka yükümlülüğünün birey-hukuk-nafaka ilişkilerinin nasıl evirildiği ve bu alana dair pratik sonuçların ne tür dış faktörlerden etkilendiği de göz önünde bulundurularak konu nitel veri analizi yöntemiyle ele alınmıştır. Zira karşılaştırmalı bir sosyo-hukûkî çalışmanın doğası disiplinlerarası olmayı gerektirmektedir. Disiplinlerarası olmak, bu tür araştırmaların, başka disiplinlere ait yöntem, metot ve teori bileşenlerini sentezleyerek sınırlarını zorlayıp karşılıklı bir etkileşim kullanması demektir. Nafakaya dair mukayeseli bir anlam ve algı arayışı içinde olunacak bu çalışmada, sosyal bilimlerin nitel araştırma yönteminin en doğru seçenek olduğu görülmektedir.
{"title":"Güncel Tartışmalarla Yoksulluk Nafakası İle İslâm Aile Hukukundaki Bâin Talâk Nafakasının Mukayesesi","authors":"Yahya Bi̇lgi̇ner","doi":"10.17859/pauifd.1365033","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1365033","url":null,"abstract":"İslâm hukuku, aileye önem vermiş onun koruması, güvenliği, mutluluk ve huzur içinde yaşaması için düzenlemeler yapmıştır. Bu düzenlemelerin en önemlilerinde biri de nafakadır. İslâm aile hukukunda, evliliğin sona erdirilmesiyle birlikte özellikle erkek olan eşe bazı sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukların başında süreli olarak yerine getirilmesi gereken bâin talak nafakası gelmektedir. Bu çalışma kapsamında, bâin talak ve yoksulluk nafakası yükümlülüğü konusunda tespitlerde bulunulurken, başta İslâm hukukundaki naslar olmak üzere Türk medeni hukukundaki yoksulluk nafaka yükümlülüğünün birey-hukuk-nafaka ilişkilerinin nasıl evirildiği ve bu alana dair pratik sonuçların ne tür dış faktörlerden etkilendiği de göz önünde bulundurularak konu nitel veri analizi yöntemiyle ele alınmıştır. Zira karşılaştırmalı bir sosyo-hukûkî çalışmanın doğası disiplinlerarası olmayı gerektirmektedir. Disiplinlerarası olmak, bu tür araştırmaların, başka disiplinlere ait yöntem, metot ve teori bileşenlerini sentezleyerek sınırlarını zorlayıp karşılıklı bir etkileşim kullanması demektir. Nafakaya dair mukayeseli bir anlam ve algı arayışı içinde olunacak bu çalışmada, sosyal bilimlerin nitel araştırma yönteminin en doğru seçenek olduğu görülmektedir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"23 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139254401","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}