Türk din mûsikîsinde irticâlî (doğaçlama) olarak okunan Kur’ân-ı Kerîm, ezân, kâmet, salâ, kasîde, mevlid vb. formların icrâ eğitimi, genellikle mûsikîşinâs kârî, mevlidhân, kasîdehân, müezzin, imâm veya hânendeleri dinlemek ve taklit etmek sûretiyle gerçekleştirilir. Bu durum mûsikî eğitimine yeni başlayanlar için gerekli bir metottur. Nitekim meşk sisteminde verilen mûsikî eğitimi de bu minvalde gerçekleşmektedir. Bu çalışmadaysa mevcut metodun haricinde, mûsikîde kayda değer bir seviyeye gelenler için ilave bir metot önerilmektedir. Bu metot, “Bir sâzendenin taksimindeki (doğaçlama makam gezintisi) nağmelerinden veya eser icrâsındaki tavrından bir mevlidhân, kasîdehân, hânende, imâm veya müezzinin irticâlî okumalarındaki olağan okumalardan farklı olarak nağme ve tavır alabilmesi” şeklinde açıklanabilir. Esasında enstrüman taksimi icrâlarıyla Türk din mûsikîsindeki doğaçlama okunan icrâlar arasında büyük benzerlikler vardır. Bu benzerlikler, birbirlerinden nağme veya tavır konusunda bir etkileşimi de mümkün kılmaktadır. Nitekim kadîm hâfızların okuyuşlarındaki tavır ve nağmelerinin bir enstrüman tavrına benzediği görülmektedir. Bunun yanında bir enstrümanın uzun süre pest ve tiz perdelerde rahat dolaşabilmesi ve yeni melodiler keşfedebilmesi, bir ses icrâcısına nisbeten daha kolay gözükmektedir. Bu doğrultuda çalışmamızda, bir enstrüman taksimindeki nağme veya sâzendenin eser icrâsındaki tavrı notada gösterilerek Türk din mûsikîsinde irticâlî olarak okunan ezân, kâmet, mevlid ve kasîde formlarına uyarlamalar yapılmıştır. Bu bağlamda ilk olarak Neyzen ve Tanbûrî Murat Salim Tokaç'ın bir uşşâk tanbur taksiminden “ezân” formuna notası ile birlikte bir uyarlama yapılmıştır. İkinci olarak, Neyzen Niyazi Sayın'ın bir uşşâk ney taksiminden “kâmet” formuna notası ile birlikte bir uyarlama yapılmıştır. Üçüncü sırada ise Ercüment Batanay'ın yaylı tanbur ile geçtiği Refik Fersan’ın rast peşrevinden esinlenerek notasıyla beraber “mevlid”e bir uyarlama yapılmıştır. Son olarak da Aka Gündüz Kutbay'ın segâh makamındaki bir ney taksimi “kasîde” formuna notası ile birlikte uyarlanmıştır. Böylece çalışmamız, irticâlî olan dinî mûsikî formlarının farklı nağme ve tavır ile okunabilmesinin imkânına odaklanmaktadır.
{"title":"Enstrüman İcrâlarının Türk Din Mûsikîsindeki İrticâlî İcrâlara Katkısı Üzerine Bir Deneme","authors":"Metin Gündoğdu","doi":"10.33460/beuifd.1189538","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1189538","url":null,"abstract":"Türk din mûsikîsinde irticâlî (doğaçlama) olarak okunan Kur’ân-ı Kerîm, ezân, kâmet, salâ, kasîde, mevlid vb. formların icrâ eğitimi, genellikle mûsikîşinâs kârî, mevlidhân, kasîdehân, müezzin, imâm veya hânendeleri dinlemek ve taklit etmek sûretiyle gerçekleştirilir. Bu durum mûsikî eğitimine yeni başlayanlar için gerekli bir metottur. Nitekim meşk sisteminde verilen mûsikî eğitimi de bu minvalde gerçekleşmektedir. Bu çalışmadaysa mevcut metodun haricinde, mûsikîde kayda değer bir seviyeye gelenler için ilave bir metot önerilmektedir. Bu metot, “Bir sâzendenin taksimindeki (doğaçlama makam gezintisi) nağmelerinden veya eser icrâsındaki tavrından bir mevlidhân, kasîdehân, hânende, imâm veya müezzinin irticâlî okumalarındaki olağan okumalardan farklı olarak nağme ve tavır alabilmesi” şeklinde açıklanabilir. Esasında enstrüman taksimi icrâlarıyla Türk din mûsikîsindeki doğaçlama okunan icrâlar arasında büyük benzerlikler vardır. Bu benzerlikler, birbirlerinden nağme veya tavır konusunda bir etkileşimi de mümkün kılmaktadır. Nitekim kadîm hâfızların okuyuşlarındaki tavır ve nağmelerinin bir enstrüman tavrına benzediği görülmektedir. Bunun yanında bir enstrümanın uzun süre pest ve tiz perdelerde rahat dolaşabilmesi ve yeni melodiler keşfedebilmesi, bir ses icrâcısına nisbeten daha kolay gözükmektedir. Bu doğrultuda çalışmamızda, bir enstrüman taksimindeki nağme veya sâzendenin eser icrâsındaki tavrı notada gösterilerek Türk din mûsikîsinde irticâlî olarak okunan ezân, kâmet, mevlid ve kasîde formlarına uyarlamalar yapılmıştır. Bu bağlamda ilk olarak Neyzen ve Tanbûrî Murat Salim Tokaç'ın bir uşşâk tanbur taksiminden “ezân” formuna notası ile birlikte bir uyarlama yapılmıştır. İkinci olarak, Neyzen Niyazi Sayın'ın bir uşşâk ney taksiminden “kâmet” formuna notası ile birlikte bir uyarlama yapılmıştır. Üçüncü sırada ise Ercüment Batanay'ın yaylı tanbur ile geçtiği Refik Fersan’ın rast peşrevinden esinlenerek notasıyla beraber “mevlid”e bir uyarlama yapılmıştır. Son olarak da Aka Gündüz Kutbay'ın segâh makamındaki bir ney taksimi “kasîde” formuna notası ile birlikte uyarlanmıştır. Böylece çalışmamız, irticâlî olan dinî mûsikî formlarının farklı nağme ve tavır ile okunabilmesinin imkânına odaklanmaktadır.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127058413","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
2019 yılının sonlarına doğru ortaya çıkan salgın hastalık hayatın birçok alanını etkilemiştir. Bunlardan bir tanesi de eğitim faaliyetleridir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu süreçte eğitim faaliyetlerinin aksamaması için “Kur'an-ı Kerim Öğretim Programı (Uzaktan Eğitim)” hayata geçirilmiştir. Bu çalışma “Kur'an-ı Kerim Öğretim Programı (Uzaktan Eğitim)”nın işlevselliğine, karşılaşılan sorunlara, devam edip etmemesine yönelik beklenti ve önerilere dair görüşleri ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan durum deseni kullanılmıştır. Bu doğrultuda programı sadece öğretici gözüyle değil aynı zamanda kursiyer gözüyle de değerlendirmek amacıyla Zonguldak İl Müftülüğünde programa katılan 9 kursiyer ve 8 öğretici olmak üzere toplamda 17 kişiyle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Katılımcılara programın işlevsel olup olmadığı, karşılaşılan sorunlar, programa dair beklenti ve öneriler ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Katılımcıların görüşleri MAXQDA22 programında içerik analiz yöntemiyle kodlanmış ve daha sonra alt temalara ulaşılmıştır. Tanıtımın yetersizliği, teknik sıkıntılar, sürenin kısa olması gibi sorunlar olsa da programın işlevsel olduğu, Kur’an-ı Kerim’i okumanın öğrenildiği hatta örgün imkânı olmayanlar için büyük bir fırsat olduğu, ayrıca programın sadece Kur’an-ı Kerim öğretimiyle kalmaması bunun yanında dini konularda farklı derslerin de eklenerek devam etmesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır.
{"title":"Pandemi Döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Yürüttüğü Kur'an-ı Kerim Öğretim Programı’nın (Uzaktan Eğitim) Değerlendirilmesi (Zonguldak İli Örneği)","authors":"Şeref Yildizhan, M. Ay","doi":"10.33460/beuifd.1100630","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1100630","url":null,"abstract":"2019 yılının sonlarına doğru ortaya çıkan salgın hastalık hayatın birçok alanını etkilemiştir. Bunlardan bir tanesi de eğitim faaliyetleridir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu süreçte eğitim faaliyetlerinin aksamaması için “Kur'an-ı Kerim Öğretim Programı (Uzaktan Eğitim)” hayata geçirilmiştir. Bu çalışma “Kur'an-ı Kerim Öğretim Programı (Uzaktan Eğitim)”nın işlevselliğine, karşılaşılan sorunlara, devam edip etmemesine yönelik beklenti ve önerilere dair görüşleri ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan durum deseni kullanılmıştır. Bu doğrultuda programı sadece öğretici gözüyle değil aynı zamanda kursiyer gözüyle de değerlendirmek amacıyla Zonguldak İl Müftülüğünde programa katılan 9 kursiyer ve 8 öğretici olmak üzere toplamda 17 kişiyle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Katılımcılara programın işlevsel olup olmadığı, karşılaşılan sorunlar, programa dair beklenti ve öneriler ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Katılımcıların görüşleri MAXQDA22 programında içerik analiz yöntemiyle kodlanmış ve daha sonra alt temalara ulaşılmıştır. Tanıtımın yetersizliği, teknik sıkıntılar, sürenin kısa olması gibi sorunlar olsa da programın işlevsel olduğu, Kur’an-ı Kerim’i okumanın öğrenildiği hatta örgün imkânı olmayanlar için büyük bir fırsat olduğu, ayrıca programın sadece Kur’an-ı Kerim öğretimiyle kalmaması bunun yanında dini konularda farklı derslerin de eklenerek devam etmesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115620866","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Metinlerarasılık, modern dönemde özellikle altmışlı yıllarda Batı’da “intertextuality ”, Doğu’da ise “التَّنَاص” (et-tenâs) terimiyle ortaya çıkmış edebî bir terimdir. Terimin klasik Arap edebiyatının ilk dönemlerinden itibaren farklı isimlendirmelerle kendine yer bulduğu görülür. Bu çalışmanın amacı, klasik Arap edebî tenkit geleneğinde serika kapsamında ortaya konan görüşler çerçevesinde Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (ö. 471/1078-79) bu kurama yaklaşımını incelemek ve bu kuram çerçevesinde metinlerarasılık terimine karşılık gelen görüşlerini ala almaktır. Bu minvalde çalışma, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin edebî eleştiri kapsamında serikaya dair olumlu/olumsuz görüşleri ve bu kurama yaklaşım metotları içerisinde metinlerarasılık kuramını karşılayan görüşleri ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada genel olarak Arap edebî tenkit eserlerinde serika kuramı, özel olarak Abdülkâhir el-Cürcânî’nin metinsel ilişkilere karşılık gelen serika ile ilgili görüşleri sunulmuştur. Serika kuramı başta klasik Arap tenkitçileri olmak üzere ilk dönemlerden itibaren bu kuramın seyrine kısaca değinilerek Cürcânî’de nasıl ele alındığı temellendirilmiştir. Aynı zamanda çalışmada tasvîr, örneklendirme ve betimleme yöntemleri ele alınmakla birlikte Cürcânî nezdinde yer bulan kuramı açıklayan örnek verilere de yer verilmiştir. Buradan hareketle de makalenin asıl gayesi olan metinlerarasılık teriminin aslında ilk olarak altmışlı yıllarda modern dönemde ortaya atılmadığı, aksine klasik dönemlerden beri farklı terimlerde zikredildiği ve bu terimi Cürcânî’de serika kuramı karşıladığı hakikatinin temellendirilmesidir. Dolayısıyla Cürcânî'nin metinlerarasılık ile ilgili görüşlerini bu bağlamda irdelemek, kuramın sanatsal değerini ortaya koyma bakımından önemlidir. Öyle ki serikayı, sanatsal üstünlüğü sağlayan bir nitelik olarak değerlendiren Cürcânî, bu kuramın metinlerarasılık ile örtüşen pek çok örneğini zikretmiştir. Cürcânî'nin nazm teorisi odaklı çalışmaları, metinlerarasılık kuramının bu paradigma çerçevesinde değerlendirilmesini gerekli kılmıştır. Bu minvalde o, metinlerarasılıkla alakalı birçok hususa nazm teorisi bağlamında değinmiştir. Metinlerarasılık olgusu, Abdülkâhir el-Cürcânî'nin Delâilü'l-i‘câz ve Esrârü'l-belâga isimli eserlerinde oldukça yaygın bir kullanım olan “سرقات شعرية” (serikât-ı şi‘riyye) kavramı ekseninde irdelemiştir. Cürcânî'nin bu meseleyi oldukça kapsamlı bir biçimde serika terimi altında karakterize ettiğini ortaya koymak çalışmanın temel sorunsalıdır.
{"title":"Serika'dan Metinlerarasılığa: Abdülkâhir el-Cürcânî Örneği","authors":"Müfide Ağirkan","doi":"10.33460/beuifd.1179697","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1179697","url":null,"abstract":"Metinlerarasılık, modern dönemde özellikle altmışlı yıllarda Batı’da “intertextuality ”, Doğu’da ise “التَّنَاص” (et-tenâs) terimiyle ortaya çıkmış edebî bir terimdir. Terimin klasik Arap edebiyatının ilk dönemlerinden itibaren farklı isimlendirmelerle kendine yer bulduğu görülür. Bu çalışmanın amacı, klasik Arap edebî tenkit geleneğinde serika kapsamında ortaya konan görüşler çerçevesinde Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (ö. 471/1078-79) bu kurama yaklaşımını incelemek ve bu kuram çerçevesinde metinlerarasılık terimine karşılık gelen görüşlerini ala almaktır. Bu minvalde çalışma, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin edebî eleştiri kapsamında serikaya dair olumlu/olumsuz görüşleri ve bu kurama yaklaşım metotları içerisinde metinlerarasılık kuramını karşılayan görüşleri ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada genel olarak Arap edebî tenkit eserlerinde serika kuramı, özel olarak Abdülkâhir el-Cürcânî’nin metinsel ilişkilere karşılık gelen serika ile ilgili görüşleri sunulmuştur. Serika kuramı başta klasik Arap tenkitçileri olmak üzere ilk dönemlerden itibaren bu kuramın seyrine kısaca değinilerek Cürcânî’de nasıl ele alındığı temellendirilmiştir. Aynı zamanda çalışmada tasvîr, örneklendirme ve betimleme yöntemleri ele alınmakla birlikte Cürcânî nezdinde yer bulan kuramı açıklayan örnek verilere de yer verilmiştir. Buradan hareketle de makalenin asıl gayesi olan metinlerarasılık teriminin aslında ilk olarak altmışlı yıllarda modern dönemde ortaya atılmadığı, aksine klasik dönemlerden beri farklı terimlerde zikredildiği ve bu terimi Cürcânî’de serika kuramı karşıladığı hakikatinin temellendirilmesidir. Dolayısıyla Cürcânî'nin metinlerarasılık ile ilgili görüşlerini bu bağlamda irdelemek, kuramın sanatsal değerini ortaya koyma bakımından önemlidir. Öyle ki serikayı, sanatsal üstünlüğü sağlayan bir nitelik olarak değerlendiren Cürcânî, bu kuramın metinlerarasılık ile örtüşen pek çok örneğini zikretmiştir. Cürcânî'nin nazm teorisi odaklı çalışmaları, metinlerarasılık kuramının bu paradigma çerçevesinde değerlendirilmesini gerekli kılmıştır. Bu minvalde o, metinlerarasılıkla alakalı birçok hususa nazm teorisi bağlamında değinmiştir. Metinlerarasılık olgusu, Abdülkâhir el-Cürcânî'nin Delâilü'l-i‘câz ve Esrârü'l-belâga isimli eserlerinde oldukça yaygın bir kullanım olan “سرقات شعرية” (serikât-ı şi‘riyye) kavramı ekseninde irdelemiştir. Cürcânî'nin bu meseleyi oldukça kapsamlı bir biçimde serika terimi altında karakterize ettiğini ortaya koymak çalışmanın temel sorunsalıdır.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"105 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126737856","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
This article is about the contributions of the Ottoman mystic and scholar İsmâil Hakkı Bursevî (d. 1653/1725) to the science of furûk of his book known as Furûk-ı Hakkî and consisting of four chapters on Arabic language sciences. The last part of Furûq-ı Hakkî is devoted to the determination of the nuances between the words whose meanings are thought to be the same. The interest in the work is understood from the studies on it during the Ottoman period. Due to this importance, it was thought that an academic study specific to Furûq-ı Hakkî would be beneficial and would contribute to the enrichment of the furûk literature. In the first part of the study, Furûq-ı Hakkî was introduced and its content was examined, and in the second part, the work was analyzed in terms of its contributions to the science of furûq, its place among the independent furûk books and its sources. In this study, it was concluded that Furûq-ı Hakkî is an important source of the field with more than five hundred furûq items. The work has been compiled from many sources. Among them, there are many sources written by Ottoman scholars. This situation increases the value of Furûq-ı Hakkî in terms of reaching new furûq sources and contributing to the studies on the Ottoman scientific tradition. On the other hand, the work; It has been considered that it can be a reference book for all researchers who are engaged in basic Islamic sciences as well as linguists due to its aspects that shed light on the nuance between many terms related to mysticism, nahw and other Islamic sciences.
这篇文章是关于奥斯曼神秘主义者和学者İsmâil hakkhai Bursevî(约1653/1725年)对fur科学的贡献,他的书被称为fur k- il Hakkî,由四章关于阿拉伯语科学组成。fur q- yi Hakkî的最后一部分致力于确定那些被认为意义相同的单词之间的细微差别。从奥斯曼帝国时期对它的研究中可以理解对这项工作的兴趣。由于这一重要性,人们认为对fur q- yi Hakkî进行专门的学术研究将是有益的,并将有助于丰富fur k文学。在研究的第一部分中,介绍了fur q- yi Hakkî并对其内容进行了检查,在第二部分中,根据其对fur科学的贡献,其在独立fur书籍中的地位及其来源分析了该工作。在本研究中得出结论,fur q- yi Hakkî是该领域的重要来源,有500多个fur q项目。这本书是根据许多资料汇编而成的。其中,有许多奥斯曼学者撰写的资料。这种情况增加了fur q- yi Hakkî在获取新的fur来源和促进对奥斯曼科学传统的研究方面的价值。另一方面,工作;它被认为可以成为所有从事基础伊斯兰科学研究人员和语言学家的参考书,因为它的一些方面揭示了与神秘主义、伊斯兰教和其他伊斯兰科学有关的许多术语之间的细微差别。
{"title":"İsmail Hakkı Bursevî's Contributions to the Science of Furûq (The Example of Furûq-ı Hakkî)","authors":"Mehmet Faruk Çi̇fçi̇","doi":"10.33460/beuifd.1083049","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1083049","url":null,"abstract":"This article is about the contributions of the Ottoman mystic and scholar İsmâil Hakkı Bursevî (d. 1653/1725) to the science of furûk of his book known as Furûk-ı Hakkî and consisting of four chapters on Arabic language sciences. The last part of Furûq-ı Hakkî is devoted to the determination of the nuances between the words whose meanings are thought to be the same. The interest in the work is understood from the studies on it during the Ottoman period. Due to this importance, it was thought that an academic study specific to Furûq-ı Hakkî would be beneficial and would contribute to the enrichment of the furûk literature. In the first part of the study, Furûq-ı Hakkî was introduced and its content was examined, and in the second part, the work was analyzed in terms of its contributions to the science of furûq, its place among the independent furûk books and its sources. In this study, it was concluded that Furûq-ı Hakkî is an important source of the field with more than five hundred furûq items. The work has been compiled from many sources. Among them, there are many sources written by Ottoman scholars. This situation increases the value of Furûq-ı Hakkî in terms of reaching new furûq sources and contributing to the studies on the Ottoman scientific tradition. On the other hand, the work; It has been considered that it can be a reference book for all researchers who are engaged in basic Islamic sciences as well as linguists due to its aspects that shed light on the nuance between many terms related to mysticism, nahw and other Islamic sciences.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123825055","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
When the sections of the Ḥanafī law literature related to the law of obligations are examined, it is seen that whether the property subject to the contract or debt relationship is specific or not has a shaping function in terms of many legal regulations. This situation is in question in terms of many regulations, from the legitimacy conditions of exchange types to the principles of legal responsibility. Due to its aforementioned function, the phenomenon of taayyun has been researched in this study with its most basic framework that makes Ḥanafī thought unique. Three points are important in order to understand the place and function of the phenomenon of taayyun in Ḥanafī thought. These points also determine the scope of this study. The first of them is what kind of relationship exists between the phenomenon of taayyun and whether the goods are of money type or not and whether they are standart or not. The second of them is what kind of relationship is there between the phenomenon of taayyun and determination and actually obtaining. The third one is the function of whether a goods is suitable for determination by determining or not in terms of legal regulations. Examining the aforementioned issues through certain examples will enable us to find answers to the following two questions. The first of them is what kind of relationship is established between determination and obtaining and taayyun in terms of goods subject to contract or debt relationship in Ḥanafī thought. The second is the reason for which specificity is taken as the basis. In fact, this is the purpose of the study. Therefore, the fact that the answers to the aforementioned questions enable the understanding of Ḥanafī thought in terms of regulations on the law of obligations makes this study important. The fact that specificity is taken as basis in terms of the goods that are the subject of a contract or debt relationship has resulted in the construction of the relationship between the legal existence and legitimacy conditions of the contracts and their results in a different way in Ḥanafī thought. Unlike other schools of law, in Hanafi thought, a relationship has been established between the legal existence and legitimacy of the contract and its specificity, and between the conclusion of the contract and the obtaining. According to Ḥanafī thought, the fact that some goods are not determined by determining further guarantees that the results of the contract will be revealed. This is another important result of the phenomenon of taayyun in terms of Ḥanafī thought.
{"title":"The Phenomenon of Taayyun in Ḥanafī Legal Thought and Its Effect on Legal Norms: Interest Theory and Company Contract Example","authors":"Ünal Yerli̇kaya","doi":"10.33460/beuifd.1069128","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1069128","url":null,"abstract":"When the sections of the Ḥanafī law literature related to the law of obligations are examined, it is seen that whether the property subject to the contract or debt relationship is specific or not has a shaping function in terms of many legal regulations. This situation is in question in terms of many regulations, from the legitimacy conditions of exchange types to the principles of legal responsibility. Due to its aforementioned function, the phenomenon of taayyun has been researched in this study with its most basic framework that makes Ḥanafī thought unique. Three points are important in order to understand the place and function of the phenomenon of taayyun in Ḥanafī thought. These points also determine the scope of this study. The first of them is what kind of relationship exists between the phenomenon of taayyun and whether the goods are of money type or not and whether they are standart or not. The second of them is what kind of relationship is there between the phenomenon of taayyun and determination and actually obtaining. The third one is the function of whether a goods is suitable for determination by determining or not in terms of legal regulations. Examining the aforementioned issues through certain examples will enable us to find answers to the following two questions. The first of them is what kind of relationship is established between determination and obtaining and taayyun in terms of goods subject to contract or debt relationship in Ḥanafī thought. The second is the reason for which specificity is taken as the basis. In fact, this is the purpose of the study. Therefore, the fact that the answers to the aforementioned questions enable the understanding of Ḥanafī thought in terms of regulations on the law of obligations makes this study important. The fact that specificity is taken as basis in terms of the goods that are the subject of a contract or debt relationship has resulted in the construction of the relationship between the legal existence and legitimacy conditions of the contracts and their results in a different way in Ḥanafī thought. Unlike other schools of law, in Hanafi thought, a relationship has been established between the legal existence and legitimacy of the contract and its specificity, and between the conclusion of the contract and the obtaining. According to Ḥanafī thought, the fact that some goods are not determined by determining further guarantees that the results of the contract will be revealed. This is another important result of the phenomenon of taayyun in terms of Ḥanafī thought.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"103 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134647769","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Öz Mu‘tezile açısından ismet, kulluk teorisinin bir parçasıdır. Buna göre; Allah kullarını sorumluluk üstlenebilecek her türlü donanımla teçhiz eder. Bu donanımların gereği olarak da onlara sorumluluk yükler. Donanımı eksik olanın ise bu ekolde sorumluluğunun olmadığı varsayılır. Peygamberlik, vahiy temelli epistemik donanımın bir bileşenidir. İslam teolojik geleneğinde bazı ekoller tarafından Allah’ı bilmenin aklen vacip olduğu varsayılsa bile, dini teklifin bir bütün olarak ancak vahiy ile tamamlanacağı, temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Vahye konu olan mesajı muhataplara ulaştıran birey olarak peygamber, aynı zamanda dinin öngördüğü model öğreticidir. İnsana ulaştırılan mesajın Allah’a ait olduğu konusundaki tereddütler mucize üzerinden giderilmiş olsa bile, Allahtan gelen bu mesajın doğru biçiminin sergilendiği, tahrif edilmediği konusunda da insan güven içinde olmak istemiştir. Peygamberin ismeti, dinin peygambere itaat etmeyi emreden ayetleri ile dinî öğretinin sıhhati konusunda tereddüt içinde bulunan insanların giderilmeyi bekleyen şüphelerinin kesişim noktasıdır. Mu’tezile ismet teorisi bağlamında peygambere itaati anlamlı kılma gayesine ek olarak, dinin doğru biçiminin korunduğunu da eş zamanlı olarak ortaya koyma çabası güder.
{"title":"Mu‘tezile’de Peygamberin Masumiyeti Teorisi","authors":"Bayram Çinar","doi":"10.33460/beuifd.1093730","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1093730","url":null,"abstract":"Öz \u0000Mu‘tezile açısından ismet, kulluk teorisinin bir parçasıdır. Buna göre; Allah kullarını sorumluluk üstlenebilecek her türlü donanımla teçhiz eder. Bu donanımların gereği olarak da onlara sorumluluk yükler. Donanımı eksik olanın ise bu ekolde sorumluluğunun olmadığı varsayılır. Peygamberlik, vahiy temelli epistemik donanımın bir bileşenidir. İslam teolojik geleneğinde bazı ekoller tarafından Allah’ı bilmenin aklen vacip olduğu varsayılsa bile, dini teklifin bir bütün olarak ancak vahiy ile tamamlanacağı, temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Vahye konu olan mesajı muhataplara ulaştıran birey olarak peygamber, aynı zamanda dinin öngördüğü model öğreticidir. İnsana ulaştırılan mesajın Allah’a ait olduğu konusundaki tereddütler mucize üzerinden giderilmiş olsa bile, Allahtan gelen bu mesajın doğru biçiminin sergilendiği, tahrif edilmediği konusunda da insan güven içinde olmak istemiştir. Peygamberin ismeti, dinin peygambere itaat etmeyi emreden ayetleri ile dinî öğretinin sıhhati konusunda tereddüt içinde bulunan insanların giderilmeyi bekleyen şüphelerinin kesişim noktasıdır. Mu’tezile ismet teorisi bağlamında peygambere itaati anlamlı kılma gayesine ek olarak, dinin doğru biçiminin korunduğunu da eş zamanlı olarak ortaya koyma çabası güder.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"24 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129361230","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sheikh Bedreddin, one of the important figures of the Ottoman interregnum, came to the fore in historical sources with his relation to the rebellion and his mystical views. From the past to the present, Sheikh Bedreddin's political attitude and mystical views have been discussed and many studies have been carried out on different platforms by many segments. When we look at Sheikh Bedreddin's competence in the field of fiqh and his works in this field, it is seen that he is one of the most important jurists who grew up in the interregnum period, away from the discussions on his political identity and mystical views. Câmiu'l-Fusûleyn, which he wrote especially for judicial law and furü‘ al-figh, is a work that has left its mark on its period and later, and has become the bedside book of kadis and muftis. The work of Sheikh Bedreddin, named Teshîl, has a special importance in that it contains around a thousand views. In the study, the life of Sheikh Bedreddin was mentioned, and information was given about his other works, especially his figh works. In order to contribute to the determination of Sheikh Bedreddin's scientific competence and his place in the tabagat al-fukaha, his fiqh views, intra-sectarian and non-sectarian preferences and editorials are mentioned. In this study, Sheikh Bedreddin's scientific competence in the field of fiqh and his place in tabagat al-fukaha will be examined.
{"title":"An Evaluation of Sheikh Bedreddin’s Scientific Personality and His Place in Tabagat al Fukaha","authors":"Şerif Gedi̇k","doi":"10.33460/beuifd.1090498","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1090498","url":null,"abstract":"Sheikh Bedreddin, one of the important figures of the Ottoman interregnum, came to the fore in historical sources with his relation to the rebellion and his mystical views. From the past to the present, Sheikh Bedreddin's political attitude and mystical views have been discussed and many studies have been carried out on different platforms by many segments. When we look at Sheikh Bedreddin's competence in the field of fiqh and his works in this field, it is seen that he is one of the most important jurists who grew up in the interregnum period, away from the discussions on his political identity and mystical views. Câmiu'l-Fusûleyn, which he wrote especially for judicial law and furü‘ al-figh, is a work that has left its mark on its period and later, and has become the bedside book of kadis and muftis. The work of Sheikh Bedreddin, named Teshîl, has a special importance in that it contains around a thousand views. In the study, the life of Sheikh Bedreddin was mentioned, and information was given about his other works, especially his figh works. In order to contribute to the determination of Sheikh Bedreddin's scientific competence and his place in the tabagat al-fukaha, his fiqh views, intra-sectarian and non-sectarian preferences and editorials are mentioned. In this study, Sheikh Bedreddin's scientific competence in the field of fiqh and his place in tabagat al-fukaha will be examined.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"81 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129053918","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Kınalızâde Ali Çelebi (ö. 979/1572), birçok medresede müderrislik yapmış ve merkezî beldelerde kadılık görevlerini ic etmiş Osmanlı döneminin önde gelen âlimlerindendir. İslâmî ilimlerin farklı alanlarında telif etmiş olduğu eserlerinin neredeyse tamamı günümüze ulaşmış ve önemli kısmı neşredilmiştir. Ayrıca hayatı, eserleri ve ilmi görüşleri hakkında birçok ilmi çalışmalar yapılmıştır. Bir fıkıh âlimi olarak Kınalızâde’nin eser verdiği alanlardan birisi de fıkhî çalışmalarıdır. Fıkhın tabakât ve fürû konularının ele alındığı eserlerinden bir kısmı incelenerek yayımlanmış iken, bir kısmı da günümüze ulaşmış olup yazma nüshaları kütüphanelerde kayıtlı bulunmaktadır. Kınalızâde’nin fıkhın önemli bahislerinden olan gasp konusunun bazı meselelerini gündeme getirdiği eserlerinden birisi ise Risâle fi’l-gasb adlı risâlesidir. Yaklaşık bir buçuk varaklık Arapça olarak yazılmış küçük hacimli bu risâlenin şimdiye kadar tespit edilebilen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Koleksiyonu 708 numarada kayıtlıdır. Risâlede esasen Bürhâneddîn el-Mergînânî’nin (ö. 593/1197) Hidâye adlı eserinde belirttiği gasp konusunun tarifi değerlendirmeye tabi tutulurken, gasp konusunun fürû fıkhın diğer konuları arasındaki sıralaması da gündeme getirilmektedir. Buna göre Kınalızâde’nin yazma halindeki risâlesinin neşredilerek ilim camiasına kazandırılmasının katkı sağlayacağı düşünülürken, risâlede dile getirilen konuların incelenerek tahlil edilmesi, Risâle fi’l-gasb çerçevesinde de olsa Kınalızâde’nin fıkhi müktesebatı ve konumunun anlaşılması önem arz etmektedir.
{"title":"KINALIZÂDE ALİ ÇELEBİ’NİN RİSÂLE Fİ’L-GASB ADLI ESERİNİN TAHLİLİ VE NEŞRİ","authors":"Orazsahet Orazov","doi":"10.33460/beuifd.1094254","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1094254","url":null,"abstract":"Kınalızâde Ali Çelebi (ö. 979/1572), birçok medresede müderrislik yapmış ve merkezî beldelerde kadılık görevlerini ic etmiş Osmanlı döneminin önde gelen âlimlerindendir. İslâmî ilimlerin farklı alanlarında telif etmiş olduğu eserlerinin neredeyse tamamı günümüze ulaşmış ve önemli kısmı neşredilmiştir. Ayrıca hayatı, eserleri ve ilmi görüşleri hakkında birçok ilmi çalışmalar yapılmıştır. Bir fıkıh âlimi olarak Kınalızâde’nin eser verdiği alanlardan birisi de fıkhî çalışmalarıdır. Fıkhın tabakât ve fürû konularının ele alındığı eserlerinden bir kısmı incelenerek yayımlanmış iken, bir kısmı da günümüze ulaşmış olup yazma nüshaları kütüphanelerde kayıtlı bulunmaktadır. Kınalızâde’nin fıkhın önemli bahislerinden olan gasp konusunun bazı meselelerini gündeme getirdiği eserlerinden birisi ise Risâle fi’l-gasb adlı risâlesidir. Yaklaşık bir buçuk varaklık Arapça olarak yazılmış küçük hacimli bu risâlenin şimdiye kadar tespit edilebilen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Koleksiyonu 708 numarada kayıtlıdır. Risâlede esasen Bürhâneddîn el-Mergînânî’nin (ö. 593/1197) Hidâye adlı eserinde belirttiği gasp konusunun tarifi değerlendirmeye tabi tutulurken, gasp konusunun fürû fıkhın diğer konuları arasındaki sıralaması da gündeme getirilmektedir. Buna göre Kınalızâde’nin yazma halindeki risâlesinin neşredilerek ilim camiasına kazandırılmasının katkı sağlayacağı düşünülürken, risâlede dile getirilen konuların incelenerek tahlil edilmesi, Risâle fi’l-gasb çerçevesinde de olsa Kınalızâde’nin fıkhi müktesebatı ve konumunun anlaşılması önem arz etmektedir.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"12 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125333489","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The Ibadiyya sect, which is one of the first sects to emerge in the history of Islam, separated from other Kharijite sects in a short time due to its moderate views and continued to live until today. The sect, which has a fiqh dimension as well as a creed, has a large fiqh literature that has started to form since the time of Jabir b. Zayd, who is considered the intellectual founder of the movement. This literature continues even today. In this article, Ibadi scholars who lived in the periods that can be described as the foundation and formation period of Ibadi fiqh and their fiqh works will be discussed. What makes the study unique is that it examines the Ibadi fiqh literature, which is a point that even the studies on Ibadi fiqh, which have been done in a very limited amount in our country, have never touched. As a matter of fact, the studies on Ibadi fiqh in our country have examined this sect through either fiqh method or furu fiqh, but have not mentioned its literature. It is one of the aims of this study to show that the Ibadiyya sect, which constantly stands out with its creed, also has a fiqh aspect and that there is a substantial amount of fiqh literature. For this purpose, in the article, the Ibadi fiqh literature in the process covering the establishment period of the sect and the formation period that ended in the half of the sixth century A.H. will be touched upon and evaluations of these periods will be given. As there is no study in this field in our country, some of the Ibadi fiqh works mentioned in the study are not accessible in our country. This increases the importance of the study.
伊巴迪亚教派是伊斯兰教历史上最早出现的教派之一,由于其温和的观点,在很短的时间内与其他哈里吉特教派分离开来,并延续到今天。这个教派,有一个伊斯兰教的维度,也有一个信条,有大量的伊斯兰教文献,自Jabir b. Zayd时代开始形成,Jabir b. Zayd被认为是该运动的智力创始人。这种文学一直延续到今天。本文将对生活在伊巴迪教法基础和形成时期的伊巴迪学者及其教法作品进行讨论。这项研究的独特之处在于,它研究了伊巴迪菲格什文献,这一点即使是对伊巴迪菲格什的研究,在我国也只做了非常有限的研究,也从未触及过。事实上,国内对伊巴迪教法的研究,无论是用教法还是用古教法来考察这一教派,都没有提及其文献。本研究的目的之一是表明伊巴迪亚教派,其信条不断脱颖而出,也有一个伊斯兰教的方面,并且有大量的伊斯兰教文献。为此目的,在本文中,伊巴迪菲格斯文献将涉及该教派的建立时期和结束于西元六世纪半叶的形成时期,并对这些时期进行评价。由于我国没有这方面的研究,研究中提到的一些伊巴迪菲格什作品在我国是无法获得的。这就增加了这项研究的重要性。
{"title":"Classical Period Ibadi Fiqh Literature","authors":"Ahmet Faruk Göksün","doi":"10.33460/beuifd.1090977","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1090977","url":null,"abstract":"The Ibadiyya sect, which is one of the first sects to emerge in the history of Islam, separated from other Kharijite sects in a short time due to its moderate views and continued to live until today. The sect, which has a fiqh dimension as well as a creed, has a large fiqh literature that has started to form since the time of Jabir b. Zayd, who is considered the intellectual founder of the movement. This literature continues even today. In this article, Ibadi scholars who lived in the periods that can be described as the foundation and formation period of Ibadi fiqh and their fiqh works will be discussed. What makes the study unique is that it examines the Ibadi fiqh literature, which is a point that even the studies on Ibadi fiqh, which have been done in a very limited amount in our country, have never touched. As a matter of fact, the studies on Ibadi fiqh in our country have examined this sect through either fiqh method or furu fiqh, but have not mentioned its literature. \u0000It is one of the aims of this study to show that the Ibadiyya sect, which constantly stands out with its creed, also has a fiqh aspect and that there is a substantial amount of fiqh literature. For this purpose, in the article, the Ibadi fiqh literature in the process covering the establishment period of the sect and the formation period that ended in the half of the sixth century A.H. will be touched upon and evaluations of these periods will be given. As there is no study in this field in our country, some of the Ibadi fiqh works mentioned in the study are not accessible in our country. This increases the importance of the study.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"28 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124245337","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Irak bölgesindeki Hanefîlik, farklı itikadî fırkalarla ilişkilendirilmektedir. Bu fırkalar arasında önceleri Mürcie, sonraki aşamada da genelde Mu‘tezile ismi ön plana çıkmaktadır. Bununla birlikte bu fırkalarla ilişkili olmayan Sünnî eğilimli Hanefîlerin de olduğu bilinmektedir. Irak bölgesinde bu niteliğe sahip pek çok Hanefî bulunmaktadır. Maveraünnehir bölgesindeki Sünnî oluşumun (Mâtürîdîlik) parçası olmayan bu Hanefîler, Irak’ın yanı sıra Şam ve Mısır’da dağınık küçük gruplar halinde Hanefîliği temsil etmişlerdir. Ancak bölgedeki güçlü Mu‘tezile etkisi nedeniyle çok fazla görünür olmayan bu Hanefîler, Sünnî eğilimlerinin çerçevesini belirleyen itikadî bir yapı da ortaya koyamamışlardır. Mesailerini daha çok fıkhi faaliyetlere yoğunlaştıran batı bölgelerindeki bu Hanefîlerin itikadî/kelami meselelere ilgisi ise sınırlı kalmıştır. Öyle ki kelama bu ilgisizlikleri sebebiyle uzun süre itikadî görüşlerini derleyen bir metin dahi yazmamışlardır. Bu türden bir metin, ancak 4/10. yy başlarında Ebû Cafer et-Tahâvî tarafından kaleme alınabilmiştir. Ebû Hanîfe’ye dayanan itikadî görüşlerin derlendiği bu kısa metnin yanı sıra bölgedeki Hanefîlerce sonraki dönemlerde yazılan farklı nitelikteki eserlerde de bazı itikadî görüşler bulunmaktadır. Bu çalışma Irak, Şam ve Mısır’daki Sünnî eğilimli Hanefîlerin itikadî görüşlerini, kaleme aldıkları metinler üzerinden ortaya koymayı hedeflemektedir. Böylece hem Mâtürîdîlik dışı Sünnî eğilimli Hanefîlerin, Hanefîlik içindeki pozisyonu tespit edilecek hem de itikadî görüşlerinin genel bir çerçevesi çizilmeye çalışılacaktır.
{"title":"An Analysis on the Theological Tendencies of Non-Maturidi Sunni Hanifis","authors":"İhsan Ti̇mür","doi":"10.33460/beuifd.1102499","DOIUrl":"https://doi.org/10.33460/beuifd.1102499","url":null,"abstract":"Irak bölgesindeki Hanefîlik, farklı itikadî fırkalarla ilişkilendirilmektedir. Bu fırkalar arasında önceleri Mürcie, sonraki aşamada da genelde Mu‘tezile ismi ön plana çıkmaktadır. Bununla birlikte bu fırkalarla ilişkili olmayan Sünnî eğilimli Hanefîlerin de olduğu bilinmektedir. Irak bölgesinde bu niteliğe sahip pek çok Hanefî bulunmaktadır. Maveraünnehir bölgesindeki Sünnî oluşumun (Mâtürîdîlik) parçası olmayan bu Hanefîler, Irak’ın yanı sıra Şam ve Mısır’da dağınık küçük gruplar halinde Hanefîliği temsil etmişlerdir. Ancak bölgedeki güçlü Mu‘tezile etkisi nedeniyle çok fazla görünür olmayan bu Hanefîler, Sünnî eğilimlerinin çerçevesini belirleyen itikadî bir yapı da ortaya koyamamışlardır. Mesailerini daha çok fıkhi faaliyetlere yoğunlaştıran batı bölgelerindeki bu Hanefîlerin itikadî/kelami meselelere ilgisi ise sınırlı kalmıştır. Öyle ki kelama bu ilgisizlikleri sebebiyle uzun süre itikadî görüşlerini derleyen bir metin dahi yazmamışlardır. Bu türden bir metin, ancak 4/10. yy başlarında Ebû Cafer et-Tahâvî tarafından kaleme alınabilmiştir. Ebû Hanîfe’ye dayanan itikadî görüşlerin derlendiği bu kısa metnin yanı sıra bölgedeki Hanefîlerce sonraki dönemlerde yazılan farklı nitelikteki eserlerde de bazı itikadî görüşler bulunmaktadır. Bu çalışma Irak, Şam ve Mısır’daki Sünnî eğilimli Hanefîlerin itikadî görüşlerini, kaleme aldıkları metinler üzerinden ortaya koymayı hedeflemektedir. Böylece hem Mâtürîdîlik dışı Sünnî eğilimli Hanefîlerin, Hanefîlik içindeki pozisyonu tespit edilecek hem de itikadî görüşlerinin genel bir çerçevesi çizilmeye çalışılacaktır.","PeriodicalId":395377,"journal":{"name":"BEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124377237","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}