XIII. yüzyıl Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü için kolay geçmemiştir. Anadolu Selçuklu Devleti Babai İsyanı ile zor duruma düşmüş, Kösedağ Savaşı’nda yenilerek Moğol işgaline uğrayıp İlhanlı Devleti’ne bağımlı olmuş, bir müddet sonra da tarihe karışmıştır. Bu dönem Türklerin yaşamdan ümidini kestiği çağlardır. Her iki coğrafyadaki Moğol işgali ile oluşan zulüm, katlanması son derece zor olan vergiler, halkı bu durumdan kurtaracak bir devletten yoksunluk insanları doğal olarak Tanrı’ya yöneltmiştir. Anadolu ve Azerbaycan’da kurulan tarikatlar, Horasan erenleri olarak anılan ozan-dervişler faaliyet yürüttükleri tarikatlarda insanlara kendi güçleriyle kurtuluşun reçetesini sunmuştur. İzzeddin Hasanoğlu bu gezginci ozanlardan biri olup Türkçeleşme akımının başat şairlerindendir. Yazmış olduğu “Kitab-ı Siretü’n Nebi” adlı mesnevisi Hz. Muhammed’in hayatı, mücadelesi ve Hz. Ali cenklerine hasredilmiştir. Yazdığı eser takriben beş yüz yıl sonra 1802 yılında İstanbul’da istinsah edilmiştir. Mesnevi dinî karakterli olsa da Türk destan geleneğini İslami prensipler doğrultusunda dile getirmiş, eski Türk diline ait söylemler, deyim ve atasözlerini kullanmıştır. Hasanoğlu’nun Azerbaycan şairi olduğunu ilk defa Fuat Köprülü dile getirmiştir. On altıncı yüzyıl tezkirecisi Âşık Çelebi “Meşaʿirü’ş-Şuara”sında Selman-ı Bursevî ve Makamî’den bahsettiği yerlerde Hasanoğlu’nun yazdığı türkülerin Anadolu’da meşhur olduğunu vurgulamıştır. Bu makalede “Kitab-ı Siret’ün Nebi”de kullanılan bazı motiflerin 6 (Altı) Balkanlı divan şairinin (Priştineli Mesihi, Âşık Çelebi, Kalkandelenli Muidi, Bosnalı Âsım, Murtaza Sükûtî ve Selanikli Meşhurî) şiirlerindeki anlam derinlikleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
{"title":"İzzeddin Hasanoğlu ve Altı Balkan Şairinin Şiirlerinde Türk Mitolojisine Ait Bazı Ortak Motifler","authors":"Seyfettin Altaylı","doi":"10.47139/balted.1285768","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1285768","url":null,"abstract":"XIII. yüzyıl Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü için kolay geçmemiştir. Anadolu Selçuklu Devleti Babai İsyanı ile zor duruma düşmüş, Kösedağ Savaşı’nda yenilerek Moğol işgaline uğrayıp İlhanlı Devleti’ne bağımlı olmuş, bir müddet sonra da tarihe karışmıştır. Bu dönem Türklerin yaşamdan ümidini kestiği çağlardır. Her iki coğrafyadaki Moğol işgali ile oluşan zulüm, katlanması son derece zor olan vergiler, halkı bu durumdan kurtaracak bir devletten yoksunluk insanları doğal olarak Tanrı’ya yöneltmiştir. Anadolu ve Azerbaycan’da kurulan tarikatlar, Horasan erenleri olarak anılan ozan-dervişler faaliyet yürüttükleri tarikatlarda insanlara kendi güçleriyle kurtuluşun reçetesini sunmuştur. İzzeddin Hasanoğlu bu gezginci ozanlardan biri olup Türkçeleşme akımının başat şairlerindendir. Yazmış olduğu “Kitab-ı Siretü’n Nebi” adlı mesnevisi Hz. Muhammed’in hayatı, mücadelesi ve Hz. Ali cenklerine hasredilmiştir. Yazdığı eser takriben beş yüz yıl sonra 1802 yılında İstanbul’da istinsah edilmiştir. Mesnevi dinî karakterli olsa da Türk destan geleneğini İslami prensipler doğrultusunda dile getirmiş, eski Türk diline ait söylemler, deyim ve atasözlerini kullanmıştır. \u0000Hasanoğlu’nun Azerbaycan şairi olduğunu ilk defa Fuat Köprülü dile getirmiştir. On altıncı yüzyıl tezkirecisi Âşık Çelebi “Meşaʿirü’ş-Şuara”sında Selman-ı Bursevî ve Makamî’den bahsettiği yerlerde Hasanoğlu’nun yazdığı türkülerin Anadolu’da meşhur olduğunu vurgulamıştır. \u0000Bu makalede “Kitab-ı Siret’ün Nebi”de kullanılan bazı motiflerin 6 (Altı) Balkanlı divan şairinin (Priştineli Mesihi, Âşık Çelebi, Kalkandelenli Muidi, Bosnalı Âsım, Murtaza Sükûtî ve Selanikli Meşhurî) şiirlerindeki anlam derinlikleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"10 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131983579","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma Balkanlarda yaşayan Alevi-Bektaşi kültürüne dâhil zümrelerce büyük saygı gören üç büyük yatır ve haklarında söylenen nefeslerle ilgilidir. Bu yatırlar Seyyid Ali Sultan, Otman Baba ve Gül Baba’dır. Kızıldeli lakabıyla da bilinen Seyyid Ali Sultan’ın Batı Trakya’da Gümülcine civarındaki Seçek yaylasında Ruşanlar ve Babalar köyleri arasında vakıf arazisi üzerinde tekkesi bulunmaktadır. Takipçileri ve sürekleri onu “Rumeli gazilerinin şahı” ve “Rumeli Gözcüsü” olarak anmakta ve dualarında bu şekilde zikretmektedirler. Tarihî ve menkıbevi kişiliği çeşitli kaynaklarda yer alan Seyyid Ali Sultan’ın doğum yılı tam olarak bilinememekle beraber 1412 senesinden sonra Hakka yürümüş olduğu ve Türbesinin Dimetoka’da Darıbükü’nde bulunduğu kayıtlarda yer almaktadır. Otman Baba’nın 780 (1378–79) yılında doğduğu kaynaklarda yazılıdır. Hayatı hakkındaki bilgilerin, halifelerinden Küçük Abdal’ın kaleme aldığı Velâyetname–i Otman Baba adlı esere dayandığı belirtilmektedir. Otman Baba, Anadolu’da ve Trakya’da pek çok yer gezmiş, Balkanlar’da özellikle Tanrıdağı Yörükleri arasında bulunmuş olup yatırı halen Bulgaristan Hasköy’dedir ve ziyarete açıktır. Üçüncü büyük yatır ise Gül Baba’dır. Gül Baba’nın çocukluk ve gençlik dönemine ilişkin bilgilerin yeterli olmadığı kaynaklarda belirtilmektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamelerinde Gül Baba ile ilgili tespitlere rastlanmaktadır. Biz bu çalışmamızda Balkanlarda yatan bu üç büyük gönül sultanı hakkındaki nefes ve semahlardan söz edip notalarına yer vereceğiz.
{"title":"The Hymn Samples About Three Great Holy Men In The Balkans","authors":"Huseyin Yaltırık","doi":"10.47139/balted.1277438","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1277438","url":null,"abstract":"Bu çalışma Balkanlarda yaşayan Alevi-Bektaşi kültürüne dâhil zümrelerce büyük saygı gören üç büyük yatır ve haklarında söylenen nefeslerle ilgilidir. Bu yatırlar Seyyid Ali Sultan, Otman Baba ve Gül Baba’dır. Kızıldeli lakabıyla da bilinen Seyyid Ali Sultan’ın Batı Trakya’da Gümülcine civarındaki Seçek yaylasında Ruşanlar ve Babalar köyleri arasında vakıf arazisi üzerinde tekkesi bulunmaktadır. Takipçileri ve sürekleri onu “Rumeli gazilerinin şahı” ve “Rumeli Gözcüsü” olarak anmakta ve dualarında bu şekilde zikretmektedirler. Tarihî ve menkıbevi kişiliği çeşitli kaynaklarda yer alan Seyyid Ali Sultan’ın doğum yılı tam olarak bilinememekle beraber 1412 senesinden sonra Hakka yürümüş olduğu ve Türbesinin Dimetoka’da Darıbükü’nde bulunduğu kayıtlarda yer almaktadır. Otman Baba’nın 780 (1378–79) yılında doğduğu kaynaklarda yazılıdır. Hayatı hakkındaki bilgilerin, halifelerinden Küçük Abdal’ın kaleme aldığı Velâyetname–i Otman Baba adlı esere dayandığı belirtilmektedir. Otman Baba, Anadolu’da ve Trakya’da pek çok yer gezmiş, Balkanlar’da özellikle Tanrıdağı Yörükleri arasında bulunmuş olup yatırı halen Bulgaristan Hasköy’dedir ve ziyarete açıktır. Üçüncü büyük yatır ise Gül Baba’dır. Gül Baba’nın çocukluk ve gençlik dönemine ilişkin bilgilerin yeterli olmadığı kaynaklarda belirtilmektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamelerinde Gül Baba ile ilgili tespitlere rastlanmaktadır. Biz bu çalışmamızda Balkanlarda yatan bu üç büyük gönül sultanı hakkındaki nefes ve semahlardan söz edip notalarına yer vereceğiz.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"65 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122654057","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Her toplumun kendi kültürel kodları vardır. Bu kodlar zaman içinde oluşmuş olup birdenbire değişmemektedir. Başka bir deyişle bunların kısmi tabusal yönleri vardır. Aslında bu kültürel kodlar toplumun betimleyici özeliklerini de taşımaktadır. Örnek vermek gerekirse Gagauz toplumunun geçmişten günümüze getirdiği belli başlı kültürel özellikler bulunmaktadır ve bu özellikler onu diğer toplumlardan farklılaştırmaktadır. Nitekim Gagauz toplumunu oluşturan aile ve aile ilişkileri, bir önceki cümlede ifade edilen farklılıkları göstermesi bakımından son derece iyi bir örnektir. V. Moşkov daha 20. yüzyılın başında değerli eserinde kendine özgü özellikleri olan Gagauz aile yaşantısını betimleyici bir üslupla ele almıştır. Eserin bir bölümünde dar planda karı-koca ve çocuk ilişkisi üzerinde durulmuşsa da geniş anlamda her bir aile bireyinin kendine has tutumları ve davranışları hakkında da bilgi vermiştir. Dolayısıyla Gagauzlarda katı bir ataerkil aile anlayışını teşhis eden V. Moşkov’un ifadelerini, zaman zaman bir toplumun aynası niteliği olan Gagauz atasözlerinde de net bir biçimde görmekteyiz. Bu makalede sosyal yapısının en önemli yapı taşı olan aile ve onun da temel unsuru olan ana (anne), Gagauz atasözleri temelinde incelenmiştir. Çalışmada farklı başlıklar altında Gagauz atasözlerindeki ana (anne) algısı ve kimliği üzerinde durulmuştur.
每个社会都有自己的文化准则。这些准则是长期形成的,不会突然改变。换句话说,它们有部分禁忌。事实上,这些文化准则也带有该社会的描述性特征。例如,嘎嘎乌兹社会具有某些从古至今的文化特征,这些特征使其有别于其他社会。事实上,构成嘎嘎乌兹社会的家庭和家庭关系就是一个很好的例子,可以很好地说明上一句话所表达的差异。莫什科夫(V. Moshkov)在其 20 世纪初的珍贵著作中,以描述性的笔调描写了具有自身独特特点的嘎嘎乌兹家庭生活。在该著作的一部分中,他狭义地关注了丈夫、妻子和子女之间的关系,但从广义上讲,他也提供了关于每个家庭成员的具体态度和行为的信息。因此,从加告兹谚语中也可以清楚地看到 V. Moskov 的论述,他对加告兹家庭的理解是严格的父权制,而谚语有时就是社会的一面镜子。本文以加告兹谚语为基础,分析了作为社会结构最重要组成部分的家庭和作为其基本要素的母亲(母亲)。研究在不同的标题下强调了加告兹语谚中对母亲(母亲)的认识和认同。
{"title":"Gagauz Atasözleri Bağlamında “Anne”","authors":"Bülent Hünerli̇, Tudora Arnaut","doi":"10.47139/balted.1272580","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1272580","url":null,"abstract":"Her toplumun kendi kültürel kodları vardır. Bu kodlar zaman içinde oluşmuş olup birdenbire değişmemektedir. Başka bir deyişle bunların kısmi tabusal yönleri vardır. Aslında bu kültürel kodlar toplumun betimleyici özeliklerini de taşımaktadır. Örnek vermek gerekirse Gagauz toplumunun geçmişten günümüze getirdiği belli başlı kültürel özellikler bulunmaktadır ve bu özellikler onu diğer toplumlardan farklılaştırmaktadır. Nitekim Gagauz toplumunu oluşturan aile ve aile ilişkileri, bir önceki cümlede ifade edilen farklılıkları göstermesi bakımından son derece iyi bir örnektir. V. Moşkov daha 20. yüzyılın başında değerli eserinde kendine özgü özellikleri olan Gagauz aile yaşantısını betimleyici bir üslupla ele almıştır. Eserin bir bölümünde dar planda karı-koca ve çocuk ilişkisi üzerinde durulmuşsa da geniş anlamda her bir aile bireyinin kendine has tutumları ve davranışları hakkında da bilgi vermiştir. Dolayısıyla Gagauzlarda katı bir ataerkil aile anlayışını teşhis eden V. Moşkov’un ifadelerini, zaman zaman bir toplumun aynası niteliği olan Gagauz atasözlerinde de net bir biçimde görmekteyiz. Bu makalede sosyal yapısının en önemli yapı taşı olan aile ve onun da temel unsuru olan ana (anne), Gagauz atasözleri temelinde incelenmiştir. Çalışmada farklı başlıklar altında Gagauz atasözlerindeki ana (anne) algısı ve kimliği üzerinde durulmuştur.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-05-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130589404","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Yaklaşık 150 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Bulgaristan Türk edebiyatı üç başlıca döneme ayrılarak incelenmektedir. Muharrem Tahsin’in yaratıcılığı, İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar olan zamansal dilimi kapsayan ikinci ve üçüncü döneme konumlanmaktadır. Yazar, 1950’lerin sonundan itibaren 40 yıl boyunca Sofya’da Türkçe yayınlanan resmi Halk Gençliği ve Yeni Işık gibi gazetelerde görev almış, şiir türünün daha yaygın olduğu Bulgaristan Türk edebiyatında hikâye alanında çığır açmıştır. İşbu çalışmada, Muharrem Tahsin’in yaratıcılığı Demir Perde’nin kalktığı 1989 yılı esas alınma yoluyla iki döneme ayrılarak ele alınmıştır. Konularını gündelik hayatın içinden devşiren hikâyecinin sıradan ve kendi hâlinde insanlar olan kahramanlarında herhangi bir olağanüstülük, bir sıra dışılık sezilmemektedir. Adeta aşkla bağlı oldukları mesleğinde alın teriyle ekmeğini kazanan, mutluluğu ve huzuru ailede, sevgide, dost ortamında, kendi içinde, duygu ve düşünce yüklü dünyalarında arayan bu kahramanların neredeyse hepsinin Türk asıllı olduğu görülmektedir. Yazar, kahramanlarının derdine ve neşesine, kahrına ve sevincine ortak olmaktadır. Hikâyelerin bir başka özelliği de sade dil eşliğinde olabildiğince yalın bir anlatım tekniğinin benimsenmesinde yatmakta, kısa cümlelerle kahramanların psikolojik gelgitleri, buhranları ve bunalımları yakalanmaya ve dışa vurulmaya çalışılmaktadır.
{"title":"Bulgaristan Türk Edebiyatında Gazeteci Kökenli Bir Hikâye Yazarı: Muharrem Tahsin (1929-2007)","authors":"Hüseyin Mevsim","doi":"10.47139/balted.1208816","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1208816","url":null,"abstract":"Yaklaşık 150 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Bulgaristan Türk edebiyatı üç başlıca döneme ayrılarak incelenmektedir. Muharrem Tahsin’in yaratıcılığı, İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar olan zamansal dilimi kapsayan ikinci ve üçüncü döneme konumlanmaktadır. Yazar, 1950’lerin sonundan itibaren 40 yıl boyunca Sofya’da Türkçe yayınlanan resmi Halk Gençliği ve Yeni Işık gibi gazetelerde görev almış, şiir türünün daha yaygın olduğu Bulgaristan Türk edebiyatında hikâye alanında çığır açmıştır. İşbu çalışmada, Muharrem Tahsin’in yaratıcılığı Demir Perde’nin kalktığı 1989 yılı esas alınma yoluyla iki döneme ayrılarak ele alınmıştır. Konularını gündelik hayatın içinden devşiren hikâyecinin sıradan ve kendi hâlinde insanlar olan kahramanlarında herhangi bir olağanüstülük, bir sıra dışılık sezilmemektedir. Adeta aşkla bağlı oldukları mesleğinde alın teriyle ekmeğini kazanan, mutluluğu ve huzuru ailede, sevgide, dost ortamında, kendi içinde, duygu ve düşünce yüklü dünyalarında arayan bu kahramanların neredeyse hepsinin Türk asıllı olduğu görülmektedir. Yazar, kahramanlarının derdine ve neşesine, kahrına ve sevincine ortak olmaktadır. Hikâyelerin bir başka özelliği de sade dil eşliğinde olabildiğince yalın bir anlatım tekniğinin benimsenmesinde yatmakta, kısa cümlelerle kahramanların psikolojik gelgitleri, buhranları ve bunalımları yakalanmaya ve dışa vurulmaya çalışılmaktadır.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"120 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122035677","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Burhan Sait, Yugoslavya’da Tito zamanında, Türklerin başta Türkçe basın-yayın, Türkçe eğitim ve ayrıca vatandaşlıkla ilgili diğer hakları devlet garantisi altında korunduğu için ülkenin resmi ideolojisi olan sosyalizme bağlı kalmıştır. 1990’lı yıllarda Yugoslavya parçalanıp büyük etnik grupların kontrolünde yeni bağımsız devletler oluşmaya başlayınca, eski döneme göre Türklerin haklarının uygulanmayıp kısıtlanması karşısında, içinde var olan Türklük duygusu sonucu milliyetçi-Türkçü çizgide yer alan Burhan Sait; bütün yazı hayatını Makedonya ve Kosova’daki Türklerin dertlerine ve Balkan Türklüğünü ilgilendiren konulara adar. Burhan Sait, Türklerin sorunlarını sonuna kadar takip etmiş mücadeleci, atak bir gazeteci kimliği sergilemektedir. Bu konuda Kosova’da en önemli süreli Türkçe yayın olan Tan gazetesi’nde ve kendisinin Üsküp’te çıkardığı Vardar dergisi ile devamı olan Vardar gazetesinde büyük bir mücadele vermiştir. Onu yakından tanıyanlar da Türklük için mücadele ettiğini belirtmişlerdir. Bu çalışma’da yakın Balkan Türklüğünün önemli aydınlarından Burhan Sait’in yine bölgenin en önemli süreli Türkçe yayınları arasında yer alan “Tan” gazetesi ve “Vardar” dergisinde yer alan düşünce yazılarına odaklanılmıştır. Yakın dönem Balkan Türk aydınlarının “Türklük ve Millî Kimlik” gibi konulara yaklaşımı, örnek bir yazar ve konu sınırlaması belirlenerek yansıtılmaya çalışılmıştır.
{"title":"Kosova-Gilanlı Gazeteci Burhan Sait’in Makedonya ve Kosova’da Türk Olmak, Türklük, Millî Kimlik Konusundaki Mücadelesi ve Yazıları","authors":"Faruk Gezgin","doi":"10.47139/balted.1150372","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1150372","url":null,"abstract":"Burhan Sait, Yugoslavya’da Tito zamanında, Türklerin başta Türkçe basın-yayın, Türkçe eğitim ve ayrıca vatandaşlıkla ilgili diğer hakları devlet garantisi altında korunduğu için ülkenin resmi ideolojisi olan sosyalizme bağlı kalmıştır. 1990’lı yıllarda Yugoslavya parçalanıp büyük etnik grupların kontrolünde yeni bağımsız devletler oluşmaya başlayınca, eski döneme göre Türklerin haklarının uygulanmayıp kısıtlanması karşısında, içinde var olan Türklük duygusu sonucu milliyetçi-Türkçü çizgide yer alan Burhan Sait; bütün yazı hayatını Makedonya ve Kosova’daki Türklerin dertlerine ve Balkan Türklüğünü ilgilendiren konulara adar. Burhan Sait, Türklerin sorunlarını sonuna kadar takip etmiş mücadeleci, atak bir gazeteci kimliği sergilemektedir. Bu konuda Kosova’da en önemli süreli Türkçe yayın olan Tan gazetesi’nde ve kendisinin Üsküp’te çıkardığı Vardar dergisi ile devamı olan Vardar gazetesinde büyük bir mücadele vermiştir. Onu yakından tanıyanlar da Türklük için mücadele ettiğini belirtmişlerdir. \u0000 Bu çalışma’da yakın Balkan Türklüğünün önemli aydınlarından Burhan Sait’in yine bölgenin en önemli süreli Türkçe yayınları arasında yer alan “Tan” gazetesi ve “Vardar” dergisinde yer alan düşünce yazılarına odaklanılmıştır. Yakın dönem Balkan Türk aydınlarının “Türklük ve Millî Kimlik” gibi konulara yaklaşımı, örnek bir yazar ve konu sınırlaması belirlenerek yansıtılmaya çalışılmıştır.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"88 4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-01-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128000118","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Bulgaristan Türklerinin milli benliklerini koruyup yaşatması ve Türkiye ile soydaşlık bağlarını sürdürmesi bakımından önem taşıyan Türkçe eğitim-öğretimini konu edinmektedir. Bu bağlamda çalışma Bulgaristan’daki yükseköğretim kademelerinde Türkçe eğitim-öğretiminin durumuna odaklanmaktadır. Çalışmanın temel amacı, Türkiye’nin Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarında Türkçe eğitim-öğretimi konusunda izlediği politikaları Bulgaristan Türklerinin perspektifinden incelemek ve ortaya çıkarmaktır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmada nitel araştırma yöntemlerine başvurularak görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu görüşmelerden birincil veri elde edilmiştir. Elde edilen veriler, içerik analizine tabi tutulmuş, analiz sonucu elde edilen kategori ve kodlar Rogers Brubaker’ın kazara diaspora teorisi çerçevesinde yorumlanarak tartışılmıştır. Çalışma kapsamında ulaşılan bulgular özerk kurum olmalarından dolayı Türkiye’nin Bulgaristan’daki üniversitelerdeki Türkçe bölüm ve programların işleyişine yönelik doğrudan politika geliştiremediğini göstermektedir. Bununla birlikte çalışma bulguları, Türkiye’nin Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar vasıtasıyla gerek hizmet içi eğitim, seminer ve yaz okulları düzenleyerek gerekse de okutman ve burs desteği sağlayarak Bulgaristan Türklerinin yükseköğretim kurumlarında Türkçe eğitim-öğretimine destek olduğunu ortaya koymaktadır.
{"title":"Bulgaristan Türklerinin Yükseköğretim Kademelerinde Türkçe Eğitim-Öğretimi ve Türkiye’nin İzlediği Politikalar","authors":"Medine Derya Canpolat, Embiye Altaç","doi":"10.47139/balted.1199872","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1199872","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Bulgaristan Türklerinin milli benliklerini koruyup yaşatması ve Türkiye ile soydaşlık bağlarını sürdürmesi bakımından önem taşıyan Türkçe eğitim-öğretimini konu edinmektedir. Bu bağlamda çalışma Bulgaristan’daki yükseköğretim kademelerinde Türkçe eğitim-öğretiminin durumuna odaklanmaktadır. Çalışmanın temel amacı, Türkiye’nin Bulgaristan’daki yükseköğretim kurumlarında Türkçe eğitim-öğretimi konusunda izlediği politikaları Bulgaristan Türklerinin perspektifinden incelemek ve ortaya çıkarmaktır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmada nitel araştırma yöntemlerine başvurularak görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu görüşmelerden birincil veri elde edilmiştir. Elde edilen veriler, içerik analizine tabi tutulmuş, analiz sonucu elde edilen kategori ve kodlar Rogers Brubaker’ın kazara diaspora teorisi çerçevesinde yorumlanarak tartışılmıştır. Çalışma kapsamında ulaşılan bulgular özerk kurum olmalarından dolayı Türkiye’nin Bulgaristan’daki üniversitelerdeki Türkçe bölüm ve programların işleyişine yönelik doğrudan politika geliştiremediğini göstermektedir. Bununla birlikte çalışma bulguları, Türkiye’nin Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar vasıtasıyla gerek hizmet içi eğitim, seminer ve yaz okulları düzenleyerek gerekse de okutman ve burs desteği sağlayarak Bulgaristan Türklerinin yükseköğretim kurumlarında Türkçe eğitim-öğretimine destek olduğunu ortaya koymaktadır.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134158787","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türkçe, Balkanlar’da varlığını konuşma ve yazı dili olarak devam ettirmektedir. Türkler yaşadıkları bölgelerde kendi kültürlerini, edebiyatlarını dil ile aktararak yaşatmaktadırlar. Balkanlar’daki Türkler, ana dillerini siyasi ve sosyolojik iklimin sağladı imkânın dâhilinde canlı tutmaktadırlar. Türkçe ile irtibatlarını eğitim müfredatı haricinde gazete ve dergiler yoluyla devam ettirmektedirler. Ayrıca yazılı basının sunduğu olanaklardan yararlanarak birbirlerinden haberdar olmaktadırlar. Yapılan çalışmanın konusu, Balkan Türk yazılı basınının Balkan Türk Edebiyatı taşıyıcısı olma rolünü irdelemektir. Balkan Türk Edebiyatı’nın seçkin Türkçe yazılı basın temsilcileri olan Türkçem, Köprü, Fiyaka, Nöbettepe ve Bağ-lar dergileri, belirlenen amaç doğrultusunda ele alınmıştır. Yapılan tahlil ve değerlendirmeler için her bir derginin son yayımlanan sayısını dikkate alınmıştır. Elde edilen sonuçlarla Balkan Türk Edebiyatının güncel durumu ve Türkçenin Balkanlar’daki temsili yansıtılmaya çalışılmıştır. Bununla beraber Тürk Edebiyatı ve dili üzerinden, Balkan Türk Medyasının mevcut durumu dolaylı olarak gösterilmektedir.
{"title":"Balkan Türk Edebiyatı’nın Taşıyıcısı Olarak Balkan Türk Yazılı Basınının Rolü Üzerine","authors":"Mumin Ali̇ov","doi":"10.47139/balted.1198462","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1198462","url":null,"abstract":"Türkçe, Balkanlar’da varlığını konuşma ve yazı dili olarak devam ettirmektedir. Türkler yaşadıkları bölgelerde kendi kültürlerini, edebiyatlarını dil ile aktararak yaşatmaktadırlar. Balkanlar’daki Türkler, ana dillerini siyasi ve sosyolojik iklimin sağladı imkânın dâhilinde canlı tutmaktadırlar. Türkçe ile irtibatlarını eğitim müfredatı haricinde gazete ve dergiler yoluyla devam ettirmektedirler. Ayrıca yazılı basının sunduğu olanaklardan yararlanarak birbirlerinden haberdar olmaktadırlar. Yapılan çalışmanın konusu, Balkan Türk yazılı basınının Balkan Türk Edebiyatı taşıyıcısı olma rolünü irdelemektir. Balkan Türk Edebiyatı’nın seçkin Türkçe yazılı basın temsilcileri olan Türkçem, Köprü, Fiyaka, Nöbettepe ve Bağ-lar dergileri, belirlenen amaç doğrultusunda ele alınmıştır. Yapılan tahlil ve değerlendirmeler için her bir derginin son yayımlanan sayısını dikkate alınmıştır. Elde edilen sonuçlarla Balkan Türk Edebiyatının güncel durumu ve Türkçenin Balkanlar’daki temsili yansıtılmaya çalışılmıştır. Bununla beraber Тürk Edebiyatı ve dili üzerinden, Balkan Türk Medyasının mevcut durumu dolaylı olarak gösterilmektedir.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"114 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134051626","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tufan Erhürman (d. 1970), Kıbrıs Türk edebiyatının çağdaş yazarlarından birisidir. Hukukçu, akademisyen ve siyasetçi kimliklerinin yanı sıra 2000’li yıllarda Yüzleşme, Yozlaşma ve Yazışma adlı üç roman yayımlamıştır. Bu romanlarda 1990 sonrasında Kıbrıs Türk romanında görülmeye başlanan postmodern yönelim belirgindir. Kadın - erkek ilişkilerinin merkezde olduğu romanlarında Erhürman; Kıbrıs meselesi, Kıbrıs Türk siyaset kurumu, Kıbrıs Türklerinin toplumsal sorunları gibi sosyal temaları da işlemiştir. Romanlarında otobiyografik unsurlara da yer veren Tufan Erhürman, makalemizde ele alacağımız ikinci romanı Yozlaşma’da postmodern bir anlatım tekniği olan “üstkurmaca”dan yararlanmıştır. Böylece romanın yazılış sürecini ve yazarın bu süreç içerisindeki üretme sancılarını da esere taşımıştır. Romanın belli yerlerinde bu şekilde edebî üretim sürecine değinilmesi bir bakıma eserin kurgusallığını / bir sanat eseri oluşunu vurguladığı için okuyucunun gerçeklik algısına etki etmektedir. Yazar bu şekilde eserinde hem yazma sürecini romanın konusu hâline getirme imkânı bulmuş hem de gerçeklik algısı üzerinde bir belirsizlik oluşturarak romanın postmodern yönünü güçlendirmiştir. Çalışmamızda bu bağlamda yazarın Yozlaşma’da üstkurmaca tekniğini nasıl kullandığını irdeleyeceğiz.
{"title":"Tufan Erhürman’ın Yozlaşma Romanında Üstkurmaca Tekniği","authors":"Can Şen","doi":"10.47139/balted.1208789","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1208789","url":null,"abstract":"Tufan Erhürman (d. 1970), Kıbrıs Türk edebiyatının çağdaş yazarlarından birisidir. Hukukçu, akademisyen ve siyasetçi kimliklerinin yanı sıra 2000’li yıllarda Yüzleşme, Yozlaşma ve Yazışma adlı üç roman yayımlamıştır. Bu romanlarda 1990 sonrasında Kıbrıs Türk romanında görülmeye başlanan postmodern yönelim belirgindir. Kadın - erkek ilişkilerinin merkezde olduğu romanlarında Erhürman; Kıbrıs meselesi, Kıbrıs Türk siyaset kurumu, Kıbrıs Türklerinin toplumsal sorunları gibi sosyal temaları da işlemiştir. \u0000Romanlarında otobiyografik unsurlara da yer veren Tufan Erhürman, makalemizde ele alacağımız ikinci romanı Yozlaşma’da postmodern bir anlatım tekniği olan “üstkurmaca”dan yararlanmıştır. Böylece romanın yazılış sürecini ve yazarın bu süreç içerisindeki üretme sancılarını da esere taşımıştır. Romanın belli yerlerinde bu şekilde edebî üretim sürecine değinilmesi bir bakıma eserin kurgusallığını / bir sanat eseri oluşunu vurguladığı için okuyucunun gerçeklik algısına etki etmektedir. Yazar bu şekilde eserinde hem yazma sürecini romanın konusu hâline getirme imkânı bulmuş hem de gerçeklik algısı üzerinde bir belirsizlik oluşturarak romanın postmodern yönünü güçlendirmiştir. Çalışmamızda bu bağlamda yazarın Yozlaşma’da üstkurmaca tekniğini nasıl kullandığını irdeleyeceğiz.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"20 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128713343","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk edebiyatının Bulgaristan’daki temsilcilerinden olan Recep Küpçü, çok bilinmemekle birlikte oldukça önemli bir isimdir. Şairin; Ötesi Var ve Ötesi Düş Değil adlı iki kitabı dört yıl arayla yayımlanmıştır. Bu eserlerine dahil olmayan birkaç şiirle birlikte Küpçü’nün bugün elimizdeki şiirlerinin çok hacimli olduğunu söylemek güçtür. Fakat eldeki şiirler şairin poetikasını çıkartmak için yeterli sayılabilir. Bu çalışma onun şiirlerindeki temaların tahlil ve tasnifinin yapılması için yapılmıştır. Bilindiği üzere bir şiirde tema ve yapı birbiriyle ilişkilidir. Tema, yapıyla birlikte var olur ve bu nedenle de tematik tahliller önem arz eder. Kaldı ki Küpçü gibi pek bilinmeyen, göz ardı edilen bir şairin şiirleri için bu çözümlemenin yapılması daha da önemlidir. Bu çalışmada amaç, Küpçü’nün şiirlerinde nasıl bir anlam evreni kurduğunu ortaya koymak ve onun sanatının bileşenlerini açığa çıkartmaktır. Yapılan incelemede de şairin hem bireysel hem toplumsal temalar kullandığı görülmüştür. Bireysel temalar arasında aşk, doğa, özlem, umut, karamsarlık ve dostluk gibi kavramlar yer alırken toplumsal temalar arasında bağımsızlık, rejim baskısı ve anavatan duygusu gibi kavramlar bulunur. Şair, sanatsal kaygılarını öncelediği şiirlerinde hayli romantik bir üsluba bürünür. Bu şiirlerinde doğayı ve aşkı yüceltir. Fakat toplumsal içerikli şiirlerinde oldukça gerçekçi bir sosyal atmosfer yaratır ve egemen ideolojinin baskılarını, sansürü ve bütün bir halkın makus talihini yazar.
{"title":"Türk Şiirinde Bir Derkenar: Recep Küpçü ve Şiirlerinin Tematik Tahlili","authors":"Yasin Yavuz","doi":"10.47139/balted.1136010","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1136010","url":null,"abstract":"Türk edebiyatının Bulgaristan’daki temsilcilerinden olan Recep Küpçü, çok bilinmemekle birlikte oldukça önemli bir isimdir. Şairin; Ötesi Var ve Ötesi Düş Değil adlı iki kitabı dört yıl arayla yayımlanmıştır. Bu eserlerine dahil olmayan birkaç şiirle birlikte Küpçü’nün bugün elimizdeki şiirlerinin çok hacimli olduğunu söylemek güçtür. Fakat eldeki şiirler şairin poetikasını çıkartmak için yeterli sayılabilir. Bu çalışma onun şiirlerindeki temaların tahlil ve tasnifinin yapılması için yapılmıştır. \u0000Bilindiği üzere bir şiirde tema ve yapı birbiriyle ilişkilidir. Tema, yapıyla birlikte var olur ve bu nedenle de tematik tahliller önem arz eder. Kaldı ki Küpçü gibi pek bilinmeyen, göz ardı edilen bir şairin şiirleri için bu çözümlemenin yapılması daha da önemlidir. Bu çalışmada amaç, Küpçü’nün şiirlerinde nasıl bir anlam evreni kurduğunu ortaya koymak ve onun sanatının bileşenlerini açığa çıkartmaktır. Yapılan incelemede de şairin hem bireysel hem toplumsal temalar kullandığı görülmüştür. Bireysel temalar arasında aşk, doğa, özlem, umut, karamsarlık ve dostluk gibi kavramlar yer alırken toplumsal temalar arasında bağımsızlık, rejim baskısı ve anavatan duygusu gibi kavramlar bulunur. Şair, sanatsal kaygılarını öncelediği şiirlerinde hayli romantik bir üsluba bürünür. Bu şiirlerinde doğayı ve aşkı yüceltir. Fakat toplumsal içerikli şiirlerinde oldukça gerçekçi bir sosyal atmosfer yaratır ve egemen ideolojinin baskılarını, sansürü ve bütün bir halkın makus talihini yazar.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"25 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131152622","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bir milletin kültürel zenginliğini gösteren en önemli emarelerden ikisi, sahip olduğu mutfak kültürü ve bünyesinde barındırdığı çeşitliliktir. Göçler kültürün yayılmasında en önemli faktörler arasındadır. Özellikle beslenme temel bir ihtiyaç olduğu için, mutfak kültürü çok daha hızlı yayılır. Ancak yayılırken değişimlere uğrayabilir. Yiyeceklerin isimlerinde, yapılış şekillerinde değişimlere rastlanabilir. Gelecek nesiller başka memleketlerde doğup büyüdüğünden, önceki kültüre yabancılaşabilir. Bu olağan bir durumdur. Bu çalışmada Balkanların meşhur lezzetlerinden olan “ayvar” sosunun Balkanlardaki söyleniş ve yapılış şekilleri incelenmiştir. Türkiye’ye doğru göçlerle birlikte uğradığı değişimler üzerinde durulmuştur. Ardından “pite” ve “börek” kavramları incelenmiş, her iki bölgede de yapılış ve söyleniş şekilleri araştırılmıştır. Kavramların yıllar içinde, başka bir memlekette nasıl değişimler gösterebileceği irdelenmiştir.
{"title":"On “Ayvar”, “Pite”, “Börek” in Balkan Turkish Cuisine and Their Situation Around Macedonia","authors":"C. Yildiz","doi":"10.47139/balted.1132814","DOIUrl":"https://doi.org/10.47139/balted.1132814","url":null,"abstract":"Bir milletin kültürel zenginliğini gösteren en önemli emarelerden ikisi, sahip olduğu mutfak kültürü ve bünyesinde barındırdığı çeşitliliktir. Göçler kültürün yayılmasında en önemli faktörler arasındadır. Özellikle beslenme temel bir ihtiyaç olduğu için, mutfak kültürü çok daha hızlı yayılır. Ancak yayılırken değişimlere uğrayabilir. Yiyeceklerin isimlerinde, yapılış şekillerinde değişimlere rastlanabilir. Gelecek nesiller başka memleketlerde doğup büyüdüğünden, önceki kültüre yabancılaşabilir. Bu olağan bir durumdur. \u0000 Bu çalışmada Balkanların meşhur lezzetlerinden olan “ayvar” sosunun Balkanlardaki söyleniş ve yapılış şekilleri incelenmiştir. Türkiye’ye doğru göçlerle birlikte uğradığı değişimler üzerinde durulmuştur. Ardından “pite” ve “börek” kavramları incelenmiş, her iki bölgede de yapılış ve söyleniş şekilleri araştırılmıştır. Kavramların yıllar içinde, başka bir memlekette nasıl değişimler gösterebileceği irdelenmiştir.","PeriodicalId":153524,"journal":{"name":"Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları","volume":"5 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124431886","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}