Pub Date : 2023-07-31DOI: 10.33406/molesto.1312120
Firdevs Merve Kafkas
This article presents a feminist reading of Holy Spider the movie inspired by real life and shot in 2022 under the direction of Ali Abbasi. The position and role of women in society have consistently been one of humanity's most significant strife. This movie reflects the fact that Iran is one of the countries where the discussions and unfair atmosphere about this problem are felt. The movie is about transforming an ordinary citizen whose religious and national feelings are exploited into a serial killer by making it his mission to kill all the prostitutes in the city. Therefore, with Holy Spider, a production that lends itself to analysis from a wide range of perspectives and theories, the audience is expected to question gender roles, degenerate political and religious attitudes, and the effects of many devices that states use as manipulation on individuals. This study examines these problematic issues in Holy Spider through certain notions such as Julia Kristeva’s abjection and Hannah Arendt’s banality of evil.
{"title":"Abject Women in Holy Spider","authors":"Firdevs Merve Kafkas","doi":"10.33406/molesto.1312120","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1312120","url":null,"abstract":"This article presents a feminist reading of Holy Spider the movie inspired by real life and shot in 2022 under the direction of Ali Abbasi. The position and role of women in society have consistently been one of humanity's most significant strife. This movie reflects the fact that Iran is one of the countries where the discussions and unfair atmosphere about this problem are felt. The movie is about transforming an ordinary citizen whose religious and national feelings are exploited into a serial killer by making it his mission to kill all the prostitutes in the city. Therefore, with Holy Spider, a production that lends itself to analysis from a wide range of perspectives and theories, the audience is expected to question gender roles, degenerate political and religious attitudes, and the effects of many devices that states use as manipulation on individuals. This study examines these problematic issues in Holy Spider through certain notions such as Julia Kristeva’s abjection and Hannah Arendt’s banality of evil.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-31","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131082427","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-07-29DOI: 10.33406/molesto.1321770
Hafid Abouelkacem
L'étude de la persona et de l'ombre dans le roman "Le Parfum" de Patrick Süskind met en lumière les conflits intérieurs et les relations sociales complexes du personnage principal, Jean-Baptiste Grenouille. Les différents axes de cette étude permettent de comprendre l'importance de la persona et de l'ombre dans la construction de l'identité de Grenouille et leur rôle dans sa quête obsessionnelle pour créer le parfum parfait. notre étude concentre sur la description de la persona de Grenouille, en soulignant l'importance de son apparence physique et de son manque d'identité sociale pour comprendre son désir de créer le parfum parfait. nous avons exploré le rôle de l'ombre dans la relation de Grenouille avec les autres personnages du roman, révélant son incapacité à créer des liens sociaux normaux et sa tendance à utiliser les autres pour atteindre ses objectifs. on s'est concentré sur la quête de Grenouille pour créer le parfum parfait, en soulignant la signification symbolique de cette quête ainsi que son expression de conflit intérieur. Dans l'ensemble, l'étude de la persona et de l'ombre dans "Le Parfum" de Patrick Süskind permet de mieux comprendre les complexités du personnage de Grenouille et de réfléchir sur les thèmes plus larges liés à la construction de l'identité, à la nature humaine et à l'importance des relations sociales dans notre vie.
{"title":"De la Persona à l’Ombre : une lecture Jungienne de Grenouille dans \"Le Parfum\" de Patrick Suskind","authors":"Hafid Abouelkacem","doi":"10.33406/molesto.1321770","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1321770","url":null,"abstract":"L'étude de la persona et de l'ombre dans le roman \"Le Parfum\" de Patrick Süskind met en lumière les conflits intérieurs et les relations sociales complexes du personnage principal, Jean-Baptiste Grenouille. Les différents axes de cette étude permettent de comprendre l'importance de la persona et de l'ombre dans la construction de l'identité de Grenouille et leur rôle dans sa quête obsessionnelle pour créer le parfum parfait. notre étude concentre sur la description de la persona de Grenouille, en soulignant l'importance de son apparence physique et de son manque d'identité sociale pour comprendre son désir de créer le parfum parfait. nous avons exploré le rôle de l'ombre dans la relation de Grenouille avec les autres personnages du roman, révélant son incapacité à créer des liens sociaux normaux et sa tendance à utiliser les autres pour atteindre ses objectifs. on s'est concentré sur la quête de Grenouille pour créer le parfum parfait, en soulignant la signification symbolique de cette quête ainsi que son expression de conflit intérieur. Dans l'ensemble, l'étude de la persona et de l'ombre dans \"Le Parfum\" de Patrick Süskind permet de mieux comprendre les complexités du personnage de Grenouille et de réfléchir sur les thèmes plus larges liés à la construction de l'identité, à la nature humaine et à l'importance des relations sociales dans notre vie.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-07-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127324170","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-06-13DOI: 10.33406/molesto.1248154
Halil Yilmaz
İvan Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı hikayesinde yer alan ölümün Martin Heidegger’ın Varlık ve Zaman adlı eserinde ortaya koyduğu biçimiyle ölüme yönelik telakkileriyle yola çıkarak incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. San Fransiskolu Adam adlı eserde yer alan, hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan ölümün anlamlandırılmasıyla söz konusu esere dair yakın bir okuma sunmak amaçlanmaktadır. M. Heidegger’ın Varlık ve Zaman adlı eseri ile İ. Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı eseri başta olmak üzere, M. Heidegger'de ölüm düşüncesini konu edinen kaynaklar çalışmamızın malzemesini oluşturmaktadır. İ.Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı hikayesindeki ölümün karşılığını bulmak için M. Heidegger’ın ölüm üzerine telakkilerinden yola çıkarak elde edilenleri belirli fark ya da benzerlikler üzerinden ortaya koyduk. Yapılan çalışma neticesinde İ. Bunin'in eserinde yer aldığı haliyle ölümün M. Heidegger tarafından bahsedilen ölümün müstesnalığı, ölümden sonra geri kalanın yalnızca cansız bir nesne olmayışı yönlerinden uyuşmadığı neticesine ulaştık.
{"title":"MARTİN HEİDEGGER’İN ÖLÜM HAKKINDAKİ FİKİRLERİYLE İVAN BUNİN’İN “SAN FRANSİSKOLU ADAM” ADLI HİKAYESİNE BİR BAKIŞ","authors":"Halil Yilmaz","doi":"10.33406/molesto.1248154","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1248154","url":null,"abstract":"İvan Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı hikayesinde yer alan ölümün Martin Heidegger’ın Varlık ve Zaman adlı eserinde ortaya koyduğu biçimiyle ölüme yönelik telakkileriyle yola çıkarak incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. San Fransiskolu Adam adlı eserde yer alan, hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan ölümün anlamlandırılmasıyla söz konusu esere dair yakın bir okuma sunmak amaçlanmaktadır. M. Heidegger’ın Varlık ve Zaman adlı eseri ile İ. Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı eseri başta olmak üzere, M. Heidegger'de ölüm düşüncesini konu edinen kaynaklar çalışmamızın malzemesini oluşturmaktadır. İ.Bunin'in San Fransiskolu Adam adlı hikayesindeki ölümün karşılığını bulmak için M. Heidegger’ın ölüm üzerine telakkilerinden yola çıkarak elde edilenleri belirli fark ya da benzerlikler üzerinden ortaya koyduk. Yapılan çalışma neticesinde İ. Bunin'in eserinde yer aldığı haliyle ölümün M. Heidegger tarafından bahsedilen ölümün müstesnalığı, ölümden sonra geri kalanın yalnızca cansız bir nesne olmayışı yönlerinden uyuşmadığı neticesine ulaştık.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-06-13","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124418123","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-07-28DOI: 10.33406/molesto.1134530
D. Turgut
Molière hem yazdığı oyunlarla hem de yarattığı evrensel tiplerle, XVII. yüzyılda büyük bir yankı uyandırır. Bu tipler bir yandan onun büyük bir başarı kazanmasını sağlarken diğer yandan da eleştirilere maruz kalmasına neden olur. İnsanların zaaflarını keskin, ironik ve mizahi bir dil kullanarak komedi türünde işlemesi Molière’in en önemli özelliğidir. Bu yıl dört yüzüncü doğum yılını kutladığımız ünlü yazarın Kadınlar Mektebi, Cimri ve Hastalık Hastası adlı oyunlarında eleştirdiği evrensel tipler ve burada işlenen konular Fransız tiyatrosunda önemli bir yer edinmiştir. Ancak çalışmamızda, Molière’in topluma dair yaptığı eleştirileri bir tarafa bırakarak üç oyunda yer alan aşk teması üzerinde durmayı hedeflemekteyiz. Bu bakımdan, her üç metinde önemli yer tutan aşk temasını karşılaştırma metodunu esas alarak irdelemeye çalışacağız.
{"title":"Molière'in Oyunlarında Aşk Teması","authors":"D. Turgut","doi":"10.33406/molesto.1134530","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1134530","url":null,"abstract":"Molière hem yazdığı oyunlarla hem de yarattığı evrensel tiplerle, XVII. yüzyılda büyük bir yankı uyandırır. Bu tipler bir yandan onun büyük bir başarı kazanmasını sağlarken diğer yandan da eleştirilere maruz kalmasına neden olur. İnsanların zaaflarını keskin, ironik ve mizahi bir dil kullanarak komedi türünde işlemesi Molière’in en önemli özelliğidir. Bu yıl dört yüzüncü doğum yılını kutladığımız ünlü yazarın Kadınlar Mektebi, Cimri ve Hastalık Hastası adlı oyunlarında eleştirdiği evrensel tipler ve burada işlenen konular Fransız tiyatrosunda önemli bir yer edinmiştir. Ancak çalışmamızda, Molière’in topluma dair yaptığı eleştirileri bir tarafa bırakarak üç oyunda yer alan aşk teması üzerinde durmayı hedeflemekteyiz. Bu bakımdan, her üç metinde önemli yer tutan aşk temasını karşılaştırma metodunu esas alarak irdelemeye çalışacağız.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122878210","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-07-24DOI: 10.33406/molesto.1143702
Ferhat Taştemel
XVII. yüzyılın başında Sevilyalı Düzenbaz ve Taş Konuk (1630) başlığıyla ilk defa Tirso de Molina tarafından kaleme alınan Don Juan efsanesi yüzyıllar içinde değişime uğramış, birçok sanat eseri için esin kaynağı olmuştur. Don Juan efsanesinde değişmeyen yalnızca üç unsur vardır: iyi tanınan bir kahraman, baştan çıkarılan ve aldatılan bir grup kadın ve Don Juan tarafından yemeğe davet edilen bir heykel. Molière’in Don Juan’ı ilk kez 15 Şubat 1665 tarihinde sahnelenir. Kadınları baştan çıkaran Don Juan, dönemin etik değerlerini tanımaz ve arzularını gerçekleştirmek için her türlü ikiyüzlülüğe ve yalana başvurur. Özellikle tanrıtanımazlık ve değerlere başkaldırı konularının ön planda olduğu ve tartışmalara yol açan oyun, yaklaşık beş hafta sahnede kalır, ardından sahneden kaldırılır. 1841 yılında Odeon’da yeniden sahnelenmesi için yaklaşık iki yüzyıl beklemek gerekecektir. Henry de Montherlant’ın Don Juan’ı ise ilk kez 4 Kasım 1958 yılında sahnelenir. Montherlant, efsanenin kahramanını bambaşka bir kişilik ile sahneye koyar. Henüz ilk gösteriminde seyircilerin bir bölümü gösterimin yarısında salonu terk eder. Yazarın kendi deyimiyle Don Juan, artık sıradan bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Montherlant’ın Don Juan’ı mucizelere, tanrıya ya da genel anlamda doğaüstü hiçbir unsura inanmaz ve herhangi bir kanıt arayışına girmez. O, artık altmış altı yaşına gelmiş ve hayatta kalmak için “kadın avına” çıkan bir karakterdir. Bu çalışmanın amacı, Don Juan efsanesinin yer aldığı iki oyunda, Molière’in Don Juan’ı ve Montherlant’ın Don Juan’ı, kahramanın neredeyse kökten değişen özelliklerini incelemektir.
{"title":"BİR EFSANE, İKİ OYUN: MOLİÈRE’DEN MONTHERLANT’A DEĞİŞEN DON JUAN EFSANESİ","authors":"Ferhat Taştemel","doi":"10.33406/molesto.1143702","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1143702","url":null,"abstract":"XVII. yüzyılın başında Sevilyalı Düzenbaz ve Taş Konuk (1630) başlığıyla ilk defa Tirso de Molina tarafından kaleme alınan Don Juan efsanesi yüzyıllar içinde değişime uğramış, birçok sanat eseri için esin kaynağı olmuştur. Don Juan efsanesinde değişmeyen yalnızca üç unsur vardır: iyi tanınan bir kahraman, baştan çıkarılan ve aldatılan bir grup kadın ve Don Juan tarafından yemeğe davet edilen bir heykel. Molière’in Don Juan’ı ilk kez 15 Şubat 1665 tarihinde sahnelenir. Kadınları baştan çıkaran Don Juan, dönemin etik değerlerini tanımaz ve arzularını gerçekleştirmek için her türlü ikiyüzlülüğe ve yalana başvurur. Özellikle tanrıtanımazlık ve değerlere başkaldırı konularının ön planda olduğu ve tartışmalara yol açan oyun, yaklaşık beş hafta sahnede kalır, ardından sahneden kaldırılır. 1841 yılında Odeon’da yeniden sahnelenmesi için yaklaşık iki yüzyıl beklemek gerekecektir. Henry de Montherlant’ın Don Juan’ı ise ilk kez 4 Kasım 1958 yılında sahnelenir. Montherlant, efsanenin kahramanını bambaşka bir kişilik ile sahneye koyar. Henüz ilk gösteriminde seyircilerin bir bölümü gösterimin yarısında salonu terk eder. Yazarın kendi deyimiyle Don Juan, artık sıradan bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Montherlant’ın Don Juan’ı mucizelere, tanrıya ya da genel anlamda doğaüstü hiçbir unsura inanmaz ve herhangi bir kanıt arayışına girmez. O, artık altmış altı yaşına gelmiş ve hayatta kalmak için “kadın avına” çıkan bir karakterdir. Bu çalışmanın amacı, Don Juan efsanesinin yer aldığı iki oyunda, Molière’in Don Juan’ı ve Montherlant’ın Don Juan’ı, kahramanın neredeyse kökten değişen özelliklerini incelemektir.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124474661","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-07-24DOI: 10.33406/molesto.1139168
Ece YASSITEPE AYYILDIZ
Tanzimat Dönemi’nin önemli mizah ve tiyatro yazarı olarak karşımıza çıkan Direktör Ali Bey, Fransız edebiyatından yaptığı çevirilerle ve uyarlamalarla bilinmektedir. Ali Bey, bu yıl 400. doğum yılını kutladığımız Fransız edebiyatının komedi dehası Molière’den yaptığı adaptasyonlarda ve Molière’den esinlenerek yazdığı oyunlarda kullandığı deyim ve atasözleriyle edebiyatımızı zenginleştirmiştir. Kendisi Teodor Kasap’la beraber Diyojen adlı bir mizah dergisi çıkarmış ve Bir Zat unvanını kullanarak tiyatro yazıları yazmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı tiyatrosuna müzaheret komitesinin kurulmasına önayak olmuş ve oyuncuların Türkçe söyleyiş bozukluklarını düzeltme görevini üstlenmiştir. Tanzimat Dönemi’nde Batı’ya açılan tiyatromuzun benimsediği yazarlardan biri kuşkusuz 17. yüzyıl Fransız tiyatrosunun usta komedi yazarı Molière olmuştur. Molière’in oyunları ve bu oyunlarda yer alan tipler toplumumuzda da mevcuttur: yaratılan bu tipler tiyatromuzda komedinin temel ögelerindendir. Molière’in karakter komedisi ve entrika komedisi içinde evrensel tiplerin yer aldığı söz komiği, durum komiği ve bu durum komiğinde mevcut olan quiproquo (kiproko) kavramı Ali Bey’in Ayyar Hamza adlı oyununda karşımıza çıkmaktadır: Ali Bey 1871 yılında Ayyar Hamza adlı oyununu, Molière’in Scapin’in Dolapları adlı oyunundan yola çıkarak toplumumuzdan ve kültürümüzden unsurlar kullanarak uyarlamıştır. Tiyatroda kiproko kavramı yanlış anlaşılmalar üzerinden meydana gelmektedir. Kiprokonun komediyi oluşturan en önemli ögesi, komedi tiyatrosunda yer alan bir karakterin başka bir karakterle karıştırılmasıdır; ancak bunun komik tarafı, seyircinin bu durumun farkında olup oyuncunun bunun farkında olmamasıdır. Bu çalışmanın amacı, Henri Bergson’un Gülme adlı eserinden yola çıkarak kiproko kavramı ile Ali Bey’in Molière’den adapte ettiği Ayyar Hamza adlı oyununu durum komedisi bağlamında ele almak olacaktır.
{"title":"DİREKTÖR ALİ BEY’İN AYYAR HAMZA ADLI OYUNUNDA MOLIÈRE ETKİSİ: KİPROKO KAVRAMI","authors":"Ece YASSITEPE AYYILDIZ","doi":"10.33406/molesto.1139168","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1139168","url":null,"abstract":"Tanzimat Dönemi’nin önemli mizah ve tiyatro yazarı olarak karşımıza çıkan Direktör Ali Bey, Fransız edebiyatından yaptığı çevirilerle ve uyarlamalarla bilinmektedir. Ali Bey, bu yıl 400. doğum yılını kutladığımız Fransız edebiyatının komedi dehası Molière’den yaptığı adaptasyonlarda ve Molière’den esinlenerek yazdığı oyunlarda kullandığı deyim ve atasözleriyle edebiyatımızı zenginleştirmiştir. Kendisi Teodor Kasap’la beraber Diyojen adlı bir mizah dergisi çıkarmış ve Bir Zat unvanını kullanarak tiyatro yazıları yazmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı tiyatrosuna müzaheret komitesinin kurulmasına önayak olmuş ve oyuncuların Türkçe söyleyiş bozukluklarını düzeltme görevini üstlenmiştir. \u0000Tanzimat Dönemi’nde Batı’ya açılan tiyatromuzun benimsediği yazarlardan biri kuşkusuz 17. yüzyıl Fransız tiyatrosunun usta komedi yazarı Molière olmuştur. Molière’in oyunları ve bu oyunlarda yer alan tipler toplumumuzda da mevcuttur: yaratılan bu tipler tiyatromuzda komedinin temel ögelerindendir. Molière’in karakter komedisi ve entrika komedisi içinde evrensel tiplerin yer aldığı söz komiği, durum komiği ve bu durum komiğinde mevcut olan quiproquo (kiproko) kavramı Ali Bey’in Ayyar Hamza adlı oyununda karşımıza çıkmaktadır: Ali Bey 1871 yılında Ayyar Hamza adlı oyununu, Molière’in Scapin’in Dolapları adlı oyunundan yola çıkarak toplumumuzdan ve kültürümüzden unsurlar kullanarak uyarlamıştır. Tiyatroda kiproko kavramı yanlış anlaşılmalar üzerinden meydana gelmektedir. Kiprokonun komediyi oluşturan en önemli ögesi, komedi tiyatrosunda yer alan bir karakterin başka bir karakterle karıştırılmasıdır; ancak bunun komik tarafı, seyircinin bu durumun farkında olup oyuncunun bunun farkında olmamasıdır. \u0000Bu çalışmanın amacı, Henri Bergson’un Gülme adlı eserinden yola çıkarak kiproko kavramı ile Ali Bey’in Molière’den adapte ettiği Ayyar Hamza adlı oyununu durum komedisi bağlamında ele almak olacaktır.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-07-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124895574","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-06-21DOI: 10.33406/molesto.1127203
Şerife Arzu ETENSEL İLDEM
2022 yılında doğumunun 400. yılını kutladığımız Molière’in komedyalarında karşımıza çıkan “barbon” kalıp kişisi Antik Roma’da doğmuş, Attelan farslarında önemli bir yer edinmiş ve Commedia dell’arte/İtalyan Komedyasının başat kalıp kişilerinden biri olmuştur. Antik Roma komedyasındaki “senex”, Attelan farsında “pappus”, Commedia dell’arte’de “pantalone” adını almış, Molière’in oyunlarında “barbon” olarak tanınmıştır. Barbonlar Molière’in çeşitli fars ve komedyalarında yer almaktadır. Bunlar: L’Etourdi ou les comntretemps/Şaşkın ya da Aksilikler, l’Ecole des maris/Kocalar Okulu, l’Ecole des femmes/Kadınlar Okulu, le Mariage forcé/Zorla Evlilik, George Dandin, l’Avare/Cimri ve Le Malade imaginaire/Hastalık Hastası oyunlarıdır. Bir kalıp kişi olarak barbonun karakter özellikleri tüm oyunlarda aşağı yukarı aynıdır: abartılı özgüven, budalalık, cinsellik merakı, kıskançlık ve aldatılma korkusu, despotluk ve cimrilik. Barbon kadınların kendisini nasıl gördüğünü anlamaz, onların gözünde çekici ve beğenilen bir erkek olduğunu düşünür. Oysa kadınların tek amacı barbonun parasını ele geçirmektir. Molière barbon kalıp kişisini kullanarak babaların ve vasilerin çocuklarının evlenmesi konusundaki tutumlarını da eleştirmiş, genç kızların eğitimiyle ilgili düşüncelerini ifade etmiştir. Molière barbonun gülünç kişiliğinden yararlanarak eleştirilerini olabildiğince kolay bir biçimde dile getirmiştir.
{"title":"MOLIÈRE’İN TİYATROSUNDA “BARBON”","authors":"Şerife Arzu ETENSEL İLDEM","doi":"10.33406/molesto.1127203","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1127203","url":null,"abstract":"2022 yılında doğumunun 400. yılını kutladığımız Molière’in komedyalarında karşımıza çıkan “barbon” kalıp kişisi Antik Roma’da doğmuş, Attelan farslarında önemli bir yer edinmiş ve Commedia dell’arte/İtalyan Komedyasının başat kalıp kişilerinden biri olmuştur. Antik Roma komedyasındaki “senex”, Attelan farsında “pappus”, Commedia dell’arte’de “pantalone” adını almış, Molière’in oyunlarında “barbon” olarak tanınmıştır. Barbonlar Molière’in çeşitli fars ve komedyalarında yer almaktadır. Bunlar: L’Etourdi ou les comntretemps/Şaşkın ya da Aksilikler, l’Ecole des maris/Kocalar Okulu, l’Ecole des femmes/Kadınlar Okulu, le Mariage forcé/Zorla Evlilik, George Dandin, l’Avare/Cimri ve Le Malade imaginaire/Hastalık Hastası oyunlarıdır. Bir kalıp kişi olarak barbonun karakter özellikleri tüm oyunlarda aşağı yukarı aynıdır: abartılı özgüven, budalalık, cinsellik merakı, kıskançlık ve aldatılma korkusu, despotluk ve cimrilik. Barbon kadınların kendisini nasıl gördüğünü anlamaz, onların gözünde çekici ve beğenilen bir erkek olduğunu düşünür. Oysa kadınların tek amacı barbonun parasını ele geçirmektir. Molière barbon kalıp kişisini kullanarak babaların ve vasilerin çocuklarının evlenmesi konusundaki tutumlarını da eleştirmiş, genç kızların eğitimiyle ilgili düşüncelerini ifade etmiştir. Molière barbonun gülünç kişiliğinden yararlanarak eleştirilerini olabildiğince kolay bir biçimde dile getirmiştir.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-21","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115495409","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-05-25DOI: 10.33406/molesto.1089608
Burcu Ün
Bu araştırmada, çağdaş İtalyan yazar Antonio Tabucchi’nin “Tristano Ölürken” isimli eserinde yer alan öz yaşam öyküsel kurgusallığın anlatısal izdüşümleri postmodern söylem perspektifinde incelenecektir. Postmodern düşünce, gerçeklik olgusuna getirdiği sorunsallaştırma eylemi ile modernizm ve öncesinde kabul görmüş “durağan özne”nin, varoluşsal sancısını gerçeklik deseni üzerinde şekillendiremeyen “benliksiz özne”ye evrilmesine neden olmuştur. “Özne”nin kabul görmüş salt bir gerçeklik edinimini gerçekleştirememesi, öz yaşam öyküsü anlatısının da kendisini gerçeküstü deneyimiyle yeniden inşa etmesini mecbur kılmıştır. Bu bağlamda ilgili eser, Tristano’nun özne yitimini ve kimlik bunalımını gerçek ile ötesi düzleminde biçimlemektedir. Antonio Tabucchi, Tristano’nun öz yaşam öyküsel paylaşımını “etkin okur” odaklı bir güdümle vurgularken, yitik özne alanına konumlanan yazarın aslında okuyucunun bizzat kendisi ve ona ait gerçeklik çemberinin genişleyebilir eğrisi olduğunu gösterir. Tristano’nun yaşam öyküsünü her okurun postmodern algı iştirakıyla yeniden ve yeniden biçimlendirmesi, postmodern gerçekliğin sorgulanabilir pencere aralığının baki kalacağına dair kuvvetli bir kanıttır.
{"title":"ANTONIO TABUCCHI’NİN “TRISTANO ÖLÜRKEN” İSİMLİ ESERİNDE ÖZ YAŞAM ÖYKÜSEL KURGUSALLIĞIN ANLATISAL İZDÜŞÜMLERİ","authors":"Burcu Ün","doi":"10.33406/molesto.1089608","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1089608","url":null,"abstract":"Bu araştırmada, çağdaş İtalyan yazar Antonio Tabucchi’nin “Tristano Ölürken” isimli eserinde yer alan öz yaşam öyküsel kurgusallığın anlatısal izdüşümleri postmodern söylem perspektifinde incelenecektir. Postmodern düşünce, gerçeklik olgusuna getirdiği sorunsallaştırma eylemi ile modernizm ve öncesinde kabul görmüş “durağan özne”nin, varoluşsal sancısını gerçeklik deseni üzerinde şekillendiremeyen “benliksiz özne”ye evrilmesine neden olmuştur. “Özne”nin kabul görmüş salt bir gerçeklik edinimini gerçekleştirememesi, öz yaşam öyküsü anlatısının da kendisini gerçeküstü deneyimiyle yeniden inşa etmesini mecbur kılmıştır. Bu bağlamda ilgili eser, Tristano’nun özne yitimini ve kimlik bunalımını gerçek ile ötesi düzleminde biçimlemektedir. Antonio Tabucchi, Tristano’nun öz yaşam öyküsel paylaşımını “etkin okur” odaklı bir güdümle vurgularken, yitik özne alanına konumlanan yazarın aslında okuyucunun bizzat kendisi ve ona ait gerçeklik çemberinin genişleyebilir eğrisi olduğunu gösterir. Tristano’nun yaşam öyküsünü her okurun postmodern algı iştirakıyla yeniden ve yeniden biçimlendirmesi, postmodern gerçekliğin sorgulanabilir pencere aralığının baki kalacağına dair kuvvetli bir kanıttır.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127634740","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-05-23DOI: 10.33406/molesto.1099989
Nur Gülümser Ilker
The work entitled Fedra by Miguel de Unamuno—one of the most eminent authors and philosophers of Spanish literature who deals with the human being and delicately describes it—was inspired by the story of Fedra, a princess who falls in love with her son in the Greek mythology. Unamuno recreates this myth within Spanish society of the first half of the 19th century. In the play, Fedra is a young woman who is in love with Hipólito, the son of her husband Pedro, and for this reason she begins to harm herself and the people around her, behaving in a melancholic way as a slave of her passion towards Hipólito. This work will deal with Phaedra's injured state of mind, her melancholic character formed by her past, analyzing to what extent this state of mind leads the young woman in her feeling of love. The work will also focus on the factors that carry the risk of an impossible love within a traditional society and social norms, her own sacrifice and that of the young man.
米格尔·德·乌纳穆(Miguel de unamuu)的作品《费德拉》(Fedra)的灵感来自希腊神话中一位公主费德拉(Fedra)与儿子相爱的故事,他是西班牙文学中最杰出的作家和哲学家之一,他处理人类问题并对其进行了细致的描述。乌纳穆诺在19世纪上半叶的西班牙社会中重现了这个神话。在剧中,Fedra是一个年轻的女人,她爱上了丈夫Pedro的儿子Hipólito,因此她开始伤害自己和周围的人,表现得很忧郁,就像她对Hipólito的激情的奴隶。这部作品将探讨费德拉受伤的精神状态,她的忧郁性格是由她的过去形成的,分析这种精神状态在多大程度上导致了这位年轻女子的爱情感受。这项工作还将关注在传统社会和社会规范中带来不可能的爱情风险的因素,她自己的牺牲和年轻人的牺牲。
{"title":"A Woman in the Face of a Forbidden Love: “Fedra” of Unamuno","authors":"Nur Gülümser Ilker","doi":"10.33406/molesto.1099989","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1099989","url":null,"abstract":"The work entitled Fedra by Miguel de Unamuno—one of the most eminent authors and philosophers of Spanish literature who deals with the human being and delicately describes it—was inspired by the story of Fedra, a princess who falls in love with her son in the Greek mythology. Unamuno recreates this myth within Spanish society of the first half of the 19th century. In the play, Fedra is a young woman who is in love with Hipólito, the son of her husband Pedro, and for this reason she begins to harm herself and the people around her, behaving in a melancholic way as a slave of her passion towards Hipólito. This work will deal with Phaedra's injured state of mind, her melancholic character formed by her past, analyzing to what extent this state of mind leads the young woman in her feeling of love. The work will also focus on the factors that carry the risk of an impossible love within a traditional society and social norms, her own sacrifice and that of the young man.","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-05-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"127792643","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-01-28DOI: 10.33406/molesto.1052887
D. Yiğit
{"title":"Shakespeare'in Macbeth Eserinde Banquo Karakteri Üzerine","authors":"D. Yiğit","doi":"10.33406/molesto.1052887","DOIUrl":"https://doi.org/10.33406/molesto.1052887","url":null,"abstract":"","PeriodicalId":209779,"journal":{"name":"MOLESTO: Edebiyat Araştırmaları Dergisi","volume":null,"pages":null},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-01-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129626664","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}