In today's world, where economic and industrial development continues, the importance of electrical energy is constantly increasing. Energy demand should be forecast as precisely as possible to reduce lost energy costs in the system, to plan generation expenditures appropriately, to ensure that market players are not economically harmed, and to deliver quality and uninterrupted energy to system consumers. Balancing the electric energy supply and demand of the system is possible with a forecasting plan. Our research aims to generate hourly electricity consumption load forecasts for the period 2018-2021 using Turkish Electricity Consumption Data and meteorological data, with the addition of time and public holiday features. The forecasting performance of the models is evaluated by training multiple machine learning models and deep neural network-based time series models with the data. When the prediction results of our load demand forecasting problem were evaluated, it was seen that deep learning methods gave higher results in prediction success compared to machine learning models. It has been observed that the prediction success of the LSTM model, one of the deep learning methods we use, is higher than the RNN and GRU models. The analysis envisages the elimination of mismatches between energy supply and demand.
{"title":"A DEEP LEARNING-BASED DEMAND FORECASTING SYSTEM FOR PLANNING ELECTRICITY GENERATION","authors":"Muhammet Mustafa Gökçe, Erkan Duman","doi":"10.17780/ksujes.1399160","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1399160","url":null,"abstract":"In today's world, where economic and industrial development continues, the importance of electrical energy is constantly increasing. Energy demand should be forecast as precisely as possible to reduce lost energy costs in the system, to plan generation expenditures appropriately, to ensure that market players are not economically harmed, and to deliver quality and uninterrupted energy to system consumers. Balancing the electric energy supply and demand of the system is possible with a forecasting plan. Our research aims to generate hourly electricity consumption load forecasts for the period 2018-2021 using Turkish Electricity Consumption Data and meteorological data, with the addition of time and public holiday features. The forecasting performance of the models is evaluated by training multiple machine learning models and deep neural network-based time series models with the data. When the prediction results of our load demand forecasting problem were evaluated, it was seen that deep learning methods gave higher results in prediction success compared to machine learning models. It has been observed that the prediction success of the LSTM model, one of the deep learning methods we use, is higher than the RNN and GRU models. The analysis envisages the elimination of mismatches between energy supply and demand.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"13 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388458","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, Fe tozu içerisine farklı oranlarda (% 5 ve 10) ilave edilen Cr3C2 toz karışımları, TIG (Tungsten Inert Gaz) yöntemiyle Ç1020 çelik malzeme yüzeyine alaşımlandırılmıştır. TIG yöntemiyle gerçekleştirilecek olan alaşımlamada üç farklı akım (110, 120 ve 130 Amper) şiddeti kullanılmıştır. Yüzey alaşımlama sonrası alaşım tabakasından kesitler alınarak sertlik ve mikro yapı karakterizasyonu yapılmıştır. Mikro yapılar incelenirken optik mikroskob, SEM+EDS analizleri kullanıldı. Sonuç olarak alaşım tabakalarında dendritik bir mikroyapı oluşmuştur. XRD analizinde Cr3C2 ve Cr7C3 bileşiklerinin oluştuğu tespit edilmiştir. Alaşımlanmış numune yüzeylerinden alınmış mikrosertlik testleri sonucunda akım şiddetinin artmasıyla numunelerin genelinde sertlik değerinde artış olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca ilave edilen Cr3C2 tozunun, ilave oranının artmasıyla da sertlik artmıştır. Yüzeyi alaşımlanmış numunelerde en yüksek mikrosertlik değeri 130 A akım şiddetinde %10 Cr3C2 ilave edilen numunede 485 HV olarak ölçülmüştür.
{"title":"TIG KAYNAK YÖNTEMİYLE ALAŞIMLANDIRILAN Fe MATRİSLİ KARBÜR TABAKALARIN MİKROYAPI VE SERTLİK İNCELEMESİ","authors":"Serkan Özel","doi":"10.17780/ksujes.1333902","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1333902","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, Fe tozu içerisine farklı oranlarda (% 5 ve 10) ilave edilen Cr3C2 toz karışımları, TIG (Tungsten Inert Gaz) yöntemiyle Ç1020 çelik malzeme yüzeyine alaşımlandırılmıştır. TIG yöntemiyle gerçekleştirilecek olan alaşımlamada üç farklı akım (110, 120 ve 130 Amper) şiddeti kullanılmıştır. Yüzey alaşımlama sonrası alaşım tabakasından kesitler alınarak sertlik ve mikro yapı karakterizasyonu yapılmıştır. Mikro yapılar incelenirken optik mikroskob, SEM+EDS analizleri kullanıldı. Sonuç olarak alaşım tabakalarında dendritik bir mikroyapı oluşmuştur. XRD analizinde Cr3C2 ve Cr7C3 bileşiklerinin oluştuğu tespit edilmiştir. Alaşımlanmış numune yüzeylerinden alınmış mikrosertlik testleri sonucunda akım şiddetinin artmasıyla numunelerin genelinde sertlik değerinde artış olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca ilave edilen Cr3C2 tozunun, ilave oranının artmasıyla da sertlik artmıştır. Yüzeyi alaşımlanmış numunelerde en yüksek mikrosertlik değeri 130 A akım şiddetinde %10 Cr3C2 ilave edilen numunede 485 HV olarak ölçülmüştür.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"5 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388690","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, kesikli adsorpsiyon prosesi ile Reaktif Orange 16 boyasının (RO 16) adsorpsiyonu için manyetik nanokompozit materyal olarak Fe3O4@ZnO@TiO2'nin kullanılma olasılığını araştırmaktadır. Adsorban dozajının, temas süresinin, boya başlangıç konsantrasyonunun ve sıcaklığın RO 16 giderim performansı üzerindeki etkilerini araştırmak için kesikli adsorpsiyon sistemi kullanılmıştır. Sentezlenen Fe3O4@ZnO@TiO2 nanokompozitin yüzey özellikleri ve elementel analizi için SEM ve EDS analizleri yapılmıştır. Denge izoterm verileri, 40◦C'de 38,61 mg/g maksimum adsorpsiyon kapasitesi ile Langmuir modeli kullanılarak en iyi şekilde ilişkilendirilmiştir. Sözde ikinci dereceden model adsorpsiyon kinetiğini iyi bir şekilde temsil etmiş ve kemisorpsiyonu takip etmiştir. Hazırlanan Fe3O4@ZnO@TiO2, reaktif boyaların atık sulardan uzaklaştırılmasında kullanılabilecek etkili bir adsorbent adayıdır.
{"title":"SENTEZLENEN METAL OKSİT NANOKOMPOZİT YARDIMIYLA SUCUL ÇÖZELTİLERDEN REAKTİF AZO BOYA GİDERİMİ","authors":"İlknur Şentürk","doi":"10.17780/ksujes.1403697","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1403697","url":null,"abstract":"Bu çalışma, kesikli adsorpsiyon prosesi ile Reaktif Orange 16 boyasının (RO 16) adsorpsiyonu için manyetik nanokompozit materyal olarak Fe3O4@ZnO@TiO2'nin kullanılma olasılığını araştırmaktadır. Adsorban dozajının, temas süresinin, boya başlangıç konsantrasyonunun ve sıcaklığın RO 16 giderim performansı üzerindeki etkilerini araştırmak için kesikli adsorpsiyon sistemi kullanılmıştır. Sentezlenen Fe3O4@ZnO@TiO2 nanokompozitin yüzey özellikleri ve elementel analizi için SEM ve EDS analizleri yapılmıştır. Denge izoterm verileri, 40◦C'de 38,61 mg/g maksimum adsorpsiyon kapasitesi ile Langmuir modeli kullanılarak en iyi şekilde ilişkilendirilmiştir. Sözde ikinci dereceden model adsorpsiyon kinetiğini iyi bir şekilde temsil etmiş ve kemisorpsiyonu takip etmiştir. Hazırlanan Fe3O4@ZnO@TiO2, reaktif boyaların atık sulardan uzaklaştırılmasında kullanılabilecek etkili bir adsorbent adayıdır.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"75 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388492","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Jeopolitik, ekonomik ve ekolojik açıdan önemli bir yeri olan Marmara Denizi’nde yaşanan kirlilikteki artış son yıllarda farklı çevrelerin dikkatini çekmekle birlikte özellikle 2020-2021 yıllarında yaşanan müsilaj problemi sorunun ciddiyetini ortaya koymuştur. Literatürde iklim değişikliği, topografik yapı, artan nüfus, sanayileşme, tarım aktiviteleri, atıksu arıtma sistemlerinde kullanılan teknolojinin yetersizliği, vb. etmenlerin müsilaj oluşumunu tetiklediği öne sürülmektedir. Müsilaj sorununun çözümüne yönelik çeşitli stratejiler öne sunulmakla birlikte bu stratejilerin ne gibi sonuçlar doğuracağına ilişkin sayısal bir çalışma bulunmamaktadır. Bu amaçla bu makalede Marmara Denizi’nde görülen müsilaj olgusunu modellemek ve sorunu çözmeye yönelik politikaların etkilerini incelemek üzere sistem dinamiği yaklaşımına dayalı bir benzetim modeli sunulmaktadır. Önerilen model müsilaja neden olan temel mekanizmalar ile müsilajın ekonomik etkilerini temsil etmekte olup müsilaj problemini ortadan kaldırmaya yönelik çeşitli stratejilerin etkinlik seviyelerini farklı senaryolarla ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgulara göre ileri biyolojik arıtma seviyelerinin arttırılması, tarım ve hayvancılık aktiviteleri için alınacak önlemler ve bölge nüfus artışına karşı alınacak önlemlerin bir arada uygulanmasının Marmara Denizindeki müsilaj riskini sınırlandıracağı sonucuna varılmaktadır.
{"title":"MARMARA DENİZİ'NDE GÖRÜLEN MÜSİLAJIN ORTADAN KALDIRILMASINA YÖNELİK POLİTİKALARIN SİSTEM DİNAMİĞİ İLE İNCELENMESİ","authors":"Duygun Fatih Demirel, Eylül Sezer","doi":"10.17780/ksujes.1370662","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1370662","url":null,"abstract":"Jeopolitik, ekonomik ve ekolojik açıdan önemli bir yeri olan Marmara Denizi’nde yaşanan kirlilikteki artış son yıllarda farklı çevrelerin dikkatini çekmekle birlikte özellikle 2020-2021 yıllarında yaşanan müsilaj problemi sorunun ciddiyetini ortaya koymuştur. Literatürde iklim değişikliği, topografik yapı, artan nüfus, sanayileşme, tarım aktiviteleri, atıksu arıtma sistemlerinde kullanılan teknolojinin yetersizliği, vb. etmenlerin müsilaj oluşumunu tetiklediği öne sürülmektedir. Müsilaj sorununun çözümüne yönelik çeşitli stratejiler öne sunulmakla birlikte bu stratejilerin ne gibi sonuçlar doğuracağına ilişkin sayısal bir çalışma bulunmamaktadır. Bu amaçla bu makalede Marmara Denizi’nde görülen müsilaj olgusunu modellemek ve sorunu çözmeye yönelik politikaların etkilerini incelemek üzere sistem dinamiği yaklaşımına dayalı bir benzetim modeli sunulmaktadır. Önerilen model müsilaja neden olan temel mekanizmalar ile müsilajın ekonomik etkilerini temsil etmekte olup müsilaj problemini ortadan kaldırmaya yönelik çeşitli stratejilerin etkinlik seviyelerini farklı senaryolarla ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgulara göre ileri biyolojik arıtma seviyelerinin arttırılması, tarım ve hayvancılık aktiviteleri için alınacak önlemler ve bölge nüfus artışına karşı alınacak önlemlerin bir arada uygulanmasının Marmara Denizindeki müsilaj riskini sınırlandıracağı sonucuna varılmaktadır.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"154 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388756","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Şirketler katma değerli ürün ve hizmetler üreterek müşterilerinin beklentilerini karşılamayı ve onları mutlu etmeyi amaçlamaktadır. Müşteri memnuniyeti ise birçok faktörden etkilenmektedir. Şikayetin hızlı ve beklenen kalitede çözülmesi bu faktörlerden biridir. Bunun için şikayet sistemine optimum kaynakların sağlanması gerekir. Bu çalışmada, oluşturulan simülasyon modeli sayesinde şikâyetlerin ulaşmasından kapatılmasına kadar geçen aşamalar değerlendirilerek, şikayet sisteminde kullanılan kişi sayısı ve maliyeti belirlenmiştir. Ayrıca çalışmada şikayet gelişinden kapanışına kadar olan servis süreleri üstel dağılım alınarak matematiksel model kurulmuş ve çözülmüştür. Sonrasında aynı koşullardaki simülasyon sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmanın sonucunda, simülasyon ve matematiksel model sonuçlarının birbirine çok yakın olduğu tespit edilmiştir. Servis süreleri üstel dağılımlı olan matematiksel model ve servis süreleri üstel dağılımlı olan simülasyon model çözümleri arasındaki şikayet kapatma süresi farkı sadece % 0,381 olmuştur. Ayrıca servis süreleri üstel dağılım olarak alındığında, elde edilen şikayet kapatma süresi, servis sürelerinin fiili dağılım değeri ile elde edilenden %6,749 daha düşük çıkmıştır. Sonuçlara göre servis sürelerini üstel dağılım olarak almanın şirketler için uygulanabilir bir seçenek olduğu gösterilmiştir. Optimum eleman kullanımı ile, müşteri memnuniyeti artacak ve elemanların daha verimli kullanılmasına katkı sağlanacaktır.
{"title":"SİMÜLASYON VE MATEMATİKSEL MODEL YAKLAŞIMLARI İLE MÜŞTERİ ŞİKAYETLERİNİ ÇÖZME SÜRESİ VE MALİYETİNİN ARAŞTIRILMASI","authors":"Vedat Çekici","doi":"10.17780/ksujes.1392121","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1392121","url":null,"abstract":"Şirketler katma değerli ürün ve hizmetler üreterek müşterilerinin beklentilerini karşılamayı ve onları mutlu etmeyi amaçlamaktadır. Müşteri memnuniyeti ise birçok faktörden etkilenmektedir. Şikayetin hızlı ve beklenen kalitede çözülmesi bu faktörlerden biridir. Bunun için şikayet sistemine optimum kaynakların sağlanması gerekir. Bu çalışmada, oluşturulan simülasyon modeli sayesinde şikâyetlerin ulaşmasından kapatılmasına kadar geçen aşamalar değerlendirilerek, şikayet sisteminde kullanılan kişi sayısı ve maliyeti belirlenmiştir. Ayrıca çalışmada şikayet gelişinden kapanışına kadar olan servis süreleri üstel dağılım alınarak matematiksel model kurulmuş ve çözülmüştür. Sonrasında aynı koşullardaki simülasyon sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmanın sonucunda, simülasyon ve matematiksel model sonuçlarının birbirine çok yakın olduğu tespit edilmiştir. Servis süreleri üstel dağılımlı olan matematiksel model ve servis süreleri üstel dağılımlı olan simülasyon model çözümleri arasındaki şikayet kapatma süresi farkı sadece % 0,381 olmuştur. Ayrıca servis süreleri üstel dağılım olarak alındığında, elde edilen şikayet kapatma süresi, servis sürelerinin fiili dağılım değeri ile elde edilenden %6,749 daha düşük çıkmıştır. Sonuçlara göre servis sürelerini üstel dağılım olarak almanın şirketler için uygulanabilir bir seçenek olduğu gösterilmiştir. Optimum eleman kullanımı ile, müşteri memnuniyeti artacak ve elemanların daha verimli kullanılmasına katkı sağlanacaktır.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"1 7‐8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388730","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Üretken modeller son yıllarda görüntü oluşturmada etkileyici sonuçlar gerçekleştirmektedir. Yapay zekâ alanında yaşanan önemli gelişmeler geniş bir kullanım alanını etkilerken sanatsal açıdan pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. Yapay zekâ uygulamalarının sanatsal yaratıcılıkla ilgili sorunlarına dikkat çekmeyi ve yapay zekanın insani yaratıcılığa ulaşabilme ve sanatçının ikamesini bulanıklaştırma kapasitesini sorgulamayı amaçlayan bu çalışmada çekişmeli üretken ağlardan DCGAN modeli uyarlanıp görseller oluşturulmuş ve kritiği yapılmıştır. Modelin eğitilmesi için kendi özgün resimlerimiz taranmış ve veri artırım teknikleri kullanılarak veri kümesi hazırlanmıştır. Model eğitimi sonucunda oluşan görüntüler üzerinde sanatçı gözüyle eleştirel değerlendirmeler yapılmıştır. Oluşturulan görüntülerin değerlendirilmesi neticesinde yaratıcılık ve üretim arasındaki ilişkinin nasıl tanımlanabileceği ve sanatsal üretim bakımından yapay zekanın sınırlarının ne olduğuna dair bir argüman oluşturulmuştur. Bu bakımdan, yapay zekâ ve beşerî zekâ arasında birbiriyle çelişmeyen, başka bir deyişle aynı amaca hizmet eden bir ortaklıktan hareketle, yapay zekanın üretim sürecini optimize eden bir araç olarak konumlandırılabileceği görüşüne odaklanılmıştır.
{"title":"GÜNCEL SANATTA BİR ÜRETİM BİÇİMİ OLARAK ÇEKİŞMELİ ÜRETKEN AĞLAR","authors":"Serdar Çiftçi, Dilara Karakaş Tabak","doi":"10.17780/ksujes.1391608","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1391608","url":null,"abstract":"Üretken modeller son yıllarda görüntü oluşturmada etkileyici sonuçlar gerçekleştirmektedir. Yapay zekâ alanında yaşanan önemli gelişmeler geniş bir kullanım alanını etkilerken sanatsal açıdan pek çok tartışmayı da gündeme getirmiştir. Yapay zekâ uygulamalarının sanatsal yaratıcılıkla ilgili sorunlarına dikkat çekmeyi ve yapay zekanın insani yaratıcılığa ulaşabilme ve sanatçının ikamesini bulanıklaştırma kapasitesini sorgulamayı amaçlayan bu çalışmada çekişmeli üretken ağlardan DCGAN modeli uyarlanıp görseller oluşturulmuş ve kritiği yapılmıştır. Modelin eğitilmesi için kendi özgün resimlerimiz taranmış ve veri artırım teknikleri kullanılarak veri kümesi hazırlanmıştır. Model eğitimi sonucunda oluşan görüntüler üzerinde sanatçı gözüyle eleştirel değerlendirmeler yapılmıştır. Oluşturulan görüntülerin değerlendirilmesi neticesinde yaratıcılık ve üretim arasındaki ilişkinin nasıl tanımlanabileceği ve sanatsal üretim bakımından yapay zekanın sınırlarının ne olduğuna dair bir argüman oluşturulmuştur. Bu bakımdan, yapay zekâ ve beşerî zekâ arasında birbiriyle çelişmeyen, başka bir deyişle aynı amaca hizmet eden bir ortaklıktan hareketle, yapay zekanın üretim sürecini optimize eden bir araç olarak konumlandırılabileceği görüşüne odaklanılmıştır.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"94 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388316","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Elektrikli araçların (EA) güç sistemlerine büyük ölçekli entegrasyonu elektrik şebekesinin güç kalitesinin düşmesine, hatlardaki aktif güç kayıplarının artmasına ve dağıtım hattının güvenirlilik indeks değerlerinin azalmasına neden olur. Bu tarz problemler elektrikli araç şarj istasyonlarının (EAŞİ) şebekeye optimal şekilde konumlandırılması ile minimize edilebilir. Bu çalışmada, sürüş eğitimi-temelli optimizasyon (DTBO) algoritması kullanılarak 200 baralı test sisteminde optimal yük akışı ve EAŞİ'lerin optimum noktalara konumlandırılması eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, üç farklı senaryo ve her bir senaryoya ait üç farklı durum göz önüne alınmıştır. Birinci senaryoda EAŞİ’lerin hatta bulunmadığı durumda optimal güç akışının gerçekleştirilmesi, ikinci senaryoda EAŞİ’lerin rastgele baralara konumlandırılarak, üreteçlerin aktif/reaktif güç çıkışlarının optimize edilmesi ve üçüncü senaryoda ise EAŞİ’lerin DTBO algoritması ile optimum noktalara yerleştirilerek ve üreteçlerin çıkış güçlerinin birlikte optimize edilmesi olarak özetlenebilir. Her senaryoda üç farklı durum (serbest çalışma, deterministik ve meta-sezgisel metot yaklaşımları) göz önüne alınarak sistemdeki aktif güç kayıpları minimize edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, DTBO algoritmasının kullanılmasıyla EAŞİ’lerin optimal noktalara konumlandırılması sonucunda aktif güç kayıplarının %32 oranında azaldığı göstermektedir.
{"title":"ELEKTRİKLİ ARAÇ ŞARJ İSTASYONLARININ ENERJİ DAĞITIM HATLARINA OPTİMUM ŞEKİLDE KONUMLANDIRILMASI","authors":"Murat Çıkan, Nisa Nacar Çıkan","doi":"10.17780/ksujes.1365209","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1365209","url":null,"abstract":"Elektrikli araçların (EA) güç sistemlerine büyük ölçekli entegrasyonu elektrik şebekesinin güç kalitesinin düşmesine, hatlardaki aktif güç kayıplarının artmasına ve dağıtım hattının güvenirlilik indeks değerlerinin azalmasına neden olur. Bu tarz problemler elektrikli araç şarj istasyonlarının (EAŞİ) şebekeye optimal şekilde konumlandırılması ile minimize edilebilir. Bu çalışmada, sürüş eğitimi-temelli optimizasyon (DTBO) algoritması kullanılarak 200 baralı test sisteminde optimal yük akışı ve EAŞİ'lerin optimum noktalara konumlandırılması eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, üç farklı senaryo ve her bir senaryoya ait üç farklı durum göz önüne alınmıştır. Birinci senaryoda EAŞİ’lerin hatta bulunmadığı durumda optimal güç akışının gerçekleştirilmesi, ikinci senaryoda EAŞİ’lerin rastgele baralara konumlandırılarak, üreteçlerin aktif/reaktif güç çıkışlarının optimize edilmesi ve üçüncü senaryoda ise EAŞİ’lerin DTBO algoritması ile optimum noktalara yerleştirilerek ve üreteçlerin çıkış güçlerinin birlikte optimize edilmesi olarak özetlenebilir. Her senaryoda üç farklı durum (serbest çalışma, deterministik ve meta-sezgisel metot yaklaşımları) göz önüne alınarak sistemdeki aktif güç kayıpları minimize edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, DTBO algoritmasının kullanılmasıyla EAŞİ’lerin optimal noktalara konumlandırılması sonucunda aktif güç kayıplarının %32 oranında azaldığı göstermektedir.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"165 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-06-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141388560","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada PA6 ve PA610 harmanlanmış ve bu karışıma özelliklerini iyileştirmek amacı ile cam elyaf (GF) ve lignin (LL) eklenmiştir. Kompozitler ekstrüzyon ve enjeksiyon kalıplama yöntemleriyle hazırlanmış ve morfolojik, ısıl (diferansiyel taramalı kalorimetre-DSC, termogravimetrik analiz-TGA) ve yanmazlık (sınırlayıcı oksijen indeksi-LOI, dikey yanma testi-UL-94, konik kalorimetre), özellikleri incelenmiştir. GF takviyeli kompozitte iyi bir arayüzey etkileşimi ve homojen dağılım gözlenirken, LL’nin matris ile etkileşiminin zayıf olduğu görülmüştür. GF matrisin ısıl karalılığını iyileştirmiş ve kalıntı miktarını yükseltmiştir. GF/LL kompozitlerinde ise LL ısıl dayanımı düşürse de kütle kayıp hızını yavaşlatmış ve kalıntı miktarını artırmıştır. GF ve LL ilavesi ile matrisin erime noktasında belirgin bir değişim olmazken LL kristalizasyon sıcaklığını düşürmüş ve dolayısıyla matrisin kristalinitesini büyük oranda azaltmıştır. Matrisin LOI değeri ve UL-94 sınıflandırmasında GF ilavesi ile bir gelişim olmazken, LL’nin yanma süresini belirgin bir şekilde kısalttığı gözlenmiştir. PA6/PA610’a eklenen GF ve LL matrisin maksimum ısı salınım hızı, toplam ısı salınım değerlerinde önemli ölçüde düşüş sağlayarak kompozitin yanmazlık özelliğini geliştirmiştir. Sonuç olarak bu çalışma GF takviyeli PA kompozitleri için ligninin etkin bir alev geciktirici olduğunu göstermiştir.
{"title":"LİGNİN İLAVESİNİN CAM ELYAF TAKVİYELİ POLİAMİD 6/POLİAMİD 610 KOMPOZİTLERİNİN ÖZELLİKLERİNE ETKİSİNİN İNCELENMESİ","authors":"Bedriye Üçpinar Durmaz, Elnura Artykbaeva, Ayşe Aytac","doi":"10.17780/ksujes.1373989","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1373989","url":null,"abstract":"Bu çalışmada PA6 ve PA610 harmanlanmış ve bu karışıma özelliklerini iyileştirmek amacı ile cam elyaf (GF) ve lignin (LL) eklenmiştir. Kompozitler ekstrüzyon ve enjeksiyon kalıplama yöntemleriyle hazırlanmış ve morfolojik, ısıl (diferansiyel taramalı kalorimetre-DSC, termogravimetrik analiz-TGA) ve yanmazlık (sınırlayıcı oksijen indeksi-LOI, dikey yanma testi-UL-94, konik kalorimetre), özellikleri incelenmiştir. GF takviyeli kompozitte iyi bir arayüzey etkileşimi ve homojen dağılım gözlenirken, LL’nin matris ile etkileşiminin zayıf olduğu görülmüştür. GF matrisin ısıl karalılığını iyileştirmiş ve kalıntı miktarını yükseltmiştir. GF/LL kompozitlerinde ise LL ısıl dayanımı düşürse de kütle kayıp hızını yavaşlatmış ve kalıntı miktarını artırmıştır. GF ve LL ilavesi ile matrisin erime noktasında belirgin bir değişim olmazken LL kristalizasyon sıcaklığını düşürmüş ve dolayısıyla matrisin kristalinitesini büyük oranda azaltmıştır. Matrisin LOI değeri ve UL-94 sınıflandırmasında GF ilavesi ile bir gelişim olmazken, LL’nin yanma süresini belirgin bir şekilde kısalttığı gözlenmiştir. PA6/PA610’a eklenen GF ve LL matrisin maksimum ısı salınım hızı, toplam ısı salınım değerlerinde önemli ölçüde düşüş sağlayarak kompozitin yanmazlık özelliğini geliştirmiştir. Sonuç olarak bu çalışma GF takviyeli PA kompozitleri için ligninin etkin bir alev geciktirici olduğunu göstermiştir.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"15 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140266979","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The discharge of untreated wastewater from unplanned industrial activities using dyes can cause serious environmental pollution and affect the aquatic environment. Semiconductor photocatalysis is a favorable technology widely used for degrading organic dyes in wastewater. This study dealt with the preparation of CeO2 nanoparticles via a simple precipitation technique. Information on the structural and morphological features of the developed CeO2 nanoparticles were determined using Fourier transform infrared with attenuated total reflectance (FTIR-ATR), Raman spectroscopy, X-ray diffraction (XRD), and scanning electron microscopy (SEM) spectroscopic methods. The presence of the characteristic bands of CeO2 in the FTIR spectrum provided evidence of successful CeO2 formation. The calculated crystallite particle size utilizing the Scherrer equation was 10 nm. SEM images revealed that the morphology of CeO2 consisted of almost spherical particles with slight agglomeration. Brunauer-Emmett-Teller (BET) technique was also used to find out the specific surface area of CeO2 nanoparticles (11 m2/g). The efficiency of CeO2 nanoparticles was also confirmed in terms of their photocatalytic activity against Rhodamine B (Rh B) under UV-A light. The results indicated that CeO2 nanoparticles could be a promising catalyst candidate for industrial wastewater treatment.
{"title":"CeO2 NANOTANECİKLERİNİN SENTEZİ, KARAKTERİZASYONU VE FOTOKATALİTİK AKTİVİTESİ","authors":"Yunus Karataş, Nazlı Türkten","doi":"10.17780/ksujes.1369994","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1369994","url":null,"abstract":"The discharge of untreated wastewater from unplanned industrial activities using dyes can cause serious environmental pollution and affect the aquatic environment. Semiconductor photocatalysis is a favorable technology widely used for degrading organic dyes in wastewater. This study dealt with the preparation of CeO2 nanoparticles via a simple precipitation technique. Information on the structural and morphological features of the developed CeO2 nanoparticles were determined using Fourier transform infrared with attenuated total reflectance (FTIR-ATR), Raman spectroscopy, X-ray diffraction (XRD), and scanning electron microscopy (SEM) spectroscopic methods. The presence of the characteristic bands of CeO2 in the FTIR spectrum provided evidence of successful CeO2 formation. The calculated crystallite particle size utilizing the Scherrer equation was 10 nm. SEM images revealed that the morphology of CeO2 consisted of almost spherical particles with slight agglomeration. Brunauer-Emmett-Teller (BET) technique was also used to find out the specific surface area of CeO2 nanoparticles (11 m2/g). The efficiency of CeO2 nanoparticles was also confirmed in terms of their photocatalytic activity against Rhodamine B (Rh B) under UV-A light. The results indicated that CeO2 nanoparticles could be a promising catalyst candidate for industrial wastewater treatment.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"2 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267004","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Cardiovascular diseases are one of the deadliest health problems. Hypertension is the most common reason for cardiovascular diseases. Keeping the blood pressure (BP) level under control is the only way to protect against the deadly results of hypertension. Therefore, monitoring BP regularly makes it possible to detect dangerous conditions in patients with hypertension. With the rapid developments in computers and sensor technologies, it is becoming possible to monitor BP levels continuously by using photoplethysmogram (PPG) signals. This work presents a non-invasive BP prediction method using one channel PPG signal. We employed the Synchrosqueezing Transform to obtain Time-Frequency (TF) images of the PPG signals. The TF images were used to feed a pre-trained deep neural network. We estimated the BP levels inside the 5-second intervals. Our method estimates BP levels with a mean error (ME) of 0.2148 mmHg and -0.0370 mmHg in the systolic and diastolic blood pressure (SBP and DBP) respectively. The ME values of our method are in the applicable levels. The standard deviation (SD) of our method is 5.0642 mmHg for DBP and 10.9904 mmHg for SBP. The upper limit specified by the AAMI is 8 mmHg. Also, our method is coherent with grades A and B according to the BHS standard.
{"title":"SENKRON SIKIŞTIRMA DÖNÜŞÜMÜ VE DERİN ÖĞRENME KULLANILARAK FOTOPLETİSMOGRAFİ TABANLI KAN BASINCI KESTİRİMİ","authors":"Yeşim HEKİM TANÇ, Mahmut Öztürk","doi":"10.17780/ksujes.1376860","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1376860","url":null,"abstract":"Cardiovascular diseases are one of the deadliest health problems. Hypertension is the most common reason for cardiovascular diseases. Keeping the blood pressure (BP) level under control is the only way to protect against the deadly results of hypertension. Therefore, monitoring BP regularly makes it possible to detect dangerous conditions in patients with hypertension. With the rapid developments in computers and sensor technologies, it is becoming possible to monitor BP levels continuously by using photoplethysmogram (PPG) signals. This work presents a non-invasive BP prediction method using one channel PPG signal. We employed the Synchrosqueezing Transform to obtain Time-Frequency (TF) images of the PPG signals. The TF images were used to feed a pre-trained deep neural network. We estimated the BP levels inside the 5-second intervals. Our method estimates BP levels with a mean error (ME) of 0.2148 mmHg and -0.0370 mmHg in the systolic and diastolic blood pressure (SBP and DBP) respectively. The ME values of our method are in the applicable levels. The standard deviation (SD) of our method is 5.0642 mmHg for DBP and 10.9904 mmHg for SBP. The upper limit specified by the AAMI is 8 mmHg. Also, our method is coherent with grades A and B according to the BHS standard.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"3 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140266998","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}