Aim: This study aims to determine individuals' health literacy and anxiety levels and their relationship. Methods: In the study, the TSOY-32 scale developed by Okyay and Abacıgil (2016) on behalf of the Ministry of Health, and the Health Anxiety Inventory (Short Version), which was translated into Turkish by Aydemir et al. (2013) for validity and reliability study, were used. The study population consists of individuals over 18 living in Isparta province. The sample size determined within the scope of the study is 384 people, and 401 participants were reached. SPSS 22 was used to analyze the collected data. Relationships between variables were examined via t-test, ANOVA analysis, correlation and regression analysis. Results: A significant difference was observed from comparing the scores of hypersensitivity to physical symptoms and anxiety subscale of the health anxiety scale with the chronic disease/disability status and age groups of the participants. No significant correlation was found between health literacy index scores and health anxiety scores. After the regression analysis to question whether the level of health literacy is a significant determinant of individuals' health anxiety level, no significant difference was observed. Conclusion: The health literacy index score of the participants was found to be 32.13. In literature, this result is considered a problematic/limited level of health literacy. As a solution, it may be possible to increase the general literacy level in society first and then take measures to increase health literacy by the health authorities. The health anxiety level of individuals was found to be mild. These findings show that, during the COVID-19 pandemic, health literacy does not have any effect that increases or decreases health anxiety level.
目的:探讨个体健康素养与焦虑水平的关系。方法:本研究采用Okyay和Abacıgil(2016)代表卫生部编制的TSOY-32量表,以及Aydemir et al.(2013)翻译成土耳其文的《健康焦虑量表(短版)》进行效度和信度研究。研究人群由居住在伊斯帕塔省的18岁以上的个人组成。在研究范围内确定的样本量为384人,并联系了401名参与者。采用SPSS 22软件对收集到的数据进行分析。通过t检验、方差分析、相关分析和回归分析检验变量之间的关系。结果:健康焦虑量表中身体症状和焦虑亚量表的超敏反应得分与慢性疾病/残疾状况和年龄有显著差异。健康素养指数得分与健康焦虑得分无显著相关。在回归分析健康素养水平是否为个体健康焦虑水平的显著决定因素后,没有观察到显著差异。结论:被试健康素养指数得分为32.13分。在文献中,这一结果被认为是有问题的/有限的健康素养水平。作为一种解决办法,可以首先提高社会的普遍识字率,然后由卫生当局采取措施提高卫生知识。个体的健康焦虑水平较轻。这些发现表明,在2019冠状病毒病大流行期间,卫生素养对增加或减少健康焦虑水平没有任何影响。
{"title":"EXAMINATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN THE HEALTH LITERACY LEVEL AND HEALTH ANXIETY OF INDIVIDUALS DURING THE COVID-19 PANDEMIC","authors":"Belma Keklik, Ekrem Mert","doi":"10.22139/jobs.1210184","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1210184","url":null,"abstract":"Aim: This study aims to determine individuals' health literacy and anxiety levels and their relationship.\u0000Methods: In the study, the TSOY-32 scale developed by Okyay and Abacıgil (2016) on behalf of the Ministry of Health, and the Health Anxiety Inventory (Short Version), which was translated into Turkish by Aydemir et al. (2013) for validity and reliability study, were used. The study population consists of individuals over 18 living in Isparta province. The sample size determined within the scope of the study is 384 people, and 401 participants were reached. SPSS 22 was used to analyze the collected data. Relationships between variables were examined via t-test, ANOVA analysis, correlation and regression analysis.\u0000Results: A significant difference was observed from comparing the scores of hypersensitivity to physical symptoms and anxiety subscale of the health anxiety scale with the chronic disease/disability status and age groups of the participants. No significant correlation was found between health literacy index scores and health anxiety scores. After the regression analysis to question whether the level of health literacy is a significant determinant of individuals' health anxiety level, no significant difference was observed.\u0000Conclusion: The health literacy index score of the participants was found to be 32.13. In literature, this result is considered a problematic/limited level of health literacy. As a solution, it may be possible to increase the general literacy level in society first and then take measures to increase health literacy by the health authorities. The health anxiety level of individuals was found to be mild. These findings show that, during the COVID-19 pandemic, health literacy does not have any effect that increases or decreases health anxiety level.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126548903","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Çalışma hayatının her alanında özellikle hizmet sektöründe çalışan ve örgütler arasında farklı beklentiler bulunmaktadır. Karşılıklı bu beklentiler her zaman yazılı ve sözlü ifade edilmese de örgütün kuralları olarak çalışanların karşısına çıkmaktadır ve zaman zaman bu durum çalışanlar için zorlayıcı olmaktadır. Bu çalışma, öğrenilmiş güçlülük ve duygusal uyumsuzluğun psikolojik sözleşme ile arasındaki ilişkiyi araştırma amacı taşımaktadır. Yöntem: Araştırmanın amacı doğrultusunda söz konusu ilişkiyi araştırmak için sağlık çalışanları üzerinde nicel bir araştırma yürütülmüştür. Bu doğrultuda, büyük bir çoğunluğu A hastanesinden olmak üzere B, C ve D hastaneleri sağlık çalışanları katılımıyla toplamda 203 sağlık çalışanı araştırmaya katılmıştır. Araştırmada kolayda örnekleme yönteminden yararlanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 26.0 ve AMOS 24 programı ile test edilmiştir. Bulgular: Araştırmadan elde edilen bulgular (n=203) neticesinde öğrenilmiş güçlülük ile psikolojik sözleşme arasında çok zayıf, pozitif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılırken duygusal uyumsuzluk ve psikolojik sözleşme arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Sonuç: Araştırma bulgularına göre öğrenilmiş güçlülük düzeyi yüksek olan sağlık çalışanları, psikolojik sözleşme durumunda az da olsa baş edebilmektedirler. Öğrenilmiş güçlülük ile psikolojik sözleşme arasında zayıf düzeyde, duygusal uyumsuzluk ve psikolojik sözleşme arasında ise anlamsız ilişki çıkmasında Covid-19 döneminin devam ettiği süreçte yapılan çalışmada sağlık çalışanlarının büyük sorumluluk üstlenmesinin etkisi olduğu düşünülmektedir.
{"title":"THE RELATIONSHIP OF LEARNED RESOURCEFULNESS AND EMOTIONAL DISSONANCE ON THE PSYCHOLOGICAL CONTRACT: RESEARCH ON HEALTHCARE EMPLOYEES","authors":"Gülnur Yağici, Didem Paşaoğlu Baş","doi":"10.22139/jobs.1206446","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1206446","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışma hayatının her alanında özellikle hizmet sektöründe çalışan ve örgütler arasında farklı beklentiler bulunmaktadır. Karşılıklı bu beklentiler her zaman yazılı ve sözlü ifade edilmese de örgütün kuralları olarak çalışanların karşısına çıkmaktadır ve zaman zaman bu durum çalışanlar için zorlayıcı olmaktadır. Bu çalışma, öğrenilmiş güçlülük ve duygusal uyumsuzluğun psikolojik sözleşme ile arasındaki ilişkiyi araştırma amacı taşımaktadır.\u0000Yöntem: Araştırmanın amacı doğrultusunda söz konusu ilişkiyi araştırmak için sağlık çalışanları üzerinde nicel bir araştırma yürütülmüştür. Bu doğrultuda, büyük bir çoğunluğu A hastanesinden olmak üzere B, C ve D hastaneleri sağlık çalışanları katılımıyla toplamda 203 sağlık çalışanı araştırmaya katılmıştır. Araştırmada kolayda örnekleme yönteminden yararlanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 26.0 ve AMOS 24 programı ile test edilmiştir.\u0000Bulgular: Araştırmadan elde edilen bulgular (n=203) neticesinde öğrenilmiş güçlülük ile psikolojik sözleşme arasında çok zayıf, pozitif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılırken duygusal uyumsuzluk ve psikolojik sözleşme arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır.\u0000Sonuç: Araştırma bulgularına göre öğrenilmiş güçlülük düzeyi yüksek olan sağlık çalışanları, psikolojik sözleşme durumunda az da olsa baş edebilmektedirler. Öğrenilmiş güçlülük ile psikolojik sözleşme arasında zayıf düzeyde, duygusal uyumsuzluk ve psikolojik sözleşme arasında ise anlamsız ilişki çıkmasında Covid-19 döneminin devam ettiği süreçte yapılan çalışmada sağlık çalışanlarının büyük sorumluluk üstlenmesinin etkisi olduğu düşünülmektedir.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"46 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115288573","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışmanın amacı; mobil sağlık uygulamalarının kullanım sıklıklarını belirleyerek mobil sağlık uygulaması kullanımının e-Sağlık okuryazarlığıyla olan ilişkisini ortaya koymak ve kullanıcıların mobil sağlık uygulamalarını tercih nedenlerini, ihtiyaç duydukları mobil sağlık uygulamalarının neler olduğunu ve mevcut uygulamalara yönelik endişe düzeylerini belirlemektir. Yöntem: Çalışmadaki veriler Norman ve Skinner (2006) tarafından geliştirilerek Gencer (2017) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “E-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistik, bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Veriler %95 güven aralığında (p=0,05) analiz edilmiştir. Bulgular: Katılımcıların %93,51’i sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için farklı kategorilerde mobil sağlık uygulaması kullanmayı tercih etmekte olup, e-Sağlık okuryazarlığı düzeylerinin tüm kategorilerde iyi ve genel olarak 3,76 ortalama ile yüksek seviyelerdedir. Katılımcıların yaş ve cinsiyetine göre e-sağlık okuryazarlığı düzeylerinde anlamlı fark bulunmamasına karşılık eğitim durumu ve çalışma durumlarına göre anlamlı fark bulunmaktadır. Katılımcıların yaklaşık %56’sı mobil sağlık uygulaması kullanırken veri gizliliği ve güvenliği konularında endişe duymadığını ifade ederken, %30’u kararsız olduğunu, %14’ü ise endişelendiğini belirtmektedir. Sonuç: Araştırmanın sonuçlarına göre çalışmaya katılan bireylerde mobil sağlık uygulamalarının kullanımı oldukça yaygın olup en sık tercih edilen mobil sağlık uygulamaları arasında çevrim içi randevu alma uygulamaları gelmektedir.
{"title":"THE RELATIONSHIP OF INDIVIDUALS USE OF MOBILE HEALTH APPLICATION AND E-HEALTH LITERACY","authors":"Emin Kaya, E. Eke","doi":"10.22139/jobs.1159206","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1159206","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı; mobil sağlık uygulamalarının kullanım sıklıklarını belirleyerek mobil sağlık uygulaması kullanımının e-Sağlık okuryazarlığıyla olan ilişkisini ortaya koymak ve kullanıcıların mobil sağlık uygulamalarını tercih nedenlerini, ihtiyaç duydukları mobil sağlık uygulamalarının neler olduğunu ve mevcut uygulamalara yönelik endişe düzeylerini belirlemektir.\u0000Yöntem: Çalışmadaki veriler Norman ve Skinner (2006) tarafından geliştirilerek Gencer (2017) tarafından Türkçe’ye uyarlanan “E-Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistik, bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Veriler %95 güven aralığında (p=0,05) analiz edilmiştir.\u0000Bulgular: Katılımcıların %93,51’i sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için farklı kategorilerde mobil sağlık uygulaması kullanmayı tercih etmekte olup, e-Sağlık okuryazarlığı düzeylerinin tüm kategorilerde iyi ve genel olarak 3,76 ortalama ile yüksek seviyelerdedir. Katılımcıların yaş ve cinsiyetine göre e-sağlık okuryazarlığı düzeylerinde anlamlı fark bulunmamasına karşılık eğitim durumu ve çalışma durumlarına göre anlamlı fark bulunmaktadır. Katılımcıların yaklaşık %56’sı mobil sağlık uygulaması kullanırken veri gizliliği ve güvenliği konularında endişe duymadığını ifade ederken, %30’u kararsız olduğunu, %14’ü ise endişelendiğini belirtmektedir. \u0000Sonuç: Araştırmanın sonuçlarına göre çalışmaya katılan bireylerde mobil sağlık uygulamalarının kullanımı oldukça yaygın olup en sık tercih edilen mobil sağlık uygulamaları arasında çevrim içi randevu alma uygulamaları gelmektedir.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"17 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122170167","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Algılanan riskin tüketicilerin ikinci el ürünlere yönelik tutumları ve satın alma niyetleri üzerinde önemli bir belirleyici olduğu görülmektedir. Fiziksel temas ve gözlemin bulunmadığı dijital platformlarda tüketicilerin özellikle ürün temelli risk algıları ön plana çıkmaktadır. Buradan hareketle, bu çalışmada, tüketicilerin yalnızca ikinci el ürünlere yönelik algılamış oldukları ürün temelli risk türlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmada nitel bir yöntem benimsenmiştir. Dijital ikinci el ürün platformlarından ikinci el ürün satın alan / almayan 150 tüketiciye anket uygulanmıştır. Açık uçlu sorulardan elde edilen bulgular içerik analizine tabi tutulmuştur. Bulgular: İkinci el ürün riskine ait hijyen, özensiz / hor kullanım, performans, kondisyon, garanti, asimetrik bilgi, kötü / negatif enerji, sağlık ve orijinallik olmak üzere toplam 9 tema ortaya çıkarılmıştır. Sonuç: Dijital platformlar, ikinci el ürün alışveriş sürecini kolaylaştırmanın yanında tüketicilerin ürün temelli risk algılarını da arttırmaktadır. Ürünün anlatıldığı gibi olmaması ve eksik bilgiden kaynaklı güvensizlik, özellikle hijyen ve sağlık endişelerini beraberinde getirmektedir.
{"title":"DİJİTAL İKİNCİ EL ÜRÜN PLATFORMLARINDA ALGILANAN ÜRÜN RİSKİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA","authors":"Emre Yıldırım, Enes Karadere","doi":"10.22139/jobs.1260689","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1260689","url":null,"abstract":"Amaç: Algılanan riskin tüketicilerin ikinci el ürünlere yönelik tutumları ve satın alma niyetleri üzerinde önemli bir belirleyici olduğu görülmektedir. Fiziksel temas ve gözlemin bulunmadığı dijital platformlarda tüketicilerin özellikle ürün temelli risk algıları ön plana çıkmaktadır. Buradan hareketle, bu çalışmada, tüketicilerin yalnızca ikinci el ürünlere yönelik algılamış oldukları ürün temelli risk türlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.\u0000Yöntem: Araştırmada nitel bir yöntem benimsenmiştir. Dijital ikinci el ürün platformlarından ikinci el ürün satın alan / almayan 150 tüketiciye anket uygulanmıştır. Açık uçlu sorulardan elde edilen bulgular içerik analizine tabi tutulmuştur.\u0000Bulgular: İkinci el ürün riskine ait hijyen, özensiz / hor kullanım, performans, kondisyon, garanti, asimetrik bilgi, kötü / negatif enerji, sağlık ve orijinallik olmak üzere toplam 9 tema ortaya çıkarılmıştır.\u0000Sonuç: Dijital platformlar, ikinci el ürün alışveriş sürecini kolaylaştırmanın yanında tüketicilerin ürün temelli risk algılarını da arttırmaktadır. Ürünün anlatıldığı gibi olmaması ve eksik bilgiden kaynaklı güvensizlik, özellikle hijyen ve sağlık endişelerini beraberinde getirmektedir.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"342 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114234476","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Müşterilerin diyetisyen hizmetlerine yönelik tercihleri ile kalite algılarının boyutlarını belirlemek ve kalite algısının hizmet alınan kurum açısından farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. Yöntem: Araştırma nicel yöntemle kurgulanmış tanımlayıcı bir araştırmadır. Verilerin toplanmasında çevrimiçi anket tekniğinden yararlanılmıştır. Yargısal örnekleme yoluyla ulaşılan 240 katılımcıya ait veri SPSS’te analiz edilmiştir. Bulgular: Müşteriler kadın diyetisyenleri tercih etmektedir. Diyetisyen tercihinde en etkili unsur, diğer tüketicilerin tavsiyesidir. Diyetisyen hizmetlerinde müşterilerin kalite algıları; diyetisyenin ve yardımcı personelin sunduğu hizmet ile fiziksel varlıklardan oluşmaktadır. Müşterilerin hizmet aldıkları kurum türüne göre algıladıkları kalite, diyetisyenin ve yardımcı personelin sunduğu hizmetler ile fiziksel varlıklar bakımından farklılaşmaktadır. Sonuç: En önemli kalite bileşeni diyetisyen tarafından sunulan hizmetlerdir. Pozitif enerjiyle danışanla güçlü bir etkileşim kurma ve onun problemlerine hızlı çözüm bulma becerisi önemlidir. Diyetisyen fiziksel görünümüyle ve bilgisiyle ikna edebilmeli, teknolojiyi iyi kullanmalı, danışanı yönlendirebilmelidir. Hizmetin sunulduğu ortama ilişkin fiziksel kanıtlar ile yardımcı personelin müşteriyle etkileşimi de kalite standartlarının geliştirilmesi açısından önemlidir. Kalite algıları, hizmetin özel kurumlarda sunulması durumunda daha yüksek düzeydedir.
{"title":"CUSTOMERS' PERCEPTIONS ON QUALITY IN DIETICIAN SERVICES: A COMPARATIVE RESEARCH ON PUBLIC AND PRIVATE HEALTH INSTITUTIONS","authors":"Ebru Bingöl, Tugba Kilicer","doi":"10.22139/jobs.1168522","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1168522","url":null,"abstract":"Amaç: Müşterilerin diyetisyen hizmetlerine yönelik tercihleri ile kalite algılarının boyutlarını belirlemek ve kalite algısının hizmet alınan kurum açısından farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. \u0000Yöntem: Araştırma nicel yöntemle kurgulanmış tanımlayıcı bir araştırmadır. Verilerin toplanmasında çevrimiçi anket tekniğinden yararlanılmıştır. Yargısal örnekleme yoluyla ulaşılan 240 katılımcıya ait veri SPSS’te analiz edilmiştir.\u0000Bulgular: Müşteriler kadın diyetisyenleri tercih etmektedir. Diyetisyen tercihinde en etkili unsur, diğer tüketicilerin tavsiyesidir. Diyetisyen hizmetlerinde müşterilerin kalite algıları; diyetisyenin ve yardımcı personelin sunduğu hizmet ile fiziksel varlıklardan oluşmaktadır. Müşterilerin hizmet aldıkları kurum türüne göre algıladıkları kalite, diyetisyenin ve yardımcı personelin sunduğu hizmetler ile fiziksel varlıklar bakımından farklılaşmaktadır.\u0000Sonuç: En önemli kalite bileşeni diyetisyen tarafından sunulan hizmetlerdir. Pozitif enerjiyle danışanla güçlü bir etkileşim kurma ve onun problemlerine hızlı çözüm bulma becerisi önemlidir. Diyetisyen fiziksel görünümüyle ve bilgisiyle ikna edebilmeli, teknolojiyi iyi kullanmalı, danışanı yönlendirebilmelidir. Hizmetin sunulduğu ortama ilişkin fiziksel kanıtlar ile yardımcı personelin müşteriyle etkileşimi de kalite standartlarının geliştirilmesi açısından önemlidir. Kalite algıları, hizmetin özel kurumlarda sunulması durumunda daha yüksek düzeydedir.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"123 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127911575","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışmanın amacı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) verileri ile özel sağlık hizmeti sunan işletmelerin 2009-2020 yıllarına ait finansal durumunu ve performansını oran analizi yöntemiyle analiz etmektir.Yöntem: Çalışmada TCMB web sitesinden elde edilen 2009-2020 yıllarına ait Q-861 Hastane Hizmetleri Alt Sektörünün bilançoları ve gelir tabloları kullanılmıştır. Hastane hizmetleri alt sektörü retrospektif olarak 2009-2020 yılları için bilanço ve gelir tablolarından elde edilen veriler Microsoft Office Excel programı ile oran analizine tabi tutulmuş ve sağlık sektörü için literatürde genel kabul görmüş oranlar doğrultusunda yorumlanmıştır.Bulgular: Özel sağlık hizmeti sunan işletmelerin likidite oranları olması gereken değerlerden düşük olup 2009-2010 yıllarında ideal seviyededir. Finansal yapı oranları da olması gereken değerin altında hesaplanmış olup borçlanma oranının yıllar itibariyle giderek yükseldiği görülmüştür. Varlıkları kullanım oranları bakımından ise stok devir hızı ve alacak devir hızından yüksek bulunmuştur. Diğer bir ifadeyle stokların elden çıkması ile alacakların tahsilinden hızlı olmaktadır. Karlılık oranlarından net kar marjı, öz sermaye karlılık oranı ve varlık karlılık oranları 2011, 2016 ve 2018 yıllarında negatif değer alarak zarar görülmektedir.Sonuç: Sağlık hizmetleri sunumunda yüksek teknoloji ürünü ve oldukça yüksek maliyetli cihazlar ve malzemeler kullanılmaktadır. Bu cihazların ve malzemelerin yerli üretiminin maliyetleri ve dışa bağımlılığı azaltacağı dolayısıyla finansal durumu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Sağlık hizmetleri finansmanında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) önemli yer tutmaktadır. Bu durumun özel sağlık işletmelerinin alacakların tahsil süresini, satış fiyatını ve karlılığını etkilediği sonucuna varılmıştır.
{"title":"SAĞLIK HİZMETİ SUNAN ÖZEL İŞLETMELERİN FİNANSAL ANALİZİ: MERKEZ BANKASI VERİLERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA","authors":"Enver Bozdemi̇r, Ali Özgür Güley","doi":"10.22139/jobs.1145532","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1145532","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) verileri ile özel sağlık hizmeti sunan işletmelerin 2009-2020 yıllarına ait finansal durumunu ve performansını oran analizi yöntemiyle analiz etmektir.Yöntem: Çalışmada TCMB web sitesinden elde edilen 2009-2020 yıllarına ait Q-861 Hastane Hizmetleri Alt Sektörünün bilançoları ve gelir tabloları kullanılmıştır. Hastane hizmetleri alt sektörü retrospektif olarak 2009-2020 yılları için bilanço ve gelir tablolarından elde edilen veriler Microsoft Office Excel programı ile oran analizine tabi tutulmuş ve sağlık sektörü için literatürde genel kabul görmüş oranlar doğrultusunda yorumlanmıştır.Bulgular: Özel sağlık hizmeti sunan işletmelerin likidite oranları olması gereken değerlerden düşük olup 2009-2010 yıllarında ideal seviyededir. Finansal yapı oranları da olması gereken değerin altında hesaplanmış olup borçlanma oranının yıllar itibariyle giderek yükseldiği görülmüştür. Varlıkları kullanım oranları bakımından ise stok devir hızı ve alacak devir hızından yüksek bulunmuştur. Diğer bir ifadeyle stokların elden çıkması ile alacakların tahsilinden hızlı olmaktadır. Karlılık oranlarından net kar marjı, öz sermaye karlılık oranı ve varlık karlılık oranları 2011, 2016 ve 2018 yıllarında negatif değer alarak zarar görülmektedir.Sonuç: Sağlık hizmetleri sunumunda yüksek teknoloji ürünü ve oldukça yüksek maliyetli cihazlar ve malzemeler kullanılmaktadır. Bu cihazların ve malzemelerin yerli üretiminin maliyetleri ve dışa bağımlılığı azaltacağı dolayısıyla finansal durumu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Sağlık hizmetleri finansmanında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) önemli yer tutmaktadır. Bu durumun özel sağlık işletmelerinin alacakların tahsil süresini, satış fiyatını ve karlılığını etkilediği sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"47 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116744096","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: The main purpose of this study is to determine the effect of the personality characteristics of healthcare workers on their perceptions of organizational support and organizational trust. Method: The population of the research consisted of the employees of the private hospital providing secondary care in three different regions in Istanbul. The convenience sampling method was preferred in the study. The data were collected using the online questionnaire technique. The total number of questionnaires that were evaluated and used in the data analysis is 510. SPSS 23 and AMOS 26 package programs were used to analyze the data. Descriptive statistics, multiple linear regression analysis, and structural equation modeling were applied to the data. Findings: The findings obtained with the structural equation analysis showed that the construct validity of the model was provided. The direct causal effect of the personality traits of health workers on their perceptions of organizational support is positive, and the effect level is 0.122; On the other hand, it has been determined that the direct causal effect on organizational trust perceptions is positive, and the effect level is 0.225. Results: According to the results obtained from the regression analysis, it is seen that the high level of extraversion, responsibility, and openness characteristics of health workers positively affected their perceptions of organizational support. Therefore, healthcare professionals who are more extrovert, adaptable, and responsible show higher organizational support and organizational trust. It is suggested that personality traits being compatible with the organization may have a positive effect on outputs such as employee performance, job satisfaction, commitment, and motivation, and the study should be expanded in this direction.
{"title":"THE EFFECT OF PERSONALITY CHARACTERISTICS OF HEALTHCARE WORKERS ON THEIR PERCEPTIONS OF ORGANIZATIONAL SUPPORT AND ORGANIZATIONAL TRUST","authors":"Tekin Sancar, Fuat Yalman","doi":"10.22139/jobs.1163371","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1163371","url":null,"abstract":"Aim: The main purpose of this study is to determine the effect of the personality characteristics of healthcare workers on their perceptions of organizational support and organizational trust. Method: The population of the research consisted of the employees of the private hospital providing secondary care in three different regions in Istanbul. The convenience sampling method was preferred in the study. The data were collected using the online questionnaire technique. The total number of questionnaires that were evaluated and used in the data analysis is 510. SPSS 23 and AMOS 26 package programs were used to analyze the data. Descriptive statistics, multiple linear regression analysis, and structural equation modeling were applied to the data. Findings: The findings obtained with the structural equation analysis showed that the construct validity of the model was provided. The direct causal effect of the personality traits of health workers on their perceptions of organizational support is positive, and the effect level is 0.122; On the other hand, it has been determined that the direct causal effect on organizational trust perceptions is positive, and the effect level is 0.225. Results: According to the results obtained from the regression analysis, it is seen that the high level of extraversion, responsibility, and openness characteristics of health workers positively affected their perceptions of organizational support. Therefore, healthcare professionals who are more extrovert, adaptable, and responsible show higher organizational support and organizational trust. It is suggested that personality traits being compatible with the organization may have a positive effect on outputs such as employee performance, job satisfaction, commitment, and motivation, and the study should be expanded in this direction.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"05 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126387402","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: The aim of the study is, besides other things, to establish the extent in which determinants of bank lending are implemented in association with the performance of micro, small and medium enterprises in Nigeria.Method: The study applied the econometrics method of data analysis. Secondary data for the research were gathered from the Central Bank of Nigeria's Statistical Bulletin, which has a long history of providing accessible, adequate, accurate, and reliable data. Multiple regression analysis was used in conjunction with Stata software.Findings: The study shows that bank size has a significant influence on bank lending to MSMEs, the regression coefficient further reveals that bank size is negatively associated with bank lending to MSMEs, this implies that an increase in bank size will not always bring about an increase in bank lending to MSMEs. The finding also shows that credit risk and bank liquidity have a significant influence on bank lending to MSMEs, the regression result further reveals that credit risk is negatively associated with bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in credit risk will cause a decrease in lending to MSMEs in the same vein liquidity ratio was found to be positively related to bank lending to MSMEs, thus implying that higher liquidity ratio will propel higher bank lending to MSMEs. Finally, the finding shows that the volume of deposits and interest rates have a significant relationship with bank lending to MSMEs. The regression result further reveals that interest rate is negatively associated with bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in interest rate will cause a decrease in bank lending to MSMEs. In the same vein volume of deposits was found to be positively related to bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in the volume of deposits will cause an increase in bank lending to MSMEsResults: The study concluded that the determinants of bank lending have an effect on the access to capital and the development of MSMEs in Nigeria. The research suggested that banks should develop an alternative financing strategy that would alleviate lending constraints to MSMEs. This is because MSMEs are subjected to strict terms and conditions by banks, prompting them to seek other sources of funding that may be insufficient to finance their operations and ensure their survival.
{"title":"DETERMINANTS OF BANK LENDING AND CREDIT ACCESSIBILITY OF MICRO, SMALL AND MEDIUM ENTERPRISES","authors":"Adeshola Olunuga","doi":"10.22139/jobs.1093265","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1093265","url":null,"abstract":"Aim: The aim of the study is, besides other things, to establish the extent in which determinants of bank lending are implemented in association with the performance of micro, small and medium enterprises in Nigeria.Method: The study applied the econometrics method of data analysis. Secondary data for the research were gathered from the Central Bank of Nigeria's Statistical Bulletin, which has a long history of providing accessible, adequate, accurate, and reliable data. Multiple regression analysis was used in conjunction with Stata software.Findings: The study shows that bank size has a significant influence on bank lending to MSMEs, the regression coefficient further reveals that bank size is negatively associated with bank lending to MSMEs, this implies that an increase in bank size will not always bring about an increase in bank lending to MSMEs. The finding also shows that credit risk and bank liquidity have a significant influence on bank lending to MSMEs, the regression result further reveals that credit risk is negatively associated with bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in credit risk will cause a decrease in lending to MSMEs in the same vein liquidity ratio was found to be positively related to bank lending to MSMEs, thus implying that higher liquidity ratio will propel higher bank lending to MSMEs. Finally, the finding shows that the volume of deposits and interest rates have a significant relationship with bank lending to MSMEs. The regression result further reveals that interest rate is negatively associated with bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in interest rate will cause a decrease in bank lending to MSMEs. In the same vein volume of deposits was found to be positively related to bank lending to MSMEs, thus implying that an increase in the volume of deposits will cause an increase in bank lending to MSMEsResults: The study concluded that the determinants of bank lending have an effect on the access to capital and the development of MSMEs in Nigeria. The research suggested that banks should develop an alternative financing strategy that would alleviate lending constraints to MSMEs. This is because MSMEs are subjected to strict terms and conditions by banks, prompting them to seek other sources of funding that may be insufficient to finance their operations and ensure their survival.","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"130 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130534879","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Muhasebe tahminlerindeki değişiklikler (MTD), işletmelerin hem cari hem de gelecek dönem finansal tabloları üzerinde etkili olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, MTD’lerin Kâr veya Zarar Tablosu üzerindeki yansımasını incelemektir. Yöntem: Bu amaçla, Borsa İstanbul (BİST)’de 2013-2021 yılları arasında işlem gören şirketlerden MTD açıklayan şirketlerin MTD’leri içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir.Bulgular: Araştırmanın bulguları, MTD yapmayan şirketlerin (%40,3) MTD yapan şirketlerden (%1,60) daha fazla olduğunu ve MTD olup olmadığına ilişkin açıklamada bulunmayan şirketler (%58,1) olduğunu göstermiştir. Ayrıca, en çok yapılan MTD’nin faydalı ömür değişikliği olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, MTD’nin Kâr veya Zarar Tablosu üzerindeki etkisinin artış ve/veya azalış yönünde olduğu, MTD’nin en fazla etkisinin cari dönem Kâr veya Zarar Tablosu üzerinde olduğu, nadiren hem cari hem de gelecek dönem üzerinde etkisinin olduğu görülmüştür. Ayrıca, cari dönem Kâr veya Zarar Tablosu’nda en fazla azaltıcı etki 2014 yılında; en fazla artırıcı etki ise 2018 yılında gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, MTD dönem Kâr veya Zarar Tablosu’nu etkileyen şirketlerin çoğunlukla Dört Büyüklerce denetlendiği, bu şirketlere en çok verilen görüşün ise “olumlu görüş” olduğu tespit edilmiştir.Sonuç: Finansal bilgi kullanıcılarının finansal tabloları değerlendirmek suretiyle alacakları kararları üzerinde MTD’lerin finansal tablolardaki yansımasının önemli bir unsur olabileceğine dikkat çekilmiştir. Araştırmanın bulguları, MTD değişikliği yapan şirketlerin MTD değişikliği yapmayan şirketlerden fazla olması, MTD değişikliği yapılıp yapılmadığına ilişkin dipnot açıklaması bulunmayan şirketler olması ve en fazla yapılan MTD’nin faydalı ömüre ilişkin değişiklik olması yönüyle, önceki çalışma sonuçlarını (Aktaş, 2013; Ömürbek & Öztürk, 2013) desteklemektedir.
{"title":"MUHASEBE TAHMİN DEĞİŞİKLİKLERİNİN FİNANSAL TABLOLARDAKİ YANSIMALARI: BİST ŞİRKETLERİNİN ANALİZİ (2013-2021)","authors":"Zeynep ÖZENİR HAYDAROĞLU, Alpaslan Yaşar","doi":"10.22139/jobs.1184706","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1184706","url":null,"abstract":"Amaç: Muhasebe tahminlerindeki değişiklikler (MTD), işletmelerin hem cari hem de gelecek dönem finansal tabloları üzerinde etkili olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, MTD’lerin Kâr veya Zarar Tablosu üzerindeki yansımasını incelemektir. Yöntem: Bu amaçla, Borsa İstanbul (BİST)’de 2013-2021 yılları arasında işlem gören şirketlerden MTD açıklayan şirketlerin MTD’leri içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir.Bulgular: Araştırmanın bulguları, MTD yapmayan şirketlerin (%40,3) MTD yapan şirketlerden (%1,60) daha fazla olduğunu ve MTD olup olmadığına ilişkin açıklamada bulunmayan şirketler (%58,1) olduğunu göstermiştir. Ayrıca, en çok yapılan MTD’nin faydalı ömür değişikliği olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan, MTD’nin Kâr veya Zarar Tablosu üzerindeki etkisinin artış ve/veya azalış yönünde olduğu, MTD’nin en fazla etkisinin cari dönem Kâr veya Zarar Tablosu üzerinde olduğu, nadiren hem cari hem de gelecek dönem üzerinde etkisinin olduğu görülmüştür. Ayrıca, cari dönem Kâr veya Zarar Tablosu’nda en fazla azaltıcı etki 2014 yılında; en fazla artırıcı etki ise 2018 yılında gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, MTD dönem Kâr veya Zarar Tablosu’nu etkileyen şirketlerin çoğunlukla Dört Büyüklerce denetlendiği, bu şirketlere en çok verilen görüşün ise “olumlu görüş” olduğu tespit edilmiştir.Sonuç: Finansal bilgi kullanıcılarının finansal tabloları değerlendirmek suretiyle alacakları kararları üzerinde MTD’lerin finansal tablolardaki yansımasının önemli bir unsur olabileceğine dikkat çekilmiştir. Araştırmanın bulguları, MTD değişikliği yapan şirketlerin MTD değişikliği yapmayan şirketlerden fazla olması, MTD değişikliği yapılıp yapılmadığına ilişkin dipnot açıklaması bulunmayan şirketler olması ve en fazla yapılan MTD’nin faydalı ömüre ilişkin değişiklik olması yönüyle, önceki çalışma sonuçlarını (Aktaş, 2013; Ömürbek & Öztürk, 2013) desteklemektedir. ","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"286 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122866945","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Aim: The COVID-19 outbreak started a new era as it changed the balance between work and family by necessitating remote working. However, only a few studies have investigated work-family conflict during the pandemic. Hence, the primary aim of this study is to examine work arrangement and work-family conflict relationship. It is also expected that gender will have a moderating role that affects work-family conflict in different ways depending on work arrangements. The second purpose of the study is to explore the aspects that facilitate working from home.Method: The sample consisted of 245 employees working in finance and information sectors in Turkey. Data was collected by using questionnaires.Findings: Results indicated that office workers had higher work-to-family conflict than remote workers and hybrid workers. No significant difference was found on family-to-work conflict regarding the work arrangement, and gender did not act as a moderator. Regarding the second purpose of the study, the aspects that facilitate working from home were classified into three categories. In the content analysis, the most repeated codes were related to working conditions, followed by physical and psycho-social needs.Results: This research is one of the first investigations in Turkey to explore the relationship between work arrangement and work-family conflict during the COVID-19 outbreak providing important results regarding the remote working arrangements adopted by many organizations worldwide.
{"title":"REMOTE WORKING AND WORK-FAMILY CONFLICT DURING THE COVID-19 OUTBREAK","authors":"Asiye Yüksel Ağargün, T. Turgut","doi":"10.22139/jobs.1120712","DOIUrl":"https://doi.org/10.22139/jobs.1120712","url":null,"abstract":"Aim: The COVID-19 outbreak started a new era as it changed the balance between work and family by necessitating remote working. However, only a few studies have investigated work-family conflict during the pandemic. Hence, the primary aim of this study is to examine work arrangement and work-family conflict relationship. It is also expected that gender will have a moderating role that affects work-family conflict in different ways depending on work arrangements. The second purpose of the study is to explore the aspects that facilitate working from home.Method: The sample consisted of 245 employees working in finance and information sectors in Turkey. Data was collected by using questionnaires.Findings: Results indicated that office workers had higher work-to-family conflict than remote workers and hybrid workers. No significant difference was found on family-to-work conflict regarding the work arrangement, and gender did not act as a moderator. Regarding the second purpose of the study, the aspects that facilitate working from home were classified into three categories. In the content analysis, the most repeated codes were related to working conditions, followed by physical and psycho-social needs.Results: This research is one of the first investigations in Turkey to explore the relationship between work arrangement and work-family conflict during the COVID-19 outbreak providing important results regarding the remote working arrangements adopted by many organizations worldwide. ","PeriodicalId":258137,"journal":{"name":"İşletme Bilimi Dergisi","volume":"105 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121506876","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}