16. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı hâkimiyetine giren Batum ve çevresi, padişahların bölgenin önde gelenlerine gönderdikleri İslam’a davet mektuplarıyla Müslümanlaşma sürecine girdi ve bu süreç 19. yüzyıla gelindiğinde büyük oranda tamamlandı. Diğer Osmanlı bölgelerinde olduğu gibi cami, mescit, medrese ve mekteplerle İslam kimliğine bürünen Batum ve çevresi, 93 harbi sonrasında kaybedildi ve Rus yönetimine terk edildi. İlgili tarihten sonra Rus hâkimiyetinde yaşamak istemeyen bölge Müslümanlarının büyük çoğunluğu Anadolu’ya göç etti. On binlerle ifade edilen bu göçmen kitlesi içerisinde din adamları ve öğrenciler de mevcuttu ki onlardan biri de Hüseyin Hüsnü Efendi’dir (öl. 1932). Bu çalışmada Hüseyin Hüsnü Efendi, öğrencilerinden eski Geyve Müftüsü Hüseyin Sözdinleyen’e verdiği icâzetnâme üzerinden konu edilmektedir. Çalışmaya kaynaklık eden söz konusu icâzetnâme Sözdinleyen’in torunlarından tıp doktoru İlknur Poyraz’dan temin edilmiştir. Literatür taraması ve doküman analizi tekniği kullanılarak gerçekleştirilen çalışma ile Hüseyin Hüsnü Efendi literatüre kazandırılmak istenmiştir.
{"title":"SON HUZUR DERSİNİN MUHATAPLARINDAN BATUMLU HÜSEYİN HÜSNÜ EFENDİ","authors":"Nurullah Aydeniz, M. Yalçın, Enes Veli","doi":"10.17859/pauifd.1441471","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1441471","url":null,"abstract":"16. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı hâkimiyetine giren Batum ve çevresi, padişahların bölgenin önde gelenlerine gönderdikleri İslam’a davet mektuplarıyla Müslümanlaşma sürecine girdi ve bu süreç 19. yüzyıla gelindiğinde büyük oranda tamamlandı. Diğer Osmanlı bölgelerinde olduğu gibi cami, mescit, medrese ve mekteplerle İslam kimliğine bürünen Batum ve çevresi, 93 harbi sonrasında kaybedildi ve Rus yönetimine terk edildi. İlgili tarihten sonra Rus hâkimiyetinde yaşamak istemeyen bölge Müslümanlarının büyük çoğunluğu Anadolu’ya göç etti. On binlerle ifade edilen bu göçmen kitlesi içerisinde din adamları ve öğrenciler de mevcuttu ki onlardan biri de Hüseyin Hüsnü Efendi’dir (öl. 1932). Bu çalışmada Hüseyin Hüsnü Efendi, öğrencilerinden eski Geyve Müftüsü Hüseyin Sözdinleyen’e verdiği icâzetnâme üzerinden konu edilmektedir. Çalışmaya kaynaklık eden söz konusu icâzetnâme Sözdinleyen’in torunlarından tıp doktoru İlknur Poyraz’dan temin edilmiştir. Literatür taraması ve doküman analizi tekniği kullanılarak gerçekleştirilen çalışma ile Hüseyin Hüsnü Efendi literatüre kazandırılmak istenmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"24 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141387882","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ebû’l-Abbâs Abdullah b. Muhammed b. Abdillâh el-Enbârî, müstear adıyla Nâşi’ el-Ekber olarak tanınır. 293/906 yılında Enbâr'da doğan ve Bağdat'ın entelektüel atmosferinde yetişen Nâşi’ el-Ekber, Mu‘tezilî düşünceyi benimsemiş ve kelâm, felsefe, mantık alanlarında enteleküel bilgi birikimine sahip olmuştur. Kelâmî tartışmalardaki başarısıyla "Nâşi’" lakabını kazanan el-Enbârî, eserlerinde Mu‘tezilî idealleri savunmuş ve Aristo'nun mantık teorisi üzerine eleştirileriyle tanınmıştır. Eleştirel yaklaşımı nedeniyle geniş bir muhalif kitlesi edinen Nâşi, Kahire'ye sığınmak zorunda kalmıştır. İmâmet meselesine odaklanan "Mesâ’ilü’l-imâme" adlı çalışması, kelâm ilminde mezhepleşme sürecine dair önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Bu araştırma, Nâşi el-Ekber'in imâmet konusundaki detaylı ele alışını ve bu konunun kelâm ilminin gelişimindeki merkezi rolünü ortaya koymaktadır. Nâşi el-Ekber'in çalışması, İslâm’ın ilk yüzyıllarından günümüze kadar uzanan geniş bir perspektifte, siyasî ve itikadî mezheplerin tarihçesini ele alarak, bu mezheplerin doktrinlerini ve sosyal etkilerini anlamamızda bize rehberlik etmektedir. Araştırmamız, Nâşi el-Ekber'in kelâm ilmindeki merkezi konumunu ve onun eserlerinin, özellikle "Mesâ’ilü’l-imâme"nin, İslâm düşünce tarihindeki önemini vurgulamaktadır. Nâşi'nin imâmet meselesine getirdiği ayrıntılı bakış açısı, Müslüman topluluklar arasındaki ayrışmanın anlaşılmasında ve kelâm ilminin evriminde önemli bir etken olarak değerlendirilmektedir. Bu araştırma Nâşi el-Ekber'in kelâm ilmindeki imâmet üzerine düşüncelerinin, İslâm düşünce tarihindeki mezhepleşme ve ekolleşme süreçlerinin daha iyi anlaşılmasına olanak tanıdığını tespit etmiştir. Nâşi'nin eserleri, bu süreçlerin karmaşıklığını ve İslâm toplumunun dinamiklerini yansıtmakta, İslâm düşünce tarihindeki farklılaşmaların kökenlerine dair derinlemesine bir anlayış sunmaktadır. Bu çalışma, İslam düşünce tarihinde imâmet meselesinin mezhepçilik üzerindeki etkilerini ve teoloji biliminin gelişimini daha geniş bir perspektiften inceleyerek literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Abū'l-Abbās 'Abdullah b. Muhammad b. 'Abdillāh al-Anbārī 的笔名是 Nāshi' al-Akbar。纳西-阿克巴于 293/906 年出生于安巴尔,在巴格达的知识分子氛围中长大,他接受了穆塔兹派思想,并积累了神学、哲学和逻辑学方面的知识。阿尔-安巴里因在神学辩论中的成功而获得了 "纳西 "的绰号,他在作品中捍卫了穆阿齐勒派的理想,并以批评亚里士多德的逻辑理论而闻名。由于他的批判方法,al-Nāshi' 赢得了广泛的反对者,不得不在开罗避难。他的作品 "Masā'il al-imāma "专注于伊玛目问题,被认为是神学宗派化进程的重要资料。本研究揭示了纳西-阿克巴 (al-Nāshi al-Akbar) 对伊玛目问题的详细论述,以及伊玛目在神学发展中的核心作用。纳西-阿克巴的著作引导我们回顾了从伊斯兰教最初几个世纪至今的政治和神学教派的历史,并指导我们了解这些教派的教义和社会影响。我们的研究强调 al-Nāshi al-Akbar 在神学中的核心地位,以及他的作品,尤其是《Masā'il al-imāma》在伊斯兰思想史中的重要性。纳西在伊玛目问题上的详细观点被认为是理解穆斯林群体之间的分歧和卡拉姆科学演变的一个重要因素。本研究发现,纳西-阿克巴(al-Nāshi al-Akbar)关于神学中的伊玛目(imāmah)的思想有助于更好地理解伊斯兰思想史中的宗派化和学校教育过程。纳西的作品反映了这些过程的复杂性和伊斯兰社会的动态,让人们深入了解伊斯兰思想史中分化的起源。本研究旨在从伊斯兰思想史的更广阔视角审视伊玛目问题对宗派主义和神学发展的影响,从而为相关文献做出贡献。
{"title":"İMÂMET MESELESİ BAĞLAMINDA FIRKALAŞMA PROBLEMİ MESÂ’İLÜ’L-İMÂME ÖRNEĞİ","authors":"Faruk Gün","doi":"10.17859/pauifd.1466004","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1466004","url":null,"abstract":"Ebû’l-Abbâs Abdullah b. Muhammed b. Abdillâh el-Enbârî, müstear adıyla Nâşi’ el-Ekber olarak tanınır. 293/906 yılında Enbâr'da doğan ve Bağdat'ın entelektüel atmosferinde yetişen Nâşi’ el-Ekber, Mu‘tezilî düşünceyi benimsemiş ve kelâm, felsefe, mantık alanlarında enteleküel bilgi birikimine sahip olmuştur. Kelâmî tartışmalardaki başarısıyla \"Nâşi’\" lakabını kazanan el-Enbârî, eserlerinde Mu‘tezilî idealleri savunmuş ve Aristo'nun mantık teorisi üzerine eleştirileriyle tanınmıştır. Eleştirel yaklaşımı nedeniyle geniş bir muhalif kitlesi edinen Nâşi, Kahire'ye sığınmak zorunda kalmıştır. İmâmet meselesine odaklanan \"Mesâ’ilü’l-imâme\" adlı çalışması, kelâm ilminde mezhepleşme sürecine dair önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Bu araştırma, Nâşi el-Ekber'in imâmet konusundaki detaylı ele alışını ve bu konunun kelâm ilminin gelişimindeki merkezi rolünü ortaya koymaktadır. Nâşi el-Ekber'in çalışması, İslâm’ın ilk yüzyıllarından günümüze kadar uzanan geniş bir perspektifte, siyasî ve itikadî mezheplerin tarihçesini ele alarak, bu mezheplerin doktrinlerini ve sosyal etkilerini anlamamızda bize rehberlik etmektedir. Araştırmamız, Nâşi el-Ekber'in kelâm ilmindeki merkezi konumunu ve onun eserlerinin, özellikle \"Mesâ’ilü’l-imâme\"nin, İslâm düşünce tarihindeki önemini vurgulamaktadır. Nâşi'nin imâmet meselesine getirdiği ayrıntılı bakış açısı, Müslüman topluluklar arasındaki ayrışmanın anlaşılmasında ve kelâm ilminin evriminde önemli bir etken olarak değerlendirilmektedir. Bu araştırma Nâşi el-Ekber'in kelâm ilmindeki imâmet üzerine düşüncelerinin, İslâm düşünce tarihindeki mezhepleşme ve ekolleşme süreçlerinin daha iyi anlaşılmasına olanak tanıdığını tespit etmiştir. Nâşi'nin eserleri, bu süreçlerin karmaşıklığını ve İslâm toplumunun dinamiklerini yansıtmakta, İslâm düşünce tarihindeki farklılaşmaların kökenlerine dair derinlemesine bir anlayış sunmaktadır. Bu çalışma, İslam düşünce tarihinde imâmet meselesinin mezhepçilik üzerindeki etkilerini ve teoloji biliminin gelişimini daha geniş bir perspektiften inceleyerek literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"8 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141111105","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Arapçada cümle kuruluşu isim, fiil ve harflerden (edatlardan) teşekkül etmiştir. Bazı kaynaklarda harfin ne olup ne olmadığı hususunda farklı yorumlar yapılmış ve o doğrultuda tanımlar üretilmiştir. Bu tür tartışmalara girmemek için daha kuşatıcı olması hasebiyle burada edat kavramını kullanmayı tercih ettik. Zira bu kavram, bütün harf türü kelimelerin yanında zamir, zarf ve bazı yardımcı fiilleri de kapsamaktadır. Bunların birçoğu da Kur’ân-ı Kerim’de yer almıştır. Bunlardan bir tanesi de yazım itibariyle aynı, cümlenin yapısına ve mânâsına yaptığı kattı itibariyle ayrı olan ‘en’ yelpazesi altındaki edatlardır. Dolayısıyla her birisi, çeşitli ayetlerde ‘en-i muhaffefe’, ‘en-i masdariye (nasibe)’, ‘en-i nâfiye’, ‘en-i şartiye’, ‘en-i cazime’, ‘en-i tefsiriye’, ‘en-i zâide’ adı altında yer almıştır. Hatta ‘iz’ ve ‘liellâ’ mânâsında kullanılması da söz konusu olmuştur. Biz de bu çalışmada, söz konusu edatları tümevarım metodu eşliğinde ele alarak cümlenin yapısına ve mânâsına yapmış oldukları katkıları örnekleriyle birlikte ana ve ara başlıklar altında ele aldık. Böylece Kur’an-ı Kerim’in doğru anlaşılmasına ve yorumlanmasına bir katkı sağlamak istedik.
{"title":"KUR’AN’DA ‘EN’ (أنْ) EDATININ FARKLI BİÇİMLERDE KULLANILMASI VE MÂNÂYA KATKISI","authors":"Şemsettin Işık","doi":"10.17859/pauifd.1444023","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1444023","url":null,"abstract":"Arapçada cümle kuruluşu isim, fiil ve harflerden (edatlardan) teşekkül etmiştir. Bazı kaynaklarda harfin ne olup ne olmadığı hususunda farklı yorumlar yapılmış ve o doğrultuda tanımlar üretilmiştir. Bu tür tartışmalara girmemek için daha kuşatıcı olması hasebiyle burada edat kavramını kullanmayı tercih ettik. Zira bu kavram, bütün harf türü kelimelerin yanında zamir, zarf ve bazı yardımcı fiilleri de kapsamaktadır. Bunların birçoğu da Kur’ân-ı Kerim’de yer almıştır. Bunlardan bir tanesi de yazım itibariyle aynı, cümlenin yapısına ve mânâsına yaptığı kattı itibariyle ayrı olan ‘en’ yelpazesi altındaki edatlardır. Dolayısıyla her birisi, çeşitli ayetlerde ‘en-i muhaffefe’, ‘en-i masdariye (nasibe)’, ‘en-i nâfiye’, ‘en-i şartiye’, ‘en-i cazime’, ‘en-i tefsiriye’, ‘en-i zâide’ adı altında yer almıştır. Hatta ‘iz’ ve ‘liellâ’ mânâsında kullanılması da söz konusu olmuştur. Biz de bu çalışmada, söz konusu edatları tümevarım metodu eşliğinde ele alarak cümlenin yapısına ve mânâsına yapmış oldukları katkıları örnekleriyle birlikte ana ve ara başlıklar altında ele aldık. Böylece Kur’an-ı Kerim’in doğru anlaşılmasına ve yorumlanmasına bir katkı sağlamak istedik.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"29 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141117651","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Humuslu muhaddis Ebü’l-Yemân Hakem b. Nâfi‘ (ö. 222/837), hadislerin tedvin ve tasnif döneminde yaşamıştır. Cerh ve ta‘dîl âlimlerinin sika kabul ettiği Ebü’l-Yemân; Yahyâ b. Maîn, Ahmed b. Hanbel, Dârimî, Buhârî gibi elliden fazla muhaddise hocalık yapmıştır. Bir süre Humus kadılığı vazifesini de yürüten Ebü’l-Yemân, meslektaşlarının aksine, hadis tahsili için başka şehirlere yolculuk yapmamıştır. Ebü’l-Yemân’ın el-Cüzʾü, tedvin döneminin son ürünlerinden; tasnif döneminin izlerini taşıyıp günümüze ulaşan eserlerden biri olması bakımından dikkatlerden kaçmamıştır. el-Cüzʾ, Zührî’nin şeyhleri esas alınarak farklı konuları muhtevi 73 rivayetten oluşmaktadır. Eserin rivayetleri esbâb-ı vürûdlar hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. el-Cüzʾde yer alan bazı metinlerin sonraki kaynaklarda aslını koruyarak yer alması, ilk dönemlerde yazılı metinlerden istifade edildiği iddiasını güçlendirmektedir. Çalışmamızda Buhârî’nin yazılı kaynaklarından birini teşkil ettiğini düşündüğümüz Cüzʾün fîhi Ehâdîs Ebi’l-Yemân adıyla maruf eserin temel hadis kaynaklarına ne derece intikal ettiği ve özellikle Sahîh-i Buhârî’de ne kadar yer aldığını tespit etmeyi amaçlamaktayız. Çalışmamızda, Ebü’l-Yemân’ın hayatı ve ilmî kişiliğine değinilmiş; aynı zamanda, cerh ve ta‘dîl âlimlerinin hocası Şuayb’dan hadis alış yöntemi üzerine yaptıkları değerlendirmelere de yer verilmiştir. Yine çalışmamızda öncelikle, temel hadis kaynaklarında aynı sened ve metinle yer alan el-Cüzʾün rivayetleri tespit edilmiş, ardından bu rivayetlerin mutâbi‘i ve şâhidi zikredilmiştir.
{"title":"EBÜ’L-YEMÂN VE HADİS CÜZÜʾNÜN SAHÎH-İ BUHÂRÎ’YE İNTİKALİ","authors":"İbrahim Saylan","doi":"10.17859/pauifd.1449179","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1449179","url":null,"abstract":"Humuslu muhaddis Ebü’l-Yemân Hakem b. Nâfi‘ (ö. 222/837), hadislerin tedvin ve tasnif döneminde yaşamıştır. Cerh ve ta‘dîl âlimlerinin sika kabul ettiği Ebü’l-Yemân; Yahyâ b. Maîn, Ahmed b. Hanbel, Dârimî, Buhârî gibi elliden fazla muhaddise hocalık yapmıştır. Bir süre Humus kadılığı vazifesini de yürüten Ebü’l-Yemân, meslektaşlarının aksine, hadis tahsili için başka şehirlere yolculuk yapmamıştır. Ebü’l-Yemân’ın el-Cüzʾü, tedvin döneminin son ürünlerinden; tasnif döneminin izlerini taşıyıp günümüze ulaşan eserlerden biri olması bakımından dikkatlerden kaçmamıştır. el-Cüzʾ, Zührî’nin şeyhleri esas alınarak farklı konuları muhtevi 73 rivayetten oluşmaktadır. Eserin rivayetleri esbâb-ı vürûdlar hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. el-Cüzʾde yer alan bazı metinlerin sonraki kaynaklarda aslını koruyarak yer alması, ilk dönemlerde yazılı metinlerden istifade edildiği iddiasını güçlendirmektedir. Çalışmamızda Buhârî’nin yazılı kaynaklarından birini teşkil ettiğini düşündüğümüz Cüzʾün fîhi Ehâdîs Ebi’l-Yemân adıyla maruf eserin temel hadis kaynaklarına ne derece intikal ettiği ve özellikle Sahîh-i Buhârî’de ne kadar yer aldığını tespit etmeyi amaçlamaktayız. Çalışmamızda, Ebü’l-Yemân’ın hayatı ve ilmî kişiliğine değinilmiş; aynı zamanda, cerh ve ta‘dîl âlimlerinin hocası Şuayb’dan hadis alış yöntemi üzerine yaptıkları değerlendirmelere de yer verilmiştir. Yine çalışmamızda öncelikle, temel hadis kaynaklarında aynı sened ve metinle yer alan el-Cüzʾün rivayetleri tespit edilmiş, ardından bu rivayetlerin mutâbi‘i ve şâhidi zikredilmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"67 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141116686","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Hicrî IV. yüzyılın önemli dilcilerinden olan Ebû Alî el-Fârisî’nin nahiv konusunda yazdığı el-Îżâḥ isimli eseri içerik, yöntem ve kaynakları yönünden incelenmiştir. Gelenekte önemli bir yeri olan ve klasik dönemde 300 yıl medreselerde ders kitabı olarak okutulan bu eserin söz konusu yönlerinin incelenmesi bizim açımızdan önemli görülmüştür. Çalışma sadece bu eserle sınırlı olup belgesel araştırma ve tarama yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Amacımız gelenekte önemli bir yeri olan bu eserin alana kazandırılarak ilgi duyanların hizmetine sunmaktır. Çalışma sonucunda eserin Büveyhîler’in emiri Adudüddevle için el-Fârisî tarafından kaleme alındığı, daha sonra Adudüddevle’nin bazı sözleri neticesinde adı geçen eserin devamı niteliğinde sayılabilecek et-Tekmile isimli eserin yazıldığı, eserde Arap dili gramerini yeni öğrenenlere uygun basit bir dil kullanıldığı, karmaşık anlatımlardan kaçınıldığı, aynı konuda birbirinden farklı görüşleri olan dilcilerin düşüncelerine pek yer verilmediği tespit edilmiştir.
{"title":"EBÛ ALÎ EL-FÂRİSÎ’NİN el-ÎŻÂḤ İSİMLİ ESERİNİN İÇERİĞİ, YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI","authors":"Evren Torbalı, Recep Kirci","doi":"10.17859/pauifd.1447057","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1447057","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Hicrî IV. yüzyılın önemli dilcilerinden olan Ebû Alî el-Fârisî’nin nahiv konusunda yazdığı el-Îżâḥ isimli eseri içerik, yöntem ve kaynakları yönünden incelenmiştir. Gelenekte önemli bir yeri olan ve klasik dönemde 300 yıl medreselerde ders kitabı olarak okutulan bu eserin söz konusu yönlerinin incelenmesi bizim açımızdan önemli görülmüştür. Çalışma sadece bu eserle sınırlı olup belgesel araştırma ve tarama yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Amacımız gelenekte önemli bir yeri olan bu eserin alana kazandırılarak ilgi duyanların hizmetine sunmaktır. Çalışma sonucunda eserin Büveyhîler’in emiri Adudüddevle için el-Fârisî tarafından kaleme alındığı, daha sonra Adudüddevle’nin bazı sözleri neticesinde adı geçen eserin devamı niteliğinde sayılabilecek et-Tekmile isimli eserin yazıldığı, eserde Arap dili gramerini yeni öğrenenlere uygun basit bir dil kullanıldığı, karmaşık anlatımlardan kaçınıldığı, aynı konuda birbirinden farklı görüşleri olan dilcilerin düşüncelerine pek yer verilmediği tespit edilmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"15 13","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140982788","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Viking kelimesi, İskandinavya bölgesinin yerel halkı için kullanılan genel bir isimdir. Bu topluluk, miladi 800 yılların başından itibaren İskandinavya’nın dışına çıkmaya ve korsanlık yapmaya başlamıştır. İngiltere ve Fransa topraklarına birçok saldırı gerçekleştiren Vikingler, büyük ganimetlerle evlerine geri dönmüşlerdir. Vikingler, gemi sanatında ileri bir seviyeye ulaştıkları için seferlerini uzak diyarlara yapmaya koyulmuşlardır. Bu seferlerin biri h.230 / m.844 yılında Endülüs topraklarına gerçekleşmiştir. Fransa’nın kıyı şeridini takip ederek güneye yönelen Vikingler, Üşbûne şehrinde ilk defa Müslümanlarla karşı karşıya gelmişlerdir. Vikinglerin Endülüs kıyı şeridinde yağma ve talan hadiselerine girişmesi ve nihayetinde İşbîliye şehrine girmesi Müslümanlarla savaşı kaçınılmaz hale getirmiştir. İki grup arasında meydana gelen çatışmalarda büyük kayıplar olmuş; neticede Vikingler geri çekilmek zorunda kalmıştır. Vikinglerin bu saldırıları, Endülüs Emevî Devleti’nin deniz gücünü gözden geçirmesine vesile olmuş; bu durum donanmanın güçlendirilmesi bakımından birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Bu yeniliklerle birlikte güçlenen Endülüs Emevî Devleti donanması, Viking saldırılarına karşı koyabilmiştir.
{"title":"ENDÜLÜS MÜSLÜMANLARININ KUZEYLİ HASIMLARI: VİKİNGLER","authors":"Yakup Karaduman","doi":"10.17859/pauifd.1451663","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1451663","url":null,"abstract":"Viking kelimesi, İskandinavya bölgesinin yerel halkı için kullanılan genel bir isimdir. Bu topluluk, miladi 800 yılların başından itibaren İskandinavya’nın dışına çıkmaya ve korsanlık yapmaya başlamıştır. İngiltere ve Fransa topraklarına birçok saldırı gerçekleştiren Vikingler, büyük ganimetlerle evlerine geri dönmüşlerdir. Vikingler, gemi sanatında ileri bir seviyeye ulaştıkları için seferlerini uzak diyarlara yapmaya koyulmuşlardır. Bu seferlerin biri h.230 / m.844 yılında Endülüs topraklarına gerçekleşmiştir. Fransa’nın kıyı şeridini takip ederek güneye yönelen Vikingler, Üşbûne şehrinde ilk defa Müslümanlarla karşı karşıya gelmişlerdir. Vikinglerin Endülüs kıyı şeridinde yağma ve talan hadiselerine girişmesi ve nihayetinde İşbîliye şehrine girmesi Müslümanlarla savaşı kaçınılmaz hale getirmiştir. İki grup arasında meydana gelen çatışmalarda büyük kayıplar olmuş; neticede Vikingler geri çekilmek zorunda kalmıştır. Vikinglerin bu saldırıları, Endülüs Emevî Devleti’nin deniz gücünü gözden geçirmesine vesile olmuş; bu durum donanmanın güçlendirilmesi bakımından birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Bu yeniliklerle birlikte güçlenen Endülüs Emevî Devleti donanması, Viking saldırılarına karşı koyabilmiştir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"9 13","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140982180","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Abbâsîler, 750-1258 yılları arasında tarih sahnesinde yer alarak siyasi, dini, ekonomik ve içtimâi önemli gelişmelerin yaşanmasını sağlamıştır. Devletin bir asra yakın süresi halife Kâdir-Billâh ve Kâim-Biemrillah döneminde geçmiştir. Baba-oğul olan bu halifelerin iktidarı, Büveyhîlerin 334/945 yılında hilafet merkezi olan Bağdat’ı ele geçirmesi ile başlayan ve 110 yıl devam eden hükümranlığı dönemi içerisinde olması dolayısıyla ayrı bir öneme sahip olmuştur. Bununla birlikte Şiî hâkimiyetini kırma, hilafetin otoritesini ve Sünnîliği güçlendirme çabaları, İslâm tarihi açısından önemli görülmüştür. İç ve dış siyaset bakımından esaret altında olan hilafet otoritesinin güçlendirilmesi amacıyla sürdürülen politikalar, Sünnî siyaseti açısından araştırılması gereken bir husus olmuştur. Ayrıca Kâdir-Billâh ve Kâim-Biemrillah’ın hilafet yıllarının, Abbâsî siyasi tarihinde gerileme dönemi diye ifade edilen bir süreç içerisinde yer alması dolayısıyla uyguladıkları stratejik siyasetin, devletin dağılmasını da geciktirdiği söylenebilir. Bu çalışmada; Büveyhîlerin yaklaşık yüzyıl Abbasî iktidarına hükmettiği bir dönemde yönetimde olan Kâdir-Billâh ve oğlu Kâim-Biemrillah’ın izlediği politika sayesinde hilafet otoritesini ve Sünnîliği güçlendirme çabaları değerlendirilecektir.
{"title":"BÜVEYHÎ ESARETİNDEKİ ABBÂSÎ HALİFELERİNİN OTORİTELERİNİ VE SÜNNÎLİĞİ GÜÇLENDİRME ÇABALARI","authors":"Nurullah Fırat","doi":"10.17859/pauifd.1437547","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1437547","url":null,"abstract":"Abbâsîler, 750-1258 yılları arasında tarih sahnesinde yer alarak siyasi, dini, ekonomik ve içtimâi önemli gelişmelerin yaşanmasını sağlamıştır. Devletin bir asra yakın süresi halife Kâdir-Billâh ve Kâim-Biemrillah döneminde geçmiştir. Baba-oğul olan bu halifelerin iktidarı, Büveyhîlerin 334/945 yılında hilafet merkezi olan Bağdat’ı ele geçirmesi ile başlayan ve 110 yıl devam eden hükümranlığı dönemi içerisinde olması dolayısıyla ayrı bir öneme sahip olmuştur. Bununla birlikte Şiî hâkimiyetini kırma, hilafetin otoritesini ve Sünnîliği güçlendirme çabaları, İslâm tarihi açısından önemli görülmüştür. İç ve dış siyaset bakımından esaret altında olan hilafet otoritesinin güçlendirilmesi amacıyla sürdürülen politikalar, Sünnî siyaseti açısından araştırılması gereken bir husus olmuştur. Ayrıca Kâdir-Billâh ve Kâim-Biemrillah’ın hilafet yıllarının, Abbâsî siyasi tarihinde gerileme dönemi diye ifade edilen bir süreç içerisinde yer alması dolayısıyla uyguladıkları stratejik siyasetin, devletin dağılmasını da geciktirdiği söylenebilir. Bu çalışmada; Büveyhîlerin yaklaşık yüzyıl Abbasî iktidarına hükmettiği bir dönemde yönetimde olan Kâdir-Billâh ve oğlu Kâim-Biemrillah’ın izlediği politika sayesinde hilafet otoritesini ve Sünnîliği güçlendirme çabaları değerlendirilecektir.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"21 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141022127","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Dinî davranış da dâhil her davranışın temelinde duyuş (affect) yer almaktadır. Çünkü din; inanç, tutum ve değerler kümesidir. Dinî hayat, dinin rasyonalitesinden ziyade tutum, değer vb. duyuşsal içeriklerle (afffective content) şekillenir ve gelişir. Dolayısıyla, özü itibarıyla bir duyuşsal içerik öğretim süreci olan din eğitim ve öğretiminde duyuşsal yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Ancak duyuşsal içerik öğretimi ile ilgili temel sorunlardan biri duyuşun mahiyetinin ve öğretim sürecinin yeterince bilinmemesi ve temel duyuşsal içerik ve öğretim ilkeleri ile ilgili evrensel düzeyde bir uzlaşının olmamasıdır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı din eğitim bilimci James Michael Lee’nin teorik yaklaşımı çerçevesinde din eğitiminin önemli boyutlarından olan duyuşun mahiyetini ve öğretim sürecini ortaya koymaktır. Çalışmada, Lee’nin eserlerinin doküman analizi yapılmış ve duyuşsal içerik öğretim sürecine ilişkin görüşlerine dayanarak duyuşun mahiyeti, duyuşsal içerik biçimleri ile ilgili kavramsal bir çerçeve oluşturulmaya ve Lee’nin temel aldığı öğrenme kuramlarının genel ilkeleri ve kavramlarına referansla duyuşsal içerik öğretim sürecinin temel ilkeleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
{"title":"DİN EĞİTİMİNDE DUYUŞSAL İÇERİK: JAMES MİCHAEL LEE’NİN TEORİK YAKLAŞIMI ÇERÇEVESİNDE DUYUŞUN MAHİYETİ VE ÖĞRETİM SÜRECİ ÜZERİNE BİR İNCELEME","authors":"Gurbet Kızıltan","doi":"10.17859/pauifd.1434589","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1434589","url":null,"abstract":"Dinî davranış da dâhil her davranışın temelinde duyuş (affect) yer almaktadır. Çünkü din; inanç, tutum ve değerler kümesidir. Dinî hayat, dinin rasyonalitesinden ziyade tutum, değer vb. duyuşsal içeriklerle (afffective content) şekillenir ve gelişir. Dolayısıyla, özü itibarıyla bir duyuşsal içerik öğretim süreci olan din eğitim ve öğretiminde duyuşsal yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Ancak duyuşsal içerik öğretimi ile ilgili temel sorunlardan biri duyuşun mahiyetinin ve öğretim sürecinin yeterince bilinmemesi ve temel duyuşsal içerik ve öğretim ilkeleri ile ilgili evrensel düzeyde bir uzlaşının olmamasıdır. Bu bağlamda çalışmanın temel amacı din eğitim bilimci James Michael Lee’nin teorik yaklaşımı çerçevesinde din eğitiminin önemli boyutlarından olan duyuşun mahiyetini ve öğretim sürecini ortaya koymaktır. Çalışmada, Lee’nin eserlerinin doküman analizi yapılmış ve duyuşsal içerik öğretim sürecine ilişkin görüşlerine dayanarak duyuşun mahiyeti, duyuşsal içerik biçimleri ile ilgili kavramsal bir çerçeve oluşturulmaya ve Lee’nin temel aldığı öğrenme kuramlarının genel ilkeleri ve kavramlarına referansla duyuşsal içerik öğretim sürecinin temel ilkeleri tespit edilmeye çalışılmıştır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"15 18","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141018779","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hakikatte var olmayan (Antik Yunancada) “ou” ve şehir, mekân anlamında ‘‘topos‘’ sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmekle birlikte, ‘iyi’ manasında ‘eu’ ile “o yer” manasında “topos’un” birleşiminden meydana gelen ‘iyi yer’ anlamında “eutopia” sözcüğüne de atıfta bulunulmaktadır”. Utopia, kelimesini literatüre kazandıran More’un eseri birçok filozofun düşünce dünyasına götürmüştür. Başta Platon’un Devlet eserine götürmüştür. Platon’un meşhur kitabı Thomas More’u etkilemekle birlikte kendisinden sonra gelen birçok düşünürü de etkilemiştir. İslâm medeniyetinde bu ideal düzene örnek başta el-Medinetü’l-Fâzıla eseri filozof Fârâbî’nin edebi ve siyasi kavramlar olarak günümüze ulaşmıştır. Yeni bir mekân hayaliyle yola çıkan bu idealist eserlerde başlangıç noktası adâlet, ideal bir devlet ve toplum düşüncesi ile elde bulunmayan şeylerin bir betimlemesi yapılmaktadır. Reformist bakış açısı ile düşünürün dönemine farkında olarak yeniliğe yüzünü çevirmiş olması Devlet’in ütopyalar için biri, alışılagelmiş yaşam şartlarından daha güzelini gördüğü zaman bunu kabul etmeyebilir. Çünkü güneşi ilk defa görmüş biri ışığa çok zor çıkar ve çıkınca uzun süre güneşe alışmakta zorluk çeker.
{"title":"MEDİNETÜ’L-FÂZILA EKSENİNDE DEVLET/UTOPİA TOPLUM TASARISI","authors":"Rukiye Karabulut, Kemal Göz","doi":"10.17859/pauifd.1440309","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1440309","url":null,"abstract":"Hakikatte var olmayan (Antik Yunancada) “ou” ve şehir, mekân anlamında ‘‘topos‘’ sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmekle birlikte, ‘iyi’ manasında ‘eu’ ile “o yer” manasında “topos’un” birleşiminden meydana gelen ‘iyi yer’ anlamında “eutopia” sözcüğüne de atıfta bulunulmaktadır”. Utopia, kelimesini literatüre kazandıran More’un eseri birçok filozofun düşünce dünyasına götürmüştür. Başta Platon’un Devlet eserine götürmüştür. Platon’un meşhur kitabı Thomas More’u etkilemekle birlikte kendisinden sonra gelen birçok düşünürü de etkilemiştir. İslâm medeniyetinde bu ideal düzene örnek başta el-Medinetü’l-Fâzıla eseri filozof Fârâbî’nin edebi ve siyasi kavramlar olarak günümüze ulaşmıştır. \u0000Yeni bir mekân hayaliyle yola çıkan bu idealist eserlerde başlangıç noktası adâlet, ideal bir devlet ve toplum düşüncesi ile elde bulunmayan şeylerin bir betimlemesi yapılmaktadır. Reformist bakış açısı ile düşünürün dönemine farkında olarak yeniliğe yüzünü çevirmiş olması Devlet’in ütopyalar için biri, alışılagelmiş yaşam şartlarından daha güzelini gördüğü zaman bunu kabul etmeyebilir. Çünkü güneşi ilk defa görmüş biri ışığa çok zor çıkar ve çıkınca uzun süre güneşe alışmakta zorluk çeker.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"76 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140371438","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yusuf b. Halid es-Semtî, Hicrî 189’da Basra’da vefat etmiştir. Gençliğinde Basra’da çeşitli âlimlerinden dersler almıştır. Sonra Kûfe’ye gitmiş, orada Ebû Hanîfe’den iki buçuk yıl kadar ders almıştır. Ardından Basra’ya dönerek Ehl-i Re’y usulüne göre ders vermeye başlamıştır. es-Semtî, bu tercihinden dolayı, Ehli Hadîs’in dışlamasına ve ötekileştirmesine maruz kalmıştır. Bu makalede es-Semtî’nin ilim hayatı ve güvenilirliği terâcim (biyografi) ve tabakât kitaplarından tespit edilmeye çalışılmıştır. Onun hadisleri de hadis kaynaklarından çıkarılarak değerlendirilmiştir. Araştırmamızda es-Semtî’nin hayatının önemli bir kısmında Ehl-i Re’y ve Ehl-i Hadîs’e mensup pek çok hadis râvîsiyle ilişkide bulunduğu görülmüştür. Onun rivayet ettiği hadislerin bazı temel hadis kaynaklarında yer aldığı görülmüştür. Hakkındaki cerhlerin kaynakları kronolojik olarak değerlendirilmiş ve Semtî’ye yönelik olarak yapılan cerh faaliyetlerinin, onun hadislerini uydurma kategorisinde değerlendirmeye neden olacak kadar ciddi oldukları görülmüştür. Makalemizde bu iddiaların kaynakları kronolojik olarak değerlendirilmiş ve bunların mezhep taassubundan kaynaklandığı delilleriyle ortaya konulmaya çalışılmıştır.
{"title":"HADİS MÜNEKKİTLERİNİN KISKACINDA BİR HANEFİ ÂLİM: YUSUF B. HALİD ES-SEMTÎ","authors":"Osman Oruçhan","doi":"10.17859/pauifd.1384275","DOIUrl":"https://doi.org/10.17859/pauifd.1384275","url":null,"abstract":"Yusuf b. Halid es-Semtî, Hicrî 189’da Basra’da vefat etmiştir. Gençliğinde Basra’da çeşitli âlimlerinden dersler almıştır. Sonra Kûfe’ye gitmiş, orada Ebû Hanîfe’den iki buçuk yıl kadar ders almıştır. Ardından Basra’ya dönerek Ehl-i Re’y usulüne göre ders vermeye başlamıştır. es-Semtî, bu tercihinden dolayı, Ehli Hadîs’in dışlamasına ve ötekileştirmesine maruz kalmıştır. Bu makalede es-Semtî’nin ilim hayatı ve güvenilirliği terâcim (biyografi) ve tabakât kitaplarından tespit edilmeye çalışılmıştır. Onun hadisleri de hadis kaynaklarından çıkarılarak değerlendirilmiştir. Araştırmamızda es-Semtî’nin hayatının önemli bir kısmında Ehl-i Re’y ve Ehl-i Hadîs’e mensup pek çok hadis râvîsiyle ilişkide bulunduğu görülmüştür. Onun rivayet ettiği hadislerin bazı temel hadis kaynaklarında yer aldığı görülmüştür. Hakkındaki cerhlerin kaynakları kronolojik olarak değerlendirilmiş ve Semtî’ye yönelik olarak yapılan cerh faaliyetlerinin, onun hadislerini uydurma kategorisinde değerlendirmeye neden olacak kadar ciddi oldukları görülmüştür. Makalemizde bu iddiaların kaynakları kronolojik olarak değerlendirilmiş ve bunların mezhep taassubundan kaynaklandığı delilleriyle ortaya konulmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":509757,"journal":{"name":"Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi","volume":"24 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139150125","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}