Pub Date : 2022-09-24DOI: 10.47107/inifedergi.1148893
Nurullah Zafer Kartal
Geçmişten günümüze kadar ideal yönetim biçiminin ne olduğu sorusuna birçok düşünür cevap aramıştır. Anılan düşünürler yaşadıkları döneme ve tecrübelerine dayalı olarak birtakım argümanlar üretmiş ve çeşitli ideolojiler meydana gelmiştir. Söz konusu ideolojilerden biri de Birinci Dünya Savaşının sonunda İtalya’da kendisini gösteren Faşizmdir. Bahsi geçen savaş neticesinde, İtalya’nın istediklerini elde edememesi, insanların ekonomik durumdan rahatsız olması, toplumun bir kaos içinde bulunması gibi faktörlerden dolayı, bir düşünce demeti olarak Faşizm Benito Mussolini önderliğinde iktidara gelmiş ve imaj yaratma süreçlerinde medyaya büyük önem vermiştir. Bu bağlamda, çalışmanın amacı Faşizm ideolojisinde medyanın ne durumda olduğunu ve imaj oluşturmada ne tür işlevlerde kullanıldığını Faşist İtalya ve Mussolini dönemi örneğinde açıklamaktır. Olayların derinlemesine analizi için örnek durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Dönem içerisinde şu bulgulara ulaşılmıştır: İnsanların gündelik olarak yoğun şekilde bulundukları yerler afişlerle donatılmıştır. Afişlerde sözlerin gücünden, görsellerden ve sloganlardan faydalanılmıştır. Basınla ilgili basın yasası çıkarılmıştır. Düzeni ve Mussolini’yi eleştiren gazeteler kapatılmış ve eleştiri yerine övgüler gazetelerde yer bulmuştur. Sinemanın da ilgili periyotta önemini fark eden yönetim LUCE ismiyle bir organizasyon kurmuştur. Bu oluşum çekilecek olan filmlerin konusu belirlemiş ve bu çekimlere destek vermiştir. Faşizm bazı Hollywood filmlerini ideolojisine uymadığından ötürü yasaklamıştır. Hollywood’la rekabet edebilmek adına ona benzer Cinecitta yapılanmasını kurmuştur. Anılan yapılanma da, çekilmesi öngörülen filmlerin konuları belirlemiş ve içinde yaşanılan dönem yüceltilmiştir. Diğer taraftan, bu dönemde yalnızca afişler, basın ve sinema gibi araçlardan değil, radyodan da yararlanılmıştır. Ucuz radyo alıcıları üretilmiş, her evin bir radyosu olması istenmiştir. Mussolini radyoyla halka düşüncelerini aktarmıştır. Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar olan bir lokasyon içinde radyo propaganda ve imaj yaratma amaçlı kullanılmıştır. Özlüce, Faşist İtalya kendi fikirlerini topluma yaymak ve imaj inşa etmek adına medya mecralarını kullanmıştır. Böylece, insanlar yoğunca söz konusu araçlarla ileti bombardımanına tutulmuştur.
从古至今,许多思想家都在寻找理想政府形式的答案。这些思想家根据他们所处的时代和他们的经历提出了一些论点,并产生了各种意识形态。第一次世界大战结束后在意大利出现的法西斯主义就是其中之一。作为上述战争的结果,法西斯主义作为一束思想束装,在贝尼托-墨索里尼的领导下,由于意大利无法实现自己的愿望、人们对经济状况的不满以及社会的混乱等因素而掌权,并在形象塑造过程中给予媒体极大的重视。在此背景下,本研究旨在以法西斯意大利和墨索里尼时期为例,解释媒体在法西斯主义意识形态中的地位,以及媒体在形象塑造中的作用。采用案例研究法对事件进行了深入分析。在此期间得出了以下结论:在人们日常活动密集的地方张贴海报。海报利用了文字、视觉和口号的力量。颁布了有关新闻的新闻法。批评法令和墨索里尼的报纸被查封,报纸上刊登的不再是批评,而是赞美。政府意识到电影在相关时期的重要性,成立了一个名为 LUCE 的组织。该组织决定拍摄电影的主题并支持这些拍摄。法西斯主义禁止了一些好莱坞电影,因为它们不符合其意识形态。为了与好莱坞竞争,法西斯成立了一个名为 Cinecitta 的类似组织。在上述机构中,拍摄影片的主题被确定下来,影片的拍摄年代也被美化。另一方面,在这一时期,不仅使用了海报、报刊和电影,还使用了广播。廉价的收音机被生产出来,每家每户都被要求拥有一台收音机。墨索里尼通过广播向公众传达他的思想。从印度到美国,无线电都被用于宣传和形象塑造。总之,法西斯意大利利用媒体渠道向社会传播其思想并树立形象。因此,人们通过这些手段受到了密集的信息轰炸。
{"title":"FAŞİZMİN MEDYA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: İMAJ OLUŞTURMA ÇALIŞMALARI KAPSAMINDA MUSSOLİNİ DÖNEMİ MEDYA YAPILANMASI ÖRNEĞİNDE BİR İNCELEME","authors":"Nurullah Zafer Kartal","doi":"10.47107/inifedergi.1148893","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1148893","url":null,"abstract":"Geçmişten günümüze kadar ideal yönetim biçiminin ne olduğu sorusuna birçok düşünür cevap aramıştır. Anılan düşünürler yaşadıkları döneme ve tecrübelerine dayalı olarak birtakım argümanlar üretmiş ve çeşitli ideolojiler meydana gelmiştir. Söz konusu ideolojilerden biri de Birinci Dünya Savaşının sonunda İtalya’da kendisini gösteren Faşizmdir. Bahsi geçen savaş neticesinde, İtalya’nın istediklerini elde edememesi, insanların ekonomik durumdan rahatsız olması, toplumun bir kaos içinde bulunması gibi faktörlerden dolayı, bir düşünce demeti olarak Faşizm Benito Mussolini önderliğinde iktidara gelmiş ve imaj yaratma süreçlerinde medyaya büyük önem vermiştir. Bu bağlamda, çalışmanın amacı Faşizm ideolojisinde medyanın ne durumda olduğunu ve imaj oluşturmada ne tür işlevlerde kullanıldığını Faşist İtalya ve Mussolini dönemi örneğinde açıklamaktır. Olayların derinlemesine analizi için örnek durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. \u0000Dönem içerisinde şu bulgulara ulaşılmıştır: İnsanların gündelik olarak yoğun şekilde bulundukları yerler afişlerle donatılmıştır. Afişlerde sözlerin gücünden, görsellerden ve sloganlardan faydalanılmıştır. Basınla ilgili basın yasası çıkarılmıştır. Düzeni ve Mussolini’yi eleştiren gazeteler kapatılmış ve eleştiri yerine övgüler gazetelerde yer bulmuştur. Sinemanın da ilgili periyotta önemini fark eden yönetim LUCE ismiyle bir organizasyon kurmuştur. Bu oluşum çekilecek olan filmlerin konusu belirlemiş ve bu çekimlere destek vermiştir. Faşizm bazı Hollywood filmlerini ideolojisine uymadığından ötürü yasaklamıştır. Hollywood’la rekabet edebilmek adına ona benzer Cinecitta yapılanmasını kurmuştur. Anılan yapılanma da, çekilmesi öngörülen filmlerin konuları belirlemiş ve içinde yaşanılan dönem yüceltilmiştir. Diğer taraftan, bu dönemde yalnızca afişler, basın ve sinema gibi araçlardan değil, radyodan da yararlanılmıştır. Ucuz radyo alıcıları üretilmiş, her evin bir radyosu olması istenmiştir. Mussolini radyoyla halka düşüncelerini aktarmıştır. Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar olan bir lokasyon içinde radyo propaganda ve imaj yaratma amaçlı kullanılmıştır. Özlüce, Faşist İtalya kendi fikirlerini topluma yaymak ve imaj inşa etmek adına medya mecralarını kullanmıştır. Böylece, insanlar yoğunca söz konusu araçlarla ileti bombardımanına tutulmuştur.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"2 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-24","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129293029","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-23DOI: 10.47107/inifedergi.1151358
A. Arıcı
Pazarlama amaçlı halkla ilişkiler (MPR), medya ilişkileri, kurumsal sosyal sorumluluk, etkinlik yönetimi, sponsorluk, duyurum, lobicilik, kriz yönetimi, kurumsal iletişim (kurumsal halkla ilişkiler; CPR), çalışan/üye ilişkileri, finansal ilişkiler ve toplumla ilişkiler gibi temel uygulama alanları olan "halkla ilişkiler (public relations; PR)", gazetecilik alanıyla yakın ilişki içerisindedir. Betül Mardin'in (2013) ifadesiyle halkla ilişkilerin lokomotifi olan gazetecilik (makro deyişle medya), kurumların hedef kitlelerine ulaşmaları adına köprü vazifesi görmektedir. İki aşamalı kuram veya eşik bekçiliği gibi işleyen bu "aracılı" iletişim, kurumlar ile kamular arasındaki iletişimi ilişkiye dönüştürmektedir. Gazeteciler (ve günümüzde etkileyenler; influencerlar) aracılığıyla gündem olmaya çalışan markalar, söz konusu halkla ilişkiler faaliyetleri çerçevesinde "medya görünürlüğü" elde etmektedir. Dolayısıyla görünürlüğü artan markalar ilişki kurma kabiliyetini artırabilmektedir. Bu bağlamda kurumla ilgili "haber değeri" olan içeriklerin bedelsiz şekilde medyada yer almasını sağlayan "duyurum" mekanizması, halkla ilişkiler ile gazetecilik pratiklerini birbirine daha da yaklaştırmaktadır. Söz konusu yakınlaşma etik kaygıları tetiklemekte; halkla ilişkiler ile gazetecilik arasındaki simbiyotik (ortakyaşam) bağı tekrar düşündürmektedir (Bayçu vd., 2017, s. 21). Gazetecilik ile halkla ilişkiler arasındaki ilişkinin sentez bir çıktısı olan marka gazeteciliği, iki alan arasındaki ilişkiyi okumak adına değer taşımaktadır (Bernstein, 2017). "Sahip olunan medya (owned media)" başlığı altında konumlanan ve marka hikayelerini anlatmanın "haber" formu olan marka gazeteciliği, kurumların markalaşmalarına yardımcı olan alternatif uygulamalardan biri olarak öne çıkmaktadır. Marka gazeteciliğinin temel stratejileri ve pratikleri incelendiğinde kavramın halkla ilişkiler uygulama alanlarının hepsiyle ilişkili olduğu ve marka gazeteciliği örneklerinin söz konusu faaliyetlerin iletişim boyutunu; dilini zenginleştirdiği görülmektedir. Bu doğrultuda marka gazeteciliği kurumların kendi medyalarını yaratmaları adına önem taşımakta; günümüzün dijital ve aracısız iletişim anlayışına destek olmaktadır. Kendi gündemini çerçevelemek ve halkla ilişkiler faaliyetlerini ilk elden yapmak isteyen uluslararası, yenilikçi ve güçlü kurumlar marka gazeteciliğini yıllardır kullanmaktadır. Bu bağlamda çalışmada marka gazeteciliği kavramına ve pratiklerine betimsel bir bakış atılmakta, güncel örnekler eşliğinde kavramın halkla ilişkiler disiplini ile olan ilişkisi ve etik boyutu değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
{"title":"ETİK TARTIŞMALAR EŞLİĞİNDE MARKA GAZETECİLİĞİ KAVRAMI VE HALKLA İLİŞKİLER İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME","authors":"A. Arıcı","doi":"10.47107/inifedergi.1151358","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1151358","url":null,"abstract":"Pazarlama amaçlı halkla ilişkiler (MPR), medya ilişkileri, kurumsal sosyal sorumluluk, etkinlik yönetimi, sponsorluk, duyurum, lobicilik, kriz yönetimi, kurumsal iletişim (kurumsal halkla ilişkiler; CPR), çalışan/üye ilişkileri, finansal ilişkiler ve toplumla ilişkiler gibi temel uygulama alanları olan \"halkla ilişkiler (public relations; PR)\", gazetecilik alanıyla yakın ilişki içerisindedir. Betül Mardin'in (2013) ifadesiyle halkla ilişkilerin lokomotifi olan gazetecilik (makro deyişle medya), kurumların hedef kitlelerine ulaşmaları adına köprü vazifesi görmektedir. İki aşamalı kuram veya eşik bekçiliği gibi işleyen bu \"aracılı\" iletişim, kurumlar ile kamular arasındaki iletişimi ilişkiye dönüştürmektedir. Gazeteciler (ve günümüzde etkileyenler; influencerlar) aracılığıyla gündem olmaya çalışan markalar, söz konusu halkla ilişkiler faaliyetleri çerçevesinde \"medya görünürlüğü\" elde etmektedir. Dolayısıyla görünürlüğü artan markalar ilişki kurma kabiliyetini artırabilmektedir. Bu bağlamda kurumla ilgili \"haber değeri\" olan içeriklerin bedelsiz şekilde medyada yer almasını sağlayan \"duyurum\" mekanizması, halkla ilişkiler ile gazetecilik pratiklerini birbirine daha da yaklaştırmaktadır. Söz konusu yakınlaşma etik kaygıları tetiklemekte; halkla ilişkiler ile gazetecilik arasındaki simbiyotik (ortakyaşam) bağı tekrar düşündürmektedir (Bayçu vd., 2017, s. 21). \u0000Gazetecilik ile halkla ilişkiler arasındaki ilişkinin sentez bir çıktısı olan marka gazeteciliği, iki alan arasındaki ilişkiyi okumak adına değer taşımaktadır (Bernstein, 2017). \"Sahip olunan medya (owned media)\" başlığı altında konumlanan ve marka hikayelerini anlatmanın \"haber\" formu olan marka gazeteciliği, kurumların markalaşmalarına yardımcı olan alternatif uygulamalardan biri olarak öne çıkmaktadır. Marka gazeteciliğinin temel stratejileri ve pratikleri incelendiğinde kavramın halkla ilişkiler uygulama alanlarının hepsiyle ilişkili olduğu ve marka gazeteciliği örneklerinin söz konusu faaliyetlerin iletişim boyutunu; dilini zenginleştirdiği görülmektedir. Bu doğrultuda marka gazeteciliği kurumların kendi medyalarını yaratmaları adına önem taşımakta; günümüzün dijital ve aracısız iletişim anlayışına destek olmaktadır. Kendi gündemini çerçevelemek ve halkla ilişkiler faaliyetlerini ilk elden yapmak isteyen uluslararası, yenilikçi ve güçlü kurumlar marka gazeteciliğini yıllardır kullanmaktadır. Bu bağlamda çalışmada marka gazeteciliği kavramına ve pratiklerine betimsel bir bakış atılmakta, güncel örnekler eşliğinde kavramın halkla ilişkiler disiplini ile olan ilişkisi ve etik boyutu değerlendirilmeye çalışılmaktadır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-23","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"129120051","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-22DOI: 10.47107/inifedergi.1148754
Nargis Özgen
Researchers pursuing scholarly knowledge on TV series, which preoccupies a substantial place in the audio-visual industry today, undoubtedly confront difficulties obtaining relevant data. The problem of being unable to reveal workable data may be conceived of as the permeability of the areas in this huge industry and their classification under different headings. To advance the present research covering the years 2010-2020, Turkish TV series were explored on open access sources and classified by the ending year of their final seasons. The findings, covering 11 years of the Turkish TV series industry, showed that Istanbul and its nearby settlements hosted 90% of TV series productions. Half of the series were drama, while the other half included comedy, detective, history, and youth series, respectively. The production and music production companies of the TV series differed; nevertheless, the data did not allow to mention a significant monopolization in the industry. The contribution of a series show to the daily viewing rates was found to range between 0.44% and 2.47% (M = 1.455%). However, the reflected contribution rates might be higher considering that the prime time (PT) show contributes to the daily viewing rate, but it was not possible to settle it in percentages. Overall, it may be necessary to draw a road map to evaluate the series show, which has a clear contribution to daily viewing rates, within the industry and to offer insightful data to prospective researchers. Moreover, it seems important for the industry stakeholders and academic circles to carry out research on subjects such as the shooting locations, sound and music studios, production companies, and producers
{"title":"SEEKING DATA AND SOLUTION SUGGESTIONS IN EVALUATING THE TURKISH TV SERIES INDUSTRY","authors":"Nargis Özgen","doi":"10.47107/inifedergi.1148754","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1148754","url":null,"abstract":"Researchers pursuing scholarly knowledge on TV series, which preoccupies a substantial place in the audio-visual industry today, undoubtedly confront difficulties obtaining relevant data. The problem of being unable to reveal workable data may be conceived of as the permeability of the areas in this huge industry and their classification under different headings. To advance the present research covering the years 2010-2020, Turkish TV series were explored on open access sources and classified by the ending year of their final seasons. The findings, covering 11 years of the Turkish TV series industry, showed that Istanbul and its nearby settlements hosted 90% of TV series productions. Half of the series were drama, while the other half included comedy, detective, history, and youth series, respectively. The production and music production companies of the TV series differed; nevertheless, the data did not allow to mention a significant monopolization in the industry. The contribution of a series show to the daily viewing rates was found to range between 0.44% and 2.47% (M = 1.455%). However, the reflected contribution rates might be higher considering that the prime time (PT) show contributes to the daily viewing rate, but it was not possible to settle it in percentages. Overall, it may be necessary to draw a road map to evaluate the series show, which has a clear contribution to daily viewing rates, within the industry and to offer insightful data to prospective researchers. Moreover, it seems important for the industry stakeholders and academic circles to carry out research on subjects such as the shooting locations, sound and music studios, production companies, and producers","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"38 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"122084676","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-20DOI: 10.47107/inifedergi.1147721
Ezgi Güneş, Selime Gümüş
İletişim alanında yapılan sosyal medya araştırmalarının, özellikle son zamanlarda dikkat çekici bir yoğunluğa sahip olduğu görülmektedir. Bu bağlamda geçmiş çalışmaların sosyal medyayı nasıl ele aldığı sorusu gündeme gelerek çalışmalarda; ağırlık verilen konular, kullanılan yöntemler ve örneklemler gibi çeşitli açılardan değerlendirmelerin yapıldığı araştırmalar gerçekleştirilmektedir. Geçmiş yıllarda yapılmış çalışmaların sistematik bir biçimde incelenmesi, güncel eğilimleri yakalamak ve alanda var olan teorik ve metodolojik boşlukları ortaya koymak adına oldukça önem arz etmektedir. Söz konusu çalışmada, iletişim alanında gerçekleştirilmiş sosyal medyaya yönelik araştırmalar; konu, kapsam ve yöntem bakımından değerlendirilerek mevcut durumun tespit edilmesi ve alandaki boşlukların ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma yönteminden yararlanılmıştır. Buna göre araştırma kapsamında, TR Dizin’de 2011-2020 yılları arasında yayımlanan iletişim alanında yapılmış sosyal medya konulu 440 çalışma niceliksel içerik analizi yapılarak incelenmiştir. Çalışma sonucunda, iletişim alanında yapılan sosyal medya araştırmalarının sayıca en fazla 2018 yılında, en az ise 2020 yılında gerçekleştirildiği görülmüştür. Diğer yandan çalışmaların çoğunlukla özgün araştırma makalelerinden oluştuğu ve bunlarda kullanılan yöntemlerin nitel ve nicel araştırma yöntemi ağırlıklı olduğu, karma yöntemin çok fazla kullanılmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan araştırmaların ise büyük oranda sosyal medya içerikleri üzerinden gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmada yapılan tematik değerlendirme kapsamında en çok çalışmanın örgütler özelinde, daha sonra ise sırasıyla sosyal medyanın karakteristiği ve eleştirel konular etrafında ele alındığı görülmüştür. Çalışma, iletişim bilimlerinde güncel sosyal medya araştırmalarının eğilimlerini ortaya çıkararak alandaki tematik ve metodolojik boşlukların giderilmesi ve bu bağlamda gelecek çalışmalar için yol gösterici olması bakımından katkı sağlayacaktır.
{"title":"İLETİŞİM ALANINDA YAPILAN SOSYAL MEDYA KONULU ÇALIŞMALARA YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA","authors":"Ezgi Güneş, Selime Gümüş","doi":"10.47107/inifedergi.1147721","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1147721","url":null,"abstract":"İletişim alanında yapılan sosyal medya araştırmalarının, özellikle son zamanlarda dikkat çekici bir yoğunluğa sahip olduğu görülmektedir. Bu bağlamda geçmiş çalışmaların sosyal medyayı nasıl ele aldığı sorusu gündeme gelerek çalışmalarda; ağırlık verilen konular, kullanılan yöntemler ve örneklemler gibi çeşitli açılardan değerlendirmelerin yapıldığı araştırmalar gerçekleştirilmektedir. Geçmiş yıllarda yapılmış çalışmaların sistematik bir biçimde incelenmesi, güncel eğilimleri yakalamak ve alanda var olan teorik ve metodolojik boşlukları ortaya koymak adına oldukça önem arz etmektedir. Söz konusu çalışmada, iletişim alanında gerçekleştirilmiş sosyal medyaya yönelik araştırmalar; konu, kapsam ve yöntem bakımından değerlendirilerek mevcut durumun tespit edilmesi ve alandaki boşlukların ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma yönteminden yararlanılmıştır. Buna göre araştırma kapsamında, TR Dizin’de 2011-2020 yılları arasında yayımlanan iletişim alanında yapılmış sosyal medya konulu 440 çalışma niceliksel içerik analizi yapılarak incelenmiştir. Çalışma sonucunda, iletişim alanında yapılan sosyal medya araştırmalarının sayıca en fazla 2018 yılında, en az ise 2020 yılında gerçekleştirildiği görülmüştür. Diğer yandan çalışmaların çoğunlukla özgün araştırma makalelerinden oluştuğu ve bunlarda kullanılan yöntemlerin nitel ve nicel araştırma yöntemi ağırlıklı olduğu, karma yöntemin çok fazla kullanılmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan araştırmaların ise büyük oranda sosyal medya içerikleri üzerinden gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmada yapılan tematik değerlendirme kapsamında en çok çalışmanın örgütler özelinde, daha sonra ise sırasıyla sosyal medyanın karakteristiği ve eleştirel konular etrafında ele alındığı görülmüştür. Çalışma, iletişim bilimlerinde güncel sosyal medya araştırmalarının eğilimlerini ortaya çıkararak alandaki tematik ve metodolojik boşlukların giderilmesi ve bu bağlamda gelecek çalışmalar için yol gösterici olması bakımından katkı sağlayacaktır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"49 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"114556853","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-19DOI: 10.47107/inifedergi.1150450
Ö. Akbulut, Hakan Aşkan
Yeni Alman Sineması'nın önde gelen yönetmenlerinden Rainer Werner Fassbinder'in filmleri film araştırmacıları tarafından şu bağlamlarda incelenmiştir: aşk ve iktidar ilişkileri bağlamında kadın temsili, göç bağlamında fiziksel ve kültürel şiddet (yabancı düşmanlığı, ırkçılık dahil) biçimleri ve biçem bağlamında melodramatik ögeler. Bu çalışma şimdiye kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak Fassbinder’in İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Alman toplumunun mozaiğini yansıtan 1973 tarihli Fear Eats Soul (Korku Ruhu Kemirir) filmi üzerinden ötekiliğin hangi kategorilerde ve nasıl kurulduğunu madun olma hali üzerinden ortaya koyarak literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın teorik arka planı, postkolonyal teoride kullanılan madun ve madunluk kavramlarının ele alındığı Gayatri C. Spivak’ın Can Subaltern Speak? adlı makalesine dayanmaktadır. Filmin analizinde, madun ve madun temsillerinin temelleri, toplumsal direnişin biçimleri ve temelleri, kolektif direnişin varlığı ve direnişin iktidar ilişkilerini nasıl etkilediği betimleyici film analizi kullanılarak ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunda madunluğun yaş, etnik köken, ırk ve cinsiyete dayalı olarak kurulduğu; madun olma durumunun sabit olmadığı ve kişinin hem bulunduğu yere hem de mekandaki konumuna göre bir hiyerarşiye tabi olduğu tespit edilmiştir. Topluma karşı direnişin temsili açısından sessiz direniş ve özne olmaya itiraz pratiği görülmüştür. Madunların topluma karşı direnişi, bar ve ev (madun sığınakları) gibi özel mekânlar olarak adlandırılabilecek ve karakterlerde aidiyet duygusu taşıyan ortamlarda kök salmaktadır. Madunların özel alanlarda gelişen direnişinin kolektif dayanışmaya dönüşerek kamusal alana taşındığı söylenebilir. Toplumsal tahakküm ve tahakküme direnmeyi gerektiren koşullar ortadan kalkıp toplumun görece onayı alındığında, madunlar arası güç ilişkilerinin ortaya çıktığı ve toplum tarafından ötekileştirilmeye karşı başlatılan madunların dayanışmasının zayıfladığı belirlenmiştir. Madun dayanışmasının zayıflaması ve kolektif direnişin sona ermesiyle yeniden cinsiyet körlüğüne maruz kalan kadının erkeğe göre toplumda ikincil bir konumu paylaştığı sonucuna varılmıştır.
{"title":"ÖTEKİLİĞİN HİYERARŞİK HALLERİ: KORKU RUHU KEMİRİR FİLMİNDE MADUNLARIN DİRENİŞİ","authors":"Ö. Akbulut, Hakan Aşkan","doi":"10.47107/inifedergi.1150450","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1150450","url":null,"abstract":"Yeni Alman Sineması'nın önde gelen yönetmenlerinden Rainer Werner Fassbinder'in filmleri film araştırmacıları tarafından şu bağlamlarda incelenmiştir: aşk ve iktidar ilişkileri bağlamında kadın temsili, göç bağlamında fiziksel ve kültürel şiddet (yabancı düşmanlığı, ırkçılık dahil) biçimleri ve biçem bağlamında melodramatik ögeler. Bu çalışma şimdiye kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak Fassbinder’in İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Alman toplumunun mozaiğini yansıtan 1973 tarihli Fear Eats Soul (Korku Ruhu Kemirir) filmi üzerinden ötekiliğin hangi kategorilerde ve nasıl kurulduğunu madun olma hali üzerinden ortaya koyarak literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Çalışmanın teorik arka planı, postkolonyal teoride kullanılan madun ve madunluk kavramlarının ele alındığı Gayatri C. Spivak’ın Can Subaltern Speak? adlı makalesine dayanmaktadır. Filmin analizinde, madun ve madun temsillerinin temelleri, toplumsal direnişin biçimleri ve temelleri, kolektif direnişin varlığı ve direnişin iktidar ilişkilerini nasıl etkilediği betimleyici film analizi kullanılarak ortaya konulmuştur. Araştırma sonucunda madunluğun yaş, etnik köken, ırk ve cinsiyete dayalı olarak kurulduğu; madun olma durumunun sabit olmadığı ve kişinin hem bulunduğu yere hem de mekandaki konumuna göre bir hiyerarşiye tabi olduğu tespit edilmiştir. Topluma karşı direnişin temsili açısından sessiz direniş ve özne olmaya itiraz pratiği görülmüştür. Madunların topluma karşı direnişi, bar ve ev (madun sığınakları) gibi özel mekânlar olarak adlandırılabilecek ve karakterlerde aidiyet duygusu taşıyan ortamlarda kök salmaktadır. Madunların özel alanlarda gelişen direnişinin kolektif dayanışmaya dönüşerek kamusal alana taşındığı söylenebilir. Toplumsal tahakküm ve tahakküme direnmeyi gerektiren koşullar ortadan kalkıp toplumun görece onayı alındığında, madunlar arası güç ilişkilerinin ortaya çıktığı ve toplum tarafından ötekileştirilmeye karşı başlatılan madunların dayanışmasının zayıfladığı belirlenmiştir. Madun dayanışmasının zayıflaması ve kolektif direnişin sona ermesiyle yeniden cinsiyet körlüğüne maruz kalan kadının erkeğe göre toplumda ikincil bir konumu paylaştığı sonucuna varılmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-19","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"133513827","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-06-30DOI: 10.47107/inifedergi.1076559
Alper Yilmaz, Abuzer Yeşi̇l, M. Ulaş
With new media technologies, surveillance in human history has changed the dimension of social media, systematic surveillance has become globalized, and transformed into a superpanopticon structure that includes volunteering. Surveillance is now stripped of a government-associated closed circuit panopticon structure, and has gained a characteristic action for individuals to individuals, individuals to society, and individuals to society. In order to explain the "new" state of surveillance by linking it with the new media structure and to emphasize that its existing scope has expanded, a review has been made in the context of stalk / follow-up as a social media concept. In this study, Instagram, which is a social media channel, is examined especially as a stalk / tracking and surveillance tool. Instagram is one of the channels that individuals use extensively in digital identity and image building. In this context; Instagram is seen to have different patterns of use with respect to surveillance than other social media channels, however, a massively interactive surveillance practice has occurred.
{"title":"Surveillance Of The Individual Digital Image: An Empirical Research On Instagram Stalk Practice","authors":"Alper Yilmaz, Abuzer Yeşi̇l, M. Ulaş","doi":"10.47107/inifedergi.1076559","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1076559","url":null,"abstract":"With new media technologies, surveillance in human history has changed the dimension of social media, systematic surveillance has become globalized, and transformed into a superpanopticon structure that includes volunteering. Surveillance is now stripped of a government-associated closed circuit panopticon structure, and has gained a characteristic action for individuals to individuals, individuals to society, and individuals to society. In order to explain the \"new\" state of surveillance by linking it with the new media structure and to emphasize that its existing scope has expanded, a review has been made in the context of stalk / follow-up as a social media concept. In this study, Instagram, which is a social media channel, is examined especially as a stalk / tracking and surveillance tool. Instagram is one of the channels that individuals use extensively in digital identity and image building. In this context; Instagram is seen to have different patterns of use with respect to surveillance than other social media channels, however, a massively interactive surveillance practice has occurred.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"86 8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126280188","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-06-30DOI: 10.47107/inifedergi.1076701
Arzu Kazaz
Son yıllarda adını sıklıkla duymaya başladığımız ‘native advertising’ (doğal reklamcılık), pazarlamacılar ve reklam profesyonelleri tarafından özellikle internet reklamcılığında kullanılan yenilikçi bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Temelde ücreti karşılığı yayınlanan bir reklam içeriğinin mecranın kendi orijinal içeriğine gömülerek ve orijinal içerikle aynı görüntü ve formatta yayınlanması olarak tarif edebileceğimiz doğal reklam, bu örtülü doğası gereği pazarlama ve reklam dünyasında yeni etik tartışmaların da önünü açmıştır. Buna rağmen uygulama alanı ve pazar hacmi her geçen yıl büyümeye başlayan doğal reklamcılık ülkemizde de gözde bir reklam uygulama biçimi olarak kendini geliştirmektedir. Bu çalışma ile ‘doğal reklamcılık’ kavramsal olarak ele alınmış, çeşitli haber siteleri, sosyal medya sayfaları, arama motorları ve içerik üretici web sayfalarından alınan güncel uygulama örnekleri ile betimsel bir çerçevede değerlendirilmiştir. Doğal reklamın banner reklam, advertoriol ve pop up reklamlar gibi diğer internet reklamlarından ayrışan yönleri ortaya konulmuştur. Bu reklam anlayışı mecranın orijinal içeriğine gömülü bir tasarımı ifade ettiğinden, uygulamadaki etik kaygılar ve çözüm önerileri tartışmaya açılmıştır. Çalışma ile çevrimiçi bir reklamcılık tekniği olan doğal reklamla ilgili soru işaretlerine, uygulama örnekleri üzerinden netlik getirmek, konuya reklam verenler, reklam uygulayıcıları ve internet kullanıcıları açısından güncel bir bakış açısı geliştirmek amaçlanmıştır. Çalışmada doğal reklamın ortalama bir internet kullanıcısı tarafından orijinal içerikten ayırt edilmesinin zorluğunun etik tartışmaların ana eksininde yer aldığı ortaya koyulmuş, tasarım sürecinde bu zorluğu ortadan kaldıracak önlemlerin yer almasının, doğal reklamcılığın hem markalar hem de tüketiciler nezdinde sağlıklı olarak gelişebilmesi için gerekli olduğu ifade edilmiştir.
{"title":"DOĞAL REKLAM: UYGULAMA ÖRNEKLERİ VE ETİK KAYGILAR ÇERÇEVESİNDE BİR DEĞERLENDİRME","authors":"Arzu Kazaz","doi":"10.47107/inifedergi.1076701","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1076701","url":null,"abstract":"Son yıllarda adını sıklıkla duymaya başladığımız ‘native advertising’ (doğal reklamcılık), pazarlamacılar ve reklam profesyonelleri tarafından özellikle internet reklamcılığında kullanılan yenilikçi bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Temelde ücreti karşılığı yayınlanan bir reklam içeriğinin mecranın kendi orijinal içeriğine gömülerek ve orijinal içerikle aynı görüntü ve formatta yayınlanması olarak tarif edebileceğimiz doğal reklam, bu örtülü doğası gereği pazarlama ve reklam dünyasında yeni etik tartışmaların da önünü açmıştır. Buna rağmen uygulama alanı ve pazar hacmi her geçen yıl büyümeye başlayan doğal reklamcılık ülkemizde de gözde bir reklam uygulama biçimi olarak kendini geliştirmektedir. Bu çalışma ile ‘doğal reklamcılık’ kavramsal olarak ele alınmış, çeşitli haber siteleri, sosyal medya sayfaları, arama motorları ve içerik üretici web sayfalarından alınan güncel uygulama örnekleri ile betimsel bir çerçevede değerlendirilmiştir. Doğal reklamın banner reklam, advertoriol ve pop up reklamlar gibi diğer internet reklamlarından ayrışan yönleri ortaya konulmuştur. Bu reklam anlayışı mecranın orijinal içeriğine gömülü bir tasarımı ifade ettiğinden, uygulamadaki etik kaygılar ve çözüm önerileri tartışmaya açılmıştır. Çalışma ile çevrimiçi bir reklamcılık tekniği olan doğal reklamla ilgili soru işaretlerine, uygulama örnekleri üzerinden netlik getirmek, konuya reklam verenler, reklam uygulayıcıları ve internet kullanıcıları açısından güncel bir bakış açısı geliştirmek amaçlanmıştır. Çalışmada doğal reklamın ortalama bir internet kullanıcısı tarafından orijinal içerikten ayırt edilmesinin zorluğunun etik tartışmaların ana eksininde yer aldığı ortaya koyulmuş, tasarım sürecinde bu zorluğu ortadan kaldıracak önlemlerin yer almasının, doğal reklamcılığın hem markalar hem de tüketiciler nezdinde sağlıklı olarak gelişebilmesi için gerekli olduğu ifade edilmiştir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"37 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132234099","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-06-27DOI: 10.47107/inifedergi.1076570
Selahattin Çavuş
Bu çalışmada, üniversite gençliğinin sosyal medya kullanım motivasyonlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel yaklaşıma dayalı betimleyici araştırma tasarımının uygulandığı araştırma, Aksaray Üniversitesi örneğinde 2021-2022 Akademik Yılı Güz Döneminde yürütülmüştür. Gupta ve Bashir (2018) tarafından geliştirilen sosyal ağ kullanım ölçeğinin kullanıldığı anket, basit tesadüfi örneklem yoluyla seçilen 400 öğrenciye uygulanmış, geçerli 382 anket incelemeye alınmıştır. Ölçekte, sosyal medya kullanımına dayalı 19 ifade yer almaktadır. Ayrıca ankette demografik sorular ve sosyal medya kullanım alışkanlıklarını belirlemeyi amaçlayan 8 soru ve toplamda 27 madde bulunmaktadır. Üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanımında eğlence, eğitim-öğretim, bilgi edinme ve sosyalleşme-kimlik edinme alt boyutlarından oluşan Cronbach’s Alpha İç Tutarlılık Katsayısına (α= .887) sahip 4 faktör alt boyutu elde edilmiştir. Öğrencilerin en çok tercih ettiği sosyal medya platformu Instagram’dır. İkinci sırada WhatsApp ve 3. sırada YouTube gelmektedir. Platform tercihi bakımından kadın öğrenciler ve erkek öğrenciler arasında farklılık bulunmamaktadır. Üniversite gençliğinin sosyal medya kullanım süreleri oldukça yüksektir. Günde en az 1 saat olmak üzere genç kuşağın sosyal medyada kalma oranı yüzde 90’ları bulmaktadır. Günde en az 3 saat olmak üzere sosyal medyada zaman geçirenlerin oranı ise yüzde 72 seviyesine ulaşmaktadır. Öğrencilerin sosyal medya kullanım motivasyonları ile kullanım sıklığı ve gelir düzeyi arasında anlamlı bir farklılaşma söz konusudur. Sosyal medyada daha uzun süre vakit geçirenler ve yüksek gelir düzeyine sahip öğrenciler eğlence, bilgi edinme ve sosyalleşme-kimlik edinme faktörlerine daha fazla önem vermektedir. Sosyal medyanın gençlik üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla sorunlu internet kullanımı ve bağımlılık ölçekleri kullanılarak yeni ve özgün çalışmalar yürütülmelidir. Böylece sosyal medya kullanım alışkanlıklarının yanında, patolojik sosyal medya kullanımının fiziksel ve psikolojik etkileri belirlenebilecektir.
{"title":"ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN SOSYAL MEDYA KULLANIMLARI ÜZERİNE BİR ALAN ARAŞTIRMASI","authors":"Selahattin Çavuş","doi":"10.47107/inifedergi.1076570","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1076570","url":null,"abstract":"Bu çalışmada, üniversite gençliğinin sosyal medya kullanım motivasyonlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Nicel yaklaşıma dayalı betimleyici araştırma tasarımının uygulandığı araştırma, Aksaray Üniversitesi örneğinde 2021-2022 Akademik Yılı Güz Döneminde yürütülmüştür. Gupta ve Bashir (2018) tarafından geliştirilen sosyal ağ kullanım ölçeğinin kullanıldığı anket, basit tesadüfi örneklem yoluyla seçilen 400 öğrenciye uygulanmış, geçerli 382 anket incelemeye alınmıştır. Ölçekte, sosyal medya kullanımına dayalı 19 ifade yer almaktadır. Ayrıca ankette demografik sorular ve sosyal medya kullanım alışkanlıklarını belirlemeyi amaçlayan 8 soru ve toplamda 27 madde bulunmaktadır. Üniversite öğrencilerinin sosyal medya kullanımında eğlence, eğitim-öğretim, bilgi edinme ve sosyalleşme-kimlik edinme alt boyutlarından oluşan Cronbach’s Alpha İç Tutarlılık Katsayısına (α= .887) sahip 4 faktör alt boyutu elde edilmiştir. Öğrencilerin en çok tercih ettiği sosyal medya platformu Instagram’dır. İkinci sırada WhatsApp ve 3. sırada YouTube gelmektedir. Platform tercihi bakımından kadın öğrenciler ve erkek öğrenciler arasında farklılık bulunmamaktadır. Üniversite gençliğinin sosyal medya kullanım süreleri oldukça yüksektir. Günde en az 1 saat olmak üzere genç kuşağın sosyal medyada kalma oranı yüzde 90’ları bulmaktadır. Günde en az 3 saat olmak üzere sosyal medyada zaman geçirenlerin oranı ise yüzde 72 seviyesine ulaşmaktadır. Öğrencilerin sosyal medya kullanım motivasyonları ile kullanım sıklığı ve gelir düzeyi arasında anlamlı bir farklılaşma söz konusudur. Sosyal medyada daha uzun süre vakit geçirenler ve yüksek gelir düzeyine sahip öğrenciler eğlence, bilgi edinme ve sosyalleşme-kimlik edinme faktörlerine daha fazla önem vermektedir. Sosyal medyanın gençlik üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla sorunlu internet kullanımı ve bağımlılık ölçekleri kullanılarak yeni ve özgün çalışmalar yürütülmelidir. Böylece sosyal medya kullanım alışkanlıklarının yanında, patolojik sosyal medya kullanımının fiziksel ve psikolojik etkileri belirlenebilecektir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"8 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-06-27","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128908251","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}