Doğal kaynaklardan enerji kazanımları dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde de sık duyduğumuz güneş ve biyogaz enerji sistemleri yatırımcıların da ilgisini çekmektedir. Uygun bölgede uygun yatırımlar ile büyük kazançlar elde edilmesi hem enerjiyi daha çevreci hem de yatırımcıyı daha karlı duruma getirmiştir. Bu çalışmada Bursa’nın Karacabey ilçesinde bir süt sığırı çiftliğine güneş veya biyogaz enerji sistemlerinin kurulumu için enerji ve çevresel açıdan potansiyelleri incelenerek iki enerji sistemleri arasında karşılaştırma yapılmıştır. Güneş enerji sistemi için RETScreen programı kullanılarak süt sığırı çiftliğinin toplamda 1.026.597 kWh/yıl’lık elektrik üreteceği ve sistemin toplamda 345 tCO2/yıl sera gazı emisyonu azaltılabileceği tespit edilmiştir. Biyogaz sistemi için 2023 yılının sonunda çiftlikten üretilecek toplam elektrik üretim potansiyeli 1.012.158 kWh/yıl olduğu ve toplamda 692,316 ton/yıl CO2 emisyonun engellenebileceği belirlenmiştir. Çiftliğin yıllık tüketilen elektrik enerjisi miktarının 885.855 kWh/yıl olduğu tespit edilmiştir. İki enerji sistemi ile de çiftliğin elektrik enerji miktarının karşılanacağı fakat biyogaz tesisinin sera gazı emisyonunu daha fazla engelleyeceği sonucuna varılmıştır. Ancak, biyogaz tesisinin ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin fazla olması ve yıllara göre hayvan miktarlarında düşüşlere bağlı olarak atık miktarlarında azalmaların meydana gelmesi ve bu durumun tesisin verimliliğini olumsuz etkilemesi gibi durumlar nedeniyle süt sığırı çiftliğine güneş panellerinin kurulmasına karar verilmiştir.
{"title":"FOTOVOLTAİK VE BİYOGAZ ENERJİ SİSTEMLERİNİN ENERJİ VE ÇEVRESEL POTANSİYELLERİNİN İNCELENMESİ: SÜT SIĞIRI ÇİFTLİĞİ ÖRNEĞİ","authors":"Beyza Korkmaz, Saadet Hacisali̇hoğlu","doi":"10.17482/uumfd.1434976","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1434976","url":null,"abstract":"Doğal kaynaklardan enerji kazanımları dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde de sık duyduğumuz güneş ve biyogaz enerji sistemleri yatırımcıların da ilgisini çekmektedir. Uygun bölgede uygun yatırımlar ile büyük kazançlar elde edilmesi hem enerjiyi daha çevreci hem de yatırımcıyı daha karlı duruma getirmiştir. Bu çalışmada Bursa’nın Karacabey ilçesinde bir süt sığırı çiftliğine güneş veya biyogaz enerji sistemlerinin kurulumu için enerji ve çevresel açıdan potansiyelleri incelenerek iki enerji sistemleri arasında karşılaştırma yapılmıştır. Güneş enerji sistemi için RETScreen programı kullanılarak süt sığırı çiftliğinin toplamda 1.026.597 kWh/yıl’lık elektrik üreteceği ve sistemin toplamda 345 tCO2/yıl sera gazı emisyonu azaltılabileceği tespit edilmiştir. Biyogaz sistemi için 2023 yılının sonunda çiftlikten üretilecek toplam elektrik üretim potansiyeli 1.012.158 kWh/yıl olduğu ve toplamda 692,316 ton/yıl CO2 emisyonun engellenebileceği belirlenmiştir. Çiftliğin yıllık tüketilen elektrik enerjisi miktarının 885.855 kWh/yıl olduğu tespit edilmiştir. İki enerji sistemi ile de çiftliğin elektrik enerji miktarının karşılanacağı fakat biyogaz tesisinin sera gazı emisyonunu daha fazla engelleyeceği sonucuna varılmıştır. Ancak, biyogaz tesisinin ilk yatırım ve işletme maliyetlerinin fazla olması ve yıllara göre hayvan miktarlarında düşüşlere bağlı olarak atık miktarlarında azalmaların meydana gelmesi ve bu durumun tesisin verimliliğini olumsuz etkilemesi gibi durumlar nedeniyle süt sığırı çiftliğine güneş panellerinin kurulmasına karar verilmiştir.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":" 30","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-20","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140388184","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, patch antenna structures with rhombic shaped slots have been investigated for 6G communication systems. Four different dielectric materials, such as arlon, polyamide, polyimide, and silicon, have been selected for antennas with the same design procedure. In this way, the effects of slots on frequency responses for different dielectric substrates have been searched. The slots are parametrically analyzed in terms of edge size and location, and the designs are completed for values with the lowest return loss levels. The amount of return loss reduction in slotted antennas is 38% and 42% for arlon and polyamide, respectively, while the reduction is 28% and 8% for polyimide and silicon, respectively. In addition, bandwidth increases in slotted antennas vary according to the dielectric substrate material. The bandwidth increases have been 0.05 GHz, 0.426 GHz, 0.839 GHz, and 0.475 GHz for arlon, polyamide, polyimide, and silicon substrates, respectively. With these results, the study will give an insight to the researchers who will design antennas in 6G bands in terms of the effects of materials on antenna characteristics and will give inspiration for new designs.
{"title":"THE EFFECT OF DIFFERENT DIELECTRIC MATERIALS ON RADIATION FEATURES OF SLOTTED PATCH ANTENNAS FOR 6G COMMUNICATION SYSTEMS","authors":"B. G. Hakanoglu","doi":"10.17482/uumfd.1275351","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1275351","url":null,"abstract":"In this study, patch antenna structures with rhombic shaped slots have been investigated for 6G communication systems. Four different dielectric materials, such as arlon, polyamide, polyimide, and silicon, have been selected for antennas with the same design procedure. In this way, the effects of slots on frequency responses for different dielectric substrates have been searched. The slots are parametrically analyzed in terms of edge size and location, and the designs are completed for values with the lowest return loss levels. The amount of return loss reduction in slotted antennas is 38% and 42% for arlon and polyamide, respectively, while the reduction is 28% and 8% for polyimide and silicon, respectively. In addition, bandwidth increases in slotted antennas vary according to the dielectric substrate material. The bandwidth increases have been 0.05 GHz, 0.426 GHz, 0.839 GHz, and 0.475 GHz for arlon, polyamide, polyimide, and silicon substrates, respectively. With these results, the study will give an insight to the researchers who will design antennas in 6G bands in terms of the effects of materials on antenna characteristics and will give inspiration for new designs.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":" 11","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140390036","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde hayvancılık yetiştiriciliği küçük aile işletmeciliğinden ziyade daha fazla kapasiteyle yetiştiricilik yapılan ticari işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Marmara bölgesinde hayvansal kaynaklı besinlerin talebi karşılayabilmesi için daha çok yoğun üretim yapılan entansif işletmelerde yetiştiricilik yapılmaktadır. Ancak işletmelerde kontrolsüz atık yönetimi, ortaya çıkan büyük miktardaki gübrenin doğru ve etkin kullanılamaması ekosistemde bozulmalara neden olarak çevre kirliliğine ve doğal kaynak deformasyonuna neden olur. Ayrıca insan sağlığını da dolaylı olarak olumsuz etkilemektedir. Tarımsal kaynaklı kirliliğin tespiti ve önlenmesi zor ve zaman alıcı olduğu için en etkili yöntem kirlilik oluşmadan tedbirlerin kaynağında alınmasıdır. Yapılan çalışmanın sonucuna göre; Marmara bölgesinin son on yıllık hayvansal kaynaklı gübreden oluşan kirlilik yükü 25497,5 ton’dur. Bunun %90,6’sı azot kirliliğinden kaynaklanırken % 9,4’üne ise fosfor kirleticisi neden olmuştur. Azot ve fosfor kirliliğine en fazla katkı yapan şehir Balıkesir olurken en az kirlilik Yalova’da oluşmuştur. Kirlilik yükü hayvan sayısıyla doğru orantılı olarak seyir göstermiştir. Büyükbaş hayvanların yayılı kirliliğe en fazla neden olan hayvan türü olduğu ortaya konulurken azot kirliliğine en az kümes hayvanı, fosfor kirliliğine ise en az küçükbaş hayvan neden olmuştur.
{"title":"MARMARA BÖLGESİ’NDE 2013-2022 YILLARI ARASINDAKİ ÇİFTLİK HAYVANLARI TARAFINDAN ÜRETİLEN GÜBRE KAYNAKLI KİRLİLİK YÜKÜNÜN BELİRLENMESİ","authors":"Büşra Yaylı, Merve Aydoğdu, İlker Kılıç","doi":"10.17482/uumfd.1440746","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1440746","url":null,"abstract":"Gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde hayvancılık yetiştiriciliği küçük aile işletmeciliğinden ziyade daha fazla kapasiteyle yetiştiricilik yapılan ticari işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Marmara bölgesinde hayvansal kaynaklı besinlerin talebi karşılayabilmesi için daha çok yoğun üretim yapılan entansif işletmelerde yetiştiricilik yapılmaktadır. Ancak işletmelerde kontrolsüz atık yönetimi, ortaya çıkan büyük miktardaki gübrenin doğru ve etkin kullanılamaması ekosistemde bozulmalara neden olarak çevre kirliliğine ve doğal kaynak deformasyonuna neden olur. Ayrıca insan sağlığını da dolaylı olarak olumsuz etkilemektedir. Tarımsal kaynaklı kirliliğin tespiti ve önlenmesi zor ve zaman alıcı olduğu için en etkili yöntem kirlilik oluşmadan tedbirlerin kaynağında alınmasıdır. Yapılan çalışmanın sonucuna göre; Marmara bölgesinin son on yıllık hayvansal kaynaklı gübreden oluşan kirlilik yükü 25497,5 ton’dur. Bunun %90,6’sı azot kirliliğinden kaynaklanırken % 9,4’üne ise fosfor kirleticisi neden olmuştur. Azot ve fosfor kirliliğine en fazla katkı yapan şehir Balıkesir olurken en az kirlilik Yalova’da oluşmuştur. Kirlilik yükü hayvan sayısıyla doğru orantılı olarak seyir göstermiştir. Büyükbaş hayvanların yayılı kirliliğe en fazla neden olan hayvan türü olduğu ortaya konulurken azot kirliliğine en az kümes hayvanı, fosfor kirliliğine ise en az küçükbaş hayvan neden olmuştur.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":" 21","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-14","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140392617","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Eco-friendly materials receive more attention due to the necessity of addressing pollution and resource depletion in the face of exponential industrial expansion. Natural fibers provide a sustainable substitution, especially in green composites. This study investigated the feasibility of Allium fistulosum L. (Scallion) as a fiber resource for composite applications by using its tassel. Allium fistulosum L. is derived from a widely available plant and its waste tassels of the plant provide fiber properties and have the potential to be a reinforcing component in composites. The investigation involves characterizing Allium fistulosum L. (AfL) fibers through various analyses. The density of the AfL was determined approximately 1.35 – 1.45 g/ cm3. The percentages of lignin, hemicellulose, and cellulose were found to be 24.31%, 29.73%, and 38.36%, respectively. FTIR and XRD analysis affirm AfL's cellulose, hemicellulose, and lignin presence. SEM images indicate a rough surface, necessitating modification for better matrix compatibility. TGA shows suitable thermal stability, majorly degrading beyond 267°C. Tensile testing demonstrates a tensile strength of 22.19 ±3.75 MPa and 0.87 ±0.16 GPa modulus, exceeding some natural fibers like aerial banyan tree roots and Cordia dichotoma. Results show promising features, indicating the viability of AfL fibers in composites with reduced environmental impact and economic benefits.
{"title":"INVESTİGATİON AND ANALYSİS OF NEW FİBER FROM ALLİUM FİSTULOSUM L. (SCALLİON) PLANT’S TASSEL AND İTS SUİTABİLİTY FOR FİBER-REİNFORCED COMPOSİTES","authors":"O. Eryılmaz, S. Ovalı","doi":"10.17482/uumfd.1410520","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1410520","url":null,"abstract":"Eco-friendly materials receive more attention due to the necessity of addressing pollution and resource depletion in the face of exponential industrial expansion. Natural fibers provide a sustainable substitution, especially in green composites. This study investigated the feasibility of Allium fistulosum L. (Scallion) as a fiber resource for composite applications by using its tassel. Allium fistulosum L. is derived from a widely available plant and its waste tassels of the plant provide fiber properties and have the potential to be a reinforcing component in composites. The investigation involves characterizing Allium fistulosum L. (AfL) fibers through various analyses. The density of the AfL was determined approximately 1.35 – 1.45 g/ cm3. The percentages of lignin, hemicellulose, and cellulose were found to be 24.31%, 29.73%, and 38.36%, respectively. FTIR and XRD analysis affirm AfL's cellulose, hemicellulose, and lignin presence. SEM images indicate a rough surface, necessitating modification for better matrix compatibility. TGA shows suitable thermal stability, majorly degrading beyond 267°C. Tensile testing demonstrates a tensile strength of 22.19 ±3.75 MPa and 0.87 ±0.16 GPa modulus, exceeding some natural fibers like aerial banyan tree roots and Cordia dichotoma. Results show promising features, indicating the viability of AfL fibers in composites with reduced environmental impact and economic benefits.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"29 44","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396728","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
The use of fillers in fiber-reinforced epoxy matrix composites to enhance the wear performance of the composite is a widely employed method nowadays. In this study, the effect of incorporating graphite filler into a glass fiber-reinforced composite structure on the tribological properties of the composite was investigated. Composite materials produced using the hand lay-up method with three different levels of graphite filler were compared to unfilled composites in terms of wear behavior under different loads (7 N, 10 N, 15 N) and sliding distances (200 m, 400 m). The influence of load, filler content, and sliding distance on the friction coefficient and wear rate was discussed. When the results are examined, the significant effects of graphite filler on wear volume and friction coefficient are clearly observed. In the composite containing 12% graphite, the wear volume has decreased by almost 96%; this ratio has been around 93% for the composite with 4% graphite filler. As the reinforcement of graphite and force increase, the friction coefficient decreases, whereas with the increase in sliding distance, the friction coefficient declines. Microstructural analysis revealed that the filled composites exhibited less abrasion compared to the unfilled composites, and the surface porosity and craters were shallower.
{"title":"THE EFFECT OF GRAPHITE ADDITION ON THE FRICTION COEFFICIENT AND WEAR BEHAVIOR OF GLASS FIBER REINFORCED COMPOSITES","authors":"M. Demir","doi":"10.17482/uumfd.1374861","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1374861","url":null,"abstract":"The use of fillers in fiber-reinforced epoxy matrix composites to enhance the wear performance of the composite is a widely employed method nowadays. In this study, the effect of incorporating graphite filler into a glass fiber-reinforced composite structure on the tribological properties of the composite was investigated. Composite materials produced using the hand lay-up method with three different levels of graphite filler were compared to unfilled composites in terms of wear behavior under different loads (7 N, 10 N, 15 N) and sliding distances (200 m, 400 m). The influence of load, filler content, and sliding distance on the friction coefficient and wear rate was discussed. When the results are examined, the significant effects of graphite filler on wear volume and friction coefficient are clearly observed. In the composite containing 12% graphite, the wear volume has decreased by almost 96%; this ratio has been around 93% for the composite with 4% graphite filler. As the reinforcement of graphite and force increase, the friction coefficient decreases, whereas with the increase in sliding distance, the friction coefficient declines. Microstructural analysis revealed that the filled composites exhibited less abrasion compared to the unfilled composites, and the surface porosity and craters were shallower.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"31 46","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-08","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140396698","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışmada ilk olarak, betonarme sürekli kirişlerin detaylı tasarımlarının minimum maliyetle yapılabileceği bir süreç tasarlanmıştır. Ardından bu problem üzerinde FDB-TLABC, TLABC, TLBO ve ABC algoritmalarının performansları değerlendirilmiştir. Bu amaçlarla öncelikle Türk betonarme standardı ve deprem yönetmeliği dikkate alınarak optimizasyon problemi oluşturulmuştur. Bir, iki ve üç açıklıklı kiriş örneklerinden oluşan bir problem takımı hazırlanmıştır. Bu problem takımı üzerinde yapılan testlerden algoritmaların optimum sonuca ulaşma performansları ile belirlenen makul çözümlere ulaşma süreleri ve başarıları belirlenmiştir. Optimum sonuca ulaşmada, TLABC ve FDB-TLABC algoritmalarının en başarılı algoritmalar olduğu görülmüştür. Kararlılık analizinden, TLABC algoritmasının en yüksek kararlılığa ve hıza sahip olduğu görülmüştür.
{"title":"ABC, TLBO, TLABC ve FDB-TLABC ALGORİTMALARININ BETONARME SÜREKLİ KİRİŞLERİN OPTİMİZASYONU ÜZERİNDEKİ BAŞARIMI","authors":"Hasan Tahsin Öztürk, Sebahat Temiz","doi":"10.17482/uumfd.1312150","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1312150","url":null,"abstract":"Bu çalışmada ilk olarak, betonarme sürekli kirişlerin detaylı tasarımlarının minimum maliyetle yapılabileceği bir süreç tasarlanmıştır. Ardından bu problem üzerinde FDB-TLABC, TLABC, TLBO ve ABC algoritmalarının performansları değerlendirilmiştir. Bu amaçlarla öncelikle Türk betonarme standardı ve deprem yönetmeliği dikkate alınarak optimizasyon problemi oluşturulmuştur. Bir, iki ve üç açıklıklı kiriş örneklerinden oluşan bir problem takımı hazırlanmıştır. Bu problem takımı üzerinde yapılan testlerden algoritmaların optimum sonuca ulaşma performansları ile belirlenen makul çözümlere ulaşma süreleri ve başarıları belirlenmiştir. Optimum sonuca ulaşmada, TLABC ve FDB-TLABC algoritmalarının en başarılı algoritmalar olduğu görülmüştür. Kararlılık analizinden, TLABC algoritmasının en yüksek kararlılığa ve hıza sahip olduğu görülmüştür.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"52 1","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-03-04","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140398100","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Bu çalışma, Bursa’da faaliyet gösteren otomotiv parçaları üreten bir firmanın ticari ayna ürün grubunda değer akış haritalama tekniği uygulayarak teslim süresini azaltmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, öncelikle ABC analizi ile ürün ailesi seçilmiş, istasyon çevrim sürelerini belirlemek amacıyla zaman etüdü yapılmış ve stoklar sayılmıştır. Mevcut durum haritası çizilerek stok ve taşımaların yoğun olduğu noktalar belirlenmiştir. Değer katan ve katmayan işlem adımlarının ayrıştırılması için NVA/VA analizleri yapılmış ve montaj hattı içerisindeki yürümeleri belirlemek için spagetti diyagramı çizilmiştir. Yapılan analizler sonucunda geliştirilen kaizen önerileri dikkate alınarak gelecek durum haritası çizilmiştir. Bu çalışma ile firmanın teslim süresi %52 kısalmıştır. Ayrıca, sistemin sınırsız imkânlara sahip olduğu ideal bir senaryo için ideal durum haritası çizilmiş, böyle bir durumda teslim süresinin %93 kısaltılabileceği gösterilmiştir.
{"title":"DEĞER AKIŞ HARİTALAMA TEKNİĞİNİN OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE BİR UYGULAMASI","authors":"Çağlar Yurtseven, Dilara Aydın, Merve Ekici, Senanur Aktepe, Emine Eş Yürek, A. Orbak","doi":"10.17482/uumfd.1364297","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1364297","url":null,"abstract":"Bu çalışma, Bursa’da faaliyet gösteren otomotiv parçaları üreten bir firmanın ticari ayna ürün grubunda değer akış haritalama tekniği uygulayarak teslim süresini azaltmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, öncelikle ABC analizi ile ürün ailesi seçilmiş, istasyon çevrim sürelerini belirlemek amacıyla zaman etüdü yapılmış ve stoklar sayılmıştır. Mevcut durum haritası çizilerek stok ve taşımaların yoğun olduğu noktalar belirlenmiştir. Değer katan ve katmayan işlem adımlarının ayrıştırılması için NVA/VA analizleri yapılmış ve montaj hattı içerisindeki yürümeleri belirlemek için spagetti diyagramı çizilmiştir. Yapılan analizler sonucunda geliştirilen kaizen önerileri dikkate alınarak gelecek durum haritası çizilmiştir. Bu çalışma ile firmanın teslim süresi %52 kısalmıştır. Ayrıca, sistemin sınırsız imkânlara sahip olduğu ideal bir senaryo için ideal durum haritası çizilmiş, böyle bir durumda teslim süresinin %93 kısaltılabileceği gösterilmiştir.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"30 3","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140440426","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this paper, a wideband, high-gain microstrip patch antenna design for 60 GHz applications is presented. The chosen substrate material is Rogers RT 5880, with a thickness of 1.6 mm, a relative permittivity of 2.2, and a loss tangent of 0.0009. Initially, a simple rectangular patch antenna is designed. To address the challenges of low gain and low radiation efficiency, two rectangular parasitic elements are introduced. These parasitic elements interact with the main radiator, resulting in improved gain and radiation efficiency. In the final step, an extended ground plane structure is adopted to further enhance return loss, radiation efficiency, and gain. The proposed antenna achieves a high gain of 13.10 dBi and a maximum radiation efficiency of 90% with a compact size of 13.6 × 10.6 mm2. For bandwidth calculations, given that the 60 GHz frequency band is known for its challenging propagation environment, the -15 dB criteria is chosen instead of the commonly used -10 dB criterion. According to this -15 dB criterion, the antenna exhibits wideband behavior spanning from 55 to 65 GHz, offering an impressive impedance bandwidth of 10 GHz. This design demonstrates significant potential for 60 GHz applications.
{"title":"MICROSTRIP PATCH ANTENNA DESIGN WITH ENHANCED RADIATION EFFICIENCY FOR 5G 60 GHZ MILLIMETER-WAVE SYSTEMS","authors":"Sanaa Irıqat, S. Yenikaya","doi":"10.17482/uumfd.1366173","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1366173","url":null,"abstract":"In this paper, a wideband, high-gain microstrip patch antenna design for 60 GHz applications is presented. The chosen substrate material is Rogers RT 5880, with a thickness of 1.6 mm, a relative permittivity of 2.2, and a loss tangent of 0.0009. Initially, a simple rectangular patch antenna is designed. To address the challenges of low gain and low radiation efficiency, two rectangular parasitic elements are introduced. These parasitic elements interact with the main radiator, resulting in improved gain and radiation efficiency. In the final step, an extended ground plane structure is adopted to further enhance return loss, radiation efficiency, and gain. The proposed antenna achieves a high gain of 13.10 dBi and a maximum radiation efficiency of 90% with a compact size of 13.6 × 10.6 mm2. For bandwidth calculations, given that the 60 GHz frequency band is known for its challenging propagation environment, the -15 dB criteria is chosen instead of the commonly used -10 dB criterion. According to this -15 dB criterion, the antenna exhibits wideband behavior spanning from 55 to 65 GHz, offering an impressive impedance bandwidth of 10 GHz. This design demonstrates significant potential for 60 GHz applications.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"7 2","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-22","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140440104","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Süreci kontrol altında tutarak yüksek kalitede ürün elde etmek, hurda oranını azaltmak ve müşteri memnuniyetini sağlamak kalite araçları kullanarak mümkündür. Bunlardan en yaygın kullanılanı bir süreci kontrol altında tutmak, izlemek ve iyileştirmek amacını taşıyan İstatistiksel süreç kontrolüdür (IPK). Bu çalışmada iletken endüstrisinde faaliyet gösteren bir firma için istatistik süreç kontrol teknikleri ile kalite iyileştirme çalışmaları yapılmıştır. Öncelikle, temel istatistiksel süreç kontrol tekniklerinden histogram, pareto analizi, serpilme diyagramları ve kontrol çizelgeleri kullanılarak bir ürün için sürecin mevcut durum analizi yapılmıştır. Beyin fırtınası ve balık kılçığı diyagramı yardımıyla sürecin yeterliliğinin düşmesine sebep olduğu düşünülen kök nedenler belirlenmiştir. Daha sonra, çok değişkenli regresyon analizi ile süreçte etkili olduğu düşünülen girdiler analiz edilmiştir. Regresyon analizinin sonucuna göre deney tasarımları geliştirilmiş ve tekrar ilişki denklemi kurulmuştur. Hedef süreç yeterliliğine ulaşabilmek için tasarlanmış deneylerden elde edilen parametreler ile üretim yapılmış ve elde edilen sonuçlara göre sürecin müşteri isteği doğrultusunda iyileştirildiği gözlenmiştir. Bu çalışma, istatistiksel süreç kontrol tekniklerinin endüstriyel uygulamalarda kullanımının iş gücü, zaman, kaynak kullanım verimliliği ve müşteri memnuniyeti sağlayabileceğini göstermiştir.
{"title":"İSTATİSTİKSEL SÜREÇ KONTROLÜ İLE İLETKEN ENDÜSTRİSİNDE KALİTE İYİLEŞTİRME UYGULAMASI","authors":"İrem Meran, Hacer Güner Gören","doi":"10.17482/uumfd.1299193","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1299193","url":null,"abstract":"Süreci kontrol altında tutarak yüksek kalitede ürün elde etmek, hurda oranını azaltmak ve müşteri memnuniyetini sağlamak kalite araçları kullanarak mümkündür. Bunlardan en yaygın kullanılanı bir süreci kontrol altında tutmak, izlemek ve iyileştirmek amacını taşıyan İstatistiksel süreç kontrolüdür (IPK). Bu çalışmada iletken endüstrisinde faaliyet gösteren bir firma için istatistik süreç kontrol teknikleri ile kalite iyileştirme çalışmaları yapılmıştır. Öncelikle, temel istatistiksel süreç kontrol tekniklerinden histogram, pareto analizi, serpilme diyagramları ve kontrol çizelgeleri kullanılarak bir ürün için sürecin mevcut durum analizi yapılmıştır. Beyin fırtınası ve balık kılçığı diyagramı yardımıyla sürecin yeterliliğinin düşmesine sebep olduğu düşünülen kök nedenler belirlenmiştir. Daha sonra, çok değişkenli regresyon analizi ile süreçte etkili olduğu düşünülen girdiler analiz edilmiştir. Regresyon analizinin sonucuna göre deney tasarımları geliştirilmiş ve tekrar ilişki denklemi kurulmuştur. Hedef süreç yeterliliğine ulaşabilmek için tasarlanmış deneylerden elde edilen parametreler ile üretim yapılmış ve elde edilen sonuçlara göre sürecin müşteri isteği doğrultusunda iyileştirildiği gözlenmiştir. Bu çalışma, istatistiksel süreç kontrol tekniklerinin endüstriyel uygulamalarda kullanımının iş gücü, zaman, kaynak kullanım verimliliği ve müşteri memnuniyeti sağlayabileceğini göstermiştir.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"82 8","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140454815","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
In this study, core-shell nanofibers were produced by using hydrophilic polyvinylpyrrolidone (PVP) polymer in the core and hydrophobic poly(e-caprolactone) (PCL) polymer in the shell. Essential oil added nanofiber structures were developed by adding thyme oil (TEO) and borage oil (BO) in the PVP core part by using Triton X 100 (TX-100) as the surfactant. 8% PVP-8% PCL nanofibers were produced by adding TEO, BO and a 1:1 volume/volume mixture of these two (TEO:BO) to the PVP solution. Addition of essential oil and surfactant to the solutions resulted in different conductivity and viscosity values. SEM images were analyzed and it was observed that nanofiber diameters increased when essential oil and surfactant were added to the core of the coaxial nanofibers. Pristine, TEO-added, TEO:BO added and BO-added nanofibers were calculated as 145 ± 66, 233 ± 150, 245 ± 165 and 300 ± 124 nm, respectively. Besides, water contact angle measurements showed that TX-100 and essential oil additives caused high hydrophilization of nanofiber by changing the hydrophobic nature of PCL. While the contact angle of the 8% PVP-8% PCL sample without additives were 98°, the contact angle of the oil and surfactant containing samples were measured as 0°. In conclusion, it was observed that the nanofiber morphology and surface properties changed when different essential oils and surfactant were added to the core-shell nanofibers.
{"title":"THE EFFECT OF ESSENTIAL OIL ON FIBER MORPHOLOGY AND SURFACE PROPERTIES IN COAXIAL NANOFIBERS","authors":"Nursema Pala Avcı, Nebahat Aral Yılmaz, F. Nergis","doi":"10.17482/uumfd.1359257","DOIUrl":"https://doi.org/10.17482/uumfd.1359257","url":null,"abstract":"In this study, core-shell nanofibers were produced by using hydrophilic polyvinylpyrrolidone (PVP) polymer in the core and hydrophobic poly(e-caprolactone) (PCL) polymer in the shell. Essential oil added nanofiber structures were developed by adding thyme oil (TEO) and borage oil (BO) in the PVP core part by using Triton X 100 (TX-100) as the surfactant. 8% PVP-8% PCL nanofibers were produced by adding TEO, BO and a 1:1 volume/volume mixture of these two (TEO:BO) to the PVP solution. Addition of essential oil and surfactant to the solutions resulted in different conductivity and viscosity values. SEM images were analyzed and it was observed that nanofiber diameters increased when essential oil and surfactant were added to the core of the coaxial nanofibers. Pristine, TEO-added, TEO:BO added and BO-added nanofibers were calculated as 145 ± 66, 233 ± 150, 245 ± 165 and 300 ± 124 nm, respectively. Besides, water contact angle measurements showed that TX-100 and essential oil additives caused high hydrophilization of nanofiber by changing the hydrophobic nature of PCL. While the contact angle of the 8% PVP-8% PCL sample without additives were 98°, the contact angle of the oil and surfactant containing samples were measured as 0°. In conclusion, it was observed that the nanofiber morphology and surface properties changed when different essential oils and surfactant were added to the core-shell nanofibers.","PeriodicalId":23451,"journal":{"name":"Uludağ University Journal of The Faculty of Engineering","volume":"474 ","pages":""},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2024-02-15","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"140455540","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}