Pub Date : 2024-07-01DOI: 10.47107/inifedergi.1420380
Emre Doğan
Memento (2000), The Dark Knight Trilogy (2005, 2008, 2012), Inception (2010), Interstellar (2014) ve Oppenheimer (2023) gibi filmleriyle gişe rekorları kıran yönetmen Christopher Nolan, 2000’li yılların en popüler sinema yaratıcılarındandır. Liberal düzenin kurtarılması ve/veya yeniden tesis edilmesi, geleceğin güvence altına alınarak insanlığa duyulan inancın tazelenmesi ve ‘gerçek adalet’in yerini bulması gibi tema ve kurguları çeşitlendirerek işleyen Nolan, hikayelerini temelde bilimkurgu, aksiyon ve gerilim gibi türlerin gerekliliklerine uygun bir biçimde aktarmaktadır. Bilimi, bilimsel bilgiyi ve yöntemi temel gerçeklik ve hatta kurtuluş aracı olarak gören, batı liberalizminin eldeki en muteber düzen olduğunu savunan ve büyük anlatılar peşinde koşarak modernitenin ve modern zihniyet dünyasının savunusuna girişilen Nolan’ın filmlerinde bunların karşısına düşman olarak –modern bir bakış açısının izleğinden- postmodernitenin, postmodern zihniyetin ve bu zihniyetin edimlerinin konumlandırıldığı görülmektedir. The Dark Knight Trilogy’de Joker ve Bane gibi karakterlerin kurduğu/kurmaya çalıştığı düzeni, Interstellar’da insanlığın teslim olduğu distopyayı ve bu distopyadan kurtulmak için geliştirilen sözümona çözümü ve/veya Dunkirk’te Naziler’in işgal durumunu geçicilik, kaos, parçalanmış gerçeklik, şizofrenikleşme ve bilimsel bakış karşıtlığı temelinde postmoderniteyle ilişkilendiren ve bu kavramlar üzerinden postmodernite/postmodern düşünce eleştirisi yapan Nolan, bu zihinsel kurulumunu 2020 yılında vizyona giren filmi Tenet’te de açıkça belli ederek bir kere daha modernitenin savunusuna girişmiştir. Bu çalışma, modernite savunusu yaparken postmodern aklı eleştirdiği ve hatta düşmanlaştırdığı öne sürülen Christopher Nolan’ı ve filmografisini 2020 yılında vizyona giren Tenet filmi üzerinden, modernite-postmodernite temelinde değerlendirmeyi ve bu film özelinde, Nolan sinemasında bu iki kavramın konumlandırılma biçimini kavramayı hedeflemektedir. Çalışmada deskriptif yöntem kullanılmış, film çözümlemesinde ise ideolojik, sosyolojik ve tarihsel film eleştirisi yaklaşımlarından oluşan bir kümülasyondan yararlanılmıştır.
{"title":"CHRISTOPHER NOLAN SİNEMASINDA MODERNİTENİN SAVUNUSU VE POSTMODERNİTENİN DÜŞMANLAŞTIRILMASI: TENET ÖRNEĞİ","authors":"Emre Doğan","doi":"10.47107/inifedergi.1420380","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1420380","url":null,"abstract":"Memento (2000), The Dark Knight Trilogy (2005, 2008, 2012), Inception (2010), Interstellar (2014) ve Oppenheimer (2023) gibi filmleriyle gişe rekorları kıran yönetmen Christopher Nolan, 2000’li yılların en popüler sinema yaratıcılarındandır. Liberal düzenin kurtarılması ve/veya yeniden tesis edilmesi, geleceğin güvence altına alınarak insanlığa duyulan inancın tazelenmesi ve ‘gerçek adalet’in yerini bulması gibi tema ve kurguları çeşitlendirerek işleyen Nolan, hikayelerini temelde bilimkurgu, aksiyon ve gerilim gibi türlerin gerekliliklerine uygun bir biçimde aktarmaktadır. Bilimi, bilimsel bilgiyi ve yöntemi temel gerçeklik ve hatta kurtuluş aracı olarak gören, batı liberalizminin eldeki en muteber düzen olduğunu savunan ve büyük anlatılar peşinde koşarak modernitenin ve modern zihniyet dünyasının savunusuna girişilen Nolan’ın filmlerinde bunların karşısına düşman olarak –modern bir bakış açısının izleğinden- postmodernitenin, postmodern zihniyetin ve bu zihniyetin edimlerinin konumlandırıldığı görülmektedir. The Dark Knight Trilogy’de Joker ve Bane gibi karakterlerin kurduğu/kurmaya çalıştığı düzeni, Interstellar’da insanlığın teslim olduğu distopyayı ve bu distopyadan kurtulmak için geliştirilen sözümona çözümü ve/veya Dunkirk’te Naziler’in işgal durumunu geçicilik, kaos, parçalanmış gerçeklik, şizofrenikleşme ve bilimsel bakış karşıtlığı temelinde postmoderniteyle ilişkilendiren ve bu kavramlar üzerinden postmodernite/postmodern düşünce eleştirisi yapan Nolan, bu zihinsel kurulumunu 2020 yılında vizyona giren filmi Tenet’te de açıkça belli ederek bir kere daha modernitenin savunusuna girişmiştir. \u0000 \u0000Bu çalışma, modernite savunusu yaparken postmodern aklı eleştirdiği ve hatta düşmanlaştırdığı öne sürülen Christopher Nolan’ı ve filmografisini 2020 yılında vizyona giren Tenet filmi üzerinden, modernite-postmodernite temelinde değerlendirmeyi ve bu film özelinde, Nolan sinemasında bu iki kavramın konumlandırılma biçimini kavramayı hedeflemektedir. Çalışmada deskriptif yöntem kullanılmış, film çözümlemesinde ise ideolojik, sosyolojik ve tarihsel film eleştirisi yaklaşımlarından oluşan bir kümülasyondan yararlanılmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"32 24","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-07-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141710402","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-14DOI: 10.47107/inifedergi.1416247
Nihal Acar, Sait Bardakçı
İnternet kullanımının hızla yaygınlaşması, sunduğu imkânların yanında sağlık açısından bazı sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan en belirgini, kullanıcıların sürekli ve tekrarlayan internet kullanım isteğidir. Bu istek bir hastalık ya da bir bağımlılık olarak tanımlanmasa da 2014 yılı itibari ile bazı semptomları olan bir bozukluk olarak kabul görmüştür. İnternet bozukluğunun, nörobiyolojik bir davranışsal bağımlılık olduğuna yönelik çeşitli araştırmalar da literatürde yer edinmiştir. Pontes ve Griffiths (2017) internet bozukluğunun kullanıcılarda oluşturabileceği psikiyatrik semptomları betimlemek için “Internet Disorder Scale/IDS-15” isimli ölçeği geliştirmiştir. Ölçek, farklı araştırmacılar tarafından farklı kültürlere uyarlanmıştır. Türkçe literatür incelendiğinde aşırı internet kullanımının kullanıcılarda oluşturabileceği etkilere yönelik bozukluk özelinde bir ölçeğin olmadığı görülmüştür. İşte bu araştırma, IDS-15’in Türkçeye uyarlamasının psikometrik analizlerinin yapılması amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada; ölçeğin Türkçe formunun dil eşdeğerliliği, yapı geçerliği, yakınsak ve ayırma geçerliği, ölçüt bağlantılı geçerliği, güvenirliği ve madde özellikleri incelenmiştir. Araştırma; 145 kadın, 162 erkek olmak üzere toplam 307 yetişkin birey ile yürütülmüştür. Analizler sonucunda, ölçeğin İngilizce ve Türkçe formları arasında dil eşdeğerliğinin olduğu belirlenmiştir. IDS-15’in faktör yapısı DFA ile test edilmiştir. Analiz sonucunda Türkçe ölçeğin 4 alt boyut altında toplanan 13 maddeden oluştuğu tespit edilmiş ve İBÖ-13 olarak adlandırılmıştır. İBÖ-13’ün uyum iyiliği indeksleri χ2/sd=1,364; GFI=0,963; NFI=0,957; CFI=0,988; RMSEA=0,034 şeklinde raporlanmıştır. Elde edilen AVE ve CR değerleri ölçeğin yakınsak geçerliği ile ayırma geçerliğine de sahip olduğunu göstermiştir. İBÖ-13’ün tamamı için Cronbach’s Alpha katsayısı 0,88 olarak hesaplanmıştır. Bu katsayı alt boyutlarda sırası ile 0,76; 0,84; 0,75; 0,87 olarak saptanmıştır. Bu değerler İBÖ-13’ün yeterli düzeyde iç tutarlılığa sahip olduğunu ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymuştur. İBÖ-13’ün ölçüt bağlantılı geçerlik analizi sonucunda ölçek genel puanı ile internet kullanmaya başlama yaşı ve yaşam doyumu değişkenleri arasında negatif; haftalık internette geçirilen süre ve sosyal medya bozukluğu değişkenleri arasında ise pozitif anlamlı ilişkilerin olduğu anlaşılmıştır. Buradan hareketle İBÖ-13’ün yeterli düzeyde ölçüt bağıntılı geçerliğe sahip olduğu belirlenmiştir.
{"title":"İNTERNET BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİNİN (İBÖ-13) TÜRKÇEYE UYARLANMASI VE PSİKOMETRİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ","authors":"Nihal Acar, Sait Bardakçı","doi":"10.47107/inifedergi.1416247","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1416247","url":null,"abstract":"İnternet kullanımının hızla yaygınlaşması, sunduğu imkânların yanında sağlık açısından bazı sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan en belirgini, kullanıcıların sürekli ve tekrarlayan internet kullanım isteğidir. Bu istek bir hastalık ya da bir bağımlılık olarak tanımlanmasa da 2014 yılı itibari ile bazı semptomları olan bir bozukluk olarak kabul görmüştür. İnternet bozukluğunun, nörobiyolojik bir davranışsal bağımlılık olduğuna yönelik çeşitli araştırmalar da literatürde yer edinmiştir. Pontes ve Griffiths (2017) internet bozukluğunun kullanıcılarda oluşturabileceği psikiyatrik semptomları betimlemek için “Internet Disorder Scale/IDS-15” isimli ölçeği geliştirmiştir. Ölçek, farklı araştırmacılar tarafından farklı kültürlere uyarlanmıştır. Türkçe literatür incelendiğinde aşırı internet kullanımının kullanıcılarda oluşturabileceği etkilere yönelik bozukluk özelinde bir ölçeğin olmadığı görülmüştür. İşte bu araştırma, IDS-15’in Türkçeye uyarlamasının psikometrik analizlerinin yapılması amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada; ölçeğin Türkçe formunun dil eşdeğerliliği, yapı geçerliği, yakınsak ve ayırma geçerliği, ölçüt bağlantılı geçerliği, güvenirliği ve madde özellikleri incelenmiştir. Araştırma; 145 kadın, 162 erkek olmak üzere toplam 307 yetişkin birey ile yürütülmüştür. Analizler sonucunda, ölçeğin İngilizce ve Türkçe formları arasında dil eşdeğerliğinin olduğu belirlenmiştir. IDS-15’in faktör yapısı DFA ile test edilmiştir. Analiz sonucunda Türkçe ölçeğin 4 alt boyut altında toplanan 13 maddeden oluştuğu tespit edilmiş ve İBÖ-13 olarak adlandırılmıştır. İBÖ-13’ün uyum iyiliği indeksleri χ2/sd=1,364; GFI=0,963; NFI=0,957; CFI=0,988; RMSEA=0,034 şeklinde raporlanmıştır. Elde edilen AVE ve CR değerleri ölçeğin yakınsak geçerliği ile ayırma geçerliğine de sahip olduğunu göstermiştir. İBÖ-13’ün tamamı için Cronbach’s Alpha katsayısı 0,88 olarak hesaplanmıştır. Bu katsayı alt boyutlarda sırası ile 0,76; 0,84; 0,75; 0,87 olarak saptanmıştır. Bu değerler İBÖ-13’ün yeterli düzeyde iç tutarlılığa sahip olduğunu ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymuştur. İBÖ-13’ün ölçüt bağlantılı geçerlik analizi sonucunda ölçek genel puanı ile internet kullanmaya başlama yaşı ve yaşam doyumu değişkenleri arasında negatif; haftalık internette geçirilen süre ve sosyal medya bozukluğu değişkenleri arasında ise pozitif anlamlı ilişkilerin olduğu anlaşılmıştır. Buradan hareketle İBÖ-13’ün yeterli düzeyde ölçüt bağıntılı geçerliğe sahip olduğu belirlenmiştir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"98 4","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140978226","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-05-02DOI: 10.47107/inifedergi.1416306
Erhan Atabey
Toplum yaşamının var oluşundan bu yana yöneten yönetilen ilişkileri bilim insanları için anlaşılması, anlamlandırılması gereken en önemli konulardan biri olagelmiştir. Yaşanan toplumsal, ekonomik ve tarihi gelişmeler yöneten yönetilen ilişkilerinin de dönüşümünü beraberinde getirmiştir. Direkt olarak insan bedeninin hedef alındığı geleneksel disiplin toplumu anlayışı, on sekizinci yüzyılda yaşanan iktisadi değişim süreci ile bireylerin daha çok gündelik yaşam pratiklerinin düzenlenmesi şeklinde evrilirken, kapitalist üretim anlayışı ve tüketimin odağında biyopolitik uygulamalar hayata geçirilmiştir. Sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme eğilimleri bireylerin zihinsel optimizasyonunun manipüle edilmesini amaçlayan psikopolitikanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tüketimin ana belirleyen olduğu toplum yapısında, daha çok tüketmenin ve tüketilen oranında değer görmenin kutsandığı mevcut sistemde, bireyler farklı kanallarla sürekli daha çok tüketmeye özendirilmekte ve teşvik edilmektedir. Bu anlamda tüketim sadece belli ihtiyaçların giderilmesi değil, toplumsal beklenti, statü, imaj ve haz gibi unsurların da tamamlayıcısı olarak işlev görmektedir. Bu noktada ortaya çıkan gösterişçi tüketim olgusu, tüketim kültürü içerisinde bireylere kendilerini topluma gösterebilme ve toplumdan beklentilerini karşılayabilme biçiminde işlev görmektedir. Günümüzde günlük yaşamın ana belirleyeni haline gelen sosyal medya, gösterişçi tüketimin en açık bir şekilde gözlemlenebildiği alan olarak dikkat çekmektedir. Bu bağlamda bu çalışma, psikopolitika, gösterişçi tüketim ve sosyal medya olgularını aynı düzlemde ele almayı; aralarındaki ilişkiye dikkat çekmeyi ve bu kapsamda teorik bir arka plan oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışma öncesi yapılan literatür taramasında, bu üç kavramı birbiriyle ilişkilendiren bir çalışmayla karşılaşılmaması, çalışmanın özgünlüğünün bir işareti olarak değerlendirilebilirken; teorik bir düzlemde oluşturulan bu çalışmanın söz konusu üç olguyu birbirleriyle ilişkilendiren yapısının, sonraki dönemlerde bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılar açısından fikir verebilecek nitelikte olması bakımından da önemli olduğu düşünülmektedir.
{"title":"Sosyal Medyada Psikopolitika ve Gösterişçi Tüketimin İzini Sürmek","authors":"Erhan Atabey","doi":"10.47107/inifedergi.1416306","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1416306","url":null,"abstract":"Toplum yaşamının var oluşundan bu yana yöneten yönetilen ilişkileri bilim insanları için anlaşılması, anlamlandırılması gereken en önemli konulardan biri olagelmiştir. Yaşanan toplumsal, ekonomik ve tarihi gelişmeler yöneten yönetilen ilişkilerinin de dönüşümünü beraberinde getirmiştir. Direkt olarak insan bedeninin hedef alındığı geleneksel disiplin toplumu anlayışı, on sekizinci yüzyılda yaşanan iktisadi değişim süreci ile bireylerin daha çok gündelik yaşam pratiklerinin düzenlenmesi şeklinde evrilirken, kapitalist üretim anlayışı ve tüketimin odağında biyopolitik uygulamalar hayata geçirilmiştir. Sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler ve dijitalleşme eğilimleri bireylerin zihinsel optimizasyonunun manipüle edilmesini amaçlayan psikopolitikanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tüketimin ana belirleyen olduğu toplum yapısında, daha çok tüketmenin ve tüketilen oranında değer görmenin kutsandığı mevcut sistemde, bireyler farklı kanallarla sürekli daha çok tüketmeye özendirilmekte ve teşvik edilmektedir. Bu anlamda tüketim sadece belli ihtiyaçların giderilmesi değil, toplumsal beklenti, statü, imaj ve haz gibi unsurların da tamamlayıcısı olarak işlev görmektedir. Bu noktada ortaya çıkan gösterişçi tüketim olgusu, tüketim kültürü içerisinde bireylere kendilerini topluma gösterebilme ve toplumdan beklentilerini karşılayabilme biçiminde işlev görmektedir. Günümüzde günlük yaşamın ana belirleyeni haline gelen sosyal medya, gösterişçi tüketimin en açık bir şekilde gözlemlenebildiği alan olarak dikkat çekmektedir. Bu bağlamda bu çalışma, psikopolitika, gösterişçi tüketim ve sosyal medya olgularını aynı düzlemde ele almayı; aralarındaki ilişkiye dikkat çekmeyi ve bu kapsamda teorik bir arka plan oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışma öncesi yapılan literatür taramasında, bu üç kavramı birbiriyle ilişkilendiren bir çalışmayla karşılaşılmaması, çalışmanın özgünlüğünün bir işareti olarak değerlendirilebilirken; teorik bir düzlemde oluşturulan bu çalışmanın söz konusu üç olguyu birbirleriyle ilişkilendiren yapısının, sonraki dönemlerde bu alanda çalışmak isteyen araştırmacılar açısından fikir verebilecek nitelikte olması bakımından da önemli olduğu düşünülmektedir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"79 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-05-02","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"141021327","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2024-03-29DOI: 10.47107/inifedergi.1417863
Seher Karataş, Şeyda Aydoğan
Sharenting (paylaşananababalık), bireylerin çocuklarını ve ebevenliğini mahremiyet sınırlarını aşarak sosyal medya platformlarında sergilemesinden ortaya çıkan bir kavramdır. Bu çalışmada 2017-2023 yılları arasında çalışılmaya başlayan bu kavramın bibliyometrik özetini vermek amaçlanmaktadır. Araştırmada bibliyometrik analiz yöntemi ve VOSviewer haritalama analizi kullanılmıştır. Web of Science veri tabanından 95 araştırma makalesi çalışmanın örneklemine dahil edilerek, referanslar, atıf yapılan ülkeler, kurumlar, yazarlar haritası, anahtar kelimeler haritası, yıllara göre çalışma sayısı, çalışma alanlarının açığa çıkarılması, çalışma türleri, çalışma yapılan diller hakkında derin bir bilgi haritası sunulmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, sharenting kavramı ile ilgili çalışmalar yıllar geçtikçe artmaktadır. 2017’ de 2 çalışma yapılırken, 2022 ve 2023 yıllarında 23 çalışma yapılmıştır. Konuyla ilgili en fazla yayın çıkaran üniversiteler arasında University of Antwerp (n=6), University of Bologna (n=6); en çok yayın yapan ülkeler arasında USA (n=18) ilk sırada yer alırken, en çok atıf alan yazarlar arasında Blum-Ross, Alicia (124 atıf), Livingstone, Sonia (124 atıf), Verswijvel, Karen (77 atıf) yer almaktadır. Ortak anahtar sözcükler incelendiğinde, sharenting (n=60), social media (n=32), children (n=16), parents (n=13), privacy (n=12) kelimeleri kullanılırken, sharenting (paylaşananababalık) kavramı ile ilgili 95 yayında toplam 816 atıf yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler kapsamında sharenting (paylaşananababalık) konusun son zamanlarda popüler hale gelen bir kavram olduğu açığa çıkmaktadır. Türkiye’ de sayılı çalışma yapılan bu konu, araştırmacılara yol gösterici kaynak haritası sunduğu için önem taşımaktadır.
{"title":"SOSYAL MEDYADA İHLAL “SHARENTİNG” ÜZERİNE BİBLİYOMETRİK BİR ANALİZ","authors":"Seher Karataş, Şeyda Aydoğan","doi":"10.47107/inifedergi.1417863","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1417863","url":null,"abstract":"Sharenting (paylaşananababalık), bireylerin çocuklarını ve ebevenliğini mahremiyet sınırlarını aşarak sosyal medya platformlarında sergilemesinden ortaya çıkan bir kavramdır. Bu çalışmada 2017-2023 yılları arasında çalışılmaya başlayan bu kavramın bibliyometrik özetini vermek amaçlanmaktadır. Araştırmada bibliyometrik analiz yöntemi ve VOSviewer haritalama analizi kullanılmıştır. Web of Science veri tabanından 95 araştırma makalesi çalışmanın örneklemine dahil edilerek, referanslar, atıf yapılan ülkeler, kurumlar, yazarlar haritası, anahtar kelimeler haritası, yıllara göre çalışma sayısı, çalışma alanlarının açığa çıkarılması, çalışma türleri, çalışma yapılan diller hakkında derin bir bilgi haritası sunulmaktadır. \u0000Araştırma sonuçlarına göre, sharenting kavramı ile ilgili çalışmalar yıllar geçtikçe artmaktadır. 2017’ de 2 çalışma yapılırken, 2022 ve 2023 yıllarında 23 çalışma yapılmıştır. Konuyla ilgili en fazla yayın çıkaran üniversiteler arasında University of Antwerp (n=6), University of Bologna (n=6); en çok yayın yapan ülkeler arasında USA (n=18) ilk sırada yer alırken, en çok atıf alan yazarlar arasında Blum-Ross, Alicia (124 atıf), Livingstone, Sonia (124 atıf), Verswijvel, Karen (77 atıf) yer almaktadır. Ortak anahtar sözcükler incelendiğinde, sharenting (n=60), social media (n=32), children (n=16), parents (n=13), privacy (n=12) kelimeleri kullanılırken, sharenting (paylaşananababalık) kavramı ile ilgili 95 yayında toplam 816 atıf yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler kapsamında sharenting (paylaşananababalık) konusun son zamanlarda popüler hale gelen bir kavram olduğu açığa çıkmaktadır. Türkiye’ de sayılı çalışma yapılan bu konu, araştırmacılara yol gösterici kaynak haritası sunduğu için önem taşımaktadır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"4 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140367152","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-29DOI: 10.47107/inifedergi.1333358
Rıfat Murat Ertaş
Esas olarak yazılı metin üzerine inşa edilen ve aynı zamanda haber görselleri gibi tamamlayıcı unsurlarla birlikte de etkisi genişletilen ve sonucunda okuyucuya bir çeşit yönlendirici trafik levhaları gibi hizmet eden haber çerçeveleri, söylemin yaslandığı veya bir bütün olarak söylemin ana iskeletini oluşturan olarak kabul edilebilir. Çerçeveler, haber konusunun hangi bağlamda hedef kitleye aktarılacağını belirleyen anlam kalıpları olmasının yanı sıra başat toplumsal uylaşımlardan beslenerek egemen olanın lehine maddi gerçekliğin yeniden üretimine olanak sağlar. Türkiye’de gerçekleştirilen 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi hakkında ABD’nin internet basınında yayınlanan haberlerde öne çıkarılan çerçeveleri çözümlemek bu çalışmanın temel amacıdır. 2023 Nisan ayı verilerine göre en çok ziyaret edilen 3 ABD merkezli haber kuruluşu The New York Times, CNN ve Fox News’in web adreslerinde mayıs ayında yayınlanan seçim konulu haberler, bu incelemede örneklem olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada içerik analizinin alternatif bir tekniği olan çerçeveleme çözümlemesi yöntem olarak tercih edilmiştir. Haber çerçevelerinin oluşturulmasında ise çerçevelerin eldeki materyallerden üretildiği tümevarım yaklaşımı esas alınmıştır. Araştırma sonucunda ekonomi, uluslararası ilişkiler, deprem, demokrasi ve ideolojik eğilimler başlıklarında 5 ortak çerçeve tespit edilmiş ve enflasyon, Türkiye’nin dış politikası ve askeri operasyonları, mağduriyet, anti-demokrasi, yanlış bilinç ise haber çerçevelerin problemleri olarak sunulmuştur. Çerçeve problemlerinin nedensel açıklamaları olarak ekonomik politikalar, Türkiye ve Rusya yakınlaşması, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleri, Türkiye’nin Suriye politikaları, otoriterlik ve ideolojiler karşımıza çıkarken seçmenin alım gücü, Türkiye’nin Batı değerlerinden kopuşu, deprem mağduru insanlar, adil olmayan seçim yarışı kavramı ve liderlerle seçmen arasındaki ideolojik bağlar, çerçevelerin ahlaki değerlendirmeleri olarak tespit edilmiştir. Çerçeveler kapsamında öne çıkan en önemli beklenti veya öneri ise politikaların ya da iktidarın değişimi olmuştur.
{"title":"FRAMING OF THE 2023 PRESIDENTIAL ELECTIONS IN THE AMERICAN PRESS","authors":"Rıfat Murat Ertaş","doi":"10.47107/inifedergi.1333358","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1333358","url":null,"abstract":"Esas olarak yazılı metin üzerine inşa edilen ve aynı zamanda haber görselleri gibi tamamlayıcı unsurlarla birlikte de etkisi genişletilen ve sonucunda okuyucuya bir çeşit yönlendirici trafik levhaları gibi hizmet eden haber çerçeveleri, söylemin yaslandığı veya bir bütün olarak söylemin ana iskeletini oluşturan olarak kabul edilebilir. Çerçeveler, haber konusunun hangi bağlamda hedef kitleye aktarılacağını belirleyen anlam kalıpları olmasının yanı sıra başat toplumsal uylaşımlardan beslenerek egemen olanın lehine maddi gerçekliğin yeniden üretimine olanak sağlar. Türkiye’de gerçekleştirilen 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi hakkında ABD’nin internet basınında yayınlanan haberlerde öne çıkarılan çerçeveleri çözümlemek bu çalışmanın temel amacıdır. 2023 Nisan ayı verilerine göre en çok ziyaret edilen 3 ABD merkezli haber kuruluşu The New York Times, CNN ve Fox News’in web adreslerinde mayıs ayında yayınlanan seçim konulu haberler, bu incelemede örneklem olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada içerik analizinin alternatif bir tekniği olan çerçeveleme çözümlemesi yöntem olarak tercih edilmiştir. Haber çerçevelerinin oluşturulmasında ise çerçevelerin eldeki materyallerden üretildiği tümevarım yaklaşımı esas alınmıştır. Araştırma sonucunda ekonomi, uluslararası ilişkiler, deprem, demokrasi ve ideolojik eğilimler başlıklarında 5 ortak çerçeve tespit edilmiş ve enflasyon, Türkiye’nin dış politikası ve askeri operasyonları, mağduriyet, anti-demokrasi, yanlış bilinç ise haber çerçevelerin problemleri olarak sunulmuştur. Çerçeve problemlerinin nedensel açıklamaları olarak ekonomik politikalar, Türkiye ve Rusya yakınlaşması, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleri, Türkiye’nin Suriye politikaları, otoriterlik ve ideolojiler karşımıza çıkarken seçmenin alım gücü, Türkiye’nin Batı değerlerinden kopuşu, deprem mağduru insanlar, adil olmayan seçim yarışı kavramı ve liderlerle seçmen arasındaki ideolojik bağlar, çerçevelerin ahlaki değerlendirmeleri olarak tespit edilmiştir. Çerçeveler kapsamında öne çıkan en önemli beklenti veya öneri ise politikaların ya da iktidarın değişimi olmuştur.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"77 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139214817","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-14DOI: 10.47107/inifedergi.1333464
Ş.Songül Çetin
Öz Siyasal iletişimde yeni medyanın etkisi dikkat çekicidir. Hem dünyada hem de Türkiye’de siyasal iletişim bağlamında literatürün belirli bir olgunluk düzeyine ulaştığı söylenebilir. Bu çalışmanın amacı siyasal iletişim ve yeni medya bağını ele alan tezleri incelemektir. Türkiye’de son 15 yılda yazılan lisansüstü tüm tezler ele alınmıştır. Ulusal Tez Merkezinde tez adında ya da özetinde alanın kavram seti olan siyasal iletişim geçen tüm tezler taranmış, bu tezler içerisinde yeni medya ile ilişkili tüm çalışmalar incelenmiştir. Alanın genel görünümü elde etmek için bibliyometrik analizden faydalanılmıştır. Buna göre, kaç tez yazıldığı, hangi yıllarda yazıldıkları, tezin lisansüstü düzeyi, öğretim üyesi dağılımı, hangi üniversitelerde yazıldıkları, hangi Anabilim Dallarında yapıldıkları, tezlerde kullanılan araştırma yöntem ve veri toplama teknikleri, en sık kullanılan anahtar sözcükler ve incelenen konular ortaya konulmuştur. Araştırma yöntem ve veri toplama teknikleri ile incelenen konular arasında niteliksel değerlendirmeler sunulmuştur. Çalışmanın bulgularını ise şu şekilde özetlemek mümkündür: Türkiye’de siyasal iletişim ve yeni medya ilişkisini arayan çalışmaların niceliksel artışına rağmen niteliksel açıdan bazı eksiklikleri bulunduğu tespit edilmiştir. Alana büyük ölçüde ana-akım iletişim çalışmaları egemendir. Teknolojik aracın sunduğu imkanlar siyasal aktörün kullanım pratiklerine indirgenmiştir. Araştırmacılar, elde ettikleri verileri nicelleştirme yoluna gitmiş bunu yaparken de karşıt siyasal aktörlerle nicel verileri mukayese etmişlerdir. Araştırmaların nicel veriye dönüşmesi alana dair kapsayıcı ve nitelikli sonuçların ortaya çıkmasını engellemektedir. Siyasal aktörün yeni medya ortamlarını kullanım pratikleri araştırmaların merkezine oturmaktadır. Bu mecralarda siyasal aktörün mesajlarına maruz kalan yurttaşların siyasal mesajları nasıl alımladığına dair bir kavrayış çalışmalarda büyük ölçüde mevcut değildir. Siyasal katılım açısından yurttaş yönlü yapılan çalışmalarda da benzer şekilde nicel araştırmalara başvurulmuştur. Bu durum siyasal katılıma yönelik derinlikli araştırmaların mevcut olmadığını göstermektedir. Bu çalışma, siyasal iletişim ve yeni medya ilişkisini arayan araştırmalarda eleştirel yaklaşımların alana sunacağı katkı ile bazı öneriler geliştirilerek tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Siyasal iletişim, Yeni Medya, Yeni İletişim Teknolojileri
{"title":"SİYASAL İLETİŞİM VE YENİ MEDYA: TÜRKİYE’DE YAZILAN LİSANSÜSTÜ TEZLER ÜZERİNE ELEŞTİREL BİR İNCELEME","authors":"Ş.Songül Çetin","doi":"10.47107/inifedergi.1333464","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1333464","url":null,"abstract":"Öz Siyasal iletişimde yeni medyanın etkisi dikkat çekicidir. Hem dünyada hem de Türkiye’de siyasal iletişim bağlamında literatürün belirli bir olgunluk düzeyine ulaştığı söylenebilir. Bu çalışmanın amacı siyasal iletişim ve yeni medya bağını ele alan tezleri incelemektir. Türkiye’de son 15 yılda yazılan lisansüstü tüm tezler ele alınmıştır. Ulusal Tez Merkezinde tez adında ya da özetinde alanın kavram seti olan siyasal iletişim geçen tüm tezler taranmış, bu tezler içerisinde yeni medya ile ilişkili tüm çalışmalar incelenmiştir. Alanın genel görünümü elde etmek için bibliyometrik analizden faydalanılmıştır. Buna göre, kaç tez yazıldığı, hangi yıllarda yazıldıkları, tezin lisansüstü düzeyi, öğretim üyesi dağılımı, hangi üniversitelerde yazıldıkları, hangi Anabilim Dallarında yapıldıkları, tezlerde kullanılan araştırma yöntem ve veri toplama teknikleri, en sık kullanılan anahtar sözcükler ve incelenen konular ortaya konulmuştur. Araştırma yöntem ve veri toplama teknikleri ile incelenen konular arasında niteliksel değerlendirmeler sunulmuştur. Çalışmanın bulgularını ise şu şekilde özetlemek mümkündür: Türkiye’de siyasal iletişim ve yeni medya ilişkisini arayan çalışmaların niceliksel artışına rağmen niteliksel açıdan bazı eksiklikleri bulunduğu tespit edilmiştir. Alana büyük ölçüde ana-akım iletişim çalışmaları egemendir. Teknolojik aracın sunduğu imkanlar siyasal aktörün kullanım pratiklerine indirgenmiştir. Araştırmacılar, elde ettikleri verileri nicelleştirme yoluna gitmiş bunu yaparken de karşıt siyasal aktörlerle nicel verileri mukayese etmişlerdir. Araştırmaların nicel veriye dönüşmesi alana dair kapsayıcı ve nitelikli sonuçların ortaya çıkmasını engellemektedir. Siyasal aktörün yeni medya ortamlarını kullanım pratikleri araştırmaların merkezine oturmaktadır. Bu mecralarda siyasal aktörün mesajlarına maruz kalan yurttaşların siyasal mesajları nasıl alımladığına dair bir kavrayış çalışmalarda büyük ölçüde mevcut değildir. Siyasal katılım açısından yurttaş yönlü yapılan çalışmalarda da benzer şekilde nicel araştırmalara başvurulmuştur. Bu durum siyasal katılıma yönelik derinlikli araştırmaların mevcut olmadığını göstermektedir. Bu çalışma, siyasal iletişim ve yeni medya ilişkisini arayan araştırmalarda eleştirel yaklaşımların alana sunacağı katkı ile bazı öneriler geliştirilerek tamamlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Siyasal iletişim, Yeni Medya, Yeni İletişim Teknolojileri","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"13 12","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139276670","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-14DOI: 10.47107/inifedergi.1330907
Mehmet Sinan Tam
Yalan/yanlış bilgilere inanma eğilimi ve bunların belli bir zaman sonra da gerçek olarak kabul edilmesi şeklinde tanımlanabilecek olan komplo teorileri, modern zamanların en büyük sosyo-politik sorunlarından birini oluşturmaktadır. Öyle ki bu durum hakikatin yitimi kadar, hakikatin ortaya çıkması halinde bile ona inanma eğilimini dahi zedeleyebilmektedir. Bu perspektiften hareketle yapılan bu çalışmada; Türk kültürü özelinde yaygın olarak kabul edilen komplo teorilerinin keşfedilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada 18 yaş ve üstü bireylerin komplo teorilerine yönelik inanma eğilimleri, Brotherton ve arkadaşları (2013) tarafından geliştirilen “Genel Komplo Teorilerine İnanma Ölçeği” üzerinden Türkçeye uyarlanması ve geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılması amaçlanmıştır. Nicel yöntemle yapılan bu çalışmada, basit tesadüfi örneklem tekniğiyle ulaşılan 549 kişiden online anket verisi toplanmıştır. Yapılan analizler sonucunda orijinal ölçekte yer alan bir faktör yükü dışındaki (kişisel refah) faktör yapılarının, Türk kültürü özelinde de gözlendiği ortaya çıkmıştır. Dahası orijinal ölçekte yer alan 55 maddelik komplo teorileri, Türk kültüründe 19’a düşmüştür. Bu durum Hofstede’nin kültürel boyut teorisi çerçevesiyle ilişkilendirilmiştir. Yapılan çalışmanın literatür taramasında komplo teorilerine yönelik Türkçe ölçeklerin KOVİD-19 ile ilişkili bir biçimde alana kazandırıldığı saptanmıştır. Bunun dışında yer alan çalışmalarınsa ölçek uyarlama süreçlerine riayet edilmeden salt anlamda maddelerin Türkçeye çevirilerek yapıldığı gözlemlenmiştir. Çalışma bu yönüyle alanyazında yer alan komplo teorileri çalışmalarından farklılaşmaktadır. Öte yandan araştırmada bireylerin karakterlerinin komplo teorilerine inanmada belirleyici olmadığı fakat cinsiyet, politik kimlik ve haber alma kanallarındaki farklılıkların komplo teorilerine inanmada öne çıktığı görülmüştür. Araştırma; Türk akademisine yeni bir ölçeğin kazandırmanın yanı sıra, son yıllarda ülkemizde gerek politika gerekse gündelik yaşamda çokça dillendirilen dezenformasyon, misenformasyon ve post-truth söylemlere olan ilişkisi noktasında da öne çıkmaktadır.
{"title":"ADAPTATION OF BELIEF IN GENERAL CONSPIRACY THEORIES SCALE INTO TURKISH","authors":"Mehmet Sinan Tam","doi":"10.47107/inifedergi.1330907","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1330907","url":null,"abstract":"Yalan/yanlış bilgilere inanma eğilimi ve bunların belli bir zaman sonra da gerçek olarak kabul edilmesi şeklinde tanımlanabilecek olan komplo teorileri, modern zamanların en büyük sosyo-politik sorunlarından birini oluşturmaktadır. Öyle ki bu durum hakikatin yitimi kadar, hakikatin ortaya çıkması halinde bile ona inanma eğilimini dahi zedeleyebilmektedir. Bu perspektiften hareketle yapılan bu çalışmada; Türk kültürü özelinde yaygın olarak kabul edilen komplo teorilerinin keşfedilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada 18 yaş ve üstü bireylerin komplo teorilerine yönelik inanma eğilimleri, Brotherton ve arkadaşları (2013) tarafından geliştirilen “Genel Komplo Teorilerine İnanma Ölçeği” üzerinden Türkçeye uyarlanması ve geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılması amaçlanmıştır. Nicel yöntemle yapılan bu çalışmada, basit tesadüfi örneklem tekniğiyle ulaşılan 549 kişiden online anket verisi toplanmıştır. Yapılan analizler sonucunda orijinal ölçekte yer alan bir faktör yükü dışındaki (kişisel refah) faktör yapılarının, Türk kültürü özelinde de gözlendiği ortaya çıkmıştır. Dahası orijinal ölçekte yer alan 55 maddelik komplo teorileri, Türk kültüründe 19’a düşmüştür. Bu durum Hofstede’nin kültürel boyut teorisi çerçevesiyle ilişkilendirilmiştir. Yapılan çalışmanın literatür taramasında komplo teorilerine yönelik Türkçe ölçeklerin KOVİD-19 ile ilişkili bir biçimde alana kazandırıldığı saptanmıştır. Bunun dışında yer alan çalışmalarınsa ölçek uyarlama süreçlerine riayet edilmeden salt anlamda maddelerin Türkçeye çevirilerek yapıldığı gözlemlenmiştir. Çalışma bu yönüyle alanyazında yer alan komplo teorileri çalışmalarından farklılaşmaktadır. Öte yandan araştırmada bireylerin karakterlerinin komplo teorilerine inanmada belirleyici olmadığı fakat cinsiyet, politik kimlik ve haber alma kanallarındaki farklılıkların komplo teorilerine inanmada öne çıktığı görülmüştür. Araştırma; Türk akademisine yeni bir ölçeğin kazandırmanın yanı sıra, son yıllarda ülkemizde gerek politika gerekse gündelik yaşamda çokça dillendirilen dezenformasyon, misenformasyon ve post-truth söylemlere olan ilişkisi noktasında da öne çıkmaktadır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"51 7","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139277580","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-14DOI: 10.47107/inifedergi.1330633
Ali Çömez, Ayşe Aslı SEZGİN BÜYÜKALACA
Bu çalışma, çevre temasının belgesel filmlerde, eğlence içeriği kapsamında nasıl aktarıldığını çözümlemeyi amaçlamaktadır. Son yıllarda çevre konusunda artan duyarlılığın medyada eğlence içeriği vasıtasıyla yansımaları dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bu kapsamda, araştırma ayrıca medya okuryazarlığı eğitiminin, bireylerin popüler kültürdeki çevre temasını eleştirel bir şekilde değerlendirmelerindeki rolüne dikkat çekmeyi de amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda da çalışmada, eko-medya okuryazarlığı kavramına odaklanılmıştır. Eko-medya okuryazarlığı kavramının uluslararası literatürde ön plana çıkmaya başlaması, kavramın ulusal literatüre de kazandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda çalışma, medyadaki çevre algısının temsillerini analiz ederken medyanın ekolojik ayak izlerini, eko-medya okuryazarlığı kavramı bağlamında tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla da kavramın literatüre kazandırılmasında önemli rolü olan Antonio López ile de çalışma konusu kapsamında bir görüşme yapılmıştır. Eko-medya okuryazarlığı üzerine bir değerlendirme yapmak için araştırmada, 2019 Avustralya yapımı olan 2040 Belgesel Filmi örnek medya içeriği olarak seçilmiştir. Bu içerik, medya okuryazarlığı eğitiminde mevcut bilgilerin yeni bilgilerle buluştuğu, sorgulamaya dayalı, medya mesajlarını çözümleme yöntemi ile analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, örnek medya içeriği kapsamında eko-medya okuryazarlığı kavramı tartışılmış; medya mesajlarının farklı kategoriler dâhilinde çözümlemesi ile analizin, değerlendirmenin ve mevcut anlayışın derinleştirilmesi amaçlanmıştır.
{"title":"MEDYADA EĞLENCE İÇERİĞİNDE ÇEVRE SORUNLARI: EKO-MEDYA OKURYAZARLIĞI BAĞLAMINDA ÖRNEK BİR ÇÖZÜMLEME","authors":"Ali Çömez, Ayşe Aslı SEZGİN BÜYÜKALACA","doi":"10.47107/inifedergi.1330633","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1330633","url":null,"abstract":"Bu çalışma, çevre temasının belgesel filmlerde, eğlence içeriği kapsamında nasıl aktarıldığını çözümlemeyi amaçlamaktadır. Son yıllarda çevre konusunda artan duyarlılığın medyada eğlence içeriği vasıtasıyla yansımaları dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bu kapsamda, araştırma ayrıca medya okuryazarlığı eğitiminin, bireylerin popüler kültürdeki çevre temasını eleştirel bir şekilde değerlendirmelerindeki rolüne dikkat çekmeyi de amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda da çalışmada, eko-medya okuryazarlığı kavramına odaklanılmıştır. Eko-medya okuryazarlığı kavramının uluslararası literatürde ön plana çıkmaya başlaması, kavramın ulusal literatüre de kazandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda çalışma, medyadaki çevre algısının temsillerini analiz ederken medyanın ekolojik ayak izlerini, eko-medya okuryazarlığı kavramı bağlamında tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla da kavramın literatüre kazandırılmasında önemli rolü olan Antonio López ile de çalışma konusu kapsamında bir görüşme yapılmıştır. Eko-medya okuryazarlığı üzerine bir değerlendirme yapmak için araştırmada, 2019 Avustralya yapımı olan 2040 Belgesel Filmi örnek medya içeriği olarak seçilmiştir. Bu içerik, medya okuryazarlığı eğitiminde mevcut bilgilerin yeni bilgilerle buluştuğu, sorgulamaya dayalı, medya mesajlarını çözümleme yöntemi ile analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, örnek medya içeriği kapsamında eko-medya okuryazarlığı kavramı tartışılmış; medya mesajlarının farklı kategoriler dâhilinde çözümlemesi ile analizin, değerlendirmenin ve mevcut anlayışın derinleştirilmesi amaçlanmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"64 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139277310","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-14DOI: 10.47107/inifedergi.1333502
Yasemin KESKİN YILMAZ
İnsanlığın tarih boyunca gidermeye çalıştığı önemli ihtiyaçlarından birisi de gerçek ya da hayal olanları başkalarına anlatmak olmuştur. Hikayelerin nesilden nesile anlatılarak bir araç haline dönüşmesi ile kültürel değerlerin taşıyıcısı olduğu görülmektedir. Özellikle günümüzde kültürel miras turizminin sürdürülmesi noktasında hikayeler turizm endüstrisinin önemli bir gücü konumundadır. Hikaye anlatıcılığı, destinasyon pazarlamasında öne çıkan stratejilerden biridir. Turistler ve destinasyonlar arasında duygusal bağlar oluşturmaya, unutulmaz deneyimler yaşatmaya ve destinasyon imajını güçlendirmeye olanak sağlayan hikaye anlatıcılığı, medya teknolojileri aracılığıyla farklı iletişim araçlarında kullanılmaktadır. Destinasyonların hikayeler eşliğinde potansiyel turistlerin zihninde konumlandırılması, turistlerde hikayede anlatılan yere gitme isteği uyandırılmasına ve seyahat kararlarına etki edilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışma, Türkiye'nin önde gelen destinasyonlarının tanıtım videolarında hikaye anlatımının nasıl kullanıldığını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda, Go Türkiye YouTube kanalında yer alan on farklı destinasyonun tanıtım videoları hikaye anlatım öğeleri bağlamında incelenmiştir. Çalışmada tanıtım videoları hikayenin yapısal faktörleri (Fog ve diğerleri, 2001), hikayede kullanılan marka arketipleri (Mark ve Pearson, 2001) ve dijital hikaye unsurları (Robin, 2006; Harris ve Rea, 2019) açısından ele alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre videoların tamamında mesaj ve karakter unsurları yer almaktadır, hiçbir videoda çatışma kullanılmamakta ve olay örgüsü tüm videolarda zayıf olabilecek bir kurguda geçmektedir. Öğeler açısından değerlendirilen tüm videolarda dramatik soru, duygusal içerik, müzik ve tempo yer almaktadır. Tüm tanıtım videolarında destinasyonların benzersizliğini vurgulayan bakış açısı tespit edilmiştir. Çalışmanın bulguları turizm destinasyonu yöneticileri için potansiyel marka stratejisi sonuçlarına ve destinasyon tanıtım videoları üretmeye yönelik çıkarımlara sahiptir. Bazı destinasyon yönetim organizasyonlarının (DMO) kendi sosyal medya web siteleri olmasına rağmen, resmi sosyal medyalarında (örneğin YouTube) görünen hikayeleri izlemek, pazarlama çabalarını stratejik olarak yönetirken birincil adım olabilir. Çalışmanın bulguları, DMOyöneticilerinin hikaye unsurlarına bağlı kalarak pazarlama stratejilerini mükemmelleştirmeleri için fırsat sunabilir. Bulgulara dayanarak DMO'ların ve turizm şirketlerinin, hedef grupların destinasyona tekrar/ziyaret etmelerini yönlendirecek iyi bir hikaye sunmaya odaklanmaları önerilebilir.
{"title":"STORYTELLING IN DESTINATIONS’ PROMOTIONAL VIDEOS: CASE OF GO TÜRKIYE OFFICIAL YOUTUBE PAGE","authors":"Yasemin KESKİN YILMAZ","doi":"10.47107/inifedergi.1333502","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1333502","url":null,"abstract":"İnsanlığın tarih boyunca gidermeye çalıştığı önemli ihtiyaçlarından birisi de gerçek ya da hayal olanları başkalarına anlatmak olmuştur. Hikayelerin nesilden nesile anlatılarak bir araç haline dönüşmesi ile kültürel değerlerin taşıyıcısı olduğu görülmektedir. Özellikle günümüzde kültürel miras turizminin sürdürülmesi noktasında hikayeler turizm endüstrisinin önemli bir gücü konumundadır. Hikaye anlatıcılığı, destinasyon pazarlamasında öne çıkan stratejilerden biridir. Turistler ve destinasyonlar arasında duygusal bağlar oluşturmaya, unutulmaz deneyimler yaşatmaya ve destinasyon imajını güçlendirmeye olanak sağlayan hikaye anlatıcılığı, medya teknolojileri aracılığıyla farklı iletişim araçlarında kullanılmaktadır. Destinasyonların hikayeler eşliğinde potansiyel turistlerin zihninde konumlandırılması, turistlerde hikayede anlatılan yere gitme isteği uyandırılmasına ve seyahat kararlarına etki edilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışma, Türkiye'nin önde gelen destinasyonlarının tanıtım videolarında hikaye anlatımının nasıl kullanıldığını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda, Go Türkiye YouTube kanalında yer alan on farklı destinasyonun tanıtım videoları hikaye anlatım öğeleri bağlamında incelenmiştir. Çalışmada tanıtım videoları hikayenin yapısal faktörleri (Fog ve diğerleri, 2001), hikayede kullanılan marka arketipleri (Mark ve Pearson, 2001) ve dijital hikaye unsurları (Robin, 2006; Harris ve Rea, 2019) açısından ele alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre videoların tamamında mesaj ve karakter unsurları yer almaktadır, hiçbir videoda çatışma kullanılmamakta ve olay örgüsü tüm videolarda zayıf olabilecek bir kurguda geçmektedir. Öğeler açısından değerlendirilen tüm videolarda dramatik soru, duygusal içerik, müzik ve tempo yer almaktadır. Tüm tanıtım videolarında destinasyonların benzersizliğini vurgulayan bakış açısı tespit edilmiştir. Çalışmanın bulguları turizm destinasyonu yöneticileri için potansiyel marka stratejisi sonuçlarına ve destinasyon tanıtım videoları üretmeye yönelik çıkarımlara sahiptir. Bazı destinasyon yönetim organizasyonlarının (DMO) kendi sosyal medya web siteleri olmasına rağmen, resmi sosyal medyalarında (örneğin YouTube) görünen hikayeleri izlemek, pazarlama çabalarını stratejik olarak yönetirken birincil adım olabilir. Çalışmanın bulguları, DMOyöneticilerinin hikaye unsurlarına bağlı kalarak pazarlama stratejilerini mükemmelleştirmeleri için fırsat sunabilir. Bulgulara dayanarak DMO'ların ve turizm şirketlerinin, hedef grupların destinasyona tekrar/ziyaret etmelerini yönlendirecek iyi bir hikaye sunmaya odaklanmaları önerilebilir.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"46 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139276998","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2023-11-14DOI: 10.47107/inifedergi.1332589
Ümit Arklan, Z. Kanat
Uluslararası halkla ilişkiler, kuruluşların ve hükümetlerin başka ülke halklarının rızasını kazanmak ve uluslararası arenada aktif rol almak amacıyla yürüttüğü stratejik iletişim faaliyetleridir. Özellikle küresel boyutta varlığı hissedilen ekonomik krizler, iç çatışmalar, savaşlar, göç hareketleri, iklim değişiklikleri, salgın hastalıklar gibi problemlerin hızla çoğalmasıyla uluslararası halkla ilişkiler faaliyetlerine duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Sınırların silikleştiği küresel dünyada söz hakkına sahip olmak ve başka ülke halklarının sempatisini kazanmak isteyen aktörler diğer bazı enstrümanlarla birlikte dijital diplomasi faaliyetlerini de uluslararası halkla ilişkiler bağlamında etkili yönetebilme çabası içerisine girmektedir. Buradan hareketle çalışma, dijital diplomasi kavramına uluslararası halkla ilişkiler odağından bakmakta, Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşların dijital diplomasi amacıyla gerçekleştirdikleri iletişim stratejilerini uluslararası halkla ilişkiler bağlamında değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın amacı doğrultusunda ilgili kuruluşların Twitter hesapları üzerinde içerik analizi gerçekleştirilmekte, dijital diplomasi faaliyetlerinin belirlenmesi amacıyla da web tabanlı bir uygulama olan Twitonomy programından yararlanılmaktadır. Ulaşılan bulguların görselleştirilmesi ise NodeXL Basic yazılımı aracılığıyla sağlanmaktadır. Araştırma neticesinde, uluslararası kuruluşların Twitter uygulamasını uluslararası halkla ilişkiler aracı olarak dijital diplomasi bağlamında kullandıkları, paylaşılan tweetlerin diplomasi konuları doğrultusunda oluşturulmakla birlikte, kulanım yoğunluklarının, stratejilerinin ve etkileşim örüntülerinin farklılıklar gösterdiği, ilgili mecranın iki yönlü simetrik iletişime imkan veren doğasına rağmen kuruluşların dijital diplomasi faaliyetlerinin ağırlıklı olarak kamuoyu bilgilendirme modeli ile örtüştüğü sonuçlarına ulaşılmıştır.
{"title":"ULUSLARARASI HALKLA İLİŞKİLER BAĞLAMINDA DİJİTAL DİPLOMASİNİN KULLANIMI: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE BAĞLI KURULUŞLARIN TWİTTER HESAPLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME","authors":"Ümit Arklan, Z. Kanat","doi":"10.47107/inifedergi.1332589","DOIUrl":"https://doi.org/10.47107/inifedergi.1332589","url":null,"abstract":"Uluslararası halkla ilişkiler, kuruluşların ve hükümetlerin başka ülke halklarının rızasını kazanmak ve uluslararası arenada aktif rol almak amacıyla yürüttüğü stratejik iletişim faaliyetleridir. Özellikle küresel boyutta varlığı hissedilen ekonomik krizler, iç çatışmalar, savaşlar, göç hareketleri, iklim değişiklikleri, salgın hastalıklar gibi problemlerin hızla çoğalmasıyla uluslararası halkla ilişkiler faaliyetlerine duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Sınırların silikleştiği küresel dünyada söz hakkına sahip olmak ve başka ülke halklarının sempatisini kazanmak isteyen aktörler diğer bazı enstrümanlarla birlikte dijital diplomasi faaliyetlerini de uluslararası halkla ilişkiler bağlamında etkili yönetebilme çabası içerisine girmektedir. Buradan hareketle çalışma, dijital diplomasi kavramına uluslararası halkla ilişkiler odağından bakmakta, Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşların dijital diplomasi amacıyla gerçekleştirdikleri iletişim stratejilerini uluslararası halkla ilişkiler bağlamında değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın amacı doğrultusunda ilgili kuruluşların Twitter hesapları üzerinde içerik analizi gerçekleştirilmekte, dijital diplomasi faaliyetlerinin belirlenmesi amacıyla da web tabanlı bir uygulama olan Twitonomy programından yararlanılmaktadır. Ulaşılan bulguların görselleştirilmesi ise NodeXL Basic yazılımı aracılığıyla sağlanmaktadır. Araştırma neticesinde, uluslararası kuruluşların Twitter uygulamasını uluslararası halkla ilişkiler aracı olarak dijital diplomasi bağlamında kullandıkları, paylaşılan tweetlerin diplomasi konuları doğrultusunda oluşturulmakla birlikte, kulanım yoğunluklarının, stratejilerinin ve etkileşim örüntülerinin farklılıklar gösterdiği, ilgili mecranın iki yönlü simetrik iletişime imkan veren doğasına rağmen kuruluşların dijital diplomasi faaliyetlerinin ağırlıklı olarak kamuoyu bilgilendirme modeli ile örtüştüğü sonuçlarına ulaşılmıştır.","PeriodicalId":221398,"journal":{"name":"İNİF E - Dergi","volume":"2 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2023-11-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"139276748","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}