Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne devrolunan donanmanın neredeyse tamamı arızalı ve bakımsızdı. Donanmanın yapılandırılması için büyük gayretlere ihtiyaç vardı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Eylül 1924’te Hamidiye kruvazörü ile gerçekleştirdiği Karadeniz gezisinde Cumhuriyet Donanması’nın inşası için harekete geçileceğinin sinyalini verdi. Donanmayı güçlendirmeyi milli bir mesele olarak gören Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda Bahriye Vekâleti’nin kurulması, Yavuz gemisinin onarımı, modern gemilerin donanma envanterine katılması, Gölcük’te bir deniz üssü inşası gibi atılımlar kademeli bir şekilde gerçekleştirildi. 20 Temmuz 1936’da Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması ve Boğazların tekrar kayıtsız şartsız Türk hâkimiyetine girmesi Cumhuriyet Donanması’nın güçlenme sürecine büyük bir ivme kazandırdı. Cumhuriyet Donanması 1936 yılında gerçekleştirdiği Malta ve Yunanistan liman ziyaretleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa sürede oluşturduğu deniz gücünü gururla tüm dünyaya gösterme fırsatını yakaladı. Çalışmanın amacı Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türk askerî deniz gücünün yoktan var edilmesine giden on beş yıllık süreci incelemektir. Çalışmada bahse konu süreç, arşiv belgelerinin yansıra konuya ilişkin başvuru kaynaklarından ve dönemin gazete haberlerinden istifade edilerek, değerlendirildi.
{"title":"Cumhuriyet Donanması’nın Oluşum ve Gelişim Süreci (1923-1938)","authors":"Figen ATABEY","doi":"10.21563/sutad.1378283","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1378283","url":null,"abstract":"Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne devrolunan donanmanın neredeyse tamamı arızalı ve bakımsızdı. Donanmanın yapılandırılması için büyük gayretlere ihtiyaç vardı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Eylül 1924’te Hamidiye kruvazörü ile gerçekleştirdiği Karadeniz gezisinde Cumhuriyet Donanması’nın inşası için harekete geçileceğinin sinyalini verdi. Donanmayı güçlendirmeyi milli bir mesele olarak gören Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda Bahriye Vekâleti’nin kurulması, Yavuz gemisinin onarımı, modern gemilerin donanma envanterine katılması, Gölcük’te bir deniz üssü inşası gibi atılımlar kademeli bir şekilde gerçekleştirildi. 20 Temmuz 1936’da Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması ve Boğazların tekrar kayıtsız şartsız Türk hâkimiyetine girmesi Cumhuriyet Donanması’nın güçlenme sürecine büyük bir ivme kazandırdı. Cumhuriyet Donanması 1936 yılında gerçekleştirdiği Malta ve Yunanistan liman ziyaretleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa sürede oluşturduğu deniz gücünü gururla tüm dünyaya gösterme fırsatını yakaladı. Çalışmanın amacı Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türk askerî deniz gücünün yoktan var edilmesine giden on beş yıllık süreci incelemektir. Çalışmada bahse konu süreç, arşiv belgelerinin yansıra konuya ilişkin başvuru kaynaklarından ve dönemin gazete haberlerinden istifade edilerek, değerlendirildi.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"135708266","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin biyografisi ve Mevlevîliğin kuruluş ve yayılışı ile ilgili yazılmış birçok kaynak eser vardır. Bu eserlerin en önemlilerinden biri Mecdüddîn Ferîdûn b. Ahmed’in Risâle-i Sipehsâlâr’ı, diğeri ise Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-ʻÂrifîn adlı eseridir. Bunların dışında Mevlâna ve etrafındakilerin anlatıldığı Terceme-i Sevâkıb da Türkçeye tercüme edilmesi yönüyle özel bir yere sahiptir. Derviş Mahmud, Abdülvehhab Hemedânî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserden hareketle yine Farsça olarak kaleme aldığı Sevâkıb-ı Menâkıb-ı Evliyâullah’ı H 998 (1590) yılında Terceme-i Sevâkıb adıyla Türkçeye tercüme etmiştir. Farsçadan Türkçeye tercüme edilen bu eser, Klasik Osmanlı Türkçesi döneminin birçok özelliğini göstermekle birlikte Eski Anadolu Türkçesi unsurlarını da içermektedir. Metinde Arapça ve Farsça kelimeler her ne kadar yoğun olsa da bugün için standart Türkçede kullanılmayan birçok Türkçe kelimenin yer alması sebebiyle eser, Türkçenin sözvarlığı açısından büyük önem arz etmekte olup imla özellikleri, hâl eki nöbetleşmeleri, döneme göre farklı kullanımlar, deyimler, kelime ve eklerin yazımında görülen ikilikler gibi birçok özelliği de barındırmaktadır. Bu araştırmada Terceme-i Sevâkıb kısaca tanıtıldıktan sonra eserin mütercimi, nüshaları, sözvarlığı, dili ve üslubu üzerinde durulacaktır. Terceme-i Sevâkıb’ın dil özellikleri (imla, ses, şekil özellikleri) maddeler hâlinde incelenecektir.
{"title":"Derviş Mahmud’un Terceme-i Sevâkıb’ı ve Dil Özellikleri","authors":"Mevlüt Gülmez, Hidayet Duyar","doi":"10.21563/sutad.1285221","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285221","url":null,"abstract":"Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin biyografisi ve Mevlevîliğin kuruluş ve yayılışı ile ilgili yazılmış birçok kaynak eser vardır. Bu eserlerin en önemlilerinden biri Mecdüddîn Ferîdûn b. Ahmed’in Risâle-i Sipehsâlâr’ı, diğeri ise Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-ʻÂrifîn adlı eseridir. Bunların dışında Mevlâna ve etrafındakilerin anlatıldığı Terceme-i Sevâkıb da Türkçeye tercüme edilmesi yönüyle özel bir yere sahiptir. Derviş Mahmud, Abdülvehhab Hemedânî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserden hareketle yine Farsça olarak kaleme aldığı Sevâkıb-ı Menâkıb-ı Evliyâullah’ı H 998 (1590) yılında Terceme-i Sevâkıb adıyla Türkçeye tercüme etmiştir. Farsçadan Türkçeye tercüme edilen bu eser, Klasik Osmanlı Türkçesi döneminin birçok özelliğini göstermekle birlikte Eski Anadolu Türkçesi unsurlarını da içermektedir. Metinde Arapça ve Farsça kelimeler her ne kadar yoğun olsa da bugün için standart Türkçede kullanılmayan birçok Türkçe kelimenin yer alması sebebiyle eser, Türkçenin sözvarlığı açısından büyük önem arz etmekte olup imla özellikleri, hâl eki nöbetleşmeleri, döneme göre farklı kullanımlar, deyimler, kelime ve eklerin yazımında görülen ikilikler gibi birçok özelliği de barındırmaktadır. Bu araştırmada Terceme-i Sevâkıb kısaca tanıtıldıktan sonra eserin mütercimi, nüshaları, sözvarlığı, dili ve üslubu üzerinde durulacaktır. Terceme-i Sevâkıb’ın dil özellikleri (imla, ses, şekil özellikleri) maddeler hâlinde incelenecektir.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225320","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Sebük Tegin'in ölümünden sonra Gazne tahtına çıkan Sultan Mahmûd'un Halife el-Kâdir Billâh'a gönderdiği mektup ışığında, Horasan'ın Sâmânîlerden alınması hususu incelenmektedir. Mektup, içerik açısından dört bölüme ayrılabilir; birinci bölümde yaratıcıya övgü, ikinci bölümde Horasan seferinin nedeni, üçüncü bölümde savaşın detayları ve dördüncü bölümde zaferin sonuçları aktarılmaktadır. Makalede, mektubun tüm bölümlerinden örnekler pasajlar şeklinde beyan edilmektedir. İfade edilen pasajlar dönemin diğer kaynakları ile karşılaştırılmış ve bu şekilde kaynaklar arasındaki farklılıklar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Diplomatik içerikli bu kaydı inceleyerek, Gazneliler ile Sâmânîler arasında Horasan üzerindeki hâkimiyet mücadelesini daha iyi anlamak mümkündür. Ayrıca aktarılan pasajlar vâsıtasıyla Sultan Mahmûd'un dinî, tarihî ve siyasî yönlerine ilişkin bazı örnekler de verilmektedir.
{"title":"Gazneli Mahmûd'un Halife El-Kâdir Billâh'a Mektubuna Göre Horasan’ın Gazneliler Tarafından Fethi","authors":"Emre Ömür","doi":"10.21563/sutad.1285092","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285092","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Sebük Tegin'in ölümünden sonra Gazne tahtına çıkan Sultan Mahmûd'un Halife el-Kâdir Billâh'a gönderdiği mektup ışığında, Horasan'ın Sâmânîlerden alınması hususu incelenmektedir. Mektup, içerik açısından dört bölüme ayrılabilir; birinci bölümde yaratıcıya övgü, ikinci bölümde Horasan seferinin nedeni, üçüncü bölümde savaşın detayları ve dördüncü bölümde zaferin sonuçları aktarılmaktadır. Makalede, mektubun tüm bölümlerinden örnekler pasajlar şeklinde beyan edilmektedir. İfade edilen pasajlar dönemin diğer kaynakları ile karşılaştırılmış ve bu şekilde kaynaklar arasındaki farklılıklar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Diplomatik içerikli bu kaydı inceleyerek, Gazneliler ile Sâmânîler arasında Horasan üzerindeki hâkimiyet mücadelesini daha iyi anlamak mümkündür. Ayrıca aktarılan pasajlar vâsıtasıyla Sultan Mahmûd'un dinî, tarihî ve siyasî yönlerine ilişkin bazı örnekler de verilmektedir.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225348","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Çalışmanın amacı Lozan Antlaşmasının imzalanmasının ardından İstanbul’un 2 Ekim 1923’te İtilaf kuvvetleri tarafından boşaltılması sonrasında Türkiye ve İngiltere arasında diplomatik krize sebep olan Haydarpaşa İngiliz Mezarlığının tahribi meselesini irdelemek olarak tanımlanır. Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, 1853-1856 Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan İngiltere’nin, savaş sırasında yaşamını yitiren askerleri için oluşturuldu. Anılan mezarlıktaki bazı mezarlar, Türk birliklerinin İstanbul’a girişi nedeniyle Kadıköy’de yapılan kutlamalar esnasında 5-6 Ekim 1923’te kısmen tahribe uğradı. Kadıköy’de bulunan bohça hamallarının kutlamalarda kullanılmak üzere defne dalı koparmak maksadıyla mezarlığa girmeleri sonucunda on yedi mezarda oluşan tahribat, diplomatik bir krize dönüştü. Krizin yaşandığı dönemde İngiltere’nin Türkiye’ye karşı tutumu bunun karşılığında Türk hükümetinin İngiliz yönetimine karşı duruşu Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı krizine olan ilgiyi artırmaktadır. Bu olay sadece Türk-İngiliz diplomatik çatışması ile sınırlı değildi. Bununla birlikte krizin kendisi Türk-İngiliz ilişkilerinin Lozan Antlaşması sonrasında da karmaşık ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu göstermekteydi. Araştırmada, Haydarpaşa İngiliz Mezarlığında bulunan bir kısım mezarın tahrip edilmesinin nedenleri, İngiltere’nin olay karşısındaki yaklaşımı ve Türk tarafının mezarlıkların tahribine ilişkin tutumu ve ürettiği çözümler değerlendirildi. Ayrıca meselede iki ülke arasında diplomatik krizin çözümüne yönelik Hariciye Vekaleti İstanbul Murahhaslığının çabası üzerinde duruldu. Makalede temel olarak Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgelerinden yararlanıldı
在《洛赞条约》签署后,这项工作的目的是解决1923年10月2日伊斯坦布尔军队解散后,英国墓地Haydarpaşa遭到破坏的问题,这导致了土耳其和英国之间的外交危机。Haydarpaşa伊斯坦布尔Mezarlığı,1853-1856 Kırım Savaşı'nda OsmanlıDevleti'nin müttefiki olan伊斯坦布尔,Savaşsırasında yaşamınıyitiren askerleri için oluşturuldu。1923年10月5日至6日,在Kad y köy举行的庆祝活动中,由于土耳其进入伊斯坦布尔,坟墓中的一些坟墓被发现。因此,在17座坟墓中发生的毁灭性外交危机变成了一座坟墓,旨在打破在卡代克发现的腐烂枷锁的庆祝活动中的空白。与此相反,当危机发生时,英国对土耳其的反对正在增加其对英国政府管理英国墓地危机Haddarpaşa的兴趣。这不仅限于土耳其和英国的外交冲突。然而,这场危机本身表明,在《伦敦条约》之后,土英关系出现了复杂而破碎的结构。该研究评估了Haydarpaşa部分坟墓的破坏情况、英国事件的处理方法以及土耳其坟墓的破坏。此外,在伊斯坦布尔副检察长穆拉赫姆主义者的努力下,两国之间的外交危机解决方案已暂停。在文章中,总统基本上被用于奥斯曼档案馆的文件中。
{"title":"A Sample for the Continuation of Disagreement in Turkish-English Relationship After the Treaty of Lausanne: The Issue of Destruction of the Haydarpaşa British Cemetery","authors":"Feyza KURNAZ ŞAHİN","doi":"10.21563/sutad.1285142","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285142","url":null,"abstract":"Çalışmanın amacı Lozan Antlaşmasının imzalanmasının ardından İstanbul’un 2 Ekim 1923’te İtilaf kuvvetleri tarafından boşaltılması sonrasında Türkiye ve İngiltere arasında diplomatik krize sebep olan Haydarpaşa İngiliz Mezarlığının tahribi meselesini irdelemek olarak tanımlanır. Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, 1853-1856 Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan İngiltere’nin, savaş sırasında yaşamını yitiren askerleri için oluşturuldu. Anılan mezarlıktaki bazı mezarlar, Türk birliklerinin İstanbul’a girişi nedeniyle Kadıköy’de yapılan kutlamalar esnasında 5-6 Ekim 1923’te kısmen tahribe uğradı. Kadıköy’de bulunan bohça hamallarının kutlamalarda kullanılmak üzere defne dalı koparmak maksadıyla mezarlığa girmeleri sonucunda on yedi mezarda oluşan tahribat, diplomatik bir krize dönüştü. Krizin yaşandığı dönemde İngiltere’nin Türkiye’ye karşı tutumu bunun karşılığında Türk hükümetinin İngiliz yönetimine karşı duruşu Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı krizine olan ilgiyi artırmaktadır. Bu olay sadece Türk-İngiliz diplomatik çatışması ile sınırlı değildi. Bununla birlikte krizin kendisi Türk-İngiliz ilişkilerinin Lozan Antlaşması sonrasında da karmaşık ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu göstermekteydi. Araştırmada, Haydarpaşa İngiliz Mezarlığında bulunan bir kısım mezarın tahrip edilmesinin nedenleri, İngiltere’nin olay karşısındaki yaklaşımı ve Türk tarafının mezarlıkların tahribine ilişkin tutumu ve ürettiği çözümler değerlendirildi. Ayrıca meselede iki ülke arasında diplomatik krizin çözümüne yönelik Hariciye Vekaleti İstanbul Murahhaslığının çabası üzerinde duruldu. Makalede temel olarak Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgelerinden yararlanıldı","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225442","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Anadolu coğrafyası çok uzun yıllar boyunca çeşitli kavimlere ev sahipliği yaparak bünyesinde birçok kadim medeniyetleri barındırmıştır. XI. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu, Oğuz boylarının yeni yurdu olmuştur. Bu boylar, Türkistan’dan gelirken konargöçer hayat tarzlarını ve kültürel değerlerini bu topraklara taşımıştır. Bu bağlamda dilin kültür taşıyıcılığı noktasındaki rolü bütün bilim otoritelerince kabul edilmiş bir olgudur. Halkın zihninde yer alan sosyal ve kültürel yaşamla ilgili pek çok bilgi dille birlikte yaşar ve gelecek nesillere aktarılır. Türkiye Türkçesi ağızları da çeşitli dilsel verileri bünyesinde barındıran çok zengin bir söz varlığına sahiptir. Fakat teknolojinin gelişmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, okuma yazma oranının hızla yükselmesi ve maddi sebepler dolayısıyla köyden kente göçün artmasıyla birlikte bu zengin söz varlığı gün geçtikçe yok olmaktadır. Türkiye Türkçesinin ağız sözlüğü olan Derleme Sözlüğü, 1930 ve 1950’lerde yapılan iki büyük çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Fakat bu sözlük oluşturulurken derlenmeyen bazı bölgelerin varlığı söz konusudur. Bu noktada halk ağızlarında kullanılan ancak bu sözlükte kayıt altına alınmamış birçok kelime ve kalıp ifade vardır. Bu bağlamda Derleme Sözlüğü’ne katkı sağlaması amacıyla Kumluca İlçesi ve yöresi ağızlarında kullanılan fakat bu sözlükte bulunmayan ya da farklı anlamlarda kullanılan kelime ve kalıp ifadeler tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Çalışmada, bu söz varlıklarının fonetik özelliklerini yansıtmak amacıyla transkript işaretlerine de yer verilmiştir.
多年来,主画面一直在接待各国人民,包括许多妇女文明。XI。从本世纪上半叶开始,阿纳多卢就成了他的孩子们的新家。这些画作是通过融合和文化价值从土耳其运到这些土地上的。Bu bağlamda dilin kültür taşıyıcılığınoktasındaki rolübütün bilim otoritelence kabul edilmişbir olgudur。人们脑海中的许多关于社会和文化生活的信息将共同生活,并传递给子孙后代。土耳其有一个非常丰富的单词,包括各种语言数据。但是,技术的发展、全通讯工具的普及、阅读率、财富从一个村庄到另一个村庄的增长,以及这些富有承诺带来的财富增长,都将被摧毁。土耳其的口头禅词典“Derleme”一词是20世纪30年代和50年代两项主要工作的结果。但当这个词成立时,就会说一些不属于它的部分的存在。在这一点上,有许多话和言论没有被记录在公众的口中。在这方面,Kumluca群岛和世界各地使用的单词和余数被识别和记录,目的是为《皮肤病词典》做出贡献。在工作中,还提供了反映这些物质的语音特征的转录本。
{"title":"Contributions to the Derleme Sözlüğü from the Dialect of Antalya (Kumluca)","authors":"Emine Atmaca, Özlem Güzel","doi":"10.21563/sutad.1285182","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285182","url":null,"abstract":"Anadolu coğrafyası çok uzun yıllar boyunca çeşitli kavimlere ev sahipliği yaparak bünyesinde birçok kadim medeniyetleri barındırmıştır. XI. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu, Oğuz boylarının yeni yurdu olmuştur. Bu boylar, Türkistan’dan gelirken konargöçer hayat tarzlarını ve kültürel değerlerini bu topraklara taşımıştır. Bu bağlamda dilin kültür taşıyıcılığı noktasındaki rolü bütün bilim otoritelerince kabul edilmiş bir olgudur. Halkın zihninde yer alan sosyal ve kültürel yaşamla ilgili pek çok bilgi dille birlikte yaşar ve gelecek nesillere aktarılır. Türkiye Türkçesi ağızları da çeşitli dilsel verileri bünyesinde barındıran çok zengin bir söz varlığına sahiptir. Fakat teknolojinin gelişmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, okuma yazma oranının hızla yükselmesi ve maddi sebepler dolayısıyla köyden kente göçün artmasıyla birlikte bu zengin söz varlığı gün geçtikçe yok olmaktadır. Türkiye Türkçesinin ağız sözlüğü olan Derleme Sözlüğü, 1930 ve 1950’lerde yapılan iki büyük çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Fakat bu sözlük oluşturulurken derlenmeyen bazı bölgelerin varlığı söz konusudur. Bu noktada halk ağızlarında kullanılan ancak bu sözlükte kayıt altına alınmamış birçok kelime ve kalıp ifade vardır. Bu bağlamda Derleme Sözlüğü’ne katkı sağlaması amacıyla Kumluca İlçesi ve yöresi ağızlarında kullanılan fakat bu sözlükte bulunmayan ya da farklı anlamlarda kullanılan kelime ve kalıp ifadeler tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Çalışmada, bu söz varlıklarının fonetik özelliklerini yansıtmak amacıyla transkript işaretlerine de yer verilmiştir.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47514474","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
From the beginning of the XVI century until the beginning of the XVIII century, The Ottoman-Safavid struggle, which continued for about two centuries, took place in this buffer geography along the North-South directional Caucasus-Iraq-Arab line, which is the natural borders of both powers. These conflicts, which took place in the Southern Caucasus, Tabriz-centered Southern Azerbaijan, and the Iraqi-Arab geography, were largely carried out by the coalition elements of both states. In this context, the Crimean Tatars stand out as the most important coalition element in the Eastern Campaigns of the Ottomans. In this study, the role of the Crimean Tatars, who had an autonomous status in the Ottoman political and administrative system, and the military elements acting with them, in the Ottoman expeditions to the East will be clarified.
{"title":"Osmanlı-Safevi Savaşlarında Kırım Tatarlarının Rolü","authors":"H. Eravci","doi":"10.21563/sutad.1285102","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285102","url":null,"abstract":"From the beginning of the XVI century until the beginning of the XVIII century, The Ottoman-Safavid struggle, which continued for about two centuries, took place in this buffer geography along the North-South directional Caucasus-Iraq-Arab line, which is the natural borders of both powers. These conflicts, which took place in the Southern Caucasus, Tabriz-centered Southern Azerbaijan, and the Iraqi-Arab geography, were largely carried out by the coalition elements of both states. In this context, the Crimean Tatars stand out as the most important coalition element in the Eastern Campaigns of the Ottomans. In this study, the role of the Crimean Tatars, who had an autonomous status in the Ottoman political and administrative system, and the military elements acting with them, in the Ottoman expeditions to the East will be clarified.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"47193778","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Türk müzik kültüründe sahada yapılan derleme çalışmalarının kurumsal ilk örneği Dârülelhân derlemeleridir. Bu saha çalışmalarına döneminin önemli müzik şahsiyetleri katılmış ve yaklaşık 1000 halk türküsü, oyun havası derlenmiştir. Derlenen eserler 15 defterlik bir külliyat halinde yayımlanmıştır. Dönemin müzik gelişmeleri ve derlemeler esnasında benimsenen notasyon yaklaşımı nedeni ile eserlerin kayıt altına alınmasında günümüz bakış açısıyla bazı sorunların oluştuğundan bahsedilebilir. Bahsi geçen nedenlerden dolayı derlenen eserlerin önemli bir kısmı yaygınlaşmamış ve külliyat içerisinde saklı kalmıştır. Araştırmada; doküman analizi yöntemi ile veriler elde edilmiştir. 15 defter halinde yayımlanan 677 halk türküsü ve oyun havası incelenmiştir. Eserlerde göze çarpan notasyon sorunlarının neler olduğu melodi, ritim ve güfte yapısı açısından belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucu külliyatta bulunan eserlerde günümüz notasyon anlayışına göre farklı bir notalama yaklaşımının kullanıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca külliyatta bulunan notasyonların, Batı müziği nota yazım tekniklerinin geleneksel müziklerde kullanımının anlaşılması adına önem arz ettiği görülmüştür. Bu notasyonların dönemin müzik politikasını, anlayışını ve müzikal bakış açısını anlamakta büyük ölçüde önemli olduğu anlaşılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler ışığında, derlemecilerin dönemsel müzikal düşünce tarzları ve tutumları da ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu düşünce tarzı ve tutumların genellikle notalama yaklaşımında ortaya çıktığı, sergiledikleri bu yaklaşımın ise kimi zaman ilgili müzik eserinde yapısal farklılaşmalara neden olduğu anlaşılmıştır.
Türk müzik kültüründe sahada yapılan derlemeçalışmalarının kurumsal ilkörneği Dârülelhân derlemeleridir。这些领域包括工作过程中的重要音乐特色,约有1000人参与游戏的天气。书面作品已作为一种文化出版了15本书。在主要的音乐发展和绘画过程中,可以说,由于我的记谱法近似,我们在录制作品时的日常视角存在一些问题。事实上,由于过去的原因而创作的作品并没有传播,而是隐藏在文化中。研究从文档分析方法获得的数据。对15本书中出版的677场热门比赛和比赛天气进行了研究。几个世纪以来的记谱问题是由旋律、节奏和流畅的结构决定的。作为在文化中进行的调查的结果,今天的观念理解使用了不同的记法。此外,文化中的符号对于理解西方音乐符号技术在传统音乐中的使用也很重要。我不知道müzik politikasını,anlayışı。根据从研究中获得的数据,研究人员还试图发展当代音乐的思维模式和行为。人们普遍认为,这种思维和行为方式似乎更接近于记谱,这表明音乐表演中有时会出现结构差异。
{"title":"Dârülelhan Compilations and An Analysis of the Collection of Anatolian Folk Songs Corpus in Terms of Melody, Rhythm and Lyrics","authors":"Ahmet Feyzi̇, H. T. Sümbüllü, Salih Turhan","doi":"10.21563/sutad.1285251","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285251","url":null,"abstract":"Türk müzik kültüründe sahada yapılan derleme çalışmalarının kurumsal ilk örneği Dârülelhân derlemeleridir. Bu saha çalışmalarına döneminin önemli müzik şahsiyetleri katılmış ve yaklaşık 1000 halk türküsü, oyun havası derlenmiştir. Derlenen eserler 15 defterlik bir külliyat halinde yayımlanmıştır. Dönemin müzik gelişmeleri ve derlemeler esnasında benimsenen notasyon yaklaşımı nedeni ile eserlerin kayıt altına alınmasında günümüz bakış açısıyla bazı sorunların oluştuğundan bahsedilebilir. Bahsi geçen nedenlerden dolayı derlenen eserlerin önemli bir kısmı yaygınlaşmamış ve külliyat içerisinde saklı kalmıştır. Araştırmada; doküman analizi yöntemi ile veriler elde edilmiştir. 15 defter halinde yayımlanan 677 halk türküsü ve oyun havası incelenmiştir. Eserlerde göze çarpan notasyon sorunlarının neler olduğu melodi, ritim ve güfte yapısı açısından belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucu külliyatta bulunan eserlerde günümüz notasyon anlayışına göre farklı bir notalama yaklaşımının kullanıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca külliyatta bulunan notasyonların, Batı müziği nota yazım tekniklerinin geleneksel müziklerde kullanımının anlaşılması adına önem arz ettiği görülmüştür. Bu notasyonların dönemin müzik politikasını, anlayışını ve müzikal bakış açısını anlamakta büyük ölçüde önemli olduğu anlaşılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler ışığında, derlemecilerin dönemsel müzikal düşünce tarzları ve tutumları da ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu düşünce tarzı ve tutumların genellikle notalama yaklaşımında ortaya çıktığı, sergiledikleri bu yaklaşımın ise kimi zaman ilgili müzik eserinde yapısal farklılaşmalara neden olduğu anlaşılmıştır.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225644","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
IX. asırda Muhammed b. Nusayr öncülüğünde Irak merkezli ortaya çıkan ve günümüze kadar varlığını sürdüren Nusayrîlik, bünyesinde farklı fraksiyonları içeren, dinî ve kültürel ritüellere dayan bir inanç biçimi olarak değerlendirilmektedir. Irak’ta menşeli Nusayrîlik, zaman içinde önce Halep’e ve ardından Suriye’nin özellikle de Doğu Akdeniz’e kıyısı olan dağlık yerleşim alanlarına yayılması, bu bölgenin Cebel-i Nusayriye olarak adlandırılmasında etkili olmuştur.
{"title":"Tarihte Nusayrîler Uğuz, Sacit (2019). Tarihte Nusayrîler. İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık, 1. Baskı. ISBN: 978-605-2101-55-1, 406 s.","authors":"Ahmet Çaparlar","doi":"10.21563/sutad.1285293","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285293","url":null,"abstract":"IX. asırda Muhammed b. Nusayr öncülüğünde Irak merkezli ortaya çıkan ve günümüze kadar varlığını sürdüren Nusayrîlik, bünyesinde farklı fraksiyonları içeren, dinî ve kültürel ritüellere dayan bir inanç biçimi olarak değerlendirilmektedir. Irak’ta menşeli Nusayrîlik, zaman içinde önce Halep’e ve ardından Suriye’nin özellikle de Doğu Akdeniz’e kıyısı olan dağlık yerleşim alanlarına yayılması, bu bölgenin Cebel-i Nusayriye olarak adlandırılmasında etkili olmuştur.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"49229734","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
A great number of works have been created as instances of the joke/quip genre of oral tradition in almost all Turkish dialects with the character of Nasreddin Hodja, who is known not only in Western and Eastern Turkic languages but also all over the world. This study evaluates jokes included in the manuscript registered under No. 007 in the manuscript collection of the Chinghiz Aitmatov Institute of Language and Literature of the National Academy of Science of the Kyrgyz Republic, which is missing pages from the beginning and the end. Due to those missing pages, we do not know the date of publication. However, the language of the jokes belongs to Late Chagatai Turkish. In this study, we address the linguistic features of the Nasreddin Hodja jokes in the manuscript. The jokes contain certain sound changes because the language they were written in was experiencing a transition period. It can be said that the text was written during the transition period from Chagatai Turkish to Uzbek Turkish. An example from Uzbek Turkish has also been identified in relation to this situation (plurality 1st person imperative suffix -eylük/ -ylük). In addition, the affix +nI, which we encounter in recent Chagatai Turkish texts, is also found in the text. The conclusion of this work scrutinizes the linguistic material at hand.
{"title":"Nasreddin Hodja Jokes in Late Chagatai Turkish","authors":"Oğuzhan Karaburgu, Fatih Erbay","doi":"10.21563/sutad.1285231","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285231","url":null,"abstract":"A great number of works have been created as instances of the joke/quip genre of oral tradition in almost all Turkish dialects with the character of Nasreddin Hodja, who is known not only in Western and Eastern Turkic languages but also all over the world. This study evaluates jokes included in the manuscript registered under No. 007 in the manuscript collection of the Chinghiz Aitmatov Institute of Language and Literature of the National Academy of Science of the Kyrgyz Republic, which is missing pages from the beginning and the end. Due to those missing pages, we do not know the date of publication. However, the language of the jokes belongs to Late Chagatai Turkish. In this study, we address the linguistic features of the Nasreddin Hodja jokes in the manuscript. The jokes contain certain sound changes because the language they were written in was experiencing a transition period. It can be said that the text was written during the transition period from Chagatai Turkish to Uzbek Turkish. An example from Uzbek Turkish has also been identified in relation to this situation (plurality 1st person imperative suffix -eylük/ -ylük). In addition, the affix +nI, which we encounter in recent Chagatai Turkish texts, is also found in the text. The conclusion of this work scrutinizes the linguistic material at hand.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225399","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Merkez Bankaları, gelişmiş ekonomilerde para politikalarının belirlenmesi ve uygulanması açısından büyük önem arz etmektedir. Dünya ekonomi tarihinde Merkez Bankası şeklindeki veya en azından bu yapıdaki örgütlenmeye en erken 17. yüzyılda İngiltere’de rastlanmaktadır. 19. yüzyıl ile birlikte ise bu tarz bankaların sayısı artmış ve nihayetinde başlangıçta özel sermaye eli ile kurulmuş olan bankalar devletleştirilmiştir. Devletler böylelikle para ve kredi sistemlerinin kontrol mekanizmalarını oluşturabilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde Merkez Bankası’nın kuruluşu 1930 yılında gerçekleşmiştir. Bu tarihten önce Merkez Bankası’nın kurulması için büyük çaba sarf edilmişse de şartların el vermemesi nedeniyle bankanın kuruluşu gecikmiştir. Takvimler 1929 yılını işaret ettiğinde, kapitalist sahada çıkan büyük buhran diğer devletlerin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik yapısını da alt üst etmiştir. Krizin ilk etkileri Türk Lirasının değerinde hissedildiği için Merkez Bankası’nın kuruluşu hızlandırılmıştır. Nitekim bankanın kuruluşunun akabinde para konusunda kontrol mekanizması tamamıyla devletin eline geçmiştir. Bununla birlikte ekonomik yapının refah seviyesini arttırabilmek için Cumhuriyet Halk Fırkasının 3. kurultayında devletçilik/devlet kapitalizmi 6 oktan biri haline dönüşmüştür. Dolayısıyla bir yandan para politikaları Merkez Bankası eli ile denetim altına alınırken, bir yandan da devlet kapitalizmi ile ekonomik yapılanma tamamıyla dönüşüme uğramıştır. Fakat II. Dünya Savaşı’nın ardından şartların zorlamasıyla bu politikalar iktidar tarafından tam aksi yönde tekrardan dönüştürülmüştür.
Merkez Bankaları,gelişmişekomiilerde para politikalarının belillenmesi ve Uighuramasıaçısından büyükönem arz etmektedir。在经济史上,中央银行,或者至少是这种结构最早的机构,是17岁。在英国的数百年里。与19世纪一起,这类银行的数量增加了,银行终于有了专门的发行人。因此,国家可以建立货币和信贷系统的控制机制。土耳其中央银行成立于1930年。在此之前,由于缺乏条件,该银行的成立一直被推迟。当日历在1929年指出时,土耳其共和国的经济结构被抑制了,就像其他在资本主义领域有巨大动力的国家一样。由于危机的第一个影响得到了土耳其里拉的赞赏,中央银行的成立速度加快了。在银行成立之初,政府已经完全控制了货币机制。Bununla birlikte ekonomik yapının refah seviyesini arttırabilmek için Cumhuriyet Halk Fırkasın 3。政府/国家资本主义已成为该机构的六大支柱之一。另一方面,货币政策已经完全由中央银行控制,而整个国家资本主义的经济结构已经完全转变。但是II。第一次世界大战后,这些政策朝着相反的方向转变,迫使条件发生变化。
{"title":"Change of Economy and Emission Policies in Turkey (1930-1950): A Historical Overview","authors":"Hasan Yapici","doi":"10.21563/sutad.1285146","DOIUrl":"https://doi.org/10.21563/sutad.1285146","url":null,"abstract":"Merkez Bankaları, gelişmiş ekonomilerde para politikalarının belirlenmesi ve uygulanması açısından büyük önem arz etmektedir. Dünya ekonomi tarihinde Merkez Bankası şeklindeki veya en azından bu yapıdaki örgütlenmeye en erken 17. yüzyılda İngiltere’de rastlanmaktadır. 19. yüzyıl ile birlikte ise bu tarz bankaların sayısı artmış ve nihayetinde başlangıçta özel sermaye eli ile kurulmuş olan bankalar devletleştirilmiştir. Devletler böylelikle para ve kredi sistemlerinin kontrol mekanizmalarını oluşturabilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde Merkez Bankası’nın kuruluşu 1930 yılında gerçekleşmiştir. Bu tarihten önce Merkez Bankası’nın kurulması için büyük çaba sarf edilmişse de şartların el vermemesi nedeniyle bankanın kuruluşu gecikmiştir. Takvimler 1929 yılını işaret ettiğinde, kapitalist sahada çıkan büyük buhran diğer devletlerin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik yapısını da alt üst etmiştir. Krizin ilk etkileri Türk Lirasının değerinde hissedildiği için Merkez Bankası’nın kuruluşu hızlandırılmıştır. Nitekim bankanın kuruluşunun akabinde para konusunda kontrol mekanizması tamamıyla devletin eline geçmiştir. Bununla birlikte ekonomik yapının refah seviyesini arttırabilmek için Cumhuriyet Halk Fırkasının 3. kurultayında devletçilik/devlet kapitalizmi 6 oktan biri haline dönüşmüştür. Dolayısıyla bir yandan para politikaları Merkez Bankası eli ile denetim altına alınırken, bir yandan da devlet kapitalizmi ile ekonomik yapılanma tamamıyla dönüşüme uğramıştır. Fakat II. Dünya Savaşı’nın ardından şartların zorlamasıyla bu politikalar iktidar tarafından tam aksi yönde tekrardan dönüştürülmüştür.","PeriodicalId":41528,"journal":{"name":"Turkiyat Arastirmalari Dergisi-Journal of Studies in Turkology","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-04-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"68225480","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}