Free space optical communication (FSO) technology, which has been developing in recent years, is advantageous compared to other wireless communication technologies due to its features such as high bandwidth, low latency, and high security. Since the FSO system is sensitive to atmospheric events, it needs various signal processing and filtering techniques to reduce the deterioration in the quality of the signal. The FSO free space channel has several channel types, such as the scattered channel and the optical wireless communication (OWC) channel. In this study, comparisons were made using various filters in an FSO system designed using the optical wireless communication (OWC) transmission channel model, and the system was analyzed based on the results obtained.
{"title":"PERFORMANCE ANALYSIS OF OPTICAL WIRELESS COMMUNICATION SYSTEM DESIGNED BY USING DIFFERENT FILTERS","authors":"Fethiye Merve Kavak, Duygu Kaya","doi":"10.17780/ksujes.1297507","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1297507","url":null,"abstract":"Free space optical communication (FSO) technology, which has been developing in recent years, is advantageous compared to other wireless communication technologies due to its features such as high bandwidth, low latency, and high security. Since the FSO system is sensitive to atmospheric events, it needs various signal processing and filtering techniques to reduce the deterioration in the quality of the signal. The FSO free space channel has several channel types, such as the scattered channel and the optical wireless communication (OWC) channel. In this study, comparisons were made using various filters in an FSO system designed using the optical wireless communication (OWC) transmission channel model, and the system was analyzed based on the results obtained.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"96 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267039","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Ceviz, sapelli ve sarıçam gibi bazı ağaç türleri, ahşap yüzey oyma işlemlerinde kullanılan ağaç türlerindendir. Günümüzde, ahşap yüzey oyma işlemleri manuel olarak veya CNC makinelerinden yararlanılarak yapılabilmektedir. Bu çalışmada, CNC tezgâhında farklı besleme hızı, bıçak adımı ve bıçak motoru devri kullanılarak masif ağaç malzemenin yüzey pürüzlülüğü ve işlem süresi belirlenmeye çalışılmıştır. Masif ağaç malzemenin önemli kalite özelliklerinden birisi yüzey pürüzlülüğüdür. Ayrıca, CNC makinelerinde her bir parça için işlem süresi toplam kapasiteyi etkileyen önemli bir parametredir. Bu çalışmanın amacı; masif ağaç malzemenin CNC makineleri ile şekillendirilmesi esnasında, kesme parametrelerinin yüzey pürüzlülüğü ve işlem süresi üzerine etkisini belirlemektir. Çalışma sonunda; bıçak motoru hızının artması ile Ra, Rp ve Rv değerlerinde bir düşüş olduğu görülmüştür. Fakat bıçak adımı ve besleme hızının artmasıyla yüzey pürüzlülüğünün arttığı belirlenmiştir. Genel olarak, bıçak motoru hızı arttıkça ve bıçak adımı ve besleme hızı azaldıkça yüzey pürüzlülüğü azalmakta olduğu ve bıçak adımı ve besleme hızı azaldıkça işlem süresinin arttığı tespit edilmiştir.
{"title":"CNC MAKİNESİ KESME PARAMETRELERİNİN CEVİZ ODUNUNUN YÜZEY PÜRÜZLÜLÜĞÜ ÜZERİNE ETKİSİNİN ARAŞTIRILMASI","authors":"Osman Kaba, Bekir Cihad Bal","doi":"10.17780/ksujes.1352802","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1352802","url":null,"abstract":"Ceviz, sapelli ve sarıçam gibi bazı ağaç türleri, ahşap yüzey oyma işlemlerinde kullanılan ağaç türlerindendir. Günümüzde, ahşap yüzey oyma işlemleri manuel olarak veya CNC makinelerinden yararlanılarak yapılabilmektedir. Bu çalışmada, CNC tezgâhında farklı besleme hızı, bıçak adımı ve bıçak motoru devri kullanılarak masif ağaç malzemenin yüzey pürüzlülüğü ve işlem süresi belirlenmeye çalışılmıştır. Masif ağaç malzemenin önemli kalite özelliklerinden birisi yüzey pürüzlülüğüdür. Ayrıca, CNC makinelerinde her bir parça için işlem süresi toplam kapasiteyi etkileyen önemli bir parametredir. Bu çalışmanın amacı; masif ağaç malzemenin CNC makineleri ile şekillendirilmesi esnasında, kesme parametrelerinin yüzey pürüzlülüğü ve işlem süresi üzerine etkisini belirlemektir. Çalışma sonunda; bıçak motoru hızının artması ile Ra, Rp ve Rv değerlerinde bir düşüş olduğu görülmüştür. Fakat bıçak adımı ve besleme hızının artmasıyla yüzey pürüzlülüğünün arttığı belirlenmiştir. Genel olarak, bıçak motoru hızı arttıkça ve bıçak adımı ve besleme hızı azaldıkça yüzey pürüzlülüğü azalmakta olduğu ve bıçak adımı ve besleme hızı azaldıkça işlem süresinin arttığı tespit edilmiştir.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"11 10","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140081241","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
İnşaat sektöründe kullanımı son yıllarda oldukça popüler hale gelen soğukta şekil verilmiş çelik (Cold Formed Steel, CFS) kesitlerin mesnet ve diğer elemanlardan kaynaklı tekil yükleme durumunda oluşan gövde ezilmesi davranışı tasarım açısından oldukça önemli bir davranıştır. Bu çalışmada CFS kanal kesitlerin gövde ezilmesi dayanımını belirlemek amacıyla kullanımı öne çıkan TS EN 1993-1-3 ve AISI S100-16 standartlarının uygulanması ve yaklaşım farklılıklarını göstermek amaçlanmıştır. Ayrıca bu iki standardın dayanım tahminleri sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak oluşturulan modellerin tahminleri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda TS EN 1993-1-3 standardının genel olarak güvenli tarafta kalarak tutucu sonuçlar verdiği görülmüştür. Ancak her iki standardın sonlu elemanlar analizi sonuçlarına göre oldukça tutucu tahminlerinin olduğu görülmüştür.
冷弯型钢 (CFS) 截面近年来在建筑行业非常流行，其主体压溃性能是设计方面非常重要的性能。本研究旨在应用 TS EN 1993-1-3 和 AISI S100-16 标准来确定 CFS 槽钢截面的车身压溃强度，并显示这两种标准在方法上的差异。此外，还将这两种标准的强度预测值与使用有限元法创建的模型的预测值进行了比较。研究结果表明，TS EN 1993-1-3 标准总体上偏向安全，给出的结果比较保守。然而，根据这两个标准的有限元分析结果，可以看出它们的预测结果非常保守。
{"title":"SOĞUKTA ŞEKİL VERİLMİŞ ÇELİK KESİTLERİN GÖVDE EZİLMESİ DAYANIMI BELİLENMESİNDE KULLANILAN GÜNCEL İKİ STANDARTIN İNCELENMESİ","authors":"Yakup Bölükbaş","doi":"10.17780/ksujes.1383283","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1383283","url":null,"abstract":"İnşaat sektöründe kullanımı son yıllarda oldukça popüler hale gelen soğukta şekil verilmiş çelik (Cold Formed Steel, CFS) kesitlerin mesnet ve diğer elemanlardan kaynaklı tekil yükleme durumunda oluşan gövde ezilmesi davranışı tasarım açısından oldukça önemli bir davranıştır. Bu çalışmada CFS kanal kesitlerin gövde ezilmesi dayanımını belirlemek amacıyla kullanımı öne çıkan TS EN 1993-1-3 ve AISI S100-16 standartlarının uygulanması ve yaklaşım farklılıklarını göstermek amaçlanmıştır. Ayrıca bu iki standardın dayanım tahminleri sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak oluşturulan modellerin tahminleri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda TS EN 1993-1-3 standardının genel olarak güvenli tarafta kalarak tutucu sonuçlar verdiği görülmüştür. Ancak her iki standardın sonlu elemanlar analizi sonuçlarına göre oldukça tutucu tahminlerinin olduğu görülmüştür.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"110 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267108","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, the effect of two different wall systems which are composed of the structural lightweight concrete panel and metallic elements between the wall and frame on the behaviour of the RC frame is investigated numerically by using the Abaqus software. In the second type of wall system, a polyurethane-based binder was used between the wall and the RC beam. A quasi-static lateral loading was applied to 5 different full scale RC frames with and without walls, and frames were pushed 80mm laterally. In the worst case, the wall system carried 1.52 times the lateral load bare frame carried, whereas in the best case, the frame with the wall system carried 2.12 times the load bare frame carried. When thinner metallic elements were used, the elements yielded. This is promising for increasing damping in structures also. The second type of wall which interacts with the beam increased the initial lateral stiffness of the frame by 156% when compared with the bare frame. All frames conducted a ductile behavior and bare frame results are validated by comparing with previous study.
{"title":"HAFİF BETON PANEL VE METALİK ELEMAN KULLANILARAK BETONARME ÇERÇEVE DAVRANIŞININ İYİLEŞTİRİLMESİ","authors":"Hakan Koman","doi":"10.17780/ksujes.1360463","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1360463","url":null,"abstract":"In this study, the effect of two different wall systems which are composed of the structural lightweight concrete panel and metallic elements between the wall and frame on the behaviour of the RC frame is investigated numerically by using the Abaqus software. In the second type of wall system, a polyurethane-based binder was used between the wall and the RC beam. A quasi-static lateral loading was applied to 5 different full scale RC frames with and without walls, and frames were pushed 80mm laterally. In the worst case, the wall system carried 1.52 times the lateral load bare frame carried, whereas in the best case, the frame with the wall system carried 2.12 times the load bare frame carried. When thinner metallic elements were used, the elements yielded. This is promising for increasing damping in structures also. The second type of wall which interacts with the beam increased the initial lateral stiffness of the frame by 156% when compared with the bare frame. All frames conducted a ductile behavior and bare frame results are validated by comparing with previous study.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"3 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267274","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, the Taguchi method was applied to optimize the compressive strength of PLA samples produced using Fused Deposition Modelling (FDM). The study used Taguchi L9 experimental design to optimize three different process parameters (wall thickness, filling pattern, and printing speed). S/N ratios and ANOVA methods were used to analyze the experiments. The results of the experiments using the Taguchi technique were analyzed according to S/N ratios and the parameter levels with the best results were determined. The best levels for wall thickness, filling pattern, and print speed parameters were determined and the effects of these parameters were analyzed. It was concluded that wall thickness was the most effective parameter and filling pattern and print speed were less effective. ANOVA analysis confirmed the influence of the parameters on the compressive strength. It was observed that wall thickness contributed the most (70.20%) and filling pattern contributed the second most (29.11%).
{"title":"THE APPLICATION OF THE TAGUCHI METHOD FOR OPTIMIZING THE COMPRESSION STRENGTH OF PLA SAMPLES PRODUCED USING FDM","authors":"Oğuz Tunçel, M. S. Bayraklılar","doi":"10.17780/ksujes.1365534","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1365534","url":null,"abstract":"In this study, the Taguchi method was applied to optimize the compressive strength of PLA samples produced using Fused Deposition Modelling (FDM). The study used Taguchi L9 experimental design to optimize three different process parameters (wall thickness, filling pattern, and printing speed). S/N ratios and ANOVA methods were used to analyze the experiments. The results of the experiments using the Taguchi technique were analyzed according to S/N ratios and the parameter levels with the best results were determined. The best levels for wall thickness, filling pattern, and print speed parameters were determined and the effects of these parameters were analyzed. It was concluded that wall thickness was the most effective parameter and filling pattern and print speed were less effective. ANOVA analysis confirmed the influence of the parameters on the compressive strength. It was observed that wall thickness contributed the most (70.20%) and filling pattern contributed the second most (29.11%).","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"18 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267323","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Vanadyum Pentaoksit (V2O5) nanoparçacık, E7 nematik sıvı kristaline farklı oranlarda katkılanarak numuneler elde edilmiştir. Bu numunelerin gerçel ve sanal dielektrik sabitlerinin frekansa ve voltaja bağlı olarak değişimleri empedans analizör ile 100 Hz-20 MHz frekans ve 0-40 Volt DC voltaj aralığında oda sıcaklığında incelenmiştir. Gerçel dielektrik sabiti düşük frekanslarda hızlı bir düşüş göstermiştir, sonra yaklaşık sabit kalarak çok az azalarak değişmiştir, 0.2 MHz frekans değerinde azalarak sıfıra gitmektedir. Sanal dielektrik kısmı düşük frekanslarda azalmakta, sonra neredeyse sabit gibi davranmakta ve daha yüksek frekanslarda artarak yaklaşık 3 MHz frekans civarında pik yapmaktadır ve daha yüksek frekanslarda azalarak sıfıra yaklaşmaktadır. Gerçel dielektrik sabiti düşük voltajlarda birden bire artış göstermekte ve daha sonra daha yüksek voltajlarda sabit bir şekilde devam etmektedir. Sanal dielektrik kısmı ise düşük voltajlarda hızlıca azalırken, belirli bir voltaja geldiğinde yeniden artışa geçmekte ve bir pik yaptıktan sonra azalarak sıfıra yaklaşmaktadır. Numunelerin gevşeme frekansı ve zamanını belirlemek için dielektrik sabitinin gerçel ve sanal kısım eksenlerinde Cole-Cole grafiği elde edilmiştir. Nematik sıvı kristalin iyonları ile katkı malzemesi V2O5 nanoparçagın iyonlarının etkileştiği, grafikteki saf sıvı kristale ait yarım çemberin yarıçapının katkılı numunelerinkinden büyük olduğu görülmektedir. Bu ise V2O5 malzemenin elektrik enerjisi depolama aygıtlarında kullanımı ile uyumlu olduğunu göstermektedir.
{"title":"NEMATİK SIVI KRİSTALE V2O5 NANOPARÇACIK KATKILANDIRILMASI İLE DİELEKTRİK DAVRANIŞININ İNCELENMESİ","authors":"Şükrü Özğan","doi":"10.17780/ksujes.1336790","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1336790","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Vanadyum Pentaoksit (V2O5) nanoparçacık, E7 nematik sıvı kristaline farklı oranlarda katkılanarak numuneler elde edilmiştir. Bu numunelerin gerçel ve sanal dielektrik sabitlerinin frekansa ve voltaja bağlı olarak değişimleri empedans analizör ile 100 Hz-20 MHz frekans ve 0-40 Volt DC voltaj aralığında oda sıcaklığında incelenmiştir. Gerçel dielektrik sabiti düşük frekanslarda hızlı bir düşüş göstermiştir, sonra yaklaşık sabit kalarak çok az azalarak değişmiştir, 0.2 MHz frekans değerinde azalarak sıfıra gitmektedir. Sanal dielektrik kısmı düşük frekanslarda azalmakta, sonra neredeyse sabit gibi davranmakta ve daha yüksek frekanslarda artarak yaklaşık 3 MHz frekans civarında pik yapmaktadır ve daha yüksek frekanslarda azalarak sıfıra yaklaşmaktadır. Gerçel dielektrik sabiti düşük voltajlarda birden bire artış göstermekte ve daha sonra daha yüksek voltajlarda sabit bir şekilde devam etmektedir. Sanal dielektrik kısmı ise düşük voltajlarda hızlıca azalırken, belirli bir voltaja geldiğinde yeniden artışa geçmekte ve bir pik yaptıktan sonra azalarak sıfıra yaklaşmaktadır. Numunelerin gevşeme frekansı ve zamanını belirlemek için dielektrik sabitinin gerçel ve sanal kısım eksenlerinde Cole-Cole grafiği elde edilmiştir. Nematik sıvı kristalin iyonları ile katkı malzemesi V2O5 nanoparçagın iyonlarının etkileştiği, grafikteki saf sıvı kristale ait yarım çemberin yarıçapının katkılı numunelerinkinden büyük olduğu görülmektedir. Bu ise V2O5 malzemenin elektrik enerjisi depolama aygıtlarında kullanımı ile uyumlu olduğunu göstermektedir.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"15 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140266978","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The study delved into investigating the impact of body weight on the determination of vibration parameters, as outlined in the ISO 2631 standard, which elucidates the evaluation concept of Whole Body Vibration. First of all, the ride speed component, which significantly affects the amplitude of the vibration experienced in the vehicle, was determined. In this context, vibration data were recorded at three different points in the vehicle at 20, 30, 40, and 50 km/h ride speeds on a road section whose roughness can be considered homogeneous. Measurements were repeated with drivers weighing 58, 80, and 113 kg to determine the effect of driver weight on vibration parameters. The vibration parameters produced due to the analyses were evaluated with both parametric and non-parametric statistical methods. In the urban road network with bituminous hot mixture pavement, it has been determined that the most appropriate ride speed for passenger car-type vehicles to evaluate the service level of the pavement is 40 km/h. In the last stage, the differences between the averages of the measurements made with three different weight drivers at the determined ride speed were evaluated statistically. Through analysis of three distinct data recording points within the vehicle, it has been established that the driver's weight exerts no discernible influence on any of the vibration parameters.
{"title":"KARAYOLU ÜSTYAPI DEĞERLENDİRMESİNDE KULLANILAN TİTREŞİMLERİN ÖLÇÜMÜNDE VÜCUT AĞIRLIĞI VE TAŞIT HIZI ETKİSİNİN İNCELENMESİ","authors":"Ufuk Kırbaş, Mustafa Karasahi̇n","doi":"10.17780/ksujes.1336379","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1336379","url":null,"abstract":"The study delved into investigating the impact of body weight on the determination of vibration parameters, as outlined in the ISO 2631 standard, which elucidates the evaluation concept of Whole Body Vibration. First of all, the ride speed component, which significantly affects the amplitude of the vibration experienced in the vehicle, was determined. In this context, vibration data were recorded at three different points in the vehicle at 20, 30, 40, and 50 km/h ride speeds on a road section whose roughness can be considered homogeneous. Measurements were repeated with drivers weighing 58, 80, and 113 kg to determine the effect of driver weight on vibration parameters. The vibration parameters produced due to the analyses were evaluated with both parametric and non-parametric statistical methods. In the urban road network with bituminous hot mixture pavement, it has been determined that the most appropriate ride speed for passenger car-type vehicles to evaluate the service level of the pavement is 40 km/h. In the last stage, the differences between the averages of the measurements made with three different weight drivers at the determined ride speed were evaluated statistically. Through analysis of three distinct data recording points within the vehicle, it has been established that the driver's weight exerts no discernible influence on any of the vibration parameters.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"79 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267053","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Derin öğrenme (DL) tekniklerindeki son gelişmeler, tıbbi görüntüler kullanılarak gastrointestinal (GI) hastalıkların sınıflandırılmasını otomatikleştirmek için umut verici bir potansiyel göstermektedir. Zamanında ve kesin teşhis, tedavi etkinliğini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu araştırma, GI hastalıklarını tanımlamak için yeni bir DL tabanlı modeli tanıtmaktadır. Bu model, önceden eğitilmiş ağ mimarilerinin ara katmanlarından elde edilen öznitelikleri birleştirerek sınıflandırma işlemini gerçekleştirmektedir. Öznitelik entegrasyonuna dayalı evrişimsel sinir ağı (ESA) olarak adlandırılan bu modelde, endoskopik görüntüleri sınıflandırmak için önceden eğitilmiş ağ mimarilerinin yüksek ve düşük seviyeli öznitelikleri birleştirilerek nihai öznitelik haritası elde edilmektedir. Daha sonra bu öznitelik haritası sınıflandırma için kullanılmaktadır. Kvasirv2 veri seti kullanılarak yapılan deneysel analizler sonucunda, önerilen model ile başarılı bir performans elde edilmiştir. Özellikle, DenseNet201 modelinin ara katmanlarındaki özelliklerin birleştirilmesi, sırasıyla %94.25, %94.28, %94.24 ve %94.24 doğruluk, kesinlik, duyarlılık ve F1 puanı ile sonuçlanmıştır. Diğer ESA tabanlı önceden eğitilmiş modellerle ve son çalışmalarla yapılan karşılaştırmalı analizler, önerilen modelin üstünlüğünü ortaya koymuş ve doğruluğu %94.25'e yükseltmiştir. Bu, endoskopik görüntülerden GI hastalık tespitinde gelişmiş sınıflandırma doğruluğu için DenseNet201'in ara katmanlarındaki özelliklerden yararlanma potansiyelinin altını çizmektedir.
深度学习（DL）技术的最新进展表明，利用医学图像对胃肠道（GI）疾病进行自动分类大有可为。及时准确的诊断对治疗效果有着重要影响。本研究介绍了一种基于 DL 的新型胃肠道疾病识别模型。该模型通过结合从预先训练的网络架构中间层获得的特征来执行分类过程。在这个被称为基于特征整合的卷积神经网络（ESA）的模型中，预先训练的网络架构的高层和低层特征被组合起来，以获得用于内窥镜图像分类的最终特征图。然后使用该特征图进行分类。使用 Kvasirv2 数据集进行实验分析的结果表明，所提出的模型取得了成功的性能。特别是，在 DenseNet201 模型的中间层融合特征后，准确度、精确度、灵敏度和 F1 分数分别达到 94.25%、94.28%、94.24% 和 94.24%。与其他基于 ESA 的预训练模型和近期研究的对比分析表明，所提出的模型更胜一筹，准确率提高到了 94.25%。这凸显了利用 DenseNet201 中间层的特征提高内窥镜图像消化道疾病检测分类准确率的潜力。
{"title":"CLASSIFICATION OF ENDOSCOPIC IMAGES USING CNN ARCHITECTURE BASED ON FEATURE INTEGRATION","authors":"Hüseyin Üzen, Hüseyin Fırat","doi":"10.17780/ksujes.1362792","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1362792","url":null,"abstract":"Derin öğrenme (DL) tekniklerindeki son gelişmeler, tıbbi görüntüler kullanılarak gastrointestinal (GI) hastalıkların sınıflandırılmasını otomatikleştirmek için umut verici bir potansiyel göstermektedir. Zamanında ve kesin teşhis, tedavi etkinliğini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu araştırma, GI hastalıklarını tanımlamak için yeni bir DL tabanlı modeli tanıtmaktadır. Bu model, önceden eğitilmiş ağ mimarilerinin ara katmanlarından elde edilen öznitelikleri birleştirerek sınıflandırma işlemini gerçekleştirmektedir. Öznitelik entegrasyonuna dayalı evrişimsel sinir ağı (ESA) olarak adlandırılan bu modelde, endoskopik görüntüleri sınıflandırmak için önceden eğitilmiş ağ mimarilerinin yüksek ve düşük seviyeli öznitelikleri birleştirilerek nihai öznitelik haritası elde edilmektedir. Daha sonra bu öznitelik haritası sınıflandırma için kullanılmaktadır. Kvasirv2 veri seti kullanılarak yapılan deneysel analizler sonucunda, önerilen model ile başarılı bir performans elde edilmiştir. Özellikle, DenseNet201 modelinin ara katmanlarındaki özelliklerin birleştirilmesi, sırasıyla %94.25, %94.28, %94.24 ve %94.24 doğruluk, kesinlik, duyarlılık ve F1 puanı ile sonuçlanmıştır. Diğer ESA tabanlı önceden eğitilmiş modellerle ve son çalışmalarla yapılan karşılaştırmalı analizler, önerilen modelin üstünlüğünü ortaya koymuş ve doğruluğu %94.25'e yükseltmiştir. Bu, endoskopik görüntülerden GI hastalık tespitinde gelişmiş sınıflandırma doğruluğu için DenseNet201'in ara katmanlarındaki özelliklerden yararlanma potansiyelinin altını çizmektedir.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"73 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140267293","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
For the fiber-reinforced composites, strength-based criteria alone may fail to evaluate the bending response due to the long tail of the load-displacement curve. Hence, the fracture characterization of fibered composites has gained great attention worldwide. In this study, the mixed-mode fracture performance of the recycled steel fiber-reinforced geopolymer concrete was examined experimentally. The main test parameters were the amount of steel fibers (0 and 2% by mass) and the offset ratios of the edge notch (β = 0, 0.2, and 0.4). Several notched prisms were produced and tested under a deformation-controlled three-point bending test. Deformation maps on the surface of the specimens were derived through the digital image correlation method. Experimental results were discussed concerning the first cracking load, ultimate load, critical crack mouth opening displacement, critical crack mouth sliding displacement, and fracture energy. Based on the experimental findings, it can be stated that the peak flexural loads were increased by 666%, 1327%, and 400%, respectively for the 0, 0.2, and 0.4 notch offset ratios due to the use of recycled steel fiber. The fracture energies of the plain specimens were proportional to the notch offset ratio, but they fluctuated for the fiber-reinforced specimens because of the uneven distribution of fibers.
{"title":"MIXED MODE FRACTURE OF THE GEOPOLYMER COMPOSITES REINFORCED WITH RECYCLED STEEL FIBERS","authors":"Muhammed Gümüş, Hakan Bayrak","doi":"10.17780/ksujes.1375088","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1375088","url":null,"abstract":"For the fiber-reinforced composites, strength-based criteria alone may fail to evaluate the bending response due to the long tail of the load-displacement curve. Hence, the fracture characterization of fibered composites has gained great attention worldwide. In this study, the mixed-mode fracture performance of the recycled steel fiber-reinforced geopolymer concrete was examined experimentally. The main test parameters were the amount of steel fibers (0 and 2% by mass) and the offset ratios of the edge notch (β = 0, 0.2, and 0.4). Several notched prisms were produced and tested under a deformation-controlled three-point bending test. Deformation maps on the surface of the specimens were derived through the digital image correlation method. Experimental results were discussed concerning the first cracking load, ultimate load, critical crack mouth opening displacement, critical crack mouth sliding displacement, and fracture energy. Based on the experimental findings, it can be stated that the peak flexural loads were increased by 666%, 1327%, and 400%, respectively for the 0, 0.2, and 0.4 notch offset ratios due to the use of recycled steel fiber. The fracture energies of the plain specimens were proportional to the notch offset ratio, but they fluctuated for the fiber-reinforced specimens because of the uneven distribution of fibers.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"31 6","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140081180","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Electrostatic precipitators (ESPs) are frequently utilized in collecting fine organic and inorganic materials from continuous liquid with few moving parts and high efficiency using electrically charging the particles. In this study, cross-sectional 2D geometry of a wire-to-plate electrostatic precipitator the parametric data of which originally published elsewhere was numerically modeled and validated to investigate submicron-micron particle charging in terms of diffusion and field charging mechanisms and precipitation behavior of particles with detailed electric field properties. Electric field, gas flow, and particle trajectory equations are coupled and solved in a multiphysics solver. Particle tracking is realized with the Lagrangian approach. Results indicate variations in electric field strength and space charge density between corona electrodes, with space charge present in the entire precipitation channel. Between two different charging mechanisms, diffusion charging prevails for charge accumulated on submicron particles, whereas field charging becomes dominant for particles larger than 1μm diameter. However, for the ESP configuration considered in this study, particles reach a charge saturation in less than 0.7 seconds, regardless of their size. Although calculated precipitation efficiencies for micron-sized particles can reach to 100%, efficiencies for submicron particle range drop with increasing particle size, as diffusion charging rapidly loses its effectiveness, in 50-250nm range.
{"title":"A NUMERICAL ANALYSIS ON THE SUBMICRON- AND MICRON-SIZED PARTICLE SEDIMENTATION IN A WIRE-TO-PLATE ELECTROSTATIC PRECIPITATOR","authors":"Orcun Ekin","doi":"10.17780/ksujes.1354863","DOIUrl":"https://doi.org/10.17780/ksujes.1354863","url":null,"abstract":"Electrostatic precipitators (ESPs) are frequently utilized in collecting fine organic and inorganic materials from continuous liquid with few moving parts and high efficiency using electrically charging the particles. In this study, cross-sectional 2D geometry of a wire-to-plate electrostatic precipitator the parametric data of which originally published elsewhere was numerically modeled and validated to investigate submicron-micron particle charging in terms of diffusion and field charging mechanisms and precipitation behavior of particles with detailed electric field properties. Electric field, gas flow, and particle trajectory equations are coupled and solved in a multiphysics solver. Particle tracking is realized with the Lagrangian approach. Results indicate variations in electric field strength and space charge density between corona electrodes, with space charge present in the entire precipitation channel. Between two different charging mechanisms, diffusion charging prevails for charge accumulated on submicron particles, whereas field charging becomes dominant for particles larger than 1μm diameter. However, for the ESP configuration considered in this study, particles reach a charge saturation in less than 0.7 seconds, regardless of their size. Although calculated precipitation efficiencies for micron-sized particles can reach to 100%, efficiencies for submicron particle range drop with increasing particle size, as diffusion charging rapidly loses its effectiveness, in 50-250nm range.","PeriodicalId":508025,"journal":{"name":"Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi","volume":"20 5","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140080701","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
京公网安备 11010802042870号
京ICP备2023020795号-1
扫码关注我们
求助内容：
应助结果提醒方式：