Amaç: Çalışmamızın amacı, kalkaneus intra-artiküler kırıklarında cerrahi tedavi yöntemlerinden olan açık redüksiyon-internal fiksasyon ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon yöntemlerini ayak fonksiyonu, ağrı, denge ve yürüyüş özellikleri açısından karşılaştırmaktı. Materyal ve metod: Çalışma kapsamında intra-artiküler kalkaneus kırığı sonrasında cerrahi tedavi yapılan 20 hasta değerlendirildi. Bireyler geçirdikleri cerrahi tipine göre açık redüksiyon-internal fiksasyon (n=9) ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon (n=11) gruplarına ayrıldı. Ayak bileği aktif ve pasif dorsifleksiyon eklem hareket açıklıkları, plantar fleksör ve hamstring kas kısalıkları ölçüldü. Ağrı değerlendirmesinde Görsel Analog Skalası Ayak-Ayak Bileği (VAS-FA) formu kullanıldı. Ayak fonksiyonu, Amerikan Ortopedik Ayak-Ayak Bileği Derneği (AOFAS) Ayak Bileği-Arka Ayak Skalası ile değerlendirildi. Denge değerlendirmesinde postüral salınım, stabilite skor ve sınırları değerlendirilirken, yürüyüşün zaman mesafe karakteristikleri incelendi. Bulgular: Gruplar, demografik ve antropometrik parametreler açısından birbirine benzer özellikler göstermekteydi (p> 0,05). Aktif ve pasif dorsifleksiyon eklem hareket açıklıkları, plantar fleksör ve hamstring kas kısalıkları, VAS-FA ve AOFAS Ayak Bileği-Arka Ayak Skalası parametreleri açısından fark yoktu (p> 0,05). Postüral salınım, stabilite sınırı ve skorları ile yürüyüşün zaman ve mesafe karakteristikleri arasında anlamlı fark bulunmadı (p> 0,05). Sonuç: Kalkaneus intra-artiküler kırıklarının cerrahi tedavilerinden açık redüksiyon-internal fiksasyon ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon arasında ayak fonksiyonu, ağrı, denge ve yürüyüş parametreleri açısından fark olmaması nedeniyle komplikasyon riski daha az olan kapalı redüksiyonun tercih edilmesi önerilmektedir.
{"title":"Kalkaneus İntra-Artiküler Kırıklarında Açık Redüksiyon-İnternal Fiksasyon ve Kapalı Redüksiyon-İnternal Fiksasyon Yöntemlerinin Ayak Fonksiyonu, Ağrı, Denge ve Yürüyüş Özellikleri Açısından Karşılaştırılması","authors":"Şule Yıldız, Elif Kirdi, Utku Gürhan, Fatih İnci̇, Semra Topuz, Nilgün Bek, Erman Ceyhan","doi":"10.53424/balikesirsbd.1096327","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1096327","url":null,"abstract":"Amaç: Çalışmamızın amacı, kalkaneus intra-artiküler kırıklarında cerrahi tedavi yöntemlerinden olan açık redüksiyon-internal fiksasyon ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon yöntemlerini ayak fonksiyonu, ağrı, denge ve yürüyüş özellikleri açısından karşılaştırmaktı. Materyal ve metod: Çalışma kapsamında intra-artiküler kalkaneus kırığı sonrasında cerrahi tedavi yapılan 20 hasta değerlendirildi. Bireyler geçirdikleri cerrahi tipine göre açık redüksiyon-internal fiksasyon (n=9) ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon (n=11) gruplarına ayrıldı. Ayak bileği aktif ve pasif dorsifleksiyon eklem hareket açıklıkları, plantar fleksör ve hamstring kas kısalıkları ölçüldü. Ağrı değerlendirmesinde Görsel Analog Skalası Ayak-Ayak Bileği (VAS-FA) formu kullanıldı. Ayak fonksiyonu, Amerikan Ortopedik Ayak-Ayak Bileği Derneği (AOFAS) Ayak Bileği-Arka Ayak Skalası ile değerlendirildi. Denge değerlendirmesinde postüral salınım, stabilite skor ve sınırları değerlendirilirken, yürüyüşün zaman mesafe karakteristikleri incelendi. Bulgular: Gruplar, demografik ve antropometrik parametreler açısından birbirine benzer özellikler göstermekteydi (p> 0,05). Aktif ve pasif dorsifleksiyon eklem hareket açıklıkları, plantar fleksör ve hamstring kas kısalıkları, VAS-FA ve AOFAS Ayak Bileği-Arka Ayak Skalası parametreleri açısından fark yoktu (p> 0,05). Postüral salınım, stabilite sınırı ve skorları ile yürüyüşün zaman ve mesafe karakteristikleri arasında anlamlı fark bulunmadı (p> 0,05). Sonuç: Kalkaneus intra-artiküler kırıklarının cerrahi tedavilerinden açık redüksiyon-internal fiksasyon ve kapalı redüksiyon-internal fiksasyon arasında ayak fonksiyonu, ağrı, denge ve yürüyüş parametreleri açısından fark olmaması nedeniyle komplikasyon riski daha az olan kapalı redüksiyonun tercih edilmesi önerilmektedir.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"54 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-26","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"121581096","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-16DOI: 10.53424/balikesirsbd.1175735
F. Yarar, Emine Aslan Telci, Serbay Şekeröz, A. Dengiz, S. Karahan
The Child’s Challenging Behaviour Scale 2 (CCBS-2) is a scale designed for mothers of school-age children with disabilities between the ages of 5 and 18, and evaluates the child's challenging behaviours. This study was carried out to conduct the Turkish cross-cultural adaptation, validity and reliability of CCBS-2. One hundred thirty-eight mothers of disabled children were included in this study. The Child’s Challenging Behaviour Scale-2 Turkish version (CCBS-2-TR) was administered to mothers twice with an interval of 7 days. Internal consistency of CCBS-2-TR was assessed with Cronbach's Alpha coefficient. In addition, test–retest reliability was analyzed using intra-class correlation coefficient (ICC). Confirmatory factor analysis was performed to evaluate the construct validity. A total of 138 mothers (38.6±6.8 years) and their children (9.8±4.7 years) were included in this study. Cronbach's Alpha value of the scale was 0.73, demonstrating that this value has good internal consistency. Test–retest reliability was found as (ICC) 0.930 (ICC 95% CI [0.903- 0.949]. As a result of the confirmatory factor analysis, CCBS-2-TR was found to be unidimensional. The Turkish version of the Child’s Challenging Behaviour Scale-2 is reliable and valid scale for mothers with children with developmental disabilities. CCBS-2-TR was found to be a brief, well-targeted, and unidimensional scale and this scale can help researchers and clinicians to follow-up maternal health.
{"title":"Cross-Cultural Adaptation, Validation and Reliability of the Turkish Version of The Child’s Challenging Behaviour Scale 2","authors":"F. Yarar, Emine Aslan Telci, Serbay Şekeröz, A. Dengiz, S. Karahan","doi":"10.53424/balikesirsbd.1175735","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1175735","url":null,"abstract":"The Child’s Challenging Behaviour Scale 2 (CCBS-2) is a scale designed for mothers of school-age children with disabilities between the ages of 5 and 18, and evaluates the child's challenging behaviours. This study was carried out to conduct the Turkish cross-cultural adaptation, validity and reliability of CCBS-2. One hundred thirty-eight mothers of disabled children were included in this study. The Child’s Challenging Behaviour Scale-2 Turkish version (CCBS-2-TR) was administered to mothers twice with an interval of 7 days. Internal consistency of CCBS-2-TR was assessed with Cronbach's Alpha coefficient. In addition, test–retest reliability was analyzed using intra-class correlation coefficient (ICC). Confirmatory factor analysis was performed to evaluate the construct validity. A total of 138 mothers (38.6±6.8 years) and their children (9.8±4.7 years) were included in this study. Cronbach's Alpha value of the scale was 0.73, demonstrating that this value has good internal consistency. Test–retest reliability was found as (ICC) 0.930 (ICC 95% CI [0.903- 0.949]. As a result of the confirmatory factor analysis, CCBS-2-TR was found to be unidimensional. The Turkish version of the Child’s Challenging Behaviour Scale-2 is reliable and valid scale for mothers with children with developmental disabilities. CCBS-2-TR was found to be a brief, well-targeted, and unidimensional scale and this scale can help researchers and clinicians to follow-up maternal health.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-16","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"125769068","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-12DOI: 10.53424/balikesirsbd.1161466
H. Bahadir, Elif Ulku DEMİR SERAN
Amaç: Ağız sağlığında önemli rolü olan okul öncesi öğretmenlerinin ağız-diş sağlığı bilgi ve deneyimlerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Okul öncesi eğitimde çalışan 137 katılımcıya, bilgi ve davranışlarını araştıran açık uçlu ve çoktan seçmeli bir anket uygulandı. Katılımcılar; Grup 1: 10 yıldan az mesleki deneyimi olanlar; Grup 2: 10 yıldan fazla mesleki deneyimi olanlar olarak 2 grupta karşılaştırıldı. Veriler IBM SPSS v.22 programında ki kare ve Fisher’s Exact testleri kullanılarak analiz edildi. Bulgular: katılımcıların %95'i kadındı ve yaş ortalaması 33.70± 8.8 yıldı, %60.60'sı lisans derecesine ve %65'i on yıldan az öğretmenlik deneyimine sahipti. Her iki gruptaki katılımcıların çoğunun; diş sayıları, ilk süren dişler, sürme zamanları, çocuklarda diş fırçalama ve flor uygulamaları ile ilgili sorulara doğru yanıt verme yüzdesi fazlayken; süt dişi çürüdüğünde yapılabilecekler, plak tanımı ve fissür uygulamaları konusundaki sorulara doğru yanıt yüzdesi düşüktü. Çoğunluk diş çürüğü belirtileri, nedenleri ve korunma yolları konusunda bilgiliydi. Sonuç: Grup-2'nin flor uygulaması ve ağız-diş eğitimi alma konusunda bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu bulundu. Ayrıca, diş çürüklerini önlemek için günde iki kez dişlerin fırçalanması ve tatlı yemekten sonra dişlerin suyla gargara yapılması gerektiği sorularına Grup-2 daha yüksek yanıt vermiştir. Ayrıca diş dostu ürünlerde ise Grup-2'deki katılımcılar süt, Grup-1'deki katılımcılar ise kuruyemiş tercih etti.
{"title":"Okul Öncesi Eğitim Kurumlarındaki Öğretmenlerin Ağız ve Diş Sağlığı Konusundaki Bilgi Düzeyleri","authors":"H. Bahadir, Elif Ulku DEMİR SERAN","doi":"10.53424/balikesirsbd.1161466","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1161466","url":null,"abstract":"Amaç: Ağız sağlığında önemli rolü olan okul öncesi öğretmenlerinin ağız-diş sağlığı bilgi ve deneyimlerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Okul öncesi eğitimde çalışan 137 katılımcıya, bilgi ve davranışlarını araştıran açık uçlu ve çoktan seçmeli bir anket uygulandı. Katılımcılar; Grup 1: 10 yıldan az mesleki deneyimi olanlar; Grup 2: 10 yıldan fazla mesleki deneyimi olanlar olarak 2 grupta karşılaştırıldı. Veriler IBM SPSS v.22 programında ki kare ve Fisher’s Exact testleri kullanılarak analiz edildi. Bulgular: katılımcıların %95'i kadındı ve yaş ortalaması 33.70± 8.8 yıldı, %60.60'sı lisans derecesine ve %65'i on yıldan az öğretmenlik deneyimine sahipti. Her iki gruptaki katılımcıların çoğunun; diş sayıları, ilk süren dişler, sürme zamanları, çocuklarda diş fırçalama ve flor uygulamaları ile ilgili sorulara doğru yanıt verme yüzdesi fazlayken; süt dişi çürüdüğünde yapılabilecekler, plak tanımı ve fissür uygulamaları konusundaki sorulara doğru yanıt yüzdesi düşüktü. Çoğunluk diş çürüğü belirtileri, nedenleri ve korunma yolları konusunda bilgiliydi. Sonuç: Grup-2'nin flor uygulaması ve ağız-diş eğitimi alma konusunda bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu bulundu. Ayrıca, diş çürüklerini önlemek için günde iki kez dişlerin fırçalanması ve tatlı yemekten sonra dişlerin suyla gargara yapılması gerektiği sorularına Grup-2 daha yüksek yanıt vermiştir. Ayrıca diş dostu ürünlerde ise Grup-2'deki katılımcılar süt, Grup-1'deki katılımcılar ise kuruyemiş tercih etti.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"1 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-12","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130894160","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-11DOI: 10.53424/balikesirsbd.1180892
Esma Deri̇nöz, A. Vatansever, Bahar Yanık, Emrah Özcan, İ. Kuş
Aim: Epiglottic cartilage (EC) is an important larynx cartilage with elastic cartilage structure. Functionally, this structure, which acts as a gate between the larynx and the pharynx, can be damaged due to difficult intubation during the advancement of the endotracheal tube. The aim of this study; EC’s morphometric relationship with the surrounding anatomical structures is to be examined and to minimize the complications that occur in clinical applications in line with the data obtained. Materials and Methods: In the study, cervical MRI series of 79 females and 53 males aged 20 years and older were obtained from Balikesir University PACS system archive and analyzed retrospectively. The morphometric analysis of the obtained images was carried out by transferring them to the Radiant DICOM Viewer software. In the study, the distance of EC to the surrounding anatomical structures, the angle of the visceral region between the stalk of epiglottis (SE) and the thyroid cartilage (ThC), and the lengths of the fixed and free part of EC were evaluated. The data evaluated in the study were statistically analyzed using SPSS software. Results: The length values analyzed statistically in the study tended to be higher in male individuals than in female individuals. However; It was observed that the visceral region angle between SE and (ThC) tended to be higher in female individuals than in male individuals. Age and larynx length (LL), the distance of apex part of epiglottic cartilage (AEC) to root of tongue (RT), and the length of the free part of epiglottic cartilage (FEC) showed a positive correlation. The mean length of larynx was 2.45 ± 0.53 cm according to the determined reference points. Conclusion: As a result of the values reached, clinicians will be able to have an idea about the distance of AEC to RT by measuring the LL with palpation just before endotracheal intubation. Based on this, it is thought that possible EC injuries can be prevented by predicting difficult intubation.
{"title":"Evaluation of Epiglottic Cartilage Morphometry Using Magnetic Resonance Imaging","authors":"Esma Deri̇nöz, A. Vatansever, Bahar Yanık, Emrah Özcan, İ. Kuş","doi":"10.53424/balikesirsbd.1180892","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1180892","url":null,"abstract":"Aim: Epiglottic cartilage (EC) is an important larynx cartilage with elastic cartilage structure. Functionally, this structure, which acts as a gate between the larynx and the pharynx, can be damaged due to difficult intubation during the advancement of the endotracheal tube. The aim of this study; EC’s morphometric relationship with the surrounding anatomical structures is to be examined and to minimize the complications that occur in clinical applications in line with the data obtained. Materials and Methods: In the study, cervical MRI series of 79 females and 53 males aged 20 years and older were obtained from Balikesir University PACS system archive and analyzed retrospectively. The morphometric analysis of the obtained images was carried out by transferring them to the Radiant DICOM Viewer software. In the study, the distance of EC to the surrounding anatomical structures, the angle of the visceral region between the stalk of epiglottis (SE) and the thyroid cartilage (ThC), and the lengths of the fixed and free part of EC were evaluated. The data evaluated in the study were statistically analyzed using SPSS software. Results: The length values analyzed statistically in the study tended to be higher in male individuals than in female individuals. However; It was observed that the visceral region angle between SE and (ThC) tended to be higher in female individuals than in male individuals. Age and larynx length (LL), the distance of apex part of epiglottic cartilage (AEC) to root of tongue (RT), and the length of the free part of epiglottic cartilage (FEC) showed a positive correlation. The mean length of larynx was 2.45 ± 0.53 cm according to the determined reference points. Conclusion: As a result of the values reached, clinicians will be able to have an idea about the distance of AEC to RT by measuring the LL with palpation just before endotracheal intubation. Based on this, it is thought that possible EC injuries can be prevented by predicting difficult intubation.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"18 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-11","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"131795461","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-11-07DOI: 10.53424/balikesirsbd.1168144
Sait Söyler, Ramazan Kiraç, D. Çavmak, Pelin Zivdir, Seda Uyar
Amaç: Hemşirelerin merhamet yorgunluğu, iş stresi ve yaşam doyumu durumu arasındaki ilişkileri incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın çalışma evrenini Adana ve Mersin ilinde yer alan aile hekimliği birimleri dışındaki sağlık kurumlarında çalışan tüm hemşireler oluşturmaktadır. Oluşturulan çevrimiçi form araştırmacıların bağlantıları doğrultusunda Adana ve Mersin’de görev alan hemşirelere dağıtılmış, ulaşılan hemşirelerden anket formunu kendi bağlantılarına da iletmeleri istenmiştir. Bu kapsamda örneklem amaçlı, kolayda ve kartopu örnekleme yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla elde edilmiştir. Araştırma 305 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Merhamet Yorgunluğu, Yaşam Doyumu ve İş Stresi ölçekleri kullanılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi yapılmıştır. Bulgular: Yaşam doyumu ile iş stresi arasında istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü zayıf bir ilişki; merhamet yorgunluğu ile iş stresi arasında istatistiksel olarak anlamlı, pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişki; merhamet yorgunluğu ile yaşam doyumu arasında ise istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü ve orta düzeyde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Hem merhamet yorgunluğu hem de iş stresinin hemşirelerin yaşam doyumları ile ilişkisi bulunmaktadır. Bu çerçevede iş stresini ve merhamet yorgunluğunu önleyici tedbirlerin alınması önerilmektedir
{"title":"Covid-19 Pandemisi Sürecinde Hemşirelerde Merhamet Yorgunluğu, İş Stresi ve Yaşam Doyumu İlişkisi","authors":"Sait Söyler, Ramazan Kiraç, D. Çavmak, Pelin Zivdir, Seda Uyar","doi":"10.53424/balikesirsbd.1168144","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1168144","url":null,"abstract":"Amaç: Hemşirelerin merhamet yorgunluğu, iş stresi ve yaşam doyumu durumu arasındaki ilişkileri incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın çalışma evrenini Adana ve Mersin ilinde yer alan aile hekimliği birimleri dışındaki sağlık kurumlarında çalışan tüm hemşireler oluşturmaktadır. Oluşturulan çevrimiçi form araştırmacıların bağlantıları doğrultusunda Adana ve Mersin’de görev alan hemşirelere dağıtılmış, ulaşılan hemşirelerden anket formunu kendi bağlantılarına da iletmeleri istenmiştir. Bu kapsamda örneklem amaçlı, kolayda ve kartopu örnekleme yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla elde edilmiştir. Araştırma 305 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Merhamet Yorgunluğu, Yaşam Doyumu ve İş Stresi ölçekleri kullanılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi yapılmıştır. Bulgular: Yaşam doyumu ile iş stresi arasında istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü zayıf bir ilişki; merhamet yorgunluğu ile iş stresi arasında istatistiksel olarak anlamlı, pozitif yönlü orta düzeyde bir ilişki; merhamet yorgunluğu ile yaşam doyumu arasında ise istatistiksel olarak anlamlı, negatif yönlü ve orta düzeyde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Hem merhamet yorgunluğu hem de iş stresinin hemşirelerin yaşam doyumları ile ilişkisi bulunmaktadır. Bu çerçevede iş stresini ve merhamet yorgunluğunu önleyici tedbirlerin alınması önerilmektedir","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"4 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-07","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"117128957","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu araştırmada kadınların gebelik döneminde kullandığı bitkisel ürünler, kullanım nedenleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki çalışmanın örneklemini bir hastanede doğum yapan 349 lohusa oluşturmuştur. Veriler, Tanıtıcı Bilgi Formu ve Bitkisel Ürün Kullanım Formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı testler, ki kare testi, lojistik regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan lohusaların yaş ortalaması 28.78 ± 4.85’tir. Lohusaların %49.00’ı gebelik döneminde bitkisel ürün kullanmıştır. Gelir düzeyi (p = 0.039), gebelikte sorun yaşama (p = 0.018), hazırlık sınıfına katılım (p = 0.006) durumlarına göre bitkisel ürün kullanımının farklılık gösterdiği sonucuna varılmıştır (p < 0.05). Gebelikte en çok kullanılan ilk üç bitkisel ürün nane, ıhlamur, sarımsaktır. Bitkisel ürünün kullanım amacı %43.20 bağışıklığı güçlendirmektir. Ürünlerin gebeliğin her döneminde kullanım sıklığı %65.90’dır. %65.70’i yan etkisi olmayacağına inanmaktadır. Gebelerin %92.20’si bitkisel ürünleri kendi istekleri ile kullanmıştır. Sağlık personeline danışmayanların oranı ise %79.53 olarak tespit edilmiştir. Sonuç: Gebeliğin her döneminde farklı şikayetler ile farklı bitkisel ürünler kullanıldığı belirlenmiştir. Bitkisel ürünlerin oluşturabileceği riskler hakkında gebelerin yeterli bilgiye sahip olmadığı, kendi istekleri ile bitkisel ürün kullandığı ve sağlık personeline danışmadığı görülmektedir. Sağlık profesyonelleri gebeleri bitkisel ürünler hakkında bilgilendirmeli, kullanımları hakkında sorgulamalıdır, tavsiyelerde bulunmalıdır.
{"title":"Gebelikte Bitkisel Ürün Kullanım Durumlarının Belirlenmesi","authors":"Candan Ersanli, Özlem AYDIN BERKTAŞ, Sadettin Oğuzhan Tutar","doi":"10.53424/balikesirsbd.1177321","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1177321","url":null,"abstract":"Amaç: Bu araştırmada kadınların gebelik döneminde kullandığı bitkisel ürünler, kullanım nedenleri ve etkileyen faktörleri belirlemek amaçlanmıştır. \u0000Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki çalışmanın örneklemini bir hastanede doğum yapan 349 lohusa oluşturmuştur. Veriler, Tanıtıcı Bilgi Formu ve Bitkisel Ürün Kullanım Formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı testler, ki kare testi, lojistik regresyon analizi kullanılmıştır. \u0000Bulgular: Çalışmaya katılan lohusaların yaş ortalaması 28.78 ± 4.85’tir. Lohusaların %49.00’ı gebelik döneminde bitkisel ürün kullanmıştır. Gelir düzeyi (p = 0.039), gebelikte sorun yaşama (p = 0.018), hazırlık sınıfına katılım (p = 0.006) durumlarına göre bitkisel ürün kullanımının farklılık gösterdiği sonucuna varılmıştır (p < 0.05). Gebelikte en çok kullanılan ilk üç bitkisel ürün nane, ıhlamur, sarımsaktır. Bitkisel ürünün kullanım amacı %43.20 bağışıklığı güçlendirmektir. Ürünlerin gebeliğin her döneminde kullanım sıklığı %65.90’dır. %65.70’i yan etkisi olmayacağına inanmaktadır. Gebelerin %92.20’si bitkisel ürünleri kendi istekleri ile kullanmıştır. Sağlık personeline danışmayanların oranı ise %79.53 olarak tespit edilmiştir. \u0000Sonuç: Gebeliğin her döneminde farklı şikayetler ile farklı bitkisel ürünler kullanıldığı belirlenmiştir. Bitkisel ürünlerin oluşturabileceği riskler hakkında gebelerin yeterli bilgiye sahip olmadığı, kendi istekleri ile bitkisel ürün kullandığı ve sağlık personeline danışmadığı görülmektedir. Sağlık profesyonelleri gebeleri bitkisel ürünler hakkında bilgilendirmeli, kullanımları hakkında sorgulamalıdır, tavsiyelerde bulunmalıdır.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"120 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-11-01","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"134066547","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-10-25DOI: 10.53424/balikesirsbd.1184383
Adil Aytac, Erdoğan Bülbül, Bahadır Caglar
Aim: Methanol intoxication is rare and it can be fatal. This case report aimed to describe the radiological findings in acute methanol intoxication complicated with intracranial hemorrhage in a young patient. Case Report: A 32 year-old man applied to emergency department with a major complaints of nausea, vomiting, double vision, and confusion. Glascow coma score (GCS) was 7 at the initial referral. Laboratory tests showed high anion gap metabolic acidosis. Acute methanol intoxication was diagnosed by aid of the patient anamnesis. Diffusion-weighted MRI (DW-MRI) showed similar diffusion restriction lesions in the putamen and cingulate gyrus of both cerebral hemispheres. The patient had a cardiac arrest during follow-up in the emergency department. He was converted to sinus rhythm with the interventions, intubated, and taken to the intensive care unit. GCS reduced to 3 during follow- up at the 4th day. Cerebral intraparanchimal hemorrhage at the level of left basal ganglia was observed in the brain computed tomography (CT). He was operated however remained comatose after the operation and died at the 8th day of admission. Conclusion: Possibility of methanol intoxication should be included in the differential diagnosis in patients with altered consciousness, vision disturbances and a high anion gap admitted to the emergency service. DW-MRI may be helpful in diagnosis by detecting symmetrical diffusion restrictions at the basal ganglia. Additionally radiologic methods like CT can be used to determine complications such as bleeding that may occur during the follow-up of the cases.
{"title":"Radiology Findings in a Case of Acute Methanol Intoxication Complicated with Intracranial Hemorrhage","authors":"Adil Aytac, Erdoğan Bülbül, Bahadır Caglar","doi":"10.53424/balikesirsbd.1184383","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1184383","url":null,"abstract":"Aim: Methanol intoxication is rare and it can be fatal. This case report aimed to describe the radiological findings in acute methanol intoxication complicated with intracranial hemorrhage in a young patient. Case Report: A 32 year-old man applied to emergency department with a major complaints of nausea, vomiting, double vision, and confusion. Glascow coma score (GCS) was 7 at the initial referral. Laboratory tests showed high anion gap metabolic acidosis. Acute methanol intoxication was diagnosed by aid of the patient anamnesis. Diffusion-weighted MRI (DW-MRI) showed similar diffusion restriction lesions in the putamen and cingulate gyrus of both cerebral hemispheres. The patient had a cardiac arrest during follow-up in the emergency department. He was converted to sinus rhythm with the interventions, intubated, and taken to the intensive care unit. GCS reduced to 3 during follow- up at the 4th day. Cerebral intraparanchimal hemorrhage at the level of left basal ganglia was observed in the brain computed tomography (CT). He was operated however remained comatose after the operation and died at the 8th day of admission. Conclusion: Possibility of methanol intoxication should be included in the differential diagnosis in patients with altered consciousness, vision disturbances and a high anion gap admitted to the emergency service. DW-MRI may be helpful in diagnosis by detecting symmetrical diffusion restrictions at the basal ganglia. Additionally radiologic methods like CT can be used to determine complications such as bleeding that may occur during the follow-up of the cases.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"63 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-25","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"116897067","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Amaç: Bu çalışma Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Ebelik ve Çocuk Gelişimi bölümlerindeki öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın evrenini Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılına kayıtlı 752, örneklemini ise 256 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verileri Anket Formu aracılığıyla gerekli yazılı izinler alındıktan sonra Nisan- Haziran 2022 tarihleri arasında öğrencilere online link gönderilerek toplanmıştır. Araştırmanın analizinde tanımlayıcı istatistiksel metotlar için sayı-yüzde dağılımı, aritmetik ortalama ve Ki kare testi uygulanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin %5.9’unun obez, %34.0’ının atlamadığı öğünün kahvaltı, %71.1’inin ana yemekte tercih ettiği içeceğin ayran, %72.7’sinin et ürünlerini pişirme tekniğinin ızgara, %42.6’sının yemeklerdeki yağ tercihinin tereyağı, %65.6’sının salatadaki yağ tercihinin zeytinyağı olduğu bulunmuştur. Atıştırmalık tüketme sıklığının günlük, ders çalışırken/sınav haftası ve TV/bilgisayar başındayken değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Et, süt, kuru baklagil, sebze, meyve ve tatlı tercihleri, besinler hakkında bilgi düzeyleri değerlendirilmiştir. Ayrıca beslenme dersi alan ve almayan öğrencilerin antioksidan besinler (p=0.009), işlenmiş besinlerin sağlığa zararlı etkisi (p=0.003), fast food beslenme tarzının sağlığa zararlı etkisi (p=0.000), besin seçimi, besinlerin pişirme tekniklerinin hastalıklarla ilişki durumundaki bilgi düzeyleri (p=0.024) ve sağlıklı beslenme konusunda bilgi alma isteği arasında fark olduğu (p
{"title":"Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi","authors":"Halime Aydemir, Fatma Ergün, Muradiye KARASU AYATA","doi":"10.53424/balikesirsbd.1142541","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1142541","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışma Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Ebelik ve Çocuk Gelişimi bölümlerindeki öğrencilerin beslenme alışkanlıklarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın evrenini Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde 2021-2022 Eğitim-Öğretim yılına kayıtlı 752, örneklemini ise 256 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verileri Anket Formu aracılığıyla gerekli yazılı izinler alındıktan sonra Nisan- Haziran 2022 tarihleri arasında öğrencilere online link gönderilerek toplanmıştır. Araştırmanın analizinde tanımlayıcı istatistiksel metotlar için sayı-yüzde dağılımı, aritmetik ortalama ve Ki kare testi uygulanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin %5.9’unun obez, %34.0’ının atlamadığı öğünün kahvaltı, %71.1’inin ana yemekte tercih ettiği içeceğin ayran, %72.7’sinin et ürünlerini pişirme tekniğinin ızgara, %42.6’sının yemeklerdeki yağ tercihinin tereyağı, %65.6’sının salatadaki yağ tercihinin zeytinyağı olduğu bulunmuştur. Atıştırmalık tüketme sıklığının günlük, ders çalışırken/sınav haftası ve TV/bilgisayar başındayken değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Et, süt, kuru baklagil, sebze, meyve ve tatlı tercihleri, besinler hakkında bilgi düzeyleri değerlendirilmiştir. Ayrıca beslenme dersi alan ve almayan öğrencilerin antioksidan besinler (p=0.009), işlenmiş besinlerin sağlığa zararlı etkisi (p=0.003), fast food beslenme tarzının sağlığa zararlı etkisi (p=0.000), besin seçimi, besinlerin pişirme tekniklerinin hastalıklarla ilişki durumundaki bilgi düzeyleri (p=0.024) ve sağlıklı beslenme konusunda bilgi alma isteği arasında fark olduğu (p","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"42 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-10-18","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"130755334","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-30DOI: 10.53424/balikesirsbd.1119088
Çiğdem Erdoğan, Zühal Çamur
Amaç: Bu çalışmada, çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin sosyal medya kullanım durumları, kullanım amaçları ve epistemolojik yaklaşımları incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Mevcut çalışma kesitsel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Çalışma grubunu çocuk kliniklerinde çalışan ve Türkçe okuryazarlığı olan hemşireler oluşturmuştur. Araştırmaya katılım kriterlerini sağlayan ve katılmaya gönüllü olan 210 hemşire dahil edilmştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu ve Sosyal Medyaya Özgü Epistemolojik İnançlar Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Mevcut çalışma, çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin sosyal medya platformlarını aktif olarak kullandıklarını, iş yerinde sosyal medyayı sıklıkla kullandıklarını ve bilgi edindiklerini; sosyal medyaya özgü epistemolojik inançları ortalamanın üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
{"title":"Sosyal Medya Kullanımının Klinik Yansımaları: Pediatri Hemşirelerinde Bir İnceleme","authors":"Çiğdem Erdoğan, Zühal Çamur","doi":"10.53424/balikesirsbd.1119088","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1119088","url":null,"abstract":"Amaç: Bu çalışmada, çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin sosyal medya kullanım durumları, kullanım amaçları ve epistemolojik yaklaşımları incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Mevcut çalışma kesitsel ve tanımlayıcı bir çalışmadır. Çalışma grubunu çocuk kliniklerinde çalışan ve Türkçe okuryazarlığı olan hemşireler oluşturmuştur. Araştırmaya katılım kriterlerini sağlayan ve katılmaya gönüllü olan 210 hemşire dahil edilmştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak Sosyodemografik Bilgi Formu ve Sosyal Medyaya Özgü Epistemolojik İnançlar Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Mevcut çalışma, çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin sosyal medya platformlarını aktif olarak kullandıklarını, iş yerinde sosyal medyayı sıklıkla kullandıklarını ve bilgi edindiklerini; sosyal medyaya özgü epistemolojik inançları ortalamanın üzerinde olduğu tespit edilmiştir.","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"33 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-30","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"124942979","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}
Pub Date : 2022-09-29DOI: 10.53424/balikesirsbd.1094868
Esma Kabasakal, Funda Özpulat
SUMMARY Objective: This research was conducted to determine the practices and approaches of family health personnel to prevent chronic diseases. Method: The research was carried out descriptively between 05/08/2021-20/09/2021. In the study, 101 family health personnel were reached by using the snowball sampling method. The data collection form created by the researchers consists of 3 parts. In the first part, there are 8 questions to determine the age, gender, occupation, education level, registered population, the average population aged 50-64 and 65 and over, and the field-specific training they attend. In the second part, there are 34 questions to determine their approaches to chronic diseases. In the third part, there are 10 questions about the evaluation of the lifestyle, finding the practices related to chronic diseases adequate, organizing individual/family and community-specific education, training topics, and following publications. Results: It was found that 20.8% of family health personnel evaluated healthy individuals in terms of diabetes risk and referred them to a family physician, 32.7% did not evaluate individuals with any chronic disease other than diabetes in terms of diabetes risk and did not refer them to a family physician. 77.2% of family health personnel evaluate all pregnant women who apply to them in terms of gestational diabetes and refer them to their family physician for glucose tolerance test measurements. 47.5% evaluate all individuals with a history of childhood diabetes in terms of diabetes measurement and refer them to their family physician for glucose tolerance test measurements. 34.7% of family health personnel measure the systolic and diastolic values of healthy individuals at least once, the systolic and diastolic values of individuals with any chronic disease other than hypertension (HT) at least once, and 40.6% of them measure adolescents with HT in the adolescent period does not direct them to the family physician. 31.7% of family health personnel refer more than half of healthy individuals to their family physician for at least one evaluation of their total cholesterol levels. 33.7% of family health personnel calculate the Body Mass Index (BMI) of more than half of the healthy individuals at least once, and 33.7% evaluate the BMI of individuals with any chronic disease at least once. 39.6% of family health personnel evaluate healthy individuals in terms of cancer risk and refer them to a family physician, 37.6% of them evaluate more than half of women aged 40 and over who do not have any genetic history, complaints, or symptoms in terms of cancer, in terms of breast cancer risk and refer them to a family physician, 35.6% and 6% of men who do not have any chronic disease and are aged 40 and over refer more than half of men to their family physician in terms of colon cancer risk Conclusion: It can be said that family health personnel should be developed in terms of the ability to evaluate healthy and sick i
{"title":"DETERMINING THE PRACTİCES AND APPROACHES OF FAMILY HEALTH PERSONNEL TO CHRONIC DISEASES","authors":"Esma Kabasakal, Funda Özpulat","doi":"10.53424/balikesirsbd.1094868","DOIUrl":"https://doi.org/10.53424/balikesirsbd.1094868","url":null,"abstract":"SUMMARY Objective: This research was conducted to determine the practices and approaches of family health personnel to prevent chronic diseases. Method: The research was carried out descriptively between 05/08/2021-20/09/2021. In the study, 101 family health personnel were reached by using the snowball sampling method. The data collection form created by the researchers consists of 3 parts. In the first part, there are 8 questions to determine the age, gender, occupation, education level, registered population, the average population aged 50-64 and 65 and over, and the field-specific training they attend. In the second part, there are 34 questions to determine their approaches to chronic diseases. In the third part, there are 10 questions about the evaluation of the lifestyle, finding the practices related to chronic diseases adequate, organizing individual/family and community-specific education, training topics, and following publications. Results: It was found that 20.8% of family health personnel evaluated healthy individuals in terms of diabetes risk and referred them to a family physician, 32.7% did not evaluate individuals with any chronic disease other than diabetes in terms of diabetes risk and did not refer them to a family physician. 77.2% of family health personnel evaluate all pregnant women who apply to them in terms of gestational diabetes and refer them to their family physician for glucose tolerance test measurements. 47.5% evaluate all individuals with a history of childhood diabetes in terms of diabetes measurement and refer them to their family physician for glucose tolerance test measurements. 34.7% of family health personnel measure the systolic and diastolic values of healthy individuals at least once, the systolic and diastolic values of individuals with any chronic disease other than hypertension (HT) at least once, and 40.6% of them measure adolescents with HT in the adolescent period does not direct them to the family physician. 31.7% of family health personnel refer more than half of healthy individuals to their family physician for at least one evaluation of their total cholesterol levels. 33.7% of family health personnel calculate the Body Mass Index (BMI) of more than half of the healthy individuals at least once, and 33.7% evaluate the BMI of individuals with any chronic disease at least once. 39.6% of family health personnel evaluate healthy individuals in terms of cancer risk and refer them to a family physician, 37.6% of them evaluate more than half of women aged 40 and over who do not have any genetic history, complaints, or symptoms in terms of cancer, in terms of breast cancer risk and refer them to a family physician, 35.6% and 6% of men who do not have any chronic disease and are aged 40 and over refer more than half of men to their family physician in terms of colon cancer risk Conclusion: It can be said that family health personnel should be developed in terms of the ability to evaluate healthy and sick i","PeriodicalId":247163,"journal":{"name":"Balıkesır Health Sciences Journal","volume":"3 1","pages":"0"},"PeriodicalIF":0.0,"publicationDate":"2022-09-29","publicationTypes":"Journal Article","fieldsOfStudy":null,"isOpenAccess":false,"openAccessPdf":"","citationCount":null,"resultStr":null,"platform":"Semanticscholar","paperid":"115682404","PeriodicalName":null,"FirstCategoryId":null,"ListUrlMain":null,"RegionNum":0,"RegionCategory":"","ArticlePicture":[],"TitleCN":null,"AbstractTextCN":null,"PMCID":"","EPubDate":null,"PubModel":null,"JCR":null,"JCRName":null,"Score":null,"Total":0}