Pub Date : 2022-12-26DOI: 10.47107/inifedergi.1146739
Meltem ŞAHİN HASSAN
Günümüzde bilim iletişimi, kamunun bilimsel konular hakkında farkındalığının artması ve bilim okuryazarlığı becerilerinin gelişmesi açısından önemli görülmektedir. Bilim merkezleri, müzeleri, fuarları; forumlar, bilim kulüpleri ve toplulukları, bilim gösterileri, tiyatroları ve popüler bilim yayınları, bilim iletişiminin başlıca mecraları arasında yer almaktadır. Türkiye’de bilim ile ilgili konular, medyada çeşitli formatlarda üretilerek dolaşıma sokulmaktadır. Özellikle Türkiye’de yazılı basının ilk dönemlerinden itibaren az da olsa bilim haberlerine ve bilim ile ilgili çeşitli gazete/dergi yazı türlerine yer verildiği bilinmektedir. Erken Cumhuriyet döneminde ağırlık kazanan, başta eğitim alanında olmak üzere Batıcı değerlerle çerçevelenen modernleşme politikalarının önemli bir yansıması bilime verilen değer olmuştur. Bu çalışmada, Türkiye’nin önemli aydınları arasında yer alan, Ord. Prof. Dr. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu tarafından yayımlanan ve çeşitli bilim alanlarında okurlara dersler veren Yeni Adam dergisi, bilim iletişimi açısından incelenmiştir. Nitel araştırma deseni ile hazırlanan çalışmada, Yeni Adam’ın bilim yayıncılığı üzerinden, erken Cumhuriyet döneminde Türkiye’de ve dünyada gündemde olan bilimsel tartışmalar, teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin izi sürülmek istenmiştir. Ayrıca dergide yer verilen bilim içerikleri incelenerek, erken Cumhuriyet dönemi bilim politikalarına da ışık tutulmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında, çevrimiçi olarak erişilen derginin 541 sayısı, doküman analizi tekniği ile incelenmiş, elde edilen bulgular; eğitim, tıp/sağlık, sosyal bilimler, fen bilimleri ve teknik konular olmak üzere 5 kategoride tasniflenerek, betimleyici yöntemle analiz edilmiştir. Çalışma, Türkiye’nin basın tarihinde öncü bir bilim dergisi olarak bilinen Yeni Adam’ın yayımları aracılığıyla, Türkiye’de bilim iletişiminin başlangıcı sayılabilecek bir döneme ilişkin veriler sağlaması açısından önem taşımaktadır.
{"title":"BİLİM İLETİŞİMİ BAĞLAMINDA ÖNCÜ BİR DERGİ YENİ ADAM","authors":"Meltem ŞAHİN HASSAN","doi":"10.47107/inifedergi.1146739","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1146739","url":null,"abstract":"Günümüzde bilim iletişimi, kamunun bilimsel konular hakkında farkındalığının artması ve bilim okuryazarlığı becerilerinin gelişmesi açısından önemli görülmektedir. Bilim merkezleri, müzeleri, fuarları; forumlar, bilim kulüpleri ve toplulukları, bilim gösterileri, tiyatroları ve popüler bilim yayınları, bilim iletişiminin başlıca mecraları arasında yer almaktadır. Türkiye’de bilim ile ilgili konular, medyada çeşitli formatlarda üretilerek dolaşıma sokulmaktadır. Özellikle Türkiye’de yazılı basının ilk dönemlerinden itibaren az da olsa bilim haberlerine ve bilim ile ilgili çeşitli gazete/dergi yazı türlerine yer verildiği bilinmektedir. Erken Cumhuriyet döneminde ağırlık kazanan, başta eğitim alanında olmak üzere Batıcı değerlerle çerçevelenen modernleşme politikalarının önemli bir yansıması bilime verilen değer olmuştur. Bu çalışmada, Türkiye’nin önemli aydınları arasında yer alan, Ord. Prof. Dr. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu tarafından yayımlanan ve çeşitli bilim alanlarında okurlara dersler veren Yeni Adam dergisi, bilim iletişimi açısından incelenmiştir. Nitel araştırma deseni ile hazırlanan çalışmada, Yeni Adam’ın bilim yayıncılığı üzerinden, erken Cumhuriyet döneminde Türkiye’de ve dünyada gündemde olan bilimsel tartışmalar, teknolojik gelişmeler ve yeniliklerin izi sürülmek istenmiştir. Ayrıca dergide yer verilen bilim içerikleri incelenerek, erken Cumhuriyet dönemi bilim politikalarına da ışık tutulmaya çalışılmıştır. Çalışma kapsamında, çevrimiçi olarak erişilen derginin 541 sayısı, doküman analizi tekniği ile incelenmiş, elde edilen bulgular; eğitim, tıp/sağlık, sosyal bilimler, fen bilimleri ve teknik konular olmak üzere 5 kategoride tasniflenerek, betimleyici yöntemle analiz edilmiştir. Çalışma, Türkiye’nin basın tarihinde öncü bir bilim dergisi olarak bilinen Yeni Adam’ın yayımları aracılığıyla, Türkiye’de bilim iletişiminin başlangıcı sayılabilecek bir döneme ilişkin veriler sağlaması açısından önem taşımaktadır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"15 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"128517876","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-12-12DOI: 10.47107/inifedergi.1151122
Emel Birol
21. yüzyıldan itibaren teknolojik gelişmelerin sanal reklam ortamlarını değiştirdiği gözlemlenmiştir. Sanal reklam ortamları ile dijital iletişim ortam koşullarının artması evrensel nitelikte bir etkileşim kavramının da hayatımıza girmesine neden olmuştur. Özellikle www (Wold Wide Web) kısaltmasıyla başlayan web ortamları, sosyal kültürel ve ekonomik yaşama bağlantının can alıcı bileşeni haline gelmiştir. Bu nedenle günümüzde milyonlarca kullanıcı, özellikle her gün ve her an pazaryeri alanı olarak web sitelerini ziyaret etmekte ve global bir çok işletme, ticaret alanı olarak web sitelerini yapılandırmaktadır. Bu bağlamda görsel-işitsel ve teknolojik iletişim kanalları olarak bilinen web ortamlarında görselliğin ön plana çıkmasının ve işlevselliği arttırmada görsel tasarım unsurlarının kullanımı önem kazanmıştır. Çalışmada, sanal reklam alanında etkili ve işlevsel bir web sitesi tasarımının nasıl bir görsel dile sahip olması ve görsel ileti çerçevesinde görsel unsurların nasıl yapılanması gerektiği açıklanmaya çalışılmıştır. Çünkü birçok web ortamı tasarlanırken, tasarım üzerinde yeterince düşünülmediği ve gereken özenin gösterilmediği gözlemlenmiştir. Çalışmada nicel içerik analiz yöntemi kullanılmış, 2022 yılında uluslararası bilgi teknolojileri şirketlerinden olan “similarweb” raporlarına göre Türkiye’nin en çok ziyaret edilen popüler web sitesi, örneklem olarak seçilerek incelenmiştir. Çalışma, web tasarımında tasarımı yapılandırmaya yönelik görsel unsurların etkili bir biçimde işe koşulması ve tasarımcıların tasarım anlayışlarını dinamik bir yapı içerisinde sürdürebilmesi açısından önem taşımaktadır.
{"title":"SANAL REKLAM ORTAMLARINDAN WEB TASARIMININ GÖRSEL TASARIM SÜRECİ VE BİR WEB TASARIMI DEĞERLENDİRMESİ","authors":"Emel Birol","doi":"10.47107/inifedergi.1151122","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1151122","url":null,"abstract":"21. yüzyıldan itibaren teknolojik gelişmelerin sanal reklam ortamlarını değiştirdiği gözlemlenmiştir. Sanal reklam ortamları ile dijital iletişim ortam koşullarının artması evrensel nitelikte bir etkileşim kavramının da hayatımıza girmesine neden olmuştur. Özellikle www (Wold Wide Web) kısaltmasıyla başlayan web ortamları, sosyal kültürel ve ekonomik yaşama bağlantının can alıcı bileşeni haline gelmiştir. Bu nedenle günümüzde milyonlarca kullanıcı, özellikle her gün ve her an pazaryeri alanı olarak web sitelerini ziyaret etmekte ve global bir çok işletme, ticaret alanı olarak web sitelerini yapılandırmaktadır. Bu bağlamda görsel-işitsel ve teknolojik iletişim kanalları olarak bilinen web ortamlarında görselliğin ön plana çıkmasının ve işlevselliği arttırmada görsel tasarım unsurlarının kullanımı önem kazanmıştır. Çalışmada, sanal reklam alanında etkili ve işlevsel bir web sitesi tasarımının nasıl bir görsel dile sahip olması ve görsel ileti çerçevesinde görsel unsurların nasıl yapılanması gerektiği açıklanmaya çalışılmıştır. Çünkü birçok web ortamı tasarlanırken, tasarım üzerinde yeterince düşünülmediği ve gereken özenin gösterilmediği gözlemlenmiştir. Çalışmada nicel içerik analiz yöntemi kullanılmış, 2022 yılında uluslararası bilgi teknolojileri şirketlerinden olan “similarweb” raporlarına göre Türkiye’nin en çok ziyaret edilen popüler web sitesi, örneklem olarak seçilerek incelenmiştir. Çalışma, web tasarımında tasarımı yapılandırmaya yönelik görsel unsurların etkili bir biçimde işe koşulması ve tasarımcıların tasarım anlayışlarını dinamik bir yapı içerisinde sürdürebilmesi açısından önem taşımaktadır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"44 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-12-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131342844","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-28DOI: 10.47107/inifedergi.1145862
Hilal Karakaş, Tuğçe Boran
Toplumsal yaşam biçimlerinde gerçekleşmiş olan değişikliklerin, doğa ile insan arasındaki bağ üzerinde de etkili olduğu bilinmektedir. Farklı tarihsel dönemlerde dünya üzerinde farklı coğrafyalarda yaşamış olan uygarlıkların gerçekleştirdikleri pek çok faaliyette doğal unsurlara göre yaşam planlaması yapıldığı görülmektedir. Kamuoyunu bilgilendirme, farkındalık yaratma ve davranış değişikliğine yönlendirme konularında filmlerin etkisi olduğu bilinmektedir. Yaşam biçimlerinde kaydedilenlerle paralel olarak ortaya çıkan çevresel tahribatlar ve doğal değerlerin öneminin vurgulanması, filmlerde ve animasyonlarda daha fazla yer verilen konular arasında yer almaya başlamış gibi görünmektedir. Bu çalışmada Moana animasyon filmi ekoeleştiri kuramı çerçevesinde betimsel içerik analizi yöntemiyle incelenmesi planlanmıştır. İnsan ile doğa unsurları arasında filmde ortaya konmuş olan ilişkinin tespit edilmesinin amaçlandığı çalışmada, insan-doğa ilişkisi bağlamında filmin derin ve sığ ekoloji kapsamında nasıl bir bakış açısına sahip olduğu, doğa unsurları ile kadın kimliği arasında nasıl bir bağ kurulduğu, hangi doğa unsurlarının önemine vurgu yapıldığı ve çevreci mesajlar içerip içermediği şeklinde dört temel soruya cevap aranmıştır. İncelenen filmde doğanın kadın kimliği şeklinde temsil edildiği görülmektedir. Derin ekoloji anlayışının benimsendiği belirlenen filmde canlı ve cansız doğa unsurları arasındaki uyumlu yaşamın öneminin çevreci mesajlarla vurgulandığı sonucuna ulaşılmıştır.
{"title":"Moana Animasyon Filminin Ekoeleştiri Kuramı Bağlamında İncelenmesi","authors":"Hilal Karakaş, Tuğçe Boran","doi":"10.47107/inifedergi.1145862","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1145862","url":null,"abstract":"Toplumsal yaşam biçimlerinde gerçekleşmiş olan değişikliklerin, doğa ile insan arasındaki bağ üzerinde de etkili olduğu bilinmektedir. Farklı tarihsel dönemlerde dünya üzerinde farklı coğrafyalarda yaşamış olan uygarlıkların gerçekleştirdikleri pek çok faaliyette doğal unsurlara göre yaşam planlaması yapıldığı görülmektedir. Kamuoyunu bilgilendirme, farkındalık yaratma ve davranış değişikliğine yönlendirme konularında filmlerin etkisi olduğu bilinmektedir. Yaşam biçimlerinde kaydedilenlerle paralel olarak ortaya çıkan çevresel tahribatlar ve doğal değerlerin öneminin vurgulanması, filmlerde ve animasyonlarda daha fazla yer verilen konular arasında yer almaya başlamış gibi görünmektedir. Bu çalışmada Moana animasyon filmi ekoeleştiri kuramı çerçevesinde betimsel içerik analizi yöntemiyle incelenmesi planlanmıştır. İnsan ile doğa unsurları arasında filmde ortaya konmuş olan ilişkinin tespit edilmesinin amaçlandığı çalışmada, insan-doğa ilişkisi bağlamında filmin derin ve sığ ekoloji kapsamında nasıl bir bakış açısına sahip olduğu, doğa unsurları ile kadın kimliği arasında nasıl bir bağ kurulduğu, hangi doğa unsurlarının önemine vurgu yapıldığı ve çevreci mesajlar içerip içermediği şeklinde dört temel soruya cevap aranmıştır. İncelenen filmde doğanın kadın kimliği şeklinde temsil edildiği görülmektedir. Derin ekoloji anlayışının benimsendiği belirlenen filmde canlı ve cansız doğa unsurları arasındaki uyumlu yaşamın öneminin çevreci mesajlarla vurgulandığı sonucuna ulaşılmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"14 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-28","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123067541","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-20DOI: 10.47107/inifedergi.1146176
Hacı Hasan Saf
İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, iletişim sektörünün büyümesini sağlamıştır. Böylece ülke sınırları içerisinde kalmış ulusal yayın politikaları, ülke sınırlarını aşarak uluslararası boyuta erişmiştir. Uluslararası haber kuruluşları kurulmuş ve bir sonraki adım olan küresel yayın kuruluşları ortaya çıkmıştır. Genelde tek dilde (İngilizce) yayın yapan bu kuruluşlar, daha sonraları faaliyet gösterdikleri ülkelerin dilinde yayın yapmışlardır. Bu yayın politikalarının nedenleri, amaçları ve sonuçları ise sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Uluslararası haber ve yayın kuruluşlarına yönelik tartışmalar, bu konulara yönelik yaklaşım ve teorileri beraberinde getirmiştir. Kültür ve medya emperyalizmi, çok uluslu şirketler ve propaganda kavramları; bu tartışmalara yönelik geliştirilen kavramlardandır. Bu kavramlar, genel olarak uluslararası eşitsiz iletişim akışının gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisini artırdığını ortaya koymaktadır. Uluslararası haber kuruluşları da bu sürece katkı sağlamakta ve bağlı oldukları ülkelerin politikalarına paralel yayın politikası uygulamaktadır. Türkiye’de de birçok Türkçe yayın yapan haber kuruluşu bulunmaktadır. Bu uluslararası haber kuruluşlarının incelenmesi ise elzemdir. Çalışmada Türkçe yayın yapan haber kuruluşlarının yayın politikalarının Alman Dışişleri Bakanlığına bağlı Deutsche Welle (Almanya’nın Sesi) Türkçe üzerinden incelenmesi amaçlanmıştır. Son yıllarda artan sığınmacı akınları Türkiye’yi de etkilemiştir. Son 10 yıldır artan Suriyeli sığınmacı sayısına Afganistan ve Pakistan’dan gelen sığınmacılar da eklenmiştir. Siyasetçiler ve yurttaşlar tarafından sıklıkla eleştirilen ve tepki gösterilen sığınmacılar ve onlara yönelik politikalar, son dönemlerde daha da şiddetli tepkilere maruz kalmıştır. 2022 yılının Mayıs ayında çevrede bulunan kadın ve çocukların görüntülerini gizli ve açıktan kayıt altına alan Suriyeli, Afgan ve Pakistanlı sığınmacılar, bu görüntüleri sosyal medyada tepki çeken metinlerle paylaşmışlardır. Bu paylaşımlar ise sosyal medyada hızla yayılmış, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları tarafından tepkiyle karşılanmışlardır. Böylesi bir durumda, sığınmacıların Avrupa’ya geçişini istemeyen ve Türkiye’de barınmalarını isteyen Almanya’ya bağlı bir yayın kuruluşu olan DW Türkçe’nin yayın politikası ise tartışılmaya değerdir. Çalışmada sığınmacılara yönelik tepkilerin arttığı 2022 yılı Mayıs ayında DW Türkçe’nin yayınladığı altı haber eleştirel söylem analizi ile çözümlenmiştir. Çözümleme sonucunda DW Türkçe’nin Almanya’nın sığınmacı politikasına paralel bir yayın politikası geliştirdiği görülmüştür.
{"title":"DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE’NİN YAYIN POLİTİKASININ SURİYELİ SIĞINMACILAR ÜZERİNDEN İNCELENMESİ","authors":"Hacı Hasan Saf","doi":"10.47107/inifedergi.1146176","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1146176","url":null,"abstract":"İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, iletişim sektörünün büyümesini sağlamıştır. Böylece ülke sınırları içerisinde kalmış ulusal yayın politikaları, ülke sınırlarını aşarak uluslararası boyuta erişmiştir. Uluslararası haber kuruluşları kurulmuş ve bir sonraki adım olan küresel yayın kuruluşları ortaya çıkmıştır. Genelde tek dilde (İngilizce) yayın yapan bu kuruluşlar, daha sonraları faaliyet gösterdikleri ülkelerin dilinde yayın yapmışlardır. Bu yayın politikalarının nedenleri, amaçları ve sonuçları ise sürekli bir tartışma konusu olmuştur. Uluslararası haber ve yayın kuruluşlarına yönelik tartışmalar, bu konulara yönelik yaklaşım ve teorileri beraberinde getirmiştir. Kültür ve medya emperyalizmi, çok uluslu şirketler ve propaganda kavramları; bu tartışmalara yönelik geliştirilen kavramlardandır. Bu kavramlar, genel olarak uluslararası eşitsiz iletişim akışının gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisini artırdığını ortaya koymaktadır. Uluslararası haber kuruluşları da bu sürece katkı sağlamakta ve bağlı oldukları ülkelerin politikalarına paralel yayın politikası uygulamaktadır. Türkiye’de de birçok Türkçe yayın yapan haber kuruluşu bulunmaktadır. Bu uluslararası haber kuruluşlarının incelenmesi ise elzemdir. Çalışmada Türkçe yayın yapan haber kuruluşlarının yayın politikalarının Alman Dışişleri Bakanlığına bağlı Deutsche Welle (Almanya’nın Sesi) Türkçe üzerinden incelenmesi amaçlanmıştır. Son yıllarda artan sığınmacı akınları Türkiye’yi de etkilemiştir. Son 10 yıldır artan Suriyeli sığınmacı sayısına Afganistan ve Pakistan’dan gelen sığınmacılar da eklenmiştir. Siyasetçiler ve yurttaşlar tarafından sıklıkla eleştirilen ve tepki gösterilen sığınmacılar ve onlara yönelik politikalar, son dönemlerde daha da şiddetli tepkilere maruz kalmıştır. 2022 yılının Mayıs ayında çevrede bulunan kadın ve çocukların görüntülerini gizli ve açıktan kayıt altına alan Suriyeli, Afgan ve Pakistanlı sığınmacılar, bu görüntüleri sosyal medyada tepki çeken metinlerle paylaşmışlardır. Bu paylaşımlar ise sosyal medyada hızla yayılmış, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları tarafından tepkiyle karşılanmışlardır. Böylesi bir durumda, sığınmacıların Avrupa’ya geçişini istemeyen ve Türkiye’de barınmalarını isteyen Almanya’ya bağlı bir yayın kuruluşu olan DW Türkçe’nin yayın politikası ise tartışılmaya değerdir. Çalışmada sığınmacılara yönelik tepkilerin arttığı 2022 yılı Mayıs ayında DW Türkçe’nin yayınladığı altı haber eleştirel söylem analizi ile çözümlenmiştir. Çözümleme sonucunda DW Türkçe’nin Almanya’nın sığınmacı politikasına paralel bir yayın politikası geliştirdiği görülmüştür.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"47 1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125883607","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-18DOI: 10.47107/inifedergi.1149185
Nedret Çağlar, Levent Aydin
Çağımızda teknolojik olarak önemli bir gelişmenin sonucu olan internet, sosyal ağları hayatımıza dahil ederek iletişim alanına yeni alternatifler sunmaktadır. Sosyal ağlar günümüzde hem kişiler arası iletişimde hem kurumsal iletişimde kullanılmaktadır. Kriz zamanlarında, sosyal ağlara hedef kitle ile iletişim kurma ve kamuyu bilgilendirme aracı olarak başvurulur. Belediyeler de sosyal medyayı halkı bilgilendirmek ve sorumluluk alanlarındaki krizleri yönetmek için kullanmaktadır. Bu çalışma, 3-7 Şubat tarihlerinde Isparta'yı etkisi altına alan kar yağışında Isparta Belediyesi'nin kurumsal sosyal medya hesapları ile Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen'in özel hesaplarının kriz yönetimi ve kamuyu bilgilendirmede etkinliğinin ortaya konulmasını amaçlamaktadır. Kurumsal ve özel hesaplar üzerinde takipçi, takip, paylaşım, paylaşımların yeniden paylaşımı, yorum, beğeni sayısı ve konu dağılımı başlıkları altında içerik analizi yapılmıştır. Kurumsal hesapların ve belediye başkanının özel hesaplarının takipçi ve takipçi sayıları incelendiğinde; Twitter dışındaki kurumsal hesapların özel hesaplara oranla daha az takipçiye sahip olduğu görülmüştür. Dijital dünyada daha aktif bir profille daha geniş kitlelere hitap eden Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen'in özel hesaplarının paylaşım, yeniden paylaşım, yorum ve beğeni sayısında da önde olduğu belirlenmiştir. Özel hesaplarda Instagram en aktif platform olurken, kurumsal hesaplarda Twitter olmuştur. Özel hesapların etkin kullanıldığı bir diğer konu ise video paylaşımı ve görüntülenmedir. Paylaşım ve yeniden paylaşım açısından en çok paylaşılan tarih 4 Şubat olurken, video paylaşım ve izlenme açısından en yoğun tarihler 5 ve 6 Şubat oldu. Facebook ve Instagram'da en çok paylaşımların karla mücadele ve TV-Haber sitelerinin yayınları başlıkları altında yapıldığı görülmüştür. Karla mücadele konusunda da 4 Şubat tarihinde daha fazla paylaşım yapıldığı tespit edildi. Twitter platformunda en çok paylaşılan konu TV-Haber sitesi yayını olmuştur. Kurumsal hesaplarda ise en çok paylaşım kârla mücadele konusunda gerçekleştirilmiştir. İncelenen süreçte Facebook, Twitter ve Instagram’da Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in özel hesaplarının kriz yönetimi ve kamuoyunu bilgilendirmede kurumsal hesaplardan daha etkin kullanıldığı gözlemlenmiştir.
{"title":"KRİZ YÖNETİMİNDE KAMUYU BİLGİLENDİRMEDE SOSYAL MEDYA, KURUMSAL VE KİŞİSEL HESAPLAR ÜZERİNDEN BİR İNCELEME: ISPARTA ÖRNEĞİ","authors":"Nedret Çağlar, Levent Aydin","doi":"10.47107/inifedergi.1149185","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1149185","url":null,"abstract":"Çağımızda teknolojik olarak önemli bir gelişmenin sonucu olan internet, sosyal ağları hayatımıza dahil ederek iletişim alanına yeni alternatifler sunmaktadır. Sosyal ağlar günümüzde hem kişiler arası iletişimde hem kurumsal iletişimde kullanılmaktadır. Kriz zamanlarında, sosyal ağlara hedef kitle ile iletişim kurma ve kamuyu bilgilendirme aracı olarak başvurulur. Belediyeler de sosyal medyayı halkı bilgilendirmek ve sorumluluk alanlarındaki krizleri yönetmek için kullanmaktadır. Bu çalışma, 3-7 Şubat tarihlerinde Isparta'yı etkisi altına alan kar yağışında Isparta Belediyesi'nin kurumsal sosyal medya hesapları ile Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen'in özel hesaplarının kriz yönetimi ve kamuyu bilgilendirmede etkinliğinin ortaya konulmasını amaçlamaktadır. Kurumsal ve özel hesaplar üzerinde takipçi, takip, paylaşım, paylaşımların yeniden paylaşımı, yorum, beğeni sayısı ve konu dağılımı başlıkları altında içerik analizi yapılmıştır. Kurumsal hesapların ve belediye başkanının özel hesaplarının takipçi ve takipçi sayıları incelendiğinde; Twitter dışındaki kurumsal hesapların özel hesaplara oranla daha az takipçiye sahip olduğu görülmüştür. Dijital dünyada daha aktif bir profille daha geniş kitlelere hitap eden Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen'in özel hesaplarının paylaşım, yeniden paylaşım, yorum ve beğeni sayısında da önde olduğu belirlenmiştir. Özel hesaplarda Instagram en aktif platform olurken, kurumsal hesaplarda Twitter olmuştur. Özel hesapların etkin kullanıldığı bir diğer konu ise video paylaşımı ve görüntülenmedir. Paylaşım ve yeniden paylaşım açısından en çok paylaşılan tarih 4 Şubat olurken, video paylaşım ve izlenme açısından en yoğun tarihler 5 ve 6 Şubat oldu. Facebook ve Instagram'da en çok paylaşımların karla mücadele ve TV-Haber sitelerinin yayınları başlıkları altında yapıldığı görülmüştür. Karla mücadele konusunda da 4 Şubat tarihinde daha fazla paylaşım yapıldığı tespit edildi. Twitter platformunda en çok paylaşılan konu TV-Haber sitesi yayını olmuştur. Kurumsal hesaplarda ise en çok paylaşım kârla mücadele konusunda gerçekleştirilmiştir. İncelenen süreçte Facebook, Twitter ve Instagram’da Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in özel hesaplarının kriz yönetimi ve kamuoyunu bilgilendirmede kurumsal hesaplardan daha etkin kullanıldığı gözlemlenmiştir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130977373","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-18DOI: 10.47107/inifedergi.1145992
Adem Doğan
Propaganda, özünde bir iletişim sürecini içermektedir. Propaganda, kitlelerin düşünce ve davranışlarının dönüştürülmesi veya yönlendirilmesi amacıyla sistematik ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen iletişim faaliyeti olarak ifade edilebilir. Propaganda, tarihin her döneminde olmakla birlikte Dünya Savaşlarından sonra daha fazla dikkat çeken bir olgu olmuştur. Dünya Savaşları’nda propagandanın yoğun bir şekilde kullanılması da kavramın olumsuz bir çağrışıma sahip olmasının sebebi olarak gösterilmektedir. Propagandanın nitelendirilmesine ilişkin olumsuz bakış açıları olmakla birlikte günümüz dünyasının da bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. Propaganda çalışmaları kapsamında hedef kitleye mesajların iletilmesi için çeşitli iletişim araçları kullanılmaktadır. Sağladığı imkân ve olanaklar dolayısıyla propaganda çalışmalarında kullanılan iletişim araçlarının başında da sosyal medya gelmektedir. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna Rusya savaşında sosyal medya her iki tarafın kullandığı iletişim mecralarından biri olmuştur. Bu çalışmada, Ukrayna, Rusya Savaşı’nda ilgili devletler tarafından yürütülen propaganda faaliyetleri sosyal medya kullanımı bağlamında incelenmiştir. Sosyal paylaşım ağı Twitter örneğinde gerçekleştirilen çalışma kapsamında Ukrayna Ankara Büyükelçiliği ile Rusya Ankara Büyükelçiliği’nin Twitter paylaşımları savaşın başladığı 24 Şubat ile 31 Mart 2022 tarihleri arasındaki süre kapsamında analiz edilmiştir. Çalışmada içerik analizi yöntemi uygulanmış ve elde edilen bulgular frekans tabloları oluşturularak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Twitter’ı daha yoğun olarak kullanmış; daha fazla paylaşım üreterek Rusya’nın Ukrayna’da sivillere ve sivil yerleşim yerlerine saldırılarını fotoğraf ve videolar ile birlikte paylaşarak propaganda çalışmalarının etkisinin artırmaya çalışmıştır. Rusya Ankara Büyükelçiliği ise paylaşımlarında Ukrayna’ya karşı başlatılan savaşın gerekçelerini açıklamaya ve buna ilişkin iddialarını fotoğraflar ve videolar ile paylaşarak güçlendirmeye çalışmıştır. Her iki ülke de paylaşımlarını büyük oranda Türkçe yapmışlardır. Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Twitter paylaşımlarında daha fazla hashtag kullanarak mesajlarının geniş kitlelere ulaşmasını hedeflemiştir.
{"title":"PROPOGANDA’NIN SOSYAL MEDYA HALİ: RUSYA VE UKRAYNA ANKARA BÜYÜKELÇİLİKLERİNİN TWİTTER PAYLAŞIMLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME","authors":"Adem Doğan","doi":"10.47107/inifedergi.1145992","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1145992","url":null,"abstract":"Propaganda, özünde bir iletişim sürecini içermektedir. Propaganda, kitlelerin düşünce ve davranışlarının dönüştürülmesi veya yönlendirilmesi amacıyla sistematik ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen iletişim faaliyeti olarak ifade edilebilir. Propaganda, tarihin her döneminde olmakla birlikte Dünya Savaşlarından sonra daha fazla dikkat çeken bir olgu olmuştur. Dünya Savaşları’nda propagandanın yoğun bir şekilde kullanılması da kavramın olumsuz bir çağrışıma sahip olmasının sebebi olarak gösterilmektedir. Propagandanın nitelendirilmesine ilişkin olumsuz bakış açıları olmakla birlikte günümüz dünyasının da bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. Propaganda çalışmaları kapsamında hedef kitleye mesajların iletilmesi için çeşitli iletişim araçları kullanılmaktadır. Sağladığı imkân ve olanaklar dolayısıyla propaganda çalışmalarında kullanılan iletişim araçlarının başında da sosyal medya gelmektedir. 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna Rusya savaşında sosyal medya her iki tarafın kullandığı iletişim mecralarından biri olmuştur. \u0000Bu çalışmada, Ukrayna, Rusya Savaşı’nda ilgili devletler tarafından yürütülen propaganda faaliyetleri sosyal medya kullanımı bağlamında incelenmiştir. Sosyal paylaşım ağı Twitter örneğinde gerçekleştirilen çalışma kapsamında Ukrayna Ankara Büyükelçiliği ile Rusya Ankara Büyükelçiliği’nin Twitter paylaşımları savaşın başladığı 24 Şubat ile 31 Mart 2022 tarihleri arasındaki süre kapsamında analiz edilmiştir. Çalışmada içerik analizi yöntemi uygulanmış ve elde edilen bulgular frekans tabloları oluşturularak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Twitter’ı daha yoğun olarak kullanmış; daha fazla paylaşım üreterek Rusya’nın Ukrayna’da sivillere ve sivil yerleşim yerlerine saldırılarını fotoğraf ve videolar ile birlikte paylaşarak propaganda çalışmalarının etkisinin artırmaya çalışmıştır. Rusya Ankara Büyükelçiliği ise paylaşımlarında Ukrayna’ya karşı başlatılan savaşın gerekçelerini açıklamaya ve buna ilişkin iddialarını fotoğraflar ve videolar ile paylaşarak güçlendirmeye çalışmıştır. Her iki ülke de paylaşımlarını büyük oranda Türkçe yapmışlardır. Ukrayna Ankara Büyükelçiliği Twitter paylaşımlarında daha fazla hashtag kullanarak mesajlarının geniş kitlelere ulaşmasını hedeflemiştir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"118 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"126862099","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-14DOI: 10.47107/inifedergi.1145948
Merve ÇELİK VAROL, Erdem Varol, Kıvanç Nazlım TÜZEL URALTAŞ
Bu çalışmanın odak noktası viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş ekseninde 1995-2002 yılları arasında doğan “K kuşağı”nın satın alma davranışlarına ışık tutmaktır. Bu amaçtan hareketle söz konusu çalışmada survey yöntemi kullanılmış ve K kuşağında yer alan 332 bireye çevrimiçi anket formu uygulanmıştır. Araştırmadan ortaya çıkan veriler SPSS Windows 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada, K kuşağında yer alan kadın bireylerin erkeklere oranla daha fazla çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışı gösterdiği, haneye giren gelir miktarı arttıkça viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş tutum ve davranış oranının arttığı, benzer biçimde lisans mezunu olan bireylerin diğer eğitim durumlarına göre daha fazla viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışı gösterdiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca söz konusu çalışmada K kuşağının çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışları ile viral pazarlama arasındaki ilişkinin pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
{"title":"VİRAL PAZARLAMANIN DİJİTAL DÜNYADA SATIN ALMA DAVRANIŞLARINA ETKİSİ: K KUŞAĞI ÜZERİNE BİR İNCELEME","authors":"Merve ÇELİK VAROL, Erdem Varol, Kıvanç Nazlım TÜZEL URALTAŞ","doi":"10.47107/inifedergi.1145948","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1145948","url":null,"abstract":"Bu çalışmanın odak noktası viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş ekseninde 1995-2002 yılları arasında doğan “K kuşağı”nın satın alma davranışlarına ışık tutmaktır. Bu amaçtan hareketle söz konusu çalışmada survey yöntemi kullanılmış ve K kuşağında yer alan 332 bireye çevrimiçi anket formu uygulanmıştır. Araştırmadan ortaya çıkan veriler SPSS Windows 22.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada, K kuşağında yer alan kadın bireylerin erkeklere oranla daha fazla çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışı gösterdiği, haneye giren gelir miktarı arttıkça viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş tutum ve davranış oranının arttığı, benzer biçimde lisans mezunu olan bireylerin diğer eğitim durumlarına göre daha fazla viral pazarlama ve çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışı gösterdiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca söz konusu çalışmada K kuşağının çevrimiçi alışveriş tutum ve davranışları ile viral pazarlama arasındaki ilişkinin pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"35 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130926942","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-11DOI: 10.47107/inifedergi.1151481
Mehmet Ramazan Yıldızgörür
Bu araştırma yurttaş gazeteciliği olarak tanımlanan haber üretme ve yayma pratiğinin araştırmacı gazetecilik düzeyinde de mümkün olup olmadığını bir örnek olay üzerinden sorgulamayı amaçlamaktadır. Araştırmacı gazetecilik, gazetecilik türleri içinde en çok zaman ve emek gerektiren, bunun yanında çoğu zaman değindiği konular nedeniyle gerek gazetecinin kendisi gerekse çalıştığı medya adına riskler üreten bir habercilik faaliyetidir. Bundan ötürü araştırmacı gazetecilik faaliyetleri hem dünyada hem de Türkiye’de giderek azalmaktadır. Çalışmada temel alınan bir diğer nokta genel olarak insanların gazeteciliğe olan ilgi ve güveninin azalmış olmasıdır. Okur ihtiyaç duyduğu enformasyon akışını diğer kaynaklardan sağlayabildiğini düşünmektedir. Bu durum profesyonel bir meslek olarak gazeteciliğin toplumsal görev ve işlevlerinde bir gerilemeye neden olabilmektedir. Profesyonel gazetecilik mesleğine en yakın haber akışı ise yurttaş gazeteciliği olarak adlandırılan olgudan gelmektedir. Çalışmada yurttaş gazeteciliği ve araştırmacı gazetecilik literatürü üzerinden bir tartışma yürütülmektedir. Çalışmanın amacı yurttaş gazeteciliği olarak tanımlanan olgunun araştırmacı gazetecilik ile ilişkisini tartışmaktır. Çalışmada örnek olay olarak incelenen durum gazeteci olmayan bir kişinin, araştırmacı gazetecilik kapsamına girebilecek bir faaliyet yürüterek, bir olayı kamuoyunun gündemine getirmesidir. Araştırmada olay biçimsel olarak değerlendirilmektedir. Araştırmanın ortaya koyduğu en somut bulgu gazetecilerin herhangi bir nedenle kamuoyunun gündemine getirmedikleri kimi olayların mesleği gazetecilik olmayan kişilerce gündeme getirilip kamuoyu oluşturulabildiğidir. Bu örnekte görüldüğü gibi yurttaş gazeteciliği rutin haber olarak tanımlanan olayların dışına çıkarak, araştırmacı gazetecilik olarak tanımlanan habercilik pratiğinin de sınırlarına girebilmektedir.
{"title":"YENİ MEDYA EKOSİSTEMİNDE ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK VE YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ YAKINSAMASI: ARAŞTIRMACI YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ","authors":"Mehmet Ramazan Yıldızgörür","doi":"10.47107/inifedergi.1151481","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1151481","url":null,"abstract":"Bu araştırma yurttaş gazeteciliği olarak tanımlanan haber üretme ve yayma pratiğinin araştırmacı gazetecilik düzeyinde de mümkün olup olmadığını bir örnek olay üzerinden sorgulamayı amaçlamaktadır. Araştırmacı gazetecilik, gazetecilik türleri içinde en çok zaman ve emek gerektiren, bunun yanında çoğu zaman değindiği konular nedeniyle gerek gazetecinin kendisi gerekse çalıştığı medya adına riskler üreten bir habercilik faaliyetidir. Bundan ötürü araştırmacı gazetecilik faaliyetleri hem dünyada hem de Türkiye’de giderek azalmaktadır. Çalışmada temel alınan bir diğer nokta genel olarak insanların gazeteciliğe olan ilgi ve güveninin azalmış olmasıdır. Okur ihtiyaç duyduğu enformasyon akışını diğer kaynaklardan sağlayabildiğini düşünmektedir. Bu durum profesyonel bir meslek olarak gazeteciliğin toplumsal görev ve işlevlerinde bir gerilemeye neden olabilmektedir. Profesyonel gazetecilik mesleğine en yakın haber akışı ise yurttaş gazeteciliği olarak adlandırılan olgudan gelmektedir. Çalışmada yurttaş gazeteciliği ve araştırmacı gazetecilik literatürü üzerinden bir tartışma yürütülmektedir. Çalışmanın amacı yurttaş gazeteciliği olarak tanımlanan olgunun araştırmacı gazetecilik ile ilişkisini tartışmaktır. Çalışmada örnek olay olarak incelenen durum gazeteci olmayan bir kişinin, araştırmacı gazetecilik kapsamına girebilecek bir faaliyet yürüterek, bir olayı kamuoyunun gündemine getirmesidir. Araştırmada olay biçimsel olarak değerlendirilmektedir. Araştırmanın ortaya koyduğu en somut bulgu gazetecilerin herhangi bir nedenle kamuoyunun gündemine getirmedikleri kimi olayların mesleği gazetecilik olmayan kişilerce gündeme getirilip kamuoyu oluşturulabildiğidir. Bu örnekte görüldüğü gibi yurttaş gazeteciliği rutin haber olarak tanımlanan olayların dışına çıkarak, araştırmacı gazetecilik olarak tanımlanan habercilik pratiğinin de sınırlarına girebilmektedir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"33 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"132331953","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-11DOI: 10.47107/inifedergi.1151035
Sena Özşi̇ri̇n, Hakan Koluman, Pınar Aslan
The development and success of television broadcasting in Turkey is a remarkable phenomenon. Television broadcasting, which started in Turkey nearly thirty years after it became widespread in the world, has shown a great development in the process until today. After a long period of single-channel broadcasting, more channels emerged, and private television channels were introduced to the audience as the capital entered. With this, there have been major changes in the broadcasting logic and it continues to be effective today. In this study, in order to understand the current situation of Turkish televisions and possible changes that may occur in the understanding of broadcasting in the future, the data obtained from the broadcast streams of the dates when a significant break in the history of Turkish television was experienced, were analyzed by categorical content analysis. In order to understand the impact of the emergence and development of private television broadcasting on the television industry, the data set of the study is the broadcast flow information of the year 1990, when the Magic Box Star 1 channel was established. For this purpose, the program of 3-9 June 1990 in the 23rd issue of 7 Gong on TV, which is a television viewing guide, was taken as a sample. The reason for choosing the aforementioned week and number for this study is that it was presented to the reader among satellite channels on 6 June 1990 for the first time in the broadcast stream of Star 1 channel. Data from weekly television broadcasts from 7 Gong on TV were evaluated using Williams' comparative program review method. With this method, Williams categorized television program types under various titles and analyzed them according to channel and program durations. In this study, broadcast streams of 6 different channels, which adopt the understanding of public broadcasting and commercial broadcasting, are handled comparatively within the framework of Williams' method. In this context, it is aimed to contribute to the literature on the history of television studies in Turkey, with this study, which conveys the changes in the broadcasting understanding with the start of broadcasting in Turkey through a programming. As a result, it can be said that the international cultural flow took place in one direction, as imported content dominated the broadcast stream during the transition period. However, despite the transformation of publishing technologies, it has been observed that the understanding of content has not changed.
{"title":"A Retrospective Study On Turkish Televisions In Times Of Multi Channel Broadcastıng","authors":"Sena Özşi̇ri̇n, Hakan Koluman, Pınar Aslan","doi":"10.47107/inifedergi.1151035","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1151035","url":null,"abstract":"The development and success of television broadcasting in Turkey is a remarkable phenomenon. Television broadcasting, which started in Turkey nearly thirty years after it became widespread in the world, has shown a great development in the process until today. After a long period of single-channel broadcasting, more channels emerged, and private television channels were introduced to the audience as the capital entered. With this, there have been major changes in the broadcasting logic and it continues to be effective today. In this study, in order to understand the current situation of Turkish televisions and possible changes that may occur in the understanding of broadcasting in the future, the data obtained from the broadcast streams of the dates when a significant break in the history of Turkish television was experienced, were analyzed by categorical content analysis. In order to understand the impact of the emergence and development of private television broadcasting on the television industry, the data set of the study is the broadcast flow information of the year 1990, when the Magic Box Star 1 channel was established. For this purpose, the program of 3-9 June 1990 in the 23rd issue of 7 Gong on TV, which is a television viewing guide, was taken as a sample. The reason for choosing the aforementioned week and number for this study is that it was presented to the reader among satellite channels on 6 June 1990 for the first time in the broadcast stream of Star 1 channel. Data from weekly television broadcasts from 7 Gong on TV were evaluated using Williams' comparative program review method. With this method, Williams categorized television program types under various titles and analyzed them according to channel and program durations. In this study, broadcast streams of 6 different channels, which adopt the understanding of public broadcasting and commercial broadcasting, are handled comparatively within the framework of Williams' method. In this context, it is aimed to contribute to the literature on the history of television studies in Turkey, with this study, which conveys the changes in the broadcasting understanding with the start of broadcasting in Turkey through a programming. As a result, it can be said that the international cultural flow took place in one direction, as imported content dominated the broadcast stream during the transition period. However, despite the transformation of publishing technologies, it has been observed that the understanding of content has not changed.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"43 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"123180526","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-03DOI: 10.47107/inifedergi.1150508
Nisa Yilmaz, Mevlüt Akyol
Sosyal medya, günümüzde bir marka kimliği oluşturmak ve kurumsal ilişkileri yönetmek açısından elverişli hale gelmiştir. Birçok marka kurumsal imaj ve ilişkilerini sosyal medya aracılığıyla yürütmektedir. Kurum ya da markalar marka stratejilerini sosyal medyaya yönelik oluşturarak, marka yönetim sürecini yürütmektedir. Belirlenen hedef kitleye ulaşmak, kurumsal imajı sağlamak, sosyal medya kullanımını mecburi kılmıştır. Teknolojik olarak yaşanan değişimler ve yenilikleri kullanabilmek, modern yaşamı, pazarlama anlayışında da bir takım değişikliğe neden olmuştur. Geleneksel marka yönetimi süreci sosyal mecraya taşınarak, sosyal medya bir kimlik inşası oluşturma aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Söz konusu durum turizm şehirleri ve şehir pazarlaması için de geçerli olmaktadır. Turizm açısından turist potansiyeline sahip olan Avrupa şehirleri, kurumsal bir kimlik oluşturarak, sosyal medya aracılığıyla insanlara sunmaktadır. Bu anlamda şehirlerin marka kişiliğinin nasıl oluşturulduğu ve nasıl yansıtıldığını anlamak gerekmektedir. Şehir-yer markalaşması, teorik olarak temeli ürünler için geliştirilen geleneksel markalaştırma ilkelerine dayanmaktadır. Bu amaçla en çok ziyaret edilen Paris, Londra, Madrid, Yunanistan, Roma ve İstanbul olmak üzere 6 Avrupa şehrine ait sosyal medya hesapları incelenerek, içerik analizine tabi tutulmuş elde edilen veriler destinasyon marka kişilik boyutu bağlamında ele alınmıştır. Avrupa’nın turizm destinasyon şehirlerinin sosyal medyayı ne sıklıkla kullandığı, gönderilerinde nasıl bir şehir kimliği kurdukları açıklanmak istenmiştir. Şehir tanıtımı yapan hesaplar içerisinde en yüksek gönderi sayısı @roma’ya ait olmuştur. En düşük gönderi sayısına sahip Instagram hesabı ise @loveistanbul olduğu görülmüştür. Marka kişiliği yansıtan şehir destinasyonlarının Instagram gönderilerine uygulanan içerik analizi sonucunda en fazla kullanılan marka kişiliği “olağanüstü”, “popüler” ve birden fazla kullanım olmuştur. Bu marka kişilikleri sunumuna en çok fotoğraf paylaşımlarında yer verildiği görülmüştür.
{"title":"Avrupa Şehirlerinin Sosyal Medyada Marka Kişiliği Sunumu","authors":"Nisa Yilmaz, Mevlüt Akyol","doi":"10.47107/inifedergi.1150508","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1150508","url":null,"abstract":"Sosyal medya, günümüzde bir marka kimliği oluşturmak ve kurumsal ilişkileri yönetmek açısından elverişli hale gelmiştir. Birçok marka kurumsal imaj ve ilişkilerini sosyal medya aracılığıyla yürütmektedir. Kurum ya da markalar marka stratejilerini sosyal medyaya yönelik oluşturarak, marka yönetim sürecini yürütmektedir. Belirlenen hedef kitleye ulaşmak, kurumsal imajı sağlamak, sosyal medya kullanımını mecburi kılmıştır. Teknolojik olarak yaşanan değişimler ve yenilikleri kullanabilmek, modern yaşamı, pazarlama anlayışında da bir takım değişikliğe neden olmuştur. Geleneksel marka yönetimi süreci sosyal mecraya taşınarak, sosyal medya bir kimlik inşası oluşturma aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Söz konusu durum turizm şehirleri ve şehir pazarlaması için de geçerli olmaktadır. Turizm açısından turist potansiyeline sahip olan Avrupa şehirleri, kurumsal bir kimlik oluşturarak, sosyal medya aracılığıyla insanlara sunmaktadır. Bu anlamda şehirlerin marka kişiliğinin nasıl oluşturulduğu ve nasıl yansıtıldığını anlamak gerekmektedir. Şehir-yer markalaşması, teorik olarak temeli ürünler için geliştirilen geleneksel markalaştırma ilkelerine dayanmaktadır. Bu amaçla en çok ziyaret edilen Paris, Londra, Madrid, Yunanistan, Roma ve İstanbul olmak üzere 6 Avrupa şehrine ait sosyal medya hesapları incelenerek, içerik analizine tabi tutulmuş elde edilen veriler destinasyon marka kişilik boyutu bağlamında ele alınmıştır. Avrupa’nın turizm destinasyon şehirlerinin sosyal medyayı ne sıklıkla kullandığı, gönderilerinde nasıl bir şehir kimliği kurdukları açıklanmak istenmiştir. Şehir tanıtımı yapan hesaplar içerisinde en yüksek gönderi sayısı @roma’ya ait olmuştur. En düşük gönderi sayısına sahip Instagram hesabı ise @loveistanbul olduğu görülmüştür. Marka kişiliği yansıtan şehir destinasyonlarının Instagram gönderilerine uygulanan içerik analizi sonucunda en fazla kullanılan marka kişiliği “olağanüstü”, “popüler” ve birden fazla kullanım olmuştur. Bu marka kişilikleri sunumuna en çok fotoğraf paylaşımlarında yer verildiği görülmüştür.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"62 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-03","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116593993","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}