Türkiye’de yetişmiş önemli bir âşık olan Veysel hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Âşık Veysel hakkında yapılan bibliyografya çalışmasının yapılma amacı bu konuda yapılmış çalışmaların az olmasıdır. Yapılan çalışmanın bu alanda bulunan boşluğu dolduracağı düşünülmektedir. Âşık Veysel Yılı olması sebebiyle, Veysel hakkında yapılan çalışmaların bibliyografik künyesi verilmek istenmiştir. Çalışmanın temel amacı Âşık Veysel hakkında yapılan çalışmaların bir listesini oluşturmak, bunların hangi konular üzerine yapıldığını görmek ve bu konuda çalışmak isteyen kişilerin kaynaklara tek bir yerden ulaşmalarını sağlamaktır. Âşık Veysel hakkında yapılan çalışmaların künyesi soyadına göre sıralanmıştır. Araştırmada doküman analiz yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen çalışmalar betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Âşık Veysel hakkında yapılan bibliyografya çalışmasında âşık hakkında yapılan lisansüstü tezlere (yüksek lisans ve doktora), makalelere, kitaplara yer verilmiştir. Lisansüstü tezlere Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) “Ulusal Tez Merkezi” adlı internet veri tabanından taranarak ulaşılmıştır. Ulaşılan çalışmalar içerik analizi tekniği ile incelenmiştir. Makalelere Google Akademik, Dergi Park web sitelerinden taranarak ulaşılmıştır. Çalışmanın makaleler kısmında 2000- 2023 yılları arasında yapılan çalışmaların künyelerine yer verilmiştir. Bibliyografya kısmında Âşık Veysel’le ilgili 16 Yüksek Lisans tezi, 2 Doktora tezi, 108 makale, 40 kitaba yer verilmiştir.
{"title":"ÂŞIK VEYSEL HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ","authors":"Fatma UYSAL AKMAN","doi":"10.30568/tullis.1358775","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1358775","url":null,"abstract":"Türkiye’de yetişmiş önemli bir âşık olan Veysel hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Âşık Veysel hakkında yapılan bibliyografya çalışmasının yapılma amacı bu konuda yapılmış çalışmaların az olmasıdır. Yapılan çalışmanın bu alanda bulunan boşluğu dolduracağı düşünülmektedir. Âşık Veysel Yılı olması sebebiyle, Veysel hakkında yapılan çalışmaların bibliyografik künyesi verilmek istenmiştir. Çalışmanın temel amacı Âşık Veysel hakkında yapılan çalışmaların bir listesini oluşturmak, bunların hangi konular üzerine yapıldığını görmek ve bu konuda çalışmak isteyen kişilerin kaynaklara tek bir yerden ulaşmalarını sağlamaktır. Âşık Veysel hakkında yapılan çalışmaların künyesi soyadına göre sıralanmıştır. Araştırmada doküman analiz yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen çalışmalar betimsel analiz ile çözümlenmiştir. Âşık Veysel hakkında yapılan bibliyografya çalışmasında âşık hakkında yapılan lisansüstü tezlere (yüksek lisans ve doktora), makalelere, kitaplara yer verilmiştir. Lisansüstü tezlere Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) “Ulusal Tez Merkezi” adlı internet veri tabanından taranarak ulaşılmıştır. Ulaşılan çalışmalar içerik analizi tekniği ile incelenmiştir. Makalelere Google Akademik, Dergi Park web sitelerinden taranarak ulaşılmıştır. Çalışmanın makaleler kısmında 2000- 2023 yılları arasında yapılan çalışmaların künyelerine yer verilmiştir. Bibliyografya kısmında Âşık Veysel’le ilgili 16 Yüksek Lisans tezi, 2 Doktora tezi, 108 makale, 40 kitaba yer verilmiştir.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"78 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139153961","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Seçkin Sarpkaya ve Erhan Solmaz tarafından kaleme alınan Behlül Dânâ Fıkraları adlı kitap, Ağustos 2023’te okurlarla buluştu. Divan Kitap’tan çıkan eser 13,5x21 cm boyutlarında olup 148 sayfadan oluşmaktadır. Ön kapağın üst kısmında kitabın ve yazarların adları; orta ve alt kısmında ise Özlem Yılmaz tarafından hazırlanan ve Behlül Dânâ’nın gençlik demlerini gösteren bir çizim yer almaktadır. Kitabın arka kapağını çevirdiğimizde bizi Behlül Dânâ ve kitap hakkında kısa bilgiler karşılamaktadır. Burada yazanlara göre kitabın temel amacı, “Behlül Dânâ’nın Türk dünyası mizahındaki yeri”ni belirlemektir. Kitabın kapağını açıp jenerik ve içindekiler sayfalarını geçtikten sonra “ön söz, giriş, 3 ana bölüm, sonuç, kaynakça ve Behlül Dânâ fıkralarının metinleri” karşımıza çıkmaktadır.
{"title":"SARPKAYA, Seçkin ve SOLMAZ, Erhan (2023). Behlül Dânâ Fıkraları","authors":"Kübra Güven","doi":"10.30568/tullis.1384465","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1384465","url":null,"abstract":"Seçkin Sarpkaya ve Erhan Solmaz tarafından kaleme alınan Behlül Dânâ Fıkraları adlı kitap, Ağustos 2023’te okurlarla buluştu. Divan Kitap’tan çıkan eser 13,5x21 cm boyutlarında olup 148 sayfadan oluşmaktadır. Ön kapağın üst kısmında kitabın ve yazarların adları; orta ve alt kısmında ise Özlem Yılmaz tarafından hazırlanan ve Behlül Dânâ’nın gençlik demlerini gösteren bir çizim yer almaktadır. Kitabın arka kapağını çevirdiğimizde bizi Behlül Dânâ ve kitap hakkında kısa bilgiler karşılamaktadır. Burada yazanlara göre kitabın temel amacı, “Behlül Dânâ’nın Türk dünyası mizahındaki yeri”ni belirlemektir. Kitabın kapağını açıp jenerik ve içindekiler sayfalarını geçtikten sonra “ön söz, giriş, 3 ana bölüm, sonuç, kaynakça ve Behlül Dânâ fıkralarının metinleri” karşımıza çıkmaktadır.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"43 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139210244","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkiye Türkçesi ağızlarının Batı Grubunda yer alan Antalya ve yöresi ağızları hakkında son yıllarda özellikle genç araştırmacılar tarafından birçok yayın yapılmıştır. Bu çalışmada, Antalya ağızları hakkında yapılacak yeni çalışmalar için kolaylık sağlamak ve mevcut çalışmaların genel bir değerlendirmesini yapmak amacıyla 2023 yılı ortalarına kadar yapılan çalışmalar taranmış ve bir bibliyografya denemesi hazırlanmıştır. Yapılan ağız çalışmalarının bibliyografyasının yayımlanması konuya eğilmek isteyen uzmanların faydalanmaları için büyük bir önem taşımaktadır. Antalya ve yöresi ağızlarıyla ilgili 17 lisans bitirme tezi, 10 yüksek lisans tezi, 1 doktora tezi ve 4 tane de devam eden lisansüstü tez çalışması olduğu görülmektedir. Ayrıca 15 kitap ve 13 kitap bölümü bulunmaktadır. Antalya ağızlarıyla ilgili yazılmış makale sayısı 41, sunulan bildiri sayısı ise 31’dir. Böylelikle 130’dan fazla yayın bu çalışmaya dâhil edilmiştir. Bu da göstermektedir ki Antalya ağızları hakkında yapılan birçok akademik araştırma bilimsel yayınlar aracılığıyla ağız araştırmaları literatürüne kazandırılmıştır. Konu hakkında birçok araştırma yapılmasına karşın bu çalışmaları içeren derli toplu bir bibliyografya yoktur. Eldeki çalışma, bu eksikliği tamamlamak maksadıyla hazırlanmıştır.
{"title":"AN ATTEMPT AT BIBLIOGRAPHY ON ANTALYA SUBDIALECTS","authors":"Celâl Görgeç","doi":"10.30568/tullis.1380518","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1380518","url":null,"abstract":"Türkiye Türkçesi ağızlarının Batı Grubunda yer alan Antalya ve yöresi ağızları hakkında son yıllarda özellikle genç araştırmacılar tarafından birçok yayın yapılmıştır. Bu çalışmada, Antalya ağızları hakkında yapılacak yeni çalışmalar için kolaylık sağlamak ve mevcut çalışmaların genel bir değerlendirmesini yapmak amacıyla 2023 yılı ortalarına kadar yapılan çalışmalar taranmış ve bir bibliyografya denemesi hazırlanmıştır. Yapılan ağız çalışmalarının bibliyografyasının yayımlanması konuya eğilmek isteyen uzmanların faydalanmaları için büyük bir önem taşımaktadır. Antalya ve yöresi ağızlarıyla ilgili 17 lisans bitirme tezi, 10 yüksek lisans tezi, 1 doktora tezi ve 4 tane de devam eden lisansüstü tez çalışması olduğu görülmektedir. Ayrıca 15 kitap ve 13 kitap bölümü bulunmaktadır. Antalya ağızlarıyla ilgili yazılmış makale sayısı 41, sunulan bildiri sayısı ise 31’dir. Böylelikle 130’dan fazla yayın bu çalışmaya dâhil edilmiştir. Bu da göstermektedir ki Antalya ağızları hakkında yapılan birçok akademik araştırma bilimsel yayınlar aracılığıyla ağız araştırmaları literatürüne kazandırılmıştır. Konu hakkında birçok araştırma yapılmasına karşın bu çalışmaları içeren derli toplu bir bibliyografya yoktur. Eldeki çalışma, bu eksikliği tamamlamak maksadıyla hazırlanmıştır.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"60 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139213343","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk halk edebiyatının en önemli edebî verimlerinden biri olan destanlar, tarihî süreç içerisinde nesilden nesile anlatılarak kendine yazılı ve sözlü ortamlarda yer bulmuştur. Bu destanlardan biri olan ve Özbek destan geleneğinde anlatılagelen Baba Ravşan Destanı, Fatih Öztürk ve Onur Aykaç tarafından kaleme alınan Baba Ravşan Destanı (Özbek Varyantı) adlı kitapla 2022 yılında okurlara ulaştı. Palet Yayınları tarafından neşredilen eser, 16x24 cm boyutlarında olup toplam 200 sayfadan oluşmaktadır. Kitabın ön kapağı, kırmızı zemin üzerinde iki satırdan oluşan başlık ve başlığın altında yazarların isimleri olacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca ön kapağın alt yarısını kaplayan minyatür, kitabın içeriğiyle tamamen uyumlu olup söz konusu destanda Hz. Ali’nin on iki fersah uzunluğundaki ejderhayı öldürdüğü anı hatırlatmaktadır. İbn-i Hüsam Husafi’nin Hâverân-nâme’sinden alındığı belirtilen bu minyatürde, Hz. Ali’nin atı Düldül ve kılıcı Zülfikâr da görülmektedir. Kitabın arka kapağında ise Türk dünyası destan geleneğinde yer alan Hz. Ali cenkleri üzerine ülkemizde yeterli sayıda çalışma yapılmadığı belirtilmiş; bu eksikliği gidermek amacıyla yola çıkarak Türkmen varyantıyla literatüre yerleşen ancak Özbek destancılık geleneğinde de kendine yer bulan Baba Ravşan Destanı’nın ele alındığı dile getirilmiştir.
{"title":"ÖZTÜRK, Fatih ve AYKAÇ, Onur (2022). Baba Ravşan Destanı (Özbek Varyantı)","authors":"Nuhile Sariaydin","doi":"10.30568/tullis.1381076","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1381076","url":null,"abstract":"Türk halk edebiyatının en önemli edebî verimlerinden biri olan destanlar, tarihî süreç içerisinde nesilden nesile anlatılarak kendine yazılı ve sözlü ortamlarda yer bulmuştur. Bu destanlardan biri olan ve Özbek destan geleneğinde anlatılagelen Baba Ravşan Destanı, Fatih Öztürk ve Onur Aykaç tarafından kaleme alınan Baba Ravşan Destanı (Özbek Varyantı) adlı kitapla 2022 yılında okurlara ulaştı. Palet Yayınları tarafından neşredilen eser, 16x24 cm boyutlarında olup toplam 200 sayfadan oluşmaktadır. Kitabın ön kapağı, kırmızı zemin üzerinde iki satırdan oluşan başlık ve başlığın altında yazarların isimleri olacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca ön kapağın alt yarısını kaplayan minyatür, kitabın içeriğiyle tamamen uyumlu olup söz konusu destanda Hz. Ali’nin on iki fersah uzunluğundaki ejderhayı öldürdüğü anı hatırlatmaktadır. İbn-i Hüsam Husafi’nin Hâverân-nâme’sinden alındığı belirtilen bu minyatürde, Hz. Ali’nin atı Düldül ve kılıcı Zülfikâr da görülmektedir. Kitabın arka kapağında ise Türk dünyası destan geleneğinde yer alan Hz. Ali cenkleri üzerine ülkemizde yeterli sayıda çalışma yapılmadığı belirtilmiş; bu eksikliği gidermek amacıyla yola çıkarak Türkmen varyantıyla literatüre yerleşen ancak Özbek destancılık geleneğinde de kendine yer bulan Baba Ravşan Destanı’nın ele alındığı dile getirilmiştir.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"24 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139223151","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Divan şiirinde yaz mevsimini ve sıcaklığını konu edinen türlere Temmûziyye denir. Bu şiirlerde temmuz ayının sıcaklığı pek çok farklı özelliği ile birlikte ele alınır. Sıcaklığın insan ve tabiattaki diğer canlılara verdiği tahribat üzerinde durulur. İnsanı bezdiren kavurucu sıcaklık çoğu zaman cehenneme benzetilir. Güneş bu türdeki şiirlerde en çok kullanılan benzetme unsurudur. Bu çalışmada 17. yüzyılda yaşamış “Feyzî” mahlasıyla şiirler yazan Şeyhülislâm Ebû Said-zâde Feyzullah Efendi’nin Kaside-i Temmûziyye şiiri üzerinde durulmuştur. Divan şiirinde üzerinde çok durulmamış olan bu türün en uzun örneklerinden biri olan bu kaside, çeşitli hususiyetler bakımından incelenmiştir. Makalede önce müellifin hayatı ve şairliği hakkında ana hatlarıyla bilgi verilmiş, ardından eserin tanıtımı, şekil ve dil özellikleri, muhtevası üzerinde durulmuştur. Son olarak kaside metni transkripsiyonlu olarak verilmiştir.
{"title":"Şeyhülislâm Ebû Said-zâde Feyzullah Efendi’nin Temmûziyye Kasidesi","authors":"Faruk Sonmez","doi":"10.30568/tullis.1323619","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1323619","url":null,"abstract":"Divan şiirinde yaz mevsimini ve sıcaklığını konu edinen türlere Temmûziyye denir. Bu şiirlerde temmuz ayının sıcaklığı pek çok farklı özelliği ile birlikte ele alınır. Sıcaklığın insan ve tabiattaki diğer canlılara verdiği tahribat üzerinde durulur. İnsanı bezdiren kavurucu sıcaklık çoğu zaman cehenneme benzetilir. Güneş bu türdeki şiirlerde en çok kullanılan benzetme unsurudur. Bu çalışmada 17. yüzyılda yaşamış “Feyzî” mahlasıyla şiirler yazan Şeyhülislâm Ebû Said-zâde Feyzullah Efendi’nin Kaside-i Temmûziyye şiiri üzerinde durulmuştur. Divan şiirinde üzerinde çok durulmamış olan bu türün en uzun örneklerinden biri olan bu kaside, çeşitli hususiyetler bakımından incelenmiştir. Makalede önce müellifin hayatı ve şairliği hakkında ana hatlarıyla bilgi verilmiş, ardından eserin tanıtımı, şekil ve dil özellikleri, muhtevası üzerinde durulmuştur. Son olarak kaside metni transkripsiyonlu olarak verilmiştir.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"2011 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127357704","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İsrail Milli Kütüphanesi Türkçe elyazmaları bölümünde kayıtlı olan metnin yazım tarihi belli değildir. 16 sayfadan oluşan metnin sayfaları karışık bir şekilde dijitalize edilmiştir. Başından ve sonundan eksik bir metindir. Sehiv secdesinin hangi hallerde yapılması gerektiği konusunda bilgi veren bu metin harekeli yazılmıştır. Dini bir mahiyet taşıdığı için halk tarafından anlaşılması kolay olması amacıyla sade bir dille de yazılmıştır. Hareke kullanımı biz araştırmacılara kelimelerin döneminde nasıl telaffuz edildikleri konusunda büyük kolaylık sağlamaktadır. Özellikle kapalı e’nin varlığı ve bu sesin telaffuzun o dönemde nasıl olduğu konusunda da büyük bir yardımcıdır, harekeli metinler. Metnin başı ve sonu eksik olduğu için ses ve şekil bilgisi açısından her özelliği yansıtamamaktadır. Ancak dil özelliklerine bakıldığında Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait olduğu söylenebilir. Bu dönem Türkçenin Orta Türkçe dönemine tekabül eder. Eski Anadolu Türkçesi metinleri üzerine yapılan çalışmalar Türkiye Türkçesinin hakkında da önemli bilgiler sunmaktadır. Bu dönem Uygur imlası ve Arap-Fars imlası özellikleri birlikte taşıdığı için tam ve düzenli bir imladan bahsedemiyoruz.
以色列国家图书馆土耳其手稿部登记的这一文本的写作日期不详。该文本共有 16 页,以混合方式进行了数字化处理。该文本首尾缺失。该文本以手势文字书写,介绍了应在何种情况下行跪拜礼。由于它具有宗教性质,因此也用简单的语言书写,以方便公众理解。手势的使用为我们研究人员提供了极大的便利,让我们了解到当时的发音方式。特别是闭合 e 的出现和当时的发音,也为我们了解当时的发音方式提供了极大的帮助。由于缺少文本的开头和结尾,因此无法反映语音和词形方面的所有特征。不过,从语言特点来看,可以说它属于旧安纳托利亚土耳其语时期。这一时期相当于土耳其语的中土耳其语时期。对古安纳托利亚土耳其语文本的研究也提供了有关土耳其土耳其语的重要信息。由于这一时期带有维吾尔语正字法和阿拉伯语-波斯语正字法的共同特征,我们无法谈论一个完整而规范的正字法。
{"title":"İSRAİL MİLLÎ KÜTÜPHANESİNDE KAYITLI BİR ELYAZMASI ÜZERİNDEN OSMANLI TÜRKÇESİ HAREKELİ METİNLERDE DİL ÖZELLİKLERİ VE KAPALI E MESELESİ","authors":"Recep Kiliç","doi":"10.30568/tullis.1324605","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1324605","url":null,"abstract":"İsrail Milli Kütüphanesi Türkçe elyazmaları bölümünde kayıtlı olan metnin yazım tarihi belli değildir. 16 sayfadan oluşan metnin sayfaları karışık bir şekilde dijitalize edilmiştir. Başından ve sonundan eksik bir metindir. Sehiv secdesinin hangi hallerde yapılması gerektiği konusunda bilgi veren bu metin harekeli yazılmıştır. Dini bir mahiyet taşıdığı için halk tarafından anlaşılması kolay olması amacıyla sade bir dille de yazılmıştır. Hareke kullanımı biz araştırmacılara kelimelerin döneminde nasıl telaffuz edildikleri konusunda büyük kolaylık sağlamaktadır. Özellikle kapalı e’nin varlığı ve bu sesin telaffuzun o dönemde nasıl olduğu konusunda da büyük bir yardımcıdır, harekeli metinler. Metnin başı ve sonu eksik olduğu için ses ve şekil bilgisi açısından her özelliği yansıtamamaktadır. Ancak dil özelliklerine bakıldığında Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait olduğu söylenebilir. Bu dönem Türkçenin Orta Türkçe dönemine tekabül eder. Eski Anadolu Türkçesi metinleri üzerine yapılan çalışmalar Türkiye Türkçesinin hakkında da önemli bilgiler sunmaktadır. Bu dönem Uygur imlası ve Arap-Fars imlası özellikleri birlikte taşıdığı için tam ve düzenli bir imladan bahsedemiyoruz.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129722206","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The doctrine of Johannes Fabian and Rigoberta Mençu, which is discussed and discussed in our study, includes a lot of variability in context. If these doctrines and the conceptual terminology, they contain are mentioned; the analysis of Menchú’s work has seems a bit more complex and ambiguous. These ambiguities lie in different aspects of the work: Here, there is a more complex knower-known relationship than the binary opposition between the subject which produces knowledge about the other and the passive object which expects the knowledge to be produced about itself. In relation to this, to employ a genre different from the dominant genres within humanities, particularly in anthropology, and its reliability are questionable according to the current science paradigms. Moreover, the emerging of such contradictory views about the production, reproduction, representation, and reception of Menchú's work -the attempt of producing and representing a different knowledge for and about her own community- brings about questioning of possibility of producing an absolute knowledge/abstract truth about the other communities independent from social, political and economic context. This again draws our attention to the power-knowledge relation, the partiality of knowledge and situated knowledge. Thus, establishing a relation with the other needs to study epistemology of contemporary ethnography willing to produce better understanding, and requires investigating this epistemology embedded within/along broader social relations that locate researcher and researched in different places. This attempt entails to deal with the positivist scientifism inherited by ethnography from modern anthropology that is to say with the dominant assumptions of western modernity project. In our study, these concepts were questioned, interpreted, and discussed.
{"title":"CONTEXT ANALYSIS OF THE CONCEPT OF OBJECTIVITY, ACCURACY AND “OTHER” IN ETNOGRAPHIC CONTEXT","authors":"Recai Bazanci̇r","doi":"10.30568/tullis.1301738","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1301738","url":null,"abstract":"The doctrine of Johannes Fabian and Rigoberta Mençu, which is discussed and discussed in our study, includes a lot of variability in context. If these doctrines and the conceptual terminology, they contain are mentioned; the analysis of Menchú’s work has seems a bit more complex and ambiguous. These ambiguities lie in different aspects of the work: Here, there is a more complex knower-known relationship than the binary opposition between the subject which produces knowledge about the other and the passive object which expects the knowledge to be produced about itself. In relation to this, to employ a genre different from the dominant genres within humanities, particularly in anthropology, and its reliability are questionable according to the current science paradigms. Moreover, the emerging of such contradictory views about the production, reproduction, representation, and reception of Menchú's work -the attempt of producing and representing a different knowledge for and about her own community- brings about questioning of possibility of producing an absolute knowledge/abstract truth about the other communities independent from social, political and economic context. This again draws our attention to the power-knowledge relation, the partiality of knowledge and situated knowledge. Thus, establishing a relation with the other needs to study epistemology of contemporary ethnography willing to produce better understanding, and requires investigating this epistemology embedded within/along broader social relations that locate researcher and researched in different places. This attempt entails to deal with the positivist scientifism inherited by ethnography from modern anthropology that is to say with the dominant assumptions of western modernity project. In our study, these concepts were questioned, interpreted, and discussed.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"32 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-08-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123550663","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Buddhism is the name of the religious and philosophical system that is put forward by Siddhārta Guatama who lived in the northeast of India between BC 563-483. Although the date of the Turks’ first encounter with Buddhism is not known clearly, the meeting of the Turkish ruling class with Buddhism is dated to the 6th century in Mongolia. In this way, Tatar Khan was tergiversated his religion by a captive Chinese monk. After that, he built a Buddhist temple and thought that Buddhism had a magical power to expand the borders of the empire. The entry of Buddhism into Tuva lands was in the 18th century through Mongolia and Tibetan Buddhism was accepted. Tuva tribes were involved in the traditions of monastic life, Buddhist ideas, rituals, and the process of spreading rituals. Buddhism has been practiced by all layers of society in Tuva. The number of Buddhist temples increased from the end of the 18th to the second half of the 19th century. The spread of Buddhism in all areas of life has also been reflected in literature and folk compilations. The language examples which were collected by Wilhelm Radlov from Altai and West Siberia since 1860 were published in 10 volumes under the name of Proben der Volkslitterature. The texts of Uriankhai (Tuva), Abaqan, Qaragas are included in the 9th volume of this work. This volume was prepared by N. Katanov with Radlov’s notes. (St. Petersburg, 1907) Reflections of Buddhism in Tuvan texts compiled by Katanov in this study; Katanov's diary has also been taken into account.
佛教是宗教和哲学体系的名称,是由Siddhārta Guatama提出的,他生活在公元前563-483年之间的印度东北部。虽然土耳其人第一次接触佛教的日期并不清楚,但土耳其统治阶级与佛教的接触可以追溯到6世纪的蒙古。就这样,鞑靼汗被一名被俘的中国僧人出卖了他的宗教。之后,他修建了一座佛寺,并认为佛教具有扩大帝国边界的神奇力量。佛教在18世纪通过蒙古进入图瓦,藏传佛教被接受。图瓦部落参与了寺院生活的传统、佛教思想、仪式和传播仪式的过程。图瓦社会各阶层都信奉佛教。从18世纪末到19世纪下半叶,佛教寺庙的数量有所增加。佛教在生活各个领域的传播也反映在文学和民间汇编中。Wilhelm Radlov自1860年以来从阿尔泰和西西伯利亚收集的语言样本以Proben der volksliterature的名义出版了10卷。乌里安海(图瓦)、阿巴干、卡拉加斯的文本都包括在这本著作的第九卷中。本卷是由N.卡塔诺夫根据拉德洛夫的笔记编写的。(圣彼得堡,1907)本研究中Katanov编辑的图瓦文本中的佛教反思;卡塔诺夫的日记也被考虑在内。
{"title":"BUDDHISM EFFECTS IN URIANKHAI TEXTS OF KATANOV","authors":"Ayşe Şeyma Findik","doi":"10.30568/tullis.1242361","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1242361","url":null,"abstract":"Buddhism is the name of the religious and philosophical system that is put forward by Siddhārta Guatama who lived in the northeast of India between BC 563-483. Although the date of the Turks’ first encounter with Buddhism is not known clearly, the meeting of the Turkish ruling class with Buddhism is dated to the 6th century in Mongolia. In this way, Tatar Khan was tergiversated his religion by a captive Chinese monk. After that, he built a Buddhist temple and thought that Buddhism had a magical power to expand the borders of the empire. The entry of Buddhism into Tuva lands was in the 18th century through Mongolia and Tibetan Buddhism was accepted. Tuva tribes were involved in the traditions of monastic life, Buddhist ideas, rituals, and the process of spreading rituals. Buddhism has been practiced by all layers of society in Tuva. The number of Buddhist temples increased from the end of the 18th to the second half of the 19th century. The spread of Buddhism in all areas of life has also been reflected in literature and folk compilations. The language examples which were collected by Wilhelm Radlov from Altai and West Siberia since 1860 were published in 10 volumes under the name of Proben der Volkslitterature. The texts of Uriankhai (Tuva), Abaqan, Qaragas are included in the 9th volume of this work. This volume was prepared by N. Katanov with Radlov’s notes. (St. Petersburg, 1907) Reflections of Buddhism in Tuvan texts compiled by Katanov in this study; Katanov's diary has also been taken into account.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"53 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116929867","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kırklama genellikle kırklı olarak nitelendirilen kişileri, kirden arındırmak ve onlara paklık kazandırmak için yapılan geleneksel bir uygulamadır. Türk kültüründe kırklı kişilerin, maddi ve manevi olarak kirlilik sürecinde olduklarına ve bu canlılara belirli varlıkların zarar verebileceklerine inanılmaktadır. Bu nedenle kırklı olarak nitelendirilen canlıların, Alkarısı, alkızı gibi kara iyelerden, kirli, tıvgalı ve kem gözlü kadınlardan, doğumunun ya da ölümünün üzerinden kırk gün geçmemiş hayvanlardan ya da bitkilerden korunması gerekmektedir. Kırklı kişilerin, belirtilen varlıklardan korunmaması durumunda, birbirlerini basabileceklerine ya da kara iyeler tarafından basılabileceklerine inanılmaktadır. Kırklılık sürecinde gerçekleşen bu basma olaylarına, “kırk basması” adı verilmektedir. Bu çalışmada, Mucur’un ağırlıklı olarak doğum, evlilik ve ölüm sürecindeki kırklama geleneğine dair inanış ve uygulamalara yer verilmekle birlikte halk hekimliği ile kalıplaşmış ifadelerdeki kırklama geleneğine de yer verilmiştir Bu bağlamda, ilk olarak alan araştırması yöntemiyle sahada derleme çalışması yapılmış, ardından derlenen veriler yazıya aktarılmıştır. Daha sonra tespit edilen inanç ve uygulamaların altındaki etmenler, Türk kültür coğrafyasının farklı kesimlerinden yapılan karşılaştırmalarla ve verilen örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırma konusunun, “kırk”tan yola çıkılarak seçilmesindeki amil, “kırk”ın maddi ve manevi paklanmada ortak payda özelliği taşıyor olmasıdır.
{"title":"Mucur’da Kırklama Geleneğine Bağlı Uygulamalar ile Halk İnanışları","authors":"Meltem Yilmaz","doi":"10.30568/tullis.1279106","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1279106","url":null,"abstract":"Kırklama genellikle kırklı olarak nitelendirilen kişileri, kirden arındırmak ve onlara paklık kazandırmak için yapılan geleneksel bir uygulamadır. Türk kültüründe kırklı kişilerin, maddi ve manevi olarak kirlilik sürecinde olduklarına ve bu canlılara belirli varlıkların zarar verebileceklerine inanılmaktadır. Bu nedenle kırklı olarak nitelendirilen canlıların, Alkarısı, alkızı gibi kara iyelerden, kirli, tıvgalı ve kem gözlü kadınlardan, doğumunun ya da ölümünün üzerinden kırk gün geçmemiş hayvanlardan ya da bitkilerden korunması gerekmektedir. Kırklı kişilerin, belirtilen varlıklardan korunmaması durumunda, birbirlerini basabileceklerine ya da kara iyeler tarafından basılabileceklerine inanılmaktadır. Kırklılık sürecinde gerçekleşen bu basma olaylarına, “kırk basması” adı verilmektedir. Bu çalışmada, Mucur’un ağırlıklı olarak doğum, evlilik ve ölüm sürecindeki kırklama geleneğine dair inanış ve uygulamalara yer verilmekle birlikte halk hekimliği ile kalıplaşmış ifadelerdeki kırklama geleneğine de yer verilmiştir Bu bağlamda, ilk olarak alan araştırması yöntemiyle sahada derleme çalışması yapılmış, ardından derlenen veriler yazıya aktarılmıştır. Daha sonra tespit edilen inanç ve uygulamaların altındaki etmenler, Türk kültür coğrafyasının farklı kesimlerinden yapılan karşılaştırmalarla ve verilen örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırma konusunun, “kırk”tan yola çıkılarak seçilmesindeki amil, “kırk”ın maddi ve manevi paklanmada ortak payda özelliği taşıyor olmasıdır.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"115 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134252803","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkiye Türkçesi ağızlar bakımından oldukça zengindir. Tarihsel süreç içerisinde Türk boyları Anadolu’ya milattan önceki dönemlerden itibaren gelmeye başlamışlardır. 11. yüzyıldan sonra büyük kitleler halinde Anadolu’ya göçen Oğuz soylular da Anadolu’da Oğuzcaya dayalı bir ağız kullanmışlardır. Anadolu’da yaşayan Oğuzların da ağızlarını ses, şekil, söz varlığı bakımından inceleyen, sınıflandıran değerli çalışmalar yapılmış bu çalışmalar yoluyla Türkmen ağızlarının dil özelliklerini belirlenerek söz varlığı tespit edilerek hem bu ağızların yaşatılması amaçlanmış hem de Türkçenin zengin söz varlığı kayıt altına alınmıştır. Barak Türkmenleri de Oğuz ağzına dayalı bir ağız kullanmaktadır. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde dağınık olarak yaşamakta olan Barak Türkmenlerinin bir kısmı da Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan köylerde hayatlarını sürdürmektedirler. Barak Türkmenleriyle ilgili karşılaştırmalı bir dil çalışması yapılmamıştır. Çeşitli sebeplerle Antalya’nın Kaş ilçesine göç eden Barakların ağızları da yaşadıkları bölgedeki Türkmenlerden etkilenmiş olmalıdır. Yapılacak bu çalışmanın amacı Barak Ovasında yaşayan Barak Türkmenlerinin ağızlarındaki söz varlığı bölgeden yaptığımız derlemeler sonucunda bir araya getirilmiş bu söz varlığı çeşitli tematik ve dil bilgisel kategorilere ayrılmıştır.
{"title":"KAŞ BARAK TÜRKMENLERİ AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜNE KATKILAR","authors":"S. Şahin","doi":"10.30568/tullis.1263436","DOIUrl":"https://doi.org/10.30568/tullis.1263436","url":null,"abstract":"Türkiye Türkçesi ağızlar bakımından oldukça zengindir. Tarihsel süreç içerisinde Türk boyları Anadolu’ya milattan önceki dönemlerden itibaren gelmeye başlamışlardır. 11. yüzyıldan sonra büyük kitleler halinde Anadolu’ya göçen Oğuz soylular da Anadolu’da Oğuzcaya dayalı bir ağız kullanmışlardır. Anadolu’da yaşayan Oğuzların da ağızlarını ses, şekil, söz varlığı bakımından inceleyen, sınıflandıran değerli çalışmalar yapılmış bu çalışmalar yoluyla Türkmen ağızlarının dil özelliklerini belirlenerek söz varlığı tespit edilerek hem bu ağızların yaşatılması amaçlanmış hem de Türkçenin zengin söz varlığı kayıt altına alınmıştır. Barak Türkmenleri de Oğuz ağzına dayalı bir ağız kullanmaktadır. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde dağınık olarak yaşamakta olan Barak Türkmenlerinin bir kısmı da Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan köylerde hayatlarını sürdürmektedirler. Barak Türkmenleriyle ilgili karşılaştırmalı bir dil çalışması yapılmamıştır. Çeşitli sebeplerle Antalya’nın Kaş ilçesine göç eden Barakların ağızları da yaşadıkları bölgedeki Türkmenlerden etkilenmiş olmalıdır. Yapılacak bu çalışmanın amacı Barak Ovasında yaşayan Barak Türkmenlerinin ağızlarındaki söz varlığı bölgeden yaptığımız derlemeler sonucunda bir araya getirilmiş bu söz varlığı çeşitli tematik ve dil bilgisel kategorilere ayrılmıştır.","PeriodicalId":117222,"journal":{"name":"The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS)","volume":"58 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116403209","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}