Amaç: Bu çalışmada COVID-19 pandemi öncesi ve COVID-19 pandemi döneminde uzamış entübasyon nedeniyle trakeotomi açılmış hastaları karşılaştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmada Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım ünitesinde, Eylül 2018 ile Ağustos 2021 tarihleri arasında uzamış entübasyon sonrası trakeotomi açılmış 179 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. COVID-19 pandemi öncesi 18 aylık dönemde (Eylül 2018 ile Şubat 2020) trakeotomi açılmış olan hastalar grup 1 (n:80) ve COVID-19 pandemi (Mart 2020 ile Ağustos 2021) döneminde trakeotomi açılmış hastalar grup 2 (n:99) olacak şekilde iki gruba ayrıldı. İki grup demografik özellikler, entübasyon süreleri, trakeotomiye bağlı erken ve geç komplikasyonlar, hastaların nihai sonuçları (exitus, eve taburcu, palyatif ve diğer servislere devri) açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Grup 1’deki hastaların %45’i kadın, % 55’i erkekti. Grup 2’deki hastaların % 51’i kadın, % 49’u erkekti. Cinsiyet bakımından gruplar arasında istatistiksel fark saptanmadı. Gruplar arasında yaş ve entübasyon süreleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Trakeotomi komplikasyonu bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Çalışmamızda COVID-19 pandemi döneminde trakeotomi açılan hastaların pandemi öncesi döneme göre daha genç yaşta olduğu gözlendi. Ayrıca pandemi döneminde entübasyon süresi pandemi öncesi dönemine göre daha uzun saptandı.
{"title":"COVID-19 Pandemi Öncesi ve Pandemi Döneminde Trakeotomi Sonuçlarının Karşılaştırılması","authors":"Fatih Yücedağ, Ş. Kahraman","doi":"10.30733/std.2022.01550","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01550","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada COVID-19 pandemi öncesi ve COVID-19 pandemi döneminde uzamış entübasyon nedeniyle trakeotomi açılmış hastaları karşılaştırmayı amaçladık.\u0000Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmada Karaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım ünitesinde, Eylül 2018 ile Ağustos 2021 tarihleri arasında uzamış entübasyon sonrası trakeotomi açılmış 179 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. COVID-19 pandemi öncesi 18 aylık dönemde (Eylül 2018 ile Şubat 2020) trakeotomi açılmış olan hastalar grup 1 (n:80) ve COVID-19 pandemi (Mart 2020 ile Ağustos 2021) döneminde trakeotomi açılmış hastalar grup 2 (n:99) olacak şekilde iki gruba ayrıldı. İki grup demografik özellikler, entübasyon süreleri, trakeotomiye bağlı erken ve geç komplikasyonlar, hastaların nihai sonuçları (exitus, eve taburcu, palyatif ve diğer servislere devri) açısından karşılaştırıldı.\u0000Bulgular: Grup 1’deki hastaların %45’i kadın, % 55’i erkekti. Grup 2’deki hastaların % 51’i kadın, % 49’u erkekti. Cinsiyet bakımından gruplar arasında istatistiksel fark saptanmadı. Gruplar arasında yaş ve entübasyon süreleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Trakeotomi komplikasyonu bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05).\u0000Sonuç: Çalışmamızda COVID-19 pandemi döneminde trakeotomi açılan hastaların pandemi öncesi döneme göre daha genç yaşta olduğu gözlendi. Ayrıca pandemi döneminde entübasyon süresi pandemi öncesi dönemine göre daha uzun saptandı.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115195243","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
M. Ozer, Ali Avci, I. Baloglu, Kader Zeybek Aydogan
Amaç: Bu çalışmada biyokimyasal parametreler, vital bulgular ve nötrofil-lenfosit oranı (NLR) değerlerinin COVID-19 hastalarında yoğun bakım yatış endikasyonunun belirlenmesinde kullanılabilir olup olmadığı amaçlandı. Hastalar ve Yöntem: Bu retrospektif gözlemsel çalışma, bir üniversite hastanesinin acil servisinde gerçekleştirildi. 1-31 Temmuz 2020 tarihinde hastanemize başvurmuş SARS-CoV-2 PCR testi pozitif olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Elektronik ortamda hastaların laboratuvar sonuçları, demografik bulguları ve klinik sonuçları toplandı. Hastalar taburcu edilmiş, servise veya yoğun bakıma yatışı yapılmış olarak 3 gruba ayrıldı. Gruplar arasında semptomların görülme sıklığı, şiddeti, ek hastalıklar, laboratuvar değerleri, NLR değerleri kıyaslandı. Bulgular: Çalışmaya toplam 489 hasta dahil edildi. Dahil edilen hastaların ortalama yaşı 48.69 + 17.25 yıl iken bunların 260’ı (%53,16) kadındı. Bu hastaların 248’i (%50,9) taburcu edilirken, 207’si (%42,3) servislere, 33 (%6,7)’ü de yoğun bakım ünitelerine alındı. Yoğun bakıma yatış yapılan hastaların yaş, kalp hızı, üre, kreatinin, CRP, D-dimer ve NLR değerleri diğer gruplara kıyasla yüksekken, bu grupta oksijen saturasyonu ise istatiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. Yoğun bakımı yatışı olanlarda Diabetes Mellitus, Esansiyel Hipertansiyon, Kronik Obstrüktif Akciğer hastalığı gibi eşlik eden sistemik rahatsızlıklar daha fazlaydı. Çok değişkenli analizde oksijen satürasyonu (OR:0.803) ve nötrofil-lenfosit oranı (OR:1.09) yoğun bakım ünitesinde yatış endikasyonunun bağımsız öngördürücüsü olarak bulundu. Sonuç: Çalışmamızın sonucunda acil servise COVID-19 nedeni ile başvuran hastalarda özellikle düşük oksijen satürasyonu ve yüksek nötrofil-lenfosit oranının yoğun bakım yatış endikasyonun belirlenmesinde kullanılabileceklerini düşünüyoruz.
{"title":"Factors Associated with Intensive Care Hospitalization in Patients with Covid-19","authors":"M. Ozer, Ali Avci, I. Baloglu, Kader Zeybek Aydogan","doi":"10.30733/std.2022.01551","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01551","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada biyokimyasal parametreler, vital bulgular ve nötrofil-lenfosit oranı (NLR) değerlerinin COVID-19 hastalarında yoğun bakım yatış endikasyonunun belirlenmesinde kullanılabilir olup olmadığı amaçlandı.\u0000Hastalar ve Yöntem: Bu retrospektif gözlemsel çalışma, bir üniversite hastanesinin acil servisinde gerçekleştirildi. 1-31 Temmuz 2020 tarihinde hastanemize başvurmuş SARS-CoV-2 PCR testi pozitif olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Elektronik ortamda hastaların laboratuvar sonuçları, demografik bulguları ve klinik sonuçları toplandı. Hastalar taburcu edilmiş, servise veya yoğun bakıma yatışı yapılmış olarak 3 gruba ayrıldı. Gruplar arasında semptomların görülme sıklığı, şiddeti, ek hastalıklar, laboratuvar değerleri, NLR değerleri kıyaslandı.\u0000Bulgular: Çalışmaya toplam 489 hasta dahil edildi. Dahil edilen hastaların ortalama yaşı 48.69 + 17.25 yıl iken bunların 260’ı (%53,16) kadındı. Bu hastaların 248’i (%50,9) taburcu edilirken, 207’si (%42,3) servislere, 33 (%6,7)’ü de yoğun bakım ünitelerine alındı. Yoğun bakıma yatış yapılan hastaların yaş, kalp hızı, üre, kreatinin, CRP, D-dimer ve NLR değerleri diğer gruplara kıyasla yüksekken, bu grupta oksijen saturasyonu ise istatiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. Yoğun bakımı yatışı olanlarda Diabetes Mellitus, Esansiyel Hipertansiyon, Kronik Obstrüktif Akciğer hastalığı gibi eşlik eden sistemik rahatsızlıklar daha fazlaydı. Çok değişkenli analizde oksijen satürasyonu (OR:0.803) ve nötrofil-lenfosit oranı (OR:1.09) yoğun bakım ünitesinde yatış endikasyonunun bağımsız öngördürücüsü olarak bulundu.\u0000Sonuç: Çalışmamızın sonucunda acil servise COVID-19 nedeni ile başvuran hastalarda özellikle düşük oksijen satürasyonu ve yüksek nötrofil-lenfosit oranının yoğun bakım yatış endikasyonun belirlenmesinde kullanılabileceklerini düşünüyoruz.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128075465","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Selman Belviranlı, A. Gundogan, Enver Mirza, Mehmet Adam, Refik Oltulu
Amaç: Bu çalışmanın amacı yarı-otomatik bir yazılım kullanılarak yapılan kantitatif korneal subbazal sinir pleksusu (KSSP) analizlerinin gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirliğinin değerlendirilmesidir. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Bölümüne 20 Aralık 2021 – 20 Ocak 2022 tarihleri arasında başvuran 40 gönüllü dahil edildi. Katılımcıların sağ gözlerinden Heidelberg Retina Tomografisi III ile entegre Rostock Kornea Modülü kullanılarak KSSP’nu gösteren görüntüler alındı. Her bir gözden en kaliteli üç görüntü seçildi. ImageJ yazılımı için NeuronJ eklentisi ile sinir lifleri işaretlendi ve sinir lifi uzunluğu (SLU), sinir lifi dansitesi (SLD) ve sinir dalı dansitesi (SDD) hesaplandı. Tüm bu ölçümler iki farklı gözlemci tarafından yapıldı ve bir gözlemci tarafından bir hafta ara ile ikinci kez tekrar edildi ve sınıf-içi korelasyon katsayısı (SKK) kullanılarak gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirlik analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 12’si kadın, 28’i erkek 40 katılımcının ortalama yaşı 34.70±5.86 yıldır. Gözlemciler-arası güvenilirlik analizinde SKK değerleri SLU için 0.967 (95% CI 0.939-0.982), SLD için 0.826 (95% CI 0.696-0.904) ve SDD için 0.949 (95% CI 0.906-0.973) tespit edilmiş olup iyi-mükemmel güvenilirliği göstermekteydi. Gözlemci-içi güvenilirlik analizinde SKK değerleri SLU için 0.964 (95% CI 0.932-0.981), SLD için 0.803 (95% CI 0.657-0.891) ve SDD için 0.890 (95% CI 0.802-0.941) tespit edilmiş olup iyi-mükemmel güvenilirliği göstermekteydi. Sonuç: Yarı-otomatik yazılım kullanılarak yapılan kantitatif KSSP analizlerinin gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirliği yüksektir ve bu sayede hem klinik pratikte, hem de klinik çalışmalarda, kornea sinirlerinin iyilik halinin ve hasarının tespitinde, takibinde ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde kullanılabilir.
研究目的本研究旨在评估使用半自动软件对角膜基底层下神经丛(CSNP)进行定量分析的观察者之间和观察者内部的可靠性。患者和方法:研究对象包括在 2021 年 12 月 20 日至 2022 年 1 月 20 日期间向内克梅廷-埃尔巴坎大学梅拉姆医学院眼科申请的 40 名志愿者。使用与海德堡视网膜断层扫描 III 集成的罗斯托克角膜模块从参与者的右眼获取显示 CSSP 的图像。每只眼睛选取三张质量最好的图像。使用 ImageJ 软件的 NeuronJ 插件标记神经纤维并计算神经纤维长度(SLU)、神经纤维密度(SLD)和神经分支密度(SDD)。所有这些测量均由两名不同的观察者进行,并由一名观察者每隔一周重复一次,使用类内相关系数(ICC)分析观察者之间和观察者内部的可靠性:40 名参与者的平均年龄为(34.70±5.86)岁,其中女性 12 人,男性 28 人。在观察者间可靠性分析中,SLU的CCT值为0.967(95% CI 0.939-0.982),SLD的CCT值为0.826(95% CI 0.696-0.904),SDD的CCT值为0.949(95% CI 0.906-0.973),表明可靠性良好至极佳。在观察者内部可靠性分析中,SLU的CCT值为0.964(95% CI 0.932-0.981),SLD的CCT值为0.803(95% CI 0.657-0.891),SDD的CCT值为0.890(95% CI 0.802-0.941),表明可靠性良好至优秀:使用半自动软件进行的CSP定量分析在观察者之间和观察者内部具有很高的可靠性,可用于临床实践和临床试验,以检测和监测角膜神经的健康状况和损伤,并评估对治疗的反应。
{"title":"Reliability of Corneal Subbasal Nerve Plexus Analyses Using Semi-Automated Software","authors":"Selman Belviranlı, A. Gundogan, Enver Mirza, Mehmet Adam, Refik Oltulu","doi":"10.30733/std.2022.01552","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01552","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmanın amacı yarı-otomatik bir yazılım kullanılarak yapılan kantitatif korneal subbazal sinir pleksusu (KSSP) analizlerinin gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirliğinin değerlendirilmesidir. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Bölümüne 20 Aralık 2021 – 20 Ocak 2022 tarihleri arasında başvuran 40 gönüllü dahil edildi. Katılımcıların sağ gözlerinden Heidelberg Retina Tomografisi III ile entegre Rostock Kornea Modülü kullanılarak KSSP’nu gösteren görüntüler alındı. Her bir gözden en kaliteli üç görüntü seçildi. ImageJ yazılımı için NeuronJ eklentisi ile sinir lifleri işaretlendi ve sinir lifi uzunluğu (SLU), sinir lifi dansitesi (SLD) ve sinir dalı dansitesi (SDD) hesaplandı. Tüm bu ölçümler iki farklı gözlemci tarafından yapıldı ve bir gözlemci tarafından bir hafta ara ile ikinci kez tekrar edildi ve sınıf-içi korelasyon katsayısı (SKK) kullanılarak gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirlik analiz edildi.\u0000Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 12’si kadın, 28’i erkek 40 katılımcının ortalama yaşı 34.70±5.86 yıldır. Gözlemciler-arası güvenilirlik analizinde SKK değerleri SLU için 0.967 (95% CI 0.939-0.982), SLD için 0.826 (95% CI 0.696-0.904) ve SDD için 0.949 (95% CI 0.906-0.973) tespit edilmiş olup iyi-mükemmel güvenilirliği göstermekteydi. Gözlemci-içi güvenilirlik analizinde SKK değerleri SLU için 0.964 (95% CI 0.932-0.981), SLD için 0.803 (95% CI 0.657-0.891) ve SDD için 0.890 (95% CI 0.802-0.941) tespit edilmiş olup iyi-mükemmel güvenilirliği göstermekteydi.\u0000Sonuç: Yarı-otomatik yazılım kullanılarak yapılan kantitatif KSSP analizlerinin gözlemciler-arası ve gözlemci-içi güvenilirliği yüksektir ve bu sayede hem klinik pratikte, hem de klinik çalışmalarda, kornea sinirlerinin iyilik halinin ve hasarının tespitinde, takibinde ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde kullanılabilir.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127418248","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu önce ve sonra çalışmasının amacı, 2019 ve 2020'nin aynı döneminde pandemi öncesi ve sonrası ürolojik konsültasyon ve acil durumlardaki değişiklikleri iki grup olarak karşılaştırmaktır. Hastalar ve Yöntem: Hasta dosyaları geriye dönük olarak taranmış ve konsültasyon, ameliyat ve yatış sayıları değerlendirilmiştir. İki grup triyaj renk kodları ve nihai kararlar açısından karşılaştırılmıştır. Hastaların yaş ve cinsiyet gibi demografik verileri, triyaj renk kodu, konsültasyon kliniği, vizit tipi (düzenli vs kontrol) ve operasyon verileri (ameliyat tipi, profilaksi durumu, ameliyat yeri vb.) kaydedilmiştir. Bulgular: 2019 yılında 50 günlük dönemde acil servise toplam 89.674 hasta, 2020 yılında ise aynı dönemde 53.745 hasta başvurmuştur. Aynı dönemde acil servise başvuran hasta sayısı bir önceki yıla göre %40,07 azalmıştır. Yeşil triaj kodlu hastaların oranı 2020 yılında 2019 yılına kıyasla %30 azalırken, aynı dönemde sarı triaj kodlu hastaların oranı ise %28.9 artmıştır. Üroloji vizitlerinde 2020'de %85.91 gibi dramatik bir düşüş yaşanmıştır. Sonuç: COVID-19 pandemisi hala devam etmekte olup, aşılama programları ve kısa sürede kullanıma sunulacak olan yeni ilaçlar dahil olmak üzere tüm çabalara rağmen bir süre daha devam edecek gibi görünmektedir. Pandemi ile birlikte üroloji kliniğine konsülte edilen hastaların sayısında azalma olmuştur.
{"title":"The Decrease in Regular and Emergency Visits to Urology Clinics During COVID-19 Pandemic: An Observational Study","authors":"M. Y. Salman, O. Sinanoglu, G. Bayar","doi":"10.30733/std.2022.01555","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01555","url":null,"abstract":"Amaç: Bu önce ve sonra çalışmasının amacı, 2019 ve 2020'nin aynı döneminde pandemi öncesi ve sonrası ürolojik konsültasyon ve acil durumlardaki değişiklikleri iki grup olarak karşılaştırmaktır.\u0000Hastalar ve Yöntem: Hasta dosyaları geriye dönük olarak taranmış ve konsültasyon, ameliyat ve yatış sayıları değerlendirilmiştir. İki grup triyaj renk kodları ve nihai kararlar açısından karşılaştırılmıştır. Hastaların yaş ve cinsiyet gibi demografik verileri, triyaj renk kodu, konsültasyon kliniği, vizit tipi (düzenli vs kontrol) ve operasyon verileri (ameliyat tipi, profilaksi durumu, ameliyat yeri vb.) kaydedilmiştir.\u0000Bulgular: 2019 yılında 50 günlük dönemde acil servise toplam 89.674 hasta, 2020 yılında ise aynı dönemde 53.745 hasta başvurmuştur. Aynı dönemde acil servise başvuran hasta sayısı bir önceki yıla göre %40,07 azalmıştır. Yeşil triaj kodlu hastaların oranı 2020 yılında 2019 yılına kıyasla %30 azalırken, aynı dönemde sarı triaj kodlu hastaların oranı ise %28.9 artmıştır. Üroloji vizitlerinde 2020'de %85.91 gibi dramatik bir düşüş yaşanmıştır.\u0000Sonuç: COVID-19 pandemisi hala devam etmekte olup, aşılama programları ve kısa sürede kullanıma sunulacak olan yeni ilaçlar dahil olmak üzere tüm çabalara rağmen bir süre daha devam edecek gibi görünmektedir. Pandemi ile birlikte üroloji kliniğine konsülte edilen hastaların sayısında azalma olmuştur.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126567535","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
O. Yalkin, N. Iflazoglu, Mustada Yener Uzunoglu, Ezgi Işıl Turhan, Melike Nalbant
Amaç: Bu çalışmada özofagogastrik bileşke adenekarsinomu (AEJ) bulunan 69 hastanın klinikopatoloji özellikleri ve genel sağ kalımı ile ilgili 10 yıllık deneyimimizi paylaşmaktır. Hastalar ve Yöntem: AEJ tanısı konulan ve kliniğimizde opere edilen 69 ardışık hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik özellikleri; laboratuvar parametreleri, cerrahi rezeksiyon yaklaşımı; TNM evreleri; rezeksiyon kapsamı; alınan lenf nodu toplam sayısı; tümör lokalizasyonu; lenfatik, vasküler ve perinöral invazyon varlığı ile genel sağ kalım (OS) durumu kaydedilmiştir. Hastalar Siewert Type II ve Siewert Type III olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bulgular: Gruplar arasında yaş (p=0.696) ve cinsiyet (p=0.140) bakımından anlamlı fark yoktur. T evresi dağılımı gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı şekilde farklıdır (p=0.0026). R0 düzeyindeki hastalarda OS, R1 düzeyindeki hastalara kıyasla anlamlı olarak daha yüksektir. Lenfatik, vasküler ve perinöral invazyon bulunmayan hastalarda OS istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksektir. Bir yıllık OS %85.50, 3 yıllık OS %49.10 ve 5 yıllık OS %43.60 olarak belirlenmiştir. Mortalite riski perigastrik yağ infiltrasyonu varlığında 8.63 kat, vasküler invasyon durumunda 12.60 kat ve perinöral invazyon durumunda 13.45 kat artmıştır. Sağ kalım oranı Siewert Type II ve Type III hastalarda 10 yıllık medyan izlem süresinde sırasıyla %51 ve %41 olarak saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışma klinikopatolojik özellikleri ve genel sağ kalımı başarılı bir şekilde değerlendirmiş ve Siewert Type II tümörler ile Siewert Type III tümörlerin benzer sağ kalım sonuçlalarına sahip olduklarını göstermiştir. AEJ hastalarının sonuçları konusundaki mevcut bulgulara katkı sağlamak amacıyla daha geniş serili ve uzun dönem kapsamlı, çok merkezli ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
摘要分享我们10年来对69例食管胃交界处腺癌(AEJ)患者的临床病理特征和总生存率的研究经验:本研究纳入了 69 名连续确诊并在本诊所接受手术的 AEJ 患者。研究记录了患者的人口统计学特征、实验室指标、手术切除方式、TNM分期、切除范围、切除淋巴结总数、肿瘤定位、淋巴、血管和神经周围侵犯情况以及总生存率(OS)。患者被分为 Siewert II 型和 Siewert III 型两组:结果:两组患者在年龄(P=0.696)和性别(P=0.140)方面无明显差异。两组患者的 T 分期分布有明显统计学差异(P=0.0026)。与 R1 患者相比,R0 患者的 OS 明显更高。据统计,无淋巴、血管和神经周围侵犯的患者的 OS 明显更高。1年的OS为85.50%,3年的OS为49.10%,5年的OS为43.60%。出现胃周脂肪浸润时,死亡率风险增加 8.63 倍;出现血管侵犯时,死亡率风险增加 12.60 倍;出现神经周围侵犯时,死亡率风险增加 13.45 倍。中位随访10年后,Siewert II型和III型患者的存活率分别为51%和41%:这项研究成功评估了临床病理特征和总生存率,并证明Siewert II型肿瘤和Siewert III型肿瘤的生存率相似。需要进一步开展更大规模和更长时间的多中心研究,以便为目前关于 AEJ 患者预后的研究结果做出贡献。
{"title":"Analysis of 69 Cases of Adenocarcinoma of the Esophagogastric Junction (Siewert Type II/III): 10- Year Single Center Experience","authors":"O. Yalkin, N. Iflazoglu, Mustada Yener Uzunoglu, Ezgi Işıl Turhan, Melike Nalbant","doi":"10.30733/std.2022.01554","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01554","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada özofagogastrik bileşke adenekarsinomu (AEJ) bulunan 69 hastanın klinikopatoloji özellikleri ve genel sağ kalımı ile ilgili 10 yıllık deneyimimizi paylaşmaktır.\u0000Hastalar ve Yöntem: AEJ tanısı konulan ve kliniğimizde opere edilen 69 ardışık hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik özellikleri; laboratuvar parametreleri, cerrahi rezeksiyon yaklaşımı; TNM evreleri; rezeksiyon kapsamı; alınan lenf nodu toplam sayısı; tümör lokalizasyonu; lenfatik, vasküler ve perinöral invazyon varlığı ile genel sağ kalım (OS) durumu kaydedilmiştir. Hastalar Siewert Type II ve Siewert Type III olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.\u0000Bulgular: Gruplar arasında yaş (p=0.696) ve cinsiyet (p=0.140) bakımından anlamlı fark yoktur. T evresi dağılımı gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı şekilde farklıdır (p=0.0026). R0 düzeyindeki hastalarda OS, R1 düzeyindeki hastalara kıyasla anlamlı olarak daha yüksektir. Lenfatik, vasküler ve perinöral invazyon bulunmayan hastalarda OS istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksektir. Bir yıllık OS %85.50, 3 yıllık OS %49.10 ve 5 yıllık OS %43.60 olarak belirlenmiştir. Mortalite riski perigastrik yağ infiltrasyonu varlığında 8.63 kat, vasküler invasyon durumunda 12.60 kat ve perinöral invazyon durumunda 13.45 kat artmıştır. Sağ kalım oranı Siewert Type II ve Type III hastalarda 10 yıllık medyan izlem süresinde sırasıyla %51 ve %41 olarak saptanmıştır.\u0000Sonuç: Bu çalışma klinikopatolojik özellikleri ve genel sağ kalımı başarılı bir şekilde değerlendirmiş ve Siewert Type II tümörler ile Siewert Type III tümörlerin benzer sağ kalım sonuçlalarına sahip olduklarını göstermiştir. AEJ hastalarının sonuçları konusundaki mevcut bulgulara katkı sağlamak amacıyla daha geniş serili ve uzun dönem kapsamlı, çok merkezli ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131542922","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Çalışmamızda akut romatizmal karditli çocukların elektrokardiyografilerinde kardiyak elektrofizyolojik denge indeksi (iCEB), ve kardiyak aritmi için diğer risk belirteçlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Ocak 2016-Ağustos 2018 tarihleri arasında, akut romatizmal kardit tanılı 40 çocuk hasta ile yaş ve cinsiyet olarak benzer 40 sağlıklı çocuk retrospektif olarak çalışmaya alındı. Tüm vakaların demografik özellikleri kayıtlardan elde edildi. Elektrokardiyografide; P dalga dispersiyonu (Pd), QT dispersiyonu (QTd) ve düzeltimiş QTd (QTcd) süreleri, Tp-e intervali (Tp-e), Tp-e/QT ve Tp-e/QTc oranları, ve iCEB ve düzeltilmiş iCEB (iCEBc) ölçüm değerleri gruplar arasında karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak p <0,05 olması anlamlı kabul edildi. Bulgular: Hasta ve kontrol gruplarının yaş ortalaması sırasıyla; 11,40±3,48 yıl ve 11,41±3,31 yıldı. Her iki grupta 16 kız (%40) ve 24 erkek (%60) çocuk vardı. Hasta grupta, kalp hızı, PR intervali, Pd, QTd, QTcd, Tp-e, Tp-e/QT oranı ve iCEBc ölçümleri anlamlı derecede yüksek saptandı. iCEB düzeyi hasta grubunda sağlıklı kontrollere daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel anlamlı bir fark yoktu. Sonuç: Akut romatizmal karditli çocuklarda, repolarizasyon-depolarizasyon dengesi bozulmuş olabilir. Bu nedenle aritmi için diğer elektrokardiyografik risk parametrelerine ilave olarak iCEB(c) kullanımı da yararlı olabilir. Ancak, bu konuda daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
{"title":"Index of Cardiac Electrophysiological Balance in Electrocardiography of Children with Acute Rheumatic Carditis","authors":"F. Şap, Ahmet Yasin Guney, M. Oflaz, T. Baysal","doi":"10.30733/std.2022.01549","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01549","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışmamızda akut romatizmal karditli çocukların elektrokardiyografilerinde kardiyak elektrofizyolojik denge indeksi (iCEB), ve kardiyak aritmi için diğer risk belirteçlerinin incelenmesi amaçlanmıştır.\u0000Hastalar ve Yöntem: Ocak 2016-Ağustos 2018 tarihleri arasında, akut romatizmal kardit tanılı 40 çocuk hasta ile yaş ve cinsiyet olarak benzer 40 sağlıklı çocuk retrospektif olarak çalışmaya alındı. Tüm vakaların demografik özellikleri kayıtlardan elde edildi. Elektrokardiyografide; P dalga dispersiyonu (Pd), QT dispersiyonu (QTd) ve düzeltimiş QTd (QTcd) süreleri, Tp-e intervali (Tp-e), Tp-e/QT ve Tp-e/QTc oranları, ve iCEB ve düzeltilmiş iCEB (iCEBc) ölçüm değerleri gruplar arasında karşılaştırıldı. İstatistiksel olarak p <0,05 olması anlamlı kabul edildi.\u0000Bulgular: Hasta ve kontrol gruplarının yaş ortalaması sırasıyla; 11,40±3,48 yıl ve 11,41±3,31 yıldı. Her iki grupta 16 kız (%40) ve 24 erkek (%60) çocuk vardı. Hasta grupta, kalp hızı, PR intervali, Pd, QTd, QTcd, Tp-e, Tp-e/QT oranı ve iCEBc ölçümleri anlamlı derecede yüksek saptandı. iCEB düzeyi hasta grubunda sağlıklı kontrollere daha yüksek olmasına rağmen istatistiksel anlamlı bir fark yoktu.\u0000Sonuç: Akut romatizmal karditli çocuklarda, repolarizasyon-depolarizasyon dengesi bozulmuş olabilir. Bu nedenle aritmi için diğer elektrokardiyografik risk parametrelerine ilave olarak iCEB(c) kullanımı da yararlı olabilir. Ancak, bu konuda daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122585928","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Nur Turkmen, Betigul Yuruten Corbacioglu, F. Guney
Ulnar tuzak nöropatiler en sık dirsekte görülür. Ulnar sinir tuzaklanması en sık dirsekte görülmekle birlikte, farklı etiyolojiler ulnar nöropatilerin oluşumunda yer alır C5 ve T1 spinal sinirlerin anterior ramuslarından oluşan Brakiyal pleksus, üst ekstremite kaslarını inerve eder. Brakiyal pleksusun medial kordundan oluşan ulnar sinir, liflerini C8 ve T1 köklerinden alır. Ulnar nöropatilerin tanısı önemli ölçüde elektromyografi bulgularına dayanır. Ulnar tuzak nöropatiler sırayla dirsek, bilek ve elde görülür. Nadiren, aksilla seviyesinde bir lezyona bağlı olarak da hasarlanabilir. Burada omuz lezyonu sonrasında elin ulnar kısmında duyu ve motor kayıpla prezente olan nadir bir olguyu bildirdik. Bu olgunun bildirilme amacı, brakiyal pleksustan çıkan sinirlerin literatür bilgisi dışında izlenebilen hassasiyetine dikkat çekmekle beraber, periferik sinir hasarı bulgularıyla başvuran hastaların değerlendirilmesinde ayırıcı tanıları kapsayan detaylı anatomik yapı ve varyasyonlarına ait bilginin önemini hatırlatmaktır.
{"title":"An EMG Case Report with Shoulder Injury Presenting with Isolated High Ulnar Neuropathy","authors":"Nur Turkmen, Betigul Yuruten Corbacioglu, F. Guney","doi":"10.30733/std.2022.01544","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01544","url":null,"abstract":"Ulnar tuzak nöropatiler en sık dirsekte görülür. Ulnar sinir tuzaklanması en sık dirsekte görülmekle birlikte, farklı etiyolojiler ulnar nöropatilerin oluşumunda yer alır C5 ve T1 spinal sinirlerin anterior ramuslarından oluşan Brakiyal pleksus, üst ekstremite kaslarını inerve eder. Brakiyal pleksusun medial kordundan oluşan ulnar sinir, liflerini C8 ve T1 köklerinden alır. Ulnar nöropatilerin tanısı önemli ölçüde elektromyografi bulgularına dayanır. Ulnar tuzak nöropatiler sırayla dirsek, bilek ve elde görülür. Nadiren, aksilla seviyesinde bir lezyona bağlı olarak da hasarlanabilir.\u0000Burada omuz lezyonu sonrasında elin ulnar kısmında duyu ve motor kayıpla prezente olan nadir bir olguyu bildirdik. Bu olgunun bildirilme amacı, brakiyal pleksustan çıkan sinirlerin literatür bilgisi dışında izlenebilen hassasiyetine dikkat çekmekle beraber, periferik sinir hasarı bulgularıyla başvuran hastaların değerlendirilmesinde ayırıcı tanıları kapsayan detaylı anatomik yapı ve varyasyonlarına ait bilginin önemini hatırlatmaktır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125104306","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
S. Calik, E. Yilmaz, H. Balci, Halil Turktemiz, Gülfidan Başer
Amaç: COVID-19 vakalarının klinik seyri ve semptomların ağırlığı vakaya göre değişse de kronik hastalığı olanlar ve yaşlı bireyler için daha fazla risk teşkil ettiği incelenen vaka profillerinde görülmektedir. Yaşlı bireyleri COVID-19’dan korumak amacıyla hükümetler bazı kısıtlamalar getirmiştir. Bu kısıtlamaların yanlış değerlendirilmesinin yaşlı ayrımcılığı tutumlarına yol açabileceği düşünülmektedir. Bu çalışma, toplumun COVID-19 korkusu ile yaşlı ayrımcılığına yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçlamaktadır. Hastalar ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte tasarlanan bu çalışma gönüllü 18-65 yaş arası 683 kişi ile yapıldı. Araştırmanın verileri Fraboni Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği ve COVID-19 Korku Ölçeği kullanılarak toplandı. Veriler 1-20 Haziran 2020 tarihlerinde toplandı. Bulgular: Ortalama Fraboni Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği ve COVID-19 Korku Ölçeği puanları sırasıyla 67.87 ± 6.15 ve 18.81 ± 6.16 bulundu. Sonuçlar, COVID19 korkusu ile yaşlılık arasında zayıf ve negatif bir ilişki olduğunu gösterdi. Sonuç: Araştırma sonuçlarımız, bu çalışmaya katılan bireylerin yaşlılara karşı olumlu bir tutum içinde olduklarını göstermektedir. Bireylerin düşük düzeyde COVID-19 korkusu yaşadığı tespit edildi. Bu sonuç, bireylerin pandemiyi yeterince önemsemediğini veya alınan önlemlerin yeterli olduğunu göstermektedir. COVID-19 korkusu ile yaş ayrımcılığı arasında zayıf ve negatif bir ilişki bulundu
{"title":"Relationship Between Covid-19 Fear and Ageism","authors":"S. Calik, E. Yilmaz, H. Balci, Halil Turktemiz, Gülfidan Başer","doi":"10.30733/std.2022.01542","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01542","url":null,"abstract":"Amaç: COVID-19 vakalarının klinik seyri ve semptomların ağırlığı vakaya göre değişse de kronik hastalığı olanlar ve yaşlı bireyler için daha fazla risk teşkil ettiği incelenen vaka profillerinde görülmektedir. Yaşlı bireyleri COVID-19’dan korumak amacıyla hükümetler bazı kısıtlamalar getirmiştir. Bu kısıtlamaların yanlış değerlendirilmesinin yaşlı ayrımcılığı tutumlarına yol açabileceği düşünülmektedir. Bu çalışma, toplumun COVID-19 korkusu ile yaşlı ayrımcılığına yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçlamaktadır. Hastalar ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte tasarlanan bu çalışma gönüllü 18-65 yaş arası 683 kişi ile yapıldı. Araştırmanın verileri Fraboni Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği ve COVID-19 Korku Ölçeği kullanılarak toplandı. Veriler 1-20 Haziran 2020 tarihlerinde toplandı.\u0000Bulgular: Ortalama Fraboni Yaşlı Ayrımcılığı Ölçeği ve COVID-19 Korku Ölçeği puanları sırasıyla 67.87 ± 6.15 ve 18.81 ± 6.16 bulundu. Sonuçlar, COVID19 korkusu ile yaşlılık arasında zayıf ve negatif bir ilişki olduğunu gösterdi.\u0000Sonuç: Araştırma sonuçlarımız, bu çalışmaya katılan bireylerin yaşlılara karşı olumlu bir tutum içinde olduklarını göstermektedir. Bireylerin düşük düzeyde COVID-19 korkusu yaşadığı tespit edildi. Bu sonuç, bireylerin pandemiyi yeterince önemsemediğini veya alınan önlemlerin yeterli olduğunu göstermektedir. COVID-19 korkusu ile yaş ayrımcılığı arasında zayıf ve negatif bir ilişki bulundu","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123091373","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
A. Yavuz, Zumrut Mine Isik Saglam, Ebru Kavak Yavuz, Melike Dogruel Yilmaz, Ezgi Degerli, Z. Karaali
Amaç: Kas hücrelerinden salınan, miyokin grubu içerisinde yer edinen, kas ile yağ dokusu arasında mesajcı olarak görev yapan irisin hormonunun insülin direncinde, glukoz ve enerji metabolizmasının düzenlenmesinde aktif bir rol oynadığı gösterilmiştir. Çalışmamızda irisin molekülünün glukoz metabolizması ile olan ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya, Nisan 2017 ve Eylül 2017 arasında İç Hastalıkları Polikliniğine başvurmuş 29 yeni tanı tip 2 diyabetes mellitus hastası, 41 yeni tanı prediyabet hastası ve 28 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Serum irisin düzeyleri, laboratuvar bulguları ve metabolik parametreler ölçülerek kaydedildi. Bulgular: Tip 2 diyabetes mellitus hasta grubunun serum irisin ortalaması prediabetik hastalara ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p=0,015 p<0,001). Prediyabetik hastaların irisin ortalaması kontrol grubuna göre daha yüksekti, ancak bu iki grup arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. İrisin düzeyi ile plazma açlık glukozu, HbA1c, total kolesterol, LDL, TG ile pozitif yönde HDL ile negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişkili saptandı. Sonuç: Bizim çalışmamız irisinin Tip 2 DM hastalarında artan insülin rezistansına kompansatuvar cevap olarak glukoz metabolizmasını düzenleyici şekilde artış gösterdiğini desteklemektedir. Çalışmamızda yer alan insülin direncine sahip prediyabetik hastalarda irisin ortalaması düzeyi kontrol grubuna göre yüksekti ancak istatiksel olarak iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı. İrisinin insülin direnci üzerine olumlu sonuçları olduğu düşünülmekle birlikte etkisinin daha belirgin olarak anlaşılabilmesi için daha geniş ve daha farklı değişkenlerin göz önüne alındığı çalışmalara ihtiyaç vardır.
{"title":"Serum Irisin Levels in Newly Diagnosed Type 2 Diabetes Mellitus and Prediabetic Patients","authors":"A. Yavuz, Zumrut Mine Isik Saglam, Ebru Kavak Yavuz, Melike Dogruel Yilmaz, Ezgi Degerli, Z. Karaali","doi":"10.30733/std.2022.01540","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01540","url":null,"abstract":"Amaç: Kas hücrelerinden salınan, miyokin grubu içerisinde yer edinen, kas ile yağ dokusu arasında mesajcı olarak görev yapan irisin hormonunun insülin direncinde, glukoz ve enerji metabolizmasının düzenlenmesinde aktif bir rol oynadığı gösterilmiştir. Çalışmamızda irisin molekülünün glukoz metabolizması ile olan ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.\u0000Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya, Nisan 2017 ve Eylül 2017 arasında İç Hastalıkları Polikliniğine başvurmuş 29 yeni tanı tip 2 diyabetes mellitus hastası, 41 yeni tanı prediyabet hastası ve 28 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Serum irisin düzeyleri, laboratuvar bulguları ve metabolik parametreler ölçülerek kaydedildi. Bulgular: Tip 2 diyabetes mellitus hasta grubunun serum irisin ortalaması prediabetik hastalara ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p=0,015 p<0,001). Prediyabetik hastaların irisin ortalaması kontrol grubuna göre daha yüksekti, ancak bu iki grup arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. İrisin düzeyi ile plazma açlık glukozu, HbA1c, total kolesterol, LDL, TG ile pozitif yönde HDL ile negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişkili saptandı.\u0000Sonuç: Bizim çalışmamız irisinin Tip 2 DM hastalarında artan insülin rezistansına kompansatuvar cevap olarak glukoz metabolizmasını düzenleyici şekilde artış gösterdiğini desteklemektedir. Çalışmamızda yer alan insülin direncine sahip prediyabetik hastalarda irisin ortalaması düzeyi kontrol grubuna göre yüksekti ancak istatiksel olarak iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı. İrisinin insülin direnci üzerine olumlu sonuçları olduğu düşünülmekle birlikte etkisinin daha belirgin olarak anlaşılabilmesi için daha geniş ve daha farklı değişkenlerin göz önüne alındığı çalışmalara ihtiyaç vardır.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131877617","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Lateral hipotalamik alanda (LHA) intravenöz glukoz uygulanmasının noradrenalin, dopamin ve metabolitleri olan dihidroksi fenil glikol (DHPG)- dihidroksifenilasetik asit (DOPAC) düzeylerine etkilerinin beyin mikrodiyaliz yöntemi ile araştırılması amaçlandı. Gereçler ve Yöntem: Normal beslenen 2 grup ve 24 saat besin alımı kısıtlanan 2 grup (serum fizyolojik ve glikoz uygulanan) yetişkin erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Sıçanlara anestezi altında LHA'da mikrodiyaliz işlemleri yapıldı ve örnekler 20’şer dakikalık sürelerde toplandı. İlk örnekler kontrol olarak kaydedildikten sonra, kontrol gruplarına serum fizyolojik, glikoz gruplarına %50’lik glikoz çözeltisi 1.4ml/ kg dozunda intravenöz yolla uygulandı. Sonraki 40 dakika boyunca örnekler toplanarak HPLC-ECD sisteminde analiz edildi. İstatiksel değerlendirme için tek yönlü ANOVA kullanıldı. Bulgular: Başlangıçta noradrenalin konsantrasyonu, aç sıçanlarda tok olanlara göre daha yüksek bulunurken 20. dakikadaki noradrenalin seviyeleri tok ve aç grupta kontrol grubuna göre anlamlı olarak azaldı (p=0.01). 40. dakika noradrenalin değerlerinde ve dopamin-DHPG-DOPAC seviyeleri ile kontrol seviyeleri karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilmedi. Sonuç: Sistemik glukoz uygulaması aç ve tok sıçanlarda LHA noradrenalin konsantrasyonunu azaltmıştır. Bu sonuçlara göre LHA'daki noradrenerjik nörotransmisyon, plazma glukozu ile modüle edilebilir.
{"title":"Evaluation of Lateral Hypothalamic Area Catecholamine Levels Following Intravenous Glucose Administration by Microdialysis Method in Rats","authors":"H. Solak, Z. I. solak gormus, Raviye Ozen","doi":"10.30733/std.2022.01545","DOIUrl":"https://doi.org/10.30733/std.2022.01545","url":null,"abstract":"Amaç: Lateral hipotalamik alanda (LHA) intravenöz glukoz uygulanmasının noradrenalin, dopamin ve metabolitleri olan dihidroksi fenil glikol (DHPG)- dihidroksifenilasetik asit (DOPAC) düzeylerine etkilerinin beyin mikrodiyaliz yöntemi ile araştırılması amaçlandı.\u0000Gereçler ve Yöntem: Normal beslenen 2 grup ve 24 saat besin alımı kısıtlanan 2 grup (serum fizyolojik ve glikoz uygulanan) yetişkin erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Sıçanlara anestezi altında LHA'da mikrodiyaliz işlemleri yapıldı ve örnekler 20’şer dakikalık sürelerde toplandı. İlk örnekler kontrol olarak kaydedildikten sonra, kontrol gruplarına serum fizyolojik, glikoz gruplarına %50’lik glikoz çözeltisi 1.4ml/ kg dozunda intravenöz yolla uygulandı. Sonraki 40 dakika boyunca örnekler toplanarak HPLC-ECD sisteminde analiz edildi. İstatiksel değerlendirme için tek yönlü ANOVA kullanıldı.\u0000Bulgular: Başlangıçta noradrenalin konsantrasyonu, aç sıçanlarda tok olanlara göre daha yüksek bulunurken 20. dakikadaki noradrenalin seviyeleri tok ve aç grupta kontrol grubuna göre anlamlı olarak azaldı (p=0.01). 40. dakika noradrenalin değerlerinde ve dopamin-DHPG-DOPAC seviyeleri ile kontrol seviyeleri karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilmedi.\u0000Sonuç: Sistemik glukoz uygulaması aç ve tok sıçanlarda LHA noradrenalin konsantrasyonunu azaltmıştır. Bu sonuçlara göre LHA'daki noradrenerjik nörotransmisyon, plazma glukozu ile modüle edilebilir.","PeriodicalId":332557,"journal":{"name":"Selcuk Tip Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-03-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121430492","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}