Amaç Bu araştırma kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların tıp dışı yardım arama davranışları ve ilaç uyum düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem Bu araştırma tanımlayıcı türde yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Erzurum ilinde bulunan bir hastanenin Psikiyatri Polikliniği’ne kronik ruhsal bozukluk tanısı ile başvuran ya da başvurduğunda yeni tanı alan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 191 hasta oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından oluşturulan Kişisel Bilgi Formu, Tıp Dışı Yardım Arama Davranışı Bilgi Formu ve Tıbbi Tedaviye Uyum Oranı Ölçeği (TTUOÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde ki-kare testi, T-testi, varyans analizi kullanılmıştır. Bulgular Araştırmamızda hastaların %79,6’sının tıp dışı yardım aradığı, %86,4’ünün hastalık belirtileri ortaya çıkınca ilk olarak hekime başvurduğu ve %73,3’ünün hekim dışı başvurularda ilk başvurdukları kişinin dini unvanı kullanan kişi (hoca) olduğu bulunmuştur. Hekim dışı başvurulan yerde hastaya tanı koymak için uygulanan yöntem %78,5 oranında dua ve muska olarak bulunmuştur. Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların, cinsiyet, yaş, medeni durum, yaşanılan yer, eğitim durumu, çalışma durumu ve gelir düzeyi ile tıp dışı yardım arama davranışlarının istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların- Tıbbi Tedaviye Uyum Oranı Ölçeği puan ortalamasının 14,61±2,39 olduğu saptanmıştır. Sonuç Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların tıp dışı yardım arama davranışları ilaç uyum düzeylerini olumsuz etkilemektedir. Bu sonuç doğrultusunda psikiyatri hemşirelerinin ilaç uyumu konusunda eğitici rolde olması, hastaların bilgi birikimlerini arttırmaya ve aynı zamanda tıp dışı yardım arama davranışlarını değerlendirmeye yönelik girişimlerde bulunması önerilebilir.
{"title":"DETERMINATION OF NON-MEDICAL HELP-SEEKING BEHAVIORS AND DRUG ADHERENCE LEVELS OF PATIENTS WITH CHRONIC MENTAL DISORDERS","authors":"Esma Ceren Şi̇şgi̇noğlu, Nesibe Günay Molu","doi":"10.17343/sdutfd.1184375","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1184375","url":null,"abstract":"Amaç \u0000Bu araştırma kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların \u0000tıp dışı yardım arama davranışları ve ilaç uyum düzeylerini \u0000belirlemek amacıyla yapılmıştır. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Bu araştırma tanımlayıcı türde yapılmıştır. Araştırmanın \u0000örneklemini Erzurum ilinde bulunan bir hastanenin \u0000Psikiyatri Polikliniği’ne kronik ruhsal bozukluk tanısı ile \u0000başvuran ya da başvurduğunda yeni tanı alan ve araştırmaya \u0000katılmayı kabul eden 191 hasta oluşturmuştur. \u0000Verilerin toplanmasında araştırmacı tarafından oluşturulan \u0000Kişisel Bilgi Formu, Tıp Dışı Yardım Arama Davranışı \u0000Bilgi Formu ve Tıbbi Tedaviye Uyum Oranı Ölçeği \u0000(TTUOÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde ki-kare \u0000testi, T-testi, varyans analizi kullanılmıştır. \u0000Bulgular \u0000Araştırmamızda hastaların %79,6’sının tıp dışı yardım \u0000aradığı, %86,4’ünün hastalık belirtileri ortaya çıkınca \u0000ilk olarak hekime başvurduğu ve %73,3’ünün hekim \u0000dışı başvurularda ilk başvurdukları kişinin dini unvanı \u0000kullanan kişi (hoca) olduğu bulunmuştur. Hekim dışı \u0000başvurulan yerde hastaya tanı koymak için uygulanan \u0000yöntem %78,5 oranında dua ve muska olarak bulunmuştur. \u0000Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların, cinsiyet, \u0000yaş, medeni durum, yaşanılan yer, eğitim durumu, \u0000çalışma durumu ve gelir düzeyi ile tıp dışı yardım arama \u0000davranışlarının istatistiksel olarak anlamlı olduğu \u0000belirlenmiştir. Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların- \u0000Tıbbi Tedaviye Uyum Oranı Ölçeği puan ortalamasının \u000014,61±2,39 olduğu saptanmıştır. \u0000Sonuç \u0000Kronik ruhsal bozukluğu olan hastaların tıp dışı yardım \u0000arama davranışları ilaç uyum düzeylerini olumsuz etkilemektedir. \u0000Bu sonuç doğrultusunda psikiyatri hemşirelerinin \u0000ilaç uyumu konusunda eğitici rolde olması, \u0000hastaların bilgi birikimlerini arttırmaya ve aynı zamanda \u0000tıp dışı yardım arama davranışlarını değerlendirmeye \u0000yönelik girişimlerde bulunması önerilebilir.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"79 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267056","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aslıhan Çeli̇k, H. Armağan, K. Karaman, Önder Tomruk, Gokben N. Beceren, Furkan Çağrı Oğuzlar, Cihangir Çeli̇k
Amaç Üst gastrointestinal sistem (GİS) kanamaları treitz ligamentinin proksimalinden kaynaklanan kanamalardır. Ağızdan kan gelmesi, dışkıda siyahlaşma veya dışkıda kan görülmesi şikâyeti ile başvuran hastalarda dışlanması gereken üst GİS kanaması önemli bir morbidite ve mortalite sebebidir. Acil servislerde üst GİS kanama tanısı, prognoz ve mortalitenin tahmin edilmesi ve erken müdahale oldukça önemlidir. Biz bu çalışmamızda acil servise varis dışı üst GİS kanama ile başvuran ve yatışı yapılan hastalarda hemogram değerleri, vital bulgular ve risk skorlamalarının prognostik değerini sorgulamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem Çalışmamızda Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne üst GİS kanama sebebiyle Ocak 2015 – Ocak 2020 tarihleri arasında başvuran 18 yaş ve üzeri hastalar dahil edilmiştir. Vital bulgular, hemoglobin, hemotokrit, eritrosit dağılım genişliği (RDW), beyaz kan hücresi (WBC), trombosit gibi hemogram parametreleri, vital değerler ve başvuru sırasındaki risk skorları (Glasgow-Blacthford ve AIMS65) hastane kayıtlarından kaydedilmiştir. Sonrasında hastaların sağkalım durumu incelenmiştir. Çalışmaya gebe olan, malignitesi olan, hematolojik hastalığı olan, özefagus varisi öyküsü olan, acil servisten direkt taburcu olan, sevk edilen, tedavi reddi imzalayarak veya izinsiz olarak acil servisi terk eden hastalar ile dosya verilerine ulaşılamayan hastalar dahil edilmemiştir. Bulgular Çalışmaya varis dışı üst GİS kanaması olan toplam 259 hasta (157 kadın, 102 erkek, ortalama yaş: 72,7±17 yıl) dahil edildi. Sağkalım durumu incelendiğinde ölen hastaların anlamlı derecede daha yüksek yaşa, şok indeksine, nabız sayısına, nötrofil/lenfosit oranına, RDW, Glasgow-Blatchford ve AIMS65 skorlarına sahip oldukları (p:0,009; p
{"title":"RETROSPECTIVE REVIEW OF HEMOGRAM PARAMETERS AND VITAL FINDINGS IN PATIENTS WITH NON-VARICEAL UPPER GASTROINTESTINAL TRACT BLEEDING","authors":"Aslıhan Çeli̇k, H. Armağan, K. Karaman, Önder Tomruk, Gokben N. Beceren, Furkan Çağrı Oğuzlar, Cihangir Çeli̇k","doi":"10.17343/sdutfd.1377814","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1377814","url":null,"abstract":"Amaç \u0000Üst gastrointestinal sistem (GİS) kanamaları treitz ligamentinin \u0000proksimalinden kaynaklanan kanamalardır. \u0000Ağızdan kan gelmesi, dışkıda siyahlaşma veya \u0000dışkıda kan görülmesi şikâyeti ile başvuran hastalarda \u0000dışlanması gereken üst GİS kanaması önemli bir \u0000morbidite ve mortalite sebebidir. Acil servislerde üst \u0000GİS kanama tanısı, prognoz ve mortalitenin tahmin \u0000edilmesi ve erken müdahale oldukça önemlidir. Biz bu \u0000çalışmamızda acil servise varis dışı üst GİS kanama \u0000ile başvuran ve yatışı yapılan hastalarda hemogram \u0000değerleri, vital bulgular ve risk skorlamalarının prognostik \u0000değerini sorgulamayı amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Çalışmamızda Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi \u0000Acil Servisi’ne üst GİS kanama sebebiyle Ocak \u00002015 – Ocak 2020 tarihleri arasında başvuran 18 yaş \u0000ve üzeri hastalar dahil edilmiştir. Vital bulgular, hemoglobin, \u0000hemotokrit, eritrosit dağılım genişliği (RDW), \u0000beyaz kan hücresi (WBC), trombosit gibi hemogram \u0000parametreleri, vital değerler ve başvuru sırasındaki \u0000risk skorları (Glasgow-Blacthford ve AIMS65) hastane \u0000kayıtlarından kaydedilmiştir. Sonrasında hastaların \u0000sağkalım durumu incelenmiştir. Çalışmaya gebe olan, \u0000malignitesi olan, hematolojik hastalığı olan, özefagus \u0000varisi öyküsü olan, acil servisten direkt taburcu olan, \u0000sevk edilen, tedavi reddi imzalayarak veya izinsiz olarak \u0000acil servisi terk eden hastalar ile dosya verilerine \u0000ulaşılamayan hastalar dahil edilmemiştir. \u0000Bulgular \u0000Çalışmaya varis dışı üst GİS kanaması olan toplam \u0000259 hasta (157 kadın, 102 erkek, ortalama yaş: \u000072,7±17 yıl) dahil edildi. Sağkalım durumu incelendiğinde \u0000ölen hastaların anlamlı derecede daha yüksek \u0000yaşa, şok indeksine, nabız sayısına, nötrofil/lenfosit \u0000oranına, RDW, Glasgow-Blatchford ve AIMS65 skorlarına sahip oldukları (p:0,009; p","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"145 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140460607","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Objectives To determine the volume status of patients undergoing hemodialysis using the bioimpedance method and to investigate the relationship of volume status with the patients’ quality of life, anxiety, depression, and sleep quality. Material and Method This cross-sectional study included a total of 100 patients undergoing hemodialysis at the Hemodialysis Unit in March 2016. The volume status of the patients was determined using bioelectrical impedance analysis (BIA) performed with a body composition monitor before their mid-week hemodialysis sessions. The quality of life was evaluated using the 36-item Short Form Survey, sleep quality was assessed using the Pittsburg Sleep Quality Index (PSQI), depression screening was performed with the Beck Depression Inventory, and anxiety screening was undertaken with the Beck Anxiety Inventory. The patients were divided into three groups according to the extracellular fluid/ total body fluid (ECF/TBF) ratio, which is one of the BIA parameters: Group 1,
{"title":"HEMODİYALİZ HASTALARINDA VOLÜM DURUMUNUN YAŞAM KALİTESİ, ANKSİYETE, DEPRESYON VE UYKU KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ","authors":"Selma Özlem Çeli̇kdelen","doi":"10.17343/sdutfd.1401138","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1401138","url":null,"abstract":"Objectives \u0000To determine the volume status of patients undergoing \u0000hemodialysis using the bioimpedance method and to \u0000investigate the relationship of volume status with the \u0000patients’ quality of life, anxiety, depression, and sleep \u0000quality. \u0000Material and Method \u0000This cross-sectional study included a total of 100 \u0000patients undergoing hemodialysis at the Hemodialysis \u0000Unit in March 2016. The volume status of the patients \u0000was determined using bioelectrical impedance \u0000analysis (BIA) performed with a body composition \u0000monitor before their mid-week hemodialysis sessions. \u0000The quality of life was evaluated using the 36-item \u0000Short Form Survey, sleep quality was assessed using \u0000the Pittsburg Sleep Quality Index (PSQI), depression \u0000screening was performed with the Beck Depression \u0000Inventory, and anxiety screening was undertaken with \u0000the Beck Anxiety Inventory. The patients were divided \u0000into three groups according to the extracellular fluid/ \u0000total body fluid (ECF/TBF) ratio, which is one of the \u0000BIA parameters: Group 1,","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"142 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140505056","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Katibe Tuğçe Temur, Fatma Pertek Hatipoğlu, G. Magat
Objective: Antiepileptic drugs used in the treatment of epilepsy patients have a negative effect on bone tissue, but as far as we know, tooth root resorption has not been investigated in these patients. The aim of this study was to evaluate the prevalence of external and internal root resorption and its distribution according to resorption sites in epilepsy patients using antiepileptic drugs. Material and Methods: Panoramic radiographs obtained before dental treatment were evaluated. While the case group consisted of only those with epilepsy, the control group included healthy subjects. The presence/absence of external and internal resorption of all teeth (except the third molars), region of resorption (cervical, middle, and apical region of the root), age, and sex were recorded in an excel file. Independent sample t-test or Mann-Whitney U test according to normality of distribution and a chi-square test to compare categorical variables were used. Results: The resorption in 93 (21.9%) of 424 patients (236 healthy subjects and 188 epileptic patients), the groups did not significantly differ by the presence of external and internal resorption (p = 0.089 and 0.746). It was more common in those over 30 years and males (p = 0.018 and 0.013). Conclusion: We concluded that the presence of resorption in epilepsy patients was not different from healthy subjects. However, in patients with epilepsy, resorption was mostly seen in the lower molars and middle 1/3 regions. Clinicians should consider our results when treating these patients.
目的:用于治疗癫痫患者的抗癫痫药物对骨组织有负面影响,但据我们所知,尚未对这些患者的牙根吸收情况进行调查。本研究旨在评估使用抗癫痫药物的癫痫患者牙根内外吸收的发生率及其根据吸收部位的分布情况。材料和方法:对牙科治疗前获得的全景 X 光片进行评估。病例组仅包括癫痫患者,对照组包括健康人。所有牙齿(第三磨牙除外)有无内外吸收、吸收区域(牙根颈部、中部和根尖)、年龄和性别均记录在 excel 文件中。根据正态分布采用独立样本 t 检验或 Mann-Whitney U 检验,比较分类变量时采用卡方检验。结果在 424 名患者(236 名健康受试者和 188 名癫痫患者)中,有 93 人(21.9%)存在牙槽骨吸收,各组在是否存在外部和内部牙槽骨吸收方面没有显著差异(P = 0.089 和 0.746)。这种情况在 30 岁以上和男性中更为常见(p = 0.018 和 0.013)。结论我们得出结论,癫痫患者的牙槽骨吸收与健康人没有区别。然而,癫痫患者的牙齿吸收主要出现在下臼齿和中间 1/3 区域。临床医生在治疗这些患者时应考虑我们的结果。
{"title":"RADIOLOGICAL ASSESSMENT OF THE PREVALENCE AND LOCATION OF ROOT RESORPTION IN EPILEPTIC PATIENTS: AN OBSERVATIONAL STUDY","authors":"Katibe Tuğçe Temur, Fatma Pertek Hatipoğlu, G. Magat","doi":"10.17343/sdutfd.1334887","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1334887","url":null,"abstract":"Objective: Antiepileptic drugs used in the treatment of epilepsy patients have a negative effect on bone tissue, but as far as we know, tooth root resorption has not been investigated in these patients. The aim of this study was to evaluate the prevalence of external and internal root resorption and its distribution according to resorption sites in epilepsy patients using antiepileptic drugs. \u0000Material and Methods: Panoramic radiographs obtained before dental treatment were evaluated. While the case group consisted of only those with epilepsy, the control group included healthy subjects. The presence/absence of external and internal resorption of all teeth (except the third molars), region of resorption (cervical, middle, and apical region of the root), age, and sex were recorded in an excel file. Independent sample t-test or Mann-Whitney U test according to normality of distribution and a chi-square test to compare categorical variables were used. \u0000Results: The resorption in 93 (21.9%) of 424 patients (236 healthy subjects and 188 epileptic patients), the groups did not significantly differ by the presence of external and internal resorption (p = 0.089 and 0.746). It was more common in those over 30 years and males (p = 0.018 and 0.013). \u0000Conclusion: We concluded that the presence of resorption in epilepsy patients was not different from healthy subjects. However, in patients with epilepsy, resorption was mostly seen in the lower molars and middle 1/3 regions. Clinicians should consider our results when treating these patients.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"107 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-17","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140504981","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç Son yıllarda migren hastalığı, özellikle beynin posterior dolaşım bölgesindeki enfarktüs benzeri lezyonların geliştiği serebrovasküler yapıdaki değişiklikler ile ilişkilendirilmektedir. Posterior serebral dolaşımını sağlayan vertebrobaziller sistemin (VBS) geometrik yapısındaki farklılıkların, posterior kranial fossa (PKF) kalabalıklığı ile ilişkili olabileceğini düşünmekteyiz. Bu amaçla retrospektif olarak yapmış olduğumuz bu çalışmada, PKF’ye ait morfometrik özelliklerin migren ile ilişkisini araştırdık. Gereç ve Yöntem Çalışmamıza, 18-55 yaş aralığında 60 migren tanılı hasta ve 50 migren dışı tanı alan hasta dahil edilmiştir. Hastalara ait T1 ağırlıklı sagittal Manyetik Rezonans (MR) görüntüleri kullanılarak PKF kalabalıklığı göstergesi olan morfometrik parametreler ölçülmüştür. Bulgular Migren hastalarında prepontin ön-arka mesafesi kontrol grubuna göre daha kısa bulunmuştur (p=0,006). PFK kalabalıklığı göstergesi diğer parametrelerde gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Sonuç Migren hastalarında, PKF kalabalıklığının göstergelerinden biri olan prepontin mesafenin kısa olması, bu aralıktaki a. basilaris veya n. trigeminus’un kompresyonuna sebep olarak migren hastalığının gelişmesinde bir risk faktörü olabilir.
{"title":"THE RELATIONSHIP OF PREPONTINE DISTANCE WITH MIGRAINE DISEASE","authors":"Ebru Otu, Tuğrul Örmeci, Neslihan Yüzbaşıoğlu","doi":"10.17343/sdutfd.1325692","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1325692","url":null,"abstract":"Amaç \u0000Son yıllarda migren hastalığı, özellikle beynin posterior \u0000dolaşım bölgesindeki enfarktüs benzeri lezyonların \u0000geliştiği serebrovasküler yapıdaki değişiklikler \u0000ile ilişkilendirilmektedir. Posterior serebral dolaşımını \u0000sağlayan vertebrobaziller sistemin (VBS) geometrik \u0000yapısındaki farklılıkların, posterior kranial fossa (PKF) \u0000kalabalıklığı ile ilişkili olabileceğini düşünmekteyiz. Bu \u0000amaçla retrospektif olarak yapmış olduğumuz bu çalışmada, \u0000PKF’ye ait morfometrik özelliklerin migren ile \u0000ilişkisini araştırdık. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Çalışmamıza, 18-55 yaş aralığında 60 migren tanılı \u0000hasta ve 50 migren dışı tanı alan hasta dahil edilmiştir. \u0000Hastalara ait T1 ağırlıklı sagittal Manyetik Rezonans \u0000(MR) görüntüleri kullanılarak PKF kalabalıklığı göstergesi \u0000olan morfometrik parametreler ölçülmüştür. \u0000Bulgular \u0000Migren hastalarında prepontin ön-arka mesafesi kontrol \u0000grubuna göre daha kısa bulunmuştur (p=0,006). \u0000PFK kalabalıklığı göstergesi diğer parametrelerde \u0000gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. \u0000Sonuç \u0000Migren hastalarında, PKF kalabalıklığının göstergelerinden \u0000biri olan prepontin mesafenin kısa olması, bu \u0000aralıktaki a. basilaris veya n. trigeminus’un kompresyonuna \u0000sebep olarak migren hastalığının gelişmesinde \u0000bir risk faktörü olabilir.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"67 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140505648","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Büşra Candan, Malik Ejder Gülpak, Perihan Sezgi̇ner
Amaç Antrasiklin bir antibiyotik olan doksorubisin (DOX) çeşitli kanser tiplerinin tedavilerinde kullanılan bir ilaçtır. Apoptozis, inflamasyon, serbest radikal oluşumu ve mitokondriyal DNA hasarı sonucunda akciğer, böbrek, kalp, karaciğer, beyin ve over gibi organlarda hasara neden olur. Agomelatin (AGO) güçlü bir antioksidan olan melatoninin agonistidir. AGO’nun; kalp, beyin, böbrek, karaciğer ve over dokularında anti-inflamatuar ve antioksidan etkinliği çeşitli çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, DOX’un uterus dokusunda neden olduğu toksisite üzerine AGO’nun koruyucu etkisini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem Bu çalışma her grupta 8 dişi sıçan olacak şekilde toplamda 32 sıçan üzerinde gerçekleştirildi. Deney grupları; Kontrol, DOX, DOX+AGO20 ve DOX+AGO40 şeklinde 4 gruptan oluşturuldu. Kontrol grubunda yer alan sıçanlara 12 gün boyunca günde tek doz 1 ml serum fizyolojik (SF) oral gavajla ve sadece 12. gün intraperitoneal olarak verildi. DOX grubundaki hayvanlara 12 gün boyunca her gün oral gavaj yöntemiyle 1 ml SF ve 12.günde intraperitoneal (i.p.) olarak tek doz 40 mg/kg DOX verildi. DOX+AGO20 grubundaki hayvanlara 12 gün boyunca her gün oral gavaj yöntemiyle 20 mg/kg AGO ve 12.gün i.p. olarak 40 mg/kg DOX verildi. DOX+AGO40 grubunda yer alan hayvanlara da 12 gün boyunca her gün oral gavaj tekniğiyle 40 mg/kg AGO ve 12.günde 40 mg/kg i.p. olarak DOX verildi. Bulgular Yapılan histopatolojik işlemler ve incelemeler sonucunda DOX grubuna ait uterus dokularında oluşan hasarlanmaya karşı, DOX+ AGO20 ve DOX+AGO40 kombine uygulanan gruplarda hasarın azaldığı görülmüştür. İmmün boyamalar (E-kadherin ve eNOS) sonucunda da DOX grubunda boyanma şiddetinin fazla, DOX+ AGO20 ve DOX+AGO40 kombine gruplarda ise daha az olduğu tespit edilmiştir. Sonuç Sonuç olarak DOX’un uterus dokusunda oluşturduğu hasara karşı AGO’nun koruyucu etkisi olduğunu düşünmekteyiz.
{"title":"UTERUS DOKUSU ÜZERİNE DOKSORUBİSİN VE AGOMELATİN’İN ETKİLERİ: HİSTOPATOLOJİK BİR ÇALIŞMA","authors":"Büşra Candan, Malik Ejder Gülpak, Perihan Sezgi̇ner","doi":"10.17343/sdutfd.1283354","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1283354","url":null,"abstract":"Amaç \u0000Antrasiklin bir antibiyotik olan doksorubisin (DOX) çeşitli \u0000kanser tiplerinin tedavilerinde kullanılan bir ilaçtır. \u0000Apoptozis, inflamasyon, serbest radikal oluşumu ve \u0000mitokondriyal DNA hasarı sonucunda akciğer, böbrek, \u0000kalp, karaciğer, beyin ve over gibi organlarda hasara \u0000neden olur. Agomelatin (AGO) güçlü bir antioksidan \u0000olan melatoninin agonistidir. AGO’nun; kalp, beyin, \u0000böbrek, karaciğer ve over dokularında anti-inflamatuar \u0000ve antioksidan etkinliği çeşitli çalışmalarla ortaya \u0000konulmuştur. Bu çalışmada, DOX’un uterus dokusunda \u0000neden olduğu toksisite üzerine AGO’nun koruyucu \u0000etkisini belirlemeyi amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Bu çalışma her grupta 8 dişi sıçan olacak şekilde \u0000toplamda 32 sıçan üzerinde gerçekleştirildi. Deney \u0000grupları; Kontrol, DOX, DOX+AGO20 ve DOX+AGO40 \u0000şeklinde 4 gruptan oluşturuldu. Kontrol grubunda yer \u0000alan sıçanlara 12 gün boyunca günde tek doz 1 ml \u0000serum fizyolojik (SF) oral gavajla ve sadece 12. gün \u0000intraperitoneal olarak verildi. DOX grubundaki hayvanlara \u000012 gün boyunca her gün oral gavaj yöntemiyle \u00001 ml SF ve 12.günde intraperitoneal (i.p.) olarak \u0000tek doz 40 mg/kg DOX verildi. DOX+AGO20 grubundaki \u0000hayvanlara 12 gün boyunca her gün oral gavaj \u0000yöntemiyle 20 mg/kg AGO ve 12.gün i.p. olarak 40 \u0000mg/kg DOX verildi. DOX+AGO40 grubunda yer alan \u0000hayvanlara da 12 gün boyunca her gün oral gavaj \u0000tekniğiyle 40 mg/kg AGO ve 12.günde 40 mg/kg i.p. \u0000olarak DOX verildi. \u0000Bulgular \u0000Yapılan histopatolojik işlemler ve incelemeler sonucunda \u0000DOX grubuna ait uterus dokularında oluşan \u0000hasarlanmaya karşı, DOX+ AGO20 ve DOX+AGO40 \u0000kombine uygulanan gruplarda hasarın azaldığı görülmüştür. \u0000İmmün boyamalar (E-kadherin ve eNOS) sonucunda \u0000da DOX grubunda boyanma şiddetinin fazla, \u0000DOX+ AGO20 ve DOX+AGO40 kombine gruplarda ise \u0000daha az olduğu tespit edilmiştir. \u0000Sonuç \u0000Sonuç olarak DOX’un uterus dokusunda oluşturduğu \u0000hasara karşı AGO’nun koruyucu etkisi olduğunu düşünmekteyiz.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"39 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140509697","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç Anafilaksi ani başlangıçlı, hayatı tehdit eden, sistemik alerjik bir reaksiyondur. Bu çalışmada anafilaksi tanısı ile takip ettiğimiz olguların demografik özelliklerini, klinik bulgularını, anafilaksi tetikleyicilerini ve ilk basamak tedavide adrenalin kullanım durumunu değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem Mayıs 2021- Ekim 2023 tarihleri arasında çocuk alerji bölümünde anafilaksi tanısı ile takip edilen 0-18 yaş arasındaki hastalar incelendi. Anafilaksi tanısı alan olguların demografik özellikleri ve anafilaksi tanı ve tedavi kayıt bilgileri değerlendirildi. Bulgular Toplam 46 anafilaksi hastası değerlendirildi. Hastaların 28’i (%61) erkek olup, ortanca yaş 3,5 (ÇAU: 1-10) yıl idi. Tüm yaş gruplarında en sık 3 tetikleyici sırasıyla besin (%61), ilaç (%20) ve böcek zehiri (%20) idi. Süt, besinler içinde anafilaksiden en çok sorumlu tetikleyici idi (%22). Olguların %28’ i ağır anafilaksi tanısı ile takip ediliyordu. Birinci basamak tedavisinde adrenalin kullanım oranı %52 idi. Sonuç Besinler erken çocukluk döneminde anafilaksiden en çok sorumlu olan tetikleyicilerdir. İlk başvuruda adrenalin kullanım oranı oldukça düşüktür. Anafilaksi tanı ve tedavisine yönelik tüm sağlık çalışanlarına yönelik eğitim programları verilmelidir.
{"title":"ANAPHYLAXIS IN CHILDREN: SINGLE CENTER EXPERIENCE","authors":"İbrahim Cemal Maslak","doi":"10.17343/sdutfd.1402856","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1402856","url":null,"abstract":"Amaç \u0000Anafilaksi ani başlangıçlı, hayatı tehdit eden, sistemik \u0000alerjik bir reaksiyondur. Bu çalışmada anafilaksi tanısı \u0000ile takip ettiğimiz olguların demografik özelliklerini, \u0000klinik bulgularını, anafilaksi tetikleyicilerini ve ilk basamak \u0000tedavide adrenalin kullanım durumunu değerlendirmeyi \u0000amaçladık. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Mayıs 2021- Ekim 2023 tarihleri arasında çocuk alerji \u0000bölümünde anafilaksi tanısı ile takip edilen 0-18 yaş \u0000arasındaki hastalar incelendi. Anafilaksi tanısı alan \u0000olguların demografik özellikleri ve anafilaksi tanı ve \u0000tedavi kayıt bilgileri değerlendirildi. \u0000Bulgular \u0000Toplam 46 anafilaksi hastası değerlendirildi. Hastaların \u000028’i (%61) erkek olup, ortanca yaş 3,5 (ÇAU: 1-10) \u0000yıl idi. Tüm yaş gruplarında en sık 3 tetikleyici sırasıyla \u0000besin (%61), ilaç (%20) ve böcek zehiri (%20) \u0000idi. Süt, besinler içinde anafilaksiden en çok sorumlu \u0000tetikleyici idi (%22). Olguların %28’ i ağır anafilaksi tanısı \u0000ile takip ediliyordu. Birinci basamak tedavisinde \u0000adrenalin kullanım oranı %52 idi. \u0000Sonuç \u0000Besinler erken çocukluk döneminde anafilaksiden en \u0000çok sorumlu olan tetikleyicilerdir. İlk başvuruda adrenalin \u0000kullanım oranı oldukça düşüktür. Anafilaksi tanı \u0000ve tedavisine yönelik tüm sağlık çalışanlarına yönelik \u0000eğitim programları verilmelidir.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"37 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-10","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140510547","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Araştırmanın amacı üniversite hastanesine müracaat eden hastalarda algılanan hastane değeri ve hastane bağlılığı ilişkisinin araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem Araştırmada nicel araştırma deseni ve kolayda örneklem yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Moliner (2006) tarafından geliştirilen Türkçe geçerlilik ve güvenirlik çalışması Akbolat ve Durmuş (2021) tarafından yapılan Hastane Algılanan Değer ölçeği, Price ve Arnould (1999) tarafından geliştirilen Türkçe geçerlilik ve güvenirlik çalışması Ünal (2016) tarafından yapılan Hastane Bağlılığı ölçeği kullanılmıştır. Hastane Algılanan Değer ölçeğinin Cronbach Alpha değeri 0,921, Hastane Bağlılığı ölçeğinin Cronbach Alpha değeri 0,732 olarak bulunmuştur. Araştırmanın örneklemini, Kahramanmaraş’ta bir üniversite hastanesinden ayaktan poliklinik hizmeti alan hastalar oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 321 hastaya ulaşılmıştır. Veriler üzerinde tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplarda t-testi, varyans analizi ve korelasyon analizleri yapılmıştır. Bulgular Araştırmadan elde edilen bulgular sonucunda evli olan bireylerin hastane değer algıları bekâr olan bireylere göre daha yüksek tespit edilmiştir. Kronik rahatsızlığı olan ve sürekli ilaç kullanan bireylerin hastane değer algıları, kronik rahatsızlığı olmayan ve sürekli ilaç kullanmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Okuryazar olmayan katılımcıların hastane değer algıları ilkokul, lise ve lisans mezunlarına göre daha yüksek bulunmuştur. Hastanenin algılanan değerinde parasal maliyetlerin önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Parasal olmayan maliyetlerin ise algılanan değerde etkisi düşük bulunmuştur. İşlevsel değer ve hastane kuruluşunun algılanan değeri boyutlarının hastane bağlılığı üzerine anlamlı düzeyde pozitif bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Sonuç Araştırmadan elde edilen sonuçlar neticesinde algılanan hastane değeri arttıkça hastane bağlılığının da arttığı sonucu elde edilmiştir.
{"title":"INVESTIGATION OF THE RELATIONSHIP OF PERCEIVED HOSPITAL VALUE AND HOSPITAL RELIABILITY","authors":"Fatma ÇİFTÇİ KIRAÇ","doi":"10.17343/sdutfd.1385590","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1385590","url":null,"abstract":"Araştırmanın amacı üniversite hastanesine müracaat \u0000eden hastalarda algılanan hastane değeri ve hastane \u0000bağlılığı ilişkisinin araştırılmasıdır. \u0000Gereç ve Yöntem \u0000Araştırmada nicel araştırma deseni ve kolayda örneklem \u0000yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama \u0000aracı olarak Moliner (2006) tarafından geliştirilen \u0000Türkçe geçerlilik ve güvenirlik çalışması Akbolat ve \u0000Durmuş (2021) tarafından yapılan Hastane Algılanan \u0000Değer ölçeği, Price ve Arnould (1999) tarafından geliştirilen \u0000Türkçe geçerlilik ve güvenirlik çalışması Ünal \u0000(2016) tarafından yapılan Hastane Bağlılığı ölçeği kullanılmıştır. \u0000Hastane Algılanan Değer ölçeğinin Cronbach \u0000Alpha değeri 0,921, Hastane Bağlılığı ölçeğinin \u0000Cronbach Alpha değeri 0,732 olarak bulunmuştur. \u0000Araştırmanın örneklemini, Kahramanmaraş’ta bir üniversite \u0000hastanesinden ayaktan poliklinik hizmeti alan \u0000hastalar oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 321 \u0000hastaya ulaşılmıştır. Veriler üzerinde tanımlayıcı istatistikler, \u0000bağımsız gruplarda t-testi, varyans analizi ve \u0000korelasyon analizleri yapılmıştır. \u0000Bulgular \u0000Araştırmadan elde edilen bulgular sonucunda evli \u0000olan bireylerin hastane değer algıları bekâr olan bireylere \u0000göre daha yüksek tespit edilmiştir. Kronik rahatsızlığı \u0000olan ve sürekli ilaç kullanan bireylerin hastane \u0000değer algıları, kronik rahatsızlığı olmayan ve sürekli \u0000ilaç kullanmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. \u0000Okuryazar olmayan katılımcıların hastane değer \u0000algıları ilkokul, lise ve lisans mezunlarına göre daha \u0000yüksek bulunmuştur. Hastanenin algılanan değerinde \u0000parasal maliyetlerin önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. \u0000Parasal olmayan maliyetlerin ise algılanan \u0000değerde etkisi düşük bulunmuştur. İşlevsel değer ve \u0000hastane kuruluşunun algılanan değeri boyutlarının \u0000hastane bağlılığı üzerine anlamlı düzeyde pozitif bir \u0000etkisinin olduğu tespit edilmiştir. \u0000Sonuç \u0000Araştırmadan elde edilen sonuçlar neticesinde algılanan \u0000hastane değeri arttıkça hastane bağlılığının da \u0000arttığı sonucu elde edilmiştir.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"116 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-01-09","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140511709","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Neuroendocrine tumor, also called APUDomas histopathologically, is a broad-spectrum disease. It is a heterogeneous group of malignancies derived from embryonic neural crest tissue from any part of the body. It originates from Kulchitsky cells in the lung and is a group of malignancies ranging from low grade to high grade.
{"title":"BRONCHIAL CARCINOID TUMOR MIMICKING PULMONARY ARTERY ANEURYSM","authors":"H. A. Kızıloğlu","doi":"10.17343/sdutfd.1365414","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1365414","url":null,"abstract":"Neuroendocrine tumor, also called APUDomas histopathologically, is a broad-spectrum disease. It is a heterogeneous group of malignancies derived from embryonic neural crest tissue from any part of the body. It originates from Kulchitsky cells in the lung and is a group of malignancies ranging from low grade to high grade.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":" 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139141259","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç Akran destekli öğrenme (Peer-assisted learning-PAL), benzer sosyal gruplardan gelen ve profesyonel öğretmen olmayan bireylerin birbirlerine öğrenme konusunda yardımcı oldukları ve böylece kendi öğrenme deneyimlerini geliştirdikleri bir eğitim yaklaşımıdır. Alan yazında belirtilmiş olumlu özelliklerinden dolayı dünyada ve ülkemizde tercih nedenidir. Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet öncesi eğitim programı incelendiğinde öğrencilerin katılabilecekleri PAL temelinde geliştirilmiş bir eğitim programı olmadığı belirlenmiştir. Çalışmamızın amacı eğitim programımızı destekleyecek bir PAL programı geliştirmek ve bu program içerisinde öğrenenlerin tıp müfredatına dair konularda ya da tıp alanındaki bilimsel/ teknolojik gelişmelere dair derinlemesine öğrenmek, bilimsel araştırma yapmak ve akranları ile bu araştırma, öğrenme sürecini paylaşırken akran öğretmenlerin bireysel gelişmelerine olası desteğini belirlemektir. Gereç ve Yöntem Çalışma bir program geliştirme çalışmasıdır. Program geliştirilirken Kern altı basamak yaklaşımı tercih edilmiştir. Programın değerlendirilmesinde katılımcılardan geribildirim formu ile elde edilen verileri ve program öncesi ve sonrasındaki genel not ortalamaları kullanılmıştır. Bulgular Çalışmamıza 86 öğrenci katılmış ve 54’ü geribildirim vermiştir. Elde edilen verilere göre öğrencilerin programdan memnun oldukları belirlenmiş ve genel not ortalamalarında artış gözlenmiştir. Sonuç Bu sonuçlar ışığın fakültemizde yer alan mezuniyet öncesi eğitim programının PAL destekli bir programla geliştirilmesinin öğrencilerin sosyal ve akademik becerilerine katkı sağlayabileceği kanaatindeyiz.
目的 同伴辅助学习(PAL)是一种教育方法,来自相似社会群体的非专业教师在学习中互相帮助,从而提高自己的学习经验。 由于其在文献中所述的积极特点,这种方法在世界范围内和我国都受到青睐。在对苏莱曼-德米雷尔大学医学院的毕业前教育计划进行审查时,发现没有在 PAL 基础上开发学生可以参与的教育计划。我们研究的目的是开发一个 PAL 课程,以支持我们的教育课程,并确定同伴教师对该课程学习者个人发展的可能支持,同时他们深入学习与医学课程相关的科目或医学领域的科学/技术发展,开展科学研究,并与同伴分享这一研究和学习过程。 材料与方法 本研究是一项课程开发研究。在制定计划时,采用了克恩六步教学法。在对计划进行评估时,使用了通过反馈表从参与者那里获得的数据以及他们在计划前后的平均学分绩点。 结果 86 名学生参与了我们的研究,其中 54 人提供了反馈意见。根据所获得的数据,确定学生对该计划感到满意,并观察到他们的平均学分绩点有所提高。 结论 根据上述结果,我们认为,在我们学院开展的毕业前教育计划中加入 PAL 支持计划,可促进学生的社会和学术技能。
{"title":"“MADEM BİLİYORSUN, NEDEN ÖĞRETMİYORSUN?” MOTTOSUNDAN HAREKETLE TIP FAKÜLTELERİNDE UYGULANABİLECEK ÖZGÜN BİR AKRAN DESTEKLİ EĞİTİM PROGRAMININ GELİŞTİRİLEBİLMESİ","authors":"Burak Di̇lek, M. İ. BAŞER KOLCU, Giray Kolcu","doi":"10.17343/sdutfd.1405785","DOIUrl":"https://doi.org/10.17343/sdutfd.1405785","url":null,"abstract":"Amaç Akran destekli öğrenme (Peer-assisted learning-PAL), benzer sosyal gruplardan gelen ve profesyonel öğretmen olmayan bireylerin birbirlerine öğrenme konusunda yardımcı oldukları ve böylece kendi öğrenme deneyimlerini geliştirdikleri bir eğitim yaklaşımıdır. Alan yazında belirtilmiş olumlu özelliklerinden dolayı dünyada ve ülkemizde tercih nedenidir. Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet öncesi eğitim programı incelendiğinde öğrencilerin katılabilecekleri PAL temelinde geliştirilmiş bir eğitim programı olmadığı belirlenmiştir. Çalışmamızın amacı eğitim programımızı destekleyecek bir PAL programı geliştirmek ve bu program içerisinde öğrenenlerin tıp müfredatına dair konularda ya da tıp alanındaki bilimsel/ teknolojik gelişmelere dair derinlemesine öğrenmek, bilimsel araştırma yapmak ve akranları ile bu araştırma, öğrenme sürecini paylaşırken akran öğretmenlerin bireysel gelişmelerine olası desteğini belirlemektir. Gereç ve Yöntem Çalışma bir program geliştirme çalışmasıdır. Program geliştirilirken Kern altı basamak yaklaşımı tercih edilmiştir. Programın değerlendirilmesinde katılımcılardan geribildirim formu ile elde edilen verileri ve program öncesi ve sonrasındaki genel not ortalamaları kullanılmıştır. Bulgular Çalışmamıza 86 öğrenci katılmış ve 54’ü geribildirim vermiştir. Elde edilen verilere göre öğrencilerin programdan memnun oldukları belirlenmiş ve genel not ortalamalarında artış gözlenmiştir. Sonuç Bu sonuçlar ışığın fakültemizde yer alan mezuniyet öncesi eğitim programının PAL destekli bir programla geliştirilmesinin öğrencilerin sosyal ve akademik becerilerine katkı sağlayabileceği kanaatindeyiz.","PeriodicalId":21647,"journal":{"name":"SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi","volume":"112 9","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-12-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139146890","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}