Flüt eğitiminde önemli bir materyal olan metotlar, teknik ve müziksel gelişimin yanında, bir müzisyenin tüm eğitim sürecine yön veren en önemli faktörlerdendir. Metotların çalma becerilerinin kazandırılması yanında, kültürel bir aktarım aracı da olduğu savından hareketle yapılan bu çalışmanın genel amacı, ulusalcı akımdan etkilenmiş üç ülke olan Polonya, Macaristan ve Türkiye’deki flüt eğitimine ait başlangıç düzeyi metotlarından; Eugeniusz Towarnicki’nin “Szkola Na Flet”, Zoltán Jeney’in “Fuvolaiskola-I” ve Mustafa Arı’nın “Yan Flüt Metodu” kitaplarının içerdiği ulusal öğelerin incelenmesidir. Betimsel araştırma desenine sahip olan bu çalışmada veriler içerik analizi yoluyla elde edilerek sayısallaştırılmış ve yorumlanmıştır. Çalışmada, Leh, Macar ve Türk metotlarının ulusalcılık akımından etkilenerek, yaygın olarak kullanılan diğer metotların aksine halk müziklerine, ulusal bestecilerine, ton/ mod/makam ve ölçülerine yer vererek kültürel aktarım aracı görevi de taşıdıkları sonucuna varılmıştır. Belirlenen tespitler ışığında gelecekte oluşturulacak metotların hangi unsurları içermesi gerektiği konusunda önerilerde bulunulmuştur.
{"title":"Leh, Macar ve Türk flüt metotlarının ulusalcı yaklaşım çerçevesinde incelenmesi","authors":"Begüm Aytemur, Cengizhan Şirin","doi":"10.31566/arts.5.2.01","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.2.01","url":null,"abstract":"Flüt eğitiminde önemli bir materyal olan metotlar, teknik ve müziksel gelişimin yanında, bir müzisyenin tüm eğitim sürecine yön veren en önemli faktörlerdendir. Metotların çalma becerilerinin kazandırılması yanında, kültürel bir aktarım aracı da olduğu savından hareketle yapılan bu çalışmanın genel amacı, ulusalcı akımdan etkilenmiş üç ülke olan Polonya, Macaristan ve Türkiye’deki flüt eğitimine ait başlangıç düzeyi metotlarından; Eugeniusz Towarnicki’nin “Szkola Na Flet”, Zoltán Jeney’in “Fuvolaiskola-I” ve Mustafa Arı’nın “Yan Flüt Metodu” kitaplarının içerdiği ulusal öğelerin incelenmesidir. Betimsel araştırma desenine sahip olan bu çalışmada veriler içerik analizi yoluyla elde edilerek sayısallaştırılmış ve yorumlanmıştır. Çalışmada, Leh, Macar ve Türk metotlarının ulusalcılık akımından etkilenerek, yaygın olarak kullanılan diğer metotların aksine halk müziklerine, ulusal bestecilerine, ton/ mod/makam ve ölçülerine yer vererek kültürel aktarım aracı görevi de taşıdıkları sonucuna varılmıştır. Belirlenen tespitler ışığında gelecekte oluşturulacak metotların hangi unsurları içermesi gerektiği konusunda önerilerde bulunulmuştur.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"27 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77584193","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Selam Olsun, bir devlet üniversitesinin tiyatro bölümü tarafından hazırlanan disiplinler arası bir tiyatro gösterisidir. Gösteri, S. Eyüboğlu’nun Yunus Emre isimli kitabından uyarlanan 13 epizotluk metnin ışığında hikaye anlatımı, dans, şiir ve müzik dallarının iç içe geçmesiyle oluşturulmuştur. Dramaturgisi, Yunus Emre’nin Tasavvuf anlayışının temelindeki sefer kavramından çıkışla yolda olma teması üzerine şekillenen gösteride bu tema diğer disiplinlerle etkileşimli bir koreografiyle ifade bulmuştur. Koreografi, Yunus Emre’nin Tasavvuf anlayışı içindeki manevi yolculuğunu ifade etmek üzere öne çıkan temaların eşzamanlı olarak hem bedenlere hem de mekana yansıtılmasıyla tasarlanmıştır. Temaların oyuncular tarafından içselleştirilmesi, geliştirilmesi ve uygulanmasını sağlamak amacıyla temel olarak Doğaçlama, Skinner Releasing Tekniği ve Laban Hareket Analizi yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç olarak metnin anlatım düzleminde örtük bir motif olarak yer alan yolda olma temasının, koreografi aşamasında etkin bir algısal deneyime dönüştüğü gözlemlenmiştir. Bu makale, metnin ana temasını ortaya çıkarma sürecinde koreografiyi oluşturan ögeleri ilgili literatür taramalarıyla inceleyerek alanda çalışanlara bir yol haritası sunmak üzere yazılmıştır. Çalışmanın sonucunda, bir tiyatro oyununun bütünsel bir algı deneyimine dönüşebilmesi için koreografinin incelikli bir şekilde kullanımının önemine değinilerek hem tiyatro oyunlarında hem de oyunculuk eğitimlerinde dans, hareket ve beden farkındalığı derslerinin daha kapsamlı bir şekilde ele alınması önerilmektedir.
{"title":"Temadan koreografiye bir yaratım deneyimi: ‘Selam Olsun’ projesinde Yolda Olma temasının koreografi ile ifade bulma süreci","authors":"Şebnem Yüksel","doi":"10.31566/arts.5.2.04","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.2.04","url":null,"abstract":"Selam Olsun, bir devlet üniversitesinin tiyatro bölümü tarafından hazırlanan disiplinler arası bir tiyatro gösterisidir. Gösteri, S. Eyüboğlu’nun Yunus Emre isimli kitabından uyarlanan 13 epizotluk metnin ışığında hikaye anlatımı, dans, şiir ve müzik dallarının iç içe geçmesiyle oluşturulmuştur. Dramaturgisi, Yunus Emre’nin Tasavvuf anlayışının temelindeki sefer kavramından çıkışla yolda olma teması üzerine şekillenen gösteride bu tema diğer disiplinlerle etkileşimli bir koreografiyle ifade bulmuştur. Koreografi, Yunus Emre’nin Tasavvuf anlayışı içindeki manevi yolculuğunu ifade etmek üzere öne çıkan temaların eşzamanlı olarak hem bedenlere hem de mekana yansıtılmasıyla tasarlanmıştır. Temaların oyuncular tarafından içselleştirilmesi, geliştirilmesi ve uygulanmasını sağlamak amacıyla temel olarak Doğaçlama, Skinner Releasing Tekniği ve Laban Hareket Analizi yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç olarak metnin anlatım düzleminde örtük bir motif olarak yer alan yolda olma temasının, koreografi aşamasında etkin bir algısal deneyime dönüştüğü gözlemlenmiştir. Bu makale, metnin ana temasını ortaya çıkarma sürecinde koreografiyi oluşturan ögeleri ilgili literatür taramalarıyla inceleyerek alanda çalışanlara bir yol haritası sunmak üzere yazılmıştır. Çalışmanın sonucunda, bir tiyatro oyununun bütünsel bir algı deneyimine dönüşebilmesi için koreografinin incelikli bir şekilde kullanımının önemine değinilerek hem tiyatro oyunlarında hem de oyunculuk eğitimlerinde dans, hareket ve beden farkındalığı derslerinin daha kapsamlı bir şekilde ele alınması önerilmektedir.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"39 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90559483","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çağdaş sanatta antropomorfik metafor üretmek için nesneyi kuşatmış bir yüzey etkisi olarak ten rengini kullanan, bedenin kimliğe dair ipucu sunan tüm diğer fiziki özelliklerini geri plana iten yapıtlar, özneyi anonimleştirerek cinsiyet, ırk, etnik köken ve sınıf kategorilerini aşkın bir ifade, insani durumlara ait geniş açılı bir anlatıma imkan tanımaktadır. Bedenler arasındaki mesafeyi yok eden, özdüşünümsellik, empati ve ilişkisellik gibi deneyimleri doğuran bu yaklaşım doğal yapısı ten etkisi veren malzemelerin yaygın kullanımıyla 1980’lerdan itibaren hız kazanmıştır. 1990’larda Judith Butler, Susan Bordo, Elizabeth Grosz, Moira Gatens, ve Gail Weiss gibi feminist düşünürlerin kültürel bağlamda beden imajları ve deneyimleri üzerine çalışmaları ve cinsiyet ve kimlik konularına yönelen anti-ataerkil ve postyapısalcı yaklaşımlar tene bakışı da zenginleştirmiştir. Sanat tarihinde modern dönemde bilim ve tıbbın bir ürünü olarak ten temsilleri zamanımızda çağdaş portrelerin bağımsız bir alt türü ve popüler görsel kültürün bir nesnesi olarak yer almaktadır. Bu yaklaşımın ‘Ten Portresi’ diye tanımlanabilecek bir alt tür oluşturduğunu öneren bu metinde sanatçıların ten rengi çağrışımları ile farklı insani durumlara ait psikolojik metaforları görselleştiren yapıtları incelenmektedir.
{"title":"Çağdaş sanatta ten rengi nesne metaforu","authors":"N. F. Asyalı Büyükerman","doi":"10.31566/arts.5.2.02","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.2.02","url":null,"abstract":"Çağdaş sanatta antropomorfik metafor üretmek için nesneyi kuşatmış bir yüzey etkisi olarak ten rengini kullanan, bedenin kimliğe dair ipucu sunan tüm diğer fiziki özelliklerini geri plana iten yapıtlar, özneyi anonimleştirerek cinsiyet, ırk, etnik köken ve sınıf kategorilerini aşkın bir ifade, insani durumlara ait geniş açılı bir anlatıma imkan tanımaktadır. Bedenler arasındaki mesafeyi yok eden, özdüşünümsellik, empati ve ilişkisellik gibi deneyimleri doğuran bu yaklaşım doğal yapısı ten etkisi veren malzemelerin yaygın kullanımıyla 1980’lerdan itibaren hız kazanmıştır. 1990’larda Judith Butler, Susan Bordo, Elizabeth Grosz, Moira Gatens, ve Gail Weiss gibi feminist düşünürlerin kültürel bağlamda beden imajları ve deneyimleri üzerine çalışmaları ve cinsiyet ve kimlik konularına yönelen anti-ataerkil ve postyapısalcı yaklaşımlar tene bakışı da zenginleştirmiştir. Sanat tarihinde modern dönemde bilim ve tıbbın bir ürünü olarak ten temsilleri zamanımızda çağdaş portrelerin bağımsız bir alt türü ve popüler görsel kültürün bir nesnesi olarak yer almaktadır. Bu yaklaşımın ‘Ten Portresi’ diye tanımlanabilecek bir alt tür oluşturduğunu öneren bu metinde sanatçıların ten rengi çağrışımları ile farklı insani durumlara ait psikolojik metaforları görselleştiren yapıtları incelenmektedir.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"44 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"81310433","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma göç olgusunun insana yansıyan evrensel özelliklerini tiyatro sanatı aracılığıyla görünür kılan bir tiyatro oyununu ve yazıldıktan yirmi iki yıl sonra başka bir kültürde yorumlanmasını incelemektedir. Fransız karikatürist, senarist, roman ve öykü yazarı, afiş ve sahne tasarımcısı Roland Topor’un 1994’te yazdığı Masanın Altında, yazarının bizzat yaşamadığı fakat ailesinin maruz kaldığı göç deneyiminin izlerini taşımaktadır. Bu oyunda göçmenlere karşı olumsuz önyargılara sahip bencil Parisli burjuvalar, evrensel değerlere bağlı ve empati becerisi yüksek, önyargısız yoksul bir entelektüel ile müşfik, dürüst ve iyi kalpli göçmenler ele alınmıştır. 1994’te yazılan bu oyun 2016’da ve bu çalışmanın kaleme alındığı 2022’de, göçün evrensel özellikler göstermesi nedeniyle güncelliğini korumaktadır. Topor’un 14 epizot olarak yazılmış metni 7 bölüme dönüştürülmüş, orijinal metindeki 5 oyun kişisine ek olarak 11 kişilik koro ile şarkılı ve danslı 8 bölüm eklenmiştir. Çalışmada göç imgesine ve göçmenlerin insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda kalışlarına dair acı bir alayla eleştiri getiren metnin 2016 yılındaki yorumu ayrıntılı olarak sunulmuştur.
{"title":"Farklı göç deneyimleri, ortak çaresizlik üzerine bir yorum: Masanın Altında","authors":"Sibel Erdenk, Özlem Belkıs","doi":"10.31566/arts.5.2.03","DOIUrl":"https://doi.org/10.31566/arts.5.2.03","url":null,"abstract":"Bu çalışma göç olgusunun insana yansıyan evrensel özelliklerini tiyatro sanatı aracılığıyla görünür kılan bir tiyatro oyununu ve yazıldıktan yirmi iki yıl sonra başka bir kültürde yorumlanmasını incelemektedir. Fransız karikatürist, senarist, roman ve öykü yazarı, afiş ve sahne tasarımcısı Roland Topor’un 1994’te yazdığı Masanın Altında, yazarının bizzat yaşamadığı fakat ailesinin maruz kaldığı göç deneyiminin izlerini taşımaktadır. Bu oyunda göçmenlere karşı olumsuz önyargılara sahip bencil Parisli burjuvalar, evrensel değerlere bağlı ve empati becerisi yüksek, önyargısız yoksul bir entelektüel ile müşfik, dürüst ve iyi kalpli göçmenler ele alınmıştır. 1994’te yazılan bu oyun 2016’da ve bu çalışmanın kaleme alındığı 2022’de, göçün evrensel özellikler göstermesi nedeniyle güncelliğini korumaktadır. Topor’un 14 epizot olarak yazılmış metni 7 bölüme dönüştürülmüş, orijinal metindeki 5 oyun kişisine ek olarak 11 kişilik koro ile şarkılı ve danslı 8 bölüm eklenmiştir. Çalışmada göç imgesine ve göçmenlerin insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda kalışlarına dair acı bir alayla eleştiri getiren metnin 2016 yılındaki yorumu ayrıntılı olarak sunulmuştur.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"41 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84835421","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-07-15DOI: 10.30799/JESPR.171.19050205
E. Galiano, M. Lapointe
Article history: Received 22 June 2019 Accepted 05 July 2019 Available online 15 July 2019 Slag from nickel smelting operations in the Sudbury basin in Ontario, Canada, has become ubiquitous. This material rich in heavy metals such as iron, upon ingestion has the potential to effect physical, radiological, chemical, mechanical, and structural changes in biological systems. In this work, we analyzed the effects of slag ingestion through diet, on several quantitative and qualitative parameters of the tibio-tarsal bones in pigeons (Columbia Livia Domestica). The specimens were maintained on a seed diet and divided into a control group (n = 9) provided (normal) clean limestone grit, and an experimental group (n = 9) provided slag-based grit, both for a period of one year. Their tibio-tarsal bones were harvested for analysis. Quantitative analytical methods included conventional density measurements, caliper-based cortical thickness measurements, bone mineral density measurements using Dual Energy X-ray Absorptiometry (DEXA), calcium and iron concentration measurements using mass spectrometry, and the determination of Young’s Moduli and ultimate breaking strength (both in compression) using a universal testing machine (UTM). Qualitative microscopy studies, both optical and electron including energy dispersive spectroscopy (EDS) were carried out for both sample groups. A Welch’s t-test (single tail) was used to compare means of the seven quantitative parameters between control and experimental samples; in six of these parameters, a statistically significant difference was found (p ≤ 0.05). Microscopy, both optical and electron coupled with EDS analysis revealed structural differences in bone between the two groups. Engineering hardness testing of grit types in the dietary components revealed that the slag ingested by the experimental group was approximately twice as hard (Brinell and Rockwell hardness) as the limestone grit in the control group diet. We conclude that slag ingestion through diet in the species examined, is associated with measurable changes in mechanical, chemical, structural, and radiological properties of the tibio-tarsal bones.
{"title":"Mechanical, Chemical, Structural, and Radiological Changes in Pigeon Bone, Associated with The Dietary Intake of Nickel Recovery Slag","authors":"E. Galiano, M. Lapointe","doi":"10.30799/JESPR.171.19050205","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JESPR.171.19050205","url":null,"abstract":"Article history: Received 22 June 2019 Accepted 05 July 2019 Available online 15 July 2019 Slag from nickel smelting operations in the Sudbury basin in Ontario, Canada, has become ubiquitous. This material rich in heavy metals such as iron, upon ingestion has the potential to effect physical, radiological, chemical, mechanical, and structural changes in biological systems. In this work, we analyzed the effects of slag ingestion through diet, on several quantitative and qualitative parameters of the tibio-tarsal bones in pigeons (Columbia Livia Domestica). The specimens were maintained on a seed diet and divided into a control group (n = 9) provided (normal) clean limestone grit, and an experimental group (n = 9) provided slag-based grit, both for a period of one year. Their tibio-tarsal bones were harvested for analysis. Quantitative analytical methods included conventional density measurements, caliper-based cortical thickness measurements, bone mineral density measurements using Dual Energy X-ray Absorptiometry (DEXA), calcium and iron concentration measurements using mass spectrometry, and the determination of Young’s Moduli and ultimate breaking strength (both in compression) using a universal testing machine (UTM). Qualitative microscopy studies, both optical and electron including energy dispersive spectroscopy (EDS) were carried out for both sample groups. A Welch’s t-test (single tail) was used to compare means of the seven quantitative parameters between control and experimental samples; in six of these parameters, a statistically significant difference was found (p ≤ 0.05). Microscopy, both optical and electron coupled with EDS analysis revealed structural differences in bone between the two groups. Engineering hardness testing of grit types in the dietary components revealed that the slag ingested by the experimental group was approximately twice as hard (Brinell and Rockwell hardness) as the limestone grit in the control group diet. We conclude that slag ingestion through diet in the species examined, is associated with measurable changes in mechanical, chemical, structural, and radiological properties of the tibio-tarsal bones.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"40 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-07-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"86304158","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-07-15DOI: 10.30799/JESPR.168.19050204
Siddharth Shorot, K. Gaurav
Article history: Received 27 April 2019 Accepted 21 May 2019 Available online 15 July 2019 Currently, the world is facing an immense threat from pollution and global warming. Fossil fuels are limited, and they are considered as non-renewable source of energy. Crude oil reserves are consumed at large scale with respective passing year. If the consumption rate is increased, it may cause ruination and irreplaceable damage to the environment. It now poses a great threat to mankind and to our planet earth. Renewable source of energy is revolutionary in this modern era. Biofuels are one of the most promising alternatives to conventional sources of fuel. Biodiesel is an eco-friendly, non-toxic green fuel that reduces the use of fossil fuel and helps combat climate change. Biodiesel can be produced through transesterification of waste animal fats into fatty acid methyl esters. India is the second largest producer of goat-based meat in the world. Currently, there is so much of waste fat being generated from meat processing plants and dumped in open grounds. It is hazardous waste and causes environmental pollution. The process of converting waste fat to biodiesel will reduce the dumping of waste fat. It can act as a major technique in fighting menace of pollution and helps in better waste management.
{"title":"Biodiesel Production from Mutton Waste Fat – A Short Review","authors":"Siddharth Shorot, K. Gaurav","doi":"10.30799/JESPR.168.19050204","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JESPR.168.19050204","url":null,"abstract":"Article history: Received 27 April 2019 Accepted 21 May 2019 Available online 15 July 2019 Currently, the world is facing an immense threat from pollution and global warming. Fossil fuels are limited, and they are considered as non-renewable source of energy. Crude oil reserves are consumed at large scale with respective passing year. If the consumption rate is increased, it may cause ruination and irreplaceable damage to the environment. It now poses a great threat to mankind and to our planet earth. Renewable source of energy is revolutionary in this modern era. Biofuels are one of the most promising alternatives to conventional sources of fuel. Biodiesel is an eco-friendly, non-toxic green fuel that reduces the use of fossil fuel and helps combat climate change. Biodiesel can be produced through transesterification of waste animal fats into fatty acid methyl esters. India is the second largest producer of goat-based meat in the world. Currently, there is so much of waste fat being generated from meat processing plants and dumped in open grounds. It is hazardous waste and causes environmental pollution. The process of converting waste fat to biodiesel will reduce the dumping of waste fat. It can act as a major technique in fighting menace of pollution and helps in better waste management.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"43 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-07-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87765810","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-07-05DOI: 10.30799/JNST.S14.19050311
T. Rajalakshmi, G. Alagumuthu
Article history: Received 20 March 2019 Accepted 29 April 2019 Available online 08 June 2019 In this present work zinc oxide/ β-cyclodextrin nanocomposite was successfully synthesized by a simple precipitation method using zinc nitrate hexa hydrate and sodium carbonate as precursors. The prepared ZnO nanoparticles were mixed with β-cyclodextrin solution under proper proportions and formed nanocomposite then annealed at 150 C for 2 h. The prepared samples were characterized by X-ray diffraction (XRD), Fourier transform infrared spectroscopy (FTIR), UVvisible spectroscopy and AFM. The XRD results indicate that the ZnO crystal has a hexagonal wurtzite structure. The optical properties of the samples are investigated by measuring the UV-VIS absorption at room temperature. FTIR results prove the functional groups present. Photocatalytic degradation of methylene blue (MB) dye was studied using the synthesized nanocomposites applied as photocatalyst.
{"title":"Synthesis of Biocompatible ZnO/β-CD Nanocomposite and Photocatalytic Degradation Study with Methylene Blue Dye","authors":"T. Rajalakshmi, G. Alagumuthu","doi":"10.30799/JNST.S14.19050311","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JNST.S14.19050311","url":null,"abstract":"Article history: Received 20 March 2019 Accepted 29 April 2019 Available online 08 June 2019 In this present work zinc oxide/ β-cyclodextrin nanocomposite was successfully synthesized by a simple precipitation method using zinc nitrate hexa hydrate and sodium carbonate as precursors. The prepared ZnO nanoparticles were mixed with β-cyclodextrin solution under proper proportions and formed nanocomposite then annealed at 150 C for 2 h. The prepared samples were characterized by X-ray diffraction (XRD), Fourier transform infrared spectroscopy (FTIR), UVvisible spectroscopy and AFM. The XRD results indicate that the ZnO crystal has a hexagonal wurtzite structure. The optical properties of the samples are investigated by measuring the UV-VIS absorption at room temperature. FTIR results prove the functional groups present. Photocatalytic degradation of methylene blue (MB) dye was studied using the synthesized nanocomposites applied as photocatalyst.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-07-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"77124090","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-06-14DOI: 10.30799/JNST.S08.19050310
A. Dhivya, R. Yadav, S. Powrnika
Article history: Received 20 March 2019 Accepted 29 April 2019 Available online 08 June 2019 Biomolecule-mediated nanoparticle synthesis has recently gained the attention of researchers due to its eco-friendly and non-toxic nature. Herein, we aimed to describe the rapid green synthesis of selenium doped zinc oxide nanoparticles by using aqueous leaf extract of Mangifera indica to overcome the chemical synthesis. The reduction of precursors used for nanoparticles is activated by natural reducing agents present in plant extract which eliminates the neurotoxic reducing agents present in chemicals. The nanoparticles were assessed for their stability by varying parameters like pH, temperature, time and concentration. The highly stable nanoparticles were characterized using UV–visible spectroscopy, X-ray diffraction, Fourier transform infrared spectroscopy and field emission scanning electron microscopy with EDAX. Further the synthesized nanoparticles are investigated for photodegradation and antibacterial activity and found to be more effective.
{"title":"Green Synthesis of Selenium Doped Zinc Oxide Nanoparticles using Mangifera indica Leaf Extract and Its Photodegradation and Antibacterial Activities","authors":"A. Dhivya, R. Yadav, S. Powrnika","doi":"10.30799/JNST.S08.19050310","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JNST.S08.19050310","url":null,"abstract":"Article history: Received 20 March 2019 Accepted 29 April 2019 Available online 08 June 2019 Biomolecule-mediated nanoparticle synthesis has recently gained the attention of researchers due to its eco-friendly and non-toxic nature. Herein, we aimed to describe the rapid green synthesis of selenium doped zinc oxide nanoparticles by using aqueous leaf extract of Mangifera indica to overcome the chemical synthesis. The reduction of precursors used for nanoparticles is activated by natural reducing agents present in plant extract which eliminates the neurotoxic reducing agents present in chemicals. The nanoparticles were assessed for their stability by varying parameters like pH, temperature, time and concentration. The highly stable nanoparticles were characterized using UV–visible spectroscopy, X-ray diffraction, Fourier transform infrared spectroscopy and field emission scanning electron microscopy with EDAX. Further the synthesized nanoparticles are investigated for photodegradation and antibacterial activity and found to be more effective.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"51 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84579393","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-06-11DOI: 10.30799/JNST.245.19050403
Priti H. Shere, C. N. Khobragade, S. Agawane
Silver and gold nanoparticles have been getting great medical interest due to their potential physiochemical properties like higher surface to volume ratio and low molecular weight. In this study biogenic synthesis of silver and gold nanoparticles were successfully carried out using Coffea arabica extract. The aqueous extract of coffee was mixed with silver nitrate (1 mM) and chloroauric acid (10 -3 M) ensuing formation of silver and gold nanoparticles. UV-visible spectroscopy shows absorption maxima at 428 nm for silver and 540 nm for gold nanoparticles. Further characterization techniques used were FTIR, EDX and HRTEM with SAED. The HRTEM analysis reveals spherical nature of silver nanoparticles and polymorphic nature of gold nanoparticles with mean particle size 16 nm for silver and 12 nm for gold nanoparticles. The cytotoxic potentials of these nanoparticles were studied against HeLa, HCT116, MCF-7, THP-1 and K562 cell lines using MTT assay for studying cellular response of these nanoparticles. The synthesized silver nanoparticles were cytotoxic to all cell lines under study with mean cytotoxicity of 90% with IC50 18.36 μg/mL and CC50 of 7.9 μg/mL. The gold nanoparticles have shown CC50 of 69.97 μg/mL for the cell lines under study.
{"title":"Synthesis, Characterization of Silver and Gold Nanoparticles from Coffea arabica Extract and Their Cytotoxic Potential Against Cancer Cells","authors":"Priti H. Shere, C. N. Khobragade, S. Agawane","doi":"10.30799/JNST.245.19050403","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JNST.245.19050403","url":null,"abstract":"Silver and gold nanoparticles have been getting great medical interest due to their potential physiochemical properties like higher surface to volume ratio and low molecular weight. In this study biogenic synthesis of silver and gold nanoparticles were successfully carried out using Coffea arabica extract. The aqueous extract of coffee was mixed with silver nitrate (1 mM) and chloroauric acid (10 -3 M) ensuing formation of silver and gold nanoparticles. UV-visible spectroscopy shows absorption maxima at 428 nm for silver and 540 nm for gold nanoparticles. Further characterization techniques used were FTIR, EDX and HRTEM with SAED. The HRTEM analysis reveals spherical nature of silver nanoparticles and polymorphic nature of gold nanoparticles with mean particle size 16 nm for silver and 12 nm for gold nanoparticles. The cytotoxic potentials of these nanoparticles were studied against HeLa, HCT116, MCF-7, THP-1 and K562 cell lines using MTT assay for studying cellular response of these nanoparticles. The synthesized silver nanoparticles were cytotoxic to all cell lines under study with mean cytotoxicity of 90% with IC50 18.36 μg/mL and CC50 of 7.9 μg/mL. The gold nanoparticles have shown CC50 of 69.97 μg/mL for the cell lines under study.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"50 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88831314","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2019-06-11DOI: 10.30799/JNST.252.19050401
J. Bhatt, Surbhi Benjamin, R. Ameta, S. Ameta
A composite of SnO2 quantum dots (QDs) decorated on TiO2 nanospheres was prepared and then used as photocatalyst in photodegradation of 4-nitrophenol. The structure of TiO2/SnO2 QD composites revealed that the SnO2 quantum dots are uniformly dispersed on the surface of TiO2 nanospheres. The effect of various parameters such as pH, concentration of dye, amount of semiconductor and light intensity was observed. The photocatalytic behavior of as-prepared samples shows better activity than pure TiO2 nanospheres. This study presents a choice for potential applications of quantum dots in water pollution treatment.
{"title":"Enhanced Visible Light Photocatalytic Activity of TiO2 Nanospheres/SnO2 Quantum Dots Composite for Degradation of 4-Nitrophenol","authors":"J. Bhatt, Surbhi Benjamin, R. Ameta, S. Ameta","doi":"10.30799/JNST.252.19050401","DOIUrl":"https://doi.org/10.30799/JNST.252.19050401","url":null,"abstract":"A composite of SnO2 quantum dots (QDs) decorated on TiO2 nanospheres was prepared and then used as photocatalyst in photodegradation of 4-nitrophenol. The structure of TiO2/SnO2 QD composites revealed that the SnO2 quantum dots are uniformly dispersed on the surface of TiO2 nanospheres. The effect of various parameters such as pH, concentration of dye, amount of semiconductor and light intensity was observed. The photocatalytic behavior of as-prepared samples shows better activity than pure TiO2 nanospheres. This study presents a choice for potential applications of quantum dots in water pollution treatment.","PeriodicalId":23576,"journal":{"name":"Volume 5, Issue 2","volume":"25 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2019-06-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73127369","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}