Çalışmanın amacı, kurkumin ve furan modifiye jelatin kullanarak görünür ışık altında gerçekleşen fotooksidasyon reaksiyonu ile bir kolorimetrik film geliştirmektir. Bu amaçla, sığır jelatini furfuril izosiyanat ile modifiye edilerek görünür ışığa duyarlı furan modifiye jelatin (f-jelatin) sentezlenmiştir. Çalışmada kurkuminin hem görünür ışığa duyarlaştırıcı olarak hem de toplam uçucu bazik azot algılayıcısı olarak kullanılması hedeflenmiştir. F-jelatin, jelatin ve kurkumin oranları değiştirilerek hazırlanan beş farklı filmle mekanik, bariyer, ısıl ve mikro yapı karakterizasyon deneyleri gerçekleştirilmiştir. %20 (h/h) kurkumin eklenmiş f-jelatin ile hazırlanan filmlerin (K20-FG), karakterizasyon deneyleri sonucu en iyi sonucu verdiği ortaya konmuştur. Daha sonra K20-FG filmlerinin farklı amonyak gazı konsantrasyonlarındaki renk değişim miktarına karar verilmiştir. Gaz algı testleri sonucunda proteince yüksek gıdaların bozulma takibinin geliştirilen K20-FG filmleri ile mümkün olabileceği sonucuna varılmıştır.
{"title":"KURKUMİN TABANLI BİYOPOLİMER FİLMLERİN GÖRÜNÜR IŞIK ALTINDA GELİŞTİRİLMESİ","authors":"İdil Ki̇t, Leyla Nesrin Kahyaoğlu","doi":"10.15237/gida.gd22079","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22079","url":null,"abstract":"Çalışmanın amacı, kurkumin ve furan modifiye jelatin kullanarak görünür ışık altında gerçekleşen fotooksidasyon reaksiyonu ile bir kolorimetrik film geliştirmektir. Bu amaçla, sığır jelatini furfuril izosiyanat ile modifiye edilerek görünür ışığa duyarlı furan modifiye jelatin (f-jelatin) sentezlenmiştir. Çalışmada kurkuminin hem görünür ışığa duyarlaştırıcı olarak hem de toplam uçucu bazik azot algılayıcısı olarak kullanılması hedeflenmiştir. F-jelatin, jelatin ve kurkumin oranları değiştirilerek hazırlanan beş farklı filmle mekanik, bariyer, ısıl ve mikro yapı karakterizasyon deneyleri gerçekleştirilmiştir. %20 (h/h) kurkumin eklenmiş f-jelatin ile hazırlanan filmlerin (K20-FG), karakterizasyon deneyleri sonucu en iyi sonucu verdiği ortaya konmuştur. Daha sonra K20-FG filmlerinin farklı amonyak gazı konsantrasyonlarındaki renk değişim miktarına karar verilmiştir. Gaz algı testleri sonucunda proteince yüksek gıdaların bozulma takibinin geliştirilen K20-FG filmleri ile mümkün olabileceği sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"46 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"88897077","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bir sistemin dinamiklerini belirleyen etkileşimleri anlamayı ve anlatmayı kolaylaştıran sistem davranışları, sistemin içinden ortaya çıkar ve birçok nedensel döngünün (veya geri besleme döngüsünün) sonucudur. Nedensel Döngü Diyagramları, yapının davranışı nasıl ürettiğini gösterir. Bir nedensel döngü şeması bir sistemdeki farklı değişkenler birbiriyle görselleştirmek için nasıl yardımcı olduğunu gösteren bir diyagramdır. Diyagram, bir dizi düğüm ve yaydan oluşur. Düğümler değişkenleri ve değişkenler arasındaki bağlantıları veya ilişkileri yaylar temsil etmektedir. Olumlu bir bağlantı, olumlu bir nedensel ilişkiyi ve olumsuz bir bağlantı, olumsuz bir nedensel ilişkiyi göstermektedir. Meyve ve sebzeler hasat sonrası yaşamlarını sürdürmekte olup kaliteleri düşmekte ve kayıplar oluşmaktadır. İstanbul önemli bir tüketim merkezi olup ürünlerin tamamına yakını uzak mesafelerden taşınmaktadır. Çalışmada tarladan sofraya kayıpların azaltılması için Nedensel Döngü Diyagramı oluşturularak konuya bütünsel bir yaklaşımla kayıpların azaltılması amaçlanmaktadır.
{"title":"MEYVE-SEBZE KAYIPLARINDA NEDENSEL DÖNGÜ DİYAGRAMI","authors":"Y. B. Saygı","doi":"10.15237/gida.gd22109","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22109","url":null,"abstract":"Bir sistemin dinamiklerini belirleyen etkileşimleri anlamayı ve anlatmayı kolaylaştıran sistem davranışları, sistemin içinden ortaya çıkar ve birçok nedensel döngünün (veya geri besleme döngüsünün) sonucudur. Nedensel Döngü Diyagramları, yapının davranışı nasıl ürettiğini gösterir. Bir nedensel döngü şeması bir sistemdeki farklı değişkenler birbiriyle görselleştirmek için nasıl yardımcı olduğunu gösteren bir diyagramdır. Diyagram, bir dizi düğüm ve yaydan oluşur. Düğümler değişkenleri ve değişkenler arasındaki bağlantıları veya ilişkileri yaylar temsil etmektedir. Olumlu bir bağlantı, olumlu bir nedensel ilişkiyi ve olumsuz bir bağlantı, olumsuz bir nedensel ilişkiyi göstermektedir. Meyve ve sebzeler hasat sonrası yaşamlarını sürdürmekte olup kaliteleri düşmekte ve kayıplar oluşmaktadır. İstanbul önemli bir tüketim merkezi olup ürünlerin tamamına yakını uzak mesafelerden taşınmaktadır. Çalışmada tarladan sofraya kayıpların azaltılması için Nedensel Döngü Diyagramı oluşturularak konuya bütünsel bir yaklaşımla kayıpların azaltılması amaçlanmaktadır.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"8 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84197785","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Sübye; kavun çekirdekleri, şeker ve su ile hazırlanan geleneksel bir soğuk içecektir. Bu çalışmada ağız, mide ve bağırsaktaki sindirimi taklit eden in vitro bir model kullanılarak şeker ve tatlandırıcı ile hazırlanan sübye formülasyonlarında toplam fenolik madde ve toplam antioksidan kapasitedeki değişimlerin belirlenerek gıda matrisinin fenolik bileşiklerin biyoerişilebilirliğine olan etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar sübye formülasyonlarında şeker ilavesinin toplam fenolik madde (%42–64) (P <0.05) ve toplam antioksidan kapasite (%13–172) biyoerişilebilirliğini arttırdığını göstermiştir. Tatlandırıcı ile hazırlanan sübye formülasyonlarında ise içeceklerin büyük kısmında fenolik bileşik (%80) ve antioksidanların (%16–62) biyoerişilebilirliği artmakla beraber bazı formülasyonlarda tatlandırıcının toplam fenolik madde ve toplam antioksidan kapasite biyoerişilebilirliği açısından önemli düzeyde bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak, bu çalışmada elde edilen bulgular şeker veya tatlandırıcı varlığının fenolik bileşiklerin biyoerişilebilirliğini genel anlamda olumlu yönde etkilediğine dikkat çekmiştir.
{"title":"KAVUN ÇEKİRDEĞİ ŞERBETİNDE (SÜBYE) FENOLİK BİLEŞİKLERİN BİYOERİŞİLEBİLİRLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ","authors":"Nurdan Özdemi̇rli̇, Senem KAMİLOĞLU BEŞTEPE","doi":"10.15237/gida.gd22083","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22083","url":null,"abstract":"Sübye; kavun çekirdekleri, şeker ve su ile hazırlanan geleneksel bir soğuk içecektir. Bu çalışmada ağız, mide ve bağırsaktaki sindirimi taklit eden in vitro bir model kullanılarak şeker ve tatlandırıcı ile hazırlanan sübye formülasyonlarında toplam fenolik madde ve toplam antioksidan kapasitedeki değişimlerin belirlenerek gıda matrisinin fenolik bileşiklerin biyoerişilebilirliğine olan etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar sübye formülasyonlarında şeker ilavesinin toplam fenolik madde (%42–64) (P <0.05) ve toplam antioksidan kapasite (%13–172) biyoerişilebilirliğini arttırdığını göstermiştir. Tatlandırıcı ile hazırlanan sübye formülasyonlarında ise içeceklerin büyük kısmında fenolik bileşik (%80) ve antioksidanların (%16–62) biyoerişilebilirliği artmakla beraber bazı formülasyonlarda tatlandırıcının toplam fenolik madde ve toplam antioksidan kapasite biyoerişilebilirliği açısından önemli düzeyde bir etkisinin olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak, bu çalışmada elde edilen bulgular şeker veya tatlandırıcı varlığının fenolik bileşiklerin biyoerişilebilirliğini genel anlamda olumlu yönde etkilediğine dikkat çekmiştir.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"90250914","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Tüm memeli sütlerinde farklı miktarlarda bulunan insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) yenidoğan için büyüme gen sinyalizasyon sisteminin başlıca düzenleyicisidir. Önemli bir anabolik hormon olan IGF-1’in temel biyolojik fonksiyonları hücre metabolizmasının düzenlenmesi, büyüme, hücre çoğalması ve programlı hücre ölümüdür. Serumdaki IGF-1’in seviyesi ile insan sağlığı üzerine olumlu ve olumsuz etkilerini veya hastalık risklerini ortaya koyan çalışmalar bulunmaktadır. Serum IGF-1 seviyesindeki azalma, kalp-damar hastalıkları, kalp otofaji, hipertansiyon, sarkopeni, sinir sistemi hastalıkları ve tip 2 diyabet riskleri ile ilişkilendirilirken, yüksek IGF-1 miktarı prostat, menopoz öncesi meme ve kolerektal kanserlerle ve yaşam süresinin kısalmasıyla bağlantılı bulunmaktadır. IGF-1’in Alzheimer, demans, Parkinson hastalıklarından koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Sistematik derlemeler ve meta analiz çalışmaları incelendiğinde, süt tüketiminin IGF-1 seviyesi ve sağlık üzerine etkileri ile ilgili daha tutarlı sonuçlar elde etmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca sütteki IGF-1’in miktar olarak ve moleküler düzeyde, süte uygulanan ısısal olan veya olmayan işlemlerden ve sindirimden nasıl etkilendiğine dair çalışmalar yetersizdir.
{"title":"SÜT, İNSÜLİN BENZERİ BÜYÜME FAKTÖRÜ (IGF-1) ve SAĞLIK","authors":"S. El, Sibel Karakaya","doi":"10.15237/gida.gd22084","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22084","url":null,"abstract":"Tüm memeli sütlerinde farklı miktarlarda bulunan insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) yenidoğan için büyüme gen sinyalizasyon sisteminin başlıca düzenleyicisidir. Önemli bir anabolik hormon olan IGF-1’in temel biyolojik fonksiyonları hücre metabolizmasının düzenlenmesi, büyüme, hücre çoğalması ve programlı hücre ölümüdür. Serumdaki IGF-1’in seviyesi ile insan sağlığı üzerine olumlu ve olumsuz etkilerini veya hastalık risklerini ortaya koyan çalışmalar bulunmaktadır. Serum IGF-1 seviyesindeki azalma, kalp-damar hastalıkları, kalp otofaji, hipertansiyon, sarkopeni, sinir sistemi hastalıkları ve tip 2 diyabet riskleri ile ilişkilendirilirken, yüksek IGF-1 miktarı prostat, menopoz öncesi meme ve kolerektal kanserlerle ve yaşam süresinin kısalmasıyla bağlantılı bulunmaktadır. IGF-1’in Alzheimer, demans, Parkinson hastalıklarından koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Sistematik derlemeler ve meta analiz çalışmaları incelendiğinde, süt tüketiminin IGF-1 seviyesi ve sağlık üzerine etkileri ile ilgili daha tutarlı sonuçlar elde etmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca sütteki IGF-1’in miktar olarak ve moleküler düzeyde, süte uygulanan ısısal olan veya olmayan işlemlerden ve sindirimden nasıl etkilendiğine dair çalışmalar yetersizdir.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-05","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"74344561","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bone broth has been utilized as food and as a favorite ingredient in many dishes for centuries; notwithstanding, due to the recent growing interest of the consumers, industrial production of bone broths has become widespread. This study evaluated physical and chemical quality features of industrial bone broths produced with beef bone, water, and seasonings (BC), including vegetable mixture (BV), beef trotter (BT), or beef trotter plus sheep head meat (BTH). BTH had the highest lipid and protein contents, and also lipid oxidation levels. The lowest free fatty acids were detected in BC, followed by BT, BV and BTH. SIMCA model provided distinct clusters with interclass distances of more than 3. Consequently, bone broths showed different quality characteristics when formulated with meat or non-meat ingredients. Specifically, FTIR combined with multivariate analysis might provide valuable information, but further studies are needed to quantify the amounts of ingredients added to the formulation.
{"title":"CHARACTERIZATION OF INDUSTRIAL BONE BROTHS FORMULATED WITH VARIOUS MEAT AND NON-MEAT INGREDIENTS","authors":"Muge URGU OZTURK, Burcu Öztürk Kerimoğlu","doi":"10.15237/gida.gd22074","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22074","url":null,"abstract":"Bone broth has been utilized as food and as a favorite ingredient in many dishes for centuries; notwithstanding, due to the recent growing interest of the consumers, industrial production of bone broths has become widespread. This study evaluated physical and chemical quality features of industrial bone broths produced with beef bone, water, and seasonings (BC), including vegetable mixture (BV), beef trotter (BT), or beef trotter plus sheep head meat (BTH). BTH had the highest lipid and protein contents, and also lipid oxidation levels. The lowest free fatty acids were detected in BC, followed by BT, BV and BTH. SIMCA model provided distinct clusters with interclass distances of more than 3. Consequently, bone broths showed different quality characteristics when formulated with meat or non-meat ingredients. Specifically, FTIR combined with multivariate analysis might provide valuable information, but further studies are needed to quantify the amounts of ingredients added to the formulation.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"9 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"73632844","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Hilal Kılmanoğlu, Meryem Akbaş, S. Kumcuoglu, Ş. Tavman
Boza, a functional traditional beverage, is a product obtained by fermenting grains. In this study, the use of different proportions of boza (25%, 50%, 60% on flour basis) and lyophilized boza (5%, 8%, 10% on flour basis) as a starter and their effects on the microbiological, chemical, textural and sensory properties of bread were investigated. The addition of boza was found to increase dough extensibility and resistance to extension compared to control bread. The proportions of fresh boza or lyophilized boza were significantly correlated with the hardness of breads. In addition, the L value in boza added breads were significantly decreased compared with the control bread. It was determined that the lyophilization caused a significant decrease in lactic acid bacteria compared with yeast counts. The most acceptable group after the control bread was determined to be 25% fresh boza added bread and 5% lyophilized boza added bread.
{"title":"THE EFFECT OF THE USE OF FRESH AND LYOPHILIZED BOZA ON BREAD QUALITY PROPERTIES","authors":"Hilal Kılmanoğlu, Meryem Akbaş, S. Kumcuoglu, Ş. Tavman","doi":"10.15237/gida.gd22024","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22024","url":null,"abstract":"Boza, a functional traditional beverage, is a product obtained by fermenting grains. In this study, the use of different proportions of boza (25%, 50%, 60% on flour basis) and lyophilized boza (5%, 8%, 10% on flour basis) as a starter and their effects on the microbiological, chemical, textural and sensory properties of bread were investigated. The addition of boza was found to increase dough extensibility and resistance to extension compared to control bread. The proportions of fresh boza or lyophilized boza were significantly correlated with the hardness of breads. In addition, the L value in boza added breads were significantly decreased compared with the control bread. It was determined that the lyophilization caused a significant decrease in lactic acid bacteria compared with yeast counts. The most acceptable group after the control bread was determined to be 25% fresh boza added bread and 5% lyophilized boza added bread.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"16 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"87098663","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada Batı Karadeniz Bölgesi’nde, beş ilden toplanan, geleneksel yöntemlerle üretilmiş yoğurtlardan laktik asit bakterilerinin izolasyonu, tanımlanması, bazı starter kültür özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Suşların tanımlanması MALDI-TOF MS Biotyper sistemi ile gerçekleştirilmiştir. İzole edilen 84 izolattan 2’si Lactobacillus helveticus, 2’si Lactiplantibacillus plantarum, 3’ü Limosilactobacillus fermentum, 1’i Enterococcus faecalis ve 76’sı Lactobacillus delbrueckii olarak tanımlanmıştır. İzolatların eritromisin, teikoplanin, streptomisin, rifampisin, amfisilin, klindamisin, sefotaksim, kloramfenikol, tetrasiklin ve vankomisine karşı duyarlı, nalidiksik asit, siprofloksasin, ofloksasin, gentamisin ve trimethoprim sülfametoksazole karşı dirençli oldukları tespit edilmiştir. İzolatların Salmonella Typhimurium ve E. coli O157:H7’ye karşı antimikrobiyal etki gösterdiği ancak Bacillus cereus, Listeria monocytogenes ve Staphylococcus aureus’a karşı antimikrobiyal etkisinin düşük olduğu tespit edilmiştir. İzolatlardan 8’inin ürettiği asitliğin %0.9 ve 0.95 arasında olduğu bulunmuştur. Ayrıca 74 izolatın diasetil üretimi gerçekleştirdiği belirlenmiştir. Starter olma potansiyeli yüksek 26 suşun proteinaz aktivitesi ve fajlara karşı direnç durumu incelenmiştir. Suşlardan 5’inin proteolitik aktivite göstermediği ve faj direnci testi sonuçlarına göre izolatlardan 8 tanesi Ф709-X1 fajına karşı duyarlı olup, 12 adet Lactobacillus delbrueckii izolatının ise çalışmada kullanılan 15 farklı bakteriyofaja karşı dirençli oldukları belirlenmiştir. Çalışma sonuçlarına göre izole edilen kültürlerin incelenen özellikler açısından starter kültür olarak kullanılabilme potansiyeline sahip oldukları belirlenmiştir.
{"title":"GELENEKSEL YOĞURTLARDAN İZOLE EDİLEN LAKTİK ASİT BAKTERİLERİNİN MALDI TOF MS BİOTYPER SİSTEMİ İLE TANIMLANMASI VE BAZI STARTER KÜLTÜR ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ","authors":"Şeyma Betül Encu, Esra ACAR SOYKUT, İ. Çakir","doi":"10.15237/gida.gd22088","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22088","url":null,"abstract":"Bu çalışmada Batı Karadeniz Bölgesi’nde, beş ilden toplanan, geleneksel yöntemlerle üretilmiş yoğurtlardan laktik asit bakterilerinin izolasyonu, tanımlanması, bazı starter kültür özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Suşların tanımlanması MALDI-TOF MS Biotyper sistemi ile gerçekleştirilmiştir. İzole edilen 84 izolattan 2’si Lactobacillus helveticus, 2’si Lactiplantibacillus plantarum, 3’ü Limosilactobacillus fermentum, 1’i Enterococcus faecalis ve 76’sı Lactobacillus delbrueckii olarak tanımlanmıştır. İzolatların eritromisin, teikoplanin, streptomisin, rifampisin, amfisilin, klindamisin, sefotaksim, kloramfenikol, tetrasiklin ve vankomisine karşı duyarlı, nalidiksik asit, siprofloksasin, ofloksasin, gentamisin ve trimethoprim sülfametoksazole karşı dirençli oldukları tespit edilmiştir. İzolatların Salmonella Typhimurium ve E. coli O157:H7’ye karşı antimikrobiyal etki gösterdiği ancak Bacillus cereus, Listeria monocytogenes ve Staphylococcus aureus’a karşı antimikrobiyal etkisinin düşük olduğu tespit edilmiştir. İzolatlardan 8’inin ürettiği asitliğin %0.9 ve 0.95 arasında olduğu bulunmuştur. Ayrıca 74 izolatın diasetil üretimi gerçekleştirdiği belirlenmiştir. Starter olma potansiyeli yüksek 26 suşun proteinaz aktivitesi ve fajlara karşı direnç durumu incelenmiştir. Suşlardan 5’inin proteolitik aktivite göstermediği ve faj direnci testi sonuçlarına göre izolatlardan 8 tanesi Ф709-X1 fajına karşı duyarlı olup, 12 adet Lactobacillus delbrueckii izolatının ise çalışmada kullanılan 15 farklı bakteriyofaja karşı dirençli oldukları belirlenmiştir. Çalışma sonuçlarına göre izole edilen kültürlerin incelenen özellikler açısından starter kültür olarak kullanılabilme potansiyeline sahip oldukları belirlenmiştir.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"1 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83063739","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada, kırmızı turp (Raphanus sativus L.) kabuk ve içlerinden elde edilen polifenolik ekstraktların in vitro sindirim sırasında toplam fenolik madde miktarı (TFMM) ve antioksidan aktivitesindeki (AOA) değişim araştırılmıştır. Öncelikle, utrases su banyosu destekli ekstraksiyon (USDE) ve ultrases prob destekli ekstraksiyon (UPDE), farklı ultrasonikasyon süreleri (20, 60, 180, 540 saniye) ile uygulanarak en yüksek TFMM ve AOA sağlayan ekstraksiyon yöntemi belirlenmiştir. Örneklerin TFMM içeriği Folin-Ciocalteu metodu ile AOA’si ise DPPH ve CUPRAC metotları ile belirlenmiştir. Sonuçlara göre, en yüksek TFMM ve AOACUPRAC değerleri, turp içleri için sırasıyla 41.17±0.70 mg GAE/g kuru madde (KM) ve 12.67±0.00 mg TE/g KM, turp kabukları için sırasıyla 243.26±5.44 mg GAE/g KM ve 89.65±0.48 mg TE/g KM olarak 60 saniye ultrasonikasyon süresinde USDE ile elde edilmiştir. Turp iç ve kabuklarından ekstraktların in vitro sindirimden sonra biyoerişilebilirliği (%) sırasıyla, TFMM için %54.21±1.94 ve %32.20±2.61, AOACUPRAC için %66.46±0.40 ve %27.89±0.99 ve AOADPPH için %302.03±28.52 ve %80.43±1.03 olarak gerçekleşmiştir.
{"title":"KIRMIZI TURP (Raphanus sativus L.) İÇ VE KABUKLARINDAN POLİFENOLİKLERİN ULTRASES SU BANYOSU VE ULTRASES PROB DESTEKLİ EKSTRAKSİYONU: IN VITRO SİNDİRİM SIRASINDA ANTİOKSİDAN AKTİVİTEDEKİ DEĞİŞİMİN ARAŞTIRILMASI","authors":"Aysun Yücetepe, Özlem Gökdemi̇r","doi":"10.15237/gida.gd22072","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22072","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, kırmızı turp (Raphanus sativus L.) kabuk ve içlerinden elde edilen polifenolik ekstraktların in vitro sindirim sırasında toplam fenolik madde miktarı (TFMM) ve antioksidan aktivitesindeki (AOA) değişim araştırılmıştır. Öncelikle, utrases su banyosu destekli ekstraksiyon (USDE) ve ultrases prob destekli ekstraksiyon (UPDE), farklı ultrasonikasyon süreleri (20, 60, 180, 540 saniye) ile uygulanarak en yüksek TFMM ve AOA sağlayan ekstraksiyon yöntemi belirlenmiştir. Örneklerin TFMM içeriği Folin-Ciocalteu metodu ile AOA’si ise DPPH ve CUPRAC metotları ile belirlenmiştir. Sonuçlara göre, en yüksek TFMM ve AOACUPRAC değerleri, turp içleri için sırasıyla 41.17±0.70 mg GAE/g kuru madde (KM) ve 12.67±0.00 mg TE/g KM, turp kabukları için sırasıyla 243.26±5.44 mg GAE/g KM ve 89.65±0.48 mg TE/g KM olarak 60 saniye ultrasonikasyon süresinde USDE ile elde edilmiştir. Turp iç ve kabuklarından ekstraktların in vitro sindirimden sonra biyoerişilebilirliği (%) sırasıyla, TFMM için %54.21±1.94 ve %32.20±2.61, AOACUPRAC için %66.46±0.40 ve %27.89±0.99 ve AOADPPH için %302.03±28.52 ve %80.43±1.03 olarak gerçekleşmiştir.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"91 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"82049537","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) et ve et ürünlerinin yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi sonucu oluşan mutajenik ve kanserojenik bileşikler olup, bu bileşiklere maruz kalmanın en yaygın yolu diyet alımıdır. Et ve et ürünlerinde yüksek miktarda oluşan bu PAH bileşiklerinin oluşumuna pişirme yöntemi, pişirme sıcaklığı, pişirme süresi, etin yağ içeriği gibi birçok faktör etkilidir. PAH bileşiklerinin oluşumu kaçınılmaz olmakla birlikte, oluşum mekanizmalarının bilinmesi oluşan PAH seviyelerinin azaltılması ve engellenmesi açısından önemlidir. Bu organik kirleticilerin sağlık üzerine olumsuz etkilerinin bulunması, gıdalarda bu bileşiklerin oluşumunun azaltılmasına veya engellenmesine dair stratejiler uygulanmasına neden olmaktadır. PAH oluşumunu azaltıcı yaklaşımlar ısıl işlem sıcaklığının ve süresinin mümkün olduğunca düşürülmesi, alternatif pişirme yöntemlerinin kullanımı, pişirme yöntemlerinin modifikasyonu, marinasyon uygulaması, et ve et ürünlerinin kimyasal kompozisyonundaki değişiklikler gibi önlemleri kapsamaktadır. Bu çalışmada et ve et ürünlerinde PAH oluşum mekanizmaları ve oluşum düzeyinin azaltılmasına dair stratejilerin detaylı olarak açıklanması amaçlanmıştır.
{"title":"ET VE ET ÜRÜNLERİNDE POLİSİKLİK AROMATİK HİDROKARBONLARIN OLUŞUM MEKANİZMALARI VE AZALTICI YAKLAŞIMLAR","authors":"Betül Karslioğlu","doi":"10.15237/gida.gd22045","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22045","url":null,"abstract":"Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) et ve et ürünlerinin yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi sonucu oluşan mutajenik ve kanserojenik bileşikler olup, bu bileşiklere maruz kalmanın en yaygın yolu diyet alımıdır. Et ve et ürünlerinde yüksek miktarda oluşan bu PAH bileşiklerinin oluşumuna pişirme yöntemi, pişirme sıcaklığı, pişirme süresi, etin yağ içeriği gibi birçok faktör etkilidir. PAH bileşiklerinin oluşumu kaçınılmaz olmakla birlikte, oluşum mekanizmalarının bilinmesi oluşan PAH seviyelerinin azaltılması ve engellenmesi açısından önemlidir. Bu organik kirleticilerin sağlık üzerine olumsuz etkilerinin bulunması, gıdalarda bu bileşiklerin oluşumunun azaltılmasına veya engellenmesine dair stratejiler uygulanmasına neden olmaktadır. PAH oluşumunu azaltıcı yaklaşımlar ısıl işlem sıcaklığının ve süresinin mümkün olduğunca düşürülmesi, alternatif pişirme yöntemlerinin kullanımı, pişirme yöntemlerinin modifikasyonu, marinasyon uygulaması, et ve et ürünlerinin kimyasal kompozisyonundaki değişiklikler gibi önlemleri kapsamaktadır. Bu çalışmada et ve et ürünlerinde PAH oluşum mekanizmaları ve oluşum düzeyinin azaltılmasına dair stratejilerin detaylı olarak açıklanması amaçlanmıştır.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"61 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"83810069","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, the evaluation of the factors affecting the consumers’ perception and habits for poultry meat consumption; and the factors affecting the poultry breeding processes were investigated. For these purposes, consumer and breeder surveys were conducted with the attendance of 655 consumers and 323 producers from Turkey. Consumer survey focuses on purchasing habits, consumption preferences, the effects of the news on purchasing habits, and the false-facts about the poultry's washing, thawing, feeding, healing, and growing practices. In the breeder survey, breeders’ opinion on feeding, healing, and growing in production processes, “Salmonella Control Program” and misleading news were analyzed. Findings showed that the frequency of poultry meat consumption varied significantly according to the demographic features. The expiration date was the most important factor that consumers paid attention to when purchasing poultry meat. Both the poultry sector and consumer preferences were affected by the misleading news published in the media. Packaging also played a significant role in purchasing habits.
{"title":"EVALUATION OF FACTORS AFFECTING CONSUMERS' POULTRY MEAT CONSUMPTION HABITS AND PERCEPTIONS AND POULTRY BREEDING PROCESSES","authors":"Güliz Haskaraca, Y. Arslan, Z. Ayhan","doi":"10.15237/gida.gd22080","DOIUrl":"https://doi.org/10.15237/gida.gd22080","url":null,"abstract":"In this study, the evaluation of the factors affecting the consumers’ perception and habits for poultry meat consumption; and the factors affecting the poultry breeding processes were investigated. For these purposes, consumer and breeder surveys were conducted with the attendance of 655 consumers and 323 producers from Turkey. Consumer survey focuses on purchasing habits, consumption preferences, the effects of the news on purchasing habits, and the false-facts about the poultry's washing, thawing, feeding, healing, and growing practices. In the breeder survey, breeders’ opinion on feeding, healing, and growing in production processes, “Salmonella Control Program” and misleading news were analyzed. Findings showed that the frequency of poultry meat consumption varied significantly according to the demographic features. The expiration date was the most important factor that consumers paid attention to when purchasing poultry meat. Both the poultry sector and consumer preferences were affected by the misleading news published in the media. Packaging also played a significant role in purchasing habits.","PeriodicalId":12625,"journal":{"name":"Gida the Journal of Food","volume":"PP 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"84333054","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}